TurkMedikal.net { ana sayfa }
TurkMedikal. N E T | ANA SAYFA Üyelik Online Alış-Veriş | Dükkan Kitaplar Hastalıklar Hakkında Bilgi | Hastalıklar İlk Yardım Medikal Rehber | Medikal Linkler Reklam
  29 Mart 2024, Cuma Bu Sayfayı Arkadaşınıza Göndermek İstermisiniz ?
:: Sağlık Ansiklopedi >> B

Abdominoplastik

laparoplastik
Abdüksiyon (uzaklaşma)

Kol ya da bacağın tamamının ya da bir bölümünün vücudun dikey ekseninden yana doğru hareketi.
Antivitamin

Belirgin bir vitaminin biyolojik etkinliğini önleyen ya da engelleyen, kimyasal yapısı tanımlanmış madde.
Abdüktör kas (uzaklaştırıcı kas)

Kol ya da bacağın dışa doğru yer değiştirmesini sağlayan kaslara verilen ad.
Abdüsens sinir (uzaklaştırıcı sinir)

VI. kafa siniri çifti. Hareket siniridir.
Alın ya da alın bölgesi

Kafatasının alın kemiğini içeren bölgesi.
Aberan

Hatalı, kuralsız
Abiyogenez

Canlıların cansız maddelerden meydana geldiğini savunan görüş.
Abiyogenez

Canlıların cansız maddelerden meydana geldiğini savunan görüş.
Ablasyon (ayrılma)

Cerrahi girişimle patolojik bir oluşumun alınmasını .belirten terim.
Abortus

Çocuk düşürme,düşük.
Abrasyon

Sıyrık
Abrasyon (aşınma)

Derinin yüzeysel katmanlarındaki lezyon.
Abreaksiyon

Psikanaliz kuramıyla ilgili bir kavram.
Absans

Kısa süreli şuur kaybı
Abse

İçi cerahat dolu şişliklere verilen isimdir. Vücudun her tarafında ortaya çıkabilir. Nedeni vücuda giren mikroplardır.

Abse

İçi cerahat dolu şişliklere verilen isimdir. Vücudun her tarafında ortaya çıkabilir. Nedeni vücuda giren mikroplardır.
Absorbsiyon

Emilme, örn. sindirim, gıdaların barsaklarda absorbsiyonudur denilebilir.
Abstinans belirtileri

İlaç alışkanlığı olan bir kimsenin, bu ilacı bırakması ya dailaçtan yoksun kalması sonucu ortaya çıkan belirtilerdir. Bkz. Abstinans Sendromu
Abstinans sendromu

Uyuşturucu madde kullanma alışkanlığı olan bir kişinin bu maddeyi birdenbire bırakması veya herhangi bir nedenle alamaması sonucu ortaya çıkan klinik tabloya verilen addır. Burada afyonlu maddelerin, uyku ilaçlarının (bkz.) ve alkolün fizik alışkanlıklarına ait belirtiler ortaya çıkar. Ruhsal belirtiler o maddeye karşı duyulan aşırı özlem ve üzüntü şeklindedir; hastada bazen delirium (bkz.) tablosu bile kendini gösterebilir. Tedavisinde ya hastanın alışık olduğu madde yeniden verilir, ya bunun yerine geçebilecek ve zararı daha az olan bir başka maddeye geçilir ya da sakinleştirici (bkz.) ilaçlara başvurulur.
Abstrakt

Özet
Abulia

İradesizlik anlamında bir kelimedir. Tıpta bir çeşit ruh hastalığını tanımlamak amacıyla kullanılır. Burada kişi, bir konuda karar ve ve kararlı davranmayeteneklerini yitirir. Abulia, çoğu sinirsel hastalıklarda karşımıza çıkabilen bir durumdur
Acbg

Aorta koroner by-pass greftleme
Ac-globülin

Kanın pıhtılaşma faktörlerinden biri.
Alternatif tıp

Bilimsel tıbba karşı seçenek (alternatif) olarak öne sürülen tıp kuramlan ve uygulamaları.
Alüminyum zehirlenmesi

Bileşik ve alaşımları sanayide yaygın biçimde kullanılan alüminyumun toz halinde solunum yoluyla alınması alüminyum zehirlenmesi ya da alüminoz denen bir hastalığa yol açar.
Alveoler bronş lavajı

Bronş ağacına az miktarda sıvı verilip daha sonra bu sıvının geri çekilerek incelendiği tanı tekniği.
Alyuvarlarda biçim çeşitliliği (poikilositoz)

Dolaşan kanda farklı biçimlerde alyuvar bulunmasıdır:
Aplazi

Bir organ ya da dokunun doğuştan olmaması.
Ambivalans

Aynı kişi ya da nesnelere yönelik olarak karşıt duygu ve davranışların art arda hissedilmesi durumunu tanımlayan psikanalitik kavram.
Ambliyopi

Gözde belirli bir bozukluk olmaksızın oluşan görme tembelliği.
Apolipoprotein b

Karaciğer ve bağırsakta ürettilen protein.
Adenektomi

Bir salgı veya lenf bezinin, cerrahi olarak çıkarılması
Apse

Bir dokunun katlan arasında irin toplanması.
Adenit

Boyundaki lenf damarlarının şişmesi sonucu meydana gelen iltahaplı şişliğe adenit denir.
Araknoidit

Beyin ve omuriliği saran üç zardan biri olan araknoit zann (Örümceksizar) iltihaplanması.
Amigdal (bademcik)

Biçimleri bademe benzeyen anatomik yapılara verilen ad (damak bademciği, beyincik bademciği, tüp bademciği gibi).
Araknoit

Beynin üzerinin örten ince zar.
Adenofibrom

Bağdokusu ve bez öğelerinden oluşan bir tümor çeşidi. Bkz. Göğüs Hastalıkları (Selim Tümörler).
Adenoit (geniz bademciği)

Gırtlağın üst bölümü ile burun boşluklarının arka ucunda bulunan, Üzüm salkımları biçiminde lenf dokusu kabartılan.
Adenom

Bez dokusundan oluşan, genellikle selim yapıda bir tümör (Hipofiz adenomu veya tiroid adenomu gibi). Selim bir tümör, habis olanın aksine, vücutta yayılmaz ve kökenini aldığı bölgede kalır. Adenom, bir kanser türü değildir
Adenopati

Bir guddenin, özellikle lenf guddesinin hastalığı
Arkiserebellum

Evrimsel olarak beyinciğin en eski bölümü.
Adenozin

Bîr şeker molekülüyle (riboz) birleşmiş adeninden olu- şan nükleozit (bak. adenin).
Aromaterapi

Bedensel rahatlama sağlamak için vücut bakımında temel yağların kullanılması.
Amnezi

Bellek kaybı
Amnezi (bellek yitimi)

Hatırlama yetisinin bir kısmını ya da bütününü etkileyen değişiklikler.
Amniyon bantları

Amniyon boşluğu iç duvarında oluşan patolojik yapışıklıklar.
Arteriol

Büyük atardamarları kılcal damarlara bağlayan küçük atardamar.
Adneks

Belirli bir sistemin ana organıyla hem anatomik, hem işlevsel bağlan olan yapıların genel adı.
Ampulla

Boru biçimindeki bir anatomik yapının genişleyerek yaptığı torbamsı cep.
Arteriyovenöz anevrizma

Bir atardamarla toplardamar arasındaki patolojik bağlantı; bir travmadan sonra ortaya çıkabilir ya da nadiren doğumsal olabilir.
Adrenalin

Böbrek üstü bezinden salgılanan hormon.
Anabolizanlar

Organizmada protein sentezini artırarak etki gösteren maddeler.
Aerob organizma

Ancak oksijen varlığında yaşayabilen organizmalara denir (tam tersi Anaerob"").
Anabolizma

Basit maddelerden daha büyük moleküllerin bireşim-lenmesini sağlayan biyokimyasal tepkimelerin gerçekleştiği metabolizma evresi (bak. metabolizma).
Aerobik

Oksijeni gerektiren anlamındadır; örneğin aerobik egzersiz türüdür.
Anaerobik

Oksijensiz ortamda yaşayabilen (bazı bakteriler gibi).Oksijen tüketimini artırmayan egzersiz türü.
Aerobik solunum

Hücrede yalnız moleküler oksijenin kullanıldığı bir solunum şeklidir.
Anaerobik solunum

Hücrede moleküler oksijenin kullanılmadığı bir solunum şeklidir.
Artritizm

Bazı kişilerin, organik yapılanndan kaynaklanan nedenlerle, değişik organ ve sistemleri (deri, kaslar, eklemler, solunum ve sindirim sistemleri) ilgilendiren metabolizma hastalıklarına yatkın olma durumu.
Aerosol

Bazı özel araçların yardımıyla katı ya da sıvı maddelerin bir gaz ortamına çok küçük tanecikler halinde yayılması.
Afazi

Beyindeki ilgili alanların tahribi sonucu, konuşma veya konuşulanı anlama yeteneğinin kaybı.
Anal ilişki

Bir eşin cinsel organlarının, öbür eşin anüsüyle temas etmesi.
Agammaglobülinenü

Kan plazmasında gammaglobülinin bulunmadığı ya da çok düşük düzeyde bulunduğu (hipogammaglobüline-mi) patolojik durum.
Anatoksin

Bazı özgün maddelerle işlendiğinde zehirli etkisini yitiren, ama antijen özelliğim (yani antikor oluşturma yeteneğini) koruyan toksin.
Aglütinin

Belirli bir antijeni (genellikle alyuvar ya da bakteri) aglütinasyona uğratabilen antikor (bak. aglütinasyon).
Anatomik bölge

Vücut yüzeyinde belirli değişmez noktalarla (örneğin kemik çıkıntıları, deri kıvrımları vb) ve bunları birleştirdiği varsayılan çizgilerle sınırlanmış alanlar.
Asemboli

Konuşma, yazma, el hareketleri gibi edinilmiş iletişim simgelerini anlama ya da kullanma yeteneğinin yitirilmesi; simge eğitimi.
Agorafobi

Geniş, açık bir sahada yalnız kalınca hissedilen, kontrol edilemeyen bir korkudur.
Asemptomatik

Belirti vermeyen.
Asetabulum

Uyluk kemiğinin başının, kalça kemiği ile eklem yaptığı çukurluk
Ağarma

Bütün vücut kıllarının, özellikle de saçların giderek rengini yitirmesi.
Ağız (ağız boşluğu)

Önde dudaklar aracılığıyla dışarıyla bağlanan, arkada İse boğaz geçidi aracılığıyla sindirim kanalına ve ikincil olarak solunum sistemine girişi sağlayan kabaca yumurta biçimindeki boşluk.
Asfiksi

Boğulma
Ağız kokusu

Birçok hastalık sırasında ortaya çıkabilen bir belirti.
Asidofili

Bazı hücre yapılarının eozin gibi asit boyalarım tutması.
Asil kirişi

Baldır kaslarından kaynaklanan ve topuk kemiğinin arka yüzüne yapışan kalın ve güçlü kiriş.
Ağız yoluyla ilişki

Bir eşin cinsel organlarına öbür eşin ağızla temas etmesi.
Ağıziçi iltihabı

stomatit
Asinerji

Belirli bir hareketin yapılabilmesi için, çeşitli kas ya da kas gruplarının uyumlu eşgüdümünün yetersizliği; karşıt etkili kasların katılımını gerektiren hareketlerden daha da belirgindir.
Ağrılı aybaşı hali

Tıp dilinde dysmenorrhoea/dismenore denilen bu hâl, özellikle aybaşı kanamasının başladığı ilk gün görülür. Bazı kimselerde, ağrılar aybaşı kanamasının başlamasından bir kaç gün önce ortaya çıkar ve kanamanın başlamasıyla kesilir. Bir kısmında da kanama başlamadan, kanama görülen günlerde ve sonraki birkaç gün içinde hissedilir.Bu çeşit ağrılara, çoğunlukla 18-24 yaşları arasındaki kadınlarda rastlanır. Ağrı, göbek altında veya bacakların üst kısmında kasılmalar şeklinde başlar. Kusma görülebilir. Yüz, sararır ve terleme artar.
Ağtabaka

Retina
Askorbik asit

Solüsyon halinde değişken sayılan ve cilt kızarıklığına sebep veren, C vitamininin bir türüdür.
Akalazya

Bir büzgen kasın yetersiz gevşemesiyie ortaya çıkan bozukluk.
Aspirasyon

Boğulma esnasında suyun, kusma esnasında da mide içeriğinin akciğerlere kaçması ya da burun, boğaz veya akciğerler gibi vücut boşluklarından sıvıların emilerek boşatılması.
Akciğer Embolisi

Akciğer embolisi, kan damarları aracılığıyla vücutta dolaşan bir embolinin (genellikle bacaktaki ya da pelvis bölgesindeki bir toplardamardan kaynaklanan ve serbest dolaşan bir kan pıhtısı) akciğerlerdeki bir artar damarı tıkaması sonucunda oluşur

Belirtiler

Akciğer embolisinin belirtileri, tıkanmanın yeri ve kansız kalan bölgenin boyutları dahil olmak üzere, birkaç etmene bağlı olarak gelişir. Akciğer embolisinin bazı olası belirtileri şunlardır: Görünür bir nedeni olmadan, ansızın soluksuz kalma hissi Soluk alırken göğüste ağrı Baygınlık hissi Öksürükle kanlı balgam çıkartma Nabızda hızlanma

Tanı

Akciğer embolisi geçirdiğinizi düşünüyorsanız, derhal bir doktora başvurun. Acil tıbbi girişime ihtiyacınız olabilir. Pulmoner embolide erken tanı hayat kurtarıcıdır. Tanı için hastadan ayrıntılı bir hikaye alınması gerekir ayrıca hekim gerek hikaye  alırken ve gerekse tetkikleri isterken pulmoner emboli olasılığını düşünmeli ve buna yönelik olarak hastada risk faktörü varlığını araştırmalıdır. Risk aktörlerinden bir veya birkaçının varlığı ile birlikte bir başka nedene bağlanamayan ani nefes darlığı ve arter kan gazı analizinde kandaki Oksijen miktarında düşme saptanması durumunda pulmoner emboli akla gelmelidir. Tanı için standart akciğer grafisi, arter kan gazı analizi, EKG, EKO kardiografi, bacak ve baldır toplardamarlarının Dopler ultrasonografisi, akciğer sintigrafileri ve spiral BT gibi yöntemlerden yararlanılır.

Tedavi

Pulmoner embolide tanı konulur konulmaz pıhtılaşmayı önleyici ilaçlar ile tedaviye başlanmalıdır. Hatta risk faktörlerinin mevcudiyeti halinde birçok olguda kesin tanı konulmadan önce yani tetkikler devam ederken tedavi başlanılır. Tedavi süressi genellikle 3-6 ay arası olup genetik faktörlere bağlı olduğu düşünülen olgularda bu süre daha uzun tutulur. Bu tür olgularda yaşam boyu tedavide önerilebilir.

Öneriler

Aşağıdaki önlemler, akciğer embolisini ya da arterlerinizde başka tıkanmalar ya da daralmalara ilişkin tehlikeyi azaltmanızda yardımcı olabilir:

• Yağ içeriği düşük, liften zengin bir diyet uygulayın
• Düzenli olarak fizik egzersiz yapın
• Uzun süre oturmanız gerektiğinde, ayağa kalkın, yürüyün ya da bacaklarınızı hareket ettirin
 

Astım nöbeti

Astım hastalığında ortaya çıkan nefes darlığı nöbeti.
Akoli

Bağırsaklarda safranın bulunmadığı patolojik durum.
Anjiyospaznt (vazospazm)

Bir ya da birkaç atardamar duvanndaki düz kaslann uzun süreli kasılmasıyla kan akımının azalması ve yeterince beslenemeyen dokularda bozukluklara yol açması.
Aşı

Bağışıklık oluşturmak için vücuda verilen zayıflatılmış ya da öldürülmüş belirli bir hastalığa özgü bakteri ya da virüs; bu şekilde kazanılan bağışıklığa, aktif bağışıklık denir.
Ankiloz

Bir eklemin hareketlerinin çeşitli öğelerindeki bozukluklara bağlı olarak kısıtlanması ya da ortadan kalkması
Akrofobi (yükseklik korkusu)

Dağların tepesi, kuleler, binaların üst katları gibi yüksek yerlerde ya da uçak gibi hızla yükselen araçlarda bulunma korkusu.
Aşılama

Belirli bir hastalığa karşı bağışıklık oluşturmak için aşı enjeksiyonu yapılması.
Anne kanunda kan değişimi

Bağdaşır gruptan kan naklinde özgün bir teknik.
Aşın duyarlı kalınbağırsak

iritabl kolon
Akromegali

Beyin tabanında bulunan hipofiz bezinin ön bölümünün aşırı çalışmasına bağlı bir durumdur. Büyüme tamamlanmadan, kemiklerin uzaması sona ermeden erken çağlarda baş gösterirse jigantism adı verilen dev görünüm oluşur. Bozukluk büyüme çağının bitiminden sonra baş gösterirse, el ve ayakların genişlemesi, çene ve burnun büyümesi ve sesin kalınlaştığı görülür.
Aşırı aybaşı kanaması

Aybaşı görme arasındaki süre normaldir. Fakat kanama çoktur ve normal süresinden fazla devam eder. Nedenleri çeşitlidir: rahimde ur, rahim çarpıklığı, yorgunluk, sinir bozukluğu, ateşli hastalıklar veya evlilik hayatındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanabilir.
Aşırı aybaşı kanaması

Aybaşı görme arasındaki süre normaldir. Fakat kanama çoktur ve normal süresinden fazla devam eder. Nedenleri çeşitlidir rahimde ur, rahim çarpıklığı, yorgunluk, sinir bozukluğu, ateşli hastalıklar veya evlilik hayatındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanabilir.

Aşil tendonu

Baldır arka kısmındaki kas grubunun, topuk kemiğine birleşmesini ve ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan yapı(kiriş).
Aşil tendonu**

Baldır arka kısmındaki kas grubunun, topuk kemiğine birleşmesini ve ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan yapı(kiriş).
Ansefalit

Beyin iltihabı.
Akson (silindirakson)

Bir sinir hücresinin sitoplazmasının uzantısı.
Ataraksi

Bazı ruhsal hastalıklarda (şizofreni, frenginin yaygın felçle seyreden son evresi) görülen duygulanım yokluğu; belirgin bir duyarsızlık ve duyusal algılamada körel-me.
Anteversiyon

Bİr organın açı yapmaksızın öne doğru eğilmesi.
Atavizm

Bir kişide, atalarında bulunan işlevsel ve anatomik özelliklerin kuşaklar sonra yeniden ortaya çıkması.
Antıbakterıal

Özellikle yüzde kusurlar oluşturan bakteriler olmak üzere, her tür bakterinin oluşmasını engelleyen maddeler.
Ateli

Bir ya da her iki meme basınının bulunmamasıyla ortaya çıkan oluşum bozukluğu.
Antibiyogram

Belirli bir enfeksiyonda enfeksiyon etkeninin duyarlı olduğu ilacın saptanması amacıyla uygulanan laboratu-var yöntemi.
Antibiyotik

İnfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçlar.
Atetoz

Beyin yapılarının doğumsal ya da edinilmiş lezyonlan-na bağlı nörolojik hastalık
Atipi

Bir hücrenin boyutları, boyanma durumu, çekirdek biçimi ve çekirdek-sitoplazma oranı gibi fiziksel özellikle-rnin değişerek benzer normal hücrelerden farklılaşması.
Antidiüretik hormon

Böbreklerden suyun geri emilmesini sağlayan ve hipofizin arka lobundan salgılanan hormon.
Atmosfer basıncı

Atmosferin yer yüzünde bulunan her cisim üzerine yaptığı basınç. Deniz seviyesinde, 760 mm'lik civa sütununun 1 cm2 alana yaptığı basınç 1 atmosfer"" basıncıdır.
Akut Böbrek İltihabı

Ani olarak ortaya çıkan, titreme, kaburga altlarında ve yanlarında başlayıp, kasıklara kadar yayılan bir ağrı ile kendini gösterir. Sık sık idrara gitmek ihtiyacı duyulur. İdrar çıkarken de yanma ve ağrı hissedilir. İlk önlem olarak belin iki yanına sıcak su torbası konur. Bol su, limonata ve açık çay içilir.
Antidot

Bir zehirin etkilerini ortadan kaldıran madde
Atoni (gerginlik kaybı)

İstemli ya da istemsiz kas liflerini içeren bir organda kas gerginliğinin (bak. kas gerginliği), yani kasılmadan önce bulunan ve gevşemeden sonra da süren gerginlik durumunun kaybolması.
Akut Bronşit

Genellikle grip, kızamık, boğmaca veya tifo gibi hastalıklar sırasında görülür. Sisli ve soğuk havalarda çok rahatsız olurlar. Hastalığın başlangıcında kuru ve ağrılı öksürük, az yapışkan balgam, sonraları sümüksü cerahatli balgam ile hafif ateş ve halsizlik görülür. Mutlaka tedavi edilmesi gerekir.
Antidot (panzehir)

Bir zehiri etkisiz hale getirmek (kimyasal antidot) ya da fizyolojik etkileriyle savaşmak (fizyolojik antidot) İçin tedavide kullanılan madde.
Akut bronşit

Streptokok ve stafilokok grubu bakterilere ya da virüslere bağlı olarak gelişen hastalık.
Anti-hbc

Hepatit B virüsünün çekirdek (core) antijenine karşı antikor.
Atrium

Boşluk, oda, kalp kulakçığı.
Anti-hbc ıgm

Anti-HBc antikorunun özel bir tipi.
Akut Safra Kesesi İltihabı

Bilhassa, safra yollarına yerleşmiş taşın neden olduğu bir hastalıktır. Tıp dilinde akut kolestit denir. Hastada karnın sağ üst kısmına gelen ani, şiddetli ve çabuk gelişen, sırta, hatta sağ omuzun ucuna kadar yayılan ağrı vardır. Ateş artar, kusma ve bulantı görülür.Her iki çeşit safra kesesi iltihabında da; vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir. Ameliyat gerekebilir.
Anti-hbe

Hepatit B virüsünün "e" antijenine karşı antikor.
Atrofi

Bir hastalık ya da kullanmaya bağlı olarak bir doku veya organın küçülmesi.
Anti-hbs

Hepatit B virüsünün yüzey antijenine karşı antikor.
Alali

Bir sözcüğün doğru söylenmesini gerçekleştirememe.
Atropin

Belladonna (Güzel Avrat Otu) adlı bitkiden elde edilen bir alkaloiddir. Tıpta çok değişik kullanım alanları vardır. Örneğin, göz dibinin muayenesinde, göz bebeğinin genişletilmesi için, ayrıca anesteziden önce üst solunum yollarında salgıların azaltılması için kullanılır.
Antihemofilik b faktörü (faktör ıx)

Kanın pıhtılaşması için gerekli bir etken; eksikliğinde küçük travma ve yaralanmalardan sonra bile ağır, durdurulması güç kanamalar ortaya çıkar.
Auerbach pleksusu

Mide ve bağırsağın kas duvarlarında yer alan miyelinsiz sinir lifleri ağı.
Aura

Bir migren ya da konvülsiyon nöbetinin ortaya çıkacağını önceden gösteren belirti.
Albuginea (akkılrf)

Erbezini saran beyaz kılıf.
Auto-bronzant

Güneşsiz bronzlaştırıcı.
Albuminüri

İdrarda, albümin bulunmasına; Tıp dilinde Albüminüri; halk arasında ise, aktutma denir.
Bir çok hastalıklarda, özellikle Böbrek hastalıklarında, idrarda albümin görülür.
Mümkün olduğu kadar süt içmeli, patates haşlaması ile muhallebiyi sofradan eksik etmemelidir.

Baharatlı yiyecekler, biber, turşu ve tuz kesinlikle terk edilmeli; kahve ve fazla miktarda su içilmemelidir.

Albümin

Yumurta akında bulunur ve ciltte bir tabaka bırakır.
Avuçlayış

Bütün bir eli vajinaya veya anüse sokmak.
Albüminemi

Kanda albümin yoğunluğu.
Ayak

Bacağın yürüme sırasında destek yüzeyi sağlayan üçüncü bölümü.
Albüminiiri

idrarda albümin bulunması.
Albüminüri

İdrarda, albümin bulunmasına; Tıp dilinde Albüminüri; halk arasında ise, aktutma denir.Bir çok hastalıklarda, özellikle Böbrek hastalıklarında, idrarda albümin görülür.Mümkün olduğu kadar süt içmeli, patates haşlaması ile muhallebiyi sofradan eksik etmemelidir.Baharatlı yiyecekler, biber, turşu ve tuz kesinlikle terk edilmeli; kahve ve fazla miktarda su içilmemelidir.
Antimon zehirlenmesi

Bu maddenin ya da tuzlarının emilimine bağlı olarak gelişen zehirlenme.
Ayak başparmağı (hallus)

Ayağın ilk parmağına (ya da büyükparmağına) verilen ad.
Ayak bileği (tars)

Kaval kemiği (tibia) ve kamış kemiğinin (fibula) alt ucuyla tarak kemikleri arasında yer alan kemiklerin oluşturduğu yapı.
Ayak burkulması

Yürürken, koşarken veya atlarken ayak kaslarının beklenmedik bir durumla karşılaşması sonucu görülür. Burkulmadan hemen sonra ağrı, şişme ve morarma olabilir.

Ayak burkulması

Yürürken, koşarken veya atlarken ayak kaslarının beklenmedik bir durumla karşılaşması sonucu görülür. Burkulmadan hemen sonra ağrı, şişme ve morarma olabilir.
Ayak çıbanı

Ayak derisindeki ter bezleri ve kıl keselerinin mikroplanması sonucu ortaya çıkar. Çıban yerinde, ilk önce sert ve kırmızı bir kabartı belirir. Ağrı vardır. Sonra iltihaplanır. Çıbanı sıkmamak gerekir.
Alel

Bir karakter üzerinde aynı yada farklı yönde etkili olan iki veya daha fazla genden herbiri.
Alel gen

Bir geninin iki veya daha fazla alternatif formlarından birisi.
Aybaşı düzensizliği

Aybaşı kanaması normal olarak 2-7 gün sürer. Normal olarak 28 günde bir görülen aybaşı kanaması, bazı hallerde vaktinden önce veya sonra da görülebilir. Nedeni; asabi krizler, hormon dengesizliği veya bünye zayıflığı olabilir.
Aybaşı düzensizliği

Aybaşı kanaması normal olarak 2-7 gün sürer. Normal olarak 28 günde bir görülen aybaşı kanaması, bazı hallerde vaktinden önce veya sonra da görülebilir. Nedeni; asabi krizler, hormon dengesizliği veya bünye zayıflığı olabilir.

Aybaşı kanaması azlığı

Aybaşı kanının normal miktarı; sağlam kadınlarda 7-77 gram arasında değişir. Çoğunda 27-75 gram arasındadır. Ortalama miktar 50 gram kabul edilir. Aybaşı kanının yukarıda belirtilen miktarlardan az olması, çoğunlukla ruhsal durumla veya kansızlıkla ilgilidir.
Antiserum

Belirli bir hastalık etkenine karşı özgül antikorlar içeren serum.
Aybaşı kanaması yokluğu

Genç bir kız buluğ çağına geldiği halde, aybaşı görmeye başlamamışsa, aybaşı yokluğundan söz edilir. Bu durum karaciğer hastalıklarından, kansızlıktan veya tiroit bezi bozukluğundan kaynaklanabilir. Öncelikle nedeni bulmak gerekir.Normal aybaşı gören kadının da; kansızlık, karaciğer rahatsızlıkları, beslenme bozuklukları, veya tiroid bezi hastalıkları sonucu aybaşı kanamaları kesilebilir. Öte yandan aybaşı yokluğu, gebeliğin veya menapozun işareti olabilir.

 

Alerjik deri testleri

Bir insanın hangi maddelere (alerjenlere) alerjik olduğunu anlamak için o maddelerden deri içine 0,1 cm3 (cc) enjekte edilmesi ve kızarma olup olmadığına bakılması.
Aybaşı kanamasının gecikmesi

Normal olarak zamanı geldiği halde aybaşı kanaması başlamazsa; gebelik, kansızlık, tiroid veya karaciğer hastalıkları akla gelebilir. Ayrıca yorgunluk, sinirlilik veya adetten kesilme de düşünülebilir.

Aybaşı kanamasının gecikmesi

Normal olarak zamanı geldiği halde aybaşı kanaması başlamazsa; gebelik, kansızlık, tiroid veya karaciğer hastalıkları akla gelebilir. Ayrıca yorgunluk, sinirlilik veya adetten kesilme de düşünülebilir.
Aybaşı kanamasının uzun sürmesi

Normal aybaşı kanaması 2-7 gün devam eder. Bazı kimselerde bu süre uzar. O zaman rahimde ur veya kist olduğundan, yumurtalıkların üşütülmüş olmasından, sinir veya kalp hastalığından şüphe edilir. Tedaviye geçmeden önce esas nedeni bulmak gerekir. Önemli bir durum yoksa aşağıdaki reçetelerden arzu edilen uygulanır.
Azı dişi

büyük azı dişi; küçük azı dişi
Alfa-2-mahroglobülin

Karaciğerden salgılanan bir protein.
Algodistrofi

Başlıca özelliği yanıcı nitelikte ısrarlı ağrıdır; hafif şekilleri oldukça sıktır - daha şiddetli formları sakatlayıcı olabilir ve tedavisi daha zordur
Algohalüsinasyon (ağn varsamsı)

Belirli bir fiziksel nedene ya da hastalığa bağlı olmaksızın yoğun ağn duyma biçiminde ortaya çıkan varsam.
Antitrombin ııı

Kanda bulunan pıhtılaşma Önleyici protein.
B

Burunda et büyümesinden kaynaklanan bu hastalığa tıp dilinde adenoid ve polip denir. Hastanın burnundan soluması güçleşir. Daha çok ağzından nefes alıp verir.

Bel Fıtığı

Belimizde 5 adet omur kemiği vardır. Bu kemikler arasında da disk adı verilen kıkırdaklar bulunur. Disk, özel bir bağ dokusu organıdır ve omurganın dayanıklılığına, hareketliliğine ve zorlamalara karşı dirençli olmasına, omurgaya uygulanan şok şeklindeki darbelerin emilmesine ve kuvvetin çevre dokulara dengeli bir şekilde dağılmasına hizmet eder.
Bel fıtığı, beldeki omur kemikleri arasında bulunan ve adeta bir amortisör gibi görev yapan bu disklerin fıtıklaşması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Disklerin iç kısmında nükleus pulpozus denen jöle kıvamında yumuşak bir bölüm, bunun dışında anulus fibrozus adı verilen daha sert bir fibröz tabaka, omur kemiklerine bakan yüzlerde ise her iki tarafta son-plak olarak adlandırılan kıkırdak yapılar vardır. Dıştaki tabakanın anatomik bütünlüğünün bozularak içerideki yumuşak kısmın dışarıya doğru taşmasına fıtıklaşma denir. Fıtıklaşan yani dışarıya doğru taşan disk, omurilik kanalı (spinal kanal) içinden veya kendisinin arka-yan tarafından geçmekte olan sinirleri sıkıştırır ve hastalık böylelikle kendisini belli eder .
Ayrıca fıtıklaşmış diskten ortama salınan bazı kimyasal maddeler de sinir köklerini etkileyerek ağrıya neden olurlar.

Teşhis

Bel ve bacak ağrısı ile seyreden hastalıklar çok çeşitlidir. Yani bel ve bacak ağrısı bulunan her hastaya "Mutlaka bel fıtığıdır" peşin hükmü ile yaklaşmak doğru değildir. Bel fıtığını taklit eden pek çok hastalık vardır. Basit bir spor yaralanmasından romatizmaya, enfeksiyon hastalıklarından kansere ve bel kaymasına kadar birçok hastalık bel ve/veya bacak ağrısıyla seyredebilir. Bu sebeple önce teşhisin ne olduğu net olarak ortaya konmalıdır. Çünkü tedavide başarıya giden yol herşeyden önce doğru teşhisten geçer. Bunun için de ilgili uzman hekime müracaat etmek gerekir. Hekim hastanın şikâyetlerini dinleyecek, muayenesini yapacak ve hastalığıyla ilgili tüm tetkik ve tahlilleri isteyecektir.

Bel ağrısının araştırılmasında düz röntgen filmlerinin önemi günümüzde azalmıştır. Hastanın radyasyona maruz kalmasına yol açan bu teknik ancak belirli durumlarda tercih edilmektedir. Belden iğne yapılıp içeriye kontrast madde verildikten sonra film çekilmesi tekniği (myelografi) de giderek daha az kullanılmaktadır. Çünkü günümüzde görüntüleme teknikleri çok ilerlemiş ve artık hastanın belinden iğne yapılmasına gerek kalmayacak seviyeye gelmiştir. Aslında noniyonik kontrast maddelerin kullanım alanına girmesi iğne tekniğinin yan etkilerini hayli azaltmıştır. Fakat buna rağmen bizzat iğne tekniğinin kendi yan etkileri olabildiğinden dolayı myelografiden mümkün mertebe uzak durmakta yarar vardır. Bunun yerine güçlü manyetik rezonans cihazları tercih edilmelidir.

Bel fıtığının teşhis ve ayırıcı teşhisinde EMG dediğimiz tetkik yöntemi de yararlıdır. Çünkü bu yöntem ile hastada bulunan bozuklukların sinir dokusuna mı, yoksa kas dokusuna mı ait olduğu ortaya konabilmekte, diğer hastalıkların bel fıtığından ayırımı yapılabilmektedir. Bası altında kalan sinirlerde hasar olup olmadığı, varsa hasarın derecesi hakkında da fikir vermektedir. Bazı durumlarda bu teknik, cerrahın ameliyat kararını bile etkileyebilmektedir.

Bel ve/veya bacak ağrısı bulunan bir hastada bazen bilgisayarlı tomografi, genellikle de manyetik rezonans gibi ileri tetkik yöntemlerine başvurulur.

Manyetik rezonans görüntüleme metodu teşhiste ve ayırıcı teşhiste büyük kolaylıklar sağlar. Ayrıca hastanın x-ışını almaması ve çeşitli planlardaki üstün görüntüleme yeteneği; omurilik, sinirler ve diğer yumuşak dokuları net bir şekilde görüntüleyebilmesi manyetik rezonansı giderek daha da öne çıkarmaktadır.

Ancak kemik dokusuyla ilgili patolojilerde bilgisayarlı tomografinin daha iyi görüntü sağladığı gözönüne alınarak bazı durumlarda her iki teşhis metodu beraberce kullanılabilir.

Manyetik rezonansın bu kadar yararlı bir yöntem olmasına karşılık elde edilen görüntülerin değerlendirilmesi büyük bir tecrübe ister. Yanlış yorumlar, yanlış tedavi şekillerine yol açar. Sıklıkla rastladığımız hafif disk bombeleşmesi bel fıtığı olarak yorumlanırsa, tedavinin şekli tamamen değişik bir yöne doğru gidebilecektir.

Özellikle ameliyat sonrası dönemde gerçekleştirilen çekimlerden elde edilen görüntülerin yorumlanması tecrübe gerektirir. Muayene bulguları ile tetkiklerden elde edilen neticeler beraberce kılı kırk yararcasına hassas bir tarzda değerlendirilecek ve net bir teşhise vardıktan sonra tedaviye geçilecektir. Manyetik rezonans tetkikinde bel fıtığı görüldü diye ameliyat kararı vermek bazen yanıltıcı olabilir. Elde edilen görüntüler mutlaka klinik bulgularla desteklenmeli, aralarında uyum aranmalıdır. Uyum yoksa bu durum izah edilmelidir.

Bazen bel fıtığı ile hayati önem arzeden diğer birtakım hastalıkların ayırıcı teşhisini yapabilmek için kemik sintigrafisi gerekebilir.

Tedavi

Bel fıtığı rahatsızlığı bulunan bir kişide hastalığın safhası iyi bir muayene ve ileri tetkik metodları ile net olarak tesbit edildikten sonra tedaviye geçilir. Bundan sonra, pratik olması açısından, hastalar cerrahi müdahale gerekenler ve cerrahi müdahale gerekmeyenler diye iki büyük gruba ayrılabilirler. Bel fıtığı gelişiminin erken dönemlerinde konservatif tedavi adı verilen cerrahi dışı tedavi metodları uygulanır. Bu safhada hastaya bütün dünyada ağrı kesici, adale gevşetici ve antienflamatuar ilaçlar verilir. Sert yatak istirahati tavsiye edilir. Fizik tedavi yapılabilir. Lazer ile tedavi cihetine gidilebilir. Yine ciltten (perkütan) birtakım farklı girişimlerde bulunulabilir. Uygun dönemde egzersiz verilebilir. Gerekiyorsa psikoterapi yapılabilir.

 

Bel fıtığı tedavisini bir ekip işi olarak görmekte yarar vardır. Nöroşirürji (beyin-omurilik-sinir cerrahisi), nöroloji, anestezi, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı doktorlar ile diyetisyen, psikolog, hemşire ve fizyoterapistler bu ekibin içinde yer almalıdır. Gerektiğinde diğer bazı branşlardaki uzman doktorların görüşlerine de müracaat edilmelidir.

Bu ekibin elinde bir fizik tedavi ünitesi ve bu ünitede traksiyon (programlanabilir hafızalı otomatik cihaz ile bel çekme) dahil lüzumlu bütün araç gereçler hazır bulunmalıdır.

Bu prensipler ışığında modern imkânlar kullanılarak hastaların büyük bir kısmı ameliyat harici metodlarla tedavi edilebilir. Prensip olarak cerrahi müdahale son çaredir. Ancak hastalık ilerlemiş ve yapılan muayenede bazı şartlar teşekkül etmiş ise [ki bu şartlar uluslararası nöroşirürji camiası nezdinde genel kabul görmüş ve klasik kitaplara kadar geçmiş kriterlerdir] o zaman ameliyat kararı verilir. Bu kararı verirken cerraha bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme metodu büyük oranda yardımcı olur. 

Boğmaca

Bulaşıcı bir hastalıktır. Tıptaki adı Pertussis'dir. Çoğunlukla 1 ila 4 yaşları arasındaki çocuklarda çok görülür. Ortalama olarak 4-6 hafta devam eder.Hastanın burnu akar, nöbet halinde gelen öksürük görülür. Bazen kusmaya neden olur. Tedavi için kesin yatak istirahati şarttır. Hastaya sık sık fakat az miktarda yumuşak yiyecekler verilmelidir.
B

Dört temel kan grubundan biri.
Bel gevşekliği

Cinsel ilişki sırasında, meninin vaktinden önce boşalmasına verilen isimdir. Halk arasında erken boşalma. Tıp dilinde ise ejakulasyon denir. Nedeni çoğunlukla ruhsaldır. Tedaviye sinirleri dinlendirmek, açık havada dolaşmak, sabah akşam ılık banyo yapmak ve hazmı kolay şeyler yemekle başlanır.
Boğulma

Havadaki oksijen azlığına bağlı boğulma biçimi.
B hücreleri

B lerıfositleri de denir. Kemik iliğinde oluşan antikor yapıcı akyuvarlar.
Bel gevşekliği

Cinsel ilişki sırasında, meninin vaktinden önce boşalmasına verilen isimdir. Halk arasında erken boşalma. Tıp dilinde ise ejakulasyon denir. Nedeni çoğunlukla ruhsaldır.

Tedaviye sinirleri dinlendirmek, açık havada dolaşmak, sabah akşam ılık banyo yapmak ve hazmı kolay şeyler yemekle başlanır.

Bombesin

Midenin fundus (kubbe) ve antrum (midenin gövdeyle mide kapısı kanah arasındaki bölümü) mukozasında yaygın olarak, onikiparmakbağırsağı, jejunum, ileum ve kalınbağırsakta ise daha seyrek olarak bulunan iç salgı sistemi hücrelerinin ürettiği hormon.
B hücresi

B hücreleri, antikor üreten bir akyuvar türüdür.
Belirteç (marker)

Laboratuvar İncelemeleriyle kanda belirlenen ve hastalıkların tanısında yol gösterici olan bulgulara verilen ad.
Bone

Kemik.
B vitamini

Suda eriyebilen, molekül yapılarında bir azot atomu bulunan, bazı enzim sistemlerinin etkinliğini arttırıcı koenzimler olarak işlev gören 15? e yakın değişik maddeden oluşan bir vitamin gurubudur.
Belirtileri

Mide ağrısı, bulantı veya kusma, baş ağrısı, iştahsızlık, aniden çıkan ateş, baş dönmesi, dilde beyaz pas, yorgunluk görülür. Midenin üzerine bastırlınca da ağrı hissedilir. Bu belirtiler özellikle ilk bahar ve son bahar aylarında artar.
Borborizm

Bağırsak sıvılanndaki gazların hareket etmesiyle oluşan ses; guruldama.
B1 vitamini (tiyamin)

Buğday başağı, kepek, bira mayası, sebzeler gibi bir çok besinde bol miktarda bulunur. Memelilerin karaciğer, böbrek, kalp, beyin ve bağırsaklarında az miktarda bulunur. Sebzelerin pişirilmesi, sütün kaynatılması ve sterilize edilmesi (mikroptan arındırılması) çok miktarda tiyamin kaybına yol açar. Tiyamin ince bağırsaklardan etkin taşınma mekanizmasıyla emilir. Vücutta depolanmaz ve kullanılmayan bölümü yemekten üç saat sonra böbrekler yoluyla tamamen dışarı atılır. B1 vitamini yetersizliğine bağlı olarak gelişen hastalık tablosunda depresyon, huzursuzluk, bellek zayıflığı ve dikkat azalması, hipotoni (kas gevşekliği) ve anoreksi (iştahsızlık) yer alır.
Belirtileri

Mide ağrısı, bulantı veya kusma, baş ağrısı, iştahsızlık, aniden çıkan ateş, baş dönmesi, dilde beyaz pas, yorgunluk görülür. Midenin üzerine bastırlınca da ağrı hissedilir. Bu belirtiler özellikle ilk bahar ve son bahar aylarında artar.
Bordetella

Boğmaca etkeni olan Bordetella pertussis türüyle tanınan Gram-negatif bakteri cinsi.
B12 vitamini (kobalamin)

Karaciğerde, sütte, yumurta akında, peynirde, balıkta, ette ve karideste bol miktarda,bitkilerde ise son derece az miktarda bulunur. B12 vitamini eksiklği, folik asit eksikliğinde olduğu gibi, alyuvar yapısında biçim bozukluğuna yol açarak persinyöz ya da megaloblastik anemi denen kansızlığa neden olur.Ayrıca sindirim sistemi düzeyinde ve epitel dokunun beslenmesinde bazı etkileri görülür. Kansızlığın yanı sıra hafif sarılık, iştahsızlık, ishal, parestezi (karıncalanma) ve uyuşma gibi duyumsama bozuklukları, ataksi, işitme siniri iltihabı ve zihinsel bozukluklar ortaya çıkabilir.
Bell paralizi

Yüz siniri felcidir.
Bordet-gengou tepkimesi

Kanda bağışıklık yöntemleri kullanılarak yapılan bazı la-boratuvar incelemelerinde yararlanılan kompleman bağlama tepkimesi.
B2 vitamini (riboflavin)

Hayvansal besinlerde, bira mayası, buğday başağı, yeşil sebzeler, havuç, enginar, fındık, yerfıstığı ve mercimek gibi bitkisel besinlerde bol miktarda bulunur. B2 vitamini eksikliğinde protein oluşması azalır ve deride yaralar, sinirsel bozukluklar ve göz bozuklukları biçiminde ortaya çıkar.
Bellek

Geçmiş deneyim ve bilgileri zihinde tutma ve anımsama yetisi.
Borrelia

boşaltım organları
B3 vitamini (nikotinamid veya pp vitamini)

Hayvansal besinlerin yanısıra kabuklu buğday, limon, kabak, soya, domates, patates, bira mayası, hurma, incir, portakal gibi bitkisel besinlerde bol miktarda bulunur. B3 vitamini eksikliğinde deriyi, sinir sistemini ve sindirim sistemini tutan pellegra adlı hastalık ortaya çıkar.
Bellek kaybı

amnezi
Boşaltım organları

Organizma tarafından kullanılmayan metabolizma artıklarının atıldığı organ ve sistemlere verilen genel ad; böbrekler, deri, bağırsak ve akciğerler birer boşaltım organıdır.
B5 vitamini (pantotenik asit)

Doğada çök yaygındır.Yumurta, karaciğer, kalp, süt, bal, bira mayası, kabak, tahıllar, sebzeler, havuç, portakal, mantar ve taze meyvelerde bolca bulunur. B5 vitamini eksikliği çok enderdir. Bu durumda hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü), anemi (kansızlık), lökopeni (kanda alyuvarların az olması), dermatit (deri iltihabı), mide-bağırsak rahatsızlıkları, kas krampları, hareketlerde uyumsuzluk, asteni, uyku bozuklukları ve iştahsızlık ortaya çıkar.
Belsoğukluğu

Tıp dilinde gonore denilen bir çeşit zührevi hastalıktır. Cinsi münasebetle bulaşır. İdrar yollarında acıma, yanma, şişlik ve akıntı ile belirir.

Akıntı cerahatlıdır. Bu cerehat ellere bulaşacak ve eller de gözlere sürülecek olursa, körlüğe neden olabilir.

Kadınlarda da, beyazımtırak cerahatlı akıntı, sık sık idrara gitme, idrar yaparken ağrı ve yanma ile kendini gösterir.

Üreme organlarında akıntı görüldüğünde, mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Aksi halde kendisinde bel soğukluğu görülen, bu hastalığı cinsel ilişkide bulunduğu herkese bulaştırır.

Botallo deliği

Kalbin sağ ve sol kulakçıkları arasındaki iletişim deliği.
B6 vitamini (piridoksin)

Hayvansal ve bitkisel besinlerde düşük dozda bulunur. B6 vitamini eksikliği son derece enderdir.Bu durumda deri, sindirim sistemi rahatsızlıkları ortaya çıkar.
Belsoğukluğu

Tıp dilinde gonore denilen bir çeşit zührevi hastalıktır. Cinsi münasebetle bulaşır. İdrar yollarında acıma, yanma, şişlik ve akıntı ile belirir. Akıntı cerahatlıdır. Bu cerehat ellere bulaşacak ve eller de gözlere sürülecek olursa, körlüğe neden olabilir.Kadınlarda da, beyazımtırak cerahatlı akıntı, sık sık idrara gitme, idrar yaparken ağrı ve yanma ile kendini gösterir. Üreme organlarında akıntı görüldüğünde, mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Aksi halde kendisinde bel soğukluğu görülen, bu hastalığı cinsel ilişkide bulunduğu herkese bulaştırır.
Botallo kanalı

Dölütün akciğer atardamarım aort atardaman ile birleştiren kanal biçiminde açıklık; aortun hemen hemen tüm kanının akciğer atardamarına geçmesini sağlar.
B8 vitamini (biyotin ya da h vitamini)

Karaciğerde, yumurta sarısında, bira mayasında, pirinç kabuğunda ve yeşilliklerde bulunur. Eksikliği yanlızca uzun süre çiğ yumurta beyazı tüketiminde ya da bağırsak florasını ortadan kaldıran sülfamitlerin ve antibiyotiklerin çok fazla alınmasından sonra görülür.Bu durumda dermatit (deri iltihabı), iştahsızlık, zayıflama, depresyon ve kas ağrıları ortaya çıkar.
Bemoptizi

Balgam çıkarırken solunum yollanndan kan gelmesi; kan tükürme.
Botox

 Botulinum toxininin ticari adı. Az miktarlarda kullanılarak belli bir süre için kasları felç ederek kırışıklık ve çizgilerin giderilmesinde kullanılan madde.
B9 vitamini (folik asit)

Bitkilerin yeşil bölümlerinde, kabakta, lahanada, ıspanakta, yeşil sebzelerde, patateste, havuçta, bira mayasında, sütte, yumurtada, peynirde ve karaciğerde bol miktarda bulunur. Gelişmiş ülkelerde eksiklik sendromuna hiç rastlanmaz.Bu tablo yanlızca emilim bozukluklarına bağlı olarak ortaya çıkabilir. Folik asit eksikliğinde megaloblastik anemi denen bir kansızlık biçimi gelişir. Emilim bozukluğunda ise kansızlığa, glossit (diz iltihabı), stomatit (ağıziçi iltihabı) ve ishal eşlik eder.
Ben

Üstderi, deri ekleri (ter ve yağ bezleri), kıllar, esnek bağdoku, kan ya da lenf damarları gibi deriyi oluşturan yapıların gelişim sürecinde rastlanan oluşum bozukluğu.
Botriyonukom

Deride görülen saplı, küçük, kırmızı renkte bir kabartı; ellerde, yüzde ve başta gelişebilir.
Babinski bulgusu

Nörolojide çok önemli plan bir muayene testi.
Bence - jones proteini

 Myelomatosis gibi kemik iliğini ilgilendiren hastalıklarda, idrarla çıkartılan bir cins protein.
Botulin

Clostridium cinsi anaerob mikroorganizma türü.
Bac (bakteriyel yapay kromozom)

DNA parçacıklarını kopyalamakta kullanılan ve bir cins bakteride bulunan bir madde.
Bence-jones proteini

Myelomatosis gibi kemik iliğini ilgilendiren hastalıklarda, idrarla çıkartılan bir cins protein.Multipl miyelomlu hastaların idrarında bulunan, immünglobülin molekülünün hafif zincir parçası.
Botulismus

Basillus Botulismus toksinleri ile meydana gelen zehirlenme.
Bacak

Gövdeyi desteklemeye ve yer değiştirmeye yarayan organ.
Bencillik (egoizm)

Bireysel çıkar sağlamaya yönelik olarak kendini her olayın merkezinde tutma eğilimi.
Bowman kapsülü

Nefronun ucunda, glomerulusu saran yarım küre şeklindeki bölüm.
Bademcik

Solunum ve sindirim yollarının başlangıcında,
Benign

Zararsız; İlerleyici ya da tekrarlayıcı olmayan; selim.
Bowman zan

Gözdeki saydamtabaka epitelinin yaslandığı taban zan.
Bademcik iltihabı

Bademciklerin iltihaplanmasına tıp dilinde tonsilit denir. Bademcikler şiş, kırmızı ve yeşilimtrak beyaz renkte cerahatlı görünümdedir. Yutkunma sırasında ağrı yapar. Hastada kırıklık, baş ağrısı ve vücut ağrıları vardır. Hastalık birdenbire üşütme ve ateş ile başlar. Gereği gibi tedavi edilmezse orta kulak iltihabı, böbrek iltihabı, romatizma ve kalp hastalıklarına neden olabilir.
Benlik (ego)

Ruhsal etkinlikleri düzenleyen merkez.
Boy

Başın tepe noktasıyla ayak tabanı arasında Ölçülen toplam vücut uzunluğu.
Bademcik iltihabı

Bademciklerin iltihaplanmasına tıp dilinde tonsilit denir. Bademcikler şiş, kırmızı ve yeşilimtrak beyaz renkte cerahatlı görünümdedir.

Yutkunma sırasında ağrı yapar. Hastada kırıklık, baş ağrısı ve vücut ağrıları vardır. Hastalık birdenbire üşütme ve ateş ile başlar.

Gereği gibi tedavi edilmezse orta kulak iltihabı, böbrek iltihabı, romatizma ve kalp hastalıklarına neden olabilir.

Benmerkezcilik (egosantrizm)

Başkalarının varlığım ve çıkarlarım göz ardı ederek kendini ve sorunsalını her şeyin merkezine koyma tutumu ve davranışı.
Boy yaşı

Belirli bir boydaki bireylerin yaş ortalaması.
Bağ

Bir ya da birden çok anatomik yapıyı bir arada tutma işlevini gören (örneğin iki kemik ucu), bir organın anatomik yerinde sabit kalmasını sağlayan lifsi bağdoku yapısındaki şeritlere verilen ad.
Benthall

Çıkan aortagfreft inter pozisyonu + AVR yapılması
Boynuzcuk (konka)

Burun boşluklarının yan duvarları üzerinde bulunan ince tabakalar biçimindeki çıkıntılar.
Bağdoku

Farklı anatomik oluşumları birbirine bağlayan, farklı yapılar arasındaki boşlukları doldurarak öbür dokular ve organlar İçin de destek ya da dayanak yapısı oluşturan doku türü.
Bentonıte

Kozmetikte emici olarak kullanılan kile benzer bir materyal. Cildin kurumasına sebep olabilir.
Boyun

Başın gövdeye bağlanmasını sağlayan genellikle koni ya da silindir biçimindeki vücut bölümü.
Bağımlılık

Bir maddeya (özellikle alkol ya da uyuşturucular) fiziksel ya da ruhsal olarak aşırı düşkünlük. Genellikle bağımlı olunan madde giderek daha yüksek dozlarda alınır.
Benzen zehirlenmesi

Benzen buharlarıyla oluşan zehirlenme.
Boyun ağrısı

Boyunda, eklemlerin aşınması ya da yırtılmasının neden olduğu ağrı ve katılaşma, servikal spondiloz"" adı verilir. Ankilozan spondilitle karıştırmayınız.
Bağırsak

Sindirim kanalının mideden sonra başlayan ve anüs (makat) deliğiyle dışarı açılan son bölümü.
Benzephenone-3

Oxybenzone"" olarak da adlandırılır. Güneşin UVB ve bazı UVA ışınlarına karşı koruyucu olarak kullanılan bir ajan. "
Boyun artrozu

Artroz hastalığının omurganın boyun bölümüne yerleşmesi.
Bağırsak gazı

Bağırsaklarda hissedilen şişkinlik, bağırsak gazından kaynaklanır. Nedeni, bağırsakları besleyen bezlerin yeteri kadar çalışmaması, yemek yerken fazla hava yutma veya sinir bozukluğudur.

Benzoık asit

Cilt bakım ürünlerinde kullanılan bir prezervatif (koruyucu). Diğer bazı prezervatif maddelere oranla daha az tahriş edici sayılır.
Boyun Fıtığı

Nedir boyun fıtığı?

Boyun omurları arasında diskler vardır. Bu disklerde meydana gelen sızmalar sinirlere bası yaparak boyun fıtığını ortaya çıkarır.
Boyun fıtığının oluşmasında ani hareketlerin etkisi büyüktür. Örneğin otomobil çarpmalarında boynun gidip gelmesi halinde kalıcı ve büyük sorunlar ortaya çıkar. Biz buna kamçı manevrası diyoruz. Bu harekette kişi felç bile olabilir.

Boyun fıtığının belirtileri nelerdir?

Boyun fıtığının yansımaları da boyun, sırt ve kollarda görülür. Ağrı, kasılma ve hissizlikler boyun fıtığında kollarda görülür. Mesela hastanın elinde sinirdeki basıya bağlı kas gücü kayıpları olabilir. Kişinin tutma yeteneğinde azalma oluyor. Ayrıca yine sinirdeki basıya bağlı olarak kolda incelme meydana gelebiliyor. Bu incelme boyun fıtığının ilerlemesi durumunda gözle görülür şekilde olabilir. Birde boyundaki değişiklikler beyine giden kan damarlarına da bası yapabilir. Bu durumda algılamada güçlük, konsantre olamam, uyku bozukluğu, sabah yorgun kalkmak, kulak çınlaması, baş dönmesi görme kusuru.

Boyun fıtığının belirtileri ile karışan hastalıklar var mı? Her boyun ağrısı boyun fıtığı belirtisi mi?

Boyun ağrılarında akciğer tümörleri de etkilidir. Hasta boyun ve omuz ağrısı ile geldiği zaman bir akciğer grafisinin mutlaka çekilmesi gerekir. Boyunda pek çok anatomik oluşum yer alır. Organlardaki her hangi bir rahatsızlık kendini boyun şikayetleri gibi gösterebilir. Ayrıca yemek borusu iltihapları ve mide rahatsızlıkları da boyun ağrısı yapar. Ayrıca sol kolda ağrı varsa kalbi göz ardı etmemek gerekir.

Kol ağrısı boyun fıtığından başka hangi nedenlerle ortaya çıkar?

30-40 yaşın üzerindeki hastalarda kalbe mutlaka dikkat etmek gerekiyor. Omuz veya boyun ağrısı nedeniyle bana başvuran birçok hastada kalp sorunu olduğunu belirledim.

Boyun fıtığı ne gibi sorunlara neden olur?

En önemli ve en kötü etkilerinden bir tanesi insanın elini kullanamaz duruma gelmesidir. Aslında basit gibi gözükse de tek bir parmağın bile kullanılamaması insan hayatını son derece olumsuz etkiler. Örneğin işaret parmağı ile başparmağını kullanamayan bir kişi el kullanma yeteneğini yüzde 50 oranında kaybetmiş oluyor. Çünkü bu iki önemli parmağın fonksiyonunu yerine getirememesi kişinin birçok ihtiyacını giderememesine neden olur. Şöyle bir düşündüğünüzde bu durumdaki bir fırın tepsisini bile tutamaz.

Tedavisi nasıl yapılıyor?

Öncelikle psikolojik olarak rahatlaması için hastanın ağrısını belirli bir ölçüde hafifletiyoruz. Çünkü bu ağrılar çok şiddetlidir. Örneğin diş ağrısının kolda olduğunu düşünün. Bu tedavide öncelikle hastada ne gibi kayıplar oluştuğu belirlenir ve bu kayıpların yerine konması için rehabilitasyon dediğimiz programın uygulanmasına başlanır.
Rehabilitasyonla birlikte fizikoterapi de tedavi aşamasında çok önemli bir yer tutar. Bölgeye uygulanan soft lazer, nöral terapi ve İR ışın vücudun içine kadar iner ve kanlanma sağlanır. Kanlanma artınca da sinirlere tekrar hayat gelir ve bölgede iyileşme görülür. İlaç tedavisi ile bölgedeki adale spazmları da giderilir. Akupunktur ve manuel terapi burada çok önemli yer tutar.

Boyun bölgesi ağrıları, bel ağrılarından sonra en sık karşılaşılan kas iskelet sistemi rahatsızlığı. Boyun ağrılarının görülme sıklığının yüzde 5-10 dolayında olduğu tahmin ediliyor.

Boyun ağrılarının ne kadarı boyun fıtığından kaynaklanıyor?

Aslında sanıldığının aksine boyun fıtıkları boyun ağrılarının en sık karşılaşılan nedeni değil. Boyun bölgesi ağrılarının ancak yüzde 10- 20 kadarı boyun fıtığı kaynaklı. Fıtık ağrısı diğer ağrılara göre şiddetli olduğundan böyle yanlış bir kanı yerleşmiş. En sık karşılaştığımız boyun ağrısı nedeni myofasial ağrı sendromu olarak adlandırdığımız kas gerilme ağrıları. Bunu 50 yaşından sonra ortaya çıkan omurga kireçlenmesine bağlı ağrılar izliyor.

Boyun fıtıklarında ne zaman ‘ameliyat’ denir? Ameliyat sonrası tekrar riski ne kadar?

Bu konuda tam bir fikir birliği yok. Fizik tedavi uzmanı olarak bizler operasyonu son çare olarak düşünüyoruz. Bununla beraber büyük fıtıklarda omurilik bası bulguları oluşabilir. Böyle bir durumda hastalar bir an önce ameliyat edilmeli. Benzer şekilde fıtığın boyundan kola giden sinirlere bastırması durumunda kol kaslarında kısmi felç durumu oluşabilir. Kas gücü kaybının giderek kötüleştiği belirlenirse yine cerrahi öneriyoruz. Sıkı takip edilebilen hastalarda kas gücü kaybının iyiye gitmesi durumunda ise fizik tedavi öneriyoruz. Bu hastalar fizik tedavi yöntemleriyle, başarıyla tedavi edilebiliyor. Bazı hastaların ağrıları ise tüm ilaç ve fizik tedavi yöntemleriyle geçmeyebilir. Böyle bir durumda ameliyat öneriyoruz.

Boyun fıtığı dışında kalan ağrılar neden oluşur?

Boyun fıtığı dışında en sık karşılaştığımız myofasial ağrılar, boynun uygunsuz pozisyonda aşırı kullanılmasına bağlı olarak kas gerilmelerinden kaynaklanır. Tipik olarak bilgisayar kullanımı, başın uzun süre öne eğilerek yapılan ofis çalışmaları, uzun süreli telefon konuşmaları en sık karşılaştığımız myofasial ağrı sebepleri. Ayrıca aşırı stres, gerilim ve depresyonda bu tip kas gerilmesi ağrılarının ortaya çıkmasını kolaylaştırıp tedavisini güçleştiriyor.

Ağır taşıma, meslek duruş bozukluklarının ağrılarda rolü nedir?

Boyun fıtıklarında bel fıtıklarından farklı olarak ağır taşımanın ve mesleğin etkisi belirgin değil. Alışkanlıklara bağlı duruş bozuklukları ve özellikle uygun olmayan yatak ve yastıklarda yatış en sık karşılaştığımız sebepler arasında. Fıtık dışında kalan ağrılar ise bilgisayarla uzun süreli çalışan ve ofis ortamlarında çalışanlarda sık görülmektedir.

Boyun ağrılarına çekenlere öneriler

Boyun ağrısından korunmak için ofis çalışanları ergonomiye dikkat etmeli. Özellikle monitor göz hizasının hafif altında olmalıdır. Uzun süre baş eğik pozisyonda çalışılmamalı. Eğer bu tip aktiviteden kaçınmak mümkün değilse saatte bir ara verilip, boyun kaslarına düzenli germe egzersizleri yapılmalı. Özelikle yaygın bir alışkanlık olarak karşılaştığımız televizyon karşısında, kanepe ve koltukta uygunsuz baş pozisyonu ile televizyon seyretmek ve uyumaktan kaçınılmalı. Geceleri yastıksız ya da çok yüksek yastıkta yatılmamalı. Mümkünse ortopedik yastık kullanılmalı. Özellikle bayanlar ıslak saçla yatmamalı. Boyun ağrısı çeken hastalar oyalanmadan öncelikle bir fizik tedavi rehabilitasyon uzmanına başvurmalı ve onun tavsiyeleri doğrultusunda hareket etmeliler.

Bağırsak gazı

Bağırsaklarda hissedilen şişkinlik, bağırsak gazından kaynaklanır. Nedeni, bağırsakları besleyen bezlerin yeteri kadar çalışmaması, yemek yerken fazla hava yutma veya sinir bozukluğudur.
Benzoyl peroxıde

 Akne tedavisinde sıkça kullanılan anti-bakteriyel bir madde.
Boyun toplardamarları

Baştan ve boyundan gelen kanın büyük bölümünü üst anatoplardamar sistemine boşaltan, sağda ve solda dörder tane olmak üzere boyunda yer alan toplardamarlar.
Bağırsak iltihabı

Beslenme bozuklukları, soğuk veya sıcak içecekler veya kullanılan bazı ilaçlar, hastalığın nedenleri arasındadır. Tıp dilinde kolit denir. Tedavide rejim ve istirahat esastır.
Beparin

Karaciğer, akciğerler, timus ve kanda bulunan sülfürlü bir mukopolisakkarit
Boyun tutulması

Soğuk almaktan, boynun çarpık durumda bir süre kalmasından veya nezleden kaynaklanır.
Bağırsak iltihabı

Beslenme bozuklukları, soğuk veya sıcak içecekler veya kullanılan bazı ilaçlar, hastalığın nedenleri arasındadır. Tıp dilinde kolit denir.
Tedavide rejim ve istirahat esastır.

Beriberi

B vitamini noksanlığında meydana gelen ağır bir polinevrit.
Boyun tutulması

Soğuk almaktan, boynun çarpık durumda bir süre kalmasından veya nezleden kaynaklanır.

Bağırsak kanaması

Önemli bir hastalığın işareti olabilir. Önce kanamanın nedenini tespit ettirmek gerekir. Kısa sürede kesilmeyen kanamalarda mutlaka doktora başvurmak gerekir.

Berilyoz

Berilyum tozlarının solunmasının yol açtığı hastalık.
Böbrek

İdrar boruları, İdrar kesesi ve siyekle birlikte idrar sistemini oluşturan ve organizmada çift olarak bulunan organ.
Bağırsak kanaması

Önemli bir hastalığın işareti olabilir. Önce kanamanın nedenini tespit ettirmek gerekir. Kısa sürede kesilmeyen kanamalarda mutlaka doktora başvurmak gerekir.
Bertin kolonları

Böbreğin kabuk bölgesinin böbrek medullasına (orta bölüm) yaptığı uzantılar; genellikle böbrek sütunları olarak adlandırılırlar
Böbrek ağrısı

Böbrek ağrısının nedenleri çeşitlidir. Bunlar arasında böbrek taşı, böbreklerden idrar akışının tıkanıklık nedeniyle düzensizliği, böbrek uru, böbreklerden çıkan zehirli atıkları mesaneye taşıyan borularda taş, ur veya kan pıhtısı, böbrek apsesi olabilir.

Ağrılar sırasında terleme ve kusma da görülebilir.

Bağırsak sıvısı analizi

Bazı yenidoğan hastalıkları, özellikle bağırsak sıvısının bileşimi ve pH'ında değişikliklerin görüldüğü bazı çocukluk hastalıklan sırasında başvurulan laboratuvar incelemesi.
Besi doku

Bir tohumun çimlenip ilk yapraklarını verinceye kadar geçen sürede besin ihtiyacını karşılayan doku.
Böbrek ağrısı

Böbrek ağrısının nedenleri çeşitlidir. Bunlar arasında: böbrek taşı, böbreklerden idrar akışının tıkanıklık nedeniyle düzensizliği, böbrek uru, böbreklerden çıkan zehirli atıkları mesaneye taşıyan borularda taş, ur veya kan pıhtısı, böbrek apsesi olabilir.Ağrılar sırasında terleme ve kusma da görülebilir.
Bağırsak solucanları

Bağırsak solucanları, insan vücudunda asalak olarak yaşarlar. Bunlara bağırsak kurtları da denir. Genellikle 5 grupta toplanırlar.- Yuvarlak kurtlar- Kıl kurtları- Kamçı kurtları- Kancalı kurtlar- Şerit
Beslenme

Canlılarda büyüme, sağlık, üreme için gerekli besin maddelerinin alınması. Besinler, bedende gerçekleşen kimyasal tepkimeler için gerekli kimyasal enerjinin yanı sıra, bedene destek olan, hücrelerin oluşması ve yenilenmesi için gereken maddeleri de sağlarlar. Canlıların varlıklarını sürdürebilmeleri için çeşitli kimyasal bileşenler içeren besinler almaları gerekir. Sporculara güç kazandırmak için ya da şişmanlık, şeker hastalığı ve kalıtımsal bozukluklar gibi sorunlara da karşı da, özel beslenme rejimleri uygulanabilir. Dengeli bir rejimde kişinin aldığı kalori, bedenin gereksinmesine uygun olmalıdır. Beslenme rejiminin önemli bileşenleri proteinler, yağlar, karbonhidratlar, su, vitaminler ve tuzlar ile bazı az bulunan elementlerdir. Bunlar uygun ve dengeli biçimde alınmazlarsa, beslenme bozukluğu hastalıkları ortaya çıkar.

Kişinin dengeli beslenmesi için alınan besinler 5 grupta incelenir:
Tahıl ve Ekmek Grubu
Süt ve Yoğurt Grubu
Et Grubu
Sebze ve Meyve Grubu
Yağ ve Şeker Grubu


KARBONHİDRATLAR: Vücudun temel enerji kaynağıdır. Kişinin günlük enerji gereksiniminin %55'i karbonhidratlardan sağlanmalıdır. Karbon, hidrojen ve oksijenden oluşan bu bileşikler yiyeceklerde daha çok şeker ve nişasta biçiminde bulunur. Örneğin üzüm şekeri denen glikoz en basit karbonhidratlardan, yumrulu bitkilerin köklerinde depolanan nişasta ise en karmaşık karbonhidratlardan biridir. Karbonhidratça zengin yiyeceklerin yapısında genellikle glikozdan daha karmaşık şekerler ve nişastalar bulunur. Ama bu bileşiklerin tümü sindirim sıraında parçalanarak glikoza indirgendiğinden, yiyeceklerdeki bütün karbonhidratlar sonunda glikoz olarak kana geçer ve karaciğerde glikojen biçiminde depolanır. Vücuda enerji gerektiğinde, karaciğerdeki glikojen yeniden glikoza dönüşerek kan dolaşımı aracılığıyla hücrelere dağıtılır. Bu nedenle, kanda bulunduğu için kan şekeri de denen glikoz vücudun temel enerji kaynağıdır.

PROTEİNLER: Vücudun yapı taşlarıdır. Kemikler, kaslar, deri, sinirler, kısacası vücudun büyük bölümü proteinlerden oluşur. Yiyeceklerle alınan proteinler sindirim sırasında parçalanarak aminoasitlerine ayrışır ve vücut, bu aminoasit deposundan seçtiği uygun yapıtaşlarını yeniden bir araya getirerek kendi dokularını oluşturan proteinleri yapabilir. Protein açısından zengin olan başlıca hayvansal yiyecekler yunurta, et, balık, peynir ve süt, bitkisel yiyecekler ise ekmek, patates, fındık ve ceviz gibi kabuklu yemişler, bezelye, fasulye ve mercimektir.
1 gr protein 4 Kal'lik bir enerji sağlar. Günlük enerjinin %10-15'i proteinden gelmelidir. Beslenmemizde proteinden zengin besinlere ihtiyaçtan fazla tüketmek, yetersiz tüketmek kadar zararlıdır.

YAĞLAR: Vücudun enerji ihtiyacında bir diğer besin grubu da yağlardır. Yağlar da karbon, hidrojen, ve oksijenden oluşur. Tereyağı, yağlı et, kaymak, peynir ve yumurta gibi yiyeceklerden alınan hayvansal yağlar ile mısır, ayçiçeği, fındık ve ceviz gibi yağlı tohumlardan elde edilen bitkisel yağlar dengeli beslenmede önemli bir yer tutar. Ama bu temel besinlerin fazla alınması zararlı olabilir. Bazı yağların kalp hastalıkları olasılığını artırdığına inanan birçok doktor, sağlıklı bir yaşam için özellikle hayvansal yağların fazla yenmemesini salık verir. 1 gr. yağ 9 Kal enerji sağlamaktadır.

