:: Sağlık Ansiklopedi >> Ra
Antiviral
Virüslara etkili, virusların zararlı etkilerini önleyen. |
Antrakoz
Kömür parçacıklarının birikmesine bağlı olarak, bir dokunun siyahımsı renk almasıyla ayırt edilen patolojik durum. |
Abrasyon (aşınma)
Derinin yüzeysel katmanlarındaki lezyon. |
Aloe vera
Tahriş önleyici ve rahatlatıcı etkileri vardır. Ancak, aloe değişken bir madde olduğundan, bu yararları için aloe veranın taze bitkisinden veya sıkıca kapatılmış koyu bir kapta soğutularak korunulan saf bir aloe ürününden elde edilir. |
Aortografi
iyotlu bir kontrast madde (yüksek iyot konsantrasyonlu organik bileşikler) verilerek aortun radyografik incelenmesi. |
Acil kontrasepsiyon
Doğum kontrol yöntemi uygulamadan ilişkiye girilmesi sonucu ya da uygulanan doğum kontrol yöntemlerine rağmen dikkatsizlik sebebiyle hamile kalınma tehlikesine karşı uygulanan acil müdahale. |
Aparatus
Yapı, işlev ve köken bakımında farklılık taşımakla birlikte vücut genelinde belirli bir işlevi yerine getiren organlar bütünü. |
Apraksi
Hareketleri etkileyen herhangi bir felç, duyusal ya da zihinsel bir eksiklik olmadığı halde belli bir amaca yönelik düzenli bir hareketin, yani bir eylemi oluşturan hareketler bütününün yerine getirilmemesi. |
Après-soleıl hydratant
Güneş sonrası nemlendirici. |
Araknoidit
Beyin ve omuriliği saran üç zardan biri olan araknoit zann (Örümceksizar) iltihaplanması. |
Araknoit
Beynin üzerinin örten ince zar. |
Aralıklı topallama (claudicatio intermittens)
Yürümeyi engelleyen geçici bir topallamanın ortaya çıkmasıyla beliren bir yürüme bozukluğunu belirten terim. |
Aromaterapi
Bedensel rahatlama sağlamak için vücut bakımında temel yağların kullanılması. |
Amnion sıvısı
Rahimde cenini çevreleyen koruyucu sıvı. |
Amniyon sıvısı azlığı (oligohidramniyos)
Amniyon sıvısının 500 ml'nin altına inmesiyle beliren gebeliğe |
Arteriyografi
Atardamara X ışınlarını geçirmeyen bir madde (kontrast madde) verilerek, bu damarın ve dallanma biçimsel özelliklerinin incelendiği radyolojik teknik. |
Artralji
Eklem ağrısı. Bu ağrı inflamatuvar (iltihabi) ya da noninflamatuvar (inflamatuvar olmayan) koşullardan kaynaklanabilir |
Artralji**
Eklem ağrısı. Bu ağrı inflamatuvar (iltihabi) ya da noninflamatuvar (inflamatuvar olmayan) koşullardan kaynaklanabilir |
Artrografi
Eklem boşluğuna kontrast madde verilerek röntgen filmi çekilmesi. |
Agorafobi
Geniş, açık bir sahada yalnız kalınca hissedilen, kontrol edilemeyen bir korkudur. |
Agrafi
Yazı yazma becerisinin kaybolması. |
Agramatizm
Sözdizimi açısından doğru cümleler kurarak konuşpbîf-me yeteneğinin olmaması. |
Agraniilositoz
Kanda ve kemik iliğinde nötrofil (parçalı) akyuvarların iyice azaldığı ya da tümüyle yok olduğu ağır hastalık. |
Ağız yaraları
Ağız yaraları, "basit" ve "derin" veya "sert kenarlı" yaralar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Çoğunlukla, üşütme veya hazımsızlıktan kaynaklanır.
Yaraların etrafı, kırmızı bir çizgi ile çevrilidir. Başlangıçta, içi su dolu kabarcıklar halindedirler. Sonradan patlayarak etrafa yayılır ve sancılı ağrılara neden olurlar.