VİTAMİNLER: Vücuttaki bir takım biokimyasal işlemlerin devamında rol oynarlar, vücudun direncini artırır ve bazı vitaminler, vücuda alınan çoklu doymamış yağ asitlerinin oksidasyonunu önlerler. İlk bulunan vitaminler alfabenin değişik harfleriyle adlandırılmıştı. Sonradan bu bileşiklerin kimyasal yapıları belirlenince, askorbik asit, tiyamin ya da riboflavin gibi bilimsel adlar verildi. Ama bugün bile, vitaminlerin A, B, C gibi harflerle anılması çok yaygındır. Vitaminlerin çok az miktarda alınması vücut için yeterli olduğundan, çeşitli yiyeceklerle dengeli beslenen kişilerde vitamin eksikliği görülmez. Yalnız bazı hastalıklarda doktorlar, vücut sağlığına kavuşuncaya kadar normalden daha fazla vitamin alınmasını önerirler. Ama olağan koşullarda yiyeceklerdekiyle yetinmeyip gereğinden çok vitamin almanın hiçbir yararı yoktur; çünkü vitaminlerin çoğu vücutta depolanmaz ve günlük gereksinimden fazlası idrarla birlikte dışarı atılır.

MİNERALLER: Mineraller vücudun sağlılı kalabilmesi için gerekli olam kimyasal elementler ile bu elementlerin inorganik bileşikleridir. Her mineralin, öbür besin maddelerinin etkisini güçlendiren tamamlayıcı bir görevi vardır. En çok sütte ve süt ürünlerinde bulunan kalsiyum, kemiklerin ve dişlerin sağlıklı gelişmesinde önemli rol oynar. Süt ürünlerinde, yumurta sarısında, baklagillerde ve kuru yemişlerde bulunan fosfor da kemik ve dişlerin, kas ve sinir dokusunun yapıtaşlarındandır. İçme sularında bulunan flüorun da diş çürümelerini önlediği saptanmıştır.

Böbrek eşiği

Glomerülden süzülen bir maddenin, böbrek borucuklarından geri emilmesi için ulaşması gereken yoğunluk sınırı; bu sının aşamayan süzüntüdeki maddeler borucuk epitelinden geri emilemeyerek idrara çıkarlar.
Bağırsak solucanları

Bağırsak solucanları, insan vücudunda asalak olarak yaşarlar. Bunlara bağırsak kurtları da denir. Genellikle 5 grupta toplanırlar.

- Yuvarlak kurtlar
- Kıl kurtları
- Kamçı kurtları
- Kancalı kurtlar
- Şerit

Beslenme bozukluğu

Az besin alma, uzun süreli açlık ya da sindirim sinir sisteminde besinlerin emilmesini engelleyen patolojik durumlar sonucunda ortaya çıkan genel bir güçsüzlük hali.
Böbrek glomerülleri

Malpighi cisimcikleri
Bağırsak tıkanması

İleus
Bestıalıty

Bir insanın bir hayvanla cinsel ilişkide bulunması
Böbrek havuzu

Kas-bağ dokusu duvarı ile sınırlı huni şeklindeki boşluk.
Bağışıklama

Vücutta yapay bir bağışıklık durumunun oluşması, yani belirli enfeksiyon etkenlerine karşı bir direncin ortaya çıkması.
Bestialite (hayvan sevisi)

Cinsel doyuma ulaşmak amacıyla hayvanlarla cinsel ilişki kurma.
Böbrek iltihabı

Böbreklerin iç kısımlarının iltihaplanmasıdır. Tıp dilinde piyelonefrit adı verilir. İki çeşiti vardır:
Bağışıklık

Belirli bir mikroorganizmaya karşı vücudun direncidir. Aktif ve pasif olmak üzere iki tip bağışıklık (immünite) vardır. Aktif immünite, hastalığın, çok hafif de olsa, bizzat geçirilmesiyle oluşur. Hastalığa neden olan organizmalar, vücutta antikor reaksiyonları uyandırırlar ve bu reaksiyonlar, bazı vakalarda, hayat boyu devam eder. Pasif immünite ise, antikor reaksiyonu uyandırıcak nitelikte, fakat kuvveti azaltılmış veya değiştirilmiş olan mikropların vücuda aşılanmasıyla oluşur.
Beta agonist ilaçlar

Beta sempatik sinirler gibi, bronş genişletici vb. etkisi olan ilaçlar.
Böbrek iltihabı

Böbreklerin iç kısımlarının iltihaplanmasıdır. Tıp dilinde piyelonefrit adı verilir. İki çeşiti vardır

- Akut Böbrek İltihabı Ani olarak ortaya çıkan, titreme, kaburga altlarında ve yanlarında başlayıp, kasıklara kadar yayılan bir ağrı ile kendini gösterir. Sık sık idrara gitmek ihtiyacı duyulur. İdrar çıkarken de yanma ve ağrı hissedilir. İlk önlem olarak belin iki yanına sıcak su torbası konur. Bol su, limonata ve açık çay içilir.

- Kronik Böbrek İltihabı Akut böbrek iltihabının gereği gibi tedavi edilmemiş olması, kronik böbrek iltihabının başlıca nedenidir. Hastada iştahsızlık, ateş, halsizlik, baş ağrısı, ağrılı idrar etme ve bel ağrıları görülür.

Yapılacak ilk iş, bol bol meyva suları içmek ve aşağıdaki reçetelerden birini uygulamaktır. Ayrıca tuz ve hayvani gıdalar azaltılmalıdır.

Bağışıklık yetmezliği sendromu

Vücudun savunma mekanizmalarının etkinliğindeki yetersizlikten kaynaklanan bir grup hastalık (bak. bağışıklık).
Betacaroten

Potansiyel iyi bir antioksidan
Böbrek kum

Yeterince su içilmemesi, A vitamini eksikliği, böbrek üstü bezlerinin fazla çalışması ve bazı böbrek hastalıkları, böbreklerde kum birikmesine neden olur.

Bağlantı

Genetik işaretleyicilerin ve/veya gen çiftlerinin beraber kalıtılma sıklığı, bu onların bir kromozom üzerindeki fiziksel yakınlıkları ile ilgili bir ölçü oluşturur.
Beta-glucan

Cildin doğal defans mekanizmasını güçlendirdiği rapor edilen ve mayadan elde edilen yeni bir madde.
Böbrek kumu

Yeterince su içilmemesi, A vitamini eksikliği, böbrek üstü bezlerinin fazla çalışması ve bazı böbrek hastalıkları, böbreklerde kum birikmesine neden olur.
Baker kisti

Dizin arkasında artrite bağlı olarak oluşan bir kist.
Beta-hidroksit

Alfa-hidroksitten daha ufak bir molekül boyuna sahip olan arındırıcı bir ajan.
Böbrek Taşı

İdrarda bulunan oksalat billurlarının meydana getirdiği böbrek taşları, kum tanesi kadar olabildiği gibi pinpon topu büyüklüğünde de olabilir. Ufak taşlar böbrekten kolaylıkla çıkabilr.

Büyükler ise böbreklerden mesaneye giderken şiddetli ağrılara neden olur.

Göğsün yukarı ve ön kısmında, kaburgaların altında, ani ve kıvrandırıcı ağrı hissedilir. Terleme ve kusma da görülebilir. İdrarın rengi bulanık ve bazen kanlıdır.

Bakır

Cinsel anlamda hiçbir deneyimi olmayan erkek.
Beyaz pupil

(lökori) pupilladan beyaz ışık reflesi alınması
Böbreküstü bezi

Vücudun her iki yanında böbreğin üst ucunun tepesinde bir başlık biçiminde yer alan organ; karın zarının arkasındaki yağdoku ile çevrili bir salgıbezidir.
Bakir

Cinsel anlamda hiçbir deneyimi olmayan erkek.
Beyin

Omurgalılarda kafatası içindeki merkezi sinir sisteminin bir bölümü.
Böbreküstü bezi hormonları

Böbreküstü bezinin kabuk ve iç bölümleri tarafından üretilen hormonlar.
Bakire

Cinsel anlamda hiçbir deneyimi olmayan kadın
Beyin iltihabı

ensefalit
Böbreküstü bezleri

Epinefrin, norepinefrin ve kortikosteroid hormonları üreten iç salgı bezi.
Bakteri

Tek hücreli mikroorganizmalardır. Bunlar, mantarlardan küçük, fakat virüslerden büyüktürler. Bazıları hastalık yapıcı, bazıları zararsızdır; bazı bakteriler ise, faydalıdırlar: Örneğin, toprağın nitrojen yapıcı bakterileri. Bakteriler, şekillerine göre sınıflandırılabilirler: Coccus'lar yuvarlak, bacillus'lar çubuksu, vibrio'lar virgül şeklinde, spirillum'lar dalgalıdır.
Beyin kıvrımları

Beyin yarıkürelerinin dış yüzlerinde bulunan uzun ve düzensiz kabartılar.
Böcek sokması

Böceğin ısırdığı yerde şiddetli kaşıntı, kızarıklık ve şişlik görülür. Böceğin zehirli olabileceğini düşünerek aşağıda tarif edilen işlem yapılır.

Vakit kaybetmeden böceğin soktuğu yerin alt ve üstünden sıkıca bağlanır. Sonra böceğin soktuğu yer iki parmak arasına alınıp, sıkılır ve zehirli kanın akması sağlanır.

Bakteri florası

Deride ya da ağız, bağırsak ve dölyolu gibi doğal vücut boşluklarında sürekli bulunan mikroorganizmaların tümü.
Beyin sapı

Beyin yarımkürelerini omuriliğe bağlayan beyin bölümü.
Böcek sokması

Böceğin ısırdığı yerde şiddetli kaşıntı, kızarıklık ve şişlik görülür. Böceğin zehirli olabileceğini düşünerek aşağıda tarif edilen işlem yapılır. Vakit kaybetmeden böceğin soktuğu yerin alt ve üstünden sıkıca bağlanır. Sonra böceğin soktuğu yer iki parmak arasına alınıp, sıkılır ve zehirli kanın akması sağlanır.
Bakteriemi

Bakterilerin veya bakteri toksinlerinin kana geçmesiyle oluşan ateş, titreme ile seyreden klinik tablonun adıdır. Eş anlamlı olarak septisemi de kullanılır.
Beyin sarsıntısı

Kafa travmasından hemen sonra geçici bilinç kaybıyla birlikte görülen ve beyinde bir lezyon olmaksızın beliren klinik tablo.
Böğür kemiği

Böğür kemiği (iliyum), oturga kemiği (iskiyon) ve çatı kemiği (pubis) adı verilen üç ayrı kemik yapısının birleşmesinden oluşan leğen kemiği.
Bakterilin

İdrarda bakteri bulunması.
Beyin tutulumu

Lösemide, beyin/omurilikte blast hücreleri saklanabilir ve hastalığın alevlenmesine neden olabilir. Hatta kemik iliği normal olsa dahi ilk tekrarlama buradan olabilir.
Bph (benign prostat hiperplazisi)

Prostatın kanser olmayan ve idrar akımın engelleyen büyümesi
Bakterisit

Bakterileri öldürme özelliği olan herhangi bir fiziksel, kimyasal ya da biyolojik etken.
Beyincik

Beyinle soğanilik arasında, kafatası boşluğunun arka alt bölümünde yerleşmiş bulunan anatomik yapı.
Bradikardi

Kalbin dakikadaki atım sayısının azalması.
Bakteriyemi

Dolaşan kanda bakteri bulunması.
Beyin-omurilik engeli

Bazı maddelerin kandan beyin-omurilik sıvısına geçişini belirli ölçülerde önleyen fizyolojik engel; kan-beyin engeli.
Bradikinin

Dokuz aminoasitlik bir peptit zincirinden oluşan madde.
Bakteriyofaj

Bakterileri enfekte ederek ölümlerine neden olabilen virüslere verilen genel ad.
Beyin-omurilik iltihabı

ensefalomiyelit
Bradilali

Konuşmada bir yavaşlama İle beliren konuşma bozukluğu.
Bakteriyofaj (faj)

Bakteri hücresinin asalak virüsü.
Beyin-omurilik sıvısı (likör)

Merkez sinir sisteminde örümceksizann altında yer alan aralıkları ve beyin boşluklannı dolduran renksiz sıvı.
Bradipne

Solunum sıklığının azalması.
Bakteriyoliz

Bakteri hücresinin parçalanması.
Beyin-omurilik sıvısı incelemesi

Beyin karıncıklarının, beyinle beyin zarları arasındaki boşluğun ve omurilikle beyin zarları arasındaki boşlukta bulunan beyin-omurilik sıvısının çeşitli özelliklerinin laboratuvar koşullarında incelenmesi.
Bradipsişi

Tüm ruhsal süreçlerde genel bir yavaşlama durumu; çeşitli ruh ve sinir hastalıklarında görülebilir.
Bakteriyoloji

Bakterilerin özelliklerini ve etkilerini inceleyen mikrobiyoloji dalı.
Bezoar

Aşırı miktarda alınan hayvan kulan ya da bitkisel liflerin mide ve bağırsaklarda kümeleşip sertleşmesiyle oluşan kütle.
Braille alfabesi

Körlerin kullanabilmesi için kâğıt üzerine kabartılı olarak geçirilen ve parmakla kolayca algılanan işaretlerden oluşmuş alfabe.
Bakteriyolojik tanı

Bakteri kökenli hastalıkların tanısını kesinleştirmek için uygulanan laboratuvar tanısı.
Bıngıldak

Kafatasını oluşturan çeşitli kemiklerin arasındaki henüz kemikleşmemiş, zarsı alan. Bak, kafatası.
Brakidaktili

Parmakların anormal kısalığı ile beliren doğumsal oluşum bozukluğu.
Bakteriyoskopik inceleme

Çeşitli organ (siyek, dölyolu, burun, kulak) salgılarından ya da balgamdan alınan bir örneğin lam üzerine sürülüp uygun boyalarla boyanarak (metilen mavisi, Gram tekniği) mikroskopta incelenmesi.
Bıoflavonoıd

 Genellikle narenciye bitkilerinden elde edilen ve antioksidan, yatıştırıcı etkileri olan bir madde.
Brakiözefagus

brakisefali
Bakteriyostatik

Bakterileri öldürmeden onların üremesini durduran herhangi bir fiziksel, kimyasal ya da biyolojik etken.
Bıotın

Diğer adıyla H vitamini. Vücutta, bazı bağırsak bakterileri tarafından üretilen ve suda eriyebilen bir vitamindir. B kompleks grubundan olan bu vitamin metabolizmadaki karbonhidratların, yağların ve amino asitlerin ihtiyacıdır. Yüzeysel uygulamada cilt için yararı bulunmamıştır.
Brakisefali

Başın (ve kafatasının) üst-alt çapının ön-arka çapına neredeyse eşitlenerek aldığı yuvarlağımsı biçim (bu iki ölçü arasındaki oran 0,82-1 arasında oynar).
Bal özü

Çiçekler tarafından salgılanan tatlı ve genellikle kokulu bir sıvı.
Bifid

İki bölüme ayrılmış durumda olan, çatallı, yarık.
Brakitip

Bedensel yapı tiplerden biri.
Balanit

Penis başı yüzeyinin iltihabı.
Bifosfonatlar

Kemiklerin erimesini önleyici ilaçlar. Örneğin: Bonefos (klodronat), Aredia (pamidronat).
Brakiyal

Kolla ilişkili organ ya da anatomik yapılar için kullanılan terim.
Balanopostit

Penis başının ve onu örten sünnet derisinin akut ya da kronik iltihabı.
Bifurkasyon

İki dala ayrılma yeri.
Brakiyal atardamar (humeral atardamar)

Koltukaltı (aksüler) atardamarının devamı.
Balantidium

Balantİdiyoz hastalığına yol açan 50-80/40-60 mikron boyutlarındaki kirpikli bir cins tekhücreli.
Bigeminizm

Her normal kalp atımının hemen ardından düzenli olarak ekstrasistol (ek atım) denen anormal bir atimin izlediği kalp ritmi bozukluğu.
Brakiyal pleksus

V., VI., VII., VIII. boyun ve I. göğüs kafesi sinirlerinin alt dallarından kaynaklanan liflerle örülmüş ağ.
Balgam

Sümüksü, cerahatli veya kanlı görünüşte bir maddedir. Bronşitin işareti olabilir.

Bikonkav

Her iki yüzeyide konkav, iç bükey veya oyuk olan.
Brakiyalji

Kol ağrısı.
Balgam

Sümüksü, cerahatli veya kanlı görünüşte bir maddedir. Bronşitin işareti olabilir.
Bilateral

Her iki tarafa ait olan, iki taraflı.
Bregma

Kafatası üzerinde alın kemiğiyle her iki paryetal kemiğin (yankafa kemiği) birleştiği nokta;
Balgam kaiturü

Orta ve alt hava yollarından gelen, tükürükle karışmamış akciğer salgısının uygun besiyerine ekilerek bronş-akciğer enfeksiyonlarından sorumlu olan mikroorganizmanın kesin olarak belirlenmesi.
Bilefarit

Göz kapaklarının, özellikle kenar bölümlerinin iltihabı.
Brom zehirlenmesi

Potasyum bromürlüler başta olmak üzere brom içeren preparatların alınmasına bağlı zehirlenme.
Balgamda mycobacterium ttıberculosis aranması

Lama yapılan balgam yaymasının uygun olarak boyan-masıyla akciğerde sürmekte olan verem hastalığı bulunup bulunmadığım kesin olarak ortaya koymayı sağlar.
Bilek

Anatomide önkol ile el arasındaki geçiş bölgesi.
Bromhidroz

Şiddetli ve kötü kokulu terleme (ter salgısı).
Balgamın sitolojik incelemesi

Solunum yollarından gelen salgıların uygun bir boyamadan sonra İncelenmesine dayanan tanı tekniği.
Bileşenleri

Bağdoku temel olarak hücrelerden, hücreler arasındaki bağlayıcı maddeden ve bunun içindeki farklı tipteki liflerden (kollajen, retiküler [ağsı], esnek) oluşur.
Bronchiolitis

Solunum sisteminin en küçük fonksiyonel üniteleri olan bronşiollerin iltihabına denir.
Balgamlı öksürük

Bu çeşit öksürük, sık sık tekrarlar. Hastada hırıltı vardır. Balgam çıkarır ve nefesini dışarı vermekte zorluk çeker. Balgamlı öksürük; Bronşit, astım, sinüs iltihabı, müzmin sinüzit, kalp hastalıkları veya tüberküloz'un bir işareti olabilir.Öksürük, nasıl olursa olsun, ihmal edilmemesi ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.

Bilgisayarlı eksenel tomografi

tomografi
Bronkografi

Bronş ağacının radyolojik olarak incelenmesi.
Balistokardiyografi

Kalbin çalışması sırasında her kasılmanın bütün vücutta yol açtığı titreşimlerin grafik olarak kaydedilmesine dayanan incelenme yöntemi, incelenecek kişi havada asılı duran bir masaya uzanır.
Bilinç

İnsanın deneyimlerini fark etme ve düzenleme durumunu belirleyen algılasal, zihinsel ve duygusal öğeler bütünü; kişinin kendini ve kendi dışındaki gerçeği tanıma yetisi.
Bronkopnomoni

Akut akciğer iltihabı, İltihap daha çok uçtaki bronşların mukozasını ilgilendirir ve daha sonra alveollere yayılır.
Balistokardiyogram

Kalp kasılmaları sırasında vücutta oluşan sarsıntıların kaydedilmesiyle elde edilen eğri
Bilinç bulanıklığı

Bilinçte ortaya çıkan ve zihnin bulanmasına yol açan yetersizlik ya da bozukluk
Bronkopnömoni

Akut akciğer iltihabı, İltihap daha çok uçtaki bronşların mukozasını ilgilendirir ve daha sonra alveollere yayılır.
Balizm

Hemen her zaman vücudun tek tarafında görülen (he-mibalizm) ender bir bozukluk
Bilinçaltı

Bilinç eşiğinin altındaki ruhsal etkinlikler bütünü.
Bronkoraji

Bronş mukozasından kaynaklanan kanama.
Ballismus

Kol ve bacakların, istemsiz, şiddetli, atıcı hareketleridir. Bu durum, gövdenin yarısında görüldüğü takdirde, hemiballismus"" adını alır."
Bîlinçdışı

Bilinç alanından uzaklaştırılmış, yani bir bakıma "silinmiş" olduklarından bilince yabancı kalan, ama kişinin birçok davranışının altında yatan ruhsal süreç ve içerikler bütünü.
Bronkore

Bronş salgısının aşırı miktarda ve sulu olması.
Balneoterapi

Suyun mekanik ya da tedavi edici etkisinin kullanıldığı bir tedavi tekniği.
Bilirubin

Karaciğer, kemik iliği ve dalakta hemoglobinin yıkıma uğramasıyla ortaya çıkan safra pigmenti
Bronkoskopi

Solunum yollarının (soluk borusu ve bronşlar) içini tanı amacıyla inceleme tekniği; bronkoskop denen aygıtla yapılır.
Balsam

Bronşiyal bezlerin salgı etkinliğini azaltarak bronşlarda-ki aşın salgıyı azaltan ilaca verilen ad.
Bilirubinemi

Kanda bulunan bilirubin düzeyi.
Bronkospazm

Bronş ve bronşçukları saran düz (istem dışı çalışarı) kasların kasılması sorıucu bu hava yollarının geçici daralması.
Balzam

genellikle odunsu bitkilerden elde edilen reçine ve bu reçinelerden yapılan ilaç.
Bilurubinemi

Kanda bulunan bilubin düzeyi
Bronkostenoz (bronş daralması)

Bir bronş lümeninin (boşluk) daralması.
Bandaj

Yara sarmaya veya yaraları kapatan gazları ve tespit edici tahtaları yerinde tutmaya yarayan kumaş parçasıdır.
Bilurubinüri

İdrarda bulunan bilurubin düzeyi
Bronköpnomoni

İyi tedavi edilmeyen grip, boğmaca, bronşit veya kızamıktan sonra ortaya çıkan bir hastalıktır. Nedeni, akciğer ve bronşların yer yer iltihaplanmış olmasıdır. Hastalık, bronşit gibi başlar, tedbir alınmazsa, 2-3 gün içinde ağırlaşır. Ateş sabahları 38 derece iken akşamları 40 dereceye kadar yükselir. Hastada öksürük, cerahatli ve bazen de kanlı balgam görülür. Halsizdir, nefes almakta güçlük çeker, rengi de soluktur.Doktor tedavisi şarttır. Diğer tarftan, hasta istirahat ettirilir ve morali üstün seviyede tutulur. Yanına fazla misafir kabul edilmez. Ağrı olan tarafına içine sıcak su doldurulmuş şişe konur. Sıcak su buharı teneffüs ettirilir. Ateşi yükseldiği zaman da; vücudu ıslak bezle silinir. Ateş düşürücü ilaçlar verilmez.
Barany testi

iç kulakta bulunan denge sisteminin incelenmesini sağlayan klinik muayene.
Bilurübin

Karaciğer, kemik iliği ve dalakta hemoglabinin yıkımına uğramasıyla ortaya çıkan safra piğmenti
Bronş

Trakea denilen ana hava borusunun dalları.
Barbitüratlar

Sinir sistemini uyuşturucu etkileri olan maddelerdir.
Bilüribin

Hemoglobinin yıkılmasından açığa çıkan kırmızı boya.
Bronş aspirasyonu

Tanı ya da tedavi amacıyla bronş salgısından örnek alma işlemi.
Barbitüratlar

Sinir sistemini uyuşturucu etkileri olan maddelerdir.
Bilüribinemi

Kanda bilüribinin artması.
Bronşektazi

Bronş duvarındaki esnek yapıların ve kas tabakasının yıkımı nedeniyle bronşların çeşitli biçimlerdeki (silindir, torba) kalıcı genişlemesi.
Barestezi

Derin dokuların, vücudun çeşitli bölgelerine uygulanan baskıya karşı duyarlılığı.
Biofeedback

Kişiye kalp hızı, kan basıncı, deri sıcaklığı ve kas gerginliği gibi otonom reaksiyonları nasıl kontrol edeceğini öğreten davranış eğitimi proğramı.
Bronşiol

Bronştan ayırılan daha küçük dallardan herbiri.
Barıum sulphate

Kozmetikte beyazlatcı bir ajan olarak kullanılan bir mineral. Cildi tahriş etme olasılığı vardır
Biopsi

Canlı bir dokudan muayene edilmek üzere küçük bir parça alınması.
Bronşiolit

Akciğerlerin içindeki küçük solunum yolları olan bronşiollerin iltihabıdır.

Belirtiler

Bronşiolit, genellikle süt çocuklarında görülen, genellikle tüm havayollarını,  ama en çok da akciğerlerdeki küçük hava keseciklerini  (Bronşiol) etkileyen bir hastalıktır. Aynı zamanda nezleye de sebep olabilen birçok farklı virüs tarafından ortaya çıkarlar. En sık neden, RSV olarak kısaltılan respiratuar sinsisial virüstür Bazı küçük çocuklar ve bebeklerin akciğerleri tam olgunlaşmamış, bronşlarının çapı dar, bronşları çevreleyen kıkırdak halkaları çok yumuşak olduğu için viral enfeksiyonlarla sık sık bronşiolit geçirmeleri mümkündür. Yaş ilerleyip akciğerler olgunlaştıkça virüsler bronşiolite neden olamamaktadır.

Bronşiolit, genellikle ateş ve burun tıkanıklığının eşlik ettiği soğuk algınlığı şeklinde başlar. 2–4 gün içinde bronşiollere inerek tahriş ve küçük hava yollarında daralmaya neden olur. Bu da çocukta öksürüğe ve nefes verme sırasında duyulan ıslık gibi (vızıltı) yapar. Bazı çocuklarda solunum hızı ve eforu artıp öksürük boğuklaşarak astım gibi tıkanmaya ortaya çıkabilir. Bu dönemde genellikle ateş düşer, çoğu çocuk iştahsızlaşır, süt çocuklarında emme güçlüğü ortaya çıkar. Uykuda huzursuzluğa sık rastlanır.
 
Hırıltı 3–5 günde gerilese de burun tıkanıklığı daha uzun sürer, öksürük ise 1-2 hafta devam edebilir.

Tanı

Tanıda hekiminiz muayeneyi takiben kan testleri ve göğüs röntgenine ek olarak burun akıntısından alacağı örnekte respiratuar sinsisyal virüs araştırması yaptırabilir.

Tedavi

Hırıltılı solunum için nefes açıcı ilaçlar verilebilir. Antibiyotikler ancak hastalığın üzerine ek bir bakteryel enfeksiyon geliştiğinde etkili olacaklardır. Oksijen tedavisi ve ağır olgularda çocuğu hastaneye yatırmak gerekebilir.

Öneriler

Evde nem yapıcı aletler kullanılabilir, bunların içinde bakteri üremesini engellemek için günlük temizliklerini yapmak şarttır.

Öksürük,  havayollarını temizlemeye yarayan güzel bir reflekstir. Öksürüğü baskılayan ilaçlar ve dekanjestan şuruplar salgıların koyulaşmasına ve hastalığın ilerlemesine neden olabilir.

•  Hastalığın en sık sebebi aile içi gribal durumdur. Bu nedenle tüm aile bireyleri gribal durumdan korunmalı, gerekirse çocuğa maskeyle yaklaşılmalıdır.
• Hastalık başladıktan sonra çocuklara bol sıvı verilmeli ve sık sık akciğerlerine belli aralıklarla masaj yapılmalıdır.
• Kirli, tozlu kent havasından uzak durulmalı, bin metreden yüksek yerlere gidilmemelidir.
• Aile içinde sigara kullanımı engellenmelidir.

Baropati

Organizmanın atmosferdeki basınç değişikliklerine karşı duyarlı olmasına bağlı olarak gelişen klinik sendrom.
Biperguzî

Tat duyusuna yönelik uyarılara karşı duyarlılığın aşın Ölçüde artması.
Bronşit

Akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki zarın iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik olarak iki gruba ayrılır.

- Akut Bronşit Genellikle grip, kızamık, boğmaca veya tifo gibi hastalıklar sırasında görülür. Sisli ve soğuk havalarda çok rahatsız olurlar.

Hastalığın başlangıcında kuru ve ağrılı öksürük, az yapışkan balgam, sonraları sümüksü cerahatli balgam ile hafif ateş ve halsizlik görülür. Mutlaka tedavi edilmesi gerekir.

- Kronik Bronşit Bu çeşit bronşitte; havayollarını yağlayan bezler büyümüş, iç yüzlerinde bulunan tüyler görevini yapamaz olmuştur. Mutlaka tedavi edilmesi gerekir.
Her iki bronşitte de yapılacak ilk iş sigarayı bırakıp istirahat etmektir.

Barr cisimciği

Dişi cins hücrelerine özgü ve çekirdek zannın yakınında bulunan kromatin kümesine verilen ad.
Bipolar

İki uçlu veya iki kutuplu olma durumu
Bronşiyol

Bronş ağacının küçük bronşlarla alveoller (hava keseciği) arasındaki dallarını oluşturan çok küçük çaplı bronşları tanımlayan terim
Bartholin bezleri

Dölyolu kanalının her iki yanında bulunan ve hemen dö'lyolu yakınındaki küçük dudakların içine açılan bezler.
Bipoloni

Kas gerginliğinde azalma.
Bronşiyolit

Genellikle yaşamın İlk yılındaki çocuklarda görülen akut enfeksiyon hastalığı.
Bartolinit

Bartholin bezlerinin sık rastlanan mikrop ya da belso-ğukluğu etkeni gonokok kökenli iltihabı.
Birim zar

Elektron mikroskobunda arası açık renk iki koyu çizgi halinde görülen iki protein tabakası halinde bulunan lipit tabakasından oluştuğu varsayılan yapı
Brudzinski bulgusu

Menenjitin değişik biçimlerinde ve enjekte edilen kimyasal maddelere, örümceksizar altına olan kanamaya (subaraknoit kanama) ya da yer kaplayan tümörlere bağlı beyin zarları tahrişinde sık rastlanan bir bulgu
Bartonella bacilliformis

Riketsiya grubunda yer alan ve Güney Amerika'ya özgü bartonelloz adlı bir hastalığın etkeni olan mikroorganizma türü.
Birincil kompleks

Verem etkeniyle (Koch basili) ilk kez temas eden bir organizmada ortaya çıkan lezyonlar bütünü.
Bruksizm (diş gıcırdatma ya da diş sıkma)

Gündüz ya da gece yineleyen biçimde ya da sürekli dişleri birbirine sürtme.
Baryolit

Baryum sülfatın radyolojik inceleme amacıyla ağızdan verilmesinden sonra vücutta kalan sülfat artıklarını belirtmek için kullanılan terim.
Birleşik hareketler (sinkinezi)

Vücudun bazı bölümlerinin istemli hareketi sırasında, başka bölümlerde ortaya çıkan istemsiz hareketler.
Brunner bezleri

Onikiparmakbağırsağının özellikle ilk bölümünde bulunan salgı bezleri.
Baryum

X ışınlarına karşı az geçirgen olma özelliği nedeniyle radyolojide önem taşıyan kimyasal element.
Biseksüel

İki cinsiyetli, hem erkek hem dişi.
Brusella

Pişmemiş süt ve süt ürünlerinin, pişirilmeden saklanan etlerin, etkeni taşıyan hayvanın idrar ya da dışkısıyla kirlenmiş yeşilliklerin çiğ olarak yenmesiyle bulaşır.
Baryum sülfat

Sindirim sisteminin incelenmesinde yaygın biçimde kullanılan kontrast madde.
Biseps (iki başlı kas)

Biri kolda, öbürü ise kalçada bulunan bükücü kaslar.
Bul l u imi (hidroftalmi)

Bebeklikte ortaya çıkan özel bir glokom (göz tansiyonu) biçimi.
Baryum zehirlenmesi

Karbonat, hidrat ve klorürlü baryum bileşiklerinin emilmesine bağlı olarak ortaya çıkan zehirlenme.
Bisturi

Laboratuarda kullanılan keskin bıçak.
Bulantı

Mide bölgesinde algılanan rahatsız edici duygu.
Basil

Çomak şeklindeki mikroorganizmalardır. Örneğin Tüberküloz'un etkeni Koch adı verilen basildir.
Bistüri

Laboratuarda kullanılan keskin bıçak.
Bulantı-Kusma

İçiniz bulanıyor, çıkaracakmış gibi oluyorsunuz ve kusuyorsunuz. Kusmak, karın etrafındaki kasların ani ve kuvvetli kasılması sonucu midenin boşalmasıdır.

Mide bulantısı ise kusacakmış gibi olmaktır.

Nedenleri

Gastroenterit : Birkaç mide bulantısı ve kusma nöbeti geçirdiniz, aynı zamanda ishal, baş ağrısı ve ateşiniz var. Viral gastroenterit (sindirim sistemi iltihaplanması) veya viral enfeksiyon çocuklarda ve ergenlerdeki mide bulantısı ve kusmanın en sık görülen nedenidir. Ne kadar kötü de olsa, bu durum genellikle çabuk (çoğu kez 24 saat içinde) geçer, belirtiler birkaç gün daha sürebilir. Viral gastroenteritin tedavisi yoktur. Hastalık seyrini izlemelidir. Kendinizi daha iyi hissetmek için kendi kendine tedavi yöntemleri uygulayabilir ve bu durumun en ciddi sonucu olan su kaybını önleyebilirsiniz.

Gıda zehirlenmesi : Mideniz bulanıyor ve kusuyorsunuz ve kısa süre önce bozuk (bakteri bulaşmış) yiyecekler yediniz. Birçok farklı bakteri cinsi gıda zehirlenmesine yol açabilir. Mide bulantısı ve kusma genellikle bozuk yiyeceği yedikten 6 – 48 saat sonra başlar ve bu belirtiler 1 – 2 gün içinde kendiliğinden geçer. O zamana kadar su kaybını önlemek için kendi kendine tedavi yöntemleri uygulanmalıdır.

Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?

Katı yiyecekler yiyebileceğinizi hissettiğinizde mideye dokunmayan, ekmek ve kraker gibi nişastalı yiyeceklerle başlayın, ama yağ yemeyin. Bir süre için yağlı yemeklerden ve süt ürünlerinden kaçının.

Hamilelik söz konusuysa, kraker veya kuru ekmeği deneyin. Gün boyunca sık ve az yiyin.

Önleme

Taşıt tutmasına karşı, yola çıkmadan bir saat önce reçetesiz satılan bir ilaç alabilirsiniz (sürücü sizseniz, sakın bu tür bir ilaç içmeyin, baş dönmesi yapar). Yola çıkmadan 15 dakika önce sonra dört saatte bir yan etki yapmayan zencefil kapsülleri (400 miligramlık) de içebilirsiniz.

Gıda zehirlenmesine bağlı mide bulantısı ve kusmayı önleyebilmek için şu kurallara uyun:

Sıcak yemekleri sıcak, soğuk yemekleri soğuk muhafaza edin; yemek pişirirken sık sık elinizi yıkayın; çiğ etin bulunduğu yere başka yiyecekler koymayın; etleri iyice (suları berraklaşıncaya kadar) pişirin.

Öteki Nedenler İlacın yan etkisi Hamilelik Gastrit Taşıt tutması Duygusal altüstlük Migren Ülser Başta yaralanma Menenjit Apandisit Akut glokom Diyafram fıtığı Safra kesesi taşı Uyuşturucuyu bırakma Bulimia.

Çocuğunuzun Tedavisi

Kusan bir çocukta aşağıdaki belirtilerden herhangi birisini görürseniz, derhal acil yardım isteyin:

Üç saati geçen sürekli karın ağrısı, dilde kuruluk, anormal baş dönmesi, yeşil-sarı kusmuk.

Basilli Dizanteri

Mikrobun vücuda girmesinden 2-7 gün sonra belirtileri ortaya çıkar. Hastalığın salgın halini almasında kara sinekler başrolü oynar. Hastada; kanlı ve balgam kıvamında ishal, karın ağrısı, halsizlik ve ateş görülür. Yapılacak ilk iş; hastayı, sağlamlardan ayırmaktır.
Bit

Emici bitler (Anaplura) alttakımına giren küçük, kanatsız ve yassı böcek; boğumlu, ayaklan cengelli, ağız ay-gıtlan sivri ve emicidir.
Bulaşıcı Hastalıklar

Bulaşıcı hastalık ya da Enfeksiyon hastalıkları, intaniye olarak da bilinir, hastalık yapıcı herhangi bir yolla insana geçme özelliğindeki mikropların veya parazitlerin vücuda girmesiyle ortaya çıkan hastalıklar.

Hastalığı yapan organizmalar, virüsler, bakteriler, riketsialar, mantarlar olabilir. Bütün bulaşıcı hastalıklar bir veya birkaç yolla insana geçebilme özelliğindedir. İnsandan insana, hayvandan insana olduğu gibi, topraktan insana da bulaşma husule gelebilir. Bulaşma şekillerinden başlıcaları şunlardır:

Aksırırken, öksürürken, konuşurken ağızdan çıkan damlacıkların başkası tarafından teneffüs edilmesiyle (verem, boğmaca ve çeşitli solunum yolu hastalıkları);
Doğrudan deri temasıyla ve cinsel temasla;
Hastanın kullandığı çamaşır, yatak eşyası ve yiyecek eşyaları gibi malzemeler vasıtasıyla;
Hayvanların insandan insana veya hayvanlardan insana hastalık taşımasıyla (Bunun en canlı örneği anofel cinsi sivrisineklerin taşıdığı sıtmadır. Yine aynı şekilde güvercinler "psittakoz" hastalığını taşırlar.);
Hastalandırıcı mikroplarla kirlenmiş yiyecekler ve içeceklerin alınmasıyla (Suyla bulaşan hastalıkların başlıcaları tifo, dizanteri, kolera, paratifo olarak sayılabilir. Yiyeceklerle de besin zehirlenmeleri ve gastroenteritler meydana gelebilir.);
Hastalıklı bir anneden hamilelik sırasında veya doğum esnasında bebeğe hastalık bulaşmasiyle (Frengi, kızamıkçık, gonore konjonktiviti, yani belsoğukluğu mikrobunun yaptığı göz iltihabı bu yolla bulaşabilir.).
Suni olarak meydana getirilen bağışıklıkta, kişiye zayıflatılmış, ölü mikroplar veya mikrop maddeleri verilir. Bunlara karşı hastalık belirtileri hasıl olmaksızın antikor teşekkül eder. Böylece kişinin hastalığa karşı korunması sağlanır. Birçok hastalığa karşı kullanılan aşılar böyledir. Aşılar her bulaşıcı hastalıkta tesirli olmayıp, ancak belli sayıda hastalıkta tesirlidir.

Hastalığa yakalanma açısından daha şanssız olanlar (daha çok yakalananlar) şunlardır:

Bulaşıcı hastalıklar salgın olduğu yerlere gidenler,
Üç aylıktan daha küçük bebekler,
Ailesinde bulaşıcı hastalık taşıyan kişi bulunanlar,
Yaşlı ve yatalak olanlar,
Kanser gibi bağışıklık sistemini felce uğratan bir hastalığı olanlar,
Bağışıklığı bastırıcı ilaçları kullananlar.
Bulaşıcı hastalıklarda bazı belirtiler vardır ki, hemen hemen bütün hastalarda bulunur. Bunlar; ateş, halsizlik, iştahsızlık, baş ağrısı, genel vücut ağrıları olarak sayılabilir. Bazı hastalıklarda döküntüler olabilir (kızıl, kızamık, çiçekte olduğu gibi). Hazım sistemini tutan hastalıklarda ise genellikle ishal vardır.

Her doğan çocuğa, zamanı geldiğinde aşı yaptırmalıdır. Vücudu devamlı kuvvetli tutmalı, yeme-içmeye çok dikkat etmelidir. Düzenli bir hayat sürmeli. Bulaşıcı hastalık salgını olan yerlere mecburen gitmek gerekiyorsa, alınacak tedbirler ve yapılacak aşılar konusunda bir hekime danışmalıdır. Temizlenmemiş kirli yiyecekler yememeli, vücut temizliğine gereken dikkati göstermelidir.

Bulaşıcı hastalıkların tedavisi çok çeşitli olup, hastalık yapıcı mikrobun cinsine göre değişir. Penisilin ve benzeri antibiyotikler bakterilere karşı tesirlidir. Sıtma gibi protozoon (tek hücreli canlı) cinsi mikroplarla meydana gelen hastalıklar da, çeşitli kimyevi maddelerden müteşekkil ilaçlarla iyileştirilir. Virüs hastalıkları ise antibiyotiklerden etkilenmezler.

Belli başlı bulaşıcı hastalıklar: Belsoğukluğu, Bruselloz, Çiçek hastalığı, Difteri, Dizanteri (amipli veya basilli), Grip, Hepatit, Kızamık, Kolera, Menenjit, Psittakoz, Sıtma, Suçiçeği, Tetanos, Tularemi, Tüberküloz, Uyku hastalığı, Zatürre, Tifo, Tifüs.

Basit Guatr

Bu çeşit guatrda tiroid bezi balon gibi şişer. Nedeni alınan iyotun yetersiz olmasıdır. Dağlık bölgelerde oturanlarda, ergenlik yaşlarında ve hamilelerde çok görülür.
Bitkinlik

biyoelektrik
Bulaşma

Bulaşıcı bir hastalığın hasta bir kişiden sağlıklı bir kişiye geçmesi.
Basit Yanıklar

Bunlar, deride hafif bir kızarıklık meydana getiren yanıklardır. Bir süre sonra, içi su dolu kabarcıklar ortaya çıkar. Bunları, kesinlikle patlatmamak gerekir. Yapılacak şey gerekli ilacı sürüp iyileşmesini baklemektir.
Bivalent

Sentromeri henüz bağlı iki homolog kromozomun kardeş kromatitler oluşturmak üzere kendilerini eşlemesi sonucu oluşan grup.
Bulber sendrom

Omurilik soğamyla ilgili damarsal kaynaklı hastalıklar (kanamalar, trombozlar, emboliler) sonucu ortaya çıkan nörolojik tabloların genel adı.
Basur

Son bağırsakta bulunan siyah kan damarlarının genişleme, şişme ve kanamalarına; halk arasında basur, tıp dilinde hemoroid denir. Başka bir hastalığın da belirtisi olabilir. Kabızlık, hamilelik, şişmanlık, soğuk yerlerde fazla oturma, alkol alışkanlığı ve son bağırsaklardaki bazı hastalıklar, basura neden olur. Basurlar iç ve dış olmak üzere ikiye ayrılır. İç basur; makatın içinde meydana gelen basurlara verilen isimdir. Dış basur; makatın dışında, küçük, yuvarlak, eflatuni renkte tümörlerdir.Tedavide ilk şart, kabızlığı gidermektir.
Biyoelektrik

Canlı organizmalarda görülebilen elektriksel olayların tümü.
Bulbus (soğan)

Oval bir uzantı biçimindeki çeşitli oluşumlara verilen ad.
Basur

Son bağırsakta bulunan siyah kan damarlarının genişleme, şişme ve kanamalarına; halk arasında basur, tıp dilinde hemoroid denir. Başka bir hastalığın da belirtisi olabilir.

Kabızlık, hamilelik, şişmanlık, soğuk yerlerde fazla oturma, alkol alışkanlığı ve son bağırsaklardaki bazı hastalıklar, basura neden olur. Basurlar iç ve dış olmak üzere ikiye ayrılır.

İç basur; makatın içinde meydana gelen basurlara verilen isimdir. Dış basur; makatın dışında, küçük, yuvarlak, eflatuni renkte tümörlerdir.
Tedavide ilk şart, kabızlığı gidermektir.

Biyogenez

Canlıların kendilerine benzeyen canlılardan oluştuğunu açıklayan görüş.
Bulimi (hiperfaji)

Aşırı iştah; aşırı açlık duyulması ve buna bağlı olarak aşırı miktarda besin alınması.
Baş

Vücudun boyunla gövdeye bağlanan üst bölümü.
Biyokütle

Belirli bir alan ve hacimde bulunan canlı ağırlığa biyokütle denir.
Bulûğ çağı

İnsanın gelişme safhasında çocukluktan yetişkinliğe girdiği dönem.
Baş ağrıları

Baş ağrıları çeşitli nedenlerden kaynaklanır. Bunlar; şöyle sıralanabilir.

- Aşırı yemekten sonra görülen veya açlıktan kaynaklanan baş ağrıları.
- Göz, kulak veya burun hastalıklarından kaynaklanan baş ağrıları
- Ateşli hastalıkların neden olduğu baş ağrıları
- Alkol kullanmanın neden olduğu baş ağrıları
- Kafa bölgesinde meydana gelen, kırık, ezik, çatlak veya sarsıntılardan kaynaklanan baş ağrıları
- Beyin urlarının neden olduğu baş ağrıları
- Kahve tiryakilerinde kahvesizlikten doğan baş ağrıları
- Kabızlık çekenlerde görülen baş ağrıları
- Saralılarda görülen baş ağrıları
- Çikolata, sarımsak, lahana, yeşil biber, kuru yemiş yedikten sonra görülen, alerjik baş ağrıları
- Menenjit hastalığının neden olduğu baş ağrıları
- Fazla miktarda şekerli yiyecek yemekten doğan baş ağrıları
- Diş hastalıklarının neden olduğu baş ağrıları
- Fazla çalışma ve ruhi çöküntülerin neden olduğu baş ağrıları

Baş ağrılarının gerçek nedenini bulabilmek için mutlaka doktora başvurulmalıdır.

Biyometri

Biyolojinin matematiksel ve İstatistiksel açılardan incelenmesi.
Burdach demeti

Omuriliğin akmaddesinin arka bölümü boyunca uzanan lif demetleri.
Baş ağrıları

Baş ağrıları çeşitli nedenlerden kaynaklanır. Bunlar; şöyle sıralanabilir.- Aşırı yemekten sonra görülen veya açlıktan kaynaklanan baş ağrıları.- Göz, kulak veya burun hastalıklarından kaynaklanan baş ağrıları- Ateşli hastalıkların neden olduğu baş ağrıları- Alkol kullanmanın neden olduğu baş ağrıları- Kafa bölgesinde meydana gelen, kırık, ezik, çatlak veya sarsıntılardan kaynaklanan baş ağrıları- Beyin urlarının neden olduğu baş ağrıları- Kahve tiryakilerinde kahvesizlikten doğan baş ağrıları- Kabızlık çekenlerde görülen baş ağrıları- Saralılarda görülen baş ağrıları- Çikolata, sarımsak, lahana, yeşil biber, kuru yemiş yedikten sonra görülen, alerjik baş ağrıları- Menenjit hastalığının neden olduğu baş ağrıları- Fazla miktarda şekerli yiyecek yemekten doğan baş ağrıları- Diş hastalıklarının neden olduğu baş ağrıları- Fazla çalışma ve ruhi çöküntülerin neden olduğu baş ağrılarıBaş ağrılarının gerçek nedenini bulabilmek için mutlaka doktora başvurulmalıdır.
Biyomikroskopi

Bir organın doğal yerinde mikroskopla incelemesi.
Burkulmalar

El ve ayak bilekleri herhangi bir kaza sonucu burkulabilir. Bu gibi durumlarda, bilekte ağrı ve şişme görülür. Yapılacak ilk iş, burkulan yeri rahat bir duruma sokmaktır.

Baş ağrısı

Nedeni, yoğunluğu ya da özellikleri ne olursa olsun başla ilgili her türlü ağrıyı belirtmek için kullanılan genel bir terim.
Biyopsi

İncelemek ya da test yapmak amacıyla küçük bir doku parçasının cerrahi olarak alınması.
Burkulmalar

El ve ayak bilekleri herhangi bir kaza sonucu burkulabilir. Bu gibi durumlarda, bilekte ağrı ve şişme görülür. Yapılacak ilk iş, burkulan yeri rahat bir duruma sokmaktır.
Baş Ağrısı

Nedeni, yoğunluğu ya da özellikleri ne olursa olsun başla ilgili her türlü ağrıyı belirtmek için kullanılan genel bir terim.
Biyoritim

Döngüsel olarak tekrarlanan biyolojik etkinlik, insan organizmasının fiziksel, biyokimyasal ve işlevsel özellikleri ritmik değişiklikler gösterir.
Bursa

Tıpkı eklemde olduğu gibi bir sinoviyal membran ile döşeli olan bir bağ dokusu kesesi. Bursalar sürtünmeyi azaltırlar, parçaların birbirine sürtündüğü yerlerde, örneğin tendonların ya da ligamentlerin kemiklerin üzerinden geçtiği yerlerde bulunurlar. Bununla birlikte, normal dışı bir basınç ya da sürtünmeye yanıt olarak da oluşabilirler.
Baş dönmesi (vertigo)

Mekân algılamasıyla ilgili bir bozukluktan dolayı kişinin bulunduğu ortamın ya da kendi vücudunun döndüğü izlenimine kapıldığı anormal ve rahatsız edici hareket duygusu.
Biyosentez

Canlı organizmalardaki kimyasal süreçleri belirten terim; enerji kullanılarak gerçekleştirilen bu süreçler basit yapıdaki maddelerden daha karmaşık ürünler elde edilmesini sağlar.
Bursa (kese)

Farklı kaynaklan, özellikleri ve anlamlan olan kese biçiminde anatomik oluşumlar.
Başat (dominant)

Aynı kalıtsal özellikten sorumlu bir gen çiftindeki (alel) genlerden, Öbürüne göre daha baskın olanı; karşıtı çekiniktir (resesif).
Biyosfer

Dünyadaki bütün canlıların yaşadığı 16-20 km kalınlığında tabaka. Biyosferin deniz seviyesinden 8-10 km'si atmofere, 8-10 km'si okyanusların dibine doğru uzanır.
Bursit

Bursanın inflamasyonudur. Nedeni bazen infeksiyon ya da romatizmal bir hastalık olabilir, ama sıklıkla basınç, sürtünme ya da diğer hasarların sonucudur. Bursit bazen belli bir meslekten ileri gelen aşınma ya da yırtılmalara bağlı olarak oluşabilir, örneğin temizlikçi dizi gibi. Bursitte ağrı ve hassasiyet olur, bazen komşu olduğu eklemde hareket kısıtlılığı oluşur. Nedeni infeksiyon olmadığı zaman, tedavi genellikle istirahat ve kortikosteroid enjeksiyonudur.
Başdönmeleri

Hasta, kendisinin veya etrafındaki eşyanın boşlukta döndüğünden şikayet eder. Tıp dilinde vertigo denen baş dönmelerinin nedenleri çeşitlidir. Bunlardan başlıcaları şunlardır:- Kulak ağrısı- Araç tutmaları- Ani hava değişimi- Bazı göz hastalıkları- İlaç zehirlenmeleri- Düşük veya yüksek tansiyon- Damar sertliği ve bazı kalp hastalıkları- Kansızlık ve kan hastalıkları- Mikrobik hastalıklar- Beyin hastalıkları- Sara ve bazı ruh hastalıklarıTedaviye başlanmadan önce hastalığın gerçek nedeninin tespit edilmesi gerekir. Baş dönmelerine yapılacak ilk iş; hemen oturmak veya öne eğilmek ve mümkünse hemen yatmaktır. Baş dönmesi sık sık oluyorsa mutlaka bir doktora gitmek gerekir.
Biyoteknoloji

Özellikle DNA ve hücreyle ilgili konularda kullanılan biyolojik tekniklere verilen ad.
Bursit (kesecik iltihabı)

Kirişler arasında, kemiklerin yüzeyinde ya da birbirleri üzerinde bulunan kasların arasındaki bir ya da daha çok seröz keseciğin iltihabı.
Başdönmeleri

Hasta, kendisinin veya etrafındaki eşyanın boşlukta döndüğünden şikayet eder. Tıp dilinde vertigo denen baş dönmelerinin nedenleri çeşitlidir. Bunlardan başlıcaları şunlardır

- Kulak ağrısı
- Araç tutmaları
- Ani hava değişimi
- Bazı göz hastalıkları
- İlaç zehirlenmeleri
- Düşük veya yüksek tansiyon
- Damar sertliği ve bazı kalp hastalıkları
- Kansızlık ve kan hastalıkları
- Mikrobik hastalıklar
- Beyin hastalıkları
- Sara ve bazı ruh hastalıkları

Tedaviye başlanmadan önce hastalığın gerçek nedeninin tespit edilmesi gerekir. Baş dönmelerine yapılacak ilk iş; hemen oturmak veya öne eğilmek ve mümkünse hemen yatmaktır. Baş dönmesi sık sık oluyorsa mutlaka bir doktora gitmek gerekir.

Biyoterapi

Bir hastalığı iyileştirmek amacıyla yoğurt, kefir, maya gibi canlı mikroorganizma kültürlerinden ya da süt, mide özsuyu ve safra gibi fizyolojik ürünlerden yararlanılan tedavi yöntemi.
Burun

Koku alıcılarını İçeren, solunum yollarının başlangıcı olan ve titreşim odacığı işlevi görerek çıkartılan seslere dolgunluk kazandıran iki göz arasındaki çıkıntılı yapı.
Başkalaşım

Bazı böcek ve kurbağa gibi canlıların, yumurtadan çıktıktan sonraki gelişme evrelerinde yapısal değişikliğe uğrayarak atalarına benzer hale gelmeleri.
Biyotik potansiyel

Bir populasyonda ölümlerin en az, çoğalmaların en yüksek düzeyde olması sonucu populasyonun en çok artma oranı.
Burun ahtapotu

Burunda et büyümesinden kaynaklanan bu hastalığa tıp dilinde adenoid ve polip denir. Hastanın burnundan soluması güçleşir. Daha çok ağzından nefes alıp verir.

Batın

Gövdenin, göğüs ve pelvis bölgeleri arasındaki kısmıdır. Göğüsten, bir kas bölme teşkil eden diafragma ile ayrılmış olan batının, alt kısmında pelvis boşluğu ile devamlılığı vardır.
Biyotin

B8 ya da Öbür adıyla H vitaminini belirten eşanlamlı terim. Bak. vitaminler.
Burun akıntısı

Burun akıntısının nedeni; nezle, saman nezlesi, sinüzit, müzmin nezle, alerjik burun iltihabı veya burna herhangi birşey kaçmış olmasıdır. Ayrıca kızamık başlangıcında da görülür.

Batmotropizm

Kasılma uyarılarına karşı kalp liflerinin duyarlılığı ya da uyanlabilirliğİ.
Biyotip

Her bir kişinin kendine özgü biçimsel, işlevsel ve ruhsal özelliklerinin bütünü;
Burun akıntısı

Burun akıntısının nedeni; nezle, saman nezlesi, sinüzit, müzmin nezle, alerjik burun iltihabı veya burna herhangi birşey kaçmış olmasıdır. Ayrıca kızamık başlangıcında da görülür.
Bayılma

Kan basıncında düşme, nabızda zayıflama ve hızlanma, solgunluk ve terlemenin eşlik ettiği geçici bilinç kaybı.
Biyotipoloji (tipoloji)

Yapısal tiplerin incelenmesi ve sınıflandırılması ile İlgilenen tıp dalı. A
Burun endeksi (nazal endeks)

Burnun uzunluğu ve genişliği arasındaki oran.
Bayılmalar

Geçici olarak uyanıklık halinin kaybolmasına halk arasında bayılma tıp dilinde senkop denir. Bu durumda beyin hücrelerine giden oksijen azalmıştır.

Bayılmanın nedeni; yorgunluk, uzun süre ayakta kalmak, ani heyecanlar, tansiyon yüksekliği, gebelik, kansızlık, damar sertliği ve kalp hastalıklarıdır.

Bayılmadan önce baygınlık hissi gelir. Sonra yüz kül rengini alır. Arkasından da terleme, çarpıntı, göz kararması ve baş dönmesi görülür.

Bu gibi durumlarda yapılacak ilk iş hastayı hemen yatırmak, elbise ve çamaşırlarını gevşetmektir. Sonra yüzüne su serpilir ve amonyak koklatılır.

Blastomyces

Deride ve iç organlardan özellikle akciğerlerde yerleşen mantar cinsi.
Burun kanaması

Burun kanamaları yaş ve cinsiyet ayırımı yapmaksızın tüm insanlarda görülebilmektedir. Burun kanamaları genellikle olduğundan daha tehlikeli gibi görünür, nadir durumlarda da hayati tehlike yaratabilir.

Belirtiler

Ön burun kanamaları burun ön kısmından gelen kanamalardır. Ayakta duran yada oturan kişide burun deliğinden akan kanama şeklinde kendini gösterir. Arka kanama: Burun arkasından olan kanamadır. Kanama genize doğrudur. Otururken veya ayakta dururken bile kanama boğaza doğru olur. Hasta sırt üstü yattığında ön kanama bile olsa her iki yönde kanama olabilecektir.

Tanı

Tanı öykü ve klinik bulgularla ve tetkiklerle konur.

Tedavi

Siz ya da çocuğunuzda ön burun kanaması varsa şunları uygulayınız:

 
·       
Bayılmalar

Geçici olarak uyanıklık halinin kaybolmasına halk arasında bayılma tıp dilinde senkop denir. Bu durumda beyin hücrelerine giden oksijen azalmıştır. Bayılmanın nedeni; yorgunluk, uzun süre ayakta kalmak, ani heyecanlar, tansiyon yüksekliği, gebelik, kansızlık, damar sertliği ve kalp hastalıklarıdır.Bayılmadan önce baygınlık hissi gelir. Sonra yüz kül rengini alır. Arkasından da terleme, çarpıntı, göz kararması ve baş dönmesi görülür.Bu gibi durumlarda yapılacak ilk iş hastayı hemen yatırmak, elbise ve çamaşırlarını gevşetmektir. Sonra yüzüne su serpilir ve amonyak koklatılır.
Blastosel

Embriyonun gelişmesi sırasında, döllenmiş yumurtanın art arda bölünmesinden doğan hücrelerin sınırladığı boşluk.
Burun kanaması (rinoraji)

Burundan kan gelmesi. Çok sık görülen bir durumdur.
Baypas (by-pass)

Atardamarlann tıkayıcı hastahklannın cerrahi tedavi tekniği.
Blastosist

Embriyonun kesecik halinde olduğu ilk gelişim evrelerinden biri.
Burun kemiği

İki göz arasında, burun kökünü oluşturacak biçimde iki yanlı yerleşmiş dörtgen biçimli küçük kemik.
Bazal metabolizma

Vücut yüzeyi birimine göre hesap edilen, istirahat anında sarf edilen enerji miktarıdır.Vücut yüzeyi şahsın, boyu ve kilosundan hesap edilir.Troid bezinin fazla çalışmasında, bazal metabolizma yükselir.
Blastula

Döllenmiş yumurtanın bölünmeler sonucu, ortası sıvıyla dolu olan bir hücre tabakasından oluşan yapı.
Burun kökü (nazyon)

Alın kemiği ile iki burun kemiği arasındaki birleşme çizgisinin ortasında yer alan kranyometrik nokta.
Bazal metabolizma hızı

Besin alınması ve hareketsiz durumda vücudu canlı tutmak için gerekli enerji tüketimi.
Blefarit

göz kapağının inflamasyonu
Burun tıkanıklığı

Saman nezlesi ve sinüzitte görüldüğü gibi, başka bir hastalığın da belirtisi olabilir.

Bazal vücut sıcaklığı

Vücut sıcaklığını yükseltecek etkenler olmaksızın, sabah yataktan kalkmadan önce makattan ölçülen sıcaklık.
Blefarofimoz

Alt ve üst gözkapağı arasındaki uzaklığın patolojik darlığı.
Burun tıkanıklığı

Saman nezlesi ve sinüzitte görüldüğü gibi, başka bir hastalığın da belirtisi olabilir.

Bazalyom

Bir çeşit deri tümörü.
Blefaroplasti

Travma, tümör çıkarılması gibi nedenlerle oluşan gözkapağı dokusu kaybının ya da biçim bozukluğunun vücudun başka bir bölgesinden alınan deri parçasıyla onarılarak yeniden biçimlendirilmesi.
But

Gluteus (kalça) bölgesinde, düzgün olmayan yarıküre biçimindeki kas çıkıntısı.
Bazofil

Mast hücresine benzeyen, alerjide rol oynayan kan akyuvar hücreleri.
Blefaroptosis

üst göz kapağının yeteri kadar kaldırılamaması nedeniyle kapak kenarının anormal olarak düşük bulunması
Büirubinüri

İdrarda bulunan bilirubin düzeyi, tdrar normal olarak çok az miktarda direkt, yani gliküronik asite bağlı bilirubin içerir.
Bcg (calmette-guerin basili)

Verem hastalığının etkeni olan bir tür basilin sığırlardan elde edilip zayıflatılmış kültürlerinden hazırlanmış aşı.
Blefaroptoz

Üst gözkapaklarının birinin ya da her ikisinin kalıcı düşüklüğü ve buna bağlı olarak gözkapakları arasının kısmi kapanması.
Bül

Ciltte içi sıvı dolu kabarık oluşumlar. Çapları 0.5 cm'den büyüktür. Küçük olanlarına vezikül denir.
Bebeğin gelme biçimi

Doğacak bebeğin dölyatağı içinde leğen kemiğine göre konumuna bağlı olarak değişen gelme biçimi.
Blefarospazm

göz kapağı spazmı
Büllöz

Büllerden oluşan lezyon.
Behçet Hastalığı

Behçet hastalığı, vücudun belirli bölgelerinde tekrarlayan iltihaplanmalara neden olan, sebebini bilmediğimiz bir hastalıktır. İlk olarak ağızda ve kasıklarda (genital bölgede) tekrarlayan aft şeklinde yaralar ve gözde iltihaplanma yapan bir hastalık olarak tanımlanmıştır.

Yüzyıllar boyunca, Behçet hastalığının çeşitli belirtileri farklı hekimler tarafından gözlenmişse de, 'ağızda ve genital bölgede tekrarlayan aft şeklinde yaralar ile birlikte gözde iltihaplanmanın başlı başına bir hastalığın belirtileri olduğunu ilk kez ortaya atan Prof. Dr. Hulusi Behçet olmuştur. İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Dermatoloji (Deri Hastalıkları) Kürsüsü'nün başkanı olan Prof. Dr. Hulusi Behçet bu hastalığı 1937 yılında tanımlamıştır ve hastalık bütün dünyada hocamızın adı ile anılmaktadır.

En sık görülen hastalık belirtileri şunlardır:

Ağız Yaraları (Aftlar)

Ağız yaralarına hemen hemen her hastada rastlanır. Bununla birlikte % 1-3 gibi az bir kısım hastanın ağızda yara şeklinde bir belirtiyi hiç göstermeksizin, sendromun diğer belirtilerini gösterdiği de bilinir. Bu yaralar genellikle sendromun ilk belirtisi olmaktadırlar. Diğer belirtiler ortaya çıkmadan yıllarca yalnız aft yakınması bulunan hastalar seyrek değildir. Behçet'te ağız yaralarının büyük çoğunluğu, sık gözlenen bir hastalık olan tekrarlayıcı aftlardan ayırt edilemez ise de, çok sayıda olmaları ve daha sık nüks etmeleri gibi farklılıklar vardır. Behçet'teki aftlar genellikle ayda bir veya birkaç kez tekrar eder ve birkaç gün ile bir hafta içinde iyileşirler. Sayıları birkaç tane olup, zaman zaman ağrı hissine yol açabildiklerinden hastanın beslenmesini zorlaştırabilirler.

Cinsel Bölge Yaraları (Genital ülserler)

Cinsel bölge yaraları küçük, deriden kabarık kırmızılık veya sivilce halinde başlar, ve bunu çabucak, zımbayla delinmiş gibi görünümde ve yavaş iyileşen yaranın gelişmesi izler (Soldaki resim). Bu yaralar hemen hemen her zaman yerlerinde iz barıkarak iyileşirler. Sağdaki resimde bir yara sonrası kalmış iz görülmektedir. Cinsel bölge yaraları aftlara kıyasla, sayıca daha azdır ve daha uzun sürede iyileşirler.

Behçet sendromunda cinsel bölge dışında da benzer yaralar gözlenebilir. Koltuk altları, kasıklar gibi büyük kıvrım yerlerinde, sivilce şeklindeki belirtilerin patlamasıyla ortaya çıkan bu tür yaralara hastalarda zaman zaman rastlanabilir.

Deriye Ait Belirtiler

Behçet sendromundaki deri belirtileri üç tipe ayrılabilir:

(i) kırmızı ve ağrılı yumrular şeklindeki belirtiler;
(ii) sivilce benzeri belirtiler;
(iii) deri damarlarının hastalanmasıyla ilgili belirtiler.


Paterji (Derinin Özgün Olmayan Reaksiyonu)

Bu test, Behçet sendromlu hastanın önkol derisine steril bir iğne batırılarak yapılır. Reaksiyonun oluşabilmesi için iğnenin dermis adı verilen katmana kadar girmesi gereklidir. 24 saatte belirginleşip 48 saatte maksimum olan reaksiyonda önce kırmızı bir halka ile çevrili, 1-2 mm'lik bir kabarıklık belirir. Öyle kalabildiği gibi çoğu kez 1-5 mm'lik bir steril cerahatli sivilce haline döner. Yandaki şekilde böyle bir reaksiyon görülmektedir. Türk Behçetlilerde özgüllüğü ve duyarlılığı oldukça yüksek bir test olarak kullanılabilmektedir. Türkiye, Japonya ve diğer Akdeniz ülkelerinde pozitiflik oranının % 50-80 olmasına karşın, İngiltere ve Amerika'da pozitifliğe pek rastlanmaz. Test erkeklerde kadınlara kıyasla daha şiddetlidir, ancak paterji pozitifliği ile hastalığın klinik şiddeti arasında bir ilişki yoktur.

Göz Belirtileri

En önemli organ tutulmalarından biri olan gözdeki iltihaplanma hastaların yarısında tespit edilir. Gözde kanlanma ve bulanık görme şeklinde kendini gösterir. Erkeklerde ve genç kişilerde göz hastalığı daha sık ve seyri daha ağırken, kadınlarda ve yaşlılarda ise daha seyrek ve daha hafiftir. Göz belirtileri, değişik şekillerde olabilmektedir. Yandaki resimde okla gösterilen, hastalığın ilk tanımlanan bulgularından biri olan hipopiyon'dur. Göz tutulması bulunan hastaların ancak % 10-20'sinde körlüğe kadar gidebilen ağır bir seyir söz konusudur.

Eklem Belirtileri

Hulusi Behçet, bu sendromu tanımladıktan bir sene sonra, 1938'de hastalarında romatoid ağrılardan bahsederek ilk kez eklem tutulmasını da bildirmiştir. Behçet hastalarının hemen hemen yarısında görülen eklem tutulması hastalığın ana yakınma ve bulgularından bir tanesidir. Bu tutulma eklem ağrısı şeklinde olabileceği gibi, daha sıklıkla eklem şişmesi şeklinde karşımıza çıkar. Bu durum ortaya çıktığı zaman eklemde ağrı, şişlik ve hareket kısıtlılığı olmasına rağmen kızarıklığa pek rastlanmaz. Tutulan eklemler, en sık dizler olup onu sırasıyla ayak bileği, el bileği ve dirsek takip eder. Şekil bozukluğu pek yapmaz ve genellikle 1-2 hafta içinde kendiliğinden iyileşir.

Damar Belirtileri

Behçet sendromunda toplardamarların tutulması sık, atardamarların ise seyrektir. Tromboflebit genelde hastaların dörtte birinde ve hemen hemen her zaman erkeklerde görülürken kadınlarda çok seyrek gözlenir. Bacakta şişlik şeklinde kendini gösterir. En sık olarak yüzeyel veya derin tromboflebit şeklinde karşımıza çıkar. Özellikle bacaklardaki tromboflebit uzun sürdüğü zaman zor iyileşen bacak yaralarına neden olur.

Tedavi:

Behçet hastalığının şifa anlamında, yani hastalığı tamamen ortadan kaldırıcı bir tedavisi yoktur. Fakat kullandığımız pek çok ilaç sayesinde hastalığın belirtilerini tedavi etmek, vücuttaki iltihabi reaksiyonu baskılamak, belirtilerin tekrarlama sıklığını ve şiddetini azaltmak mümkün olmaktadır.

Bu amaçla sık kullandığımız ilaçların başlıcaları şunlardır:

Kolşisin, bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar (Azatioprin-Imuran, siklosporin)

Blefaroşalasis

nükseden gözkapağı ödemi ve bunun sonucunda kapak derisinin incelmesi, buruşması ve sarkmasıyla karakterize durum
Bürker kamerası

Kandaki şekilli cisimlerin (alyuvarlar, akyuvarlar, trom-bositler) mikroskopla sayımında kullanılan aygıt.
Behçet sendromu

Ağrılı oral ve genital ülserlerin (yaraların), inflamatuvar göz hastalığının ve cilt lezyonlarının bulunduğu bir hastalık. Avrupa ve Amerika'da nadir rastlanan, fakat Japonya, bazı Ortadoğu ülkeleri ve Türkiye'de daha sık görülen bir hastalıktır.
Blok

Genel anlamda, değişik yapıdaki patolojik süreçlerle bağlantılı olarak, bir organın ya da anatomik yapının işlevinin ağır derecede bozulmasını ya da durmasını belirten terim.
Büyük azı dişi

Alt ve üst çenelerin en gerisinde yer alan, besinleri çiğneyerek öğütmeye yarayan önden altıncı, yedinci ve sekizinci dişlerin ortak adı.
Bekâret

Cinsel deneyimi olmama durumu.
Boğaz

Hava ve sindirim yollarının bir bölümünü belirtmek için kullanılan terim.
Büyük kemik

Trapezoit (yamuksu) ve unsinat (çengel) kemikler arasında yer alan bilek kemiklerinin en büyüğü.
Bel

Son kaburganın alt kenarı ile böğür kemiği ibiği (crista itiaca) yer alan bölge; arkada omurga çevresi kaslara kadar devam eder; önde İse sının, kasık kıvrımının orta noktasından geçen dikey bir çizgiyle sınırlanır.
Boğaz ağrısı

Havasızlıktan, toz, sigara içmek, burun tıkanıklığı, dişeti iltihabı gibi nedenlerden kaynaklanır.

Büyük tansiyon düşüklüğü

arteriyel hipotansiyon
Bel ağrısı

Esaslı bir hastalıktan kaynaklanmayan bel ağrıları, çoğunlukla yorgunluk sonrası görülür. Dinlenmekle geçer. Uzun süren bel ağrılarında mutlaka doktora görünmek gerekir.

Boğaz ağrısı

Havasızlıktan, toz, sigara içmek, burun tıkanıklığı, dişeti iltihabı gibi nedenlerden kaynaklanır.
Büyük tansiyon yüksekliği

arteriyel hipertansiyon
Bel ağrısı

Esaslı bir hastalıktan kaynaklanmayan bel ağrıları, çoğunlukla yorgunluk sonrası görülür. Dinlenmekle geçer. Uzun süren bel ağrılarında mutlaka doktora görünmek gerekir.

Boğaz iltihabı

Tıp dilinde farenjit veya anjin adı verilen bu hastalığın nedenleri; nezle ve grip gibi ateşli hastalıklarla, havadaki zararlı maddeler, sinüzit, alkol veya sigaradır.Yapılacak ilk iş; istirahat etmektir. Mümkün olduğu kadar az konuşmak da yararlıdır.
Büyüme ateşi

Çocukta vücut gelişmesinin özellikle çok yoğun olduğu dönemlerde ortaya çıkan ateş yükselmesi.
Bel ağrısı

Esaslı bir hastalıktan kaynaklanmayan bel ağrıları, çoğunlukla yorgunluk sonrası görülür. Dinlenmekle geçer. Uzun süren bel ağrılarında mutlaka doktora görünmek gerekir.
Boğaz iltihabı

Tıp dilinde farenjit veya anjin adı verilen bu hastalığın nedenleri; nezle ve grip gibi ateşli hastalıklarla, havadaki zararlı maddeler, sinüzit, alkol veya sigaradır.

Yapılacak ilk iş; istirahat etmektir. Mümkün olduğu kadar az konuşmak da yararlıdır.

Büyüme hormonu (gh)

Beyin tabanında yer alan hipofiz bezinin ürettiği ve çocukluk çağında normal büyüme ve gelişme için gerekli olan bir hormon.
Bel bölgesi

Yukarda sırt, aşağıda ise sağn bölgesi ile sınırlı anatomik bölge.
Boğmaca

Boğmaca nedir?

• Boğmaca, boğaza Bordetella pertussis adı verilen bakterilerin bulaşmasının
neden olduğu bir hastalıktır.
• Boğmaca her 3 ile 5 yılda bir salgınla meydana gelir. Aşı bulunmadan önce
birçok bebek ve çocuk boğmacadan ölmekteydi.

Belirtiler nelerdir?

• Boğmaca, burun akması, yorgunluk ve kimi zaman ortaşiddette bir ateş ile
Genellikle nezle gibi başlar.
• Daha sonra nöbetler halinde öksürük gelişir, bunu derin nefes kesilmeleri
(öksürmeler) izler. Bazen kişiler öksürükten sonra kusar.
• Boğmaca küçük çocuklarda çok ciddi olabilir. Öksürük nöbetleri sırasında
Renkleri morarabilir veya nefes almaları durabilir ve hastaneye gitmeleri
Gerekebilir.
• Daha büyük yaşlardaki çocuklar ve yetişkinlerde, tedaviye karşın haftalarca
süren öksürük nöbetleri ile daha hafif olabilir.

Nasıl yayılır?

• Boğmaca diğer insanlara (öksürük veya hapşırıktan saçılan) damlacıklar
aracılığıyla geçer. Tedavi edilmemesi durumunda boğmacalı bir kişi, öksürüğün
başlamasından sonra 3 hafta boyunca hastalığı başkalarına geçirebilir.
• Mikroba maruz kalmakla hasta olmak arasındaki süre genellikle 7 ile 10 gün
arasındadır ama, 3 hafta kadar da olabilir.

Kimler risk altındadır?

• Herkes boğmaca olabilir. 
• Boğmacalı bir hasta ile aynı evde yaşayanların hastalığı kapma olasılığı
büyüktür.
• Aşı, enfeksiyon riskinizi büyük ölçüde azaltır.
• Yeniden hastalanma olabilir.

Nasıl önlenir?

Çocuğunuzu zamanında aşılatın
• Aşı, boğmacaya karşı yaşam boyu koruma sağlamaz ve koruma kimi zaman
eksik kalır.
• Çocukların 2, 4 ve 6 aylıkken aşılanmaları gerekir.
• Bağışıklığı artırıcı ek aşıların 4 yaşında ve yeniden 15-17 yaşlarında
yapılmaları gerekir.
• Aşılar pratisyen doktorlar ve kimi belediyeler aracılığıyla yapılır.

Bebeğinizi öksüren kişilerden uzak tutun

• Bebeklerin, korunabilmeleri için 2 veya 3 aşıya gereksinimleri vardır. Bu
durumda, öksürük hastası olan kişileri, boğmaca veya diğer mikropları
geçirmemeleri için, bebeğinizden uzak tutmak çok önemlidir.

Küçük çocuklarla yakın yakın teması olan bir yetişkinseniz aşı olun
Büyükler için de bir aşı vardır. Şu kişiler için önerilir:

• bir hamilelik planlanıyorsa veya bebek doğar doğmaz, hem anne hem de baba
için
• küçük çocuklarla çalışan yetişkinler, özellikle sağlık bakımı veya çocuk bakımı
çalışanları için.

Boğmaca hastası olan bir kişiyle yakın temasınız varsa:

• belirtilere dikkat edin
• belirtiler ortaya çıkarsa, doktorunuzu görün, bu Bilgilendirme Belgesi’ni götürün
ve boğmaca ile olan temasınızdan söz edin
• yüksek risk altında bulunan yakın temastaki kişilerin (örneğin 1 yaşından küçük
çocuklar, tüm aşılarını olmamış olan çocuklar ve gebeliklerinin sonundaki
kadınlar) ve yüksek tehlike altındaki kişilerle yaşayan veya çalışan kişilerin,
bulaşmayı önlemek için antibiyotik almaları gerekebilir.

Boğmaca hastası iseniz:

• başlarda tedavi olun
• bulaştırabilecek durumdaysanız, 7 günlük antibiyotik alma süresinin 5 gününü
tamamlayana kadar başkaları ile birlikte olmaktan kaçının ve (çocuk bakım
merkezlerinde, anaokullarında ve okullarda) küçük çocuklardan uzak durun
• evinizdekilere ve yakın ilginiz olan diğer kişilere enfeksiyon riski altında
olabileceklerini belirtin ve onlara bu Bilgilendirme Belgesi’ni verin.

Nasıl tanılanır?

• Doktor bir kişide boğmaca olduğunu düşünüyorsa, burnun gerisinden alınacak
bir örnek veya kan testi, tanılamayı doğrulamak için yardımcı olabilir.
 
Nasıl tedavi edilir?

• Boğmaca tedavisi için, 7 gün boyunca alınan özel antibiyotikler (genellikle
erythromycin veya clarithromycin) kullanılır. Bu antibiyotikler mikrobun
başkalarına bulaşmasını önleyebilir.
• Öksürük, tedaviye karşın haftalar boyu sürebilir.

Bypass

Damar aktarma
Corpus albîcans (beyazımsı cisim)

Yumurtalıkta görülen beyazımsı renkte, lifsi dokudan oluşmuş yapı;
C vitamini (askorbik asid)

Suda eriyen vitamenlerden biri. (bkz. Vitaminler). Taze meyve ve sebzelerde bulunur. Bağdokusuna özelliğini kazandıran temel maddelerden biridir. Yokluğunda skorbüt (bkz.) adı verilen bir hastalık ortaya çıkar. C vitamini, yaraların iyileşmesi ve demirin barsaklardan emilmesi gibi olaylar üzerinde de önemli rollere sahiptir.
Corpus geniculatum

Beynin alt yüzünde, beyin saplanna göre arka ve yan bölgelerde yerleşmiş bulunan oval biçimli küçük çıkıntıların ortak adı; iç yan diz cismi
Chvaostek belirtisi

Dışkulağın hemen Önünde, yüz sinirinin gövdesinin bulunduğu noktaya refleks çekiciyle vurulduğunda yanak kaslarında kasılmayla beliren klinik bulgu.
Corpus quadrigeminus (dördüz cisim)

Beyin gövdesinden çıkan üst beyincik saplarının üst yüzünde görülen yuvarlak çıkıntı.
Corpus restiforme (alt beyincik sapı)

Dördüncü karıncık tabanının yanlarında yer alan, alt beyincik sapları da denen oluşumlardan her bîri; soğa-niliği beyincikle birleştirirler
Calcıum ascorbate

C Vitamininin bir şekli; yüzeysel veya içilerek kullanımıyla ilgili çok az bilimsel araştırma vardır
Corpus striatum (çizgili cisim)

Beyin yarıkürelerinin derin bölümündeki bozmadde çekirdeği; iki yapıdan oluşmuştur:
Calcıum carbonate

Kozmetikte emici olarak kullanılır. Günlük kullanımda tebeşir olarak anılır.
Corpus trapezoideum (yamuksu cisim)

Beyin, beyincik ve soğaniliği birbirine bağlayan Varol köprüsündeki anatomik yapı.
Calnıette-guerin basili

BCG
Candıda

Bir mantar çeşidi.
Cowper bezleri

Erkek siyeğinin kavernöz (gözenekli, süngerimsi) parçasında her iki tarafta yer alan salgıbezlerİ.
Cannabis ındica

Bkz. Hint keneveri.
Cea (karsino-embriyonik-antijen)

Kısa adı İngilizce Carcino-Embryonic-Antigen sözcüklerinin başharflerinden oluşturulmuş akciğer, mide, kalınbağırsak gibi birçok değişik organın tümörlerinin ürettiği bir "belirteç" antijeni.
Cinsiyet hormonları

Birincil ve ikincil cinsel özelliklerin gelişimini sağlayan, cinsel organların işlevlerini düzenleyen ve cinsiyetle ilgili davranışlarla ruhsal yönlenmenin tipini eril ya da di-şİI olarak belirleyen hormonlar.
Cpk-mb ölçümü

Kreatinfosfokinaz (CPK) enziminin kalp kasından kaynaklanan izoenzimi CPK-MB, miyokart (kalp kası) enfarktüsünün ilk evrelerinde hızla yükselir ve enfarktüsü izleyen ilk günlerde yüksek bulunur.
Cenin (embriyo)

İnsanda, ana rahminde gelişmekte olan organizmaya, döllenmenin bir hafta sonrasıyla sekizinci hafta sonu arasında verilen addır. Embriyoloji,ceninin gelişmesini inceleyen bilim dalıdır. Cenin belirli bir süre sonra bu halden çıkarak organları belirlenen fetüs haline gelir. Bkz. Fetüs.
Ck-mb

Kreatin fosfokinazin myekorda bağlı salınımıdır. Kalbe spesifiktir. Kalp krizinde kanda yüksek düzeyde görülür.
Ceninim ovale (oval merkez)

Beyin yarıkürelerinin kabuğu İle tabanındaki çekirdekleri arasında yer alan ve akmaddeden oluşmuş orta bölüm; oval merkez.
Coombs testi

Alyuvar yıkımının (hemoliz) görüldüğü özbağışıkhk hastalıklarında pozitif sonuç veren, ama sık sık yalancı negatif sonuç da alınan bir kan testi.
Chassaignac tüberkülii (chassaignac tümseği)

Altıncı boyun omurunun enine çıkıntısının ön yüzündeki tümsek.
Corda colica (kalınbağırsak kordonu)

Ağrılı ve gergin kalınbağırsağın aldığı görünüm; dokunmayla sert bir kordon gibi ele gelir.
Corda dorsalis (corda vertebralis)

Embriyonal gelişimin ilk evrelerinde ayrışan oluşum.
Çıbanlar

Derideki kıl keseleri veya bezlerinin hastalanması sonucu ortaya çıkan sızıntılı, ıslak kabarcıklara çıban denir. Katiyetle sıkılmamaları gerekir

Çıkık (lüksasyon)

Bîr eklemin parçalan arasındaki normal bağlantının bozulması.
Çocuklarda gelişme bozuklukları

Çocuklarda görülen gelişme bozukluklarının çoğu kötü beslenmeden kaynaklanır. Bunun yanı sıra; geçirilen bir hastalıktan kaynaklanan veya irsi olarak da gelişme bozukluğu görülebilir. Nedeni test etmek için doktora başvurmak gerekir.

Çocuklarda gelişme bozuklukları

Çocuklarda görülen gelişme bozukluklarının çoğu kötü beslenmeden kaynaklanır. Bunun yanı sıra; geçirilen bir hastalıktan kaynaklanan veya irsi olarak da gelişme bozukluğu görülebilir. Nedeni test etmek için doktora başvurmak gerekir.
Çoğul gebelik

Gebe kadının dölyatağı içinde birden fazla dölütün bir arada bulunması.
Çift çenekli bitki (dikotiledon)

Embriyolarında iki çenek yaprak (kotiledon) bulunan bitkiler. İletim demetleri gövdede belirli bir düzende yerleşmiştir. CDNA: Tamamlayıcı DNA. Haberci RNA şablonundan sentezlenerek elde edilen DNA şeklinde de tanımlanabilir.
Çıban

Çıbanlar, derideki ter bezleri veya kıl keselerinin enfeksiyonlarıdır.
Çıban (furonkül)

Bİr kıl kökünün ve bunun salgı bezinin akut irinli iltihabı.
Çıbanlar

Derideki kıl keseleri veya bezlerinin hastalanması sonucu ortaya çıkan sızıntılı, ıslak kabarcıklara çıban denir. Katiyetle sıkılmamaları gerekir.
D - amino asit

Bakteri hücre duvarlarının polipeptidlerinde bulunan, proteinlerde bulunmayan amino asit.
Dahili kullanım

Bir ilacın ağız yolu, deri altı enjeksiyon, kas İçi, damar içi, dil altı, rektal yol gibi çeşitli kullanım biçimlerinin tümü.
Dermoabrazyon

Epidermiste yeni doku oluşumunu uyararak görünümünün düzeltilmesine yol açmak amacıyla, tıraşlayıcı bir aygıt ile derinin en yüzeydeki katmanlarının sıyrıldığı cerrahi girişim
Diş plağı

Bakteriler, protein maddeleri, besin artıkları ile diş taşından (tartar) oluşan ve diş minesini örten katman (artık).
Dermografizm

Bazı kişilerde mekanik uyanlar karşısında görülen olağandışı deri tepkimesi.
Desensibilizasyon (duyarsızlaştırma)

Kişinin belirli maddelerle karşılaştığında gösterdiği aşırı duyarlılık durumunun azaltılması ya da zayıflatılmasma yönelik süreçlerin bütünü.
Deserebrasyon

Sinirsel merkezlerin daha altta bulunan merkezlerden ayrılması.
Destek

Bazı darbelerden ve cerrahi girişimlerden sonra, iltihabi ya da dejeneratif süreçler nedeniyle eklem hareketlerinin kısıtlanmasının gerekli olduğu durumlarda,
Diyabet

Şeker hastalığı.
Diyabetes Mellitus ( Şeker Hastalığı)

Diabetes mellitus (DM) vücudun insülin üretmediği veya düzenli olarak insülin kullanamadığı durumla karakterize bir hastalıkdır. İnsülin günlük yaşam için gereken enerjiyi sağlamak amacıyla gıdalardan alınan şekeri, nişastayı enerjiye dönüştüren bir hormondur. Türkiye’de nüfusun %3.5’u diyabet hastası olup, 20 yaş üstü nüfusta bu oran % 7.2’dir. Hastanın diyabet mi, pre diyabet mi (diyabet öncesi dönem) ayırımı için Açlık Kan Şekeri veya Oral Glukoz Tolerans Testi yapılır. AKŞ ile 100-125 mg/dl seviyeleri pre-diabete, 125 mg/dl üzerindeki değerler ise diabeti işaret etmektedir. OGTT’de ise, 2. saatteki kan şekeri 140-199 mg/dl prediabeti, 200 mg/dl üzerindeki değerler ise diabeti gösterir.

DM’un 4 tipi vardır.

1. Tip 1 DM: Vücutta insülin üretiminde yetersizlik vardır. Tip 1 DM genellikle çocuklukta veya genç erişkin çağda ortaya çıkar. Bu tipte vücutta insülin üretilmemektedir. İnsülin vücudun şekeri kullanabilmesi için gerekli olup, şeker de vücuttaki hücreler için en basit- temel yakıttır ve insülin de şekeri kandan hücre içine almaya yarar. Hasta- hastalık ve doktor uyumu olduktan sonra hasta göz sağlığı, ayak ve cilt, kalp, ağız sağlığına dikkat ederse Tip 1’in oluşturabileceği komplikasyonlardan korunmuş olur. Aynı zamanda sigara ve alkolden de uzak durmak gerektiğini belirtelim. Tip 1 DM tanısı konan hastalarda gerekli takip ve tedaviye uydukları zaman yaşam kalitelerinde normal insanlara göre bir değişiklik olmamaktadır.

2. Tip 2 DM: İnsülin direnci ile birlikte insülin eksikliği söz konusudur. Bu tipte vücutta yeterli insülin üretimi yoktur yada hücreler insüline karşı duyarsızlaşmıştır. 40 yaş üstü ve fazla kilolularda ortaya çıkmaktadır. Tip 2 DM komplikasyonları: Kalp hastalığı, körlük, sinir hasarı, böbrek hasarı oluşturabilir. Bu komplikasyonlardan korunmak için yapılması gerekenler Tip 1 DM’dakilerle aynıdır.

3. Gestasyonel DM: Hamilelik esnasında tespit edilir. Amerika’da her yıl hamile kalanların %4’ünde ortaya çıkar. Gebeliği sırasında gestasyonel DM ortaya çıkan hastaların ileriki yaşamlarında Tip 2 DM tanısı almaları çok daha fazla olasıdır. Gebe kalmadan önce obez (şişman) olan kadınların %40’ında gestasyonel DM gelişir ve bu kadınlarda 4 yıl içinde Tip 2 DM tablosu gelişir. DM olmayan gebe kadınlarda 24.-28. hafta arasında gestasyonel DM açısından OGTT ile tarama yapılmaktadır.

4. Prediabet: Kan şekeri seviyeleri normalden yüksektir; ancak Tip 2 DM tanısı koyduracak kadar da yüksek değildir.

Diabetes Mellitus’ta ayrıca Bozulmuş Açlık Glukozu ve Bozulmuş Glukoz Toleransı adı altında iki kriterin de önemi vardır. Bu iki kriter diyabetin klinik tablosundan önceki evre olarak yer almaktadır.

Bozulmuş Açlık Glukozu:
Açlık plazma glukozu 110-126 mg/dl arasındadır.

Bozulmuş Glukoz Toleransı:
Oral glukoz tolerans testi yapılarak belirlenen bir durum olup klinik diabetin belirmesinden önceki evre olarak kabul edilmektedir.

Şeker hastalığı belirtileri:
• 

Diyadokokinezi

Birbirini izleyen hareketlerin (örneğin ellerin sağa sola döndürülmesi ya da parmakların gerilip büzülmesi) hızla yapılabilmesi.
Daman dikeni (danvin tüberkülü)

İnsanda kulakkepçesinin serbest kenarında yer alan ufak bir çıkıntı;
Diyafram siniri (frenik sinir)

Boyun sinir ağından çıkan ve diyafram kasının haıeta liliğinî sağlayan sinir.
Diyagnostik

Bir tanıyı gerçekleştirmek için uygulanan yöntemle tümüne verilen ad.
Damar büzülmesi (vazokonstriksiyon)

Kan damarlan duvarında bulunan düz kasların kasılmasıyla damar boşluğunun daralması.
Dezoksikortikosteron

Böbreküstü bezi kabuğunun glomerül katmanınca üretilen mineralokortikoit hormon.
Diyaliz

Böbreklerin süzme işlevinin bozulduğu durumlarda (böbrek yetmezliği, üremi) kanda biriken maddelerin temizlenmesi işlemi.
Dezoksiribonükleaz

Hidrolaz sınıfına giren bir enzim.
Dezoksiribonükleik asit

DNA
Damarlarda balonlaşma

anevrizma
Dış Gebelik

Dış gebelik, her 100 gebelikten birini etkileyen, sık görülen ve ölüme sebep olabilecek bir durumdur. Bu, döllenen yumurta, rahimin dışına yerleşirse, oluşan bir durumdur.

Belirtiler

Hamile olunmasına rağmen düzensiz kanamalar ve kasık ağrıları. Kasık ağrısı, adet gecikmesi veya ağrılı, fazla ve uzun süreli adet kanaması, omuz ağrısı, bulantı, memelerde gerginlik hissi. Teşhiste gecikme olur ve dış gebelik rüptür ( tüpün yırtılması) olursa ani şiddetli karın ağrısı, baş dönmesi, bayılma, solukluk görülür.

Tanı

Jinekolojik muayenede kasık bölgesinde hassasiyet ve ağrı görülür. İdrar ve kanda yapılan (B-hCG) gebelik testleri pozitif çıkar. Vaginal yoldan yapılan ultrason incelemesinde uterus içerisinde gebelik izlenmez. Dış gebeliğe ait diğer belirtiler görülebilir.

Tedavi

Acil olarak doktorunuza başvurunuz

Öneriler

Ped yerleştirerek kanamın miktarını kontrol edin ve gelen parçaları örselemeyin

Dış salgıbezleri

Vücudun dışına ya da dışarıyla bağlantılı iç boşluklarına salgı yapan salgıbezleri.
Diyerez

Bir cerrahi girişim sırasında yapılan keşi, koparma ve dokuları birbirinden ayırma gibi işlemleri tanımlayan genel terim.
Davranış

Bir canlının dışarıdan fark edilen tüm hareketlerine, olaylara tepkisine, etkinlik ve girişimlerine verilen ad.
Davranış bozukluktan

Davranışlarda ortaya çıkan sapma.
Diyetetik

Beslenme düzenlerini inceleyen tıp dalı.
Dbt aşısı (karma aşı)

Difteri, boğmaca ve tetanos aşısının birlikte bulunduğu karma aşı.
Diyetisyen

beslenme uzmanı
Deaminasyon

Bir molekülden amino grubunun çıkarılması işlemi.
Diyoptri

Bir merceğin kırma gücünü belirleyen ölçü birimi.
Debilite

Zeka geriliği.
Debridman

Ölü dokulan uzaklaştırmak ve canlı, yani iyi kan alan dokulan ortaya çıkarmak amacıyla uygulanan bir cerrahi teknik.
Dışkılama

Bağırsak içeriğinin (dışkı) anüs (makat) yoluyla dış ortama atılması.
Debritman

Ölü dokuları uzaklaştırmak ve canlı yani iyi kan alan (beslenen) dokuları ortaya çıkarmak amacıyla yapılan cerrahi işlem.
Dizanteri

Bulaşıcı ve salgın bir hastalıktır. Hastada, ishal görülür. Dışkısı kanlı ve sümüklüdür. İştahsızlık karın ağrısı ve ateş de vardır Su veya besinlerle bulaşır. İki çeşit dizanteri vardır.
Diabet

Diyabet, vücutta insülinin üretim ve kullanımına ilişkin gelişen problemlerin bir sonucu olarak meydana gelen bir hastalıktır.

Yediğimiz besinlerin çoğu, bir şeker formu olan glukoza dönüşür. Biz glukozu, adale ve diğer dokularımız için enerji sağlayan bir enerji kaynağı olarak kullanırız. Glukoz kanımızda dolaşır. Kaslarımız ve diğer dokularımız yağ ve karaciğer glukozunu kandan hücrelerin içine alabilmek için, insülin diye adlandırılan bir hormona ihtiyaç duyarlar. Vücudumuzun, yiyeceklerimizden gerekli enerjiyi elde edebilmesi için, insüline gerek vardır.

İnsülin, midenin gerisinde, pankreas denilen küçük bir salgı bezi tarafından yapılır. Beta hücreleri diye bilinen hücrelerden salgılanır. Bir kişi, diyabeti olduğunda, ya pankreası ihtiyaç duyduğu insülini üretemiyordur ya da vücudu salgılanan kendi insülinini etkin bir şekilde kullanamıyordur.

Sonuç olarak, diyabetli kişiler aldıkları besindeki şekeri (glukozu) yeterince kullanamazlar. Bu da, kanda şeker miktarının artmasına yol açar. Bu yüksek kan şekeri seviyeleri, hiperglisemi olarak adlandırılır. Diyabetin tıbbi komplikasyonlarına yol açan şey, kandaki yüksek glukoz seviyelerinin devamlı olmasıdır.

Günümüzde, diyabet için kesin tedavi yoktur.

Uluslararası Diyabet Federasyonu, tüm dünyada 230 milyondan fazla kişide diyabet olduğunu tespit etti. Bu miktarın 2025’den önce 350 milyona yükseleceği tahmin edilmektedir. Her yıl, bir 7 milyon kişi daha diyabet hastası olacaktır.
 

Diabetes mellitus

Yüksek kan glikoz düzeyiyle karakterize hastalık; şeker hastalığı. DM nin nedeni pankresın yeterince insülin etkisine direnç göstermemesi olabilir.
Diabetes mellitus (dm)

Şeker hastalığı
Diabetik Koma

Daha ziyade şeker hastalarında görülür. Nedeni, insülin verme zamanını geçirmek, gerektiğinden az miktarda insülin vermek, bağırsak iltihabı, bademcik iltihabı, grip veya iyileşmeyen yaralardır.
Dizomi

Bir DNA segmenti, allel, gen veya bir kromozomdan iki adet olması.
Defibrilasyon

Kalp kas tellerinin, art arda ve hızlı hızlı kasılmalar biçiminde görülen düzensiz titreşimlerini durdurmak amacıyla yapılan tedavi. Defibrilasyon, kalbe potasyum klorür şırınga edilerek ya da elektrik şoku sağlanarak gerçekleştirilir. Şok yöntemiyle gerçekleştirilen defibrilasyon daha etkili olduğundan, en çok bu yöntem uygulanır. Kapalı ya da açık kalp ameliyatlarını gerektiren hallerde de defibrilasyona başvurulur.

Kalp durduğu ya da kaslarının kasılmalarının yetersizleştiği zaman hasta bayıltılır. Elektrokardiyografi kontrolü yapıldıktan sonra göğsün iki yanına bağlanan elektrotlar arasından, kapalı kalp ameliyatlarında 4-8 amper şiddetinde ve 400-600 volt geriliminde, açık kalp ameliyatlarında 1,5 amper şiddetinde ve 100-150 volt geriliminde elektrik akımı geçirilir. Akımın geçişi saniyenin onda biri kadar bir süre içinde gerçekleşir.

Dna (dezoksiribonükleik asit)

Canlılarda kalıtım yoluyla geçen özelliklerin korunmasından ve aynı zamanda protein bireşiminin düzenlenmesinden sorumlu büyük molekül.
Defibrilator

Kalbin normal dışı hızlı atımını durdurarak tekrar normal kalp ritmine dönmesini sağlayan araç.
Defibrilatör

Kalbin normal dışı hızlı atımını durdurarak tekrar normal kalp ritmine dönmesini sağlayan araç.
Defibrinasyon

Pıhtüaşmamış kanda uygulanacak incelemeleri gerçekleştirmek İçin kanı bazı yöntemlerle fibrinden arındırma İşlemi.
Digoksin miktarının belirlenmesi

Kalp yetmezliğinin tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir ilaç olan digoksinin kandaki miktarının belirlenmesi; "en uygun" tedavi dozunun saptanmasında yararlıdır.
Dihibrit

İki karakter bakımından melez olan bireylere verilen ad.
Dikkat bozukluğu (hipoprozeksi)

Dikkatte bütünüyle bir azalmayı ya da dikkat kaymala-rındaki artışı tanımlayan terim.
Dil büyümesi

Kısa süreli dil büyümelerinde aşağıdaki reçeteler kullanılır. 2-3 günde geçmeyen dil büyümesinde, doktora başvurmak gerekir.

Doğurganlık

Belirli bir zaman aralığı içinde gerçekleşen doğum sayısı, istatistikte doğurganlık indeksi adı verilen ve doğurganlık sürecinin çeşitli yönlerini niceliksel olarak belirleyen birtakım oranlar kullanılır.
Dil büyümesi

Kısa süreli dil büyümelerinde aşağıdaki reçeteler kullanılır. 2-3 günde geçmeyen dil büyümesinde, doktora başvurmak gerekir.
Doku

Belirli bir işi yapmak üzere özelleşmiş hücreler topluluğu.
Deja-vu

Bilinçlilik durumunun ve gerçeği algılamanın bozulduğu, ilk kez görülen bir yerin sanki daha önce görülmüş gibi ya da ilk kez yaşanan bir olayın sanki daha önce yaşanmış gibi algılandığı patolojik durum.
Doku grubu

Anne ve babadan yarı yarıya alınan ve insanın dokusal özelliklerini belirten işaretler (Kan grubu ile aynı değildir, HLA olarak da anılır).
Dil iltihabı

Tıp dilinde Glossit denilen bu iltihaplanmanın nedeni, çürük dişler, dişeti iltihabı, sigara, çok sıcak veya çok soğuk şeyler yemeyi alışkanlık haline getirmiş olmaktır.

İhmal etmemek gerekir. Çünkü dil kanseri veye dil ülseri belirtisi de olabilir. Mutlaka doktora başvurmak gerekir.

Yapılacak ilk iş, sigarayı bırakmak, çürük dişleri tedavi ettirmek, ve kötü alışkanlıkları terk etmektir.

Dil iltihabı

Tıp dilinde Glossit denilen bu iltihaplanmanın nedeni, çürük dişler, dişeti iltihabı, sigara, çok sıcak veya çok soğuk şeyler yemeyi alışkanlık haline getirmiş olmaktır.İhmal etmemek gerekir. Çünkü dil kanseri veye dil ülseri belirtisi de olabilir. Mutlaka doktora başvurmak gerekir.Yapılacak ilk iş, sigarayı bırakmak, çürük dişleri tedavi ettirmek, ve kötü alışkanlıkları terk etmektir.
Dil iltihabı

Tıp dilinde Glossit denilen bu iltihaplanmanın nedeni, çürük dişler, dişeti iltihabı, sigara, çok sıcak veya çok soğuk şeyler yemeyi alışkanlık haline getirmiş olmaktır.İhmal etmemek gerekir. Çünkü dil kanseri veye dil ülseri belirtisi de olabilir. Mutlaka doktora başvurmak gerekir.Yapılacak ilk iş, sigarayı bırakmak, çürük dişleri tedavi ettirmek, ve kötü alışkanlıkları terk etmektir.
Dekolman

Bir organın katmanlarında çeşitli hastalıklar nedeniyle gelişen ayrılma (örneğin ağtabaka, etene ya da epifiz dekolmanı).
Dilatasyon

Bir atardamar ya da göz bebeği gibi bir organ ya da kanalın genişlemesi ya da açılması.
Dekompresyon

Baskı yapan gücün veya baskının kaldırılması.
Dimorfizm

Bir türün iki farklı forma sahip olma durumu.
Dekortikasyon

Bir organı saran seröz kılıfın bâzı patolojik olaylara bağlı olarak büzülerek ya da çevredeki dokulara yapışarak ilgili organın işlevlerini engellemesi durumunda başvurulan cerrahi girişim.
Diphyllobothrium latum

insanda ağır kansızlığa yol açan yassı bağırsak asalağı.
Domain

Bir protein içerisinde bulunan ve kendine ait bir fonksiyona sahip bölüm. Tek bir protein içindeki domain bölümleri, hep birlikte proteinin total fonksiyonunu belirler.
Dominant

Baskın gen.
Dekubutis

Uzun süreli hareketsizlik sonucu sırt ve kalçalarda oluşan yaralar.
Dekübitis

Yatalak olanlarda hareketsizlik sonucu sırtta ve kalçalarda açılan yaralar.
Dekübitüs ülserleri

Uzun süreli basınca maruz kalan deri bölgelerinde, özellikle de kemikli bölümlere yakın bölgelerde (örneğin kuyruksokumu bölgesi, kürek kemiği bölgesi, topuklar) ortaya çıkan yaralar.
Delesyon

Bir tip kromozom mutasyonu sonucunda DNA daki bir bazın yada bazların yok olması hali.
Direkt bilirubin

Karaciğer, retikülo-endotelyal sistemdeki (RES) hücrelerden gelen bilirubini gliküronik asitle birleştirerek suda kolay eriyebilen ve kolay atılan bir bileşiğe dönüştürür.
Doping

Bir sporcunun yanşma verimini artırmaya yönelik maddelerin kullanılması.
Dorsal

Bir organizmanın sırt kısmı
Demans (bunama)

Zihinsel işlevlerde görülen zayıflama.
Doz

Bir ilacın tedavide kullanılan miktarı.
Demir miktarının belirlenmesi

Normal bir kişinin vücudundaki toplam demir miktarı yaklaşık3-5 gr'dir.
Döllenme borusu

Spermlerin yumurtayla birleştiği ve zigotu oluşturduğu tüp.
Dölyatağı ekleri iltihabı

adneksit
Disk problemleri

Lomber (bele ait) disk hastalıkları, yani bel fıtığı. Doku: Belli bir işlevi yerine getirmek üzere özelleşmiş olan daha çok veya daha az uniform (tek tipte) hücre topluluğu.
Deoksiribonukleik asit (dna)

Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül
Deoksiribonukleotid

DNA'nın yapıtaşı olan molekül.
Deoksiribonükleik asit (dna)

Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül
Deoksiriboz

C5H10O4 bileşiminde olan ve DNA'nın yapı birimlerinden biri olan şeker. Genel adı pentoz olan monosakkarit.
Dölyolu sıvısının incelenmesi

Başta Trichomonas vaginalis ve Candida albicans olmak üzere vajinit (dölyatağı İltihabı) etkenini belirlemeyi sağlayan inceleme tekniği.
Dört başlı kas (kuadriseps kası)

Uyluk ön bölgesini bütünüyle kaplayan kas.
Dismnezi

Bellek bozukluğu.
Deri altı (sc=subkutan

Bazı kemoterapi ilaçları özellikle kolda deri altına injekte edilir.
Disostoz

Bazı kemiklerde görülen, kıkırdağın kemiğe dönüşme sürecinin normalden sapmasıyla ortaya çıkan biçim bozukluğu.
Deri iltihabı

Çoğunlukla kullanılan sabun, deterjan, boyalar ve bazı bitkilerin neden olduğu bu hastalığa tıp dilinde Dermatit denir.Tedaviye deride iltihaplanmaya sebep olan şeyi belirleyip, onu terk etmekle başlanır.
Deri iltihabı

Çoğunlukla kullanılan sabun, deterjan, boyalar ve bazı bitkilerin neden olduğu bu hastalığa tıp dilinde Dermatit denir.

Tedaviye deride iltihaplanmaya sebep olan şeyi belirleyip, onu terk etmekle başlanır.

Duyum

Belirli uyaranlara tepki veren duyu organlarının yolladığı sinyallerin beyin düzeyinde bîr araya getirilip işlenmesi, ilgili vücut bölümlerine göre değişik evrelere ayrılan devimsel bir süreç niteliğim taşır.
Derialtı dokusu (subkütan doku)

Deri ile iskelet kasını örten fasyalar arasındaki doku.
Distopi

Bir organın anatomik olarak olağandışı yerleşim göstermesi durumu
Distorsiyon

Bir eklemin kapsül ya da bağ yapısında travmayla ortaya çıkan lezyon.
Dermabrazyon

Deri üzerindeki benler veya yara izlerini ortadan kaldırma amacı ile yapılan kazıma işlemi.
Distrofi

Bir doku ya da organizmanın tümünün yetersiz beslenme ve gelişmesine bağlı olarak ortaya çıkan tüm bozukluklarla bunların sonucunda ortaya çıkan yapı ve işlev bozukluklarını belirten terim.
Dermatofibrom

İyi huylu bir deri tümörü.
Dvt (derin ven trombozu)

Pulmoner embolizme yol açabilen ven duvarındaki trombüs oluşumu. İnflamasyonda eşlik eder.
Elektronarkoz

Beyne 200-250 mA şiddetinde elektrik akımı verilerek ani bilinç kaybı ve kaslarda yaygın sertleşmeye yol açmak yoluyla uygulanan psikiyatrik tedavi yöntemi.
E vitamini (alfa-tokoferol)

Başta tahıl olmak üzere ıspanak, kabak, lahana, marul gibi yeşil sebzelerde bol miktarda bulunur. İnsanda karaciğerin yanı sıra yağlı dokularda, böbrekte, kalpte, kaslarda ve böbreküstü bezi kabuğunda depolanır. Fazla olan bölümü idrar ve dışkıyla atılır. Antioksidan özellik gösterir. E vitamini eksikliği son derece ender görülür ve kansızlık biçiminde ortaya çıkar
Entübasyon

Cerrahi ve anestezi uygulamalarında solunum yolunu açık tutmak amacıyla soluk borusuna biçim, çap ve yapı açısından uygun bir tüpün sokulması.
Envolüsyon

Bir organın, sistemin ya da tüm organizmanın yapı ve işlevlerinin gerileme süreci.
Elevatör kas (yükseltici kas)

Belirli anatomik yapılan (örneğin anüs kası, üst gözkapağı, kürek kemiği, yumuşak damak) kaldırmakla görevli çeşitli kaslara verilen ad.
Elısa (enzyme-linked immunosorbent assay)

Enzime bağlı immünosorban yöntem. Özellikle kanda antikor tayinleri için kullanılan bir laboratuvar yöntemidir.
Eozinofil

Bağışıklık yanıtlannda önemli rol oynayan akyuvar türü. Astımda ve diğer alerjik reaksiyonlarda artar.
Elle ilişki

Bir eşin cinsel organlarına öbür eşin elle temas etmesi.
Embolektomi

Dolaşım yoluyla vücuda dağılarak bir atardamar ya da toplardamarı tıkayan embolinin(*) çıkarılması İçin uygulanan cerrahi girişim.
Epandim

Beyin kanncıklannın duvannı ve omuriliğin orta kanalını döşeyen hücre katmanı.
Emboli

Kimyasal yapısı kanınkinden farklı olan, kanda çözünmeyen ve kan dolaşımıyla taşınarak bir daman tıkayan yabancı madde.
Epandimom

Beynin kanncık boşluklannı ve omuriliğin orta kanalını döşeyen epandim hücrelerinden türeyen merkez sinir sistemi tümörü.
Efektör

Bir organizmanın uyarıya karşı reaksiyon gösteren vücut kısmı, örneğin kas.
Embolizm

Kan damarlarının bir kan pıhtısı, hava kabarcığı, yağ birikimi ya da diğer bir yabancı maddeyle tıkanması.
Embolizm v

Bİr emboli ya da kanda çözünemeyen pıhtının kan dolaşımına geçerek kendi çapından daha küçük çaplı bir atardamar ya da toplardaman tıkamasıyla beliren tablo.
Eferent (götürücü)

Belli bir organa ya da yapıya göre merkezden çevreye doğru giden kan damarı, lenf daman, sinir gibi oluşumları niteleyen terim.
Embriyo

Fetal gelişimin erken dönemidir. Bu dönem spermin yumurtayı fertilize etmesinden, 8 haftalık gebeliğe kadarki bölümüdür.
Embriyo transfer

İn Vitro Fertilizasyon sonucu oluşan embriyonun kadın rahminin içine verilmesidir.
Embriyojenez (embriyonun oluşumu)

Embriyonun, daha doğrusu döllenmiş yumurtanın oluşumu ve gelişimine eşlik eden olayların tümü.
Embriyokardi

Erişkinde kalp seslerinin, dölütteki kalp seslerine benzemesi.
Embriyoloji

Embriyonun gelişimini inceleyen tıp dalı.
Embriyon

Erken gelişme safhasında olan ve özellikleri belli olmayan bir organizma.
Epidural

Bu terim sıklıkla vücudun alt yarısını uyuşturmak için omurilikteki sinirlerin etrafına yapılan enjeksiyon için kullanılır. Işlemin tam adı epidural blokajdır.
Embriyon ekleri

Döllenmiş yumurtadan embriyonla birlikte gelişen ek yapılar; embriyonun beslenmesi ve korunması gibi işlevleri vardır (bak. allantois; amniyon; etene; göbek kordonu; koryon; trofoblast; vitellus kesesi).
Ego

benlik
Embriyonal karsinom

Embriyon hücrelerinden kaynaklanan kötü huylu tümör.
Embriyopati

Embriyon döneminde organizmayı etkileyen çeşitli patolojik durumlar.
Embriyotomi

Ölü dölütün doğum kanalı yoluyla çıkarılması için uygulanan girişim. Ölü dölüt, kafatası içeriği boşaltılarak (kranyotomi) ya da kafatası ezilerek (kranyoklasti ve bazyotripsi) doğum kanalını geçebilecek boyuta getirilir.
Emilim bozukluğu sendromu

Belirli besinlerin emilim yetersizliğiyle ortaya çıkan bozukluk.
Emülgatör

Besinlere katılan ve onların kararlı emülsüyon haline gelmesini sağlayan katkı maddesi.
Emülsiyon

Bir sıvının başka bir sıvı içinde çözünmeksizin küçük damlacıklar halinde dağılmış bulunduğu karışım.
Eklem bozulması

artroz
Epstein-barr virüsü

Herpes virüsüne benzer bir DNA virüsü.
Eklem hipermobilitesi

Eklemin hareket yeteneğinin artması; jeneralize (genel) eklem gevşekliği ise genetik olarak aktarılan bir bağ dokusu hastalığıdır
Endokrin bez

İç salgı (hormon) bezi.
Eklem iltihabı

artrit
Endokrin sistem (iç salgı sistemi)

Belirli Özgül uyanların etkisiyle hormon üreten özelleşmiş hücrelerden oluşmuş anatomik yapılar bütünü.
Ekmnez

Bir bellek bozukluğu.
Ekoensefalografi

Beyin yapılarından yansıyan sesüstü (ultrason) dalgalarının ekoensefalograf aygıtıyla kaydedilmesine dayanan nörolojik tanı tekniği.
Ekoensefalogram

Beynin ekoensefalografi ile elde edilen çizelgesi.
Ergometri

Bedensel etkinlik sırasında kasların yaptığı işin ölçümü.
Ekopraksi

Bîr başkasının hareketlerini taklit yoluyla yineleme.
Ekosistem

Bir çevredeki canlı ve cansızların tümü.
Eksfida

Bir iltihabı sürecin ardından dokuların içinde ya da vücudun doğal bir boşluğunda (Örneğin akciğer zan boşluğu, kafaiçi boşluğu, solunum yollan, sindirim yollan) biriken sıvı.
Erifrofobî (kızarma korkusu)

Kızarma korkusu ile beliren saplantı.
Eksizyon

Bir dokunun çıkartılıp atılması.
Ekskret

Bir organın ya da salgıbezinin işlediği ürünlerin dışa boşaltımında ortaya çıkan son ürün.
Eritrobfastoz

Dokularda ve kanda eritroblastların, yani olgunlaşmamış alyuvarların bulunmasıyla beliren patolojik durum.
Eritroblast

Kanda dolaşan alyuvarların kaynaklandığa kemik iliği hücresi.
Enerji rezervi

Bazal enerji gereksiniminin üzerinde büyük dalgalanma gösteren enerji harcamasını karşılamak üzere depolanmış protein, Hpit ve glikojen biçimindeki madde miktarı.
Enfeksiyöz

Bulaşıcı.
Ekstansör kaslar (doğrultucu kaslar)

Bir eklemi oluşturan kemikler arasındaki açıyı genişleten kaslar.
Enferokinaz

Bağırsak mukozasından salgılanan ve pankreas tripsi-nojem'ni tripsine dönüştüren enzim.
Erken Boşalma

Kırk-kırk beş yaş altındaki erkeklerin en çok şikayetçi oldukları cinsel sorunu erken boşalmadır. Erkek cinsel sorunları içinde birinci sırada gelmektedir. Erken boşalma olayı, erkeğin ve eşinin boşalmayı arzuladığı andan daha önce boşalmasıdır. Aslında erken boşalma, bir bozukluk, bir patoloji olmaktan çok fizyolojik olayların göreceli olarak beklenenden daha hızlı seyretmesi ile olmaktadır. Bazı erkekler cinsel yaşamlarının ilk başlangıcında daha erken boşalırken gittikçe boşalmayı kontrol ettiklerini ve daha geç boşalmaya başladıklarını, ancak aniden erken boşalmanın bir sorun olarak karşılarına çıktığını belirtmektedir. Bir kısmı ise başlangıçtan beri hep çabuk boşalmaktan şikayet etmektedir. Sonuçta boşalma zamanı objektif zaman ölçüsü ile belirlenmekten çok, hastaların algılayış, ya da kabulleniş biçimi ile ilgilidir.

Erken Boşalmanın Tedavisi

Boşalmayı geciktirmek amacı ile çeşitli ilaçlar denenmiştir. Lokal uyuşturucu kremler veya spreyler bunların başında gelmektedir. Ancak sadece penisin üzerindeki sinir uçlarını uyuşturmak fazla yarar sağlamaz. Sertleşme ve boşalma tüm otonom sinir sistemini ilgilendirmektedir. Esas büyük cinsel organın iki bacak arasında değil, iki kulak arasında olduğunu söyleyenlerin iddiasını hafife almamak gerekir. Ayrıca bu tür ilaçlar, lokal uyuşturucu etkisi ile boşalmayı geciktirmekten çok penisin duyarlığını azalttığı için, temastan duyulan cinsel zevki azaltmaktadır. Bu lokal uyuşturucu maddeler cinsel birleşme esnasında vajen duvarından emilerek bu dokuların hassasiyetini azalttıklarından, kadının orgazm olmasında gecikmeye yol açmakta ve sorunu adeta pekiştirmektedir. Bu yüzden bu tür sprey ve kremler tıbbi pratikte terk edilmiştir.

Son zamanlarda depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçların yan etki olarak boşalmayı geciktirdiği fark edilmiş ve bu ilaçlar tedavide kullanılmaya başlanmıştır. Bu ilaçlardan hastalar yarar görmektedir. Ancak boşalma kontrolünde sırf ilaca dayalı bir tedavi yararlı olsa da, ömür boyu ilaç kullanmanın zorluğu nedeniyle cazip görülmemektedir. Aslında boşalmayı kontrol edebilme bir öğrenme sorunudur. Hastanın bu öğrenimine yardımcı olmak amacıyla ilaçla tedavi edilmesi, veya daha doğru bir ifade ile, tedaviye ilaç eklenmesi doğru bir yaklaşımdır. Amcak esas olan, erkeğin kendini ve eşini memnun edecek şekilde boşalmasını kontrol edebilmeyi öğrenmesidir.

Prezervatif kullanılmasının boşalmayı geciktirmede yararlı olduğunu ifade edenler vardır. Doğum kontrol yöntemi olarak kullanılmıyorsa, sırf boşalma kontrolü için prezervatif kullanılması çok cazip değildir.

Her erkeğin aynı duyarlıkta olmadığı, aynı cinsel tepkiyi vermediği bir gerçektir. Yukarıda belirtildiği gibi, fazla cinsel heyecan duyan ve psikolojik anksiyete içindeki erkekler daha erken boşalır. Öyleyse, boşalmayı kontrol etmek öğrenimi içinde öncelikle cinsel heyecanı yatıştırma ve sakinleşmek gelir. Hem zihnen hem bedenen gevşemek, sakinleşmek önemli oranda yardımcıdır. Sık cinsel birleşmede bulunmak boşalma aralarını ve dolayısı ile duyarlılığı azaltacaktır.

Cinsel birleşme anında erkeğin pozisyonunun boşalma üzerine etkisi vardır. Bu yüzden bazı pozisyonlarda boşalma daha hızlı olmaktadır. Erkeğin üstte olduğu klasik cinsel birleşme pozisyonu boşalmanın geciktirilmesi için elverişli bir pozisyon değildir. Daha rahat olduğu, kolay gevşeyebildiği ve efor harcamadığı bir pozisyonda erkek boşalmasını daha rahat kontrol edebilir.

Tedavi için önerilen en basit yöntem, sevişme esnasında erkeğin boşalma anına yaklaştığını hissettiği zaman, penisin ucunu iki parmağı arasında sıkarak vücuttaki cinsel heyecanın azalmasını bir süre beklemesi ve yeteri kadar gevşedikten sonra tekrar sevişmeye başlamasıdır. Bu yöntem uygulanırken bekleme anında derin derin nefes alınmasının da yararı olmaktadır. Ayrıca seks terapistleri tarafından bu tür şikayeti olan çiftlere bir takım öğrenme egzersizleri yaptırılmaktadır.

Erken boşalma sorunu yaşayan partnerinize yardım rehberi
Sevişme süreniz, partnerinizin erken boşalma problemi yüzünden çok mu kısa sürüyor ? Bu problem yüzünden sevişmeleriniz eski heyecanını yitirdi mi ? Oysa sevişme süresini uzatmak ve erken boşalmayı önlemek pekala mümkün!

Erken boşalma, sık rastlanan ama kolay tedavi edilebilen cinsel sorunlar arasında yer alıyor. Psikolojik tedavi ve birkaç basit teknikle erken boşalma endişesinden sıyrılıp, sevişmenin sizin için doğal bir zevk halini almasını sağlayabilirsiniz.

Bu konuda yapılan araştırmalar her iki erkekten birinin hayatının belli bir döneminde erken boşalma sorunu ile karşılaştığını gösteriyor.Aslında erken boşalma, kişiden kişiye değişen bir kavram. Bazıları 30 saniyede boşalırken, bazıları bunu daha uzun sürdürebiliyorlar. Uzmanlar ortalama sevişme süresinin evli erkekler için üç dakika civarında olduğunu söylüyor. Gerçekte partneriniz sevişmeyi, başlar başlamaz sonlandıramıyorsa, erken boşalma sorunu yok demektir.

Erken boşalma tıp literatürlerinde, sevişme esnasında varılan doruk noktasını, eşini tatmin etmeyi bekleyecek kadar uzatamama olarak tanımlıyor. Bazı erkekler, kadının orgazmı yaşayabilmesi için vajinal ilişkinin yanı sıra elle uyarımın da gerekli olduğu gerçeğini görmezlikten geliyor. Bu da cinsel iletişimsizliği başlatan süreçte yapılan en ciddi hatalar arasında yer alıyor. Sonuç olarak erkek kendini kontrol edemediği için büyük bir suçluluk duygusuna kapılıyor.

Sinir sistemine de bağlı
Batılı bilimadamları erken boşalmanın anormal bir durum olmadığını, bu karakterin bize atalarımızdan geçtiğini söylüyorlar. Erken boşalmanın merkezi sinir sistemiyle yakından ilgili olduğunu da…. Sinir sistemimiz iki kısımdan oluşur. İstemimiz dahilinde çalışan kısmı cinsel ilişki sırasında sertleşmeyi, istem dışı çalışanı ise boşalmayı yönetir. Sağlıklı bir erkekte her iki kısım uyumlu bir şekilde çalışır ve günlük davranışları yönetirler. Erken boşalan bir erkekte büyük bir olasılıkla istemdışı sinirler daha baskın, uzun süre ereksiyon halinde kalanlarda ise istem dahilindeki sinirler daha baskın çalışır. Ayrıca erkeğin kişilik özellikleri de cinsel hayatında önemli rol oynar. Örneğin romantik tipli ve cinsel içgüdüleri zayıf olanlarla, mantığıyla hareket eden erkekler, erken boşalma riskiyle daha fazla karşı karşıyadır.

Mastürbasyonun etkisi
Uzun süre ereksiyon halinde kalamamanın temel sebeplerinden biri de mastürbasyonu fazlaca deniyor olmak. Eğer bir erkek 13 yaşında kendi kendini tatmin etmeye başlıyor ve bunu sıkça yapıyorsa, 20′li yaşlara geldiğinde karşı cinsle girdiği cinsel ilişkilerde problemler yaşama olasılığı oldukça yüksektir. Çünkü erkek küçük yaşlardan beri kendini bu şekilde boşalmaya şartlamıştır ve cinsel ilişkiye başladıktan sonra tek amacı bunu bir an önce sonlandırmaktır. Diğer bir neden de kadının cinsel isteksizliğidir.

Tedavi yöntemleri
Erken boşalma, tedavisi en kolay cinsel sorunlardan biri. Eşlerin beraberce katılacağı bir psikolojik terapide, tedavinin başarı ile sonuçlanma şansı yüzde 90 oranında artabiliyor. Bugün için bilinen tedavi yöntemleri ise şunlar:

Lokal uyuşturucular
Penis ucunun hassasiyeti lokal uyuşturucularla azaltılabilir. Bunları çok sık kullanmak da sakıncalıdır. Bu yüzden geciktiricileri nadiren kullanın ve kullandığınız zaman prezervatif takmayı ihmal etmeyin.

Lokal baskı uygulamak
Erkek doruğa yaklaştığını hissettiği anda kendini geri çeker ve penisin ucunu parmaklarıyla 3-5 saniye sıkarsa boşalma geciktirilebilir. Bu yöntem ereksiyonu yüzde 10 ile 30 oranında azaltır ve belli bir süre uygulandığında erkeğin kendini kontrol yeteneğini artırır.

Çin tekniği
Eski çağlarda Çinliler, boşalmayı geciktirmek için “Oynak Yol” adını verdikleri yöntemi uygularlardı: Erkek boşalacağını anladığı zaman sol elin baş ve orta parmaklarıyla, testis ve anüs arasında kalan bölgeyi derince bastırır. Bu arada nefesini ona kadar sayarak tutar ve verir. Bir-iki kez tekrarlandığında erteleme gerçekleşir.

Beyninizi kullanın
Zamansız bir boşalmayı engellemek istiyorsanız, o an başka şeyler düşünmeye çalışın. Örneğin 50′ye kadar sayın, o gün ne yediğinizi düşünün ya da günlerden hangisi olduğunu hatırlamaya çalışın.

Düzenli cinsel ilişkiler
Erkeğin penisi uyarılmaya karşı çok hassas olduğu için sık sık ilişkiye girmezse uyarılma eşiği azalıyor ve eski halini koruyamıyor ve doğal olarak daha erken boşalıyor. Eğer düzenli bir ilişki varsa, büyük bir ihtimalle bu sorun kendiliğinden ortadan kalkabilir.

Cinsel işlev bozukluklarını hazırlayan, ortaya çıkaran ve sürdüren bazı faktörler vardır:

1. HAZIRLAYAN FAKTÖRLER

a) Ailenin ve toplumun cinselliğe bakış tarzı
b) Aşırı tutucu, dindar yetiştirilme biçimi
c) Eksik ya da yanlış cinsel bilgi
d) Cinsellikle ilgili gerçek dışı beklentiler
e) Anne baba arasındaki olumsuz ilişki biçimi
f) Erken travmatik yaşantılar
g) Eşler arasındaki iletişim biçimi
h) Uyarılma eşiğinin yüksek olması
j) Nevrotik kişilik özellikleri
k)Yakınlaşma sorunları
l) Ayrılık anksiyetesi
m) Cinsel istismara maruz kalma 

2. ORTAYA ÇIKARAN FAKTÖRLER

a) Eşler arasındaki uyumsuzluk
b) Cinsel iletişim sorunları
c) Eşin cinsel bir sorununun olması
d) Performans anksiyetesi
e) Fiziksel ya da psikiyatrik hastalıklar
f) Yorgunluk ve stress
g) Aşırı alkol ve ilaç kullanımı
h) Hamile kalma korkusu
j) Evlenme
k) Evlilik öncesi ve dışı ilişkiler
l) Travmatik cinsel yaşantı

3. SÜRDÜREN FAKTÖRLER

a) Sorunun çözümüile ilgili yanlış uygulamalar
b) Çok sık cinsel ilişkide bulunma
c) Cinsel ilişkiden kaçınma
d) İlişkiye kendini verememe
e) Performans anksiyetesi
f) Suçluluk ve utanç duyguları
g) Eşin tepkileri

Bu bilgiler ve değerlendirmeler ışığında hastanın cinsel işlev bozukluğunun kaynağı doğru tespit edilerek en işlevsel tedavi metodu uygulanmaktadır.

Erojen bölge

Erotik duyum uyandıran vücut bölgelerine verilen ad.
Ekstrofî

Bir iç organ boşluğunun, duvarındaki anormal bir açıklık nedeniyle, dışa doğru ters dönmesiyle belirlenen doğumsal oluşum bozukluğu; daha çok idrar kesesinde görülür.
Ertrospeksiyon (içe bakış)

Ego (benhk) tarafından iç "yaşantıların" gözlenmesi:
Ense

Boynun arkasını İçeren anatomik bölge;
Ensefalit

Beynin iltihabi lezyonu. iki evresi vardır
Ektopik (dış) gebelik

Fertilize olmuş yumurtanın uterus boşluğu dışında (fallop tüpleri, over, batın boşluğu) bir yerde yerleşerek gebeliğin meydana gelmesidir.
Ensefalit

Beynin iltihabi lezyonu. iki evresi vardır
Esteraz

Bİr asit ile bir alkolün birleşmesiyle oluşan esterlerin hidroliz yoluyla parçalanmasını sağlayan enzim.
Ensefalit

Beynin iltihabi lezyonu. iki evresi vardır
Ensefalomiyelif

Beyin ve omuriliğin eşzamanlı iltihabı.
Ensefalon

Beyin.
Ensefalon (tiimbeyin)

Merkez sinir sisteminin kafatası boşluğunda yer alan bölümü.
El

Bir kemik iskeleti ile kas ve kirişlerden oluşan organ.
Ensefalopati

Beyin hastalıklarını, Özellikle de ensefalondaki yaygın hastalıkları belirten genel terim.
Eşeysiz üreme

Bir canlının özelleşmiş üreme hücrelerini meydana getirmeden tıpatıp atasına benzer canlıların oluşmasını sağlayan üreme şeklidir.
Eşik

Bir uyaranın yanıt doğurması için gerekli en düşük şiddet.
Eşik sinyali

Bir sinir hücresinde uyarının zarda değişiklik yapması için gereken minimum potansiyel farkı.
Entamoeba Hystolytica

Entamoeba hystolytica adlı parazitin neden olduğu bir hastalıktır. Gelişmekte olan ülkelerde sıklıkla görülür. Su ve besinlerle bulaşır.

Belirtiler

Genellikle, sağlık tedbirlerinin yeterli olmadığı memleketlerde yaygındır. Hastalığı taşıyan bir insanın ya da bir böceğin dışkısıyla kirlenmiş suyla yıkanan sebzelerin yenmesi yoluyla bulaşır. Amipler çok kere vücuda sert, koruyucu bir kistle kaplı olarak alınırlar. Bu kistler bağırsaklarda eriyince amipler açığa çıkarlar.

Belirtiler parazit alındıktan sonra 1–4 hafta içinde ortaya çıkar.

-Sık dışkılama (günde 10-15 defa)
-Karın alt kadranda ağrı
-Dışkıda sümüksü salgı
-Dışkıda kan
-Bazen ateş
-Sulu dışkı
-Lökosit artabilir.

Tanı

Amebiazisin tanısı, dışkı örneklerinde kistlerin ve trofozoitlerin görülmesiyle konabilir. Tanı için ayrıca serolojik testlerle de yapılabilmektedir.

Tedavi

Dokrotunuzun vereceği ilaçları düzenli kullanımı ile tam şifa sağlanır.

Öneriler

Su güvenliğinin olmadığı yörelerde suyun kaynatılarak içilmesi, şişe suyu tüketilmesi ya da gazlı içecekler alınması önleyici olması bakımından gereklidir. Bulaşma bardak vs ile de olabileceğinden bu ürünlerin kendi ambalajında tüketilmesi yararlı olacaktır. Kişisel sağlık bilgisi kurallarına uyulması ve besinler için de aynı özenin gösterilmesi şarttır.

Enteroanastomoz

Bir bağırsak bölümünü sindirim kanalının bir başka bölümü ya da salgıbezleri ile birleştiren cerrahi girişimlerin genel adı.
Elektroansefalografi

Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektrobisturi

Yalıtılmış bir sap üzerine takılmış elektrottan oluşan alet; yüksek frekanslı elektrik akımı aracılığıyla dokuların kesilmesini ve kılcal damarların yakılarak dokularda kesiye bağlı kanamanın durdurulmasını sağlar.
Enterohepatik dolaşım

Bağırsaktaki bakterilerin safradaki pigmentler üzerindeki etkisiyle oluşan biIİnojenlerin kısmen bağırsak mu-kozasınca yeniden emildiği ve toplardamar dolaşımı ile karaciğere ulaştığı fizyolojik mekanizma.
Etmoit kemik (kalburcu kemik)

Kafanın ortada, tek ve simetrik kemiği.
Evaküasyon (boşaltım)

Dışkının anüs aracılığıyla dışan atılması.
Enterostomi

Bazı hastalıklarda sindirim sisteminde yapay bir çıkış yeri açmak amacıyla bağırsakla karın duvarının ağızlaş-tınlması.
Enterotoksin

Bazı Staphylococcus aureus soylarının çıkardığı toksin.
Entolerans

Biyolojideki geniş anlamıyla, bireyin, başkalarında normal kabul gören dış etkenlere karşı gösterdiği tüm tepkileri tanımlamakta kullanılan terim.
Fleksör kaslar (bükücü kaslar)

Bir eklemi oluşturan kemikler arasındaki açıyı daraltan kaslar.
Faj

bakteriyofaj
Fıtık korsesi (fıtık bağı)

Kann bölgesindeki fıtıkları tespit etmek İçin kullanılan, bir kemer ve yastıkçıklardan oluşan aygıt.
Flora

Belirli bir coğrafi alanda bulunan bitki türlerinin tümü.
Fibril

Telcik. (miyofibril=kas telciği; nörofibril=sinir telciği)
Floralozone

Birçok sentetik koku bileşeninden biri.
Fibrilasyon

Kalp kasının tireşimler şeklinde ya da kontrolsüz kasılmaları, kalp atımının düzensiz olmasına yol açar.
Falks serebri

Beynin sağ ve sol yarı kürelerini birbirinden ayıran, orağa benzediği için bu isim verilen kalın zar.
Fibrin

Kanın pıhtılaşmasına yarayan albumin cinsinden bir madde.
Falks serebri (beyin orağı)

Beyinde sertzarın (dura mater) iki beyin yanküresİ arasına giren dikey, orağa benzer uzantısı.
Fibrinemi

Kanda fibrin bulunması.
Flüor zehirlenmesi

Bazı sanayi alanlannda flüor buhan ve gazlarının solunması ya da çözünebilir flüor bileşiklerinin (kirli içme suyu, besinler, böcek ve fare zehiri) ağız yoluyla alınması sonucu ortaya çıkan zehirlenme.
Fibrinojen

Pıhtılaşma etkenlerinin etkisi altında fibrine dönüşerek, pıhtılaşma sürecinde temel bir rol oynayan ve karaciğerde bireşimlenen protein. Bu dönüşümü sağlayan son etken trombindir.
Fallop boruları (salpenks)

Dölyatağı tepesinin İki yanında simetrik olarak yerleş- "mis ve dölyatağı iç boşluğunun, periton (kann zan) içi boşlukla ilişkisini sağlayan boru biçimindeki yapılar.
Fibrinojenopeni

Kanda fibrinojen düzeyinin normalin altında bulunması.
Fibrinoliz

Plazmin ya da fibrinolizin adlı protein eritici (proteoli-tik) bir enzimin etkisiyle fibrinin(*) çözünmesi süreci.
Fibrinolizin (plazmin)

Fibrini parçalayarak etki gösteren protein eritici (prote-olitik) enzim.
Fobi

Belirli bir nedene dayanmayan aşırı korku
Fibrinüri

İdrarda fidrin çıkması.
Fibroadenom

Fibröz (lifsi) bağdoku ve salgıbezi dokusundan gelişen iyi huylu tümör.
Folik asit

B-vitamin kompleksinin parçasıdır. Ağız yoluyla alındığında iyi bir antioksidan olarak kabul edilir. Bu yararı henüz cilt üzerinde kanıtlanmamıştır.
Fibroblast

Bağdoku temel maddesinin bireşimini sağlayan bağdoku hücresi.
Fibroelastoz

Vücudun belli bir bölgesinde esnek liflerinin artması ve yoğunlaşması biçimindeki hastalık süreci.
Folikül stimulan hormon (fsh)

Bu hormon hipofizden üretilir ve salınır. Yumurtlama için ovaryumu uyararak follikül olgunlaşmasını sağlar.
Fannakopi

Belirli bir dönem ve belirli bir bölgede kullanılması kabul edilen tüm ilaçların listesi.
Fibroid

Selim bir bağ ve kas dokusu tümörü olan fibromun diğer adı; genellikle rahimde oluşur.
Fibrokistik Hastalık

Fibrom

İyi huylu bağ dokusu uru.
Fantezi

Bir tür düşünce etkinliği.
Fibromatoz

Herhangi bir yaşta ve vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabilen çok sayıda bağdoku oluşumunun genel adı.
Fantom kol - bacak

Kol ya da bacaklarının tümünü ya da bir bölümünü kaybedenlerde görülen bir olgu.
Fibromiyalji

Kasları ve ligamentleri etkileyen, fakat eklemlere hasar vermeyen hastalık. Sık rastlanır ve şiddetli olabilir. Fibro-mi-yaljide fibröz dokular (fibro-) ve kaslarda (-mi) ağrı (-alji) ve hassasiyet söz konusudur. Halsizlik sıklıkla fibromiyaljinin en şiddetli bulgusudur.
Fibromiyom

Kadın üreme sistemine özgü sık görülen iyi huylu tümör; 35 yaşın üzerindeki kadınların yaklaşın yüzde 40'ında rastlanır.
Fibrosarkom

Kollajen lifleri üreten bağdoku hücrelerinin (fibroblastlann) çoğalmasıyla ortaya çıkan kötü huylu tümör.
Fibro-sarkom

Bağ dokusunun kötü huylu tümörü.
Fibroskleroz

Fibroz(*) nedeniyle bir organ ve dokunun sertliğinin artması.
Fibrotoraks

Akciğer zarlannın iç ve dış yapraklan arasında yaygın ve güçlü bağdoku y apışıktı klan.
Fontanel

Bebeğin başının üzerindeki hünüz kemikleşmemiş yumuşak bölge; bıngıldak.
Fibroz

Lif dokusu
Fibrozit

fibromiyalji.
Fosfataz

Bir molekülden su kullanraka fosfat grubunu ayıran enzim.
Fibröz

Lif dokusu
Farnesol

Bitkilerden elde edilen ve kozmetikte öncelikli olarak kokularda kullanılan bir öz. Hayvanlar üzerinde yapılan bazı araştırmaların sonucunda antibakteriyal özellikleri saptanmıştır
Fibula

Bacaktaki iki kemikten dış kısımda olanıdır. Üstte Tibia ile eklem yapar diz eklemi yapısına girmez, altta ise ayak bileği eklemine iştirak eder.
Fosfodiester bağı

DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ.
Fibula (kamış kemiği)

Kaval kemiğinin (tibia) yanında yer alan ve onunla birlikte diz iskeletini oluşturan uzun kemik.
Fasciolopsis buski

Yassısolucanlann Trematoda sınıfından bir tür asalak; insanda bağırsağa yerleşerek fasyolopsiyaz da denen bağırsak kelebek hastalığına yol açar.
Filarya

Balıklar dışındaki bütün omurgalılarda asalak yaşayan Nemaîoda (ipliksolucanlar) sınıfının
Filebit

Toplardamar duvarının iltihaplaşması
Fauna

Belirli bir coğrafi alanda bulunan hayvan türlerinin tümü.
Fotofobi

ışığı tolere edememe durumu. açık renk gözlü kişilerde sık görülür
Fimbria

Püskül biçimindeki anatomik oluşum.
Febril

Ateşli, hummalı.
Fekalit

Barsakta bir kısım dışkının sertleşmesi sonucu oluşan dışkı taşı.
Fototerapi

Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz.
Fitığra boğulması

Fıtığın en tehlikeli konıplikasyonu.
Fitobezoar

Midede ya da daha ender olarak bağırsakta bitkisel liflerin çevresinde oluşan ve kalsiyum tuzlarının çökmesiyle sertleşen kütle.
Freiberg hastalığı

Ayağın avasküler nekrozdan (kemiğin damar yetersizliği sonucu ölümü) ileri gelen ağrılı bir hastalığı. Çoğunlukla genç kızlarda gözlenir ve ağrı metatars başında lokalizedir.
Fitoterapi

Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi.
Freiberg infarktüsü

Ayağın avasküler nekrozdan (kemiğin damar yetersizliği sonucu ölümü) ileri gelen ağrılı bir hastalığı. Çoğunlukla genç kızlarda gözlenir ve ağrı metatars başında lokalizedir
Frenulum

Bir organı başka bir yapıya bağlayarak hareketini sınırlayan mukoza şeridinin anatomik adı.
Fenobarbital dozajı

Fenobarbitalle tedavi edilen hastaların kanında, bu ilacın ulaştığı düzeyin belirlenmesi; tedavi dozunun düzenlenmesinde önem taşır. Normal değerleri 5-30 mg/It'dir.
Fizyolojik

Bir canlının ya da organın normal işlediğini belirten terim.
Frottage

Bir erkeğin, eşinin vücuduna karşın kendi vücudunu ovması.
Flaskite

Bir organın tümünün ya da bir bölümünün gerginliğinin azaldığını belirten terim.
Fermantasyon

Bazı mikroorganizmaların ürettiği enzimlerin etkisiyle organik maddelerin uğradığı değişiklik.
Ferment

Bazı organların salgılarında bulunup kimyasal değişikliklere etki eden maddeler.
Flavoprotein

Bir protit molekülü ve bir riboflavin ya da B12 vitaminine bağlı bir nükleotitten oluşan proteinlere verilen ad.
Flebit

Toplardamar duvarının iltihabı.
Fta/abs testi

Frengi etkeni treponemaya karşı antikorlan ortaya koymak için uygulanan serolojik test.
Flebografi

Toplardamarların kontrast bir maddenin yardımıyla görüntülenmesini sağlayan radyografi yöntemi.
Fleboklizi

Tedavi amacıyla toplardamar içine çeşitli çözeltilerin verilmesi.
Flebolit

Bir toplardamarın içinde oluşan sert çökelti.
Fungus

Bitki kökenli klorafiliz organizma, mantar, bazı mantarlar tahrişe ve hastalığı neden olabilirler.
Fleboskleroz

Bağdoku artışı ya da trombuslann bağdokuya dönüşmesi nedeniyle toplardamar duvarının sertleşmesi.
Flebotomi

Toplardamara girilerek kan alınması.
Flebotromboz

iltihap dışı nedenlerle toplardamarların içinde kan pıhtısı (trombus) oluşmasıyla ortaya çıkan bozukluk.
Flegma (balgam)

Hippokrates'e göre vücuttaki dört temel sıvıdan biri; ötekileri san safra, kara safra ve kandır.
Gerantofiliya

Bir erkeğin, yaşlı bir kadınla cinsel ilişkiye girmeyi tercih etmesi.
Gereksinim

Bireyde amaca yönelik bir davranışı harekete geçirerek bir gerekliliği doyurmayı sağlayan itici güç ya da dürtü.
Gestoz (gebelik tokseraisi)

Gebelik sırasında ortaya çıkan ve gebeliğe bağlı olarak gelişen patolojik belirtileri genel olarak tanımlayan terim.
Gonoreaksiyon

Belsoğukluğu (gonokok) enfeksiyonu tanısında kullanılan serolojîk inceleme.
Gamaglobülin

Enfeksiyonlarla savaşmaya yardımcı oan, kanda bulunan bir protein.
Gowper bezi

Cinsel coşku veya orgazm öncesi, erkeklerde, saydam alkalin bir sıvı salgılayan bez.
Göbek

Karnın ön duvarında yer alan bir oluşum
Göbek kordonu

DölütÜn gövdesini eteneye bağlayan bölüm.
Göğüs boşluğu (toraks)

Vücudun boyun ile karın arasında yer alan bölümü
Gammaglobülin yokluğu

agammaglobülinemi
Gh

büyüme hormonu.
Gammaglobülinler

Plazmanın proteinlerinden olan globülinlerin antikorları oluşturan grubu.
Ghrf

Büyüme hormonunu (GH) serbestleştiren etken.
Görme

Belirli bir dalgaboyundaki elektromagnetik ışınların (görülebilir ışınlar) verdiği uyarıların algılanmasını sağlayan duyu işlemi.
Görme alanı

Belirli bir noktaya bakan bir gözün algıladığı alanın tümü.
Gargara

Bir sıvıyı ağız boşluğu mukozası, özellikle de ağzın arkasındaki (yutak bölgesinde) mukoza ile temas haline getirebilmek için yapılan uygulama.
Gia (geçici iskemik atak)

Beyin düzeyinde kan akımının geçici olarak bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkan nöbetleri belirten terim.
Gibbus (pott hörgücü)

Omurga kemiğinin dar açılı bükülmesi.
Gingko biloba

 Yelpaze biçiminde yaprakları olan bu süs ağacı, kozmetik kullanımda antioksidan, iltihap giderici ve kızarıklık önleyici özellikleriyle öne çıkar.
Göz Bozuklukları

Göz kameraya benzeyen optik bir sistemdir. Dışarıdan gelen ışık ve görüntüler kornea (gözün en dış saydam tabakası) ve lens tabakasında kırılarak retina üzerindeki görme noktasına ulaşırlar.

Normal bir gözde dışarıdan gelen ışınlar kornea ve lenste kırılarak görme merkezine düşerek net görüntü oluştururlar. bazı durumlarda ise kornea, lens ve gözün yapısına bağlı olarak, görüntüler retina üzerinde net olarak oluşmayabilir.

Miyopi :

Dışarıdan gelen ışınların görme noktasına ulaşmadan odaklaşması sonucu gelişir. Gözün ön-arka ekseninin uzun olmasına bağlı olarak veya kornea ve lensin kırıcılığının değiştiği durumlarda ortaya çıkar. Miyop gözlerde uyum gücü çok az olduğu için kişi uzağı görebilmek için gözlük kullanmak durumundadır.

Astigmatizma :

Korneanın kırma gücünün biribirine dik iki eksende farklı oması sonucunda görüntünün farklı düzlemlerde kırılmasıyla meydana gelir. Kornea ve lensin yapısına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Astigmatizma, her mesafede yansıma ve bulanık görmeye neden olur.Astigmatik görme, sirklerdeki yamuk aynalarda oluşan görüntüye benzetilebilir.

Hipermetropi :

Dışarıdan gelen ışınların görme noktasının arkasında odaklanması sonucunda gelişir. Gözün ön-arka ekseninin kısa olmasına bağlı olarak veya kornea ve lensin kırıcılığının değiştiği durumlarda ortaya çıkar. Hipermetrop gözlerde uyum gücü yüksektir. Düşük dereceli hipermetrop kişiler uyum yaparak normal görebilirler, fakat göz çabuk yorulur. Yüksek hipermetropide ise hem uzak, hem de yakın görme bozuktur.

PRESBİYOPİ :

Yaşın ilerlemesine bağlı olarak lens tabakasının esnekliğini yitirmesi ve bunun sonucunda yakın görmenin bozulmasıdır. 35-40 yaşlarında başlar ve 60 yaşına dek sürekli ilerler.

KERATOKONÜS :

Kornea yüzeyinde bir bölümün incelerek öne doğru çıkmasıdır. Bu kişiler gözlükle net göremezler. Hastalığın derecesine göre özel olarak üretilen kontakt lensler kullanabilirler. Çok ileri derecelerde ise keratoplasti adı verilen kornea nakli ameliyatı gerekebilir.

UNUTMAYIN !

Miyopi, hipermetropi, astigmatizma ve presbiyopi gözün genel kırma kusurlarıdır. Bu kırma kusurları gözde tek tek meydana gelebileceği gibi, birden fazla kırma kusuru birarada görülebilir. Kırma kusuru bir gözde veya her ikisinde birden olabilir. Bunların dışında korneanın bozukluklarına bağlı özel kırma kusurları meydana gelebilir. Bir gözde, kırma kusuru ile birlikte korneada, görme tabakasında veya görme sinirinde bozukluklar olabilir.
Bu nedenle, kırma kusuru olan kişiler her yıl düzenli göz ve göz dibi muayenesinden geçmelidirler.

Çocuklarda gözde herhangi bir kayma ve görme bozukluğu şüphesi varsa en kısa sürede göz kontrolü yapılmalıdır. Herhangi bir problem olmasa da 4 yaş civarındaki çocukların göz muayenelerinin yapılması gereklidir.

Kırma kusurları olan kişilerin net görebilmeleri için çeşitli alternatifler vardır.

Gözlük kullanabilirler, Kontakt lens kullanabilirler, Excimer laser tedavisiyle kırma kusurlarının tümünden veya bir kısmından tamamıyla kurtulabilirler

Giordano belirtisi

El kenarıyla, bel bölgesine vurulduğunda ortaya çıkan ağn.
Göz iltihabı

Halk arasında göz nezlesi veya pembe göz denir. Göz yuvarlağının üstünü örten ince zarın iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. Tıp dilinde konjonktivit denir. Çoğunlukla ilk bahar aylarında görülür.Gözde sulanma; kanlanma, batma hissi veya ağrı vardır. Hasta ışığa bakmakta güçlük çeker.
Göz İltihabı

Halk arasında göz nezlesi veya pembe göz denir. Göz yuvarlağının üstünü örten ince zarın iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. Tıp dilinde konjonktivit denir. Çoğunlukla ilk bahar aylarında görülür. Gözde sulanma; kanlanma, batma hissi veya ağrı vardır. Hasta ışığa bakmakta güçlük çeker.

Glikokortikoit hormonlar

Böbreküstü bezinde yapılan steroit hormonların üç grubundan biridir.
Glikorakia

Beyin-omurilik sıvısının glikoz miktarı.
Gözbebeği

irisin ortasında yer alan, çapı 2,5-4 mm arasında değişen yuvarlak açıklık.
Gözbebekleri iltihabı

Gözün bir kazayla yaralanması veya romatizmalı hastalarda üşütme sonucu ortaya çıkar. Bazen; şeker hastalığı, burun hastalıkları, ve frengili hastalarda da görülür.Tıp dilinde iritis denilen bu hastalık vakit kaybedilmeden tedavi edilmesi gerekir.Hasta, ışığa fazla bakamaz. Gözlerinde veya gözlerinin üst kısmına gelen bölgede şiddetli ağrılar vardır. Gözlerde; sulanma ve kızarıklık da görülür. Göze dikkatle bakıldığında; renkli kısmın etrafındaki rengin de koyulaştığı görülür.
Gözbebekleri iltihabı

Gözün bir kazayla yaralanması veya romatizmalı hastalarda üşütme sonucu ortaya çıkar. Bazen; şeker hastalığı, burun hastalıkları, ve frengili hastalarda da görülür.

Tıp dilinde iritis denilen bu hastalık vakit kaybedilmeden tedavi edilmesi gerekir.
Hasta, ışığa fazla bakamaz. Gözlerinde veya gözlerinin üst kısmına gelen bölgede şiddetli ağrılar vardır.

Gözlerde; sulanma ve kızarıklık da görülür. Göze dikkatle bakıldığında; renkli kısmın etrafındaki rengin de koyulaştığı görülür

Gözi iltihabı

Göz kapağı kenarlarının iltihaplanıp, kızarma, kabuklanma ve ağrı yapmasıyla ortaya çıkar. Tıp dilinde blefarit denir

Gliyadin

Bitkisel kökenli bir tür protein.
Gliyoblastom

Kötü huylu bir merkez sinir sistemi tümörü.
Gözkapağı iltihabı

Göz kapağı kenarlarının iltihaplanıp, kızarma, kabuklanma ve ağrı yapmasıyla ortaya çıkar. Tıp dilinde blefarit denir.
Gliyoz

Beyinin destek dokusunu oluşturan, sinir hücreleri arasındaki ara dokuda hücrelerin göreli olarak bölgesel ya da yaygın biçimde çoğalması.
Globin

Hemoglobinin yapısında bulunan protein molekülü. Bak. hemoglobin.
Globus belirtisi

Aralıklı ya da sürekü olarak boğazda bir baskı hissi.
Globül değeri

Alyuvarın hemoglobin içeriğini gösteren endeks.
Globülin

Antikorların yapıldığı, kanda bulunan bir protein grubu.
Gbroz histiyositom

dermatofibrom
Glomerulus

Böbrekteki nefronların bowman kapsülü içinde bulunan kılcal kan damarları ağı.
Gebeliğe Hazırlık

İyi bir gebelik dönemi geçirmek için iyi bir plan yapmak gerekir. Gebe kalma planınızı hayata geçirirken size düşen bazı görevler var. Aşağıdaki yazıda gebe kalmayı planladığınız andan itibaren dikkat etmeniz gereken noktalar özetlendi:

PREKONSEPSİYONEL VİZİT (gebelik öncesi muayene) KAVRAMI:

İlk yapmanız gereken, gebe kalmadan önce bir doktor kontrolünden geçmektir: bu kontrolün amacı gebelikte, doğumda ya da doğum sonrasında normaldışı durumların ortaya çıkma riskini artıracak "risk faktörlerinin" belirlenmesi ve gebe kalmadan önce tedavi gerektirenlerin tedavi edilmesi (kansızlık, enfeksiyon gibi), gebelik takibini değiştirebilecek özelliklerin belirlenerek gebelikte takip planının çizilmesidir (daha önceden düşük yapmış olmak, dış gebelik geçirmiş olmak, daha önceden ölüdoğum-erken doğum yapmış olmak gibi). 

Sürekli olarak kullanmak durumunda olduğunuz ilaçların gebeliğe göre tekrar düzenlenmesi de bu kontrolde ele alınacaktır.

YAŞAM TARZININ TEKRAR GÖZDEN GEÇİRİLMESİ VE GEREKLİ DÜZENLEMELERİN YAPILMASI:

Gebe kalmayı planladığınız andan itibaren sigarayı bırakmalı, sigara içilen ortamlardan uzak kalmalısınız.
Alkol kullanımını tümüyle bırakmalı ve eğer kullanıyorsanız uyuşturucu, sakinleştirici, uyarıcı ilaçlardan vazgeçmelisiniz. 

Akne (sivilce) ilaçlarının bazıları (izotretinoin içerikli olanlar) erken gebelik döneminde kullanıldığında gelişmekte olan bebek için ileri derecede sakıncalı olabilir.

Ağrı kesici olarak mümkün olduğunca parasetamol içerikli ilaçları kullanmalısınız.

Düzenli beslenmeye hemen şimdi başlamalısınız.

Başka nedenlerle doktor kontrolüne gittiğiniz her durumda doktorunuzu gebe olabileceğiniz konusunda uyarmalısınız.

Evinizde kedi besliyorsanız ve toksoplazma tetkikleriniz bu hastalığı geçirmediğinizi gösteriyorsa kedinin bakımı esnasında kedinin dışkısıyla temas etmemeye özen göstermelisiniz. Yine ek bir önlem olarak toksoplazmadan korunmak için çiğ et tüketiminden vazgeçmelisiniz.
Toksoplazma enfeksiyonunun gebelik üzerindeki etkileri hakkında ayrıntılı bilgi almak için tıklayın

Sauna, tüplü dalma, bedeni aşırı zorlayıcı sporlar gebe kalmayı planlayanlar için uygun aktiviteler değildir.

İŞ YAŞAMI ŞARTLARININ GÖZDEN GEÇİRİLMESİ

İşyerinde ya da evde bilgisayar kullanan anne adaylarının bebeklerinde normaldışı bir durum ortaya çıkma riskinde bir artma saptanmış değildir. Dahası, bilgisayarlar iyonize edici özellikleri olan herhangi bir radyasyon yaymazlar. Yine de ekstra bir önlem olarak kendi bilgisayarınıza ve odanızdaki bilgisayarlara ekran filtresi taktırarak bilgisayarla çalışmaya devam edebilirsiniz.

Kimyasal maddelerin üretildiği ve/veya açığa çıktığı iş kollarında çalışanlar (boya sanayi gibi) muhtemel riskler için kurum doktorlarına başvurmalı ve gerekirse çalıştıkları bölümü geçici olarak değiştirmelidirler.

İşyerinde radyasyona maruz kalanlar (radyoloji veya radyoterapi kliniklerinde çalışanlar, günboyu güvenlik kontrolü için "x-ray cihazı" adı verilen dedektörlerin yakınında çalışan güvenlik görevlileri gibi) gebeliği planladıkları andan itibaren durumu bağlı bulundukları yetkili kişiye iletmeli ve kurum doktorunun önerisine göre radyasyon yayan ortamdan uzak durmalıdırlar.

 

Gram boyaması

Baz özellikte bir boya maddesiyle boyama yöntemi
Gebelik (hamilelik)

Dişide yumurtanın döllenmesiyle başlayıp dölütün doğmasıyla sonuçlanan süreç.
Glomerül filtrasyonu

Böbrek glomerüllerinden Bowman boşluğuna su ve çeşitli maddelerin süzülme işlemi.
Gebelik Süreci

Glomerülonefroz

Böbrek glomerüllerindeki kılcal damarlarda çeşitli maddelerin birikmesine bağlı bir yıkıma yol açan hastalıkları belirtmek için günümüzde seyrek olarak kullanılan terim.
Grand mal

Bilinç kaybının eşlik ettiği genel konvülsiyon.
Gebelik toksemisi

gestoz
Glomerüloskleroz

Böbrek glomerüllerini etkileyen patolojik süreç.
Gebelikte Beslenme

Gebelik döneminizde dengeli bir beslenme alışkanlığı edindiğinizde, sıvıyı bol miktarda aldığınızda, doktorunuzun verdiği demir içerikli preparatları düzenli olarak aldığınızda, normal sınırlar içinde kilo almak, sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek, sağlıklı bir bebek doğurmak ve doğum sonrası formunuzu korumak için beslenmeyle ilgili size düşenleri tümüyle yerine getiriyorsunuz demektir.

Gebelikte beslenme, anne adaylarının üzerinde önemle durmaları gereken bir konudur. Sağlıklı ve kaliteli bir gebelik dönemi geçirmek, gebeliğe özgü belirtileri yaşamamak ya da daha az yaşamak, bebeğinizin potansiyeli olan kiloya ulaşmasını ve dünyaya yeterli besin depolarını oluşturmuş olarak gelmesini sağlamak, rahat bir lohusalık dönemi geçirmek, lohusalıkta bebeğinize vereceğiniz sütünüzün kaliteli olmasını sağlamak için gebelik öncesinden gelen beslenme alışkanlıklarınızı gebelikte tekrar gözden geçirmeniz önemlidir.

İlk bilmeniz gereken, bu yazıyı okuduğunuzda gebeliğinizin hangi döneminde bulunursanız bulunun geç kalmadığınızdır. Şu andan itibaren beslenme konusunda atacağınız her olumlu adım mutlaka hem size hem de bebeğinize yararlı olacaktır. Son aylarınızda olsanız bile beslenme konusunda yapacağınız iyileştirmeler en azından doğacak bebeğinizin doğum sonrası ilk altı aylık dönemde ihtiyacı olan demir ve vitamin depolarını oluşturmasını sağlar.

Gebelik dönemi; günlük kalori, alınması gerekli sıvı, protein, vitamin, mineraller, temel ve eser elementlerin ihtiyacının arttığı bir dönemdir. Bu artmış olan ihtiyacı karşılamak için vücudunuz size çoğu durumda yol gösterecek ve açlık-tokluk merkezlerinin gebeliğe uyum sağlamak amacıyla değişen işlevleri sayesinde bu ihtiyaçlarınızı karşılamış olacaksınız.

Gebelikte önerdiğimiz beslenme şekli, tüm temel besin maddelerinden herbirinin yeterince ve düzenli olarak alınması şeklindedir. Temel besin madddelerinin şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar hariç her birinden hergün belli miktarlarda mutlaka alınmalıdır. Şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar (yağların temel besin maddeleri içinde önemleri büyüktür, burada kastedilen aşırı "yağlı" yiyeceklerdir) ise besleyici özellikleri düşük ve kalorileri yüksek olan gıdalardır ve size ve bebeğinize yararları yoktur.  

Vitaminler

Gebelikte bazı özel durumlar hariç düzenli vitamin kullanımı gereksizdir. Gebelik dönemi boyunca ihtiyaç duyduğunuz vitaminlerin tümü düzenli beslenme yoluyla alınabilir ve doğru olanı da budur. Şu ana kadar varlığı saptanmış vitaminler dışında vücudun kullandığı çok sayıda vitamin vardır ve bunlar keşfedilmeyi beklemektedir. Düzensiz beslenip vitamin ilaçlarına güvendiğinizde gerekli olan ihtiyacınızın tümüyle karşılanmadığından emin olabilirsiniz. Ancak erken gebelik dönemindeki şiddetli bulantı ve kusmalarda ve ileri derecede beslenme yetersizliği gösteren anne adaylarında ise düzenli beslenmeye ek olarak vitamin tedavisi elbette vermekteyiz.

DEMİR!

Kan yapımında önemli yeri olan demir için ise farklı şeyler söylenebilir: Ne kadar demir içeriği yüksek besinlerle beslenirseniz beslenin, gebelikte ihtiyaç duyduğunuz demiri alabilmek için belli bir gebelik haftasından sonra (genellikle gebeliğin ikinci yarısından itibaren) düzenli olarak demir içeren ilaçlar kullanmalısınız.  

Alacağınız demirin bebeğinizin demir depolarının oluşmasındaki önemini unutmayın.

Tüm bu demir ihtiyacının besinlerden karşılanabilmesi için alınması gerekli besin miktarı normalden fazla kalori içerir ve bu yüzden uygun bir beslenme biçimi değildir.

İkiz ve çoğul gebelik taşıyan, kansızlık bulguları gösteren, ya da gebeliğin sonlarına gelmiş olmasına rağmen demir ilaçları kullanmamış anne adaylarında daha yüksek dozlarda demir tedavisi gerekebilir.

Gebelikte günlük öğün sayınızı en az beş olacak şekilde tekrar ayarlayın.

Burada amaç midenin aşırı dolmasını ve size rahatsızlık vermesini engellemektir. Toplam alacağınız gıdayı üç öğün yerine beş ya da daha fazla öğünde yemek, erken gebelikte bulantı şikayetlerinizi engellemede, gebeliğin geç dönemlerinde de mide yanması ve şişkinlik şikayetlerinizi önlemede yardımcı olacaktır.

Su her ne kadar öyle gözükmese de aslında temel bir besin maddesidir.

Suyu ve sıvı içeren gıdaları gebelik öncesi döneme göre daha fazla miktarlarda almanız kabızlık yaşamanızı engellemeye yardımcı olacak ve özellikle yaz aylarında halsizlik şikayetlerinizin azalmasını sağlayacaktır. İdrar renginizin açık sarıdan daha koyu sarı bir renkte olması (idrar yolu enfeksiyonunuz yoksa) sıvı alımınızın yetersiz olduğunun habercisidir. Günlük aldığınız sıvıları yemekler arasında almanız, midenizin aşırı dolmasını engellemeye önemli katkılarda bulunur.

Kahve ve çaylar:

Kahve içme alışkanlıklarınızı tekrar gözden geçirmelisiniz. Günde bir fincan ya da maksimum iki fincan kahvenin olumsuz bir etkisi olmamasına karşın daha fazla miktarlarda vücuda giren kafein, dolaşım sisteminizin olumsuz etkilenmesine ve uykusuz kalmanıza neden olabilir. Dahası, yüksek miktarlarda kafeinin (günde 10 fincan ya da daha fazla) düşük, erken doğum ya da bebekte gelişme geriliği yaptığına dair bazı çalışmalar bulunmaktadır. Kafein içeren diğer sıvılar (kolalar, çeşitli çaylar) için de aynı öneriler geçerlidir.

 Çay konusunda ise kahve konusunda söylenenlerden biraz daha fazla şeyler söylemek gerekir. Çay, kafein dışında teofilin denen bir madde ve niteliği tam olarak belirlenmemiş bazı maddeler içerir. Aşırı miktarlarda (günde 10 fincandan fazla) tüketildiğinde içerdiği kafeinin yaptığı olumsuz etkilere ek olarak, besinlerle alınan demirin emilimini de azalttığı bilinen bir içecektir. Bu yüzden gebelikte çay tüketiminin de günde iki fincan ile kısıtlanması gerektiğine inanmaktayım.

Suni tatlandırıcılar:

Suni tatlandırıcılar içlerinde genellikle aspartam adlı bir madde içerirler. Bu maddenin gebelikte kullanımında bir sakınca bulunmamıştır. Ancak fenilketonüri (doğumsal bir aminoasit metabolizma bozukluğu) tanısı konmuş anne adaylarının bu tatlandırıcıları doktorlarına danışarak kullanmaları gerekir.

Alkol kullanımı:

Alkol diğer bir bölümün konusu olmasına rağmen burada özet olarak değinmek gerekir: Alkol bebek üzerinde gelişimsel kusurlar yaratabilen bir madde olduğundan ve bu kusurları yaratan günlük dozun alt sınırı belirlenemediğinden, gebelikte kullanılmaması gereken bir maddedir.

Gebelikte alkol kullanımı

Sigara kullanımı:

Sigara kullanımı da ayrı bir bölümün konusu olmasına rağmen beslenmeyle yakın ilişkisi yüzünden burada da değinmek gerekir: Sigara verdiği tüm zararların dışında iştahı da kesen maddeler içerir. Sigarayı mümkün olduğunca azaltmak mutlaka olumlu etkiler yaratır, ancak bilinçli bir anne adayının gebelik döneminde sigaradan ve sigara içilen yerlerden tümüyle uzak durması gerekir.

Gebelikte sigara kullanımı

Tuz kullanımı:

Yıllar boyu anne adaylarına hekimler tarafından tuzsuz diyet önerilmiştir. Bunun altında yatan düşünce de preeklampsi gelişiminde vücutta tuz ve su tutulmasının birincil mekanizma olduğu, tuz alımı durdurulduğunda bu normaldışı durumun gelişmeyeceği varsayımıydı. Günümüzde bu uygulama artık kabul görmemektedir. Gebelikte vücutta sıvı tutulması gebeliğin normal seyrinin bir parçasıdır ve bu sürecin kesintiye uğraması sakıncalıdır. Preeklampside ani kilo alımı ve sıvı tutulması tuz alımıyla ilgili değildir. Bu yüzden anne adaylarının yemeklerine yeterince tuz katmalarında bir sakınca yoktur.

Preeklampsi gelişimini engellemek için önceleri anne adaylarına hekimler tarafından diüretik (idrar söktürücü) ilaçlar neredeyse rutin olarak verilmekteydi. Ancak bu ilaçlar da sıvı ve elektrolit dengesini bozduklarından gelişmesi muhtemel problemleri önlemek bir yana, tümüyle normal seyreden bir gebelikte bile sıvı-elektrolit dengesizlikleri oluşmasına neden olabilirler.

Anne adaylarının gebelikte artmış iyot ihtiyacını karşılamak amacıyla iyotlu tuz kullanmaları önerilir.

Sıvılar:

Gebelikte vücudun sıvı miktarı artar ve kan hacmi yaklaşık %50 oranında genişler. Amnios sıvısı da yaklaşık olarak üç saatte bir tümüyle yenilenir. Bu nedenle anne adayının vücudundaki sıvı dengesi çok önemlidir. Anne adaylarının günde en az iki litre sıvı almaları gerekir.

 

Gebelikten koruyucu iğneler

Gebelikten koruyucu iğneler, kadınlık hormonu olan östrojen ve progesteron içeren ilaçlar.
Granülasyon

Birçok anlamı olan bir terim.
Gece körlüğü

Beslenmedeki A vitamini eksikliğinin neden olduğu bir hastalıktır. Hasta; alacakaranlıkta gereği gibi göremez.
Geç boşalma

Psikolojik ya da fizyolojik kökenli sebeple cinsel ilişki sırasında normalden daha geç boşalmak.
Greft

Bİr doku ya da organın cerrahi yöntemlerle bir bölgeden başka bir bölgeye nakledilmesi.
Gluteus bölgesi

Kalçanın arkasında, kaba etlere denk gelen anatomik bölge.
Gen ailesi

Benzer ürünler veren ve birbiriyle yakından ilintili genlerin meydana getirdiği grup.
Gen haritalaması

Bir DNA molekülündeki genlerin göreceli konumlarının belirlenmesi. Bu haritalamada hangi genin bir diğerine göre molekülün neresinde yar aldığı ve aralarında neler bulunduğu belirlenir.
Gutasyon

Bitkilerin yapraklarından damlalar halinde su atılması.
Güdük

Bir organ ya da iskeletin bir bölümünün cerrahi girişimle ya da bir travma nedeniyle vücuttan ayrılması sonucu o organdan geriye kalan bölüm.
Geniz bademciği

adenoit
Genom

Bir organizmanın sahip olduğu genetik şifrelerin tamamı
Genotip

Bir organizmanın gen bileşimi.
Genotip*

Bir organizmanın gen bileşimi.
Hemoroitler

Bazı hemoroit toplardamarlarında ve daha seyrek olarak bir toplardamardaki patolojik genişleme.
Hiperplazi

Bir organ veya dokunun hücre sayınındaki artış nedeniyle büyümesi.
Habitat

Bir organizmanın doğal olarak yaşadığı ve üreyebildiği yer.
Habitus

Bir bitki yada hayvanın genel görünüşü.
Hiperprozeksi

Bir tür dikkat bozukluğu.
Habitüel

İtiyadi, alışkanlığa bağlı.
Hemositoblast

Çoğalma ve farklılaşma süreçleri sonucunda alyuvarları (eritropoez); nötrofil, bazofil ve eozinofil gibi granüllü akyuvarları (granülositopoez); trombositleri (trombosi-topoez) oluşturan kemik iliğinin kök hücresi. Bak. he-matopoez.
Hemositometri

Bir alet yardımıyla kanın biçimli hücrelerinin mikroskopta sayılması.
Hipersensitivite

Bir insanın daha önce karşılaştığı bir antijenle yeniden karşılaşınca ortaya çıkan bağışıklık tepkisi ve buna bağlı doku harabiyeti.
Halber steedler provezarkii cisimciği

trahom ayırıcı tanısında önemlidir. giemsa ile boyanmış konjonktival epitel kazıntılarında ince bazofilik sitoplazma inklüzyon cisimcikleridir. görülmesi trohomu akut konjonktivitten ayırır.
Hipersürrenalizm

Böbreküstü bezi kabuğu hormonlarından birinin ya da birkaçının asm salgılandığı patolojik durum.
Hemotoksin

Başta alyuvarlar olmak üzere kan hücrelerini etkileyerek onlan parçalayan bakteri zehirlerine verilen genel ad.
Halsizlik

Bazı kimseler, aşırı yorgunluktan, çalışamamaktan, baş ağrısından, sırt ağrılarından, hazımsızlıktan veya huzursuzluktan şikayet ederler. Bu duruma tıp dilinde debilite veya asteni denir.
Hepatik sarılık

Bir virüsün neden olduğu karaciğer iltihabıdır. Karaciğer hücreleri şişer ve safra yolları tıkanır. Belirtileri, yavaş yavaş görülür. Hastada ateş, iştahsızlık, ishal ve kusma vardır. En çok görülen sarılık çeşidi budur.
Hipertrofi

Bir dokunun, organın ya da bütün bir sistemin hücre hacmindeki artışa bağlı olarak büyümesi.
Hepatit b

Kan yoluyla bulaşan ve karaciğer rahatsızlıklarına yol açan bir tür virüs.
Hepatit b virüsünün "e" antijeni (hbeag)

Hansen basili

Cüzam hastalığının etkeni Mycobacterium leprae'nin yaygın olarak kullanılan adı.
Hepatit b virüsünün yüzey antijeni (hbsag)

B tipi hepatit geçiren hastaların kanında görülen antijen.
Hapten

Bîr proteine bağlanmadan antikor oluşumuna yol aça-mayan eksik antijen(*).
Haptoglobin

Kan dolaşımında serbest olarak bulunan hemoglobini taşımakla görevli alfa 2-globülin grubundan serum proteini.
Hipobaropati

Basıncın ani ya da yavaş bir biçimde düşmesi sonucu gelişen patolojik tablo.
Hipobuli

İrade bozukluğu.
Hassas Barsak

İrritabl kelimesi; hassas, kolay rahatsız olan anlamına gelir. Sendrom kelimesi de; bir durumla ilişkili belirtilerin bir arada olması anlamına gelir. İrritabl Barsak Sendromunda (İBS)barsak denince genellikle kalın barsaklar kastedilir. İBS karın ağrısı, gaz, dışkılama alışkanlıklarında değişikliklerin oluştuğu, geçmeyen veya aralıklarla tekrar eden (kronik) bir durumdur.

Belirtiler

İBS belirtileri, barsağın faaliyetleriyle ilgili bir bozukluktur. Barsağın kas ve sinirlerinin anormal çalışmasına bağlı olarak ortaya çıkar; barsak yapısıyla ilgili bir hastalık olduğuna dair kanıt bulunamamıştır. Beyin, barsak ve merkezi sinir sistemi arasındaki bir şeyin barsakların irrite (huzursuz)? edilmesine yol açtığı düşünülmektedir. Sıradan olaylara verilen yanıtlar bile hastalık belirtilerini ortaya çıkarabilir. Stres ve üzüntü, hastalığın belirtilerini kötüleştirebilir, hastalığın belirtilerinin kötü olması da stres, üzüntü kaynağı olabilir.

Tanı

Tanı öykü ve klinik bulgularla ve tetkiklerle konur.

Tedavi

İBS ile birlikte ishal şikayeti olan hastalar için yararlı olabilecek tedavi seçenekleri: diyet değişikliği ilaç tedavisi stresin azaltılması davranış tedavisi bazı alternatif tedaviler Bu tedavi seçeneklerinden biri veya birkaçı birlikte denenebilir. İBS karmaşık bir durumdur. Tedavinin amacı tüm yakınmaların ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Hangi kişi için hangi tedavinin uygun olduğuna hekim ve hasta beraberce karar vermelidir. Doktora danışmadan kendi kendinize tedavi yöntemleri denenmemelidir.

Öneriler

Rahatsızlığınızı Artırdığını Düşündüğünüz Yiyeceklerden Uzak Durun
IBS hastalarının kişiden kişiye değişmekle beraber bazı yiyeceklere hassasiyet gösterdiği gözlenmiştir. Bu nedenle rahatsızlığınızı arttırdığını düşündüğünüz yiyecekleri belirleyerek bu yiyeceklerden uzak durmaya çalışmak yarar getirecektir. Eğer henüz böyle bir tespitiniz yoksa rahatsızlığınızın başladığı zamanlarda hangi yiyecekleri tüketmiş olduğunuzu not ederek bir süre sonra, bu yiyecekleri belirleyebilirsiniz. Ancak doktorunuza danışmadan özellikle ana gıdaları kesmek vücudunuzu güçsüz bırakabileceğinden, elde ettiğiniz sonuçları doktorunuzla paylaşmakta fayda vardır.

Sık sık ama az yiyin
Sindirim sisteminizi büyük ana yemekler ile yormak yerine sık sık ama az yemeye gayret gösterebilirsiniz. Böylece 3 ana öğün ile çok yemek yerine, öğünleri bölerek tüm güne yayabilirsiniz. Bu öğünlerden sonuncusu olan akşam yemeği en hafif öğün olmalıdır. Ayrıca yemeği uyku saatinden birkaç saat önce yemek rahatlatıcı bir unsurdur.

Düzenli Yemek Yiyin
Yemek saatlerinin düzenlenmesi ve öğün atlamadan beslenmek barsakların düzenli çalışmasını sağlar. Özellikle kahvaltı, barsaklarınızı çalışmak üzere uyaran önemli bir öğündür. Bu nedenle bir meyva veya küçük bir sandviç ile bu öğünde mutlaka birşeyler yenmesi gerekir.

Bol Su İçin
Su, kabızlığı önlemede oldukça etkilidir. Ayrıca IBS’ li hastaların sık sık yaşadığı ishal de sıvı kaybını artırır. Bu nedenle günde en az 8-10 bardak su içerek sindirime yardımcı olabilirsiniz.

Bitki Çaylarını Tercih Edin
Özellikle papatya, nane ve rezene çayları şişkinlik ve gazı gidermede yardımcıdır. Bu nedenle gerek evde gerekse dışarıda siyah çay yerine bitki çaylarını tercih etmeniz sizi rahatlatacaktır.

Gaz Yapan Yiyecekleri Az Tüketin
Özellikle yoğun gaz şikayeti olan hastaların, baklagilleri, fasulye, bezelye, nohut, vb yiyecekleri daha az tüketmesi bu şikayetin azalmasını sağlayacaktır.

Daha Çok Egzersiz Yapın
Egzersiz yapmanın IBS belirtileri üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Bu nedenle mümkün olduğunca hareketi artırarak , yürüyüş, hafif koşular, yüzme gibi aktivitelere zaman ayırmanız hem belirtileri azaltacak hem de sağlıklı yaşam dengenizi korumanıza yardımcı olacaktır.

Sigarayı Bırakmaya Çalışın
Sigaranın, diğer pek çok zararları ile beraber sindirim sistemi üzerinde de olumsuz etkileri vardır. Bu nedenle eğer sigara kullanıyorsanız, en azından atak dönemlerinde azaltmak hayatınızı kolaylaştıracaktır.

Alkol alımında limitleri aşmamaya çalışın
Fazla alkol alımı barsakları olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle hafif alkollü içecekleri tercih etmek ve aşırıya kaçmamak gerekir.

Stresten uzak durmaya çalışın
Stres, artık yoğun günlük hayatın bir parçası haline geldiyse de küçük önlemler ile hayatımızdan uzaklaştırmamız gereken bir unsur olduğu tartışılmaz bir gerçek. Özellikle IBS’nin önemli tetikleyicileri arasında bulunan stresten uzak durmak için deneyebileceğiniz birkaç yöntem olabilir:

• Yemeklerinizi sakin ortamlarda, yavaş yavaş yiyin
• Stres ile başa çıkmanızı kolaylaştıracak yöntemler kullanın: Meditasyon, yoga veya en azından sevdiğiniz bir müzik eşliğinde aktivitelerinizi gerçekleştirme gibi...
• Masaj: Mümkünse tüm vücudunuza uygulanacak bir masaj ile rahatlayabilirsiniz. Ancak IBS ile ilgili belirtiler sırasında da karnınızı dairesel hareketler ile ovarak kendi kendinize masaj yapabilirsiniz. Belirtilerin azalması stresinizi de azaltacaktır.

Özellikle Tercih Edebileceğiniz Yiyecekler
• Meyve ve sebzeler (Narenciye hariç)
• Kepekli pirinç, pirinç unu
• Tahıllar
• Su
• Bitkisel çaylar
• Tavuk
• Balık
• Patates, patates unu
• Doğal yoğurt
• Ayçiçeği çekirdeği ve balkabağı çekirdeği, keten tohumu, susam
• Bol su

Kaçınmanız Gereken Yiyecek ve İçecekler
• Peynir
• Süt
• Kafein içeren içecekler ( Çay, kahve, kola)
• Çikolata
• Aşırı şekerli, çok yağlı, aşırı baharatlı ve mayalı yiyecekler
• Kırmızı et
• Kuru meyve
• Alkollü içecekler
• Suni tatlandırıcılı, diyet yiyecek ve içecekler
• Buğday ve elenmemiş buğday unundan yapılmış yiyecekler(beyaz ekmek, beyaz makarna, bisküviler, kurabiyeler, kekler, börekler)

Herbert nodülleri

trahomda görülen foliküler hipertrofi
Herbivor

Otlarla beslenen hayvanlara verilen genel ad.
Hipofiz

Beyin tabanında burun arkasının üst kısmına uyan bölgede hormon salgılayan bir bezdir.
Hipofîz (pitııiter bez)

Sfenoİt (kamamsı) kemiğin tabanında yer alan Türk eyeri adlı (sella turcica) çukura yerleşmiş ve beyne ince bir sapla bağlantı yapan iç salgıbezi.
Herni

Bir organın ya da organın bir bölümünün çevresindeki dokulara doğru çıkıntı yapması, fıtık.
Hipokampus

Beyin yarıkürelerinin yan karıncıklarından çıkarak gene aynı karıncıkların tabanını döşeyen sinirsel yapıya verilen ad.
Hayvan sevisi

bestialite
Heteroseksüellik

Bir kişinin karşı cinse duyduğu cinsel ilgi;
Hbco

karboksihemoglobin
Hbeag

hepatit B virüsünün "e" antijeni
Hbs

Peptit zincirinde glütamik asit yerine valin içermesiyle öbür hemoglobin tiplerinden ayrılan hemoglobin.
Hbsag

hepatit B virüsünün yüzey antijeni
Hbv

İnsanda B tipi hepatite yol açan virüsün kısaltılmış adı.
Hipoplazı

Bir doku ya da bir organın gelişiminin eksik kalması, farklılaşma düzeyine ya da boyutlara ulaşamaması.
Head bölgeleri

İç organlardan kaynaklanan duyusal reflekslerin yansımayla ulaştığı deri bölgeleri.
Heberden nodülleri

Parmakların en uç eklemlerindeki sert şişlikler, tamamen oluştuklarında genelikle ağrısızdırlar - bu nodüller el osteoartritinin tipik belirtisidir.
Hibridizasyon

iki ayn saf ırka ait bireylerin çiftleşmesi; melezleştirme
Hibridizasyon (melezleme)

Birbirini bütünleyen iki DNA zincirinin biraraya gelerek ikili sarmal biçimindeki molekülü oluşturması.
Hibrit

Melez
Hidrofobi (su korkusu)

Sıvılardan ve özellikle sudan aşın ölçüde korkma.
Hiposürrenalizm

Böbreküstü bezlerinin etkinliğinde azalmayla beliren patolojik durum; böbreküstü bezi yetmezliği
Hidroftalmi

buftalmi
Hidrolazlar

Bir kimyasal bileşiğin iki atomu arasındaki bağlan su molekülü yardımıyla çözen enzimler grubu.
Hidroliz

Bir molekülün kovalent bağlarının su ile parçalanarak ayrılan kısımların birine H diğerine OH grubunun eklenmesi.
Hematofobi

Kan görmekten korkma.
Hipotrofî

Bir organ ya da dokuda hücre sayısı ve hacim azalması, ileri düzeyde hipotrofi, yanlış da olsa atrofi terimiyle karşılanmaktadır
Hidrosefali

Beyin kanncıklarındaki beyin-omurilik sıvısının (BOS) basıncının artmasıyla beliren patolojik durum.
Hidroterapi

Bir tür fizyoterapi. Normal yüzme havuzundan daha sıcak olan (genellikle 37-38°C) bir ılık su havuzunda bir uzman tarafından egzersiz yaptırılması.
Hidroüreter

Bir ya da her iki idrar borusunun çapındaki artışla beliren patolojik durum;
Hematosalpenks

Bir ya da her iki Fallop borusunda (salpenks) kan birikmesiyle oluşan patolojik durum.
Higrom

bursit
Hemiatrofi

Bir anatomik yapının yansında küçülmeyle beliren pa- tolojik durum.
Hemilaminektomi

Bİr omurun sol ya da sağ yapraksı çıkıntısının (lamina) cerrahi girişimle çıkanlması.
Hemimeli

Bir ya da her iki kol ve bacağın yansının doğumsal olarak bulunmaması.
Hiperaldosteronizm

Böbreküstü bezleri tarafından aşın aldosteron salgılanması ile beliren patolojik durum.
Hiperaljezi

Bir deri bölgesinde ağrı duyumuna neden olan uyaranlara yanıtın artmasıyla beliren duyu bozukluğu.
Hemoblastoz

Kan hücreleri ve kan yapımına katılan dokularda tümöre benzer biçimde hücre çoğalmasıyla beliren hastalıklar için kullanılan genel terim.
Hiperbaroterapi

Hastanın atmosfer basıncından daha yüksek basınçlı bir odaya (yüksek basınç odası) yerleştirilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi.
Hla-b27

HLA-B27 kalıtımla geçen bir antijendir, normalde beyaz ırktan olan insanlarda %8 civarında rastlanır ve taşıyanların % 20'sinde bir hastalık ile beraberdir. Ankilozan spondilit hastalarının yaklaşık olarak %90'ında HLA-B27 genetik marker'ı pozitiftir.
Hiperbuli

İstek artışı; bilinçli ve gerçek bir istek artışı olmayıp yalnızca görünürde yaşanan bir duygudur.
Homeostasi

Bir organizmanın içinde yaşadığı ortamla madde alış verişi yaparak, kendi iç ortamını belli sınırlar arasında dengede tutması.
Hemoglobınopatı

Alyuvarlarda anormal hemoglobin bulunmasıyla beliren patolojik durum.
Homojen

Bütün birimleri aynı yapıdaki, aynı nitelikte olan
Hemoglobin

Eritrositlerin (alyuvarların) içindeki, dokulara oksijen taşıyan renkli madde. Elektronik kan sayımı cihazlarının çıktılarında HBG"" şeklinde belirtilir"
Homolog kromozom

Biri anneden, diğeri babadan gelen aynı gen çiftine sahip kromozomlar.
Hemoglobin a2 (a2 hemoglobini)

Alyuvarın içerdiği normal bir hemoglobin türü.
Hemoglobin f

Dölüt kanında önemli miktarlarda görülen bu hemoglobin türü doğumdan sonra bütünüyle kaybolur.
Hiperglobüli

poliglobüli
Homoseksüellik (eşcinsellik)

Bireyin cinsel ilgi ve isteğinin, kendisiyle aynı cinsten kişilere yönelmesiyle beliren bir cinsel sapma türü.
Hemoglobinim

idrarda hemoglobin çıkması.
Homozigot

Bir genin eş iki alelini taşıyan birey.
Hormonlar

Belirli hücrelerde üretilerek salgılanan ve kan yoluyla organizmanın Öteki hücrelerine taşınarak bunların üzerinde özgül etkiler gösteren kimyasal maddeler.
Hiperkortikosürrenalizm

Böbreküstü bezlerinin aşın çalışması. Bak. hipersürrenalizm.
Husye torbası şişliği

Husye torbası (erbezi) şişkinliklerinde; nedenin ne olduğunu araştırmak gerekir. Bazı şişliklerde, husye torbasının görünüşü ışık geçirecek kadar şeffaflaşır. Bazıları da ağrılı olur. Husyelerde, şişlik ile birlikte ağrı da hissedilirse, iltihaplanma veya kanama ihtimali vardır.

Dil iltihabı

Tıp dilinde Glossit denilen bu iltihaplanmanın nedeni, çürük dişler, dişeti iltihabı, sigara, çok sıcak veya çok soğuk şeyler yemeyi alışkanlık haline getirmiş olmaktır.İhmal etmemek gerekir. Çünkü dil kanseri veye dil ülseri belirtisi de olabilir. Mutlaka doktora başvurmak gerekir.Yapılacak ilk iş, sigarayı bırakmak, çürük dişleri tedavi ettirmek, ve kötü alışkanlıkları terk etmektir.
Dekolman

Bir organın katmanlarında çeşitli hastalıklar nedeniyle gelişen ayrılma (örneğin ağtabaka, etene ya da epifiz dekolmanı).
Dilatasyon

Bir atardamar ya da göz bebeği gibi bir organ ya da kanalın genişlemesi ya da açılması.
Dekompresyon

Baskı yapan gücün veya baskının kaldırılması.
Dimorfizm

Bir türün iki farklı forma sahip olma durumu.
Dekortikasyon

Bir organı saran seröz kılıfın bâzı patolojik olaylara bağlı olarak büzülerek ya da çevredeki dokulara yapışarak ilgili organın işlevlerini engellemesi durumunda başvurulan cerrahi girişim.
Diphyllobothrium latum

insanda ağır kansızlığa yol açan yassı bağırsak asalağı.
Domain

Bir protein içerisinde bulunan ve kendine ait bir fonksiyona sahip bölüm. Tek bir protein içindeki domain bölümleri, hep birlikte proteinin total fonksiyonunu belirler.
Dominant

Baskın gen.
Dekubutis

Uzun süreli hareketsizlik sonucu sırt ve kalçalarda oluşan yaralar.
Dekübitis

Yatalak olanlarda hareketsizlik sonucu sırtta ve kalçalarda açılan yaralar.
Dekübitüs ülserleri

Uzun süreli basınca maruz kalan deri bölgelerinde, özellikle de kemikli bölümlere yakın bölgelerde (örneğin kuyruksokumu bölgesi, kürek kemiği bölgesi, topuklar) ortaya çıkan yaralar.
Delesyon

Bir tip kromozom mutasyonu sonucunda DNA daki bir bazın yada bazların yok olması hali.
Direkt bilirubin

Karaciğer, retikülo-endotelyal sistemdeki (RES) hücrelerden gelen bilirubini gliküronik asitle birleştirerek suda kolay eriyebilen ve kolay atılan bir bileşiğe dönüştürür.
Doping

Bir sporcunun yanşma verimini artırmaya yönelik maddelerin kullanılması.
Dorsal

Bir organizmanın sırt kısmı
Demans (bunama)

Zihinsel işlevlerde görülen zayıflama.
Doz

Bir ilacın tedavide kullanılan miktarı.
Demir miktarının belirlenmesi

Normal bir kişinin vücudundaki toplam demir miktarı yaklaşık3-5 gr'dir.
Döllenme borusu

Spermlerin yumurtayla birleştiği ve zigotu oluşturduğu tüp.
Dölyatağı ekleri iltihabı

adneksit
Disk problemleri

Lomber (bele ait) disk hastalıkları, yani bel fıtığı. Doku: Belli bir işlevi yerine getirmek üzere özelleşmiş olan daha çok veya daha az uniform (tek tipte) hücre topluluğu.
Deoksiribonukleik asit (dna)

Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül
Deoksiribonukleotid

DNA'nın yapıtaşı olan molekül.
Deoksiribonükleik asit (dna)

Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül
Deoksiriboz

C5H10O4 bileşiminde olan ve DNA'nın yapı birimlerinden biri olan şeker. Genel adı pentoz olan monosakkarit.
Dölyolu sıvısının incelenmesi

Başta Trichomonas vaginalis ve Candida albicans olmak üzere vajinit (dölyatağı İltihabı) etkenini belirlemeyi sağlayan inceleme tekniği.
Dört başlı kas (kuadriseps kası)

Uyluk ön bölgesini bütünüyle kaplayan kas.
Dismnezi

Bellek bozukluğu.
Deri altı (sc=subkutan

Bazı kemoterapi ilaçları özellikle kolda deri altına injekte edilir.
Disostoz

Bazı kemiklerde görülen, kıkırdağın kemiğe dönüşme sürecinin normalden sapmasıyla ortaya çıkan biçim bozukluğu.
Deri iltihabı

Çoğunlukla kullanılan sabun, deterjan, boyalar ve bazı bitkilerin neden olduğu bu hastalığa tıp dilinde Dermatit denir.Tedaviye deride iltihaplanmaya sebep olan şeyi belirleyip, onu terk etmekle başlanır.
Deri iltihabı

Çoğunlukla kullanılan sabun, deterjan, boyalar ve bazı bitkilerin neden olduğu bu hastalığa tıp dilinde Dermatit denir.

Tedaviye deride iltihaplanmaya sebep olan şeyi belirleyip, onu terk etmekle başlanır.

Duyum

Belirli uyaranlara tepki veren duyu organlarının yolladığı sinyallerin beyin düzeyinde bîr araya getirilip işlenmesi, ilgili vücut bölümlerine göre değişik evrelere ayrılan devimsel bir süreç niteliğim taşır.
Derialtı dokusu (subkütan doku)

Deri ile iskelet kasını örten fasyalar arasındaki doku.
Distopi

Bir organın anatomik olarak olağandışı yerleşim göstermesi durumu
Distorsiyon

Bir eklemin kapsül ya da bağ yapısında travmayla ortaya çıkan lezyon.
Dermabrazyon

Deri üzerindeki benler veya yara izlerini ortadan kaldırma amacı ile yapılan kazıma işlemi.
Distrofi

Bir doku ya da organizmanın tümünün yetersiz beslenme ve gelişmesine bağlı olarak ortaya çıkan tüm bozukluklarla bunların sonucunda ortaya çıkan yapı ve işlev bozukluklarını belirten terim.
Dermatofibrom

İyi huylu bir deri tümörü.
Dvt (derin ven trombozu)

Pulmoner embolizme yol açabilen ven duvarındaki trombüs oluşumu. İnflamasyonda eşlik eder.
Elektronarkoz

Beyne 200-250 mA şiddetinde elektrik akımı verilerek ani bilinç kaybı ve kaslarda yaygın sertleşmeye yol açmak yoluyla uygulanan psikiyatrik tedavi yöntemi.
E vitamini (alfa-tokoferol)

Başta tahıl olmak üzere ıspanak, kabak, lahana, marul gibi yeşil sebzelerde bol miktarda bulunur. İnsanda karaciğerin yanı sıra yağlı dokularda, böbrekte, kalpte, kaslarda ve böbreküstü bezi kabuğunda depolanır. Fazla olan bölümü idrar ve dışkıyla atılır. Antioksidan özellik gösterir. E vitamini eksikliği son derece ender görülür ve kansızlık biçiminde ortaya çıkar
Entübasyon

Cerrahi ve anestezi uygulamalarında solunum yolunu açık tutmak amacıyla soluk borusuna biçim, çap ve yapı açısından uygun bir tüpün sokulması.
Envolüsyon

Bir organın, sistemin ya da tüm organizmanın yapı ve işlevlerinin gerileme süreci.
Elevatör kas (yükseltici kas)

Belirli anatomik yapılan (örneğin anüs kası, üst gözkapağı, kürek kemiği, yumuşak damak) kaldırmakla görevli çeşitli kaslara verilen ad.
Elısa (enzyme-linked immunosorbent assay)

Enzime bağlı immünosorban yöntem. Özellikle kanda antikor tayinleri için kullanılan bir laboratuvar yöntemidir.
Eozinofil

Bağışıklık yanıtlannda önemli rol oynayan akyuvar türü. Astımda ve diğer alerjik reaksiyonlarda artar.
Elle ilişki

Bir eşin cinsel organlarına öbür eşin elle temas etmesi.
Embolektomi

Dolaşım yoluyla vücuda dağılarak bir atardamar ya da toplardamarı tıkayan embolinin(*) çıkarılması İçin uygulanan cerrahi girişim.
Epandim

Beyin kanncıklannın duvannı ve omuriliğin orta kanalını döşeyen hücre katmanı.
Emboli

Kimyasal yapısı kanınkinden farklı olan, kanda çözünmeyen ve kan dolaşımıyla taşınarak bir daman tıkayan yabancı madde.
Epandimom

Beynin kanncık boşluklannı ve omuriliğin orta kanalını döşeyen epandim hücrelerinden türeyen merkez sinir sistemi tümörü.
Efektör

Bir organizmanın uyarıya karşı reaksiyon gösteren vücut kısmı, örneğin kas.
Embolizm

Kan damarlarının bir kan pıhtısı, hava kabarcığı, yağ birikimi ya da diğer bir yabancı maddeyle tıkanması.
Embolizm v

Bİr emboli ya da kanda çözünemeyen pıhtının kan dolaşımına geçerek kendi çapından daha küçük çaplı bir atardamar ya da toplardaman tıkamasıyla beliren tablo.
Eferent (götürücü)

Belli bir organa ya da yapıya göre merkezden çevreye doğru giden kan damarı, lenf daman, sinir gibi oluşumları niteleyen terim.
Embriyo

Fetal gelişimin erken dönemidir. Bu dönem spermin yumurtayı fertilize etmesinden, 8 haftalık gebeliğe kadarki bölümüdür.
Embriyo transfer

İn Vitro Fertilizasyon sonucu oluşan embriyonun kadın rahminin içine verilmesidir.
Embriyojenez (embriyonun oluşumu)

Embriyonun, daha doğrusu döllenmiş yumurtanın oluşumu ve gelişimine eşlik eden olayların tümü.
Embriyokardi

Erişkinde kalp seslerinin, dölütteki kalp seslerine benzemesi.
Embriyoloji

Embriyonun gelişimini inceleyen tıp dalı.
Embriyon

Erken gelişme safhasında olan ve özellikleri belli olmayan bir organizma.
Epidural

Bu terim sıklıkla vücudun alt yarısını uyuşturmak için omurilikteki sinirlerin etrafına yapılan enjeksiyon için kullanılır. Işlemin tam adı epidural blokajdır.
Embriyon ekleri

Döllenmiş yumurtadan embriyonla birlikte gelişen ek yapılar; embriyonun beslenmesi ve korunması gibi işlevleri vardır (bak. allantois; amniyon; etene; göbek kordonu; koryon; trofoblast; vitellus kesesi).
Ego

benlik
Embriyonal karsinom

Embriyon hücrelerinden kaynaklanan kötü huylu tümör.
Embriyopati

Embriyon döneminde organizmayı etkileyen çeşitli patolojik durumlar.
Embriyotomi

Ölü dölütün doğum kanalı yoluyla çıkarılması için uygulanan girişim. Ölü dölüt, kafatası içeriği boşaltılarak (kranyotomi) ya da kafatası ezilerek (kranyoklasti ve bazyotripsi) doğum kanalını geçebilecek boyuta getirilir.
Emilim bozukluğu sendromu

Belirli besinlerin emilim yetersizliğiyle ortaya çıkan bozukluk.
Emülgatör

Besinlere katılan ve onların kararlı emülsüyon haline gelmesini sağlayan katkı maddesi.
Emülsiyon

Bir sıvının başka bir sıvı içinde çözünmeksizin küçük damlacıklar halinde dağılmış bulunduğu karışım.
Eklem bozulması

artroz
Epstein-barr virüsü

Herpes virüsüne benzer bir DNA virüsü.
Eklem hipermobilitesi

Eklemin hareket yeteneğinin artması; jeneralize (genel) eklem gevşekliği ise genetik olarak aktarılan bir bağ dokusu hastalığıdır
Endokrin bez

İç salgı (hormon) bezi.
Eklem iltihabı

artrit
Endokrin sistem (iç salgı sistemi)

Belirli Özgül uyanların etkisiyle hormon üreten özelleşmiş hücrelerden oluşmuş anatomik yapılar bütünü.
Ekmnez

Bir bellek bozukluğu.
Ekoensefalografi

Beyin yapılarından yansıyan sesüstü (ultrason) dalgalarının ekoensefalograf aygıtıyla kaydedilmesine dayanan nörolojik tanı tekniği.
Ekoensefalogram

Beynin ekoensefalografi ile elde edilen çizelgesi.
Ergometri

Bedensel etkinlik sırasında kasların yaptığı işin ölçümü.
Ekopraksi

Bîr başkasının hareketlerini taklit yoluyla yineleme.
Ekosistem

Bir çevredeki canlı ve cansızların tümü.
Eksfida

Bir iltihabı sürecin ardından dokuların içinde ya da vücudun doğal bir boşluğunda (Örneğin akciğer zan boşluğu, kafaiçi boşluğu, solunum yollan, sindirim yollan) biriken sıvı.
Erifrofobî (kızarma korkusu)

Kızarma korkusu ile beliren saplantı.
Eksizyon

Bir dokunun çıkartılıp atılması.
Ekskret

Bir organın ya da salgıbezinin işlediği ürünlerin dışa boşaltımında ortaya çıkan son ürün.
Eritrobfastoz

Dokularda ve kanda eritroblastların, yani olgunlaşmamış alyuvarların bulunmasıyla beliren patolojik durum.
Eritroblast

Kanda dolaşan alyuvarların kaynaklandığa kemik iliği hücresi.
Enerji rezervi

Bazal enerji gereksiniminin üzerinde büyük dalgalanma gösteren enerji harcamasını karşılamak üzere depolanmış protein, Hpit ve glikojen biçimindeki madde miktarı.
Enfeksiyöz

Bulaşıcı.
Ekstansör kaslar (doğrultucu kaslar)

Bir eklemi oluşturan kemikler arasındaki açıyı genişleten kaslar.
Enferokinaz

Bağırsak mukozasından salgılanan ve pankreas tripsi-nojem'ni tripsine dönüştüren enzim.
Erken Boşalma

Kırk-kırk beş yaş altındaki erkeklerin en çok şikayetçi oldukları cinsel sorunu erken boşalmadır. Erkek cinsel sorunları içinde birinci sırada gelmektedir. Erken boşalma olayı, erkeğin ve eşinin boşalmayı arzuladığı andan daha önce boşalmasıdır. Aslında erken boşalma, bir bozukluk, bir patoloji olmaktan çok fizyolojik olayların göreceli olarak beklenenden daha hızlı seyretmesi ile olmaktadır. Bazı erkekler cinsel yaşamlarının ilk başlangıcında daha erken boşalırken gittikçe boşalmayı kontrol ettiklerini ve daha geç boşalmaya başladıklarını, ancak aniden erken boşalmanın bir sorun olarak karşılarına çıktığını belirtmektedir. Bir kısmı ise başlangıçtan beri hep çabuk boşalmaktan şikayet etmektedir. Sonuçta boşalma zamanı objektif zaman ölçüsü ile belirlenmekten çok, hastaların algılayış, ya da kabulleniş biçimi ile ilgilidir.

Erken Boşalmanın Tedavisi

Boşalmayı geciktirmek amacı ile çeşitli ilaçlar denenmiştir. Lokal uyuşturucu kremler veya spreyler bunların başında gelmektedir. Ancak sadece penisin üzerindeki sinir uçlarını uyuşturmak fazla yarar sağlamaz. Sertleşme ve boşalma tüm otonom sinir sistemini ilgilendirmektedir. Esas büyük cinsel organın iki bacak arasında değil, iki kulak arasında olduğunu söyleyenlerin iddiasını hafife almamak gerekir. Ayrıca bu tür ilaçlar, lokal uyuşturucu etkisi ile boşalmayı geciktirmekten çok penisin duyarlığını azalttığı için, temastan duyulan cinsel zevki azaltmaktadır. Bu lokal uyuşturucu maddeler cinsel birleşme esnasında vajen duvarından emilerek bu dokuların hassasiyetini azalttıklarından, kadının orgazm olmasında gecikmeye yol açmakta ve sorunu adeta pekiştirmektedir. Bu yüzden bu tür sprey ve kremler tıbbi pratikte terk edilmiştir.

Son zamanlarda depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçların yan etki olarak boşalmayı geciktirdiği fark edilmiş ve bu ilaçlar tedavide kullanılmaya başlanmıştır. Bu ilaçlardan hastalar yarar görmektedir. Ancak boşalma kontrolünde sırf ilaca dayalı bir tedavi yararlı olsa da, ömür boyu ilaç kullanmanın zorluğu nedeniyle cazip görülmemektedir. Aslında boşalmayı kontrol edebilme bir öğrenme sorunudur. Hastanın bu öğrenimine yardımcı olmak amacıyla ilaçla tedavi edilmesi, veya daha doğru bir ifade ile, tedaviye ilaç eklenmesi doğru bir yaklaşımdır. Amcak esas olan, erkeğin kendini ve eşini memnun edecek şekilde boşalmasını kontrol edebilmeyi öğrenmesidir.

Prezervatif kullanılmasının boşalmayı geciktirmede yararlı olduğunu ifade edenler vardır. Doğum kontrol yöntemi olarak kullanılmıyorsa, sırf boşalma kontrolü için prezervatif kullanılması çok cazip değildir.

Her erkeğin aynı duyarlıkta olmadığı, aynı cinsel tepkiyi vermediği bir gerçektir. Yukarıda belirtildiği gibi, fazla cinsel heyecan duyan ve psikolojik anksiyete içindeki erkekler daha erken boşalır. Öyleyse, boşalmayı kontrol etmek öğrenimi içinde öncelikle cinsel heyecanı yatıştırma ve sakinleşmek gelir. Hem zihnen hem bedenen gevşemek, sakinleşmek önemli oranda yardımcıdır. Sık cinsel birleşmede bulunmak boşalma aralarını ve dolayısı ile duyarlılığı azaltacaktır.

Cinsel birleşme anında erkeğin pozisyonunun boşalma üzerine etkisi vardır. Bu yüzden bazı pozisyonlarda boşalma daha hızlı olmaktadır. Erkeğin üstte olduğu klasik cinsel birleşme pozisyonu boşalmanın geciktirilmesi için elverişli bir pozisyon değildir. Daha rahat olduğu, kolay gevşeyebildiği ve efor harcamadığı bir pozisyonda erkek boşalmasını daha rahat kontrol edebilir.

Tedavi için önerilen en basit yöntem, sevişme esnasında erkeğin boşalma anına yaklaştığını hissettiği zaman, penisin ucunu iki parmağı arasında sıkarak vücuttaki cinsel heyecanın azalmasını bir süre beklemesi ve yeteri kadar gevşedikten sonra tekrar sevişmeye başlamasıdır. Bu yöntem uygulanırken bekleme anında derin derin nefes alınmasının da yararı olmaktadır. Ayrıca seks terapistleri tarafından bu tür şikayeti olan çiftlere bir takım öğrenme egzersizleri yaptırılmaktadır.

Erken boşalma sorunu yaşayan partnerinize yardım rehberi
Sevişme süreniz, partnerinizin erken boşalma problemi yüzünden çok mu kısa sürüyor ? Bu problem yüzünden sevişmeleriniz eski heyecanını yitirdi mi ? Oysa sevişme süresini uzatmak ve erken boşalmayı önlemek pekala mümkün!

Erken boşalma, sık rastlanan ama kolay tedavi edilebilen cinsel sorunlar arasında yer alıyor. Psikolojik tedavi ve birkaç basit teknikle erken boşalma endişesinden sıyrılıp, sevişmenin sizin için doğal bir zevk halini almasını sağlayabilirsiniz.

Bu konuda yapılan araştırmalar her iki erkekten birinin hayatının belli bir döneminde erken boşalma sorunu ile karşılaştığını gösteriyor.Aslında erken boşalma, kişiden kişiye değişen bir kavram. Bazıları 30 saniyede boşalırken, bazıları bunu daha uzun sürdürebiliyorlar. Uzmanlar ortalama sevişme süresinin evli erkekler için üç dakika civarında olduğunu söylüyor. Gerçekte partneriniz sevişmeyi, başlar başlamaz sonlandıramıyorsa, erken boşalma sorunu yok demektir.

Erken boşalma tıp literatürlerinde, sevişme esnasında varılan doruk noktasını, eşini tatmin etmeyi bekleyecek kadar uzatamama olarak tanımlıyor. Bazı erkekler, kadının orgazmı yaşayabilmesi için vajinal ilişkinin yanı sıra elle uyarımın da gerekli olduğu gerçeğini görmezlikten geliyor. Bu da cinsel iletişimsizliği başlatan süreçte yapılan en ciddi hatalar arasında yer alıyor. Sonuç olarak erkek kendini kontrol edemediği için büyük bir suçluluk duygusuna kapılıyor.

Sinir sistemine de bağlı
Batılı bilimadamları erken boşalmanın anormal bir durum olmadığını, bu karakterin bize atalarımızdan geçtiğini söylüyorlar. Erken boşalmanın merkezi sinir sistemiyle yakından ilgili olduğunu da…. Sinir sistemimiz iki kısımdan oluşur. İstemimiz dahilinde çalışan kısmı cinsel ilişki sırasında sertleşmeyi, istem dışı çalışanı ise boşalmayı yönetir. Sağlıklı bir erkekte her iki kısım uyumlu bir şekilde çalışır ve günlük davranışları yönetirler. Erken boşalan bir erkekte büyük bir olasılıkla istemdışı sinirler daha baskın, uzun süre ereksiyon halinde kalanlarda ise istem dahilindeki sinirler daha baskın çalışır. Ayrıca erkeğin kişilik özellikleri de cinsel hayatında önemli rol oynar. Örneğin romantik tipli ve cinsel içgüdüleri zayıf olanlarla, mantığıyla hareket eden erkekler, erken boşalma riskiyle daha fazla karşı karşıyadır.

Mastürbasyonun etkisi
Uzun süre ereksiyon halinde kalamamanın temel sebeplerinden biri de mastürbasyonu fazlaca deniyor olmak. Eğer bir erkek 13 yaşında kendi kendini tatmin etmeye başlıyor ve bunu sıkça yapıyorsa, 20′li yaşlara geldiğinde karşı cinsle girdiği cinsel ilişkilerde problemler yaşama olasılığı oldukça yüksektir. Çünkü erkek küçük yaşlardan beri kendini bu şekilde boşalmaya şartlamıştır ve cinsel ilişkiye başladıktan sonra tek amacı bunu bir an önce sonlandırmaktır. Diğer bir neden de kadının cinsel isteksizliğidir.

Tedavi yöntemleri
Erken boşalma, tedavisi en kolay cinsel sorunlardan biri. Eşlerin beraberce katılacağı bir psikolojik terapide, tedavinin başarı ile sonuçlanma şansı yüzde 90 oranında artabiliyor. Bugün için bilinen tedavi yöntemleri ise şunlar:

Lokal uyuşturucular
Penis ucunun hassasiyeti lokal uyuşturucularla azaltılabilir. Bunları çok sık kullanmak da sakıncalıdır. Bu yüzden geciktiricileri nadiren kullanın ve kullandığınız zaman prezervatif takmayı ihmal etmeyin.

Lokal baskı uygulamak
Erkek doruğa yaklaştığını hissettiği anda kendini geri çeker ve penisin ucunu parmaklarıyla 3-5 saniye sıkarsa boşalma geciktirilebilir. Bu yöntem ereksiyonu yüzde 10 ile 30 oranında azaltır ve belli bir süre uygulandığında erkeğin kendini kontrol yeteneğini artırır.

Çin tekniği
Eski çağlarda Çinliler, boşalmayı geciktirmek için “Oynak Yol” adını verdikleri yöntemi uygularlardı: Erkek boşalacağını anladığı zaman sol elin baş ve orta parmaklarıyla, testis ve anüs arasında kalan bölgeyi derince bastırır. Bu arada nefesini ona kadar sayarak tutar ve verir. Bir-iki kez tekrarlandığında erteleme gerçekleşir.

Beyninizi kullanın
Zamansız bir boşalmayı engellemek istiyorsanız, o an başka şeyler düşünmeye çalışın. Örneğin 50′ye kadar sayın, o gün ne yediğinizi düşünün ya da günlerden hangisi olduğunu hatırlamaya çalışın.

Düzenli cinsel ilişkiler
Erkeğin penisi uyarılmaya karşı çok hassas olduğu için sık sık ilişkiye girmezse uyarılma eşiği azalıyor ve eski halini koruyamıyor ve doğal olarak daha erken boşalıyor. Eğer düzenli bir ilişki varsa, büyük bir ihtimalle bu sorun kendiliğinden ortadan kalkabilir.

Cinsel işlev bozukluklarını hazırlayan, ortaya çıkaran ve sürdüren bazı faktörler vardır:

1. HAZIRLAYAN FAKTÖRLER

a) Ailenin ve toplumun cinselliğe bakış tarzı
b) Aşırı tutucu, dindar yetiştirilme biçimi
c) Eksik ya da yanlış cinsel bilgi
d) Cinsellikle ilgili gerçek dışı beklentiler
e) Anne baba arasındaki olumsuz ilişki biçimi
f) Erken travmatik yaşantılar
g) Eşler arasındaki iletişim biçimi
h) Uyarılma eşiğinin yüksek olması
j) Nevrotik kişilik özellikleri
k)Yakınlaşma sorunları
l) Ayrılık anksiyetesi
m) Cinsel istismara maruz kalma 

2. ORTAYA ÇIKARAN FAKTÖRLER

a) Eşler arasındaki uyumsuzluk
b) Cinsel iletişim sorunları
c) Eşin cinsel bir sorununun olması
d) Performans anksiyetesi
e) Fiziksel ya da psikiyatrik hastalıklar
f) Yorgunluk ve stress
g) Aşırı alkol ve ilaç kullanımı
h) Hamile kalma korkusu
j) Evlenme
k) Evlilik öncesi ve dışı ilişkiler
l) Travmatik cinsel yaşantı

3. SÜRDÜREN FAKTÖRLER

a) Sorunun çözümüile ilgili yanlış uygulamalar
b) Çok sık cinsel ilişkide bulunma
c) Cinsel ilişkiden kaçınma
d) İlişkiye kendini verememe
e) Performans anksiyetesi
f) Suçluluk ve utanç duyguları
g) Eşin tepkileri

Bu bilgiler ve değerlendirmeler ışığında hastanın cinsel işlev bozukluğunun kaynağı doğru tespit edilerek en işlevsel tedavi metodu uygulanmaktadır.

Erojen bölge

Erotik duyum uyandıran vücut bölgelerine verilen ad.
Ekstrofî

Bir iç organ boşluğunun, duvarındaki anormal bir açıklık nedeniyle, dışa doğru ters dönmesiyle belirlenen doğumsal oluşum bozukluğu; daha çok idrar kesesinde görülür.
Ertrospeksiyon (içe bakış)

Ego (benhk) tarafından iç "yaşantıların" gözlenmesi:
Ense

Boynun arkasını İçeren anatomik bölge;
Ensefalit

Beynin iltihabi lezyonu. iki evresi vardır
Ektopik (dış) gebelik

Fertilize olmuş yumurtanın uterus boşluğu dışında (fallop tüpleri, over, batın boşluğu) bir yerde yerleşerek gebeliğin meydana gelmesidir.
Ensefalit

Beynin iltihabi lezyonu. iki evresi vardır
Esteraz

Bİr asit ile bir alkolün birleşmesiyle oluşan esterlerin hidroliz yoluyla parçalanmasını sağlayan enzim.
Ensefalit

Beynin iltihabi lezyonu. iki evresi vardır
Ensefalomiyelif

Beyin ve omuriliğin eşzamanlı iltihabı.
Ensefalon

Beyin.
Ensefalon (tiimbeyin)

Merkez sinir sisteminin kafatası boşluğunda yer alan bölümü.
El

Bir kemik iskeleti ile kas ve kirişlerden oluşan organ.
Ensefalopati

Beyin hastalıklarını, Özellikle de ensefalondaki yaygın hastalıkları belirten genel terim.
Eşeysiz üreme

Bir canlının özelleşmiş üreme hücrelerini meydana getirmeden tıpatıp atasına benzer canlıların oluşmasını sağlayan üreme şeklidir.
Eşik

Bir uyaranın yanıt doğurması için gerekli en düşük şiddet.
Eşik sinyali

Bir sinir hücresinde uyarının zarda değişiklik yapması için gereken minimum potansiyel farkı.
Entamoeba Hystolytica

Entamoeba hystolytica adlı parazitin neden olduğu bir hastalıktır. Gelişmekte olan ülkelerde sıklıkla görülür. Su ve besinlerle bulaşır.

Belirtiler

Genellikle, sağlık tedbirlerinin yeterli olmadığı memleketlerde yaygındır. Hastalığı taşıyan bir insanın ya da bir böceğin dışkısıyla kirlenmiş suyla yıkanan sebzelerin yenmesi yoluyla bulaşır. Amipler çok kere vücuda sert, koruyucu bir kistle kaplı olarak alınırlar. Bu kistler bağırsaklarda eriyince amipler açığa çıkarlar.

Belirtiler parazit alındıktan sonra 1–4 hafta içinde ortaya çıkar.

-Sık dışkılama (günde 10-15 defa)
-Karın alt kadranda ağrı
-Dışkıda sümüksü salgı
-Dışkıda kan
-Bazen ateş
-Sulu dışkı
-Lökosit artabilir.

Tanı

Amebiazisin tanısı, dışkı örneklerinde kistlerin ve trofozoitlerin görülmesiyle konabilir. Tanı için ayrıca serolojik testlerle de yapılabilmektedir.

Tedavi

Dokrotunuzun vereceği ilaçları düzenli kullanımı ile tam şifa sağlanır.

Öneriler

Su güvenliğinin olmadığı yörelerde suyun kaynatılarak içilmesi, şişe suyu tüketilmesi ya da gazlı içecekler alınması önleyici olması bakımından gereklidir. Bulaşma bardak vs ile de olabileceğinden bu ürünlerin kendi ambalajında tüketilmesi yararlı olacaktır. Kişisel sağlık bilgisi kurallarına uyulması ve besinler için de aynı özenin gösterilmesi şarttır.

Enteroanastomoz

Bir bağırsak bölümünü sindirim kanalının bir başka bölümü ya da salgıbezleri ile birleştiren cerrahi girişimlerin genel adı.
Elektroansefalografi

Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektrobisturi

Yalıtılmış bir sap üzerine takılmış elektrottan oluşan alet; yüksek frekanslı elektrik akımı aracılığıyla dokuların kesilmesini ve kılcal damarların yakılarak dokularda kesiye bağlı kanamanın durdurulmasını sağlar.
Enterohepatik dolaşım

Bağırsaktaki bakterilerin safradaki pigmentler üzerindeki etkisiyle oluşan biIİnojenlerin kısmen bağırsak mu-kozasınca yeniden emildiği ve toplardamar dolaşımı ile karaciğere ulaştığı fizyolojik mekanizma.
Etmoit kemik (kalburcu kemik)

Kafanın ortada, tek ve simetrik kemiği.
Evaküasyon (boşaltım)

Dışkının anüs aracılığıyla dışan atılması.
Enterostomi

Bazı hastalıklarda sindirim sisteminde yapay bir çıkış yeri açmak amacıyla bağırsakla karın duvarının ağızlaş-tınlması.
Enterotoksin

Bazı Staphylococcus aureus soylarının çıkardığı toksin.
Entolerans

Biyolojideki geniş anlamıyla, bireyin, başkalarında normal kabul gören dış etkenlere karşı gösterdiği tüm tepkileri tanımlamakta kullanılan terim.
Fleksör kaslar (bükücü kaslar)

Bir eklemi oluşturan kemikler arasındaki açıyı daraltan kaslar.
Faj

bakteriyofaj
Fıtık korsesi (fıtık bağı)

Kann bölgesindeki fıtıkları tespit etmek İçin kullanılan, bir kemer ve yastıkçıklardan oluşan aygıt.
Flora

Belirli bir coğrafi alanda bulunan bitki türlerinin tümü.
Fibril

Telcik. (miyofibril=kas telciği; nörofibril=sinir telciği)
Floralozone

Birçok sentetik koku bileşeninden biri.
Fibrilasyon

Kalp kasının tireşimler şeklinde ya da kontrolsüz kasılmaları, kalp atımının düzensiz olmasına yol açar.
Falks serebri

Beynin sağ ve sol yarı kürelerini birbirinden ayıran, orağa benzediği için bu isim verilen kalın zar.
Fibrin

Kanın pıhtılaşmasına yarayan albumin cinsinden bir madde.
Falks serebri (beyin orağı)

Beyinde sertzarın (dura mater) iki beyin yanküresİ arasına giren dikey, orağa benzer uzantısı.
Fibrinemi

Kanda fibrin bulunması.
Flüor zehirlenmesi

Bazı sanayi alanlannda flüor buhan ve gazlarının solunması ya da çözünebilir flüor bileşiklerinin (kirli içme suyu, besinler, böcek ve fare zehiri) ağız yoluyla alınması sonucu ortaya çıkan zehirlenme.
Fibrinojen

Pıhtılaşma etkenlerinin etkisi altında fibrine dönüşerek, pıhtılaşma sürecinde temel bir rol oynayan ve karaciğerde bireşimlenen protein. Bu dönüşümü sağlayan son etken trombindir.
Fallop boruları (salpenks)

Dölyatağı tepesinin İki yanında simetrik olarak yerleş- "mis ve dölyatağı iç boşluğunun, periton (kann zan) içi boşlukla ilişkisini sağlayan boru biçimindeki yapılar.
Fibrinojenopeni

Kanda fibrinojen düzeyinin normalin altında bulunması.
Fibrinoliz

Plazmin ya da fibrinolizin adlı protein eritici (proteoli-tik) bir enzimin etkisiyle fibrinin(*) çözünmesi süreci.
Fibrinolizin (plazmin)

Fibrini parçalayarak etki gösteren protein eritici (prote-olitik) enzim.
Fobi

Belirli bir nedene dayanmayan aşırı korku
Fibrinüri

İdrarda fidrin çıkması.
Fibroadenom

Fibröz (lifsi) bağdoku ve salgıbezi dokusundan gelişen iyi huylu tümör.
Folik asit

B-vitamin kompleksinin parçasıdır. Ağız yoluyla alındığında iyi bir antioksidan olarak kabul edilir. Bu yararı henüz cilt üzerinde kanıtlanmamıştır.
Fibroblast

Bağdoku temel maddesinin bireşimini sağlayan bağdoku hücresi.
Fibroelastoz

Vücudun belli bir bölgesinde esnek liflerinin artması ve yoğunlaşması biçimindeki hastalık süreci.
Folikül stimulan hormon (fsh)

Bu hormon hipofizden üretilir ve salınır. Yumurtlama için ovaryumu uyararak follikül olgunlaşmasını sağlar.
Fannakopi

Belirli bir dönem ve belirli bir bölgede kullanılması kabul edilen tüm ilaçların listesi.
Fibroid

Selim bir bağ ve kas dokusu tümörü olan fibromun diğer adı; genellikle rahimde oluşur.
Fibrokistik Hastalık

Fibrom

İyi huylu bağ dokusu uru.
Fantezi

Bir tür düşünce etkinliği.
Fibromatoz

Herhangi bir yaşta ve vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabilen çok sayıda bağdoku oluşumunun genel adı.
Fantom kol - bacak

Kol ya da bacaklarının tümünü ya da bir bölümünü kaybedenlerde görülen bir olgu.
Fibromiyalji

Kasları ve ligamentleri etkileyen, fakat eklemlere hasar vermeyen hastalık. Sık rastlanır ve şiddetli olabilir. Fibro-mi-yaljide fibröz dokular (fibro-) ve kaslarda (-mi) ağrı (-alji) ve hassasiyet söz konusudur. Halsizlik sıklıkla fibromiyaljinin en şiddetli bulgusudur.
Fibromiyom

Kadın üreme sistemine özgü sık görülen iyi huylu tümör; 35 yaşın üzerindeki kadınların yaklaşın yüzde 40'ında rastlanır.
Fibrosarkom

Kollajen lifleri üreten bağdoku hücrelerinin (fibroblastlann) çoğalmasıyla ortaya çıkan kötü huylu tümör.
Fibro-sarkom

Bağ dokusunun kötü huylu tümörü.
Fibroskleroz

Fibroz(*) nedeniyle bir organ ve dokunun sertliğinin artması.
Fibrotoraks

Akciğer zarlannın iç ve dış yapraklan arasında yaygın ve güçlü bağdoku y apışıktı klan.
Fontanel

Bebeğin başının üzerindeki hünüz kemikleşmemiş yumuşak bölge; bıngıldak.
Fibroz

Lif dokusu
Fibrozit

fibromiyalji.
Fosfataz

Bir molekülden su kullanraka fosfat grubunu ayıran enzim.
Fibröz

Lif dokusu
Farnesol

Bitkilerden elde edilen ve kozmetikte öncelikli olarak kokularda kullanılan bir öz. Hayvanlar üzerinde yapılan bazı araştırmaların sonucunda antibakteriyal özellikleri saptanmıştır
Fibula

Bacaktaki iki kemikten dış kısımda olanıdır. Üstte Tibia ile eklem yapar diz eklemi yapısına girmez, altta ise ayak bileği eklemine iştirak eder.
Fosfodiester bağı

DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ.
Fibula (kamış kemiği)

Kaval kemiğinin (tibia) yanında yer alan ve onunla birlikte diz iskeletini oluşturan uzun kemik.
Fasciolopsis buski

Yassısolucanlann Trematoda sınıfından bir tür asalak; insanda bağırsağa yerleşerek fasyolopsiyaz da denen bağırsak kelebek hastalığına yol açar.
Filarya

Balıklar dışındaki bütün omurgalılarda asalak yaşayan Nemaîoda (ipliksolucanlar) sınıfının
Filebit

Toplardamar duvarının iltihaplaşması
Fauna

Belirli bir coğrafi alanda bulunan hayvan türlerinin tümü.
Fotofobi

ışığı tolere edememe durumu. açık renk gözlü kişilerde sık görülür
Fimbria

Püskül biçimindeki anatomik oluşum.
Febril

Ateşli, hummalı.
Fekalit

Barsakta bir kısım dışkının sertleşmesi sonucu oluşan dışkı taşı.
Fototerapi

Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz.
Fitığra boğulması

Fıtığın en tehlikeli konıplikasyonu.
Fitobezoar

Midede ya da daha ender olarak bağırsakta bitkisel liflerin çevresinde oluşan ve kalsiyum tuzlarının çökmesiyle sertleşen kütle.
Freiberg hastalığı

Ayağın avasküler nekrozdan (kemiğin damar yetersizliği sonucu ölümü) ileri gelen ağrılı bir hastalığı. Çoğunlukla genç kızlarda gözlenir ve ağrı metatars başında lokalizedir.
Fitoterapi

Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi.
Freiberg infarktüsü

Ayağın avasküler nekrozdan (kemiğin damar yetersizliği sonucu ölümü) ileri gelen ağrılı bir hastalığı. Çoğunlukla genç kızlarda gözlenir ve ağrı metatars başında lokalizedir
Frenulum

Bir organı başka bir yapıya bağlayarak hareketini sınırlayan mukoza şeridinin anatomik adı.
Fenobarbital dozajı

Fenobarbitalle tedavi edilen hastaların kanında, bu ilacın ulaştığı düzeyin belirlenmesi; tedavi dozunun düzenlenmesinde önem taşır. Normal değerleri 5-30 mg/It'dir.
Fizyolojik

Bir canlının ya da organın normal işlediğini belirten terim.
Frottage

Bir erkeğin, eşinin vücuduna karşın kendi vücudunu ovması.
Flaskite

Bir organın tümünün ya da bir bölümünün gerginliğinin azaldığını belirten terim.
Fermantasyon

Bazı mikroorganizmaların ürettiği enzimlerin etkisiyle organik maddelerin uğradığı değişiklik.
Ferment

Bazı organların salgılarında bulunup kimyasal değişikliklere etki eden maddeler.
Flavoprotein

Bir protit molekülü ve bir riboflavin ya da B12 vitaminine bağlı bir nükleotitten oluşan proteinlere verilen ad.
Flebit

Toplardamar duvarının iltihabı.
Fta/abs testi

Frengi etkeni treponemaya karşı antikorlan ortaya koymak için uygulanan serolojik test.
Flebografi

Toplardamarların kontrast bir maddenin yardımıyla görüntülenmesini sağlayan radyografi yöntemi.
Fleboklizi

Tedavi amacıyla toplardamar içine çeşitli çözeltilerin verilmesi.
Flebolit

Bir toplardamarın içinde oluşan sert çökelti.
Fungus

Bitki kökenli klorafiliz organizma, mantar, bazı mantarlar tahrişe ve hastalığı neden olabilirler.
Fleboskleroz

Bağdoku artışı ya da trombuslann bağdokuya dönüşmesi nedeniyle toplardamar duvarının sertleşmesi.
Flebotomi

Toplardamara girilerek kan alınması.
Flebotromboz

iltihap dışı nedenlerle toplardamarların içinde kan pıhtısı (trombus) oluşmasıyla ortaya çıkan bozukluk.
Flegma (balgam)

Hippokrates'e göre vücuttaki dört temel sıvıdan biri; ötekileri san safra, kara safra ve kandır.
Gerantofiliya

Bir erkeğin, yaşlı bir kadınla cinsel ilişkiye girmeyi tercih etmesi.
Gereksinim

Bireyde amaca yönelik bir davranışı harekete geçirerek bir gerekliliği doyurmayı sağlayan itici güç ya da dürtü.
Gestoz (gebelik tokseraisi)

Gebelik sırasında ortaya çıkan ve gebeliğe bağlı olarak gelişen patolojik belirtileri genel olarak tanımlayan terim.
Gonoreaksiyon

Belsoğukluğu (gonokok) enfeksiyonu tanısında kullanılan serolojîk inceleme.
Gamaglobülin

Enfeksiyonlarla savaşmaya yardımcı oan, kanda bulunan bir protein.
Gowper bezi

Cinsel coşku veya orgazm öncesi, erkeklerde, saydam alkalin bir sıvı salgılayan bez.
Göbek

Karnın ön duvarında yer alan bir oluşum
Göbek kordonu

DölütÜn gövdesini eteneye bağlayan bölüm.
Göğüs boşluğu (toraks)

Vücudun boyun ile karın arasında yer alan bölümü
Gammaglobülin yokluğu

agammaglobülinemi
Gh

büyüme hormonu.
Gammaglobülinler

Plazmanın proteinlerinden olan globülinlerin antikorları oluşturan grubu.
Ghrf

Büyüme hormonunu (GH) serbestleştiren etken.
Görme

Belirli bir dalgaboyundaki elektromagnetik ışınların (görülebilir ışınlar) verdiği uyarıların algılanmasını sağlayan duyu işlemi.
Görme alanı

Belirli bir noktaya bakan bir gözün algıladığı alanın tümü.
Gargara

Bir sıvıyı ağız boşluğu mukozası, özellikle de ağzın arkasındaki (yutak bölgesinde) mukoza ile temas haline getirebilmek için yapılan uygulama.
Gia (geçici iskemik atak)

Beyin düzeyinde kan akımının geçici olarak bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkan nöbetleri belirten terim.
Gibbus (pott hörgücü)

Omurga kemiğinin dar açılı bükülmesi.
Gingko biloba

 Yelpaze biçiminde yaprakları olan bu süs ağacı, kozmetik kullanımda antioksidan, iltihap giderici ve kızarıklık önleyici özellikleriyle öne çıkar.
Göz Bozuklukları

Göz kameraya benzeyen optik bir sistemdir. Dışarıdan gelen ışık ve görüntüler kornea (gözün en dış saydam tabakası) ve lens tabakasında kırılarak retina üzerindeki görme noktasına ulaşırlar.

Normal bir gözde dışarıdan gelen ışınlar kornea ve lenste kırılarak görme merkezine düşerek net görüntü oluştururlar. bazı durumlarda ise kornea, lens ve gözün yapısına bağlı olarak, görüntüler retina üzerinde net olarak oluşmayabilir.

Miyopi :

Dışarıdan gelen ışınların görme noktasına ulaşmadan odaklaşması sonucu gelişir. Gözün ön-arka ekseninin uzun olmasına bağlı olarak veya kornea ve lensin kırıcılığının değiştiği durumlarda ortaya çıkar. Miyop gözlerde uyum gücü çok az olduğu için kişi uzağı görebilmek için gözlük kullanmak durumundadır.

Astigmatizma :

Korneanın kırma gücünün biribirine dik iki eksende farklı oması sonucunda görüntünün farklı düzlemlerde kırılmasıyla meydana gelir. Kornea ve lensin yapısına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Astigmatizma, her mesafede yansıma ve bulanık görmeye neden olur.Astigmatik görme, sirklerdeki yamuk aynalarda oluşan görüntüye benzetilebilir.

Hipermetropi :

Dışarıdan gelen ışınların görme noktasının arkasında odaklanması sonucunda gelişir. Gözün ön-arka ekseninin kısa olmasına bağlı olarak veya kornea ve lensin kırıcılığının değiştiği durumlarda ortaya çıkar. Hipermetrop gözlerde uyum gücü yüksektir. Düşük dereceli hipermetrop kişiler uyum yaparak normal görebilirler, fakat göz çabuk yorulur. Yüksek hipermetropide ise hem uzak, hem de yakın görme bozuktur.

PRESBİYOPİ :

Yaşın ilerlemesine bağlı olarak lens tabakasının esnekliğini yitirmesi ve bunun sonucunda yakın görmenin bozulmasıdır. 35-40 yaşlarında başlar ve 60 yaşına dek sürekli ilerler.

KERATOKONÜS :

Kornea yüzeyinde bir bölümün incelerek öne doğru çıkmasıdır. Bu kişiler gözlükle net göremezler. Hastalığın derecesine göre özel olarak üretilen kontakt lensler kullanabilirler. Çok ileri derecelerde ise keratoplasti adı verilen kornea nakli ameliyatı gerekebilir.

UNUTMAYIN !

Miyopi, hipermetropi, astigmatizma ve presbiyopi gözün genel kırma kusurlarıdır. Bu kırma kusurları gözde tek tek meydana gelebileceği gibi, birden fazla kırma kusuru birarada görülebilir. Kırma kusuru bir gözde veya her ikisinde birden olabilir. Bunların dışında korneanın bozukluklarına bağlı özel kırma kusurları meydana gelebilir. Bir gözde, kırma kusuru ile birlikte korneada, görme tabakasında veya görme sinirinde bozukluklar olabilir.
Bu nedenle, kırma kusuru olan kişiler her yıl düzenli göz ve göz dibi muayenesinden geçmelidirler.

Çocuklarda gözde herhangi bir kayma ve görme bozukluğu şüphesi varsa en kısa sürede göz kontrolü yapılmalıdır. Herhangi bir problem olmasa da 4 yaş civarındaki çocukların göz muayenelerinin yapılması gereklidir.

Kırma kusurları olan kişilerin net görebilmeleri için çeşitli alternatifler vardır.

Gözlük kullanabilirler, Kontakt lens kullanabilirler, Excimer laser tedavisiyle kırma kusurlarının tümünden veya bir kısmından tamamıyla kurtulabilirler

Giordano belirtisi

El kenarıyla, bel bölgesine vurulduğunda ortaya çıkan ağn.
Göz iltihabı

Halk arasında göz nezlesi veya pembe göz denir. Göz yuvarlağının üstünü örten ince zarın iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. Tıp dilinde konjonktivit denir. Çoğunlukla ilk bahar aylarında görülür.Gözde sulanma; kanlanma, batma hissi veya ağrı vardır. Hasta ışığa bakmakta güçlük çeker.
Göz İltihabı

Halk arasında göz nezlesi veya pembe göz denir. Göz yuvarlağının üstünü örten ince zarın iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. Tıp dilinde konjonktivit denir. Çoğunlukla ilk bahar aylarında görülür. Gözde sulanma; kanlanma, batma hissi veya ağrı vardır. Hasta ışığa bakmakta güçlük çeker.

Glikokortikoit hormonlar

Böbreküstü bezinde yapılan steroit hormonların üç grubundan biridir.
Glikorakia

Beyin-omurilik sıvısının glikoz miktarı.
Gözbebeği

Gözbebekleri iltihabı

Gözbebekleri iltihabı

Gözi iltihabı

Göz kapağı kenarlarının iltihaplanıp, kızarma, kabuklanma ve ağrı yapmasıyla ortaya çıkar. Tıp dilinde blefarit denir

Gliyadin

Bitkisel kökenli bir tür protein.
Gliyoblastom

Kötü huylu bir merkez sinir sistemi tümörü.
Gözkapağı iltihabı

Göz kapağı kenarlarının iltihaplanıp, kızarma, kabuklanma ve ağrı yapmasıyla ortaya çıkar. Tıp dilinde blefarit denir.
Gliyoz

Beyinin destek dokusunu oluşturan, sinir hücreleri arasındaki ara dokuda hücrelerin göreli olarak bölgesel ya da yaygın biçimde çoğalması.
Globin

Hemoglobinin yapısında bulunan protein molekülü. Bak. hemoglobin.
Globus belirtisi

Aralıklı ya da sürekü olarak boğazda bir baskı hissi.
Globül değeri

Alyuvarın hemoglobin içeriğini gösteren endeks.
Globülin

Antikorların yapıldığı, kanda bulunan bir protein grubu.
Gbroz histiyositom

dermatofibrom
Glomerulus

Böbrekteki nefronların bowman kapsülü içinde bulunan kılcal kan damarları ağı.
Gebeliğe Hazırlık

İyi bir gebelik dönemi geçirmek için iyi bir plan yapmak gerekir. Gebe kalma planınızı hayata geçirirken size düşen bazı görevler var. Aşağıdaki yazıda gebe kalmayı planladığınız andan itibaren dikkat etmeniz gereken noktalar özetlendi:

PREKONSEPSİYONEL VİZİT (gebelik öncesi muayene) KAVRAMI:

İlk yapmanız gereken, gebe kalmadan önce bir doktor kontrolünden geçmektir: bu kontrolün amacı gebelikte, doğumda ya da doğum sonrasında normaldışı durumların ortaya çıkma riskini artıracak "risk faktörlerinin" belirlenmesi ve gebe kalmadan önce tedavi gerektirenlerin tedavi edilmesi (kansızlık, enfeksiyon gibi), gebelik takibini değiştirebilecek özelliklerin belirlenerek gebelikte takip planının çizilmesidir (daha önceden düşük yapmış olmak, dış gebelik geçirmiş olmak, daha önceden ölüdoğum-erken doğum yapmış olmak gibi). 

Sürekli olarak kullanmak durumunda olduğunuz ilaçların gebeliğe göre tekrar düzenlenmesi de bu kontrolde ele alınacaktır.

YAŞAM TARZININ TEKRAR GÖZDEN GEÇİRİLMESİ VE GEREKLİ DÜZENLEMELERİN YAPILMASI:

Gebe kalmayı planladığınız andan itibaren sigarayı bırakmalı, sigara içilen ortamlardan uzak kalmalısınız.
Alkol kullanımını tümüyle bırakmalı ve eğer kullanıyorsanız uyuşturucu, sakinleştirici, uyarıcı ilaçlardan vazgeçmelisiniz. 

Akne (sivilce) ilaçlarının bazıları (izotretinoin içerikli olanlar) erken gebelik döneminde kullanıldığında gelişmekte olan bebek için ileri derecede sakıncalı olabilir.

Ağrı kesici olarak mümkün olduğunca parasetamol içerikli ilaçları kullanmalısınız.

Düzenli beslenmeye hemen şimdi başlamalısınız.

Başka nedenlerle doktor kontrolüne gittiğiniz her durumda doktorunuzu gebe olabileceğiniz konusunda uyarmalısınız.

Evinizde kedi besliyorsanız ve toksoplazma tetkikleriniz bu hastalığı geçirmediğinizi gösteriyorsa kedinin bakımı esnasında kedinin dışkısıyla temas etmemeye özen göstermelisiniz. Yine ek bir önlem olarak toksoplazmadan korunmak için çiğ et tüketiminden vazgeçmelisiniz.
Toksoplazma enfeksiyonunun gebelik üzerindeki etkileri hakkında ayrıntılı bilgi almak için tıklayın

Sauna, tüplü dalma, bedeni aşırı zorlayıcı sporlar gebe kalmayı planlayanlar için uygun aktiviteler değildir.

İŞ YAŞAMI ŞARTLARININ GÖZDEN GEÇİRİLMESİ

İşyerinde ya da evde bilgisayar kullanan anne adaylarının bebeklerinde normaldışı bir durum ortaya çıkma riskinde bir artma saptanmış değildir. Dahası, bilgisayarlar iyonize edici özellikleri olan herhangi bir radyasyon yaymazlar. Yine de ekstra bir önlem olarak kendi bilgisayarınıza ve odanızdaki bilgisayarlara ekran filtresi taktırarak bilgisayarla çalışmaya devam edebilirsiniz.

Kimyasal maddelerin üretildiği ve/veya açığa çıktığı iş kollarında çalışanlar (boya sanayi gibi) muhtemel riskler için kurum doktorlarına başvurmalı ve gerekirse çalıştıkları bölümü geçici olarak değiştirmelidirler.

İşyerinde radyasyona maruz kalanlar (radyoloji veya radyoterapi kliniklerinde çalışanlar, günboyu güvenlik kontrolü için "x-ray cihazı" adı verilen dedektörlerin yakınında çalışan güvenlik görevlileri gibi) gebeliği planladıkları andan itibaren durumu bağlı bulundukları yetkili kişiye iletmeli ve kurum doktorunun önerisine göre radyasyon yayan ortamdan uzak durmalıdırlar.

 

Gram boyaması

Baz özellikte bir boya maddesiyle boyama yöntemi
Gebelik (hamilelik)

Dişide yumurtanın döllenmesiyle başlayıp dölütün doğmasıyla sonuçlanan süreç.
Glomerül filtrasyonu

Böbrek glomerüllerinden Bowman boşluğuna su ve çeşitli maddelerin süzülme işlemi.
Gebelik Süreci

Glomerülonefroz

Böbrek glomerüllerindeki kılcal damarlarda çeşitli maddelerin birikmesine bağlı bir yıkıma yol açan hastalıkları belirtmek için günümüzde seyrek olarak kullanılan terim.
Grand mal

Bilinç kaybının eşlik ettiği genel konvülsiyon.
Gebelik toksemisi

gestoz
Glomerüloskleroz

Böbrek glomerüllerini etkileyen patolojik süreç.
Gebelikte Beslenme

Gebelik döneminizde dengeli bir beslenme alışkanlığı edindiğinizde, sıvıyı bol miktarda aldığınızda, doktorunuzun verdiği demir içerikli preparatları düzenli olarak aldığınızda, normal sınırlar içinde kilo almak, sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek, sağlıklı bir bebek doğurmak ve doğum sonrası formunuzu korumak için beslenmeyle ilgili size düşenleri tümüyle yerine getiriyorsunuz demektir.

Gebelikte beslenme, anne adaylarının üzerinde önemle durmaları gereken bir konudur. Sağlıklı ve kaliteli bir gebelik dönemi geçirmek, gebeliğe özgü belirtileri yaşamamak ya da daha az yaşamak, bebeğinizin potansiyeli olan kiloya ulaşmasını ve dünyaya yeterli besin depolarını oluşturmuş olarak gelmesini sağlamak, rahat bir lohusalık dönemi geçirmek, lohusalıkta bebeğinize vereceğiniz sütünüzün kaliteli olmasını sağlamak için gebelik öncesinden gelen beslenme alışkanlıklarınızı gebelikte tekrar gözden geçirmeniz önemlidir.

İlk bilmeniz gereken, bu yazıyı okuduğunuzda gebeliğinizin hangi döneminde bulunursanız bulunun geç kalmadığınızdır. Şu andan itibaren beslenme konusunda atacağınız her olumlu adım mutlaka hem size hem de bebeğinize yararlı olacaktır. Son aylarınızda olsanız bile beslenme konusunda yapacağınız iyileştirmeler en azından doğacak bebeğinizin doğum sonrası ilk altı aylık dönemde ihtiyacı olan demir ve vitamin depolarını oluşturmasını sağlar.

Gebelik dönemi; günlük kalori, alınması gerekli sıvı, protein, vitamin, mineraller, temel ve eser elementlerin ihtiyacının arttığı bir dönemdir. Bu artmış olan ihtiyacı karşılamak için vücudunuz size çoğu durumda yol gösterecek ve açlık-tokluk merkezlerinin gebeliğe uyum sağlamak amacıyla değişen işlevleri sayesinde bu ihtiyaçlarınızı karşılamış olacaksınız.

Gebelikte önerdiğimiz beslenme şekli, tüm temel besin maddelerinden herbirinin yeterince ve düzenli olarak alınması şeklindedir. Temel besin madddelerinin şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar hariç her birinden hergün belli miktarlarda mutlaka alınmalıdır. Şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar (yağların temel besin maddeleri içinde önemleri büyüktür, burada kastedilen aşırı "yağlı" yiyeceklerdir) ise besleyici özellikleri düşük ve kalorileri yüksek olan gıdalardır ve size ve bebeğinize yararları yoktur.  

Vitaminler

Gebelikte bazı özel durumlar hariç düzenli vitamin kullanımı gereksizdir. Gebelik dönemi boyunca ihtiyaç duyduğunuz vitaminlerin tümü düzenli beslenme yoluyla alınabilir ve doğru olanı da budur. Şu ana kadar varlığı saptanmış vitaminler dışında vücudun kullandığı çok sayıda vitamin vardır ve bunlar keşfedilmeyi beklemektedir. Düzensiz beslenip vitamin ilaçlarına güvendiğinizde gerekli olan ihtiyacınızın tümüyle karşılanmadığından emin olabilirsiniz. Ancak erken gebelik dönemindeki şiddetli bulantı ve kusmalarda ve ileri derecede beslenme yetersizliği gösteren anne adaylarında ise düzenli beslenmeye ek olarak vitamin tedavisi elbette vermekteyiz.

DEMİR!

Kan yapımında önemli yeri olan demir için ise farklı şeyler söylenebilir: Ne kadar demir içeriği yüksek besinlerle beslenirseniz beslenin, gebelikte ihtiyaç duyduğunuz demiri alabilmek için belli bir gebelik haftasından sonra (genellikle gebeliğin ikinci yarısından itibaren) düzenli olarak demir içeren ilaçlar kullanmalısınız.  

Alacağınız demirin bebeğinizin demir depolarının oluşmasındaki önemini unutmayın.

Tüm bu demir ihtiyacının besinlerden karşılanabilmesi için alınması gerekli besin miktarı normalden fazla kalori içerir ve bu yüzden uygun bir beslenme biçimi değildir.

İkiz ve çoğul gebelik taşıyan, kansızlık bulguları gösteren, ya da gebeliğin sonlarına gelmiş olmasına rağmen demir ilaçları kullanmamış anne adaylarında daha yüksek dozlarda demir tedavisi gerekebilir.

Gebelikte günlük öğün sayınızı en az beş olacak şekilde tekrar ayarlayın.

Burada amaç midenin aşırı dolmasını ve size rahatsızlık vermesini engellemektir. Toplam alacağınız gıdayı üç öğün yerine beş ya da daha fazla öğünde yemek, erken gebelikte bulantı şikayetlerinizi engellemede, gebeliğin geç dönemlerinde de mide yanması ve şişkinlik şikayetlerinizi önlemede yardımcı olacaktır.

Su her ne kadar öyle gözükmese de aslında temel bir besin maddesidir.

Suyu ve sıvı içeren gıdaları gebelik öncesi döneme göre daha fazla miktarlarda almanız kabızlık yaşamanızı engellemeye yardımcı olacak ve özellikle yaz aylarında halsizlik şikayetlerinizin azalmasını sağlayacaktır. İdrar renginizin açık sarıdan daha koyu sarı bir renkte olması (idrar yolu enfeksiyonunuz yoksa) sıvı alımınızın yetersiz olduğunun habercisidir. Günlük aldığınız sıvıları yemekler arasında almanız, midenizin aşırı dolmasını engellemeye önemli katkılarda bulunur.

Kahve ve çaylar:

Kahve içme alışkanlıklarınızı tekrar gözden geçirmelisiniz. Günde bir fincan ya da maksimum iki fincan kahvenin olumsuz bir etkisi olmamasına karşın daha fazla miktarlarda vücuda giren kafein, dolaşım sisteminizin olumsuz etkilenmesine ve uykusuz kalmanıza neden olabilir. Dahası, yüksek miktarlarda kafeinin (günde 10 fincan ya da daha fazla) düşük, erken doğum ya da bebekte gelişme geriliği yaptığına dair bazı çalışmalar bulunmaktadır. Kafein içeren diğer sıvılar (kolalar, çeşitli çaylar) için de aynı öneriler geçerlidir.

 Çay konusunda ise kahve konusunda söylenenlerden biraz daha fazla şeyler söylemek gerekir. Çay, kafein dışında teofilin denen bir madde ve niteliği tam olarak belirlenmemiş bazı maddeler içerir. Aşırı miktarlarda (günde 10 fincandan fazla) tüketildiğinde içerdiği kafeinin yaptığı olumsuz etkilere ek olarak, besinlerle alınan demirin emilimini de azalttığı bilinen bir içecektir. Bu yüzden gebelikte çay tüketiminin de günde iki fincan ile kısıtlanması gerektiğine inanmaktayım.

Suni tatlandırıcılar:

Suni tatlandırıcılar içlerinde genellikle aspartam adlı bir madde içerirler. Bu maddenin gebelikte kullanımında bir sakınca bulunmamıştır. Ancak fenilketonüri (doğumsal bir aminoasit metabolizma bozukluğu) tanısı konmuş anne adaylarının bu tatlandırıcıları doktorlarına danışarak kullanmaları gerekir.

Alkol kullanımı:

Alkol diğer bir bölümün konusu olmasına rağmen burada özet olarak değinmek gerekir: Alkol bebek üzerinde gelişimsel kusurlar yaratabilen bir madde olduğundan ve bu kusurları yaratan günlük dozun alt sınırı belirlenemediğinden, gebelikte kullanılmaması gereken bir maddedir.

Gebelikte alkol kullanımı

Sigara kullanımı:

Sigara kullanımı da ayrı bir bölümün konusu olmasına rağmen beslenmeyle yakın ilişkisi yüzünden burada da değinmek gerekir: Sigara verdiği tüm zararların dışında iştahı da kesen maddeler içerir. Sigarayı mümkün olduğunca azaltmak mutlaka olumlu etkiler yaratır, ancak bilinçli bir anne adayının gebelik döneminde sigaradan ve sigara içilen yerlerden tümüyle uzak durması gerekir.

Gebelikte sigara kullanımı

Tuz kullanımı:

Yıllar boyu anne adaylarına hekimler tarafından tuzsuz diyet önerilmiştir. Bunun altında yatan düşünce de preeklampsi gelişiminde vücutta tuz ve su tutulmasının birincil mekanizma olduğu, tuz alımı durdurulduğunda bu normaldışı durumun gelişmeyeceği varsayımıydı. Günümüzde bu uygulama artık kabul görmemektedir. Gebelikte vücutta sıvı tutulması gebeliğin normal seyrinin bir parçasıdır ve bu sürecin kesintiye uğraması sakıncalıdır. Preeklampside ani kilo alımı ve sıvı tutulması tuz alımıyla ilgili değildir. Bu yüzden anne adaylarının yemeklerine yeterince tuz katmalarında bir sakınca yoktur.

Preeklampsi gelişimini engellemek için önceleri anne adaylarına hekimler tarafından diüretik (idrar söktürücü) ilaçlar neredeyse rutin olarak verilmekteydi. Ancak bu ilaçlar da sıvı ve elektrolit dengesini bozduklarından gelişmesi muhtemel problemleri önlemek bir yana, tümüyle normal seyreden bir gebelikte bile sıvı-elektrolit dengesizlikleri oluşmasına neden olabilirler.

Anne adaylarının gebelikte artmış iyot ihtiyacını karşılamak amacıyla iyotlu tuz kullanmaları önerilir.

Sıvılar:

Gebelikte vücudun sıvı miktarı artar ve kan hacmi yaklaşık %50 oranında genişler. Amnios sıvısı da yaklaşık olarak üç saatte bir tümüyle yenilenir. Bu nedenle anne adayının vücudundaki sıvı dengesi çok önemlidir. Anne adaylarının günde en az iki litre sıvı almaları gerekir.

 

Gebelikten koruyucu iğneler

Gebelikten koruyucu iğneler, kadınlık hormonu olan östrojen ve progesteron içeren ilaçlar.
Granülasyon

Birçok anlamı olan bir terim.
Gece körlüğü

Beslenmedeki A vitamini eksikliğinin neden olduğu bir hastalıktır. Hasta; alacakaranlıkta gereği gibi göremez.
Elektroansefalografi

Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektrobisturi

Yalıtılmış bir sap üzerine takılmış elektrottan oluşan alet; yüksek frekanslı elektrik akımı aracılığıyla dokuların kesilmesini ve kılcal damarların yakılarak dokularda kesiye bağlı kanamanın durdurulmasını sağlar.
Enterohepatik dolaşım

Bağırsaktaki bakterilerin safradaki pigmentler üzerindeki etkisiyle oluşan biIİnojenlerin kısmen bağırsak mu-kozasınca yeniden emildiği ve toplardamar dolaşımı ile karaciğere ulaştığı fizyolojik mekanizma.
Etmoit kemik (kalburcu kemik)

Kafanın ortada, tek ve simetrik kemiği.
Evaküasyon (boşaltım)

Dışkının anüs aracılığıyla dışan atılması.
Enterostomi

Bazı hastalıklarda sindirim sisteminde yapay bir çıkış yeri açmak amacıyla bağırsakla karın duvarının ağızlaş-tınlması.
Enterotoksin

Bazı Staphylococcus aureus soylarının çıkardığı toksin.
Entolerans

Biyolojideki geniş anlamıyla, bireyin, başkalarında normal kabul gören dış etkenlere karşı gösterdiği tüm tepkileri tanımlamakta kullanılan terim.
Fleksör kaslar (bükücü kaslar)

Bir eklemi oluşturan kemikler arasındaki açıyı daraltan kaslar.
Faj

bakteriyofaj
Fıtık korsesi (fıtık bağı)

Kann bölgesindeki fıtıkları tespit etmek İçin kullanılan, bir kemer ve yastıkçıklardan oluşan aygıt.
Flora

Belirli bir coğrafi alanda bulunan bitki türlerinin tümü.
Fibril

Telcik. (miyofibril=kas telciği; nörofibril=sinir telciği)
Floralozone

Birçok sentetik koku bileşeninden biri.
Fibrilasyon

Kalp kasının tireşimler şeklinde ya da kontrolsüz kasılmaları, kalp atımının düzensiz olmasına yol açar.
Falks serebri

Beynin sağ ve sol yarı kürelerini birbirinden ayıran, orağa benzediği için bu isim verilen kalın zar.
Fibrin

Kanın pıhtılaşmasına yarayan albumin cinsinden bir madde.
Falks serebri (beyin orağı)

Beyinde sertzarın (dura mater) iki beyin yanküresİ arasına giren dikey, orağa benzer uzantısı.
Fibrinemi

Kanda fibrin bulunması.
Flüor zehirlenmesi

Bazı sanayi alanlannda flüor buhan ve gazlarının solunması ya da çözünebilir flüor bileşiklerinin (kirli içme suyu, besinler, böcek ve fare zehiri) ağız yoluyla alınması sonucu ortaya çıkan zehirlenme.
Fibrinojen

Pıhtılaşma etkenlerinin etkisi altında fibrine dönüşerek, pıhtılaşma sürecinde temel bir rol oynayan ve karaciğerde bireşimlenen protein. Bu dönüşümü sağlayan son etken trombindir.
Fallop boruları (salpenks)

Dölyatağı tepesinin İki yanında simetrik olarak yerleş- "mis ve dölyatağı iç boşluğunun, periton (kann zan) içi boşlukla ilişkisini sağlayan boru biçimindeki yapılar.
Fibrinojenopeni

Kanda fibrinojen düzeyinin normalin altında bulunması.
Fibrinoliz

Plazmin ya da fibrinolizin adlı protein eritici (proteoli-tik) bir enzimin etkisiyle fibrinin(*) çözünmesi süreci.
Fibrinolizin (plazmin)

Fibrini parçalayarak etki gösteren protein eritici (prote-olitik) enzim.
Fobi

Belirli bir nedene dayanmayan aşırı korku
Fibrinüri

İdrarda fidrin çıkması.
Fibroadenom

Fibröz (lifsi) bağdoku ve salgıbezi dokusundan gelişen iyi huylu tümör.
Folik asit

B-vitamin kompleksinin parçasıdır. Ağız yoluyla alındığında iyi bir antioksidan olarak kabul edilir. Bu yararı henüz cilt üzerinde kanıtlanmamıştır.
Fibroblast

Bağdoku temel maddesinin bireşimini sağlayan bağdoku hücresi.
Fibroelastoz

Vücudun belli bir bölgesinde esnek liflerinin artması ve yoğunlaşması biçimindeki hastalık süreci.
Folikül stimulan hormon (fsh)

Bu hormon hipofizden üretilir ve salınır. Yumurtlama için ovaryumu uyararak follikül olgunlaşmasını sağlar.
Fannakopi

Belirli bir dönem ve belirli bir bölgede kullanılması kabul edilen tüm ilaçların listesi.
Fibroid

Selim bir bağ ve kas dokusu tümörü olan fibromun diğer adı; genellikle rahimde oluşur.
Fibrokistik Hastalık

Fibrom

İyi huylu bağ dokusu uru.
Fantezi

Bir tür düşünce etkinliği.
Fibromatoz

Herhangi bir yaşta ve vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabilen çok sayıda bağdoku oluşumunun genel adı.
Fantom kol - bacak

Kol ya da bacaklarının tümünü ya da bir bölümünü kaybedenlerde görülen bir olgu.
Fibromiyalji

Kasları ve ligamentleri etkileyen, fakat eklemlere hasar vermeyen hastalık. Sık rastlanır ve şiddetli olabilir. Fibro-mi-yaljide fibröz dokular (fibro-) ve kaslarda (-mi) ağrı (-alji) ve hassasiyet söz konusudur. Halsizlik sıklıkla fibromiyaljinin en şiddetli bulgusudur.
Fibromiyom

Kadın üreme sistemine özgü sık görülen iyi huylu tümör; 35 yaşın üzerindeki kadınların yaklaşın yüzde 40'ında rastlanır.
Fibrosarkom

Kollajen lifleri üreten bağdoku hücrelerinin (fibroblastlann) çoğalmasıyla ortaya çıkan kötü huylu tümör.
Fibro-sarkom

Bağ dokusunun kötü huylu tümörü.
Fibroskleroz

Fibroz(*) nedeniyle bir organ ve dokunun sertliğinin artması.
Fibrotoraks

Akciğer zarlannın iç ve dış yapraklan arasında yaygın ve güçlü bağdoku y apışıktı klan.
Fontanel

Bebeğin başının üzerindeki hünüz kemikleşmemiş yumuşak bölge; bıngıldak.
Fibroz

Lif dokusu
Fibrozit

fibromiyalji.
Fosfataz

Bir molekülden su kullanraka fosfat grubunu ayıran enzim.
Fibröz

Lif dokusu
Farnesol

Bitkilerden elde edilen ve kozmetikte öncelikli olarak kokularda kullanılan bir öz. Hayvanlar üzerinde yapılan bazı araştırmaların sonucunda antibakteriyal özellikleri saptanmıştır
Fibula

Bacaktaki iki kemikten dış kısımda olanıdır. Üstte Tibia ile eklem yapar diz eklemi yapısına girmez, altta ise ayak bileği eklemine iştirak eder.
Fosfodiester bağı

DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ.
Fibula (kamış kemiği)

Kaval kemiğinin (tibia) yanında yer alan ve onunla birlikte diz iskeletini oluşturan uzun kemik.
Fasciolopsis buski

Yassısolucanlann Trematoda sınıfından bir tür asalak; insanda bağırsağa yerleşerek fasyolopsiyaz da denen bağırsak kelebek hastalığına yol açar.
Filarya

Balıklar dışındaki bütün omurgalılarda asalak yaşayan Nemaîoda (ipliksolucanlar) sınıfının
Filebit

Toplardamar duvarının iltihaplaşması
Fauna

Belirli bir coğrafi alanda bulunan hayvan türlerinin tümü.
Fotofobi

ışığı tolere edememe durumu. açık renk gözlü kişilerde sık görülür
Fimbria

Püskül biçimindeki anatomik oluşum.
Febril

Ateşli, hummalı.
Fekalit

Barsakta bir kısım dışkının sertleşmesi sonucu oluşan dışkı taşı.
Fototerapi

Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz.
Fitığra boğulması

Fıtığın en tehlikeli konıplikasyonu.
Fitobezoar

Midede ya da daha ender olarak bağırsakta bitkisel liflerin çevresinde oluşan ve kalsiyum tuzlarının çökmesiyle sertleşen kütle.
Freiberg hastalığı

Ayağın avasküler nekrozdan (kemiğin damar yetersizliği sonucu ölümü) ileri gelen ağrılı bir hastalığı. Çoğunlukla genç kızlarda gözlenir ve ağrı metatars başında lokalizedir.
Fitoterapi

Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi.
Freiberg infarktüsü

Ayağın avasküler nekrozdan (kemiğin damar yetersizliği sonucu ölümü) ileri gelen ağrılı bir hastalığı. Çoğunlukla genç kızlarda gözlenir ve ağrı metatars başında lokalizedir
Frenulum

Bir organı başka bir yapıya bağlayarak hareketini sınırlayan mukoza şeridinin anatomik adı.
Fenobarbital dozajı

Fenobarbitalle tedavi edilen hastaların kanında, bu ilacın ulaştığı düzeyin belirlenmesi; tedavi dozunun düzenlenmesinde önem taşır. Normal değerleri 5-30 mg/It'dir.
Fizyolojik

Bir canlının ya da organın normal işlediğini belirten terim.
Frottage

Bir erkeğin, eşinin vücuduna karşın kendi vücudunu ovması.
Flaskite

Bir organın tümünün ya da bir bölümünün gerginliğinin azaldığını belirten terim.
Fermantasyon

Bazı mikroorganizmaların ürettiği enzimlerin etkisiyle organik maddelerin uğradığı değişiklik.
Ferment

Bazı organların salgılarında bulunup kimyasal değişikliklere etki eden maddeler.
Flavoprotein

Bir protit molekülü ve bir riboflavin ya da B12 vitaminine bağlı bir nükleotitten oluşan proteinlere verilen ad.
Flebit

Toplardamar duvarının iltihabı.
Fta/abs testi

Frengi etkeni treponemaya karşı antikorlan ortaya koymak için uygulanan serolojik test.
Flebografi

Toplardamarların kontrast bir maddenin yardımıyla görüntülenmesini sağlayan radyografi yöntemi.
Fleboklizi

Tedavi amacıyla toplardamar içine çeşitli çözeltilerin verilmesi.
Flebolit

Bir toplardamarın içinde oluşan sert çökelti.
Fungus

Bitki kökenli klorafiliz organizma, mantar, bazı mantarlar tahrişe ve hastalığı neden olabilirler.
Fleboskleroz

Bağdoku artışı ya da trombuslann bağdokuya dönüşmesi nedeniyle toplardamar duvarının sertleşmesi.
Flebotomi

Toplardamara girilerek kan alınması.
Flebotromboz

iltihap dışı nedenlerle toplardamarların içinde kan pıhtısı (trombus) oluşmasıyla ortaya çıkan bozukluk.
Flegma (balgam)

Hippokrates'e göre vücuttaki dört temel sıvıdan biri; ötekileri san safra, kara safra ve kandır.
Gerantofiliya

Bir erkeğin, yaşlı bir kadınla cinsel ilişkiye girmeyi tercih etmesi.
Gereksinim

Bireyde amaca yönelik bir davranışı harekete geçirerek bir gerekliliği doyurmayı sağlayan itici güç ya da dürtü.
Gestoz (gebelik tokseraisi)

Gebelik sırasında ortaya çıkan ve gebeliğe bağlı olarak gelişen patolojik belirtileri genel olarak tanımlayan terim.
Gonoreaksiyon

Belsoğukluğu (gonokok) enfeksiyonu tanısında kullanılan serolojîk inceleme.
Gamaglobülin

Enfeksiyonlarla savaşmaya yardımcı oan, kanda bulunan bir protein.
Gowper bezi

Cinsel coşku veya orgazm öncesi, erkeklerde, saydam alkalin bir sıvı salgılayan bez.
Göbek

Karnın ön duvarında yer alan bir oluşum
Göbek kordonu

DölütÜn gövdesini eteneye bağlayan bölüm.
Göğüs boşluğu (toraks)

Vücudun boyun ile karın arasında yer alan bölümü
Gammaglobülin yokluğu

agammaglobülinemi
Gh

büyüme hormonu.
Gammaglobülinler

Plazmanın proteinlerinden olan globülinlerin antikorları oluşturan grubu.
Ghrf

Büyüme hormonunu (GH) serbestleştiren etken.
Görme

Belirli bir dalgaboyundaki elektromagnetik ışınların (görülebilir ışınlar) verdiği uyarıların algılanmasını sağlayan duyu işlemi.
Görme alanı

Belirli bir noktaya bakan bir gözün algıladığı alanın tümü.
Gargara

Bir sıvıyı ağız boşluğu mukozası, özellikle de ağzın arkasındaki (yutak bölgesinde) mukoza ile temas haline getirebilmek için yapılan uygulama.
Gia (geçici iskemik atak)

Beyin düzeyinde kan akımının geçici olarak bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkan nöbetleri belirten terim.
Gibbus (pott hörgücü)

Omurga kemiğinin dar açılı bükülmesi.
Gingko biloba

 Yelpaze biçiminde yaprakları olan bu süs ağacı, kozmetik kullanımda antioksidan, iltihap giderici ve kızarıklık önleyici özellikleriyle öne çıkar.
Göz Bozuklukları

Göz kameraya benzeyen optik bir sistemdir. Dışarıdan gelen ışık ve görüntüler kornea (gözün en dış saydam tabakası) ve lens tabakasında kırılarak retina üzerindeki görme noktasına ulaşırlar.

Normal bir gözde dışarıdan gelen ışınlar kornea ve lenste kırılarak görme merkezine düşerek net görüntü oluştururlar. bazı durumlarda ise kornea, lens ve gözün yapısına bağlı olarak, görüntüler retina üzerinde net olarak oluşmayabilir.

Miyopi :

Dışarıdan gelen ışınların görme noktasına ulaşmadan odaklaşması sonucu gelişir. Gözün ön-arka ekseninin uzun olmasına bağlı olarak veya kornea ve lensin kırıcılığının değiştiği durumlarda ortaya çıkar. Miyop gözlerde uyum gücü çok az olduğu için kişi uzağı görebilmek için gözlük kullanmak durumundadır.

Astigmatizma :

Korneanın kırma gücünün biribirine dik iki eksende farklı oması sonucunda görüntünün farklı düzlemlerde kırılmasıyla meydana gelir. Kornea ve lensin yapısına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Astigmatizma, her mesafede yansıma ve bulanık görmeye neden olur.Astigmatik görme, sirklerdeki yamuk aynalarda oluşan görüntüye benzetilebilir.

Hipermetropi :

Dışarıdan gelen ışınların görme noktasının arkasında odaklanması sonucunda gelişir. Gözün ön-arka ekseninin kısa olmasına bağlı olarak veya kornea ve lensin kırıcılığının değiştiği durumlarda ortaya çıkar. Hipermetrop gözlerde uyum gücü yüksektir. Düşük dereceli hipermetrop kişiler uyum yaparak normal görebilirler, fakat göz çabuk yorulur. Yüksek hipermetropide ise hem uzak, hem de yakın görme bozuktur.

PRESBİYOPİ :

Yaşın ilerlemesine bağlı olarak lens tabakasının esnekliğini yitirmesi ve bunun sonucunda yakın görmenin bozulmasıdır. 35-40 yaşlarında başlar ve 60 yaşına dek sürekli ilerler.

KERATOKONÜS :

Kornea yüzeyinde bir bölümün incelerek öne doğru çıkmasıdır. Bu kişiler gözlükle net göremezler. Hastalığın derecesine göre özel olarak üretilen kontakt lensler kullanabilirler. Çok ileri derecelerde ise keratoplasti adı verilen kornea nakli ameliyatı gerekebilir.

UNUTMAYIN !

Miyopi, hipermetropi, astigmatizma ve presbiyopi gözün genel kırma kusurlarıdır. Bu kırma kusurları gözde tek tek meydana gelebileceği gibi, birden fazla kırma kusuru birarada görülebilir. Kırma kusuru bir gözde veya her ikisinde birden olabilir. Bunların dışında korneanın bozukluklarına bağlı özel kırma kusurları meydana gelebilir. Bir gözde, kırma kusuru ile birlikte korneada, görme tabakasında veya görme sinirinde bozukluklar olabilir.
Bu nedenle, kırma kusuru olan kişiler her yıl düzenli göz ve göz dibi muayenesinden geçmelidirler.

Çocuklarda gözde herhangi bir kayma ve görme bozukluğu şüphesi varsa en kısa sürede göz kontrolü yapılmalıdır. Herhangi bir problem olmasa da 4 yaş civarındaki çocukların göz muayenelerinin yapılması gereklidir.

Kırma kusurları olan kişilerin net görebilmeleri için çeşitli alternatifler vardır.

Gözlük kullanabilirler, Kontakt lens kullanabilirler, Excimer laser tedavisiyle kırma kusurlarının tümünden veya bir kısmından tamamıyla kurtulabilirler

Giordano belirtisi

El kenarıyla, bel bölgesine vurulduğunda ortaya çıkan ağn.
Göz iltihabı

Halk arasında göz nezlesi veya pembe göz denir. Göz yuvarlağının üstünü örten ince zarın iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. Tıp dilinde konjonktivit denir. Çoğunlukla ilk bahar aylarında görülür.Gözde sulanma; kanlanma, batma hissi veya ağrı vardır. Hasta ışığa bakmakta güçlük çeker.
Göz İltihabı

Halk arasında göz nezlesi veya pembe göz denir. Göz yuvarlağının üstünü örten ince zarın iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. Tıp dilinde konjonktivit denir. Çoğunlukla ilk bahar aylarında görülür. Gözde sulanma; kanlanma, batma hissi veya ağrı vardır. Hasta ışığa bakmakta güçlük çeker.

Glikokortikoit hormonlar

Böbreküstü bezinde yapılan steroit hormonların üç grubundan biridir.
Glikorakia

Beyin-omurilik sıvısının glikoz miktarı.
Gözbebeği

irisin ortasında yer alan, çapı 2,5-4 mm arasında değişen yuvarlak açıklık.
Gözbebekleri iltihabı

Gözün bir kazayla yaralanması veya romatizmalı hastalarda üşütme sonucu ortaya çıkar. Bazen; şeker hastalığı, burun hastalıkları, ve frengili hastalarda da görülür.Tıp dilinde iritis denilen bu hastalık vakit kaybedilmeden tedavi edilmesi gerekir.Hasta, ışığa fazla bakamaz. Gözlerinde veya gözlerinin üst kısmına gelen bölgede şiddetli ağrılar vardır. Gözlerde; sulanma ve kızarıklık da görülür. Göze dikkatle bakıldığında; renkli kısmın etrafındaki rengin de koyulaştığı görülür.
Gözbebekleri iltihabı

Gözün bir kazayla yaralanması veya romatizmalı hastalarda üşütme sonucu ortaya çıkar. Bazen; şeker hastalığı, burun hastalıkları, ve frengili hastalarda da görülür.

Tıp dilinde iritis denilen bu hastalık vakit kaybedilmeden tedavi edilmesi gerekir.
Hasta, ışığa fazla bakamaz. Gözlerinde veya gözlerinin üst kısmına gelen bölgede şiddetli ağrılar vardır.

Gözlerde; sulanma ve kızarıklık da görülür. Göze dikkatle bakıldığında; renkli kısmın etrafındaki rengin de koyulaştığı görülür

Gözi iltihabı

Göz kapağı kenarlarının iltihaplanıp, kızarma, kabuklanma ve ağrı yapmasıyla ortaya çıkar. Tıp dilinde blefarit denir

Gliyadin

Bitkisel kökenli bir tür protein.
Gliyoblastom

Kötü huylu bir merkez sinir sistemi tümörü.
Gözkapağı iltihabı

Göz kapağı kenarlarının iltihaplanıp, kızarma, kabuklanma ve ağrı yapmasıyla ortaya çıkar. Tıp dilinde blefarit denir.
Gliyoz

Beyinin destek dokusunu oluşturan, sinir hücreleri arasındaki ara dokuda hücrelerin göreli olarak bölgesel ya da yaygın biçimde çoğalması.
Globin

Hemoglobinin yapısında bulunan protein molekülü. Bak. hemoglobin.
Globus belirtisi

Aralıklı ya da sürekü olarak boğazda bir baskı hissi.
Globül değeri

Alyuvarın hemoglobin içeriğini gösteren endeks.
Globülin

Antikorların yapıldığı, kanda bulunan bir protein grubu.
Gbroz histiyositom

dermatofibrom
Glomerulus

Böbrekteki nefronların bowman kapsülü içinde bulunan kılcal kan damarları ağı.
Gebeliğe Hazırlık

İyi bir gebelik dönemi geçirmek için iyi bir plan yapmak gerekir. Gebe kalma planınızı hayata geçirirken size düşen bazı görevler var. Aşağıdaki yazıda gebe kalmayı planladığınız andan itibaren dikkat etmeniz gereken noktalar özetlendi:

PREKONSEPSİYONEL VİZİT (gebelik öncesi muayene) KAVRAMI:

İlk yapmanız gereken, gebe kalmadan önce bir doktor kontrolünden geçmektir: bu kontrolün amacı gebelikte, doğumda ya da doğum sonrasında normaldışı durumların ortaya çıkma riskini artıracak "risk faktörlerinin" belirlenmesi ve gebe kalmadan önce tedavi gerektirenlerin tedavi edilmesi (kansızlık, enfeksiyon gibi), gebelik takibini değiştirebilecek özelliklerin belirlenerek gebelikte takip planının çizilmesidir (daha önceden düşük yapmış olmak, dış gebelik geçirmiş olmak, daha önceden ölüdoğum-erken doğum yapmış olmak gibi). 

Sürekli olarak kullanmak durumunda olduğunuz ilaçların gebeliğe göre tekrar düzenlenmesi de bu kontrolde ele alınacaktır.

YAŞAM TARZININ TEKRAR GÖZDEN GEÇİRİLMESİ VE GEREKLİ DÜZENLEMELERİN YAPILMASI:

Gebe kalmayı planladığınız andan itibaren sigarayı bırakmalı, sigara içilen ortamlardan uzak kalmalısınız.
Alkol kullanımını tümüyle bırakmalı ve eğer kullanıyorsanız uyuşturucu, sakinleştirici, uyarıcı ilaçlardan vazgeçmelisiniz. 

Akne (sivilce) ilaçlarının bazıları (izotretinoin içerikli olanlar) erken gebelik döneminde kullanıldığında gelişmekte olan bebek için ileri derecede sakıncalı olabilir.

Ağrı kesici olarak mümkün olduğunca parasetamol içerikli ilaçları kullanmalısınız.

Düzenli beslenmeye hemen şimdi başlamalısınız.

Başka nedenlerle doktor kontrolüne gittiğiniz her durumda doktorunuzu gebe olabileceğiniz konusunda uyarmalısınız.

Evinizde kedi besliyorsanız ve toksoplazma tetkikleriniz bu hastalığı geçirmediğinizi gösteriyorsa kedinin bakımı esnasında kedinin dışkısıyla temas etmemeye özen göstermelisiniz. Yine ek bir önlem olarak toksoplazmadan korunmak için çiğ et tüketiminden vazgeçmelisiniz.
Toksoplazma enfeksiyonunun gebelik üzerindeki etkileri hakkında ayrıntılı bilgi almak için tıklayın

Sauna, tüplü dalma, bedeni aşırı zorlayıcı sporlar gebe kalmayı planlayanlar için uygun aktiviteler değildir.

İŞ YAŞAMI ŞARTLARININ GÖZDEN GEÇİRİLMESİ

İşyerinde ya da evde bilgisayar kullanan anne adaylarının bebeklerinde normaldışı bir durum ortaya çıkma riskinde bir artma saptanmış değildir. Dahası, bilgisayarlar iyonize edici özellikleri olan herhangi bir radyasyon yaymazlar. Yine de ekstra bir önlem olarak kendi bilgisayarınıza ve odanızdaki bilgisayarlara ekran filtresi taktırarak bilgisayarla çalışmaya devam edebilirsiniz.

Kimyasal maddelerin üretildiği ve/veya açığa çıktığı iş kollarında çalışanlar (boya sanayi gibi) muhtemel riskler için kurum doktorlarına başvurmalı ve gerekirse çalıştıkları bölümü geçici olarak değiştirmelidirler.

İşyerinde radyasyona maruz kalanlar (radyoloji veya radyoterapi kliniklerinde çalışanlar, günboyu güvenlik kontrolü için "x-ray cihazı" adı verilen dedektörlerin yakınında çalışan güvenlik görevlileri gibi) gebeliği planladıkları andan itibaren durumu bağlı bulundukları yetkili kişiye iletmeli ve kurum doktorunun önerisine göre radyasyon yayan ortamdan uzak durmalıdırlar.

 

Gram boyaması

Baz özellikte bir boya maddesiyle boyama yöntemi
Gebelik (hamilelik)

Dişide yumurtanın döllenmesiyle başlayıp dölütün doğmasıyla sonuçlanan süreç.
Glomerül filtrasyonu

Böbrek glomerüllerinden Bowman boşluğuna su ve çeşitli maddelerin süzülme işlemi.
Gebelik Süreci

Glomerülonefroz

Böbrek glomerüllerindeki kılcal damarlarda çeşitli maddelerin birikmesine bağlı bir yıkıma yol açan hastalıkları belirtmek için günümüzde seyrek olarak kullanılan terim.
Grand mal

Bilinç kaybının eşlik ettiği genel konvülsiyon.
Gebelik toksemisi

gestoz
Glomerüloskleroz

Böbrek glomerüllerini etkileyen patolojik süreç.
Gebelikte Beslenme

Gebelik döneminizde dengeli bir beslenme alışkanlığı edindiğinizde, sıvıyı bol miktarda aldığınızda, doktorunuzun verdiği demir içerikli preparatları düzenli olarak aldığınızda, normal sınırlar içinde kilo almak, sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek, sağlıklı bir bebek doğurmak ve doğum sonrası formunuzu korumak için beslenmeyle ilgili size düşenleri tümüyle yerine getiriyorsunuz demektir.

Gebelikte beslenme, anne adaylarının üzerinde önemle durmaları gereken bir konudur. Sağlıklı ve kaliteli bir gebelik dönemi geçirmek, gebeliğe özgü belirtileri yaşamamak ya da daha az yaşamak, bebeğinizin potansiyeli olan kiloya ulaşmasını ve dünyaya yeterli besin depolarını oluşturmuş olarak gelmesini sağlamak, rahat bir lohusalık dönemi geçirmek, lohusalıkta bebeğinize vereceğiniz sütünüzün kaliteli olmasını sağlamak için gebelik öncesinden gelen beslenme alışkanlıklarınızı gebelikte tekrar gözden geçirmeniz önemlidir.

İlk bilmeniz gereken, bu yazıyı okuduğunuzda gebeliğinizin hangi döneminde bulunursanız bulunun geç kalmadığınızdır. Şu andan itibaren beslenme konusunda atacağınız her olumlu adım mutlaka hem size hem de bebeğinize yararlı olacaktır. Son aylarınızda olsanız bile beslenme konusunda yapacağınız iyileştirmeler en azından doğacak bebeğinizin doğum sonrası ilk altı aylık dönemde ihtiyacı olan demir ve vitamin depolarını oluşturmasını sağlar.

Gebelik dönemi; günlük kalori, alınması gerekli sıvı, protein, vitamin, mineraller, temel ve eser elementlerin ihtiyacının arttığı bir dönemdir. Bu artmış olan ihtiyacı karşılamak için vücudunuz size çoğu durumda yol gösterecek ve açlık-tokluk merkezlerinin gebeliğe uyum sağlamak amacıyla değişen işlevleri sayesinde bu ihtiyaçlarınızı karşılamış olacaksınız.

Gebelikte önerdiğimiz beslenme şekli, tüm temel besin maddelerinden herbirinin yeterince ve düzenli olarak alınması şeklindedir. Temel besin madddelerinin şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar hariç her birinden hergün belli miktarlarda mutlaka alınmalıdır. Şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar (yağların temel besin maddeleri içinde önemleri büyüktür, burada kastedilen aşırı "yağlı" yiyeceklerdir) ise besleyici özellikleri düşük ve kalorileri yüksek olan gıdalardır ve size ve bebeğinize yararları yoktur.  

Vitaminler

Gebelikte bazı özel durumlar hariç düzenli vitamin kullanımı gereksizdir. Gebelik dönemi boyunca ihtiyaç duyduğunuz vitaminlerin tümü düzenli beslenme yoluyla alınabilir ve doğru olanı da budur. Şu ana kadar varlığı saptanmış vitaminler dışında vücudun kullandığı çok sayıda vitamin vardır ve bunlar keşfedilmeyi beklemektedir. Düzensiz beslenip vitamin ilaçlarına güvendiğinizde gerekli olan ihtiyacınızın tümüyle karşılanmadığından emin olabilirsiniz. Ancak erken gebelik dönemindeki şiddetli bulantı ve kusmalarda ve ileri derecede beslenme yetersizliği gösteren anne adaylarında ise düzenli beslenmeye ek olarak vitamin tedavisi elbette vermekteyiz.

DEMİR!

Kan yapımında önemli yeri olan demir için ise farklı şeyler söylenebilir: Ne kadar demir içeriği yüksek besinlerle beslenirseniz beslenin, gebelikte ihtiyaç duyduğunuz demiri alabilmek için belli bir gebelik haftasından sonra (genellikle gebeliğin ikinci yarısından itibaren) düzenli olarak demir içeren ilaçlar kullanmalısınız.  

Alacağınız demirin bebeğinizin demir depolarının oluşmasındaki önemini unutmayın.

Tüm bu demir ihtiyacının besinlerden karşılanabilmesi için alınması gerekli besin miktarı normalden fazla kalori içerir ve bu yüzden uygun bir beslenme biçimi değildir.

İkiz ve çoğul gebelik taşıyan, kansızlık bulguları gösteren, ya da gebeliğin sonlarına gelmiş olmasına rağmen demir ilaçları kullanmamış anne adaylarında daha yüksek dozlarda demir tedavisi gerekebilir.

Gebelikte günlük öğün sayınızı en az beş olacak şekilde tekrar ayarlayın.

Burada amaç midenin aşırı dolmasını ve size rahatsızlık vermesini engellemektir. Toplam alacağınız gıdayı üç öğün yerine beş ya da daha fazla öğünde yemek, erken gebelikte bulantı şikayetlerinizi engellemede, gebeliğin geç dönemlerinde de mide yanması ve şişkinlik şikayetlerinizi önlemede yardımcı olacaktır.

Su her ne kadar öyle gözükmese de aslında temel bir besin maddesidir.

Suyu ve sıvı içeren gıdaları gebelik öncesi döneme göre daha fazla miktarlarda almanız kabızlık yaşamanızı engellemeye yardımcı olacak ve özellikle yaz aylarında halsizlik şikayetlerinizin azalmasını sağlayacaktır. İdrar renginizin açık sarıdan daha koyu sarı bir renkte olması (idrar yolu enfeksiyonunuz yoksa) sıvı alımınızın yetersiz olduğunun habercisidir. Günlük aldığınız sıvıları yemekler arasında almanız, midenizin aşırı dolmasını engellemeye önemli katkılarda bulunur.

Kahve ve çaylar:

Kahve içme alışkanlıklarınızı tekrar gözden geçirmelisiniz. Günde bir fincan ya da maksimum iki fincan kahvenin olumsuz bir etkisi olmamasına karşın daha fazla miktarlarda vücuda giren kafein, dolaşım sisteminizin olumsuz etkilenmesine ve uykusuz kalmanıza neden olabilir. Dahası, yüksek miktarlarda kafeinin (günde 10 fincan ya da daha fazla) düşük, erken doğum ya da bebekte gelişme geriliği yaptığına dair bazı çalışmalar bulunmaktadır. Kafein içeren diğer sıvılar (kolalar, çeşitli çaylar) için de aynı öneriler geçerlidir.

 Çay konusunda ise kahve konusunda söylenenlerden biraz daha fazla şeyler söylemek gerekir. Çay, kafein dışında teofilin denen bir madde ve niteliği tam olarak belirlenmemiş bazı maddeler içerir. Aşırı miktarlarda (günde 10 fincandan fazla) tüketildiğinde içerdiği kafeinin yaptığı olumsuz etkilere ek olarak, besinlerle alınan demirin emilimini de azalttığı bilinen bir içecektir. Bu yüzden gebelikte çay tüketiminin de günde iki fincan ile kısıtlanması gerektiğine inanmaktayım.

Suni tatlandırıcılar:

Suni tatlandırıcılar içlerinde genellikle aspartam adlı bir madde içerirler. Bu maddenin gebelikte kullanımında bir sakınca bulunmamıştır. Ancak fenilketonüri (doğumsal bir aminoasit metabolizma bozukluğu) tanısı konmuş anne adaylarının bu tatlandırıcıları doktorlarına danışarak kullanmaları gerekir.

Alkol kullanımı:

Alkol diğer bir bölümün konusu olmasına rağmen burada özet olarak değinmek gerekir: Alkol bebek üzerinde gelişimsel kusurlar yaratabilen bir madde olduğundan ve bu kusurları yaratan günlük dozun alt sınırı belirlenemediğinden, gebelikte kullanılmaması gereken bir maddedir.

Gebelikte alkol kullanımı

Sigara kullanımı:

Sigara kullanımı da ayrı bir bölümün konusu olmasına rağmen beslenmeyle yakın ilişkisi yüzünden burada da değinmek gerekir: Sigara verdiği tüm zararların dışında iştahı da kesen maddeler içerir. Sigarayı mümkün olduğunca azaltmak mutlaka olumlu etkiler yaratır, ancak bilinçli bir anne adayının gebelik döneminde sigaradan ve sigara içilen yerlerden tümüyle uzak durması gerekir.

Gebelikte sigara kullanımı

Tuz kullanımı:

Yıllar boyu anne adaylarına hekimler tarafından tuzsuz diyet önerilmiştir. Bunun altında yatan düşünce de preeklampsi gelişiminde vücutta tuz ve su tutulmasının birincil mekanizma olduğu, tuz alımı durdurulduğunda bu normaldışı durumun gelişmeyeceği varsayımıydı. Günümüzde bu uygulama artık kabul görmemektedir. Gebelikte vücutta sıvı tutulması gebeliğin normal seyrinin bir parçasıdır ve bu sürecin kesintiye uğraması sakıncalıdır. Preeklampside ani kilo alımı ve sıvı tutulması tuz alımıyla ilgili değildir. Bu yüzden anne adaylarının yemeklerine yeterince tuz katmalarında bir sakınca yoktur.

Preeklampsi gelişimini engellemek için önceleri anne adaylarına hekimler tarafından diüretik (idrar söktürücü) ilaçlar neredeyse rutin olarak verilmekteydi. Ancak bu ilaçlar da sıvı ve elektrolit dengesini bozduklarından gelişmesi muhtemel problemleri önlemek bir yana, tümüyle normal seyreden bir gebelikte bile sıvı-elektrolit dengesizlikleri oluşmasına neden olabilirler.

Anne adaylarının gebelikte artmış iyot ihtiyacını karşılamak amacıyla iyotlu tuz kullanmaları önerilir.

Sıvılar:

Gebelikte vücudun sıvı miktarı artar ve kan hacmi yaklaşık %50 oranında genişler. Amnios sıvısı da yaklaşık olarak üç saatte bir tümüyle yenilenir. Bu nedenle anne adayının vücudundaki sıvı dengesi çok önemlidir. Anne adaylarının günde en az iki litre sıvı almaları gerekir.

 

Gebelikten koruyucu iğneler

Gebelikten koruyucu iğneler, kadınlık hormonu olan östrojen ve progesteron içeren ilaçlar.
Granülasyon

Birçok anlamı olan bir terim.
Gece körlüğü

Beslenmedeki A vitamini eksikliğinin neden olduğu bir hastalıktır. Hasta; alacakaranlıkta gereği gibi göremez.
Geç boşalma

Psikolojik ya da fizyolojik kökenli sebeple cinsel ilişki sırasında normalden daha geç boşalmak.
Greft

Bİr doku ya da organın cerrahi yöntemlerle bir bölgeden başka bir bölgeye nakledilmesi.
Gluteus bölgesi

Kalçanın arkasında, kaba etlere denk gelen anatomik bölge.
Gen ailesi

Benzer ürünler veren ve birbiriyle yakından ilintili genlerin meydana getirdiği grup.
Gen haritalaması

Bir DNA molekülündeki genlerin göreceli konumlarının belirlenmesi. Bu haritalamada hangi genin bir diğerine göre molekülün neresinde yar aldığı ve aralarında neler bulunduğu belirlenir.
Gutasyon

Bitkilerin yapraklarından damlalar halinde su atılması.
Güdük

Bir organ ya da iskeletin bir bölümünün cerrahi girişimle ya da bir travma nedeniyle vücuttan ayrılması sonucu o organdan geriye kalan bölüm.
Geniz bademciği

adenoit
Genom

Bir organizmanın sahip olduğu genetik şifrelerin tamamı
Genotip

Bir organizmanın gen bileşimi.
Genotip*

Bir organizmanın gen bileşimi.
Hemoroitler

Bazı hemoroit toplardamarlarında ve daha seyrek olarak bir toplardamardaki patolojik genişleme.
Hiperplazi

Bir organ veya dokunun hücre sayınındaki artış nedeniyle büyümesi.
Habitat

Bir organizmanın doğal olarak yaşadığı ve üreyebildiği yer.
Habitus

Bir bitki yada hayvanın genel görünüşü.
Hiperprozeksi

Bir tür dikkat bozukluğu.
Habitüel

İtiyadi, alışkanlığa bağlı.
Hemositoblast

Çoğalma ve farklılaşma süreçleri sonucunda alyuvarları (eritropoez); nötrofil, bazofil ve eozinofil gibi granüllü akyuvarları (granülositopoez); trombositleri (trombosi-topoez) oluşturan kemik iliğinin kök hücresi. Bak. he-matopoez.
Hemositometri

Bir alet yardımıyla kanın biçimli hücrelerinin mikroskopta sayılması.
Hipersensitivite

Bir insanın daha önce karşılaştığı bir antijenle yeniden karşılaşınca ortaya çıkan bağışıklık tepkisi ve buna bağlı doku harabiyeti.
Halber steedler provezarkii cisimciği

trahom ayırıcı tanısında önemlidir. giemsa ile boyanmış konjonktival epitel kazıntılarında ince bazofilik sitoplazma inklüzyon cisimcikleridir. görülmesi trohomu akut konjonktivitten ayırır.
Geç boşalma

Psikolojik ya da fizyolojik kökenli sebeple cinsel ilişki sırasında normalden daha geç boşalmak.
Greft

Bİr doku ya da organın cerrahi yöntemlerle bir bölgeden başka bir bölgeye nakledilmesi.
Gluteus bölgesi

Kalçanın arkasında, kaba etlere denk gelen anatomik bölge.
Gen ailesi

Benzer ürünler veren ve birbiriyle yakından ilintili genlerin meydana getirdiği grup.
Gen haritalaması

Bir DNA molekülündeki genlerin göreceli konumlarının belirlenmesi. Bu haritalamada hangi genin bir diğerine göre molekülün neresinde yar aldığı ve aralarında neler bulunduğu belirlenir.
Gutasyon

Bitkilerin yapraklarından damlalar halinde su atılması.
Güdük

Bir organ ya da iskeletin bir bölümünün cerrahi girişimle ya da bir travma nedeniyle vücuttan ayrılması sonucu o organdan geriye kalan bölüm.
Geniz bademciği

adenoit
Genom

Bir organizmanın sahip olduğu genetik şifrelerin tamamı
Genotip

Bir organizmanın gen bileşimi.
Genotip*

Bir organizmanın gen bileşimi.
Hemoroitler

Bazı hemoroit toplardamarlarında ve daha seyrek olarak bir toplardamardaki patolojik genişleme.
Hiperplazi

Bir organ veya dokunun hücre sayınındaki artış nedeniyle büyümesi.
Habitat

Bir organizmanın doğal olarak yaşadığı ve üreyebildiği yer.
Habitus

Bir bitki yada hayvanın genel görünüşü.
Hiperprozeksi

Bir tür dikkat bozukluğu.
Habitüel

İtiyadi, alışkanlığa bağlı.
Hemositoblast

Çoğalma ve farklılaşma süreçleri sonucunda alyuvarları (eritropoez); nötrofil, bazofil ve eozinofil gibi granüllü akyuvarları (granülositopoez); trombositleri (trombosi-topoez) oluşturan kemik iliğinin kök hücresi. Bak. he-matopoez.
Hemositometri

Bir alet yardımıyla kanın biçimli hücrelerinin mikroskopta sayılması.
Hipersensitivite

Bir insanın daha önce karşılaştığı bir antijenle yeniden karşılaşınca ortaya çıkan bağışıklık tepkisi ve buna bağlı doku harabiyeti.
Halber steedler provezarkii cisimciği

trahom ayırıcı tanısında önemlidir. giemsa ile boyanmış konjonktival epitel kazıntılarında ince bazofilik sitoplazma inklüzyon cisimcikleridir. görülmesi trohomu akut konjonktivitten ayırır.
Hipersürrenalizm

Böbreküstü bezi kabuğu hormonlarından birinin ya da birkaçının asm salgılandığı patolojik durum.
Hemotoksin

Başta alyuvarlar olmak üzere kan hücrelerini etkileyerek onlan parçalayan bakteri zehirlerine verilen genel ad.
Halsizlik

Bazı kimseler, aşırı yorgunluktan, çalışamamaktan, baş ağrısından, sırt ağrılarından, hazımsızlıktan veya huzursuzluktan şikayet ederler. Bu duruma tıp dilinde debilite veya asteni denir.
Hepatik sarılık

Bir virüsün neden olduğu karaciğer iltihabıdır. Karaciğer hücreleri şişer ve safra yolları tıkanır. Belirtileri, yavaş yavaş görülür. Hastada ateş, iştahsızlık, ishal ve kusma vardır. En çok görülen sarılık çeşidi budur.
Hipertrofi

Bir dokunun, organın ya da bütün bir sistemin hücre hacmindeki artışa bağlı olarak büyümesi.
Hepatit b

Kan yoluyla bulaşan ve karaciğer rahatsızlıklarına yol açan bir tür virüs.
Hepatit b virüsünün "e" antijeni (hbeag)

Hansen basili

Cüzam hastalığının etkeni Mycobacterium leprae'nin yaygın olarak kullanılan adı.
Hepatit b virüsünün yüzey antijeni (hbsag)

B tipi hepatit geçiren hastaların kanında görülen antijen.
Hapten

Bîr proteine bağlanmadan antikor oluşumuna yol aça-mayan eksik antijen(*).
Haptoglobin

Kan dolaşımında serbest olarak bulunan hemoglobini taşımakla görevli alfa 2-globülin grubundan serum proteini.
Hipobaropati

Basıncın ani ya da yavaş bir biçimde düşmesi sonucu gelişen patolojik tablo.
Hipobuli

İrade bozukluğu.
Hassas Barsak

İrritabl kelimesi; hassas, kolay rahatsız olan anlamına gelir. Sendrom kelimesi de; bir durumla ilişkili belirtilerin bir arada olması anlamına gelir. İrritabl Barsak Sendromunda (İBS)barsak denince genellikle kalın barsaklar kastedilir. İBS karın ağrısı, gaz, dışkılama alışkanlıklarında değişikliklerin oluştuğu, geçmeyen veya aralıklarla tekrar eden (kronik) bir durumdur.

Belirtiler

İBS belirtileri, barsağın faaliyetleriyle ilgili bir bozukluktur. Barsağın kas ve sinirlerinin anormal çalışmasına bağlı olarak ortaya çıkar; barsak yapısıyla ilgili bir hastalık olduğuna dair kanıt bulunamamıştır. Beyin, barsak ve merkezi sinir sistemi arasındaki bir şeyin barsakların irrite (huzursuz)? edilmesine yol açtığı düşünülmektedir. Sıradan olaylara verilen yanıtlar bile hastalık belirtilerini ortaya çıkarabilir. Stres ve üzüntü, hastalığın belirtilerini kötüleştirebilir, hastalığın belirtilerinin kötü olması da stres, üzüntü kaynağı olabilir.

Tanı

Tanı öykü ve klinik bulgularla ve tetkiklerle konur.

Tedavi

İBS ile birlikte ishal şikayeti olan hastalar için yararlı olabilecek tedavi seçenekleri: diyet değişikliği ilaç tedavisi stresin azaltılması davranış tedavisi bazı alternatif tedaviler Bu tedavi seçeneklerinden biri veya birkaçı birlikte denenebilir. İBS karmaşık bir durumdur. Tedavinin amacı tüm yakınmaların ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Hangi kişi için hangi tedavinin uygun olduğuna hekim ve hasta beraberce karar vermelidir. Doktora danışmadan kendi kendinize tedavi yöntemleri denenmemelidir.

Öneriler

Rahatsızlığınızı Artırdığını Düşündüğünüz Yiyeceklerden Uzak Durun
IBS hastalarının kişiden kişiye değişmekle beraber bazı yiyeceklere hassasiyet gösterdiği gözlenmiştir. Bu nedenle rahatsızlığınızı arttırdığını düşündüğünüz yiyecekleri belirleyerek bu yiyeceklerden uzak durmaya çalışmak yarar getirecektir. Eğer henüz böyle bir tespitiniz yoksa rahatsızlığınızın başladığı zamanlarda hangi yiyecekleri tüketmiş olduğunuzu not ederek bir süre sonra, bu yiyecekleri belirleyebilirsiniz. Ancak doktorunuza danışmadan özellikle ana gıdaları kesmek vücudunuzu güçsüz bırakabileceğinden, elde ettiğiniz sonuçları doktorunuzla paylaşmakta fayda vardır.

Sık sık ama az yiyin
Sindirim sisteminizi büyük ana yemekler ile yormak yerine sık sık ama az yemeye gayret gösterebilirsiniz. Böylece 3 ana öğün ile çok yemek yerine, öğünleri bölerek tüm güne yayabilirsiniz. Bu öğünlerden sonuncusu olan akşam yemeği en hafif öğün olmalıdır. Ayrıca yemeği uyku saatinden birkaç saat önce yemek rahatlatıcı bir unsurdur.

Düzenli Yemek Yiyin
Yemek saatlerinin düzenlenmesi ve öğün atlamadan beslenmek barsakların düzenli çalışmasını sağlar. Özellikle kahvaltı, barsaklarınızı çalışmak üzere uyaran önemli bir öğündür. Bu nedenle bir meyva veya küçük bir sandviç ile bu öğünde mutlaka birşeyler yenmesi gerekir.

Bol Su İçin
Su, kabızlığı önlemede oldukça etkilidir. Ayrıca IBS’ li hastaların sık sık yaşadığı ishal de sıvı kaybını artırır. Bu nedenle günde en az 8-10 bardak su içerek sindirime yardımcı olabilirsiniz.

Bitki Çaylarını Tercih Edin
Özellikle papatya, nane ve rezene çayları şişkinlik ve gazı gidermede yardımcıdır. Bu nedenle gerek evde gerekse dışarıda siyah çay yerine bitki çaylarını tercih etmeniz sizi rahatlatacaktır.

Gaz Yapan Yiyecekleri Az Tüketin
Özellikle yoğun gaz şikayeti olan hastaların, baklagilleri, fasulye, bezelye, nohut, vb yiyecekleri daha az tüketmesi bu şikayetin azalmasını sağlayacaktır.

Daha Çok Egzersiz Yapın
Egzersiz yapmanın IBS belirtileri üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Bu nedenle mümkün olduğunca hareketi artırarak , yürüyüş, hafif koşular, yüzme gibi aktivitelere zaman ayırmanız hem belirtileri azaltacak hem de sağlıklı yaşam dengenizi korumanıza yardımcı olacaktır.

Sigarayı Bırakmaya Çalışın
Sigaranın, diğer pek çok zararları ile beraber sindirim sistemi üzerinde de olumsuz etkileri vardır. Bu nedenle eğer sigara kullanıyorsanız, en azından atak dönemlerinde azaltmak hayatınızı kolaylaştıracaktır.

Alkol alımında limitleri aşmamaya çalışın
Fazla alkol alımı barsakları olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle hafif alkollü içecekleri tercih etmek ve aşırıya kaçmamak gerekir.

Stresten uzak durmaya çalışın
Stres, artık yoğun günlük hayatın bir parçası haline geldiyse de küçük önlemler ile hayatımızdan uzaklaştırmamız gereken bir unsur olduğu tartışılmaz bir gerçek. Özellikle IBS’nin önemli tetikleyicileri arasında bulunan stresten uzak durmak için deneyebileceğiniz birkaç yöntem olabilir:

• Yemeklerinizi sakin ortamlarda, yavaş yavaş yiyin
• Stres ile başa çıkmanızı kolaylaştıracak yöntemler kullanın: Meditasyon, yoga veya en azından sevdiğiniz bir müzik eşliğinde aktivitelerinizi gerçekleştirme gibi...
• Masaj: Mümkünse tüm vücudunuza uygulanacak bir masaj ile rahatlayabilirsiniz. Ancak IBS ile ilgili belirtiler sırasında da karnınızı dairesel hareketler ile ovarak kendi kendinize masaj yapabilirsiniz. Belirtilerin azalması stresinizi de azaltacaktır.

Özellikle Tercih Edebileceğiniz Yiyecekler
• Meyve ve sebzeler (Narenciye hariç)
• Kepekli pirinç, pirinç unu
• Tahıllar
• Su
• Bitkisel çaylar
• Tavuk
• Balık
• Patates, patates unu
• Doğal yoğurt
• Ayçiçeği çekirdeği ve balkabağı çekirdeği, keten tohumu, susam
• Bol su

Kaçınmanız Gereken Yiyecek ve İçecekler
• Peynir
• Süt
• Kafein içeren içecekler ( Çay, kahve, kola)
• Çikolata
• Aşırı şekerli, çok yağlı, aşırı baharatlı ve mayalı yiyecekler
• Kırmızı et
• Kuru meyve
• Alkollü içecekler
• Suni tatlandırıcılı, diyet yiyecek ve içecekler
• Buğday ve elenmemiş buğday unundan yapılmış yiyecekler(beyaz ekmek, beyaz makarna, bisküviler, kurabiyeler, kekler, börekler)

Herbert nodülleri

trahomda görülen foliküler hipertrofi
Herbivor

Otlarla beslenen hayvanlara verilen genel ad.
Hipofiz

Beyin tabanında burun arkasının üst kısmına uyan bölgede hormon salgılayan bir bezdir.
Hipofîz (pitııiter bez)

Sfenoİt (kamamsı) kemiğin tabanında yer alan Türk eyeri adlı (sella turcica) çukura yerleşmiş ve beyne ince bir sapla bağlantı yapan iç salgıbezi.
Herni

Bir organın ya da organın bir bölümünün çevresindeki dokulara doğru çıkıntı yapması, fıtık.
Hipokampus

Beyin yarıkürelerinin yan karıncıklarından çıkarak gene aynı karıncıkların tabanını döşeyen sinirsel yapıya verilen ad.
Hayvan sevisi

bestialite
Heteroseksüellik

Bir kişinin karşı cinse duyduğu cinsel ilgi;
Hbco

karboksihemoglobin
Hbeag

hepatit B virüsünün "e" antijeni
Hbs

Peptit zincirinde glütamik asit yerine valin içermesiyle öbür hemoglobin tiplerinden ayrılan hemoglobin.
Hbsag

hepatit B virüsünün yüzey antijeni
Hbv

İnsanda B tipi hepatite yol açan virüsün kısaltılmış adı.
Hipoplazı

Bir doku ya da bir organın gelişiminin eksik kalması, farklılaşma düzeyine ya da boyutlara ulaşamaması.
Head bölgeleri

İç organlardan kaynaklanan duyusal reflekslerin yansımayla ulaştığı deri bölgeleri.
Heberden nodülleri

Parmakların en uç eklemlerindeki sert şişlikler, tamamen oluştuklarında genelikle ağrısızdırlar - bu nodüller el osteoartritinin tipik belirtisidir.
Hibridizasyon

iki ayn saf ırka ait bireylerin çiftleşmesi; melezleştirme
Hibridizasyon (melezleme)

Birbirini bütünleyen iki DNA zincirinin biraraya gelerek ikili sarmal biçimindeki molekülü oluşturması.
Hibrit

Melez
Hidrofobi (su korkusu)

Sıvılardan ve özellikle sudan aşın ölçüde korkma.
Hiposürrenalizm

Böbreküstü bezlerinin etkinliğinde azalmayla beliren patolojik durum; böbreküstü bezi yetmezliği
Hidroftalmi

buftalmi
Hidrolazlar

Bir kimyasal bileşiğin iki atomu arasındaki bağlan su molekülü yardımıyla çözen enzimler grubu.
Hidroliz

Bir molekülün kovalent bağlarının su ile parçalanarak ayrılan kısımların birine H diğerine OH grubunun eklenmesi.
Hematofobi

Kan görmekten korkma.
Hipotrofî

Bir organ ya da dokuda hücre sayısı ve hacim azalması, ileri düzeyde hipotrofi, yanlış da olsa atrofi terimiyle karşılanmaktadır
Hidrosefali

Beyin kanncıklarındaki beyin-omurilik sıvısının (BOS) basıncının artmasıyla beliren patolojik durum.
Hidroterapi

Bir tür fizyoterapi. Normal yüzme havuzundan daha sıcak olan (genellikle 37-38°C) bir ılık su havuzunda bir uzman tarafından egzersiz yaptırılması.
Hidroüreter

Bir ya da her iki idrar borusunun çapındaki artışla beliren patolojik durum;
Hematosalpenks

Bir ya da her iki Fallop borusunda (salpenks) kan birikmesiyle oluşan patolojik durum.
Higrom

bursit
Hemiatrofi

Bir anatomik yapının yansında küçülmeyle beliren pa- tolojik durum.
Hemilaminektomi

Bİr omurun sol ya da sağ yapraksı çıkıntısının (lamina) cerrahi girişimle çıkanlması.
Hemimeli

Bir ya da her iki kol ve bacağın yansının doğumsal olarak bulunmaması.
Hiperaldosteronizm

Böbreküstü bezleri tarafından aşın aldosteron salgılanması ile beliren patolojik durum.
Hiperaljezi

Bir deri bölgesinde ağrı duyumuna neden olan uyaranlara yanıtın artmasıyla beliren duyu bozukluğu.
Hemoblastoz

Kan hücreleri ve kan yapımına katılan dokularda tümöre benzer biçimde hücre çoğalmasıyla beliren hastalıklar için kullanılan genel terim.
Hiperbaroterapi

Hastanın atmosfer basıncından daha yüksek basınçlı bir odaya (yüksek basınç odası) yerleştirilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi.
Hla-b27

HLA-B27 kalıtımla geçen bir antijendir, normalde beyaz ırktan olan insanlarda %8 civarında rastlanır ve taşıyanların % 20'sinde bir hastalık ile beraberdir. Ankilozan spondilit hastalarının yaklaşık olarak %90'ında HLA-B27 genetik marker'ı pozitiftir.
Hiperbuli

İstek artışı; bilinçli ve gerçek bir istek artışı olmayıp yalnızca görünürde yaşanan bir duygudur.
Homeostasi

Bir organizmanın içinde yaşadığı ortamla madde alış verişi yaparak, kendi iç ortamını belli sınırlar arasında dengede tutması.
Hemoglobınopatı

Alyuvarlarda anormal hemoglobin bulunmasıyla beliren patolojik durum.
Homojen

Bütün birimleri aynı yapıdaki, aynı nitelikte olan
Hemoglobin

Eritrositlerin (alyuvarların) içindeki, dokulara oksijen taşıyan renkli madde. Elektronik kan sayımı cihazlarının çıktılarında HBG"" şeklinde belirtilir"
Homolog kromozom

Biri anneden, diğeri babadan gelen aynı gen çiftine sahip kromozomlar.
Hemoglobin a2 (a2 hemoglobini)

Alyuvarın içerdiği normal bir hemoglobin türü.
Hemoglobin f

Dölüt kanında önemli miktarlarda görülen bu hemoglobin türü doğumdan sonra bütünüyle kaybolur.
Hiperglobüli

poliglobüli
Homoseksüellik (eşcinsellik)

Bireyin cinsel ilgi ve isteğinin, kendisiyle aynı cinsten kişilere yönelmesiyle beliren bir cinsel sapma türü.
Hemoglobinim

idrarda hemoglobin çıkması.
Homozigot

Bir genin eş iki alelini taşıyan birey.
Hormonlar

Belirli hücrelerde üretilerek salgılanan ve kan yoluyla organizmanın Öteki hücrelerine taşınarak bunların üzerinde özgül etkiler gösteren kimyasal maddeler.
Hiperkortikosürrenalizm

Böbreküstü bezlerinin aşın çalışması. Bak. hipersürrenalizm.
Husye torbası şişliği

Husye torbası (erbezi) şişkinliklerinde; nedenin ne olduğunu araştırmak gerekir. Bazı şişliklerde, husye torbasının görünüşü ışık geçirecek kadar şeffaflaşır. Bazıları da ağrılı olur. Husyelerde, şişlik ile birlikte ağrı da hissedilirse, iltihaplanma veya kanama ihtimali vardır.

Husye torbası şişliği

Husye torbası (erbezi) şişkinliklerinde; nedenin ne olduğunu araştırmak gerekir. Bazı şişliklerde, husye torbasının görünüşü ışık geçirecek kadar şeffaflaşır.

Bazıları da ağrılı olur. Husyelerde, şişlik ile birlikte ağrı da hissedilirse, iltihaplanma veya kanama ihtimali vardır.

Hücresel bağışıklık

T hücreleriyle ilgili bağışıklık.
Islah

Bitki yada hayvanlarda türün iyileştirilmesi işlemi.
İmmünglobulinler

Özgün infeksiyonlara bağışıklıktan sorumlu olan bir kan proteinleri sınıfı.
İç boğulma

Solunum yollarının vücudun İçinden gelen sıvı maddelerle bütünüyle dolmasına bağlı olarak gelişen bîr boğulma biçimi.
İmmünglobülin (ıg)

Normal ya da kanserleşmiş plazma hücrelerinin yaptığı protein (bkz. antikor) . Ig molekülü bir çift hafif zincir ve bir çift ağır zincirden oluşur. Beş ayrı tipi vardır (IgG, IgA, IgM, IgE, IgD). Miyelomda en sık IgG ve IgA artışı görülür.
İmmünglobülîn e (ıge)

Toplam ve Özgül IgE'ler olarak immünglobülinlerin bir alt sınıfını oluşturan protein yapısındaki antikorlar.
İmmünglobülinler

Özgün infeksiyonlara bağışıklıktan sorumlu olan bir kan proteinleri sınıfı.
İçilebilir kılma işlemleri

Sağlanan suyun içilebilir hale gelmesi İçin yapılması gereken işlerin tümü.
İmmünite

Bağışıklık,muafiyet.
İd (altben)

Psişik etkinliklerin itici merkezi ya da insan ruhunun, bilinçaltındaki bastırılmış, mantık dışı, içgüdüsel ve gizli dürtüler ile gereksinimlerinin, haz ilkesine göre hemen doyurulmasına yanıt veren bütünüyle bilinçdışı bölümü.
İmmünizasyon

Bağışıklık oluşturmak için vücuda çok az miktarda antijen verilmesi,bağışıklama.
İmmünize

Bağışık kılmak.
İntravenöz

Bir toplardamarın içinde ya da içine
İmmünkompleks

Bağışıklık tepkisi sonucunda bir antijen ile vücudun bununla savaşmak üzere ürettiği antikorun birleşmesiyle oluşan büyük molekül yapılı bileşik.
İdiyopatik

Bilinen ya da gözlenebilen herhangi bir neden olmaksızın, birincil biçimde yerleşen patolojik süreçler ya da hastalıkları ifade etmek için kullanılan terim.
İmmünoblast

Mikroorganizmalarla ya da antijen Özelliği taşıyan yabancı maddelerle karşılaşan lenf dokularında görülen hücre tipi.
İdrar

Böbreklerin çalışmasıyla ortaya çıkan, idrar kesesinde toplandıktan sonra düzenli aralıklarla idrar yollarından dışan atılan sıvı.
İmmünoglobülin

Antikor olarak işlev görebilen bir protein.
İdrar birikimi

İdrar çıkarmanın olanaksız hale gelmesi.
İmmünolog

Bağışıklık uzmanı.
İmmünoloji

Bağışıklığı inceleyen bilim.
İdrar kesesi

Böbreklerden gelen idrann işeme yoluyla siyekten dışarıya atılmadan önce biriktiği organ.
İntron*

Bir gende ekzonların arasında bulunan nükleotid dizisi, herhangi bir ürünü yoktur. Karşılık gelen mRNA sekansı, mRNA'nın işlenmesi sırasında, kesilip atılır.
İmmünopatoloji

Bağışıklık tepkimeleri ile hastalıklar arasındaki ilişkileri inceleyen tıp dalı.
İntroversiyon (içedönüktük)

Bazı insanlara özgü kişilik davranışı.
İmmünoprofilaksi

Bağışıklarım yoluyla vücudu enfeksiyon hastalıklarından koruma tekniği.
İdrar torbası iltihabı

İdrar torbasının (mesanenin) bakteri ve virüsler tarafından iltihaplandırılması sonucu ortaya çıkan bu hastalığa, tıp dilinde sistit denir. Hastanın karın bölgesinin alt kısmında ve bacak aralarında ağrı vardır. Sık sık idrar yapmak ihtiyacı hisseder. İdrar yaptıktan sonra da mesanede veya penisin ucunda şiddetli ağrı hissedilir. Bazı durumlarda idrar yollarında yanma ve kanlı idrar da görülür.Ağrıları dindirmek için, karına sıcak su torbası konur.
İdrar Torbası İltihabı

İdrar torbasının (mesanenin) bakteri ve virüsler tarafından iltihaplandırılması sonucu ortaya çıkan bu hastalığa, tıp dilinde sistit denir. Hastanın karın bölgesinin alt kısmında ve bacak aralarında ağrı vardır.

Sık sık idrar yapmak ihtiyacı hisseder. İdrar yaptıktan sonra da mesanede veya penisin ucunda şiddetli ağrı hissedilir. Bazı durumlarda idrar yollarında yanma ve kanlı idrar da görülür. Ağrıları dindirmek için, karına sıcak su torbası konur.

İdrar tutamamak

Bazı kimseler, öksürme, aksırma, gülme, ağlama, hallerinde veya heyecanlandıkları zaman idrarlarını tutamayıp kaçırırlar. Bu durum bilhassa çok doğum yapmış kadınlarda sık görülür. Nedeni ön ve arka boşaltım kanallarındaki kasların zayıflamış olmasıdır. Ayrıca böbrek veya idrar yollrındaki taş veya tümör, omuriliğin hastalanması da idrar tutamamaya neden olabilir.Küçük çocuklarda ise, bağırsak solucanları idrar kaçırmaya neden olabilir.
İn vitro fertilizasyon ? embriyo transferi

Yumurta ve spermin insan vücudu dışarısında laboratuar ortamında bir araya getirilmesi ve döllenme sağlanması, daha sonrada fertilize olup gelişen embriyoların rahime yerleştirilmesi işlemidir.
İnatçılık

Bir amaç ya da tutum konusunda katı davranma; bazen olumlu anlamda, kararlılık karşılığı olarak da kullanılır.
İncebağırsak

Mide kapısı- kapakçığından, körbağırsağın başlangıcındaki kapakçığına (ileo-çekal kapakçık) kadar uzanan ve daha sonra da kalınbağırsakla süren bağırsak bölümü.
İdrar Yolları İltihabı

İdrar torbası iltihabı; idrar yolları taşı, belsoğukluğu veya eklem hastalıklarının neden olduğu bir hastalıktır. Çok içki içenlerde görülür.

İdrar yollarında acıma hissedilir. Tedaviye yardımcı olmak için bol miktarda su içilir, sıcak banyolar yapılır.

İrade yitimi (abuli)

Herhangi bir karar alma ve bunu eyleme dönüştürmedeki irade kusuruyla beliren ruhsal bozukluk.
İdrar Yolları İltihabı

İdrar torbası iltihabı; idrar yolları taşı, belsoğukluğu veya eklem hastalıklarının neden olduğu bir hastalıktır. Çok içki içenlerde görülür.

İdrar yollarında acıma hissedilir. Tedaviye yardımcı olmak için bol miktarda su içilir, sıcak banyolar yapılır.

İndirekt bitirubin (serbest büirubin)

Bilirubinİn karaciğerde glukrpnik asitle bağlanma sürecine girmemiş olan miktarı.
İrin

Beyaz-san renkli, yoğun kıvamlı sıvı.
İndirekt coonıbs testi

Yalnızca Coombs testi pozitif olduğunda, pozitif sonuç verir (bak. Coombs testi).
İritabilite

Karakterin kararsız, dayanıksız, değişken olması durumu.
İndol asetik asit

Bitkilerde büyümeyi teşvik eden bir çeşit hormon.
İritabl kolon

Kamın sol bölgesinde daha fazla olmak üzere kramp tarzı ağrılarla beliren sendrom.
İdrarda verem basili aranması

İdraryolları iltihabı

İdrar torbası iltihabı; idrar yolları taşı, belsoğukluğu veya eklem hastalıklarının neden olduğu bir hastalıktır. Çok içki içenlerde görülür. İdrar yollarında acıma hissedilir.Tedaviye yardımcı olmak için bol miktarda su içilir, sıcak banyolar yapılır.
İnfantilizm

Bedensel büyüme ve ruhsal gelişme açısından geri kalmanın yol açtığı patolojik durum.
İnfertüite (gebekalmazlık, verimsizlik)

Kadınlarda üreme işlevlerindeki bir bozukluk sonucu, döllenme yeteneği tam olmasına karşın canh doğumu sağlayacak gebeliğin sürdürülememesi durumu,
İskemi

Belli bir bölgede kan akımının kesilmesi nedeniyle oluşan bölgesel, geçici kansızlık. Çoğu kez spazm ya da ateroskleroz nedeniyle atardamarda tıkanma sonucu ortaya çıkar.
İnflamatuvar artrit

Bu hastalıklar grubunda, tamamen lokal (yerel) inflamatuvar hastalıkların (örneğin, septik artrit) yanısıra, eklemleri hedef alan sistemik hastalıklar da (diğer bir deyişle, vücudun belli bir bölgesiyle sınırlı kalmayan hastalıklar; örneğin romatoid artrit) bulunmaktadır. Bir çoğu çocukluk ya da gençlik çağında başlayan bazı çok şiddetli, ağrılı ve sakat bırakan hastalıklar da bu gruba dahildir. İnflamatuvar artropatide eklemi döşeyen doku inflamedir, bu durum eklem yüzeyine ve altındaki kemiğe hasar verebilir.
İnflamatuvar artropati

Bu hastalıklar grubunda, tamamen lokal (yerel) inflamatuvar hastalıkların (örneğin, septik artrit) yanısıra, eklemleri hedef alan sistemik hastalıklar da (diğer bir deyişle, vücudun belli bir bölgesiyle sınırlı kalmayan hastalıklar; örneğin romatoid artrit) bulunmaktadır. Bir çoğu çocukluk ya da gençlik çağında başlayan bazı çok şiddetli, ağrılı ve sakat bırakan hastalıklar da bu gruba dahildir. İnflamatuvar artropatide eklemi döşeyen doku inflamedir, bu durum eklem yüzeyine ve altındaki kemiğe hasar verebilir.
İnfundibulum

Bİr organın huni biçimli bölümünü belirtmek için kullanılan terim.
İktidarsızlık (empotans)

Bİr kişinin ya da bir vücut bölümünün belirli bir hareketi ya da İşlevi yerine getirememesi.
İnguinal bölge (kasık)

Uyluk ile karın arasındaki anatomik bölge.
İlaç sinerjizmi

Birlikte kullanılma durumunda, bazı İlaçların etkilerinin güçlenmesi.
İnhibisy on (ketleme)

Fizyolojide, belirli uyanlara etkin yanıt verebilme özelliği bulunan bir yapının bu Özelliğinin kısıtlanması ya da baskılanması.
İnklüzyon cisimciği

Bazı virüs enfeksiyonlarında belirli hücrelerin çekirdek ya da sitoplazmalannda mikroskop incelemesiyle görülebilen oluşumlar.
İnokülasyon

Bir organizmaya tedavi, tanı ya da deneysel amaçlarla ilaçların ya da başka maddelerin verilmesi.
İleus

Barsak tıkanması.
İleus (bağırsak tıkanması)

Bağırsak içeriğinin sindirim kanalı boyunca hareketinin tam ve sürekli olarak durması.
İtki (tepi)

Birdenbire ortaya çıkarak kişiyi amaçsız ve genellikle zararlı ya da tehlikeli hareketler yapmaya zorlayan, çoğu zaman karşı koyulamayacak kadar güçlü gereksinim.
İnsizyon

Bistüri ile yapılan kesi.
İmbesil

Geri zekalı. embesil
İmminent abortus

Düşük tehdidi altındaki gebelik.
İnteıferon

Başta virüs enfeksiyonları olmak üzere çeşitli etkenlere yanıt olarak hücre tarafından üretilen düşük molekül ağırlıklı bir glikoprotein.
İmminent abortus

Düşük tehdidi altındaki gebelik. abortus imminens / abortus iminens
İnterferon

Bağışıklık sistemini düzenleyen ve güçlendiren , bu etkisiyle bazı kanserlerin tedavisinde etkili olan ilaç (örneğin; Roferon-A, İntron A)..
İmmobil

Hareketsiz.
İzodizomi*

Bir DNA segmenti, allel, gen veya bir kromozom çiftinin her iki kopyasının da aynı ebeveynden kalıtılmış olması.
İmmun sistem

Bağışıklık sistemi. Vücudu zararlı mikroplardan (bakteri, virüs, mantar) ve yabancı proteinlerden koruyan hücreler ve proteinlerin tümü.
İnterlökin

Bir protein ailesinin tümü. Bazıları eklem inflamasyonunu tetiklemede önemli rol oynar. Ayrıca bkz. Sitokin, lenfokin.
İzoimmünizasyon

Bireyin, ait olduğu türün öteki üyelerinde bulunabilen bir antijene karşı bağışıklık yanıtı geliştirmesi.
İmmün

Bağışık,bulaşıcı hastalıktan muaf.
İmmün sistem

Bağışıklık sistemi. Vücudu zararlı mikroplardan (bakteri, virüs, mantar) ve yabancı proteinlerden koruyan hücreler ve proteinlerin tümü.
Jojoba yağı

 Uçucu olmayan tüm bitki yağlarına benzer bir yumuşatıcıdır.
Jinekofobi (jinefobi)

Bazı erkeklerin kadınların yanında duydukları olağandışı korku ya da kaçma isteği.
Jukstaglomerüler organ

Böbreklerdeki kılcal damar yumaklarının (glomerüi) bitişiğinde yer alan mikroskopik yapılara verilen ad.
Kabakulak

Daha çok çocuklarda görülen bulaşıcı bir hastalıktır. Hastanın ağzından çıkan tükürük damlacıklarıyla bulaşır. Tıp dilinde parotitis epidemica denilen bu hastalık; genellikle kulak altında bulunan tükürük bezlerinin iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. Kuluçka devresi, 18 gündür.Hastanın ateşi birdenbire yükselir, genel bir halsizlik görülür. Çok defa kulağın ön ve altında bulunan tükürük bezleri şişer ve acıma hissi duyulur. Yanak ve kulağın altı kabarır, kulak memesi de hafifçe yukarı doğru kalkar. Ağızda kuruluk, dilde pas vardır. İştah da azalmıştır. Bu durum birkaç gün devam ettikten sonra tükürük bezlerindeki şişlik yavaş yavaş kaybolmaya ve hasta iyileşmeye başlar.Hastalığın kendisi çok tehlikeli bir hastalık olmadığı halde; başka hastalıklara zemin hazırlar. Bu hastalıklar arasında; pankreas, gözyaşı keseleri, böbreküstü bezleri, erkeklerde husyeler, kadınlarda yumurtalıkların etkilenmesi önemli sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle en iyi şekilde tedavi edilmesi gerekir. Hastanın sağlıklı kimselerle konuşması, görüşmesi önlenir. Sulu yiyecekler verilir. Kabız olmaması sağlanır.
Komplikasyon

Bir hastalığın gidişi sırasında, hastalığa eklenen ve hastalığı ağırlaştıran tablo.
Kabakulak

Daha çok çocuklarda görülen bulaşıcı bir hastalıktır. Hastanın ağzından çıkan tükürük damlacıklarıyla bulaşır.

Tıp dilinde parotitis epidemica denilen bu hastalık; genellikle kulak altında bulunan tükürük bezlerinin iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. Kuluçka devresi, 18 gündür.

Hastanın ateşi birdenbire yükselir, genel bir halsizlik görülür. Çok defa kulağın ön ve altında bulunan tükürük bezleri şişer ve acıma hissi duyulur.

Yanak ve kulağın altı kabarır, kulak memesi de hafifçe yukarı doğru kalkar. Ağızda kuruluk, dilde pas vardır.

İştah da azalmıştır. Bu durum birkaç gün devam ettikten sonra tükürük bezlerindeki şişlik yavaş yavaş kaybolmaya ve hasta iyileşmeye başlar.

Hastalığın kendisi çok tehlikeli bir hastalık olmadığı halde; başka hastalıklara zemin hazırlar.

Bu hastalıklar arasında; pankreas, gözyaşı keseleri, böbreküstü bezleri, erkeklerde husyeler, kadınlarda yumurtalıkların etkilenmesi önemli sonuçlar doğurabilir.

Bu nedenle en iyi şekilde tedavi edilmesi gerekir.
Hastanın sağlıklı kimselerle konuşması, görüşmesi önlenir. Sulu yiyecekler verilir. Kabız olmaması sağlanır

Kabızlık

Tuvalete hiç çıkmama veya çok seyrek çıkmaya kabızlık, peklik ya da inkıbaz denir. Tıp dilinde ise konstipasyon adı verilir.

Yeterince sulu şeyler yememe, sinir bozukluğu, bağırsak tıkanıklığı, sindirim sistemi bozuklukları, hormon dengesizliği, basur, fıtık boğulması, kabızlığı doğuran nedenler arasındadır.

Ayrıca günlerinin büyük bir kısmını oturarak geçirmek zorunda olanlarla, hamilelerde ve yaşlılarda görülür.

Öncelikle kabızlığa neden olan hastalığı tespit etmek gerekir. Esas nedeni tespit etmeden alınacak müsil ilaçları kötü sonuçlar doğurabilir.

Kabız omayı önlemek için, sebze çorbaları ve yemekleri, mercimek, ıspanak, salata, balık ve çavdar ekmeği yemek çok faydalıdır. Ayrıca erik reçeli, bal, üzüm, kayısı veya elma yemek; bol su veya şerbet içmek de yararlıdır.

Müzmin kabızlıktan şikayet edenlerin de; fazla et, yumurta, peynir, beyaz ekmek, muz gibi yiyecekleri azaltmaları, kahve çay ve sigarayı en az miktara indirmeleri, alkolü bırakmaları gerekir.

Kabızlığı gideren ilaçların fazla miktarda ve uzun süre kullanılması kötü sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle ilaçları kullanırken tavsiye edilen miktarları aşmamak gerekir

Kabızlık

Tuvalete hiç çıkmama veya çok seyrek çıkmaya kabızlık, peklik ya da inkıbaz denir. Tıp dilinde ise konstipasyon adı verilir.Yeterince sulu şeyler yememe, sinir bozukluğu, bağırsak tıkanıklığı, sindirim sistemi bozuklukları, hormon dengesizliği, basur, fıtık boğulması, kabızlığı doğuran nedenler arasındadır. Ayrıca günlerinin büyük bir kısmını oturarak geçirmek zorunda olanlarla, hamilelerde ve yaşlılarda görülür.Öncelikle kabızlığa neden olan hastalığı tespit etmek gerekir. Esas nedeni tespit etmeden alınacak müsil ilaçları kötü sonuçlar doğurabilir. Kabız omayı önlemek için, sebze çorbaları ve yemekleri, mercimek, ıspanak, salata, balık ve çavdar ekmeği yemek çok faydalıdır. Ayrıca erik reçeli, bal, üzüm, kayısı veya elma yemek; bol su veya şerbet içmek de yararlıdır.Müzmin kabızlıktan şikayet edenlerin de; fazla et, yumurta, peynir, beyaz ekmek, muz gibi yiyecekleri azaltmaları, kahve çay ve sigarayı en az miktara indirmeleri, alkolü bırakmaları gerekir. Kabızlığı gideren ilaçların fazla miktarda ve uzun süre kullanılması kötü sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle ilaçları kullanırken tavsiye edilen miktarları aşmamak gerekir.
Kompüterize tomografi

Bilgisayarlı tomografi (BT). X ışınlarını kullanarak vücudunu bölümlerinin ya da kesitlerinin"" görünümlerini kaydeden bir tarama (film çekme) türü.
Kabuk

Çeşitli deri lezyonlannın üzerinde oluşan, sınırlan belirli yapı.
Kemik iliği biyopsisi

Kalça kemiğinin arka kısmındaki küçük kemik çıkıntısına, o bölge uyuşturulduktan sonra özel bir iğne ile girilerek ilik dokusunun alınması. Bu yöntemle mikroskopta yalnız hücreler değil, iliğin yapısal durumu da incelenmiş olur. Genelde kalça kemiğinden aspirasyon ve biyopsi birlikte yapılır
Kaburga

Omurganın iki tarafından başlayarak önce yanlara, sonra da öne doğru İlerleyen ve göğüs kemiğine doğru dönerek bir yay çizen yassı kemiklerin her biri.
Kondil

Bir eklem sisteminin yuvarlak ya da elips biçimindeki kemik çıkıntısı.
Kâbus

Çoğu kez bunaltıcı ve boğucu duygular sonucunda gelişen, son derece sıkıntı verici düş.
Kemik İltihabı

Kemiğin ve iliğin iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. Tıp dilinde osteomyelit denir. Nedeni, cerahat yapan mikropların kana karışması veya derideki herhangi bir yaradan dağılan mikroplardır.

Hastalanan kemik, dokunulmayacak kadar hassastır. Hastada, terleme ve titreme görülür. Ağrılar aniden başlar. Vakit geçirmeden tedavi ettirmek gerekir

Kemik iltihabı

Kemiğin ve iliğin iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. Tıp dilinde osteomyelit denir.Nedeni, cerahat yapan mikropların kana karışması veya derideki herhangi bir yaradan dağılan mikroplardır. Hastalanan kemik, dokunulmayacak kadar hassastır. Hastada, terleme ve titreme görülür. Ağrılar aniden başlar. Vakit geçirmeden tedavi ettirmek gerekir.
Kondroblastom

Özellikle uzun kemiklerin uç bölümlerinde gelişen (epi-fiz kondroblastomu) görece ender bir kemik tümörü.
Kafaiçi basınç artışı (kiba)

Kafaiçi boşluğunda bulunan sıvı içeriğinin basıncında artış.
Kafatası (kranyum)

Beyni koruyan kemikler bütünü.
Kafatası trepanasyonu

Bir matkap aracılığıyla, kafatasım oluşturan kemik yapı üzerinde bir delik açma işlemini sağlayan cerrahi işlem
Kemoreseptör

Belirli bir kimyasal maddenin ya da kimyasal ortam değişikliğinin uyardığı hücrelere ya da sinir uçlarına verilen ad;
Konfabulasyon

Bellek kaybının görüldüğü bazı psikiyatrik sendromlara (Örneğin presbiyofreni, Korsakov psikozu) eşlik eden tipik ruhsal bozukluk.
Konjestiyon

Bir doku ya da bir organın içindeki kanın miktarındaki artış.
Kalbin Hızlı Atması

Kalbin; dakikada 90´dan fazla atmasına, tıp dilinde taşikardi denir. Ancak bu sayı, yaş gruplarına göre değişir.

Normal Kalp Atışları
0 - 1 yaşları arasında; dakikada 120-140
1 - 3 yaşları arasında; dakikada 90-120
3 - 7 yaşları arasında; dakikada 90- 100
7 - 20 yaşları arasında; dakikada 80 - 90
20 yaşından sonra; dakikada 60-80
arasında değişir.

Her yaş grubunda; normal atışın 1 fazlası; kalbin hızlı attığını gösterir. Kalbin atışları, göğüsten, köprücük kemiği üzerindeki nabızdan veya el bileğinin dış kısmında, kemikle kiriş arasındaki yerden sayılabilir.

Taşikardi; her zaman kalp hastalığının belirtisi değildir. Çünkü koşmak, sindirilmesi güç şeyler yemek, heyecanlanmak, sigara, içki, çay, kahve içmek, zehirlenmek, bazı ilaçlar ve kadınların aybaşı halleri taşikardiye neden olabilir. Bu çeşit taşikardi, nedenin ortadan kalkmasıyla geçer.

Ancak kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları, ateşli hastalıklar ve zehirlenmeler de taşikardi yapar. Bu nedenle, doktora başvurmak gerekir

Kemoterapî (ilaç tedavisi)

Belirli kimyasal maddelerin kullanıldığı tedavi yöntemi.
Kalbin hızlı atması

Kalbin; dakikada 90'dan fazla atmasına, tıp dilinde taşikardi denir. Ancak bu sayı, yaş gruplarına göre değişir.Normal Kalp Atışları : 0 - 1 yaşları arasında; dakikada 120-1401 - 3 yaşları arasında; dakikada 90-1203 - 7 yaşları arasında; dakikada 90- 1007 - 20 yaşları arasında; dakikada 80 - 9020 yaşından sonra; dakikada 60-80arasında değişir.Her yaş grubunda; normal atışın 1 fazlası; kalbin hızlı attığını gösterir. Kalbin atışları, göğüsten, köprücük kemiği üzerindeki nabızdan veya el bileğinin dış kısmında, kemikle kiriş arasındaki yerden sayılabilir.Taşikardi; her zaman kalp hastalığının belirtisi değildir. Çünkü koşmak, sindirilmesi güç şeyler yemek, heyecanlanmak, sigara, içki, çay, kahve içmek, zehirlenmek, bazı ilaçlar ve kadınların aybaşı halleri taşikardiye neden olabilir. Bu çeşit taşikardi, nedenin ortadan kalkmasıyla geçer.Ancak kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları, ateşli hastalıklar ve zehirlenmeler de taşikardi yapar. Bu nedenle, doktora başvurmak gerekir.
Kaldiyopulmoner resüsitasyon

Bilincini kaybetmişm, kalbi ve solunumu durmuş bir kişiye uygulanan canlandırma tekniği.
Keratinizasyon

Boynuzlaşma.
Kalın Bağırsak İltihabı

Daha ziyade bağırsakları zayıf olanlarda görülen bir hastalıktır. Bazen iltihapla birlikte ülser de görülür. Buna tıp dilinde ülserli kolit denir. Hastalık aniden başlayıp, hiç beklenmedik bir anda kaybolabilir.

Hastada aniden veya yavaş yavaş gelen ishal görülür. Dışkısı kanlıdır. Hasta, karın ağrılarından şikayet eder, ateşi de yüksektir. Doktora başvurmak şarttır.

Bu arada istirahat etmek ve bol vitaminli gıdalar almak gerekir. Alkol, fazla miktarda meşrubat ve süt içilmez. Çekirdek gibi kabuklu şeyler yenmez.

Kalınbağırsak

Bağırsağın son bölümünü oluşturan sindirim kanalı bölümü
Kalınbağırsak iltihabı

Daha ziyade bağırsakları zayıf olanlarda görülen bir hastalıktır. Bazen iltihapla birlikte ülser de görülür. Buna tıp dilinde ülserli kolit denir. Hastalık aniden başlayıp, hiç beklenmedik bir anda kaybolabilir.Hastada aniden veya yavaş yavaş gelen ishal görülür. Dışkısı kanlıdır. Hasta, karın ağrılarından şikayet eder, ateşi de yüksektir. Doktora başvurmak şarttır. Bu arada istirahat etmek ve bol vitaminli gıdalar almak gerekir. Alkol, fazla miktarda meşrubat ve süt içilmez. Çekirdek gibi kabuklu şeyler yenmez.
Konnektif doku

Bağ dokusu. Daha özelleşmiş dokuları ve organları destekleyen, bağlayan ya da ayıran veya vücudun ambalaj dokusu gibi hareket eden doku.
Konsantrasyon

birim hacimde bulunan madde miktarı.
Kallidin

Bradİkinİn(*) ile birlikte, plazma kininleri grubunun bir bileşiği.
Kontakt dermatit

Bazı maddelerle temas sonucu oluşan alerjik deri iltihabı. Dokunulan şey sabun, deterjan, kozmetikler, giysiler, ilaçlar, meslekte kullanılan maddeler metaller vb. olabilir.
Kalori eşdeğeri

Besinlerin içindeki maddelerin yanması sonucunda ortaya çıkan enerji miktarı, l gr karbonhidratın kalori eşdeğeri 4,1 kalori, l gr yağın kalori eşdeğeri 9,3 kalori, l gr proteinin kalori eşdeğeri 4,1 kaloridir.
Kontraktür

Bir ya da daha fazla kas grubunun kalıcı ve sürekli kasılmasıyla nitelenen patolojik durum; kas sertliği.
Kontroendikasyon

Belirli bir hastalığın tedavisinde, belirli tıbbi ya da cerrahi yöntemlerin uygulanmasını engelleyen durum.
Kontrol grubu

Genellikle, insanda, bir ilacın tedavi edici etkisinin değerlendirilmesine yönelik bir deney süresince, deneklerle aynı koşullarda bulunmakla birlikte, deneyin konusu olan tedaviyi görmeyen kişilerden oluşan grup.
Kontüzyon

Bir darbe ya da düşme sonucu beyin fonsiyonlarında geçici bozulma; bayin sarsıntısı.
Keroig belirtisi

Hastanın sırtüstü yatar durumdan oturur duruma geçtiğinde bacaklarım gergin olarak tutamaması ya da sırtüstü yatar durumdayken kol ve bacaklarım leğen bölgesine doğru bükmek istemesi.
Kalp frekansı

Bir dakikadaki kalp kasılmalarının sayısı
Keşi

Bîr anatomik yapının, çevresindeki dokularla bağlarının ayrılmasından sonra, çıkarılmasını belirten cerrahi terim.
Koprolit

Büyüklüğü pirinç tanesinden tavuk yumurtasına kadar değişen ve aşın su kaybı ve kalsiyum tuzları birikimiyle katı radyoopak taşlara dönüşen dışkı kütlesi.
Korioit pleksus

Beyindeki karıncıklarda yerleşmiş damar ve sinir dokusundan oluşan yapılar.
Koristi

Bir organ ya da dokuda biçim bozukluğu olarak ortaya çıkan anomali.
Kalsiyum

Başlıca kemiklerde bulunan bir mineral.
Kırbacık (utrikutus)

Yaklaşık 2 mm çapında, yuvarlağımsı küçük kabarcık.
Kornea (saydamtabaka)

Gözün ön bölümünde yer alan saydam katman.
Koroit (damartabaka)

Gözyuvanmn orta katmanı olan uveanın arka bölümü.
Korona (taç)

Belirli bir yapının çevresinde halka halinde sıralanan oluşumları belirtmek için kullanılan terim.
Kan bağı

Aynı soydan gelen kişiler arasındaki ailevi bağ.
Kan bankası (hemotek)

Kanın alınarak incelendiği ve işlendiği yer ya da uygun kaplar içinde saklandığı özel soğuk hava dolabı.
Kan basıncı

kan dolaşımı
Koroner bağ

Karınzannın iki kıvrımından oluşan karaciğer bağı.
Kan çıbanı

Kılların dibinde başlayıp süratle büyüyen bir iltihaptır. Özellikle sırt, ense ve yüzde meydana gelir. Nedeni stafilokok cinsi mikroptur. Tıp dilinde füronkül denir.

Kan çıbanı küçük kırmızı ve sert bir şişliktir. Büyüdükçe ağrısı ve gerginliği artar. En sonunda baş verir. Bir süre sonra da orta kısmı yumuşar, sarılaşır ve içindeki cerahat boşalır.

Kabuk döküldükten sonra da yerinde ufak bir iz kalır. Kan çıbanlarını, kesinlikle sıkmamak ve hatta dokunmamak gerekir.

Kan çıbanı

Kılların dibinde başlayıp süratle büyüyen bir iltihaptır. Özellikle sırt, ense ve yüzde meydana gelir. Nedeni stafilokok cinsi mikroptur. Tıp dilinde füronkül denir. Kan çıbanı küçük kırmızı ve sert bir şişliktir. Büyüdükçe ağrısı ve gerginliği artar. En sonunda baş verir. Bir süre sonra da orta kısmı yumuşar, sarılaşır ve içindeki cerahat boşalır. Kabuk döküldükten sonra da yerinde ufak bir iz kalır.Kan çıbanlarını, kesinlikle sıkmamak ve hatta dokunmamak gerekir.
Koroner sinüs

Büyük koroner toplardamarın son bölümü.
Kan grubu

Kan hücreleri insandan insana değişen ve özel yöntemlerle gösterilebilen işaretleyiciler taşır. Kan naklinden önce alıcı ve vericide aynı olmaları şarttır. Başlıcaları A, B, O, AB ve Rh (+) / (-)'dir.
Koroner yoğun bakım ünitesi

Miyokart enfarktüsünde ortaya çıkabilecek ve acil yardım gerektiren kalp ve dolaşım sorunlarının (örneğin ritm bozuklukfan, kalp durması) anında tedavisi için uygun araç ve gereçlerle donatılmış tedavi bölümü.
Kilobase

1000 nükleotidlik DNA parçalarını esas alan ölçü birimi.
Korteks (kabuk)

Bir organın yüzeysel bölümlerini belirtmek İçin kullanılan anatomi terimi.
Kortikal bölgeler

Beyin korteksinin (kabuk) farklı yapı ve işlevdeki hücrelerden oluşan bölgeleri.
Kortikoliberin

Orta hipotalamustaki nüronlarda üretilen ve kısaca CRF (Corticotropin Releasing Factor [Kortikotropİn Serbestleştirici Faktör)] olarak bilinen hormon
Kortikosürrenal hormonlar

Böbreküstü bezinin korteksinden salgılanan, 19 ve 21 karbon atomlu, steroit yapısındaki hormonlar.
Kortikoterapi

Böbreküstü bezinden elde edilen özütlerle uygulanan tedavi.
Kiropraksi

Bazı hastalıklarda uygulanan deneysel tedavi yöntemi; osteopatik lezyonlarda (omurlann yerinden kayması) A. T. SİH'in elle tedavisinden esinlenen ABD'li D. D. Palmer tarafından 1895'te önerilmiştir.
Kortizol (hidrokortizon)

Böbreküstü bezlerinden salgılanan ve birçok met&bolik işlevi olan hormon
Kannabizm

Hint kenevirinden elde edilen ilacın sürekli kullanımına bağlı kronik zehirlenme.
Kist hidatik

Bazı organlarda (daha çok karaciger, akciğer , beyin) ekinokok adı verilen parazitlerin neden olduğu içi berrak su görünümünde kistler.
Kist sebase

Yağ bezlerinin büyümesi sonucu deri altında oluşan kistler.
Kanser oluşumu

Bir ya da daha fazla dokuda tümöre doğru dönüşüme yol açan biyolojik süreçlerin tümü.
Kistom

Boşluklu (kistli) tümör kütlelerini tanımlayan genel te-rîm.
Koşullu refleks

Bir öğrenme süreci sonucunda verili bir uyarının oluşturduğu düzenli yanıt biçimindeki sinirsel refleks.
Klebsiella

Enterobacteriaceae familyasından bakteri cinsi- Kapsül-lü, çomak biçimli, Gram-negatif bakterilerdir.
Klinik

Bazı ülkelerde üniversite kürsülerinde toplanmış olan hastanelerin dağılımını (iç hastalıkları, cerrahi, doğum, göz, kulak-burun-boğaz vb klinikleri gibi) belirtmek için kullanılan terim.
Kapsül

Bir eklemin sert, fibröz kılıfı; iç tabakası sinoviyumdur.
Klirens

Belirli bir organın belirli bir maddeyi kandan uzaklaştırma yeteneği.
Kör Çıban

Özellikle sırt, ense veya yüzde meydana gelip, kıl diplerinin iltihaplanmasıyla beliren bir çeşit çıbandır. Küçük, kırmızı ve sert bir şişliktir. Büyüdükçe, ağrı artar, fakat çoğu zaman baş verme görülmez. Kör çıbanları kesinlikle sıkmamak ve kurcalamamak gerekir.

Kör çıban

Özellikle sırt, ense veya yüzde meydana gelip, kıl diplerinin iltihaplanmasıyla beliren bir çeşit çıbandır. Küçük, kırmızı ve sert bir şişliktir. Büyüdükçe, ağrı artar, fakat çoğu zaman baş verme görülmez.Kör çıbanları kesinlikle sıkmamak ve kurcalamamak gerekir.
Körbağırsak

Kalınbağırsağın ilk bölümü; incebağırsak ve çıkan kalınbağırsak ile temas halindedir.
Körbağırsak apandisi

Körbağırsağın uzun, silindir biçimli ve kıvrımlı bir bölümüdür.
Kloforil

Bitki hücrelerinde Kloroplast "" adı verilen bir pigmentin içerisinde bulunan ve ışık enerjisini absorbe ederek kimyasal enerji halinde depolayan bir tür molekül.
Kötü huyluluk (habaset)

Kısa sürede ölüme yol açabilen ve çok ağır bir tabloyla seyreden hastalıkları tanımlayan özellik.
Klon bankası (genom arşivi)

Bir canlının tüm genomunu temsil eden DNA parçacıklarının klonları.
Karakteroloji

Belirlenmiş karakter tipleriyle ilişkili olarak insanların sınıflandırılmasını, karakter kuramını ve bazı özel ölçütlere göre sıralanmış farklı karakter tiplerinin betimsel analizini konu alan psikoloji dalı.
Klor

Biyolojik olarak büyük önem taşıyan kimyasal element.
Karbamazepin dozajı

Karbamazepin sarada kullanılan bir ilaçtır.
Karboksihemoglobin (hbco)

Karbon monoksit ile hemoglobinin birleşmesi sonucunda oluşan toksik (zehirli) ürün.
Karbon

Oksijen, hidrojen ve azotla birlikte vücut için temel önem taşıyan dört biyoelementten biri.
Karbon ucu

Polipeptid zincirinin (protein)serbest COO (-) grubunu kapsayan ucu.
Karbonhidrat

Karbonhidrat vücudun glikoza dönüştürebildiği her türlü maddedir. Glikoz hücrelerin enerji olarak kullandığı en önemli maddelerden biridir. Karbonhidratlar glikoza yıkılma özeliklerine göre basit ya da karmaşık olabilirler. Saf buğday ekmeği, şeker ve alkol kalori fazlalığı olduğunda kolaylıkla yağa dönüşebilen basit karbonhidratlara örnek olarak verilebilir. Yapraklı sebzeler, patates ve hububat ürünleri karmaşık karbonhidratlara örnektir. Bu grup yiyecekler sağlıklı olmanız için gereken bütün besinlere sahiptir ve beslenme programınızın temelini oluşturmalıdır.
Karbonhidratlar

Karbon, hidrojen ve oksijen içeren organik bileşikleri tanımlayan terim.
Karbonik anhidraz

Alyuvar, böbrek borusu hücresi ve mide mukozasındaki hidroklorik asit salgılayan hücrelerde bulunan enzim.
Kloroz

Bir çeşit kansızlıktır. Kanda hemoglobin miktarının azalması, bu duruma neden olur. Çarpıntı, halsizlik, nefes darlığı, yüzde solgunluk ve ayak bileklerinde şişme görülür.
Klostrofobi

Kapalı yerlerden sebebsiz yere korkma reaksiyonudur.
Kobalamin

B12 vitamininin adı. Bak. vitaminler.
Kobalt

Radyoaktif izotopu (kobalt 60) tıpta tedavi amacıyla kullanılan kimyasal element.
Kardiyak ponksiyon

Bir iğnenin yardımıyla dışarıdan kalbin boşluklarına girilmesine dayanan cerrahi teknik.
Kobalt bombası

Kobalt radyoterapisinde kullanılan ve kobalt 60 ışınımları yayan aygıt.
Kobalt tedavisi

Kobaltın radyoaktif bir izotopu olan kobalt 60'tan yayılan ışınlardan yararlanılarak kötü huylu tümörlerin tedavisinde kullanılan bir radyoterapi yöntemi.
Kobanamit

B12 vitamininden türeyen koenzim,
Koch basili

Tüberküloz basiline, bulanın adına izafeten verilen ad.
Krisia

Bir organ ya da kemiğin dış ya da İç yüzeyinde bulunan, ince kenarlı uzunca oluşumları nitelemek için kullanılan terim.
Koenzim

Bir enzimi aktif hale getiren, enzimin protein olmayan bileşeni.
Kriyoaglütinin

Bazı kişilerin serumunda bulunan ve alyuvarların düşük sıcaklıkta kümeleşme ya da yapışmalarına yol açan antikorlar.
Kardiyoptoz

Büyük damarların gerginliğinin azalmasına bağlı olarak desteksiz kalan kalbin aşağıya doğru yer değiştirmesi.
Kriyoglobulin

Antikor olarak hareket eden ve bazı hastalıklarda kanda bulunabilen bir protein tipi. Kriyoglobulinler soğukta katılaşabilir ve küçük damarları tıkayabilir, bunun sonucunda ciltte döküntüler oluşur.
Kriyoglobulinler

Düşük sıcaklıkta (22°C'nin altında) çökelti oluşturan serum proteinleri.
Kriyopresipitin

Beyazımsı renkte, jel yapısında çökelti.
Kardiyoşirürji

Başka bir yöntemle tedavisi olanaksız kalp ve büyük damar hastalıklannın cenahi olarak tedavi edilmesiyle uğraşan tıp dalı.
Kokainomani

Burun yoluyla ve genellikle hidroklorür biçiminde alınan kokainin sürekli kullanılmasının neden olduğu toksikomani.
Karın (abdomen)

Göğüs kafesi ve leğen bölgesi arasında kalan vücut bölümü; ön, yan ve arka duvarları kaslardan oluşan geniş bir boşluktur.
Kromozom bozuklukları

Kromozomlardaki nitel ya da nicel değişikliklere bağlı bozukluklar.
Kronik

Belirti ve bulguları uzun süren, yavaş ortaya çıkan, süregen.
Karın zan boşluğunda sıvı toplanması

assit
Kronik Böbrek İltihabı

Akut böbrek iltihabının gereği gibi tedavi edilmemiş olması, kronik böbrek iltihabının başlıca nedenidir. Hastada iştahsızlık, ateş, halsizlik, baş ağrısı, ağrılı idrar etme ve bel ağrıları görülür. Yapılacak ilk iş, bol bol meyva suları içmek ve aşağıdaki reçetelerden birini uygulamaktır. Ayrıca tuz ve hayvani gıdalar azaltılmalıdır.
Kronik Bronşit

Bu çeşit bronşitte; havayollarını yağlayan bezler büyümüş, iç yüzlerinde bulunan tüyler görevini yapamaz olmuştur. Mutlaka tedavi edilmesi gerekir.Her iki bronşitte de yapılacak ilk iş sigarayı bırakıp istirahat etmektir.
Kronik bronşit

Bakteri ya da virüslere bağlı olarak gelişebilen, ama başlıca nedeni tahriş edici buhar, gaz ve tozların uzun süre solunması sonucunda bronş ağacının kronik tahrişi olan hastalık.
Kol-baş atardamarı

Aorttan çıkan bir atardamar kolu.
Kol-baş toplardamarı

Göğsün en Üst ve ön bölümünde bulunan, sağda ve solda yerleşmiş, büyük toplardamar gövdeleri.
Karp (el bileği kemikleri)

El iskeletinin metakarp (el tarağı kemikleri) ile el bileği arasında bulunan bölümü.
Koleperiton (bilyer peritonit, safra peritoniti)

Safranın kann zarı boşluğuna yayılmasıyla ortaya çıkan iltihaplanma.
Karyogram (kromozom haritası)

Bir hücrenin ve dolayısıyla da bir bireyin kromozom düzenin grafik gösterimi.
Ksiloz yükleme testi (ağızdan)

Bağırsak emilim yetersizliklerinin ayırıcı tanısında yararlanılan bir test.
Kas yorgunluğu

Belirgin ölçüde zor bir işi yapmak üzere, yineleyici ve zorunlu biçimde kasılan bir kas grubunda, özellikle oksijen yetersizliğinden dolayı ortaya çıkan durum.
Kasık biti

Küçük boyutlarda (yaklaşık l mm boyunda), özellikle kanla beslenen bir asalak.
Kulak Arkasındaki Kemiğin İltihabı

Nedeni, genellikle ortakulaktaki iltihabın, kulak arkasındaki kemiğe doğru yayılmış olmasıdır. Hastada ateş, kulak ağrısı, koyu kulak akıntısı, halsizlik görülür. İşitme azalır. Çaresi ameliyattır.
Kulak bölgesi

Başın her iki yanında yer alan ve kulak kepçesi İle çevresindeki yapıları içeren anatomik bölge.
Kolesteroloz

Bir bozukluk sonucunda dokularda kolesterol birikmesi.
Koli basili

Escherichia coli
Kulak iltihabı

Ortakulakta veya kulak arkası kemikte görülür. Vakit geçirilmeden doktora başvurmak gerekir.
Kat amnezi

Bilgi ve verilerin, tanı sonrasında, tedavi ve girişim döneminde toplanması.
Katabolizma

Maddelerin yüksek terkiplerinin, dokularda yakılarak daha basit terkipte maddeler meydana gelmesi.
Kataplazma

Bitkisel unlarla hazırlanan lapaların gazlı beze sarılarak vücut üzerine uygulandığı bir yakı türü.
Kollajenozlar (kollajen doku hastalıktan)

Birbirinden çok farklı belirtilerle ortaya çıkmasına karşın tümünde lifsi bağdoku lezyonları görülen hastalıkların ortak adı.
Kollar ve bacaklar

Gövde iskeletine bağlanan vücut uzantıları.
Kolobom

Gözküresinin altındaki yapılarda bir yarık bulunması biçiminde ortaya çıkan doğumsal oluşum bozukluğu.
Kum sancıları

Böbrek kumlarını dökmek ve onların neden olduğu sancıları gidermek için, perhiz yapmak ve bol bol su içmek çok faydalıdır.
Kuneus (lumu)

Beyinde artkafa lobunun iç-yan yüzünde yer alan üçgen biçimindeki bölge.
Kolostomî

Bağırsakta bulunan maddelerin dışarıya boşaltılması amacıyla, kalınbağırsağın, karın duvarında bir ağızla geçici ya da kalıcı olarak dışarı açılması.
Kuru buz

Karbon dioksitîn genleştirildikten sonra hızla soğutul-masıyla elde edilen madde.
Kavile

Bir cisim ya da organın kapalı ya da dışarıyla bağlantılı oyuk bölgelerine verilen genel ad.
Kaygı (bunaltı, anksiyete)

Çok hafif belirtiler verse de, oldukça yaygın görülen bir duygulanım ve heyecan hali.
Koltukaltı bölgesi

Göğüsle üstkol arasında yer alan, koltukaltının(*) tabanını oluşturan anatomik bölge.
Kuvöz

Bir yatak ile üzerini örten saydam kapaktan oluşan, iç ortamının ısı ve nemini sabit tutan, hava ve oksijen akımını düzenleyen bir sistemi bulunan aygıt.
Koma

Bir hastalık ya da kaza sonucu ortaya çıkan derin bilinçsizlik durumu.
Komedon

Bir deri keseciğinin ucunun tıkanması sonucunda kesecik içindeki epitel hücrelerinin pul pul dökülmesiyle ve yağ birikimiyle oluşan kütle.
Kompleks bölgesel ağrı sendromu

Başlıca özelliği yanıcı nitelikte ısrarlı ağrıdır; hafif şekilleri oldukça sıktır - daha şiddetli formları sakatlayıcı olabilir ve tedavisi daha zordur
Lab-ferment

Mide salgılannda bulunan bir enzim.
Lenf bezi büyümesi

adenopati
Labia

Kadının tenasül uzvunda dudak şeklinde kısım, dudak.
Lenf bezleri

lenf düğümleri
Labil

Kararsız, çabuk değişen.
Lipotimi

Beyin dolaşımında geçici ve kısa süreli, hafif bir yetersizlik sonrasında ortaya çıkan belirtilerin tümü.
Labirent

İç kulağın dengeden sorumlu bölümü
Lenf düğümleri (lenf bezleri)

Lenf damarlarının yolu üzerinde yer alan ve vücudun birçok bölümüne dağılmış olan, küçük yapılan tanımlayan terim.
Lipozom

Bir madde değil, bir taşıyıcı sistemdir; bazı maddeleri tutup, cilt tarafından emildikten sonra cilde geçirebilme özelliği vardır.
Labirent refleksi

İçkulağın duyu organı olan labirentten kaynaklanan refleksler
Labirentit

İçkulağa enfeksiyon etkenleri (bakteri ya da virüs) ya da toksinlerinin girmesine bağlı olarak labirentte oluşan iltihap.
Lenfadenit

Bir ya da birden çok lenf düğümünün akut ya da kronik iltihabı.
Litiyaz

Bir organın içinde ya da bir kanalda, bir ya da daha fazla taşın bulunmasıyla ortaya çıkan hastalık belirtilerinin tümü.
Laboratuvar analizleri

Biyokimya, hücrebilim, histoloji, bakteriyoloji alanında serumla ilgili olarak yapılan incelemeler.
Lenfanjektazî

Bir ya da birden çok lenf damarının, aynı damarlardaki tıkayıcı olaylara bağlı olarak genişlemesi.
Litotomi

Boş bir anatomik oluşumdaki bir taşı çıkarmak için başvurulan cerrahi girişim.
Lenfanjiyom

Bağdoku stromasıyla çevrili ve endotelle düzgün biçimde örtülü, çeşitli çaplardaki lenf damarlanndan çıkan iyi huylu tümör.
Lakrimal bez

Gözyaşı bezi.
Liyaz

Bir molekülün parçalanmasını yada bir grubun molekülden uzaklaştırılmasını sağlayan enzimler.
Lizin

Büyüme İçin vazgeçilmez olan bir aminoasit.
Lenfoblast

Lenfositlerin öncülü olan, henüz olgunlaşmamış kök hücre.
Lenfoepitelyom

Burun-yutakta, bademciklerde, dil tabanında, yutağın alt kısmında ortaya çıkan bir grup kötü huylu tümörü tanımlayan terim.
Lmmünnoglobulin e (ıge)

Normalde insanlarda çok az miktarlarda bulunan bir antikor. Klasik alerjik tepkilerden sorumlu tek antikor.
Laktaz

Bağırsak sıvısında bulunan ve süt şekerinin (laktoz) ga-laktoz ve glikoza parçalanmasını katalizleyen enzim.
Lob

Bir organın, birbirinden yarık, oluk ya da bölmelerle ayrılmış yuvarlağımsı parçalarını tanımlamakta kullanılan anatomi terimi.
Laktik asit

Belirli bakterilerin etkisiyle, bazı şekerlerin fermantasyonu sonucu oluşan madde.
Lobektomi

Bir akciğer lobunun alınmasını kapsayan cerrahi girişim.
Lober Pnömoni

Pnömokok adı verilen mikropların neden olduğu had akciğer iltihabıdır. Mikroplu tozlar, fazla yorgunluk, soğuk algınlığı veya uzun süre güneşte kalmak hastalığın zeminini hazırlar. Hastalık ani baş ağrısı, titreme, kusma ve sırt ağrıları ile başlar. Ateş, 40 dereceye kadar yükselir. Fakat 10. günden sonra düşmeye başlar. Öksürük, kısa sürelidir. Balgam, kanlı ve yapışkandır. Hastanın yüzü kızarmış, dudaklarının etrafı kabarmış, cildi kuru ve dili de paslıdır. Geceleri kriz gelebilir.
Lobit

Organın bir lobuna ya da büyük bir bölümüne yayılmış, akciğer iltihabı.
Lobotomi

Tam adıyla prefrontal lobotomi olarak bilinen cerrahi girişim; beynin alın (frontal) lobunun akmaddesindeki sinir lifleri kesilerek uygulanır.
Lobül

Bir organın birincil anatomik ve fizyolojik birimi kabul edilen en küçük işlevsel yapısını belirten anatomik terim.
Laküner bağ (gimbernat bağı)

Pubisin(*) taraksı çıkıntısı üzerine tutunan, kann büyük yamuk kası aponevrozunun(*) bir bölümü.
Lenfosit

Bir akyuvar tipi, B hücreleri ve T hücreleri bu sınıfta bulunur.
Loğusa humması

Bazı loğusalarda görülen ciddi bir hastalıktır. Halk arasında albastı denir. Nedeni, üreme organı yollarında iltihaplanma, doğum esnasında temizliğe yeteri kadar önem verilmemesi veya idrar yollarının iltihaplanması olabilir.Doğumdan 3 veya 7 gün sonra ateş yükselir. Karnın alt bölümünde yumuşaklık hissedilir. Akıntı fazlalaşır ve loğusa genel bitkinlikten şikayet eder. Doktora başvurmak gerekir.
Lambda

İki yankafa kemiğiyle (paryetal kemik) artkafa kemiğinin birleştiği nokta; kafatası ölçümlerinde başvuru noktası olarak kullanılır.
Lenfositler

Bağışıklık sisteminin en önemli akyuvarları.
Lamblia

Giardia lamblia adlı patojen organizma
Loj (bölme)

Kas, zar, kemik ya da seröz duvarlar ile sınırlı ve dış ortamla bağlantılı olmayan bir vücut boşluğunu belirten anatomik terim, içinde çeşitli oluşumlar (parotis loju, prostat loju) yer alabilir.
Lokal

Bölgesel
Lokalize

Belirli bir alanla sınırlı.
Lomber

Belle ilgili.
Lomber ponksiyon

Bel suyunun incelenmesi veya ilaç verilmesi amacıyla yapılan, belden özel iğnelerle girilerek uygulanan tanı / tedavi yöntemi.
Lop

Beyin, karaciğer gibi organların parçaları bölümleri.
Larengoskop

Bogazın muayenesine yarayan aynalı ışıklı alet.
Letalite

Belirli bir hastalıktan ölenlerin sayısı ile o hastalık için kesin tanı koyulan olgu sayısı arasındaki oran.
Lökoplast

Bitki hücrelerinde yada bazı kamçılı tek hücrelilerde bulunan renksiz plastitler.
Lökoplazi

Bir mukoza örtüsünde hastalığa bağlı değişiklik; pür-tüklü yüzeyli, iyice sınırlanmış ve düzensiz biçimli, beyaz renkli, bir ya da daha çok kabarık plağın mukozada ortaya çıkması ile ayırt edilir.
Lezbiyen

Kendi cinsine ilgi duyan ve kendi cinsiyle ilişkiye giren kadın.
Lökosit

Beyaz kan hücreleri.
Lezbiyenlîk

Kadın eşcinselliği; kadınların kendi aralarında cinsel ilişki kurma isteği ve arayışını tanımlayan terim.
Libido

Psikanalizde genellikle cinsel dürtüyle ilişkili içgüdüsel enerjiyi belirtmek için kullanılan kavram.
Lifsi doku (fibröz doku)

Çok miktarda kollajen lif içeren bağdoku türü
Lasegue belirtisi

Siya talj isi (*) bulunan hastalarda bacağı kırmaksızın leğen üzerine bükerek araştırılan belirti.
Lumbago

Sırtın aşağı kısmında hissedilen çok şiddetli ağrıya lumbago denir. Belirtileri çeşitlidir. Mesela, hasta otururken, bir yerden kalkarken, eğilerek bir iş yaparken sırt bölgesinde şiddetli ağrılar hisseder. Ağrı belirtili bir noktadan başlayıp, kasıklara ve kalçaya doğru yayılır.Hastalığın belirli bir nedeni olmamakla beraber, bağların ve kasların fazla gerilmesi, disk kayması veya bel kemiği ile kalça kemiği arasındaki eklemlerin fazla zorlanması nedenler arasında sayılabilir.Tedavinin ilk şartı istirahat etmektir. Ayrıca sırta sıcak su torbası koymak ve masaj yapmak da çok faydalıdır.

L-askorbik asit

 İyi bir antioksidan.
Lumbago

Sırtın aşağı kısmında hissedilen çok şiddetli ağrıya lumbago denir. Belirtileri çeşitlidir. Mesela, hasta otururken, bir yerden kalkarken, eğilerek bir iş yaparken sırt bölgesinde şiddetli ağrılar hisseder.

Ağrı belirtili bir noktadan başlayıp, kasıklara ve kalçaya doğru yayılır. Hastalığın belirli bir nedeni olmamakla beraber, bağların ve kasların fazla gerilmesi, disk kayması veya bel kemiği ile kalça kemiği arasındaki eklemlerin fazla zorlanması nedenler arasında sayılabilir.

Tedavinin ilk şartı istirahat etmektir. Ayrıca sırta sıcak su torbası koymak ve masaj yapmak da çok faydalıdır.

Lumbago (bel ağrısı)

Ortaya çıkmasına yol açan nedenden bağımsız olarak bel bölgesine yerleşen ağrıları belirten genel terim.
Lavman opak

Bir tüp aracılığıyla kalınbağırsağa sulu baryum sülfat süspansiyonu vererek yapılan radyolojik görüntüleme yöntemi.
Lumbalizasyon

Son göğüs omuru ya da ilk sağrı omurunda doğumsal oluşum bozukluğu.
Lumbartroz

Omurganın bel-sağrı bölgesinde görülen artroza(*) verilen ad.
lbüminüri

İdrarda, albümin bulunmasına; Tıp dilinde Albüminüri; halk arasında ise, aktutma denir.
Bir çok hastalıklarda, özellikle Böbrek hastalıklarında, idrarda albümin görülür.
Mümkün olduğu kadar süt içmeli, patates haşlaması ile muhallebiyi sofradan eksik etmemelidir.

Baharatlı yiyecekler, biber, turşu ve tuz kesinlikle terk edilmeli; kahve ve fazla miktarda su içilmemelidir.

Lipoprotein

Bİr ya da daha çok lipit molekülü ile birleşmiş bir aminoasit zincirinden oluşan birleşik (bağlanmış) protein.
Lenf bezi

Tüm vücuda yayılmış, özel sistemi bulunan ve bakteri, kanser hücreleri için süzgeç görevi yapan organlar. Lösemide büyüyebilirler.
Mikrosapor

Bazı deniz bitkilerinde erkek üreme bölgeleri tarafından üretilen küçük eşey hücreleri.Mikrospor.
Magnezyum askorbil palmitat

 C Vitamininden elde edilir ve kuvvetli bir antioksidandır.
Makro

Büyük.
Mikst bağ dokusu hastalığı

Mixed connective tissue disease (MCTD): Otoimmün hastalıkların birden fazlasının özelliklerini taşıyan ve çakışma sendromları"" olarak da bilinen tipleri.
Melanoz

Bİr dokuda genellikle sınırlı bir bölgede aşın.miktarda melanin birikmesine bağlı anormal renk artışı.
Melatonin

Beyinde bulunan epifiz adlı küçük bir bezden salgılanan hormon.
Min

Bir amino asittir.
Makroglobülinemi

Başta IgM (bak. immünoglobülinler) olmak üzere serumda yüksek molekül ağırlıklı protein miktannın anormal ölçüde artması.
Membran

Organ yada dokuları örten veya ayıran ince yumuşak tabaka.
Mineralokortikoit hormon

Böbreküstü bezinin kabuk kısmından salgılanan ve öncelikle elektrolit metabolizmasını etkileyerek sodyumun vücutta tutulmasını, potasyumun da dışan atılmasını sağlayan steroit hormon
Minimal letal doz

Belirli ağırlıktaki bir hayvana derialtı yoluyla uygulandığında belirli bir süre içinde ölüme yol açan en az zehir dozu.
Makrosefali

Başın (beynin) normalden büyük olması.
Meme başı

Memenin kabank uç bölümü
Makroşeli

Bir ya da her iki dudağın bir bölümünün ya da tümtt-nün anormal biçimde büyümesi.
Mitomani

Bazı kişilerde gerçeği değiştirmek, uydurmak, aldatmak biçiminde ortaya çıkan kalıcı hastalık.
Mememsi cisim

Beynin alt yüzünde iki beyin şapı arasındaki boşlukta yer alan küçük yuvarlağımsı çıkıntı;
Mitoz inhibitörleri

Normalde dokularda bulunan ve mitoz(*) çoğalmayı engelleyen maddeleri tanımlayan terim.
Mitridatizm

Bazı zehirlere ya da zehirli maddelere karşı özel bir direnç bulunması.
Miyalji (kas ağnsı)

Bir ya da birden çok kas grubunun yerel ağrısını tanımlayan terim.
Malabsorbsiyon

Emilimin bozuk oluşu.
Meninjiyom

Beyin zarlanndan kaynaklanan tümör.
Malabsorpsiyon

Sağlıksız beslenme ya da besinlerin sindirim ve dağılmında bozukluk sonucu ortaya çıkan yetersiz beslenme.
Miyeloblast

Dolaşan kanda bulunan tanecikli akyuvarların (granü-lositler) geliştiği öncül hücreler.
Miyelokültür

Bir iğne aracılığıyla elde edilen, kemik İliğinin (genellikle göğüs kemiği) çeşitli kültür ortamlarına ekilmesiyle yapılan inceleme.
Malformasyon (oluşum bozukluğu)

Vücudun bir bölümünün dölyatağı içinde gelişen oluşum bozukluğu.
Miyoblast

Düz ve çizgili kas hücrelerinin kaynaklandığı mezoderm kökenli dölütsel hücre.
Miyoblastom

Çizgili kaslar, derialtı yağ dokusu, solunum ya da sindirim sistemi mukozası gibi çeşitli bölgelere yerleşebilen, ender görülen, iyi huylu tümör.
Miyoglobin

Kas dokusunda bulunan düşük molekül ağırlıklı (17.000) bîr protein.
Miyoglobinüri

idrarda miyoglobin varlığıyla ortaya çıkan hastalık.
Malpighi cisimcikleri (böbrek glomerüleri)

Böbrek kabuğundaki özel bir yapı.
Mesane

Boşaltım sisteminin idrar toplanan torbası.
Metabolik denge

İnsan vücudu dış ortamla sürekli alışveriş içindedir; bu ortamdaki maddeleri alarak kimyasal enerjiden Öteki enerji biçimlerine dönüştürür ve artıkları dışarı atar.
Miyoloji (kas bilimi)

Çizgili kaslardan ve bunların eklerinden oluşan kas sistemini inceleyen anatomi dah.
Metabolit

Canlılarda çeşitli tepkimeler sırasında ortaya çıkan ve normal olarak vücutta birikmeyerek başka bileşiklere dönüşen kimyasal bileşikler.
Metabolizma

Canlı organizmanın hücreleri içinde meydana gelen ve enzimlerle kontrol edilen olayların hepsi. Metabolizma ile enerji üretimi ve madde yapımı gerçekleştirilir. ATP üretimi ve protein sentezi iki önemli metabolik reaksiyondur.
Mandibtüa (altçene kemiği)

Yüz iskeletinde yer alan hareketli tek kemik.
Mandibula

Alt çene kemiği.
Manganez

Başta dölyatağı, karaciğer ve böbrek olmak üzere tüm dokularda küçük miktarlarda bulunan kimyasal element.
Miyotomi

Bir kasın cerrahi girişimle kesilmesi işlemi.
Mizantropi

Bireyin, kin ve saldırganlık duyguları beslediği toplumsal ortamdan uzak durması.
Mizofobi (rupofobi)

Temizlik kurallarına gösterilen ölçüsüz bir dikkat sonucunda, belirli nesnelere dokununca mikrop bulaşmasından ya da pislenmekten duyulan hastalık derecesinde korku.
Metensefalon

Beynin doğumdan önceki yaşamın 5. haftasında ortaya çıkan bölümü.
Meteorizm

Bağırsakta aşırı miktarda gaz bulunması.
Methemoglobin

Kahverengi, yükseîtgenmiş (+3 değerli) demir İçeren ve oksijen taşımaya uygun olmayan hemoglobin.
Meydana Gelişi

Böbrek üstü bezleri, husyeler, yumurtalıklar bünyenin ihtiyacı olan kolestrolü imal ederler. Ayrıca hayvansal yağlar, süt, yumurta ve bitkisel hormonlarla da kolestrol alınır.Kanda, kolestrolün yükseldiğini anlamak için bir seri test yapmak gerekir. Ayrıca, hastanın cildinde oluşan sarı lekeler, göz altlarında beliren siyah halkalar, göz akında görülen sarı lekecikler, genel yorgunluk, iştahsızlık, hazımsızlık, baş dönmesi, baş ağrısı, görme zayıflığı, ağız acılığı, nefes ve ter kokusu kolestrolün yükselmiş olduğuna işaret olabilir.
Monohibrit

Tek karakter bakımından melez.
Monomer

Büyük moleküllerin hidrolizi sonucu oluşan en küçük yapı birimi.
Mast hücreleri

Bütün vücutta, fakat en çok bağ dokuda bulunan yerleşik akyuvarlar. IgE ve antijen etkisiyle histamin ve alerjiye yol açan diğer maddeleri yaparlar.
Mezensefalon

Beyin kökünün kafatası içindeki bölümü.
Mezenter (bağırsak askısı)

İncebağırsağı karın duvarının arka bölümüne tutturan kann zan (periton) kıvrımı.
Mezenterîyol (bağırsak askıcığı)

KÖrbağırsak apandisini bütünüyle örten kann zan kıvrımı.
Mono-test

Bir başlangıç tarama testi.
Monstrüozite

Bütün vücudu ya da vücudun Önemli bölümlerini etkileyen ve genellikle ölüme yol açan ağır oluşum bozukluğu.
Mezosefalî

Brakisefali ile dolikosefali arasında yer alan kafatası yapısı.
Morbidite

Belirli bir nüfustaki hasta sayısının, toplam nüfusa oranı.
Morbozite

Bir hastalığın belirli bir toplulukta görülme düzeyini belirtmek için kullanılan tıbbi istatistik terimi.
Mastosit (mast hücresi)

Bağdokuda, özellikle deride kan damarlarının çevresinde ve genel olarak gevşek bağdokuda bulunan bir hücre türü.
Mezozom

Bakterinin üremesi sırasında bakteri zarından kıvrımlar yaparak meydana gelen mitokondri benzeri yapı.
Morfoloji

biçiminin, boyutlarının belirlenmesidir.
Mastürbasyon

Kişinin kendi kendini elle uyararak cinsel yönden tatmin etmesi.
Mortalite (ölüm oranı)

Belirli bir bölgede, belirli bir nüfus ve zaman süresiyle ilişkili olarak Ölüm yüzdesini gösteren İstatistik terimi
Mozaik*

Bir bireyin genetik olarak iki veya daha fazla hücre dizisine sahip olması.
Mide Tembelliği

Midenin besinleri gereği gibi ve normal sürede hazmedememesine mide tembelliği bir başka ifadeyle mide zafiyeti denir.

Nedeni, midede asit fazlalığı, mide kaslarının zayıflamış olması veya midenin hazım için gerekli olan salgıyı yapamamasıdır.

Mcburney noktası

Ön üst böğür dikenini göbeğe birleştiren çizginin 1/3 sağ dışında bulunan nokta.
Mide tembelliği

Midenin besinleri gereği gibi ve normal sürede hazmedememesine mide tembelliği bir başka ifadeyle mide zafiyeti denir. Nedeni, midede asit fazlalığı, mide kaslarının zayıflamış olması veya midenin hazım için gerekli olan salgıyı yapamamasıdır.
Meatus

Bir kanalın dışarıya ya da organizmanın bir boşluğuna açılmasını belirtmek için kullanılan anatomi terimi (örneğin siyek meatusu, dış ve iç akustik meatus).
Mukoprotein

Bir amînoasit zincirinin bir ya da birden çok mukopoli-sakkarit
Mukoza

Bazı organların iç yüzlerini kaplayan ve salgı üreten doku tabakası.
Mediyatör

Bağışıklık sisteminin çeşitli bölümlerini etkinleştiren veya yönlendiren maddeler.
Migren (yarım baş ağrısı)

Damarsal bozukluklara (damar genişlemesini izleyen damar büzülmesi) bağlı olarak başın belirli bir bölgesinde aniden ve şiddetli bir biçimde ortaya çıkan ve belirli bir süre sonra bütünüyle ortadan kalkan ağrılı belirti.
Medulla

Bir organ, bez ya da kemiğin merkezi.
Medusa başı

Kann duvarında bulunan ve göbeği çevreleyen yüzeysel toplardamarların oluşturduğu görüntü.
Medülloblastom

Merkez sinir sisteminden kaynaklanan kötü huylu bir tümör; daha çok gençlerde ve çocuklarda görülür.
Mikroalbüminürinin saptanması

idrarda, reaktif çubuk testi gibi klasik yöntemlerle belirlenemeyecek kadar az miktarda bulunan albüminin varlığının saptanması işlemi.
Mikrobiyoloji

Yalnızca ışık mikroskopu ya da elektron mikroskopunda görülen organizmaları ^mikroorganizmalar) ve bunların insan ya da hayvanlardaki hastalık yapıcı etkilerini inceleyen bilim dalı.
Mutasyon

Bir genin DNA yapısı veya dizilişinde değişiklik meydana gelmesi.
Mikrodonti

Bir ya da birden çok dişin normalden küçük olduğu oluşum bozukluğu.
Megaloblast

Kandaki alyuvar serisinin öncül hücresi.
Mikrogirus

Beyin kıvnmlannın (girus) anormal Ölçüde küçük olduğu doğumsal oluşum bozukluğu.
Müköz membran

Vücudun ağız, burnun içi, mide, barsak, vajina, akciğerler gibi alanlarını döşeyen membran (zar) tipi. Bazı vaskülit tiplerinde etkilenebilir.
Müller lifleri

Bütün retina (ağtabaka) boyunca yayılmış olan destek hücreleri.
Müzmin safra kesesi iltihabı

Safra kesesi büzülür, gereği gibi çalışamaz hale gelir. Hastanın karnında, özellikle yemeklerden sonra gaz ve gerginlik vardır. Ayrıca; sağ taraftan başlayıp, kaburgaların altına kadar yayılan geçici bir ağrı ve sarılık nöbetleri de görülür. Tıp dilinde kronik kolestit denir. Bu hastalık genellikle 40 yaşını geçmiş şişman kadınlarda görülür.
Megaspor

Bazı deniz bitkilerinin üreme bölgelerinde meydana gelen, büyük sporlara verilen genel ad.Sporangiyum.
Mycobacterium

Micobacteriaceae familyasında yer alan bir mikroorganizma.
Megaüreter

Bir ya da her İki idrar borusunun anormal ölçüde genişlemesiyle ortaya çıkan patolojik durum
Meibomius bezi

Gözkapaklarmın içinde, kirpiklerin arkasında yer alan, gözkapaklanmn kenarlarına açılan yağ bezleri.
Meissner ağı

Bağırsak mukozasının altındaki sinir hücreleri ile bunların arasında bir ağ oluşturan sinir liflerinden oluşan yapı.
Mikropsi

Bakılan cismin normalden daha küçük görülmesi biçiminde ortaya çıkan algılama bozukluğu.
Nabız

Kalbin ritmik kasılma-gevşeme hareketlerine bağlı olarak aort kapağının açılıp kapanmasıyla atardamarlarda oluşan basınç dalgası.
Nefroraji

Böbrekten gelen kanama.
Nozofobi

Bir hastalık kapma, özellikle kanser ya da mikrobik hastalıklar gibi belirli türde hastalıklara yakalanma korkusu İle ortaya çıkan ruhsal hastalık durumu.
Naboth kisti

Kronik İltihaplar sonrasında dölyatağı boynu mukozasında oluşabilen sarı-beyaz renkli, yuvarlak küçük oluşumlar.
Nefroskleroz

Böbrek dokusunun sertleştiği ve sınırlı ya da yaygın olarak bağdokuyla kaplandığı tabloları tanımlayan genel terim.
Nefrotomi

Böbreğin cerrahi girişimle açılması
Nöbet

Bir belirtinin (örneğin ağrı nöbeti, ateş nöbeti) ya da belirtiler topluluğunun (havale nöbeti, histeri nöbeti, eklampsİ nöbeti) daha sık olarak bir hastalık sırasında aniden ortaya çıkması.
Nefroüreterektomi

Böbrekle birlikte idrar borusunun da cerrahi girişimle çıkarılması.
Nöbet şeklinde gelen öksürük

Bu çeşit öksürük, boğmaca veya ciğer şişmesi; gırtlak veya hava borusunun tahriş olması, veya astımdan kaynaklanır. Bu çeşit öksürükte pek az balgam görülür.
Nefroz

Böbrek borucuklanmn epitel Örtüsünde doku yıkımıyla giden bozuklukları tanımlayan genel terim
Negativizm

Başkalarının isteklerine İnatla karşı koyma biçiminde ortaya çıkan davranış türü.
Nöral tüp (sinir borusu)

Dölütsel yaşamın dördüncü haftasında, nöral oluk (sinir oluğu) adı verilen ektoderm yarığının kapanarak oluşturduğu, kafatası-kuyruksokumu doğrultusunda uzanan boru biçimli yapı.
Nekrobiyoz

Patolojide, bir hücre ya da dokunun, doku ölümüne ulaşmadan ya da ölmeden önce geçirdiği değişikliklerin bütününü tanımlayan terim.
Nöroblast

Sinir sistemi gelişiminin ilk evrelerinde farklılaşan ektoderm kökenli embriyon hücresi.
Nekrofîli

Bir cesedi görmek, onunla temas etmek, birlikte olmaktan kaynaklanan uyarılma ve cinsel orgazma ulaşmayla nitelenen olay.
Nöroblastom

Sinir hücrelerinden çıkan tümör.
Nasogastrik tüp (nasogastrıc tube-ng tube

Burundan sokulan, yemek borusundan aşağıya mideye kadar inen, dar, esnek bir tüp. Yenidoğanı beslemek veya hava ya da sıvıyı mideden çıkarmak için kullanılır. Bebekler bazen fazla hava yutarlar veya sindirim sistemlerinde taşıyabileceklerinden daha çok sıvı birikebilir. Bu durumda hava ya da sıvı biriktikçe mide veya barsaklarda genişleyerek ağrıya (gaz sancısı) neden olur. Hava ya da sıvıyı mideden çıkartmak bebekleri rahatlatır.
Nekrofobi

Ceset görüldüğünde ya da ölüm düşüncesiyle ortaya çıkan saplantılı ve aşırı korku.
Nörofîbrom

Özellikle Schwann hücrelerinden (bak. Schwann hücreleri) kaynaklanan, görece sınırlı, ama kapsülsüz, iyi huylu ve yavaş büyüyen sinir tümörü.
Neopallium

Beyin kabuğunun, evrimi en son gerçekleşen bölümü.
Nazal kemik

Burun kemiği.
Nöroleptoanaljezi

Birinin ağrı kesici, ötekisinin sakinleştirici etkisi olan iki İlacın bir arada verilmesi yoluyla yaratılan, ağnya karşı duyarsızlık hali.
Nazofarinks

Burnun arka kısmı ile yutağın komşuluk yaptığı bölge.
Nöroliz

Bir sinir gövdesinin, İşlevini yapmasını engelleyen patolojik bağlantılardan kurtarılmasını sağlayan nöroşirurji (beyin cerrahisi) girişimi.
Nebula

(a.k.a nefelyon) korneada hafif opasite
Nebulizasyon

Çeşitli aletlerin kullanılmasıyla madensuyundan su buharı oluşturarak uygulanan tedavi yöntemi.
Neoserebellum

Memelilerde, beyinciğin en yakın zamanda evrim geçiren bölümü.
Nebulizer

Sıvıyı püskürterek uygulamaya yarayan alet.
Nebülizatör

Astımda ilacı çok küçük su damlacıkları (aerosol veya sis) şeklinde akciğerlere püskürten cihaz. İnhaler, atomizör ve pülverizatör vb. adlarıyla da anılır.
Nervosizm (sinirlilik)

Bir iç gerilim ve huzursuzlukla beliren ruhsal rahatsızlık.
Nedbe

Bağdoku yapısındaki oluşum.
Nedbeleşme

Nezle

Burun içindeki ince zarın, üst solunum yollarının virütik iltihaplanmasıdır. Nezle bulaşıcıdır.Hastada burun akıntısı, hapşırma, boğaz ağrısı, baş ağrısı, öksürük bazen de ateş görülür. 1-15 gün devam eder. İyi tedavi edilmezse müzminleşir. Tedavinin ilk şartı istirahat etmek ve kalabalık yerlerden uzak kalmaktır.
Nöroşirurji

Beyin cerrahisi.
Nöroşirürji

Beyin cerrahisi.
Nörotomi

Bir sinir gövdesini oluşturan sinir liflerinin biri ya da tümünün kesildiği nöroşirürjik girişim.
Nefrektomi

Bir böbreğin cerrahi girişimle çıkarılması.
Nötrofil

Beyaz kan hücrelerinin, bakteri, mantar, viruslara karşı vücut medafaasında önemli bir rol oynayan tipi. (Nötropeni: Nötrofillerin normalden az olması).
Nokta mutasyonu*

Bir genin DNA dizilişinde tek bir baz çiftinin değişmesi.
Nefrit

Böbreklerin çalışmasında görülen bir bozukluktan kaynaklanır. Bu durumda idrara protein karışır. Tıp dilinde bright hastalığı da denir. 3 çeşidi vardır.- Akut Nefrit- Müzmin Nefrit- Subakut NefritNefritin bütün çeşitlerinde yatak istirahatı şarttır. Üşütmemeye dikkat etmek ve bele kuşak sarmak da gerekir. Ayrıca çıkan idrar miktarından çok su içilir.
Nefroblastom

Çocukluk çağına özgü, genellikle iki yaşından önce görülen kötü huylu böbrek tümörü.
Noradrenalin

Böbreküstü bezinde, çevrel ve merkez sinir sistemlerinin sinir uçlarında bulunan ve sempatikomimetik etki gösteren (bak. sempatik sistem) madde; doğal bir kate-kolamindir.
Nefrolitotomi

Böbreğin içinde bulunan bir ya da daha çok taşı yerinden oynatmak amacıyla yapılan cerrahi girişim.
Normobiast

Alyuvarın, henüz çekirdeğini yitirmemiş öncül biçimlerinden en ufak olanı.
Nefropati

Böbrek hastalığını tanımlayan genel terim.
Nefropeksi

Böbrek sarkması (nefroptoz[*]) durumunda böbreğin cerrahi girişimle olağan konumuna getirilmesi.
Nefroptoz

Böbreğin olağandışı hareketliliğiyle nitelenen hastalık durumu
Obduksiyon

Otopsi.
Obez

Şişman.
Obezite

Şişmanlık.
Obje

Görülebilen veya dokunulanilen herhangi bir şey.
Objektif

Duyulup, görülebilen, idrak edilebilen.
Obliterasyon

Vücuttaki boşlukların tıkanması.
Omur (vertebra)

Omurgayı oluşturan 33 kemikten her birine verilen ad.
Observasyon

Müşahade.
Omurga (vertebral kolon)

İskeletin gövdeyi taşıyan ekseni.
Obsesyon

Daimi endişe,fikri sabit, nöroz.
Obstetri

Doğum bilgisi.
Obstetrik

Tıbbın gebelik, doğum ve loğusalığı inceleyen dalı.
Osteoblast

Mezenkimden(*) kaynaklanan, vücutta kemik dokusu yapımını üstlenen hücre.
Obstetrik paraliz (doğumsal felç)

Osteoblastom

Ender görülen, İyi huylu bir kemik tümörü.
Obstrüksiyon

Tıkanma, engel.
Omuz ağrısı

Bu durumun bir çok nedeni olabilir. Eğer bir kişide artrit varsa, omuz ağrısı genel tablonun bir parçası olabilir. Omuzda sınırlı olan ağrının en yaygın nedeni eklem çevresindeki yumuşak doku""ların inflamasyonudur. Eklemin aşırı kullanılması ya da hasar inflamasyonu tetikleyebilir, gerçi aynı zamanda daha önce fazla kullanma ya da hasar öyküsü olmayan kişilerde de birden ağrı başlaması yaygın bir durumdur."
Obstrüktif sarılık

Nedeni, safra kanallarının tıkanmış olmasıdır.Ortak belirtileri ise şunlardır. Hastalığın neden olduğu sarı renk, önce göz aklarında görülür. Sonra yüz, boyun, gövde, kol ve bacaklara kadar yayılır. İdrarın rengi sarı ile koyu kahverengi arasında değişir. Ciltte de kaşıntı vardır. Büyük abdest, kil renginde ve fena kokuludur.Tedavinin ilk şartı, yatak istirahatidir. Sıkı bir perhiz uygulanır.
Obtürasyon

Uygun biçimde hazırlanmış diş oyuğunun, daha sonra diş yüzeyinin biçimini alacak biçimde doldurulması ve kapatılması işlemi.
Oct (ornitin-karbaınil-transferaz)

Karaciğer hücrelerinin içinde yer alan ve enzim etkinliği olan protein yapısındaki madde.
Onikiparmak bağırsağı ülseri

İncebağırsağın 25 santimetre kadar olan ilk bölümüne onikiparmak bağırsağı denir. C harfi görünümündedir. Onikiparmak bağırsağında meydana gelen ülsere tıp dilinde duodenum ülseri denir.

Tedavi eidlmeyen gastrit, fazla asit, sinir bozukluğu, düzensiz hayat, gürültü, fazla miktarda sigara, çay, kahve ve alkol kullanmak, safra kesesi veya karaciğer yetersizliği, kalp hastalıkları, hormon dengesizliği, dengeli bir şekilde beslenememe, çok sıcak veya çok soğuk yiyecekler, haddinden fazla et, hamur işleri veya baharatlı yiyecekler ve bazı ilaçlar; onikiparmak bağırsağında ülserin meydana gelmesine yardımcı olur.

Hasta, mide ekşimesi ve ağzına ekşi su gelmesinden şikayet eder. Ayrıca dili paslı, rengi solgundur, baş dönmesi ve fazla terleme de görülür. Midesinin üstüne basılınca, ağrı hisseder. Yemeklerden sonra da göğse doğru yayılan bir ağrı belirir.

Bu belirtiler, ilk bahar ve sonbahar aylarında daha da artar. Tedavi için yapılacak ilk iş, hastalığı doğuran nedenleri ortadan kaldırmak, yemekleri az, fakat sık sık yemek, istirahat etmek ve üzüntüden uzak yaşamaya gayret etmektir.

Onikiparmak bağırsağı ülseri

İncebağırsağın 25 santimetre kadar olan ilk bölümüne onikiparmak bağırsağı denir. C harfi görünümündedir. Onikiparmak bağırsağında meydana gelen ülsere tıp dilinde duodenum ülseri denir.Tedavi eidlmeyen gastrit, fazla asit, sinir bozukluğu, düzensiz hayat, gürültü, fazla miktarda sigara, çay, kahve ve alkol kullanmak, safra kesesi veya karaciğer yetersizliği, kalp hastalıkları, hormon dengesizliği, dengeli bir şekilde beslenememe, çok sıcak veya çok soğuk yiyecekler, haddinden fazla et, hamur işleri veya baharatlı yiyecekler ve bazı ilaçlar; onikiparmak bağırsağında ülserin meydana gelmesine yardımcı olur.Hasta, mide ekşimesi ve ağzına ekşi su gelmesinden şikayet eder. Ayrıca dili paslı, rengi solgundur, baş dönmesi ve fazla terleme de görülür. Midesinin üstüne basılınca, ağrı hisseder. Yemeklerden sonra da göğse doğru yayılan bir ağrı belirir. Bu belirtiler, ilk bahar ve sonbahar aylarında daha da artar.Tedavi için yapılacak ilk iş, hastalığı doğuran nedenleri ortadan kaldırmak, yemekleri az, fakat sık sık yemek, istirahat etmek ve üzüntüden uzak yaşamaya gayret etmektir.
Onikiparmakbağırsağı (duodenum)

Sindirim borusunun mideyi izleyen bölümü.
Odontoblast

Diş çukurunu örten ve dişetiyle temas eden diş hücreleri.
Onkogen

Bazı türleri kanserle de ilşkili olan bir gen. Onkogenlerin çoğu doğrudan ya da dolaylı olarak hücrelerin büyüme hızını etkiler.
Osteokondroz

Büyümesini sürdüren kemiklerin kemikleşme çekirdeklerindeki bozukluklarla ilgili bir grup hastalığın ortak adı.
Operabl

Ameliyat edilebilir, ameliyat edilmekle halen bir şansı olan. ( aksi; inoperabl )
Osteosentez

Bİr kınk, kırık uçlarının kaynamayıp arada yalancı bir eklem (pseudoartroz) oluşması ya da osteotomi vb sonrasında hareketli kemik parçalarının sağlam bir biçimde tespit edilmesi amacıyla uygulanan cerrahi girişim.
Operatör gen

Bakteri yada virüs genomunda repressör (baskılayıcı) proteini bağlayan ve yanındaki genin transkripsiyonunu kontrol eden gen.
Opistotonus

Bazı hastalıklarda vücudun ekstansör (gerici ) kaslarının gerilmesi sonucu gövdenin yay biçimi alarak kasılmış hali. ( Örn. Tetanozda )
Oksihemoglobin

Hemoglobinin oksijenle birleşmesiyle ortaya çıkan ürün.
Opustotonus

Bazı hastalıklarda vücudun ekstansör (gerici ) kaslarının gerilmesi sonucu gövdenin yay biçimi alarak kasılmış hali. ( Örn. Tetanozda )
Otoerotizm

Bir erkeğin kendiyle sevişmeyi tercih etmesi.
Oksinler

Bitki organizmalarında bulunan ve büyümeyi sağlayan hormonlara verilen genel ad.
Oral gastrik tüp (oral gastrıc tube-og tube)

Burun ya da ağızdan sokulan, yemek borusundan mideye kadar indirilen küçük, esnek tüp. Midedeki sıvıyı almak ya da bebeği beslemek için kullanılır. (Aynı nazogastrik tüp gibi. Ama bunda burun yerine ağızdan geçilir).
Oksipital bölge (artkafa bölgesi)

Kafatasının arka kısmında, artkafa kemiğinin üzerindeki anatomik bölge.
Orbiküler kas (yuvarlak kas)

Gözleri ve ağzı çevreleyen kas demetlerinin ortak adı.
Oksiput

Başın arka kısmı.
Orbita

Göz çukuru.
Oksitosin

Beyin karıncığı çevresindeki çekirdek hücrelerinden hi-potalamusa salgılanan hormon.
Orbitografi

Göz çukurunun radyolojik olarak incelenmesi.
Otonomi

Başka kaynaklara başvurmaksızın kendi gücünü kullanarak olayların ve zorlukların üstesinden gelme yeteneği; özerklik.
Organ bankası

Organların ya da dokuların, gereksinimi olan bir kişiye nakledilmek üzere korunmasına yönelik yapıların tümü.
Oturga kemiği (iskiyon)

Böğür kemiği(*) ve pubis(*) ile birlikte leğeni oluşturan kemik.
Oturma banyosu

Hastanın, baldırları ve apış arası bölgesi, akan ya da durağan su içinde kalacak biçimde oturarak yaptığı banyo.
Orşiyoblastom

Erbezinin ender görülen ve genellikle yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan kötü huylu tümörü.
Ortakulak İltihabı

Bademcik veya gırtlakta meydana gelen iltihaplar grip, kızamık, kuşpalazı, kızıl gibi hastalıklar ortakulağın iltihaplanmasına neden olabilir. Hastada, yüksek ateş ve kulak ağrısı görülür. Kulağa sıcak pansumanlar yapmak, ağrıları dindirir.
Ovoblast

Yumurtanın geliştiği hücre, yumurta hücresi.
Oligospermi (hipospermi)

Boşalma sırasında atılan sperm miktannda 2-3 ml'lik fizyolojik hacmin altına düşen azalma.
Owren trombosit testi

Başta II., VII., XI. ve X. etkenler olmak üzere pıhtılaşma etkenlerinin etkinliğim değerlendirmek üzere uygulanan kan testi.
Özbenlik

Psikolog C. G. Jung'un analitik psikolojisinin ana kav-ramlanndan bîri.
Özdeşleşme

Bir kimsenin bir başka bireyi ya da birey grubunu kendisine örnek alması ve taklit etmesi biçiminde harekete geçen savunma mekanizması.
Ödipus kompleksi

Bkz. ODİPUS KOMPLEKSİ.
Östaki borusu

Orta kulakla nazofarenksi birleştiren, atmosfer basıncı ile orta kulak içi basıncı dengeliyen yola verilen isimdir.
Özofagus (yemek borusu)

Sindirim sisteminin yutak ile mide arasında kalan bölümü.
Özbağışıklık (otoimmünite)

Vücudun bağışıklık sisteminin kendi dokularına yönelik yıkıcı bağışıklık yanıtı geliştirmesiyle beliren durum.
Özüt

Bir doku örneğinin parçalanmış hali.
Poliartralji

Bir çok eklemde ağrı olması (Poli = bir çok).
Pakimenenjit

Beynin en dış zarının (dura mater) iltihabıdır.
Poliglobiilj (hiperglobüli)

Hipoksiye yol açan tüm koşullarda vücutta oksijen yetersizliğinin etkisini azaltmaya yönelik bir mekanizmayla kanda alyuvarların artması
Polikistik

Bazı organlarda çok sayıda içi sıvı ile dolu oluşumlara verilen addır. Polikistik böbrek, polikistik meme gibi.
Paleoserebellum

Gelişme sırası açısından beyinciğin eski bölümü.
Polimorfizm

Bir gen veya kromozomun bir toplumda, iki veya daha fazla, sık rastlanan allelinin varlığı. Allel sayısı arttıkça toplumda o gen için polimorfizm artar.
Poliploidizm

Bitki ve hayvanlarda türün özelliklerini taşıyan somatik kromozomların (bak. kromozom) sayıca çokluğuyla beliren durum.
Polipoz

Bir mukozada aynı anda çok sayıda polipin bulunması.
Pan

Bütün.
Panarterit

Bütün arterleri kapsayan iltihabi durum.
Periadenit

Bir ya da daha fazla lenf bezinin çevresindeki yağlı bağ-dokunun iltihabı.
Periartrit

Bir eklemi çevreleyen yumuşak dokuda ortaya çıkan iltihap.
Poplitea (dizardı) bölgesi

Uyluk ile bacak arasında yer alan, dizin arka bölümündeki baklava dilimi biçimindeki anatomik bölge.
Populasyon

Belirli bir bölgede yaşayan aynı türe ait bireylerin oluşturduğu topluluk.
Portakal kabuğu belirtisi

Memedeki tek kütleli kötü huylu tümörlerin oldukça tipik bir belirtisi.
Perineal bölge

Leğen alt duvarının karşısında yer alan, iki kalça arasındaki anatomik bölge.
Perinefrit

Böbreği çevreleyen yağlı bağdokuda ve böbreğin kapsülünde ortaya çıkan iltihap süreci
Pansinüzit

Bütün yüz sinüslerinin iltihabı.
Pozoloji

Bir İlacın en uygun tedavi edici dozunun, ayrıca uygulanma biçiminin, kullanılacak dozlar arasındaki zaman aralığının ve tedavi süresinin belirtildiği yazı.
Pantotenik asit

B5 vitamininin adı
Pregnantrîyol

Böbreküstü bezlerinden salgılanan 17-hidroksi-progesteronun metaboliti.
Paper radio immuno sorbent test

PRIST
Prekanseröz

Bİr organ ya da dokuda ortaya çıkabilen, iyi huylu bir özellik taşıyan, ama olguların önemli bir yüzdesinde kısa ya da uzun bir süre sonra kötü huylu özellik kazanan lezyonları belirtmek için kullanılan terim.
Prekordiyal bölge (prekordiyum)

Göğüs duvarının ön sol bölümünde kalbin bulunduğu bölge.
Presbiyopi

Yakındaki nesnelerin görüntülerinin retina (ağtabaka) üzerine odaklaşamamasıyla belirlenen görme bozukluğu.
Presipitasyon tepkimesi

Bir antijen ile ona özgü antikorun birleşmesi sonucunda gözle görülür bir çökeltinin oluşması.
Perspirasyo insensibilis

Deriden ya da solunum yollarından sürekli gerçekleşen, ama farkedilmeyen buharlaşma.
Pressoseptör (basınç alıcıları)

Atar ya da toplar damar içindeki kan basıncında meydana gelen değişikliklere duyarlı olan sinirsel alıcılar.
Petit mal

Bilincin kısa süre kesintiye uğraması ile karakterize nöbetler halinde seyreden hafif sara hastalığı.
Prob*

Gen veya gen ürününü belirlemek veya ayırmak için kullanılan işaretli tek zincirli DNA veya RNA nükleotid dizisi veya monoklonal antikor gibi bir madde.
Petit-mal

Bilincin kısa süre kesintiye uğraması ile karakterize nöbetler halinde seyreden hafif sara hastalığı.
Proenzim (proferment, zimojen)

Bir enzimin öncül ve henüz etkinleşmemiş biçimi.
Ph

Bir sıvının asit veya bazlık derecesini gösteren değer.
Profilaksi

Belirli kuralları izleyerek ya da özel önlemler alarak hastalığın oluşmasını veya yayılmasını önleme.
Proglotit (bölüt)

Tenya gibi Cesioda cinsi yassısolucanlann anatomik bölümleri.
Pigmalionizm

Bir erkeğin, heykelle sevişmeyi tercih etmesi.
Paralerji

Bağışıklık sisteminde duyarlılığa yol açan antijenlerden farklı antijenlere karşı alerjik tepki oluşması.
Proktit

Bağırsağın rektum (düzbağırsak) bölümüyle ilgili akut ya da kronik iltihap.
Paramedikal

Bir dereceye kadar tıpla ilgili, hekimliği kısmen ilgilendiren.
Pileflebit

Kapı toplardamarının aktığı bölgede apandisit, dizanteri, karaciğer apsesi, omfalit (göbek iltihabı) gibi bir bakteri enfeksiyonuna bağlı olarak gelişen kapı toplardamarı iltihabı.
Prolapsus

Bir iç organın kendisini tutan bağlardaki zayıflama nedeniyle bulunduğu yerden çıkarak, vücudun doğal deliklerine doğru itilmesi.
Paranazal

Burun boşluğunun yanında, buruna komşu.
Pinealom

Beyinde bulunan epifiz(*) bezi hücrelerinden çıkan tümör.
Parankim

Bir organ yada bezin görev gören dokusudur. Örneğin, karaciğer parankimi denildiği zaman, karaciğerin bütünü anlaşılır.
Prostat büyümesi

Prostat büyüdüğünde, idrar borusunu sıkmaya başlayabilir. Büyüme bazen borununkapanmasına neden olabilir. Kişi idrar yapabilmek için zorlanabilir. Zorlama idrar torbasının duvarlarının kalınlaşmasına ve genişlemesine neden olur. Buda sıkışma hareketlerinin kısıtlanmasına neden olur. Yaşanılan bu tıkanıklar kişinin idrarını yapamamasına neden olur. İdrara çıkma özellikle geceleri artar. Çünkü idrar torbası tamamen boşaltılmamıştır. Bu rahatsızlığı belirli bir boyuta indirgemek için Kegel egzersizi önerilebilinir.

Kegel Egzersizi
İdrarınızı yaparken 3 saniye kaslarınızı sıkın, 3 saniye gevşeyin ve bunu 10-15 defa yapın.Günde en 5 kez bu egzersizi yapın.

Prostat büyümesi tedavisi
Teşhis mutlaka doktor tarafından konulmalıdır. Prostat büyümesi rektal parmak muayenesi ile kontrol edilir ve idrar enfeksiyon testi PSA testi yapılarak teşhis konulur. Prostat büyümesi semptomlarından rahatsız olmayan hastalar doktor kontrolünde bekleme süresi denen ve acil olmayan tedaviye alınabilirler. Ancak rahatsızlık duyan hastaların tedavi için birden çok seçimleri vardır. Bu konuda doktorunuzla birlikte tedavi şeklinize karar vermelisiniz.

Alfa bloke ediciler
Bu ilaçlar prostat ve idrara torbalarındaki düz kasları gevşetirler. Daha rahat idrara çıkarlar. Diğer bir şekil prostatın büzülmesini veya küçülmesini sağlayan hormon değişikliklerini bloke ederek küçülmesini sağlar.

Dikkat edin!
Yatağa yatmadan önce torbanızı boşaltın. Günde en az 8-10 bardak su için. Ancak yatmadan önce 2-3 saat önce su içmeyin. Antihistaminikleri ve burun, göğüs açan, nezle grip ilaçlarına dikkat edin, idrar yapmayı zorlaştırırlar. Stres azaltma teknikleri uygulayın.
Kahve, alkol baharatlı ,tuzlu ve asitli yiyeceklerden uzak durun.

Prostat büyümesi

Prostat bezi, idrar torbasının boynu ile idrar yolu başlangıcını çevreleyen ceviz büyüklüğünde bir guddedir. Yalnız erkeklerde bulunur.Prostat bezi, 50 yaşını geçen erkeklerde büyümeye başlayıp, rahatsızlık verebilir. Hastalığın belirtileri gecenin son kısmında idrara kalkmak, gündüzleri sık sık idrar yapmak, idrar yapmakta zorluk, idrarın yavaş yavaş akması, idrarın başında veya sonunda bir damla kan şeklinde görülür. Kesin tedavi ameliyatla gerçekleşir.
Paraparezi

Belden aşağı her iki bacağın kısmi felci, örn. hareket olup, yardımsız yürüyecek kadar güç olmaması.
Prostat iltihabı

Vücudun herhangi bir yerindeki iltihabın, kan dolaşımı aracılığı ile prostat bezine gelip yerleşmesi sonucu ortaya çıkar. Hastada titreme, halsizlik, ateş, sırt ve bacak ağrıları görülür. Hasta, İdrarını ve büyük abdestini yapmakta güçlük çeker.Tedavi sırasında en az 10 gün yatak istirahati şarttır.
Parapleji

Belden aşağı her, iki bacağın tutmaması, felç hali.
Pirofobi

Bazı kişierde ateş görünce ya da yalnızca tehlikesini sezince ortaya çıkan felç edici korku.
Prostoglandin

Birçok organı etkileyen ve vücutta yaygın olarak bulunan çok aktip bir grup madde. Bazı prostoğlandinler doğum esnasından rahimin kasılmasını sağlar.
Pirüvik asit

Birçok organik tepkimenin, özellikle de karbonhidrat ve protein metabolizmasının ara ürünü.
Pitüiter bez

hipofiz
Protein sentezi (protein bireşimi)

Canlı hücrelerde bir dizi kimyasal tepkime sonucunda protein yapımı.
Piyelit

Böbrek çanağının akut ya da kronik iltihabı.
Piyelografi

Böbreğin toplayıcı sistemleri, idrar borusu ve idrar kesesinin kontrastlı röntgen filmi ile görüntülenmesi.
Paravertebral

Omurganın ( Vertebral Kolon ) yanında yer alan.
Parazitoloji

Başta protozoonlar ve yuvarlaksolucanlar olmak üzere asalaklarla ilgilenen bilim dalı.
Protrombin

Pıhtılaşma sürecinin bir basamağı olan trombinin oluşumu için kalsiyum tuzlarıyla etkileşim içine giden, kan dolaşımında bunan kimyasal bir madde.
Protrombin (faktör ıı)

Karaciğerde üretilen, plazmada bulunan ve kanın pıhtılaşmasında önemli rol oynayan glikoprotein.
Protrombin oranı

Kanın pıhtılaşma kapasitesini belirlemek amacıyla uygulanan laboratuvar testi.
Parenteral beslenme

Çeşitli patolojik nedenlerle doğal biçimde beslenmenin engellendiği ya da zorlaştığı durumlarda besleyici maddelerin başka yollardan verilmesi.
Protrombin zamanı

Quick zamanı
Parezi

Belirli bir kas grubunda istemli hareketin azalması.
Plasebo

Belirli ilaçların istatistiksel etkisini ölçmek için kullanılan ve İlaçtan, yalnızca etken madde içermemesiyle ayrılan madde; boş etken.
Psikogram

Bir kişiye uygulanan psikometrik araştırmanın sonucunu gösteren tablo ya da grafik (bak. psikometri).
Platisma (boyun deri kası)

Boynun önünde, derinin hemen altında yer alan kas.
Parotis (kulakaltı tükürük bezi)

Dışkulak yolunun altında, altçene köşesinin gerisindeki büyük tükürük bezi.
Parotis bezi

Kulak altı tükrük bezi.
Parsiyd tromboplastîn zamanı

Sodyum sitratlı kana, kalsiyum iyonu ve fosfolipit gibi etken maddenin eklenmesinden sonra pıhtı oluşumu için geçen zaman.
Plazmid

Bakteri stoplazmalarında bulunan ve kromozom gibi davranan DNA'lar.
Parsiyel

Bütününü kapsamayan, tam olmayan, kısmi.
Plazmositoz

Bİr dokuda bulunan plazma hücrelerinin sayısının artmasıyla nitelenen hastalık durumu
Pleksalji (sinir ağı ağnsı)

Bir sinir ağını örseleyen lezyona bağlı ağrılı sendrom.
Pleksit (sinir ağı iltihabı)

Bİr sinir ağında ortaya çıkan iltihap.
Paryetal bölge (yankafa bölgesi)

Kafatasının tavanında simetrik olarak çift yanlı ara bölümü oluşturan anatomik bölge.
Psikoz

Bireyin kişiliğinde derin bozukluklara yol açan bütün zihinsel hastalıkları belirten çok geniş kapsamlı terim.
Psoas (bel kası)

Karnın arka duvarında yer alan iki kasa verilen ad.
Psöriyatik artrit

Bazen psöriyazisli hastaları etkileyen (%10'dan az hastada görülür) özel bir artrit tipi. Sıklıkla küçük eklemleri tutar ve ağrılı olabilir.
Pteriyom

Büyük sfenoit (kamamsı) kemiğin kanata çıkıntısını alın, yankafa ve şakak kemilderiyle birleştiren sütûrle-rin karşısında ve kafatasının yan duvarında yer alan kranyometri(*) noktası.
Patofobi

Hasta olmaya karşı duyulan saplantısal korku.
Patognomonik

Bir hastalık için çok özel belirti, bu varsa mutlaka o hastalık akla gelmelidir gibi.
Ptoz

Bir anatomik yapının doğal yerinin, destek dokularının zayıflaması nedeniyle değişmesi.
Pubalji

Kasık bölgesinde ortaya çıkan, genellikle iltihap kökenli ağrılar.
Patojenez

Bir hastalık tablosunun ortaya çıkmasını ve yerleşmesini sağlayan mekanizmaların tümü.
Puberte

Bluğ çağı; kızlarda genelikle 9 ile 16 yaş, erkeklerde 13 ila 15 yaşları arasındaki dönem
Pubik bölge

Karnın ön bölümünde, kalça kemiğinin alt kenan ile dış cinsel organların Üst kenan arasında kalan bölge.
Paul-bunnel testi

Bulaşıcı mononükleozun tanısında kullanılan hemoag-lütinasyon(*) tepkimesi.
Pnömonektomi

Bir akciğerin çıkarılmasını sağlayan cerrahi girişim.
Punkinje (purkyne hücreleri)

Beyincik kabuğunun orta katmanındaki sinir hücreleri.
Pübis (çıtı kemiği)

îliyum (böğür kemiği) ve iskiyonla (oturga kemiği) birlikte iliyak kemiği (böğür ya da kalça kemiği) oluşturan leğen kemiği.
Pedofiliya

Bir erkeğin, sevişmek için çocukları seçmesi durumuna verilen ad.
Pedünkül (sap)

Bir organı başka yapılarla birleştiren oluşumların ortak adı.
Quick zamanı (protrombin zamanı)

Serumdaki protrombin ve faktör V, VII ve X miktarı konusunda bilgi edinmeyi sağlayan bir inceleme.
Rabdomiyom

Çizgili kaslarda ender görülen İyi huylu tümör.
Rabdomiyosarkom

Az ya da çok farklılaşmış ya da bütünüyle atipik çizgili kas hücrelerinden kaynaklanan ve ender rastlanan kötü huylu bir tümör.
Rabies

Kuduz.
Reiter hastalığı

Bu terim sıklıkla serumda Romatoid Faktör (romatoid artrit için) testinin negatif olduğu romatizmal olmayan inflamatuvar eklem hastalıklarını tanımlar. Aslında belli ortak klinik özellikleri bulunan bir inflamatuvar hastalık grubundaki herhangi bir hastalığı ifade eder: Ankilozan spondilit, Reiter hastalığı, reaktif artrit, psöriyatik artrit ve spondilit, ülseratif kolit ve artrit, Crohn hastalığı ve artrit, uveit, HLA-B27 ile bağlantılı periferik artrit ve diğer muhtemel durumlar.
Reiter sendromu

Bu terim sıklıkla serumda Romatoid Faktör (romatoid artrit için) testinin negatif olduğu romatizmal olmayan inflamatuvar eklem hastalıklarını tanımlar. Aslında belli ortak klinik özellikleri bulunan bir inflamatuvar hastalık grubundaki herhangi bir hastalığı ifade eder: Ankilozan spondilit, Reiter hastalığı, reaktif artrit, psöriyatik artrit ve spondilit, ülseratif kolit ve artrit, Crohn hastalığı ve artrit, uveit, HLA-B27 ile bağlantılı periferik artrit ve diğer muhtemel durumlar.
Retroversi

Bir organın normal konumda değil arkaya doğru eğik durumda olması
Rezeksiyon

Bir organ veya vücut kısmının bir bölümünün veya tamamının çıkartılması.
Rejional

Bir bölgeye ait.
Rekabet

Karşıt olması gerekmeyen iki işlevin ters orantılı ilişkisi.
Rekombinant dna

Farklı biyolojik kaynaklardan elde edilen DNA moleküllerinin birleşmesinden oluşan yapı. Hücre sıvısında ve çekirdeğinde bulunan kimyasal bir maddedir. Protein sentezlemesi başta olmak üzere hücre içi kimyasal faaliyetlerde çok önemli bir rolü vardır. Yapısı DNA'ya benzer. Ama herbiri farklı işlevlere sahip birkaç cinsi vardır.
Radio allergic sorbent test

RAST
Rekombinasyon

Mevcut genlerin yeni genotipleri oluşturacak şekilde bir araya gelmesi.
Rezorbsiyon

Emilme.
Rhabdovirus

Rhabdoviridae familyasından, RNA içeren virüs grubu.
Rhinitis medicamentosa

Burun açıcı damla ve spreylerin veya başka burun ilaçlarının gereğinden uzun ve lüzumsuzca kullanılması sonucu oluşan, ilaca bağlı burun iç zarı iltihabı.
Rektum (düzbağırsak)

Kalınbağırsağın "S" biçimimde kıvrım yapan bölümüyle (sigmoit kolon) anüs arasındaki son parçası.
Riboflavin

B2 vitaminine verilen ad, bak. vitaminler.
Radyobiyoloji

Radyasonun canlılar üzerine nasıl etki ettiğini inceleyen bilim dalı.
Ribonükleik asit

RNA
Riboz

Beş karbon atomu içeren monosakkarit.
Periadenit

Bir ya da daha fazla lenf bezinin çevresindeki yağlı bağ-dokunun iltihabı.
Periartrit

Bir eklemi çevreleyen yumuşak dokuda ortaya çıkan iltihap.
Poplitea (dizardı) bölgesi

Uyluk ile bacak arasında yer alan, dizin arka bölümündeki baklava dilimi biçimindeki anatomik bölge.
Populasyon

Belirli bir bölgede yaşayan aynı türe ait bireylerin oluşturduğu topluluk.
Portakal kabuğu belirtisi

Memedeki tek kütleli kötü huylu tümörlerin oldukça tipik bir belirtisi.
Perineal bölge

Leğen alt duvarının karşısında yer alan, iki kalça arasındaki anatomik bölge.
Perinefrit

Böbreği çevreleyen yağlı bağdokuda ve böbreğin kapsülünde ortaya çıkan iltihap süreci
Pansinüzit

Bütün yüz sinüslerinin iltihabı.
Pozoloji

Bir İlacın en uygun tedavi edici dozunun, ayrıca uygulanma biçiminin, kullanılacak dozlar arasındaki zaman aralığının ve tedavi süresinin belirtildiği yazı.
Pantotenik asit

B5 vitamininin adı
Pregnantrîyol

Böbreküstü bezlerinden salgılanan 17-hidroksi-progesteronun metaboliti.
Paper radio ımmuno sorbent test

PRIST
Prekanseröz

Bİr organ ya da dokuda ortaya çıkabilen, iyi huylu bir özellik taşıyan, ama olguların önemli bir yüzdesinde kısa ya da uzun bir süre sonra kötü huylu özellik kazanan lezyonları belirtmek için kullanılan terim.
Prekordiyal bölge (prekordiyum)

Göğüs duvarının ön sol bölümünde kalbin bulunduğu bölge.
Presbiyopi

Yakındaki nesnelerin görüntülerinin retina (ağtabaka) üzerine odaklaşamamasıyla belirlenen görme bozukluğu.
Presipitasyon tepkimesi

Bir antijen ile ona özgü antikorun birleşmesi sonucunda gözle görülür bir çökeltinin oluşması.
Perspirasyo insensibilis

Deriden ya da solunum yollarından sürekli gerçekleşen, ama farkedilmeyen buharlaşma.
Pressoseptör (basınç alıcıları)

Atar ya da toplar damar içindeki kan basıncında meydana gelen değişikliklere duyarlı olan sinirsel alıcılar.
Petit mal

Bilincin kısa süre kesintiye uğraması ile karakterize nöbetler halinde seyreden hafif sara hastalığı.
Prob*

Gen veya gen ürününü belirlemek veya ayırmak için kullanılan işaretli tek zincirli DNA veya RNA nükleotid dizisi veya monoklonal antikor gibi bir madde.
Petit-mal

Bilincin kısa süre kesintiye uğraması ile karakterize nöbetler halinde seyreden hafif sara hastalığı.
Proenzim (proferment, zimojen)

Bir enzimin öncül ve henüz etkinleşmemiş biçimi.
Ph

Bir sıvının asit veya bazlık derecesini gösteren değer.
Profilaksi

Belirli kuralları izleyerek ya da özel önlemler alarak hastalığın oluşmasını veya yayılmasını önleme.
Proglotit (bölüt)

Tenya gibi Cesioda cinsi yassısolucanlann anatomik bölümleri.
Pigmalionizm

Bir erkeğin, heykelle sevişmeyi tercih etmesi.
Paralerji

Bağışıklık sisteminde duyarlılığa yol açan antijenlerden farklı antijenlere karşı alerjik tepki oluşması.
Proktit

Bağırsağın rektum (düzbağırsak) bölümüyle ilgili akut ya da kronik iltihap.
Paramedikal

Bir dereceye kadar tıpla ilgili, hekimliği kısmen ilgilendiren.
Pileflebit

Kapı toplardamarının aktığı bölgede apandisit, dizanteri, karaciğer apsesi, omfalit (göbek iltihabı) gibi bir bakteri enfeksiyonuna bağlı olarak gelişen kapı toplardamarı iltihabı.
Prolapsus

Bir iç organın kendisini tutan bağlardaki zayıflama nedeniyle bulunduğu yerden çıkarak, vücudun doğal deliklerine doğru itilmesi.
Paranazal

Burun boşluğunun yanında, buruna komşu.
Pinealom

Beyinde bulunan epifiz(*) bezi hücrelerinden çıkan tümör.
Parankim

Bir organ yada bezin görev gören dokusudur. Örneğin, karaciğer parankimi denildiği zaman, karaciğerin bütünü anlaşılır.
Prostat büyümesi

Prostat büyüdüğünde, idrar borusunu sıkmaya başlayabilir. Büyüme bazen borununkapanmasına neden olabilir. Kişi idrar yapabilmek için zorlanabilir. Zorlama idrar torbasının duvarlarının kalınlaşmasına ve genişlemesine neden olur. Buda sıkışma hareketlerinin kısıtlanmasına neden olur. Yaşanılan bu tıkanıklar kişinin idrarını yapamamasına neden olur. İdrara çıkma özellikle geceleri artar. Çünkü idrar torbası tamamen boşaltılmamıştır. Bu rahatsızlığı belirli bir boyuta indirgemek için Kegel egzersizi önerilebilinir.

Kegel Egzersizi
İdrarınızı yaparken 3 saniye kaslarınızı sıkın, 3 saniye gevşeyin ve bunu 10-15 defa yapın.Günde en 5 kez bu egzersizi yapın.

Prostat büyümesi tedavisi
Teşhis mutlaka doktor tarafından konulmalıdır. Prostat büyümesi rektal parmak muayenesi ile kontrol edilir ve idrar enfeksiyon testi PSA testi yapılarak teşhis konulur. Prostat büyümesi semptomlarından rahatsız olmayan hastalar doktor kontrolünde bekleme süresi denen ve acil olmayan tedaviye alınabilirler. Ancak rahatsızlık duyan hastaların tedavi için birden çok seçimleri vardır. Bu konuda doktorunuzla birlikte tedavi şeklinize karar vermelisiniz.

Alfa bloke ediciler
Bu ilaçlar prostat ve idrara torbalarındaki düz kasları gevşetirler. Daha rahat idrara çıkarlar. Diğer bir şekil prostatın büzülmesini veya küçülmesini sağlayan hormon değişikliklerini bloke ederek küçülmesini sağlar.

Dikkat edin!
Yatağa yatmadan önce torbanızı boşaltın. Günde en az 8-10 bardak su için. Ancak yatmadan önce 2-3 saat önce su içmeyin. Antihistaminikleri ve burun, göğüs açan, nezle grip ilaçlarına dikkat edin, idrar yapmayı zorlaştırırlar. Stres azaltma teknikleri uygulayın.
Kahve, alkol baharatlı ,tuzlu ve asitli yiyeceklerden uzak durun.

Prostat büyümesi

Prostat bezi, idrar torbasının boynu ile idrar yolu başlangıcını çevreleyen ceviz büyüklüğünde bir guddedir. Yalnız erkeklerde bulunur.Prostat bezi, 50 yaşını geçen erkeklerde büyümeye başlayıp, rahatsızlık verebilir. Hastalığın belirtileri gecenin son kısmında idrara kalkmak, gündüzleri sık sık idrar yapmak, idrar yapmakta zorluk, idrarın yavaş yavaş akması, idrarın başında veya sonunda bir damla kan şeklinde görülür. Kesin tedavi ameliyatla gerçekleşir.
Paraparezi

Belden aşağı her iki bacağın kısmi felci, örn. hareket olup, yardımsız yürüyecek kadar güç olmaması.
Prostat iltihabı

Vücudun herhangi bir yerindeki iltihabın, kan dolaşımı aracılığı ile prostat bezine gelip yerleşmesi sonucu ortaya çıkar. Hastada titreme, halsizlik, ateş, sırt ve bacak ağrıları görülür. Hasta, İdrarını ve büyük abdestini yapmakta güçlük çeker.Tedavi sırasında en az 10 gün yatak istirahati şarttır.
Parapleji

Belden aşağı her, iki bacağın tutmaması, felç hali.
Pirofobi

Bazı kişierde ateş görünce ya da yalnızca tehlikesini sezince ortaya çıkan felç edici korku.
Prostoglandin

Birçok organı etkileyen ve vücutta yaygın olarak bulunan çok aktip bir grup madde. Bazı prostoğlandinler doğum esnasından rahimin kasılmasını sağlar.
Pirüvik asit

Birçok organik tepkimenin, özellikle de karbonhidrat ve protein metabolizmasının ara ürünü.
Pitüiter bez

hipofiz
Protein sentezi (protein bireşimi)

Canlı hücrelerde bir dizi kimyasal tepkime sonucunda protein yapımı.
Piyelit

Böbrek çanağının akut ya da kronik iltihabı.
Piyelografi

Böbreğin toplayıcı sistemleri, idrar borusu ve idrar kesesinin kontrastlı röntgen filmi ile görüntülenmesi.
Paravertebral

Omurganın ( Vertebral Kolon ) yanında yer alan.
Parazitoloji

Başta protozoonlar ve yuvarlaksolucanlar olmak üzere asalaklarla ilgilenen bilim dalı.
Protrombin

Pıhtılaşma sürecinin bir basamağı olan trombinin oluşumu için kalsiyum tuzlarıyla etkileşim içine giden, kan dolaşımında bunan kimyasal bir madde.
Protrombin (faktör ıı)

Karaciğerde üretilen, plazmada bulunan ve kanın pıhtılaşmasında önemli rol oynayan glikoprotein.
Protrombin oranı

Kanın pıhtılaşma kapasitesini belirlemek amacıyla uygulanan laboratuvar testi.
Parenteral beslenme

Çeşitli patolojik nedenlerle doğal biçimde beslenmenin engellendiği ya da zorlaştığı durumlarda besleyici maddelerin başka yollardan verilmesi.
Protrombin zamanı

Quick zamanı
Parezi

Belirli bir kas grubunda istemli hareketin azalması.
Plasebo

Belirli ilaçların istatistiksel etkisini ölçmek için kullanılan ve İlaçtan, yalnızca etken madde içermemesiyle ayrılan madde; boş etken.
Psikogram

Bir kişiye uygulanan psikometrik araştırmanın sonucunu gösteren tablo ya da grafik (bak. psikometri).
Platisma (boyun deri kası)

Boynun önünde, derinin hemen altında yer alan kas.
Parotis (kulakaltı tükürük bezi)

Dışkulak yolunun altında, altçene köşesinin gerisindeki büyük tükürük bezi.
Parotis bezi

Kulak altı tükrük bezi.
Parsiyd tromboplastîn zamanı

Sodyum sitratlı kana, kalsiyum iyonu ve fosfolipit gibi etken maddenin eklenmesinden sonra pıhtı oluşumu için geçen zaman.
Plazmid

Bakteri stoplazmalarında bulunan ve kromozom gibi davranan DNA'lar.
Parsiyel

Bütününü kapsamayan, tam olmayan, kısmi.
Plazmositoz

Bİr dokuda bulunan plazma hücrelerinin sayısının artmasıyla nitelenen hastalık durumu
Pleksalji (sinir ağı ağnsı)

Bir sinir ağını örseleyen lezyona bağlı ağrılı sendrom.
Pleksit (sinir ağı iltihabı)

Bİr sinir ağında ortaya çıkan iltihap.
Paryetal bölge (yankafa bölgesi)

Kafatasının tavanında simetrik olarak çift yanlı ara bölümü oluşturan anatomik bölge.
Psikoz

Bireyin kişiliğinde derin bozukluklara yol açan bütün zihinsel hastalıkları belirten çok geniş kapsamlı terim.
Psoas (bel kası)

Karnın arka duvarında yer alan iki kasa verilen ad.
Psöriyatik artrit

Bazen psöriyazisli hastaları etkileyen (%10'dan az hastada görülür) özel bir artrit tipi. Sıklıkla küçük eklemleri tutar ve ağrılı olabilir.
Pteriyom

Büyük sfenoit (kamamsı) kemiğin kanata çıkıntısını alın, yankafa ve şakak kemilderiyle birleştiren sütûrle-rin karşısında ve kafatasının yan duvarında yer alan kranyometri(*) noktası.
Patofobi

Hasta olmaya karşı duyulan saplantısal korku.
Patognomonik

Bir hastalık için çok özel belirti, bu varsa mutlaka o hastalık akla gelmelidir gibi.
Ptoz

Bir anatomik yapının doğal yerinin, destek dokularının zayıflaması nedeniyle değişmesi.
Pubalji

Kasık bölgesinde ortaya çıkan, genellikle iltihap kökenli ağrılar.
Patojenez

Bir hastalık tablosunun ortaya çıkmasını ve yerleşmesini sağlayan mekanizmaların tümü.
Puberte

Bluğ çağı; kızlarda genelikle 9 ile 16 yaş, erkeklerde 13 ila 15 yaşları arasındaki dönem
Pubik bölge

Karnın ön bölümünde, kalça kemiğinin alt kenan ile dış cinsel organların Üst kenan arasında kalan bölge.
Paul-bunnel testi

Bulaşıcı mononükleozun tanısında kullanılan hemoag-lütinasyon(*) tepkimesi.
Pnömonektomi

Bir akciğerin çıkarılmasını sağlayan cerrahi girişim.
Punkinje (purkyne hücreleri)

Beyincik kabuğunun orta katmanındaki sinir hücreleri.
Pübis (çıtı kemiği)

îliyum (böğür kemiği) ve iskiyonla (oturga kemiği) birlikte iliyak kemiği (böğür ya da kalça kemiği) oluşturan leğen kemiği.
Pedofiliya

Bir erkeğin, sevişmek için çocukları seçmesi durumuna verilen ad.
Pedünkül (sap)

Bir organı başka yapılarla birleştiren oluşumların ortak adı.
Quick zamanı (protrombin zamanı)

Serumdaki protrombin ve faktör V, VII ve X miktarı konusunda bilgi edinmeyi sağlayan bir inceleme.
Rabdomiyom

Çizgili kaslarda ender görülen İyi huylu tümör.
Rabdomiyosarkom

Az ya da çok farklılaşmış ya da bütünüyle atipik çizgili kas hücrelerinden kaynaklanan ve ender rastlanan kötü huylu bir tümör.
Rabies

Kuduz.
Reiter hastalığı

Bu terim sıklıkla serumda Romatoid Faktör (romatoid artrit için) testinin negatif olduğu romatizmal olmayan inflamatuvar eklem hastalıklarını tanımlar. Aslında belli ortak klinik özellikleri bulunan bir inflamatuvar hastalık grubundaki herhangi bir hastalığı ifade eder: Ankilozan spondilit, Reiter hastalığı, reaktif artrit, psöriyatik artrit ve spondilit, ülseratif kolit ve artrit, Crohn hastalığı ve artrit, uveit, HLA-B27 ile bağlantılı periferik artrit ve diğer muhtemel durumlar.
Reiter sendromu

Bu terim sıklıkla serumda Romatoid Faktör (romatoid artrit için) testinin negatif olduğu romatizmal olmayan inflamatuvar eklem hastalıklarını tanımlar. Aslında belli ortak klinik özellikleri bulunan bir inflamatuvar hastalık grubundaki herhangi bir hastalığı ifade eder: Ankilozan spondilit, Reiter hastalığı, reaktif artrit, psöriyatik artrit ve spondilit, ülseratif kolit ve artrit, Crohn hastalığı ve artrit, uveit, HLA-B27 ile bağlantılı periferik artrit ve diğer muhtemel durumlar.
Retroversi

Bir organın normal konumda değil arkaya doğru eğik durumda olması
Rezeksiyon

Bir organ veya vücut kısmının bir bölümünün veya tamamının çıkartılması.
Rejional

Bir bölgeye ait.
Rekabet

Karşıt olması gerekmeyen iki işlevin ters orantılı ilişkisi.
Rekombinant dna

Farklı biyolojik kaynaklardan elde edilen DNA moleküllerinin birleşmesinden oluşan yapı. Hücre sıvısında ve çekirdeğinde bulunan kimyasal bir maddedir. Protein sentezlemesi başta olmak üzere hücre içi kimyasal faaliyetlerde çok önemli bir rolü vardır. Yapısı DNA'ya benzer. Ama herbiri farklı işlevlere sahip birkaç cinsi vardır.
Radio allergic sorbent test

RAST
Rekombinasyon

Mevcut genlerin yeni genotipleri oluşturacak şekilde bir araya gelmesi.
Rezorbsiyon

Emilme.
Rhabdovirus

Rhabdoviridae familyasından, RNA içeren virüs grubu.
Rhinitis medicamentosa

Burun açıcı damla ve spreylerin veya başka burun ilaçlarının gereğinden uzun ve lüzumsuzca kullanılması sonucu oluşan, ilaca bağlı burun iç zarı iltihabı.
Rektum (düzbağırsak)

Kalınbağırsağın "S" biçimimde kıvrım yapan bölümüyle (sigmoit kolon) anüs arasındaki son parçası.
Riboflavin

B2 vitaminine verilen ad, bak. vitaminler.
Radyobiyoloji

Radyasonun canlılar üzerine nasıl etki ettiğini inceleyen bilim dalı.
Ribonükleik asit

RNA
Riboz

Beş karbon atomu içeren monosakkarit.
Ribozim

Ortamda herhangi bir protein bulunmadığı zaman enzim özelliği gösteren saf RNA.
Ribozom

Hücrede protein sentezinin yapıldığı yerlerdir. Özel ribozomal RNA'larla proteinler içerir.
Ribozomal rna

Hücre ribozomlarında bulunan bir çeşit RNA.
Renal

Böbrekle ilgili.
Renal arter

Böbrek arteri.
Rinensefalon (koku beyni)

Beynin telensefalon(*) bölümündeki koku işleviyle ilgili yapıların tümünü belirten terim.
Renin

Böbreğin özelleşmiş hücreleri tarafından salgılanan enzim; güçlü damar büzücü anjiyotensin H'yi uyararak ve böbreküstü bezlerinden aldosteron salgılanmasını artırarak kan basıncını düzenler.
Rinit

Burun iç zarı (nazal mukoza) iltihabı. Soğuk algınlığı (rıezle) veya alerji sonucu olabilir.
Rinofarinks (burun-yutak)

Kafa tabanıyla yumuşak damak arasında yer alan yutağın üst bölümü; burun kanalının yutağa bağlandığı bölge.
Represyon (baskılama)

Psikanalizde kullanılan ve bilinç düzeyinde kabul edilmeyen düşüncelerin etkin bir süreç sonucunda bilinçten uzaklaştırılmasını belirten terim.
Rinolali (rinofoni)

Burun ya da yutaktaki bir bozukluğa bağlı olarak beliren ses çıkarma bozukluğu; genizden konuşma.
Rinore

Burun akıntısı.
Resesif

Bir genin kendini fenotipte gösterememesi durumu.Çekinik gen.
Rinoskopi

Burun boşluklarının incelenmesinde kullanılan yöntem.
Rinotomi

Burun boşlukları, burun yanı sinüsleri ve rinofarinkse (burun-yutak) ulaşmayı kolaylaştırmak amacıyla uygulanan cerrahi girişimlere verilen genel ad.
Rna (ribonükleik asit)

Hücrenin çekirdeğinde ve sitoplazmasında bulunan yüksek molekül ağırlıklı organik madde; yapısı DNA'nınkine benzer.
Retansiyon

Birikme, toplanıp kalma. ( Örn. İdrar retansiyonu;idrar tutulması, idrar yapamama.)
Raynaud fenomeni

Bir dolaşım problemi, soğuğa aşırı hassasiyet vardır. Kan damarları kasılır ya da daralır ve kan akımı büyük ölçüde azalır; el ve ayak parmakları beyaz ve mavi renk alırlar, ve sıklıkla geçici uyuşmalar olur. bir çok hastalığa eşlik edebilir, örneğin skleroderma (sistemik skleroz).
Raynaud sendromu

Bir dolaşım problemi, soğuğa aşırı hassasiyet vardır. Kan damarları kasılır ya da daralır ve kan akımı büyük ölçüde azalır; el ve ayak parmakları beyaz ve mavi renk alırlar, ve sıklıkla geçici uyuşmalar olur. bir çok hastalığa eşlik edebilir, örneğin skleroderma (sistemik skleroz).
Retina (ağtabaka)

Işığa duyarlı alıcıların bulunduğu göz katmanı.
Redüksiyon

Bir çıkığın yerine oturtulması için ya da kaymış kmk uçlarının yeniden karşı karşıya getirilebilmesi için yapılan manevra.
Retina çubuk hücreleri

Retinanın (ağtabaka) sinir hücreleri; koni hücreleriyle birlikte gözün ışığa duyarlı alıcılarını (fotoreseptör) oluştururlar.
Rombensefalon

Emriyondakİ ilkel üç beyin kesesinden en arkada olanı; dördüncü haftanın sonuna doğru belirginleşmeye başlar.
Refleks

Bir uyartıya verilen ani cevap.Alınan uyartı sonucunda meydana gelen impulsa, beyne iletilmeksizin verilen cevap.
Romberg testi

Içkulağın dengeyle ilgili bölümünün, yani vestibüler sistemin incelenmesinde kullanılan yöntemlerden biri.
Ronflan ral (ronküs)

Büyük çaplı bronşların akut ya da kronik iltihap, tümör gibi nedenlerle tıkanması sonucunda, solunumu dinlemekle duyulan derin ve kaba ses.
Refleks sempatik distrofi

Başlıca özelliği yanıcı nitelikte ısrarlı ağrıdır; hafif şekilleri oldukça sıktır - daha şiddetli formları sakatlayıcı olabilir ve tedavisi daha zordur. Değişik RSD formlarıyla ilgili diğer terimler şunlardır: Algodistrofi"", ""Sudeck atrofisi"" ve son zamanlarda ""Kompleks bölgesel ağrı sendromu"".
Retinoblastom

Çocukluk çağında görülen ender ve kötü huylu göz tümörü; retinanın (ağtabaka) sinir dokusundan kaynaklanır ve embriyonel özellikler gösterir.
Retraksiyon

Bir organ ya da dokunun, destek görevi yapan bağdo-kudaki anormal çoğalmaya bağlı olarak küçülmesi.
Regresyon

Bir hastalık belirtisinin gerilemesi, şiddetinin azalması.
Retrobulber

Göz küresinin arka kısmı.
Retrobulber nörit

Görme sinirinin, gözün arka kısmındaki bölümünün ani görme kaybı ile karekterize iltihabi durumu.
Rsd

Başlıca özelliği yanıcı nitelikte ısrarlı ağrıdır; hafif şekilleri oldukça sıktır - daha şiddetli formları sakatlayıcı olabilir ve tedavisi daha zordur
Retrodeviasyon

Bir organın arkaya doğru dönmesiyle beliren duruş bozukluğu.
Rehabilitasyon

Fiziki hareket kusurlarını düzeltme, yeniden kazandırma.
Rüptür

Bir organ ya da dokunun yırtılması
Sabin aşısı

Polyomiyelitten (çocuk felci) korunmak için kullanılan aşı
Sabit fikir

Kişinin patolojik niteliğini bilmeden kapıldığı düşünce.
Skorbüt

C Vitamini eksikliğinin neden olduğu bir hastalıktır. Daha ziyade 5-6 ay süreyle yeteri kadar C vitamini alamayan çocuklarda ortaya çıkar. Hastada dermansızlık, zayıflama, ve kanamalar görülür. Yaraların iyileşmesi gecikir, diş etleri şişer ve mikrobik hastalıklara yakalanma ihtimali artar.Küçük çocuklara her gün 4 çorba kaşığı taze sıkılmış portakal, limon veya greyfurt suyu verilirse, skorbüt olmaları önlenmiş olur.
Serviks (dölyatağı boynu)

Dölyatağının silindir biçimindeki alt bölümü; içinden dölyolu ile dölyatağı boşluğunu birbirine bağlayan bir kanal geçer.
Ses kaybı

Sesin tamamen kaybolmasına, tıp dilinde afoni denir. Tam veya kısmi olabilir. Nedeni, boğaz veya gırtlak hastalıkları, konuşma kaslarını kontrol eden sinirlerin hastalanması veya sinir bozukluğudur.Tedaviye geçmeden önce, gerçek nedeni bulmak gerekir. 1-2 gün içinde geçmeyen ses kayıplarında doktora başvurmak gerekir.
Skrotum (erbezi torbası)

Erbezlerinin, epîdidimin ve spermatik kordonun içinde yer aldığı torba.
Ses kısıklığı

Boğaz veya gırtlağın, dışarıdan gelen organizmalar tarafından istila edilmesi sonucu ortaya çıkar. Nedeni, soğuk algınlığı, bağırmak, çok konuşmak, boğazı tahriş edici duman veya benzeri gazlar veya boğaz iltihabıdır. Kısa sürede geçmeyen ses kısıklığında, doktora başvurmak gerekir.
Sle

Bir bağ dokusu hastalığı, genellikle lupus denir. Sistemik"" kelimesi vücuttaki bir çok organı etkilediğini gösterir
Sadist

Başkasına işkence etmekten zevk alan kişi.
Sadizm

Başkalarına acı vermekten cinsel haz duyma.
Sesil

Bir organizmanın sap, gövde ve pedisel gibi yapıları olmaksızın doğrudan bir yere oturması (Örneğin deniz tabanına oturması).
Safen toplardamarı

Bacağın büyük ve küçük iki yüzeysel ana toplardamarı.
Soğuk apse

Bir verem odağından kaynaklanan akıntının, bir vücut boşluğu içinde toplanmasıyla oluşan apse (bazı mantar enfeksiyonlarına bağlı olarak da gelişebilir).
Soleus kası (nalınsı kas)

Bacak arkasında yer alan bir kas.
Safra boyalan (safra pigmentleri)

Safrada bulunan ve ona altın şansı rengini kazandıran maddeler.
Safra kesesi iltihabı

Safra kesesi taşlarının neden olduğu bir çeşit iltihaplanmadır. Tıp dilinde kolesistit denir. İki çeşidi vardır.
Sfînkter (büzgen kas)

Lifleri bir deliğin çevresini halka biçiminde saran çizgili ya da düz kaslan tanımlamak için kullanılan anatomik terim.
Somatizasyon (bedenselleştinne)

İnsanın bir kaygısını "dönüştürme" ve bedensel düzeyde yansıtma süreci.
Somatoagnozi

Bireyin kendi fiziksel varlığına ilişkin kavrayışında (bak. somatognoz) beyin kabuğundakİ bütünleştirme işlevinin aksamasıyla ortaya çıkan bozukluk.
Sakal iltihabı

Sakal kılının kolayca koparılması ve kopan kılın ucunda da cerahat damlacığı görülmesi şeklinde ortaya çıkan bir hastalıktır. Tıp dilinde sikozis denen bu hastalığa, stafilokok cinsi mikroplar neden olur.
Sıkıntı

Bir kimsenin bir işi yeterli güdülenme (motivasyon) olmaksızın belirli bir süre yapmasıyla ortaya çıkan hoşnutsuzluk, keyifsizlik ve bunalma duygusu.
Somatotropin

büyüme hormonu.
Somnanbülizm

Uyku sırasında oluşan otomatik ve bilinçdışı nitelikteki hareket etkinliği.
Sakral bölge (sağrı bölgesi)

Sakrum (sağrı kemiği) ve kuyruksokumu kemiğinin arka yüzlerine karşılık düşen bölge.
Sorbitol

Doğal kaynaklardan sentetik olarak elde edilebilir. Kalınlaştırıcı ve kayganlık verici bir ajandır. Gliserine benzer.
Sakralizasyon

Beşinci bel omuru ile kuyruk sokumu kemiğinin birleşik olmasına verilen isim.Yapısal bir farklılıktır.
Siber seks

Bilgisayarla iletişim esnasında cinsel aktiviteler veya cinsel dürtü.
Sideropeni

Besinlerin yetersiz alımına ya da emîlimine bağlı demir eksikliği.
Spazm

Bir kas ya da kas grubunda istem dışı ve ani olarak gelişen geçici kasılma.
Saldırganlık

Birine ya da bir nesneye zarar vermek amacıyla yapılan yıkıcı eylem.
Salgıbezi

5. yüzyılda anatomi bilginlerinin çok çeşitli boyuttaki anatomik yapıları belirtmek için kullandığı terim.
Salgıbezi dokusu

Özelleşmiş hücreleri olan ve salgılama ya da vücut dışına atma işlevlerine uygun olarak uzmanlaşmış epitel dokusu tipi.
Salgın (epidemi)

Belirli bir zaman diliminde hızla yayılan bulaşıcı hastalık.
Sigmoidostomi

Bağırsağın sigmoit bölümünün, karın duvarına yapay olarak ağızlaştırılması biçiminde uygulanan cerrahi girişim.
Salmonella

Bir bakteri türü
Salmonella typhi basili

Tifonun etkeni olan mikroorganizma.
Siklopi

Bebeğin merkezi konumlu tek bir göz çukuruyla doğduğu ağır bir doğumsal oluşum bozukluğu.
Sil

Bazı tek hücrelilerde hareti sağlayan, yine bazı organizmaların akciğer borularında senkronize hareket ederek toz vb. partikülleri akciğerden uzaklaştıran kamçı benzeri yapı.
Salpenjektomi

Bir ya da her İki dolyatağı borusunun (Fallop boruları) Çıkarılma işleminden oluşan cerrahi girişim.
Spina bifida

Omurga kanalının arka duvarının bir bölümünün açık kalmasıyla beliren doğumsal oluşum bozukluğu.
Spinal anestezi (raşianestezi)

Bel bölgesinden omurga kanalına anestezik bir ilaç en-jekte edilerek bunun omurilikle ilişkiye geçmesini sağlayan bölgesel anestezi yöntemi.
Simblefaron

Saplantı (obsesyon)

Kişinin bilincini saran kurtulması olanaksız yineleyici düşünce.
Sara

Bir çeşit sinir hastalığıdır. Nedeni beynin çalışmasında görülen bir anormalliktir. Tıp dilinde epilepsi denir. Grand mal ve petit mal olmak üzere iki çeşidi vardır.
Sarcoptes scabiei

Uyuz hastalığının etkeni olan akar.
Sarkoidoz

Başlıca iki tipi vardır: Akut, nisbeten iyi huylu olan sarkoidoz ani başlar ve genellikle ateş, ciltte inflamasyon ve poliartrit ya da poliartraljiyle karakterizedir; kronik sarkoidoz ise daha nadir bir şeklidir ve tipik olarak daha yavaş başlar, ilerleyicidir ve sonuçları değişiktir, örneğin, akciğerlerin girişindeki lenf nodları büyür.
Sindirim sistemi

Besinlerin alınmasını, dolaşım sıvılarından emilebilecek ve hücrelere dağıtılabilecek basit maddelere dönüşmesini ve gereksiz ya da zararlı artıklann da vücuttan uzaklaştırılmasını sağlayan organlar ve anatomik yapılar bütünü.
Sinestezi

Bir duyu organının uyanlmasından sonra normal duyu dışında, değişik nitelikte ikinci bir duyumun algılanması.
Sinir bozukluğu

Hayat şartlarından fazlasıyla etkilenenlerde görülebilen, esasta önemli bir kaynağı olmayan bir rahatsızlıktır. Devamlı olarak endişe içinde olmak şeklinde görülenine anksiete, ruhi ve bedeni bitkinlik şeklinde görülenine de depresyon adı verilir.Hasta hayattan zevk almaz, her zaman mutsuzdur, huzursuzdur, sinirlidir. Uykuları düzensizdir. Gerçekte bir hastalığı olmadığı halde çeşitli hastalıkların varlığından şikayet eder.Tedaviye hayatının iyi yanlarını görmeye alışmakla başlanır. Sinirlenmekten kaçınmak, her kötü olayın iyi bir tarafı olduğunu görmeye alışmak, düzenli bir hayat sürmek gerekir.
Spondiloliz

Bir omur gövdesinin omur yayıyla birlikte tek ya da iki taraflı eksik kaynaşmasına bağlı doğumsal oluşum bozukluğu.
Spondiloz

Boyun ve sırttaki küçük eklemlerin osteoartriti (yani servikal ve lomber omurlar); hepimizde vardır ve sıklıkla bulgu vermez
Sinir ileticileri

Bir dokuya bir uyan verildikten sonra dokudan serbestleşen ve dokunun uyarıya yanıtını belirleyen kimyasal maddeler.
Spoodilolistez

Bir omur gövdesinin Öne doğru kayarak öbür omur gövdeleriyle aynı hizadan kısmen ya da bütünüyle çıkması.
Sporadik

Bir enfeksiyon hastalığının seyrek biçimde, tek tek olgular halinde, herhangi bir zaman ya da mekân bağlantısı ya da düzeni olmaksızın ortaya çıktığını belirten terim.
Sinirsel ağrılar

Bu çeşit ağrılar, genelikle küt ağrı şeklindedir. Vücudun her yerinde hissedilebilir. Ama, çoğunlukla kalp çevresindeki ağrılardan şikayet edilir. Bazı kimseler de başlarını tıpkı bir çember gibi sıkan baş ağrılarından şikayet ederler. İşte bu çeşit ağrılar, bedeni bir arızadan kaynaklanmıyorsa, sinirsel ağrılardır.
Sporozoa

Birçok değişik canlı organizmada asalak olarak yaşayan Protozoa sınıfı.
Spru

Bağırsaklarda emilim bozukluğuyla ortaya çıkan bazı sendromlann ortak adı.
Sinkondroz

Bir eklem tipi.
Sebore

Yağ bezlerinin aşın sebum salgılamasına bağlı patolojik durum.
Sebum

Yağ bezlerinin bir kanal aracılığıyla deri yüzeyine gönderdiği salgı.
Sedef hastalığı romatizması

Bazen psöriyazisli hastaları etkileyen (%10'dan az hastada görülür) özel bir artrit tipi. Sıklıkla küçük eklemleri tutar ve ağrılı olabilir.
Stereoradyografi

Bir organın iki farklı açıdan çekilen röntgen filmlerinin stereoskop aracılığıyla birleştirilerek o organın üç boyutlu görüntüsünün elde edilmesi yöntemi.
Segmentasyon

Bir vücut yada yapının benzer parçalara bölünmesi, zigotun geçirdiği bölünme evreleri.
Siroz

Bir organda sertleşme ve nedbeleşme ile karakterize fibröz doku oluşumuna verilen isimdir. Ancak bu terim hemen her zaman karaciğerin görevini yapamamasıyla ilgili, kronik karaciğer iltihabı için kullanılır.
Sterilizasyon

Bir maddeyi bütün organizmaladan temezleme süreci-enfeksiyonu önlemek için cerrahi aletlerin strizizasyonunda olduğu gibi. Ayrıca ameyitla kısırlaştırma anlamında da kullanılır.
Sterkobilin

Kimyasal yapısı ürobilinle(*) aynı olan safra pigmenti.
Sternokleidomastoit kası

Boynun yan kası.
Sissür

Bir organın (örneğin karaciğer, akciğer, beyin) yüzeyinde bulunan ve onu lob adı verilen bölümlere ayıran uzun ve ince yarıkları belirtmek için kullanılan anatomi terimi.
Steroitler

Birbirine çok benzeyen kimyasal bileşikler grubu
Selüloz

Bitki hücrelerinin çeperlerinde bulunan ve oldukça sağlam bir yapıya sahip olan polisakkarit molekülerinden oluşan madde.
Sistemik

Bütün vücudu etkileyen bütün vücutla ilgili.
Semblefaron

bulbar ve palpebral konjonktivanın birbirine yapışması
Sistemik lupus eritematozus

Bir bağ dokusu hastalığı, genellikle lupus denir. Sistemik"" kelimesi vücuttaki bir çok organı etkilediğini gösterir
Sistemik skleroz

Bkz. skleroderma
Sisternografî

Beyin-omurilik sıvısının aktığı Örümceksizar altı (subaraknoit) sarnıçlara radyolojik görüntü veren bir maddenin (genellikle hava ya da oksijen) verilmesine dayanan radyografik tanı tekniği.
Sistetnik

Bir hastalık ya da hastalık sürecinin tüm hücre sistemine yayılma eğilimini belirtmek için kullanılan terim.
Strabismus

şaşılık
Streptokinaz

Bazı streptokok türlerinin ürettiği enzim.
Senkop

Bayılma
Stroma

Bir organın bağdoku, damar ve sinir gibi yapılarını içeren temel çatısı (iskeleti).
Sitofobi

Besinlere karşı tiksinme ve reddetmeyi belirtmek İçin kullanılan terim.
Sturge-weber sendromu

(a.k.a okulofasiyal anjiomatozis) - üst kapakta hemanjiom - konjenital glokom
Sitokinler

Bağışıklık hücrelerince salgılanan proteinler.
Su dengesi

Bir organizmanın aldığı ve çıkardığı su arasındaki denge.
Sepsis (septisemi)

Bütün vücuda yayılan enfeksiyon.
Subakut

seyir ve şiddet açısından akut ve kronik arası nitelik gösteren.
Subikter

Hafif şiddette sarılık.
Subkarinal

Karinanın altında. (Karina: Trakea'nın ikiye ayrıldığı yere verilen isim)
Subklavia

Köprücük kemiği (klavikula) altında yer alan oluşumları belirten anatomik terim (subklavia kası, subklavia atardamarı ve subklavia toplardamarı gibi).
Septum (bölme)

İki boşluğu birbirinden ayıran ya da değişik anatomik yapılan küçük bölmelere ayıran oluşumları belirten terim.
Sublüksasyon (kısmi çıkık)

Eklem başlarının tümüyle birbirinden ayrılmadığı çıkıklara verilen ad.
Sequestrum

Bir organın ya da dokunun bir bölümünün bağlı olduğu bölümden tecrit edilmesiyle ortaya çıkan hastalık durumunu tanımlamak için kullanılan terim.
Submukoza

Dışarıyla bağlantılı bazı içi boş organların (Örneğin yemek borusu, mide, bağırsak) duvannda, mukozanın altında yer alan, damar ve sinirler bakımından zengin bağdoku katmanı.
Subplevral

Akciğer zarının altında.
Serbest çağrışım

S. Freud'un hastanın bastırılmış düşünceleri anımsamasını sağlamak için uyguladığı psikanaliz yöntemi.
Serbest radikaller

 İç ve dış etkenlerle cilt dokusunda oluşan ve sabit olmayan moleküler parçacıklardır. Serbest radikaller, hücrelere saldırarak yapılarını bozar.
Sudeck atrofisi

Başlıca özelliği yanıcı nitelikte ısrarlı ağrıdır; hafif şekilleri oldukça sıktır - daha şiddetli formları sakatlayıcı olabilir ve tedavisi daha zordur
Serbest tiroksin (ft4)

Kandaki taşıyıcı proteinlere bağlı olmayan T4 hormonu. Tiroksin hormonunun, metabolik olarak etkin biçimidir.
Sudeck hastalığı sendromu

Bkz. Refleks sempatik distrofi (RSD).
Serbest triyodotironin (ft3)

Kandaki taşıyıcı proteinlere bağlı olmayan T3 hormonu.
Serbestleştirici etken

Hipotalamusun sinir hücrelerince üretilen ve adenohi-pofiz hormonlarının salgılanmasını uyaran hormonlar.
Siyanokobalamin

B12 vitamininin bir türü Bak. Vitaminler
Serebellum

Haraketlerin koordinasyonundan sorumlu beyin bölümü, beyincik.
Sübjektivizm

Gerçeklikten ve olaylardan kaynaklanan algılan kişinin bireysel deneyimleri ile referans şemalarının temelinde yorumlama eğilimi.
Serebral

Beyin organıyla ilgili yapı.Beyine bağlı.
Süblimasyon (yüceltme)

Psikanalizde bir cinsel dürtünün amacından ve cinsel nesnesinden uzaklaşarak yüceltilen amaç ve nesnelere yönelmesi.
Serebrotoni (beyinsel kişilik)

Davranışlarda beyinsel işlevlerin Öne çıktığı kişilik öğesi.
Sübyancı

Erişkin insanın çocuğa cinsel tacizde bulunması. Erişkin insanın çocukla cinsel ilişkide bulunması.
Serebrovasküler

Beyinin iki yarımküreden oluşan en büyük bölümü, düşünme, hissetme ve istemli hareketlerden sorumludur.
Süksesyon

Bir bölgede yaşayan çeşitli türlerin belirli bir zaman içinde birbirlerini izleyerek ortaya çıkmaları; ekolojik süksesyon.
Serklaj (çember)

Çeşitli hastalıklara bağlı olarak bozulmuş herhangi bir anatomik yapının yeniden düzenlenmesi için uygulanan bir cerrahi yöntem.
Skalen kas sendromu

Brakiyal pleksus (kol sinir ağı) ve köprücükaltı atardamarın birinci kaburga karşısında baskıya uğraması ve gerilmesi sonucu kollarda damarsal ve sinirsel bozukluğun belirdiği sendrom.
Seronegatif

Bu terim sıklıkla serumda Romatoid Faktör (romatoid artrit için) testinin negatif olduğu romatizmal olmayan inflamatuvar eklem hastalıklarını tanımlar. Aslında belli ortak klinik özellikleri bulunan bir inflamatuvar hastalık grubundaki herhangi bir hastalığı ifade eder: Ankilozan spondilit, Reiter hastalığı, reaktif artrit, psöriyatik artrit ve spondilit, ülseratif kolit ve artrit, Crohn hastalığı ve artrit, uveit, HLA-B27 ile bağlantılı periferik artrit ve diğer muhtemel durumlar. Bkz. Spondartrit.
Skalen kaslar

Boynun yan bölgesinde yer alan çizgili kaslar.
Seropozitivite

Bazı bulaşıcı mikroplara yâ da virüs bileşenlerine karşı vücudun bağışıklık sisteminin ürettiği antikorların kandaki varlığını uygun laboratuvar incelemeleriyle gösteren durum.
Seroprofilaksi

Bağışık bir serumun, belirli bir enfeksiyon hastalığının ortaya çıkmasını önlemek amacıyla vücuda verilmesi.
Seröz zar

Bazı iç organlan örten, parlak görünümlü, gri-pembe ya da parlak beyaz renkte, damarlı, esnek ve ince zar.
Sürrenatit

Böbreküstü bezlerine yerleşen iltihabi süreç.
Sklera (gözakı, serttabaka)

Gözün en dış katmanını oluşturan, bağdoku yapısındaki zar.
Serum albümin

Plazmadan fibrinojenin çıkarılmasıyla elde edilen kan serumunun içinde bulunan protein
Süt bezesi

Meme dokusu içerisindeki süt üreten bezler.
Süt kabukları

Bazı süt çocuklarında, besinler başta olmak üzere deği-Şik maddelere karşı (örneğin süt yağlan) ortaya çıkan aşın duyarlılığın ya da alerjinin belirtisi olarak, deride görülen oluşum.
Serum globülini

Kan plazmasında ya da fibrinojenden arınmış plazmadan oluşan serumda bulunan protein.
Sütür

Birbirinden aynlmış dokulann kenarlannın yanaştınla-rak dikilmesiyle gerçekleştirilen cerrahi işlem.
Şahdamarı

Boyun ve baş bölgesine kan taşıyan büyük atardamar.
Şekersiz Diabet

Hipofiz bezinin arka tarafından salgılanan antidiüretik hormonun yetmezliği sonucu ortaya çıkan bu çeşit şeker hastalığına, tıp dilinde diabetes insipidus denir.
Şişmanlık (oberite)

Vücut ağırlığında anormal bir artışla birlikte yağ dokusundaki yağ miktannın yaygın olarak artması.
Şarbon

Halk arasında karakabarcık da denilen bu hastalık daha çok kasap, çiftçi veya veterinerlerde görülen ve hayvanlardan, insanlara geçen mikrobik bir hastalıktır. Daha çok yüz, boyun veya kolda bir çıban çıkıp daha sonra patlar. Etrafında da siyah bir kabuk meydana gelir. Öldürücü bir hastalık olduğu için vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir.
Şigellozun laboratuvar tanısı

Shigella grubundan çeşitli bakterilerin oluşturduğu hastalıkların tanısına yardımcı olan laboratuvar verileri.
Şarbon basili

Şarbon ya da antraks denen hastalığın etkeni olan bakteri.
Şilöz damatlar

Bağırsak kanalının lenf damarları.
Şok tedavisi

Bazı psikolojik bozuklukların tedavisinde kullanılan ve merkez sinir sisteminde şok yaratan işlem.
Şekerli Diabet

Pankreasın salgıladığı insülin yetmezliği sonucu ortaya çıkan bu çeşit şeker hastalığına, tıp dilinde diabetes mellitus denir.Şeker hastalığını doğuran nedenler dengesiz beslenme, şişmanlık veya sinir bozukluğudur. Bazı kimselerde de irsiyet önemli bir rol oynar.Hastalığın başlangıcında çok yemek ve su içmek ihtiyacı vardır. İdrar miktarı da artar. Kadınların idrar yapma yerlerinde kaşıntı vardır. Ayrıca devamlı yorgunluk hali görülür.İleri safhada devamlı baş ağrısı, el ve ayak titremeleri, iştahsızlık, aseton kokusuna benzer nefes kokusu, ter kokusu, adele krampları, hafıza zayıflığı, kısmi veya tam felç, iyileşmeyen yaralar ve uykuda sayıklama görülür.Şeker hastalığı tedavi edilmezse sonuç damar sertliği, kalp yetmezliği, göğüs anjini, görme zayıflığı, katarakt, karaciğer hastalıkları, siroz olabilir.İki çeşit şeker koması vardır.
Şurup

Bir şekerin (genellikle sakkaroz ya da glikoz) yoğun sulu çözeltisi.
Şekerli hemoglobin

Normal olarak düşük miktarda bulunan ve alyuvarların serumdaki früktoza uzun süre maruz kalmasıyla oluşan hemoglobin türü.
Tıbbi deontoloji

Tıp mesleğinin ahlaki, toplumsal boyutlarını ve bunların yasalara yansımasını düzenleyen kural ve ilkelerin tümü.
Tıbbi hidroloji

Hastalıkların tedavisinde mineral sulardan yararlanmayı ilke edinen tıp dalı.
Tabajizm

Tütün kullanımına bağlı olarak gelişen kronik zehirlen- me.
Tıbbi inceleme

Hastalıklarda organ ve sistemlerin İşlevlerinin değerlendirmeye yönelik yararlı bilgiler elde etmek ya da kesin bir tanıya varabilmek
Tabes

Etkilenen yapılarda dejeneratif değişikliklere yol açan patolojik süreçlerin ortak adı
Tıbbi müstahzar

Sağlık yetkililerinin izin verdiği kuruluşlarda üretilen, bileşimi önceden saptanmış ilaç ürünleri.
Transformasyon*

Bir hücrenin sınırsız çoğalma durumuna dönüşümü. Normal bir ökaryot hücresinin kültürde bir onkogen ile transformasyonu veya tümör virüsü ile enfekte edilmesi sonucu kanser hücresi haline dönüşümü.
Tabes dorsalis

Sfilizin ilerlemiş döneminde sinir sistemi tutulumuna bağlı olarak dengesizlik, yürüme güçlüğü görme bozuklukları ile seyreden tabloya verilen isimdir.
Tabu

Toplumsal otorite ya da baskı tarafından yasaklanan davranışlar.
Tırnak batması

Tırnağın bir ya da her iki kenannm çevredeki yumuşak dokulara derinlemesine girmesinin yol açtığı hastalık
Tırnak iltihabı

Tırnak kenarlarında veya altında cerahat birikmesine, tırnak iltihabı denir. Nedeni, ufak kesikler veya sıyrıklar sonucu bakterilerin yerleşmesidir.İltihaplanan tırnağın kenarında kızarıklık görülür. Ağrı da vardır.
Tibia

Alt bacak ya da incik kemiği - vücudumuzdaki ikinci en büyük kemiktir.
Tibia (kaval kemiği)

Sağ ve sol bacakta yer alan ve fibula (kamış kemiği) ile birlikte alt bacağın iskeletini oluşturan kemik.
Taklit

Bir insanın başka insanlarla etkileşimi sonucunda aynı davranış, duygu ve sözcüklerle yanıt verdiği dinamik süreç.
Timpan boşluğu

Ortakulak boşluğu.
Talyum zehirlenmesi

Böcek ve fare zehri olarak kullanılan talyum tuzlannın (özellikle talyum sülfat, talyum asetat ve talyum karbonat) yol açtığı zehirlenme.
Timpanik membran

Kulak zarı.
Tanalofobi

Sürekli ölüm kaygısı ve korkusuyla ortaya çıkan nevro-tik bozukluk.
Tanı

Bir hastalık ya da bozukluğu hastanın tıbbi geçmişini, belirtileri, bulguları değerlendirerek ve hastayı çeşitli biçimlerde inceleyerek tanımlama.
Trendelenburg pozisyonu

Ameliyat yatağına sırtüstü yatırılmış hastaya verilen Özel konum.
Trepanasyon

Bir delgi aracılığıyla kemiklerde delik açılmasına yönelik cerrahi girişim.
Tansiyon düşüklüğü

Büyük tansiyon, 11'den aşağı düştüğü zaman tansiyon düşüklüğü vardır. Bu duruma tıp dilinde hipotansiyon denir.Tansiyon, ateşli hastalıklar sırasında, büyük kanamalardan sonra, iç salgı bezi bozukluklarında veya herhangi bir hastalıktan sonraki iyileşme döneminde düşer. Bazı kadınların aybaşı hallerinde, veya sıcakta fazla ter kaybından sonra veya sinirli kimselerde de tansiyon düştüğü görülür. Devamlı olarak tansiyon düşüklüğü önemli bir hastalığın işareti olabilir.
Treponema pallidum immobilizasyon testi

Nel-son testi
Tansiyon yüksekliği

Büyük tansiyonun kişinin yaşına göre yüksek olmasına halk arasında tansiyon yüksekliği, tıp dilinde ise hipertansiyon denir. Bir çok hastalıkta tansiyon yüksekliği görülür. Mesela kalbin sol bölümünün büyümesinde, böbrek hastalıklarında, damar sertliğinde, kan hücrelerinin çoğalmasında, şişmanlıkta ve iç salgı bezleri hastalıklarında kan basıncı artar.Tansiyon yüksekliğinin belirtileri arasında yorgunluk, sinirlilik, çarpıntı, baş dönmesi, uykusuzluk, baş ağrısı vardır.
Tinea

Bir saç paraziti olan Ascomycetes sınıfından mantarların yol açtığı saçlı deri hastalıklarının ortak adı.
Tarama

Bir toplulukta epidemiyolojik araştırma amacıyla ya da erken tanı koyup zamanında etkili tedaviye başlamak için, belirli bir hastalığa tutulmuş kişilerin sistemli olarak araştırılması.
Tireoglobülin (tg)

Tiroit bezinin folikül ve epitel hücrelerinde bol miktarda bulunan ve tiroit hormonlarını (T3 ve T4) içeren iyotlanmış protein; tiroit hormonlan, tİreoglobülin biçiminde depo edilir.
Tireotoksikoz

Bazen Basedow hastalığı ile eşanlamlı kullanılan terim.
Trigeminus siniri

Beşinci kafa çifti.
Tat duyusu

Beş duyudan biri.
Tiroit

Boynun ve gırtlağın önünde, soluk borusunun üstünde yer alan iç salgıbezi.
Tecavüz

Bir başka kişiyi zorlayarak cinsel ilişkide bulunma suçu.
Tedavi

Belirli bir hastalığın iyileştirilmesi için hekimin uyguladığı önlemlerin tümü.
Tekrar bölgesi*

Tekli, ikili veya daha fazla DNA nükleotid dizinlerinin peşpeşe tekrarlarının bulunduğu bölge (Ör. CAG tekrar bölgesi: .....CAGCAGCAGCAGCAGCAG...................)
Tiyamin

B gurubu Vitaminler
Triseps (üç başlı kas)

Biri kolda, öbürü bacakta yer alan ve bir ucunda tutunmaya yarayan üç baş bulunan kasların ortak adı.
Tokoferol

Biyolojik vitamin etkinliği olan san renkli yağlı madde.
Telepati

Beş duyu işe karışmaksızın düşüncelerin, bu duyuların üstünde bir yolla aktarılması.
Trofoblast

Döllenmiş yumurtanın İlk gelişim evrelerinde, yumurta bir kesecik ya da blastosistf*) biçimini aldığı zaman bu kesenin duvannı oluşturan hücrelere verilen ad.
Telkin

Bir bireyin, dış kısıtlamalara başvurmadan bir başka bireyi ya da kendini (öztelkin) yönlendirdiği süreç
Temporal bölge

Şakak bölgesi.
Temporal bölge (şakak bölgesi)

Kafatasının göz ile kulak arasında yer alan anatomik bölgesi.
Trolizm

Bir erkeğin cinsel beraberlik için iki veya daha fazla kadını seçmesi.
Trombektomi

trombin
Temriye

Bir çeşit deri hastalığıdır. Yer yer küme küme bir takım kızartılarla kendini gösterir.
Tonsil

Bademcik
Trombin

Pıhtılaşma sürecinin bir parcası olan bir enzim
Tonsillektomi

Bademciklerin alınmasını amaçlayan cerrahi girişim.
Trombin zamanı

Kanda yapılan ve kanın pıhtılaşmasını inceleyen bir la-boratuvar yöntemi.
Tendolîz

Bİr kirişin hareketlerini engelleyen bağdoku yapışıklıklarını gidermek amacıyla yapılan cerrahi girişim.
Tromboelastografi

Pıhtının oluştuğu evreler boyunca esnekliğinin değerlendirilmesine dayanan ve kanın pıhtılaşma sürecini inceleyen bir teknik.
Tromboendoarteriyektomi

Atardamar içindeki pıhtıya bağlı hastalıklarda uygulanan cerrahi girişim.
Tromboflebit

Toplardamar duvannın iltihaplanması ve damarda pıhtı oluşmasıyla damann tıkanması.
Tromboplastra (trombokinaz, faktör ııı)

Kanda protrombinin trombine dönüşümünü sağlayan pıhtılaşma faktörlerinden biri.
Tenisçi dirseği

Bir kaç aktiviteden biriyle fiziksel zorlanma sonucunda oluşur. Tıbbi adı lateral epikondilit""tir (lateral epikondil dirsek ekleminin dışındaki kemik parçasıdır). Önkol kaslarından gelen tendonların birleştiği noktada iltihap gelişmesine bağlı olarak ağrı ve hassasiyet oluşur.
Trombosit

Kanın pıhtılaşmayı sağlayan, zedeli damarı tıkayarak kanamayı durduran hücresi.
Trombositemi

Kemik iliğindeki megakaryositlerin{*) tümöre benzer biçimde aşın miktarda çoğalmasına bağlı olarak kandaki trombosit sayısının 2-5 milyon mm3'e kadar artması.
Trombositler

Kanda bulunan disk şeklindeki hücreler, bir kanama olduğu zaman kanın pıhtılaşmasına yardım ederler.
Trombositopati

Trombositlerin yapışma ve kümeleşmesinde eksiklikle ortaya çıkan ve kanama zamanında uzamaya ve damarların kınlganhğında artışa yol açan hastalıkların ortak adı.
Toraks

Boyun altı ile diyafragma arasındaki anatomik bölge, göğüs.
Trombositopeni

Kandaki trombosit sayısının 150.000'İn altına inmesiyle ortaya çıkan durum.
Trombositopoez

Kemik iliğinde oluşan ve trombositf*) yapımını sağlayan hücrelerin çoğalması ve farklılaşması.
Tentür

Bitkisel ya da hayvansal ilaçların uygun eriticilerle ka-rıştırılmasıyla elde edilen sıvı preparat.
Trombositoz

Kandaki trombositlerin belirgin artışı.
Tenya

Barsak paraziti, şerit, yassı solucan.
Tromboz

Kan damarlarının pıhtı veya ateron (kolesterol) plakları oluşarak tıkanmasıdır.
Trombüs

Bir kan damarını ya da kalp boşluğunu tıkayan kan pıhtısı.
Tortikollis

Bir bozukluk sonucu başın yana eğili olması.
Trousseau belirtisi

Kol atardamarının sıkışmasıyla elde oluşan kasılma.
Total bilirubin

Retikîiloendotelyal sistemin (RES) hücrelerinin 120 günlük normal yaşam süresinin sonunda alyuvardaki hemoglobinin yıkımının sonucu.
Teratoblastom

Olgunlaşmamış, az farklılaşmış, embriyondakine benzer dokulardan oluşmuş, teratom(*) tipi.
Tubul

Hücre içerisinde veya doku içerisindeki tüpsü yapılara verilen genel ad.
Tubulus (borucuk)

Mikroskopla görülebilen ve küçük bir boru biçimindeki oluşumların ortak adı.
Tulubus

Özellikle böbreklerde bulunan küçük tüp ya da kanal.
Termoanaljezi

Belirli bir vücut bölgesinde ısı ve ağn duyarlılığının kaybı.
Tunîka

Bir organı örten ya da boru yapısındaki bir organın iç boşluğunu döşeyen yapılan belirtmek için kullanılan terim.
Turgor

Bir organ ya da dokuda patolojik olmayan hacim artışı.
Trabekülotomi

Bazı glokom olgularında göz hekimlerince uygulanan cerrahi girişim.
Tüberkül

Tıpta çeşitli anlamlarda kullanılan bir terim.
Teslis (erbezi)

Erkek eşey hücreleri olan spermlerin üretildiği organ.
Tüberkülin

Mycobacterium tuberculosis ya da verem basilinden elde edilen ve antijen özelliği olan madde.
Trakea

Bazı kırık ve çıkıkların tedavisine kullanılan, vücudun bir bölümü üzerinde uygulanan mekanik çekme.
Tüberkülom

Bir araya gelmiş verem granülomlanndan (tüberkül) oluşan ve lifsi bağdokuyla sınırlanmış patolojik oluşum.
Trakea (soluk borusu)

Solunum yolunun bir parçası olan ve vücudun orta çizgisinde yer alan silindir biçimli boru.
Tükürük bezleri

Ağız boşluğuna açılan dış salgıbezleri. Küçük ve büyük olmak üzere ikiye ayrılır.
Transaminazlar

Bir aminoasitteki amin grubunun bir keto asite aktarılarak başka bir aminoasit oluşturulması tepkimesinde rol oynayan enzimler.
Transdüksiyon

Bir mikroorganizmadan bir diğerine virüs veya bakteriyofajlar aracılığıyla gen aktarılması olayı.
Tüp Bebek

Tüp bebek uygulamasını kısaca özetlemek gerekirse,  kadın ve erkeğe ait üreme hücrelerinin vücut dışı koşullarda döllenme işlemi diyebiliriz.

Tüplerin bağlanması

Yumurtlama döneminde, yumurta hücresine sperm taşıyan fallop"" adı verilen kanalcıkların tahrip edilerek, sperm iletemez duruma getirilmesi.
Uç meristem

Bitkilerin kök ve gövdelerinin en uçlarında bulunan, sürekli bölünerek bitkinin büyümesini sağlayan doku.Meristem dokusu.
Uyarılma

Bir uyarının etkisinden sonra harekete geçen hücre, doku ya da organizmanın durumu.
UYKU BOZUKLUKLARI

UYKU BOZUKLUKLARI

Uyum

Bireylerin birbirleriyle ve çevreleriyle ilişkilerini dengeleyen dinamik süreç.
Uterus bicornis

Uterusun iki boynuzlu olması anlamında bir terimdir.Uterusun üst kısmının çökük olması nedeniyle her iki uç kısımlarının beligin hal alması sonucu ortaya çıkan görünümdür.
Uluslararası birim (ıu, biyolojik ünite)

Bİr maddenin biyolojik yöntemlerle ölçülen, farmakolojik olarak etkin miktan.
Uyuşmazlık

Bir vücuttan başka bir vücuda, doku ya da kan naklini olanaksız kılan biyolojik durum.
Uyuşturucu bağımlılığı

Belirli maddelerin genellikle alışkanlık nedeniyle gittikçe artan miktarlarda alınmasıyla belirlenen fiziksel ve ruhsal gereksinim.
Uyanlabilirlik

Değişik yapıdaki (mekanik, elektrik, kimyasal) uyanlara Özgül bir yanıtla tepki verecek güçteki sinir ve kas dokularının özelliği.
Ürobilin

Ürobilinojenin yükseltgenmesi (oksidasyon) sonucunda ortaya çıkan pigment. Bak. safra boyaları.
Ürobilinojen

Safrada bulunan bilinıbinİn flora bakterilerince yıkılmasıyla bağırsakta oluşan pigment.
Ürobilinüri

İdrarda ürobilin(*) bulunması.
Üre klirensi

Böbrek işlevlerini incelemede kullanılan bir inceleme (bak. üre).
Üreter

Böbreklerle idrar torbasını birleştiren, idrarın torbaya ulaşımını sağlayan tüptür.Her iki tarafta birbirinden bağlantısız olarak bulunur.
Üreter (idrar borusu)

Böbrek havuzunu idrar kesesine bağlayan 25-30 cm uzunluğunda tüp biçimli kanal.
Üreyebilirlik

Biyolojik üreme yeleneği.
Üstbenlik (süperego)

Freud'a göre, ruhsal yapının anne babanın zorlama ve yasaklamalarının "içselleştirilmesi" ile oluşan bölümü; zamanla öğrenilen toplumsal ve kültürel yükümlülüklerin etkisiyle değişerek gelişir.
Üşümek

Bazı kimseler, üşümeyi gerektirecek hastalıkları olmadığı halde üşüdüklerinden yakınırlar. Bu şikayetleri, kalorisi yüksek şeyleri yemekle geçer. Ayrıca aşağıdaki reçeteleri uygulamak da faydalıdır.

Üriner sistem (boşaltım sistemi)

idrar yapımı ve atılmasıyla ilgili yapılann lümü.
Vibratör

Titreşimli suni penis.
Vibriyon

Virgül biçimli bakteri cinsi.
Viroid

Bitki hücrelerinde hastalık yapan, 400 ' e kadar ribonükleotitten oluşan, virüslerden daha basit yapılı organizma.
Virülens

Belirli mikroorganizmalann çoğalma ve konak organizmanın doğal savunma mekanizmalarım aşarak hastalığa yol açma Özelliği.
Veba

Vejetasyon

Bitkinin tohumdan gelişip tekrar tohum verecek hale gelene kadar geçen dönemi
Vejeteryan

Bitkisel gıdalarla beslenen, etyemez.
Ventral

Bir organizmanın karın kısmı
VİTAMİNLER-BESLENME

VÜCUDUMUZUN 7 ENERJİ KAYNAĞI (VİTAMİNLER)

B-2 VİTAMİNİ:
Gerçek bir enerji deposu olan B-2 vitamini kanda alyuvarların oluşmasını sağladığı için derinin, özellikle de gözlerin sağlığı açısından çok önemlidir. Aşırı alkol, bu vitaminin en büyük düşmanıdır. Ayrıca antibiyotikler ve sakinleştiricilerin de vücutta B-2’yi azalttığı unutulmamalıdır. B-2 vitaminini en çok el edebileceğimiz besinlere gelince: Et, tavuk eti, balık, süt ve süt ürünleri, turp, ıspanak, yumurta, mısır ve beyaz undan yapılmış ekmek bu gıdalardan bazılarıdır.

B-6 VİTAMİNİ (PYRİDOXİNE):
Bağışıklık ve sinir sistemimizin en büyük destekçisi olan B-6 vitamini, vücudumuzun proteinleri ve yağları öğütmesine yardımcı olur. Bilindiği gibi vücuda oksijeni dağıtan hemoglobin yine B-6 vitamini sayesinde meydana gelir. En önemli işlevlerinden biri de mekanizmamızın depresyona karşı direnmesini sağlayan serotonini oluşturuyor olmasıdır. B-6 vitamini bakımından da aşırı alkol, sigara ve kan basıncı düşüren ilaçlar oldukça sakıncalıdır. Tavuğun göğüs eti, böbrek, karaciğer, yumurta, pirinç, soya fasulyesi, yulaf, fındık, fıstık, muz, patates, avokado ve somon balığı en fazla B-6 vitamini içeren besinler arasında yer almaktadır. Fazla oranda ve uzun süre kullanılması sinirlere zarar verebilir.

FOLİK ASİT:
Hücre oluşumunu sağlayan Folik Asit sağlığımız açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Öyle ki Folik Asit’in vücutta azalması kanser ve kansızlık riskini gündeme getireceğinden, ihmal edilmemesi gereken unsurlardan bir tanesidir. Folik Asit yetersizliği doğacak bebeklerin özürlü olma tehlikesine neden olduğundan anne adayları bu konuya daha fazla dikkat etmelidirler. Çok fazla aspirin kullanmak, kolestrol düşürücüler, doğum kontrol hapları, sara ilaçları ve alkol da vücuttaki folik asit miktarını azaltır. Aynı zamanda yaşlılık Folik Asit depolarını eriten bir başka etken olarak gösterilebilir. Folik Asit bakımından; karaciğer, yumurta sarısı, ıspanak, yeşil yapraklı sebzeler, brokkoli, portakal ve portakal suyu oldukça zengindirler. Folik Asit’in fazlası B-12 vitaminin eksikliğinin ortaya çıkmasını önler, bu da sinirlere zarar verebilir.

KALSİYUM:
Kalsiyum vücudumuzun en önemli destekçilerinin başında gelir. Çünkü kemiklerin ve dişlerin güçlenmesi, alınan kalsiyum miktarıyla doğru orantılıdır.

Kalsiyum ayrıca kaslar ve sinirler için de oldukça önemli bir mineraldir. Kanın pıhtılaşmasını sağlar ve kalın bağırsak kanserine karşı en güçlü silahtır. Hamilelik, emzirme ve menapoz dönemleri ayrıca kafeinli içecekler vücuttaki kalsiyumu azaltacağından, bu gibi dönemlerde alınan gıdalara daha özen gösterilmesi gerekir.
Süt ve süt ürünleri, mısır, sardalya balığı, kalamar, ıstakoz ve brokkoli bol miktarda kalsiyum içeren besinlerdir. Gereğinden fazla alınan kalsiyum; demir, çinko, fosfor ve magnezyumun emilmesini engelleyebilir.

MAGNEZYUM:
Magnezyum, vücut sağlığı açısından çok önemli rolü olan bir mineraldir. Proteinlerin kana karışmasını, kasların ve sinirlerin düzenli bir şekilde çalışmasını sağlayan yine magnezyumdur. Yaşlılar, diyet yapanlar ve alkollü içki kullananlar magnezyum takviyesine ihtiyaç duyan kesim arasında yer alır. Magnezyum yetersizliği iştah kaybına, depresyona, kasların zayıflamasına ve zaman zaman göz kararmasına sebep olabilir.

DEMİR:
Kanın, oksijeni vücuda dağıtmasına sağlayan hemoglobin, demir sayesinde oluşur. Regl ve hamilelik dönemleri vücuttaki demir seviyesini azaltan faktörlerdendir. Aynı zamanda yaşlılar, diyet yapanlar, vejeteryenler de önlem almalıdırlar çünkü demir eksikliği anemi (kansızlık) hastalığına neden olur. Kırmızı et, balık türleri, kuru fasulye, kurutulmuş meyve, yumurta sarısı ve yeşil yapraklı sebzeler, demir içeren besinlerden bir kaçıdır. Yüksek dozda alınan demir, kalp isklerini çoğaltır. Küçük çocuklarda çeşitli semptomlara hatta ölüme bile neden olabileceğinden dozajı konusunda dikkatli olunmalıdır.

ÇİNKO:
Çinko, bağışıklık sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi bakımından bolca ihtiyaç duyulan bir mineraldir. Çinko eksikliği vücudu enfeksiyonlara karşı dirençsiz kılacak, ayrıca tat ve koku duyularını da zayıflatacaktır. Özellikle diyabet ve böbrek hastaları çinko eksikliği tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Kırmızı et, yumurta, deniz ürünleri, fasulye, bezelye ve fındık bol miktarda çinko içerir. Yüksek oranda alınması ishal, saç dökülmesi, tırnak kırılması, yorgunluk, sinir sisteminde istemdışı hareketlere gibi belirtilere neden olabilir.

Vitiligo

Bir cilt hastalığı olup, vücudun çeşitli bölgelerinde, yer yer renk (pigment) kaybı ile karakterize, normal bölgelerden keskin sınırlarla ayrılan beyaz lekeler.
Verem aşısı

BCG
Verimlilik

Birim zamanda meydana getirilen yavru sayısı ile ölçülen, bir bireyin yada populasyonun üreme kapasitesi.Fertilite.
Volhard testi

Böbreğin idran yoğunlaştırma düzeyini değerlendirmeye yarayan böbrek fonksiyon testi.
Varus

Bir organın ya da organ bölümünün anormal biçimde içeri bükülmesiyle ortaya çıkan durumu belirtmek için kullanılan terim.
Vestibül

Vücutta başka bir boşluğa ya da başka bir yola açılan her türlü boşluk (örneğin ağız, gırtlak, dölyatağı, burun vestibülü).
Varus deformitesi

Bir organın iskeletinde birbirini izleyen iki bölümden alttakinin içe doğru bükülmesiyle ortaya çıkan ve organın uzun ekseninde bu yönde sapmalara yol açan patolojik durum.
Vestibüler sinir

işitme sinirinin kulağın vestibül (dalız) ve yarım daire kanalları içinde dağılan arka dalı.
Varyasyon

Bir türün bireylerindeki aynı karakterin farklı şekilleri, değişiklik, çeşitlilik.
Viabilite

Spermin canlı olup olmadığının belirlenmesidir.
Vibrator

Titreşimli suni penis.
Weber testi

Kulak lezyonlannda sesin hava ya da kemik yoluyla algılanması arasındaki farkı ölçen test.
Wegener granülomatozu

Bir vaskülit şekli.
Wright reaksiyonu

Brusella türlerine (B. abortus, B. melitensis, B. suis) karşı oluşan antikorların aranmasına yönelik test.
Western blot testi

HIV virüsünü belirlemeye yarayan laboratuvar incelemesi.
Wrisberg ara siniri

VII. kafa çiftinin (yüz siniri) bir dalı.
Weber pergeli

Deride İki farklı duyumun algılanabileceği en yakın iki nokta arasındaki uzaklığı ölçmeye yarayan alet.
Yabancı cisimler

Vücudun belirli bir yerinde, normalde bulunmayan her hangi bir madde yabancı cisimdir. Bunlara özellikle çocuklarda, barsaklar, kulak ve burunda rastlanır. Yutulan yabancı cisimler, yemek borusunda takılabilir, ya da tehlikeli olabilir.Bu nedenle bazen ameliyatla çıkartılmaları gerekebilir.
Yabancılaşma

Ruh hastalannda görülen ilgisizliği (donukluğu) belirtmek için ilk kez 19. yüzyılın başlarında kullanılmış terim.
Yoğun bakım ünitesi

koroner yoğun bakım ünitesi
Yağ embolisi

Büyük kemik kırıklarında görülebilen bir komplikasyondur. Kemik iliğindeki yağın bir kısmı açığa çıkar ve yağ damlaları kan dolaşımına karışıp damar tıkanmasına neden olur.
Yardımcı ve baskılayıcı t lenfositleri

B lenfositlerinin antikor yapımını kontrol etmesini sağlayan lenfosit grubu (bak. akyuvarlar).
Yumrulu Guatr

Bu çeşit guatrda, tiroid bezinin iki yanında kabarıklık veya üzüm salkımını andıran şişlikler görülür. Her iki çeşit guatrda da endişelenecek bir durum yoktur. Ancak tedaviye erken başlamak gerekir. Yemeklerde iyotlu tuz kullanmak, mümkün olduğu kadar çok balık, pırasa, kuru erik, yumurta, taze fasulye, pazı, soğan, sarmısak, dut veya dut kurusu, havuç yemek; inek sütü, erik hoşafı, ve havuç suyu içmek çok faydalıdır. Ayrıca kabız olmamaya gayret etmek gerekir. Lahana, mısır ve turp da yenmemelidir.
Ayak çıbanı

Ayak derisindeki ter bezleri ve kıl keselerinin mikroplanması sonucu ortaya çıkar. Çıban yerinde, ilk önce sert ve kırmızı bir kabartı belirir. Ağrı vardır. Sonra iltihaplanır. Çıbanı sıkmamak gerekir.

Yalancı eklem (psödoartroz)

Bir kemik kırığının kaynamasını sağlayan kallus oluşumunun yetersizliği nedeniyle kırık uçlarının arasının lif-si bağdokuyla dolması sonucunda kemiğin bu bölgesinde normalde bulunmayan bir hareketliliğin ortaya çıkması.
Yatkınlık

Belirli ruhsal özelliklerin gelişmesine katkıda bulunan kalıtımsal ya da edinilmiş etmen
Yalancı gebelik

Tüm gebelik belirtilerinin olmasına rağmen, uterus boştur. Bu duruma yalancı gebelik denir. Daha çok psikolojik menşelidir
Yavaş nabız

Nabız alınan atardamarda duyulan nabız sayısının azalması.
Yan dolaşım

Bir atardamarın çeşitli bölgelerde yer alan ve birbiriyle bağlantılı yan dalları arasında ya da çeşitli toplardamarlar arasında gerçekleşen yardımcı dolaşım.
Aybaşı kanaması azlığı

Aybaşı kanının normal miktarı; sağlam kadınlarda 7-77 gram arasında değişir. Çoğunda 27-75 gram arasındadır. Ortalama miktar 50 gram kabul edilir.

Aybaşı kanının yukarıda belirtilen miktarlardan az olması, çoğunlukla ruhsal durumla veya kansızlıkla ilgilidir.

ybaşı kanaması yokluğu

Genç bir kız buluğ çağına geldiği halde, aybaşı görmeye başlamamışsa, aybaşı yokluğundan söz edilir. Bu durum karaciğer hastalıklarından, kansızlıktan veya tiroit bezi bozukluğundan kaynaklanabilir.

Öncelikle nedeni bulmak gerekir.
Normal aybaşı gören kadının da; kansızlık, karaciğer rahatsızlıkları, beslenme bozuklukları, veya tiroid bezi hastalıkları sonucu aybaşı kanamaları kesilebilir.

Öte yandan aybaşı yokluğu, gebeliğin veya menapozun işareti olabilir.

ybaşı kanamasının uzun sürmesi

Normal aybaşı kanaması 2-7 gün devam eder. Bazı kimselerde bu süre uzar. O zaman rahimde ur veya kist olduğundan, yumurtalıkların üşütülmüş olmasından, sinir veya kalp hastalığından şüphe edilir.

Tedaviye geçmeden önce esas nedeni bulmak gerekir. Önemli bir durum yoksa aşağıdaki reçetelerden arzu edilen uygulanır

Yapay böbrek

Diyaliz(*) ilkeleriyle çalışan ve böbreğin antma işlevini yerine getiren yapay organ.
Yersin basili

Bilimsel adı Pasteurella pestis olan, öbür adını Fransız hekim A. Y. E.
Yüz

Başın alından çeneye uzanan ön bölümü.
Yapay hibernasyon

Vücutta genel bir soğuma sağlayarak hücrelerin ve dokuların enerji harcamasını azaltan tedavi yöntemi.
Yüzme kesesi

Birçok kemikli balıkta çeperi sindirim kanalı ile aynı yapıda, içi hava ve diğer gazlarla dolu olan, hidrostatik denge, solunum, ses çıkarma ve ses almada görevli yapı.
Zon

Bölge ; zone
Zekâ bölümü (ıntelligence quotient-ıq)

Zekâ yaşı ile takvim yaşı arasındaki orantının 100'e bölümü.
Zoofobi (hayvan korkusu)

Hayvanların tehlike yaratmasa bile varlığına ya da yalnızca düşünülmesine bağlı korku
Zooloji

Biyolojinin hayvanları inceleyen dalı.
Zehirlenme

Bir zehrin vücutta emilmesiyle ortaya çıkan belirtileri anlatan genel terim. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalıkhaline ya da ölüme yol açar.
Zootoksin

Bir organizma tarafından meydana getirilmiş toksik maddeler.
<< Geri
 Medikal Bilgi
 Sağlık
 Tıp Sözlüğü  Biyoloji Sözlüğü
 Ansiklopedi  İlaç Fiyatları
 Gebelik  Mineraller
 Cinsel Terimler Sözlüğü
 TUS Hakkında  Kaplıcalar
 Renk Körlüğü Testi  Full Text Dergiler
 Bebeğiniz Ne Zaman Doğacak ?
 Tahmini yumurtlama gününüzü hesaplayın
 Bebeğinizin boyunu hesaplayın
 İlk Yardım  Bebek İsimleri
İdeal Kilonuzu, Günlük Enerji İhtiyacınızı Öğrenin
 Zayıf mı? Şişman mı?  Kalori Tabloları
 Hastalıklar  Vitaminler
 İlaç Klavuzu  Aloe Vera
Vademecum (İlaç Bilgileri)  Şifalı Bitkiler
 Yazılar
 Medikal Kitap
Yayındaki Türkçe ve Yabancı Kitap Tanıtımları
 Medikal Anket
Hangi korunma yöntemini kullanıyorsunuz?

Prezarvatif
Spiral
Dışarı boşalma
Doğum kontrol hapı
 Rastgele 2 Kitap
Tavsiye


Hakkımızda | Reklam | Kullanım Şartları | Basında TurkMedikal.net | Webmasterlar İçin | İçerik Ortaklığı | İletişim | Vademecum (İlaç Bilgileri)
Aloe Vera | Üyelik | Dükkan | Kitaplar | Hastalıklar | İlk Yardım | Rehber | Nöbetçi Eczaneler | Sağlık Ansiklopedisi

TurkMedikal.NET bir ZA Host Web Hosting ve Zahmaci Web Tasarım Sitesidir
Dmoz Directory | Astroloji | Walpapers | Kumluca | Hastalıklar
Carpets and Rugs | Holy Books
Elmalı | Kemer | Korkuteli | Serik | Akseki