Çocuklarda; kızamık ve çiçek hastalıkları sırasında da aynı yaralar meydana gelebilir. |
Ağız yaraları
Ağız yaraları, "basit" ve "derin" veya "sert kenarlı" yaralar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Çoğunlukla, üşütme veya hazımsızlıktan kaynaklanır. Yaraların etrafı, kırmızı bir çizgi ile çevrilidir. Başlangıçta, içi su dolu kabarcıklar halindedirler. Sonradan patlayarak etrafa yayılır ve sancılı ağrılara neden olurlar.Çocuklarda; kızamık ve çiçek hastalıkları sırasında da aynı yaralar meydana gelebilir. |
Ajite
Rahatsız, huzursuz, taşkınlık yapan. |
Aspirasyon
Boğulma esnasında suyun, kusma esnasında da mide içeriğinin akciğerlere kaçması ya da burun, boğaz veya akciğerler gibi vücut boşluklarından sıvıların emilerek boşatılması. |
Anjiografi
Katater yardımı ile konstrat bir madde verilerek kalbi besleyen damarların görüntülenmesi |
Anjiyografi
Organizmadaki damar ve kanal sistemlerinin işlevsel ve biçimsel açılardan radyolojik incelemesini kapsayan tanı yöntemi. |
Anjiyokardiyografi
Çevrel bir toplardamara (genellikle kol toplardamarına) iyot içeren, suda çözünen ve böbreklerden hızla atılan radyoopak bir kontrast madde verilmesinden sonra kalp boşluklarının ve büyük damarların radyolojik olarak incelenmesi. |
Akson (silindirakson)
Bir sinir hücresinin sitoplazmasının uzantısı. |
Ataraksi
Bazı ruhsal hastalıklarda (şizofreni, frenginin yaygın felçle seyreden son evresi) görülen duygulanım yokluğu; belirgin bir duyarsızlık ve duyusal algılamada körel-me. |
Aktinoterapi
Uygun lambaların ürettiği morötesi ışınları kullanan fizik tedavi tipi. |
Antibiyogram
Belirli bir enfeksiyonda enfeksiyon etkeninin duyarlı olduğu ilacın saptanması amacıyla uygulanan laboratu-var yöntemi. |
Akut Safra Kesesi İltihabı
Bilhassa, safra yollarına yerleşmiş taşın neden olduğu bir hastalıktır. Tıp dilinde akut kolestit denir. Hastada karnın sağ üst kısmına gelen ani, şiddetli ve çabuk gelişen, sırta, hatta sağ omuzun ucuna kadar yayılan ağrı vardır. Ateş artar, kusma ve bulantı görülür.Her iki çeşit safra kesesi iltihabında da; vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir. Ameliyat gerekebilir. |
Alanin amino transferaz
glütamik pirüvik transami-nazlar |
Aura
Bir migren ya da konvülsiyon nöbetinin ortaya çıkacağını önceden gösteren belirti. |
Bell paralizi
Yüz siniri felcidir. |
Bakteri florası
Deride ya da ağız, bağırsak ve dölyolu gibi doğal vücut boşluklarında sürekli bulunan mikroorganizmaların tümü. |
Bradikardi
Kalbin dakikadaki atım sayısının azalması. |
Bradikinin
Dokuz aminoasitlik bir peptit zincirinden oluşan madde. |
Bradilali
Konuşmada bir yavaşlama İle beliren konuşma bozukluğu. |
Bradipne
Solunum sıklığının azalması. |
Bradipsişi
Tüm ruhsal süreçlerde genel bir yavaşlama durumu; çeşitli ruh ve sinir hastalıklarında görülebilir. |
Braille alfabesi
Körlerin kullanabilmesi için kâğıt üzerine kabartılı olarak geçirilen ve parmakla kolayca algılanan işaretlerden oluşmuş alfabe. |
Brakidaktili
Parmakların anormal kısalığı ile beliren doğumsal oluşum bozukluğu. |
Brakisefali
Başın (ve kafatasının) üst-alt çapının ön-arka çapına neredeyse eşitlenerek aldığı yuvarlağımsı biçim (bu iki ölçü arasındaki oran 0,82-1 arasında oynar). |
Brakitip
Bedensel yapı tiplerden biri. |
Brakiyal
Kolla ilişkili organ ya da anatomik yapılar için kullanılan terim. |
Brakiyal atardamar (humeral atardamar)
Koltukaltı (aksüler) atardamarının devamı. |
Brakiyal pleksus
V., VI., VII., VIII. boyun ve I. göğüs kafesi sinirlerinin alt dallarından kaynaklanan liflerle örülmüş ağ. |
Bilateral
Her iki tarafa ait olan, iki taraflı. |
Balgamda mycobacterium ttıberculosis aranması
Lama yapılan balgam yaymasının uygun olarak boyan-masıyla akciğerde sürmekte olan verem hastalığı bulunup bulunmadığım kesin olarak ortaya koymayı sağlar. |
Bilgisayarlı eksenel tomografi
tomografi |
Bronkografi
Bronş ağacının radyolojik olarak incelenmesi. |
Balistokardiyografi
Kalbin çalışması sırasında her kasılmanın bütün vücutta yol açtığı titreşimlerin grafik olarak kaydedilmesine dayanan incelenme yöntemi, incelenecek kişi havada asılı duran bir masaya uzanır. |
Balistokardiyogram
Kalp kasılmaları sırasında vücutta oluşan sarsıntıların kaydedilmesiyle elde edilen eğri |
Bronkoraji
Bronş mukozasından kaynaklanan kanama. |
Balneoterapi
Suyun mekanik ya da tedavi edici etkisinin kullanıldığı bir tedavi tekniği. |
Bronkostenoz (bronş daralması)
Bir bronş lümeninin (boşluk) daralması. |
Barany testi
iç kulakta bulunan denge sisteminin incelenmesini sağlayan klinik muayene. |
Barbitüratlar
Sinir sistemini uyuşturucu etkileri olan maddelerdir. |
Bronş aspirasyonu
Tanı ya da tedavi amacıyla bronş salgısından örnek alma işlemi. |
Barbitüratlar
Sinir sistemini uyuşturucu etkileri olan maddelerdir. |
Biyoterapi
Bir hastalığı iyileştirmek amacıyla yoğurt, kefir, maya gibi canlı mikroorganizma kültürlerinden ya da süt, mide özsuyu ve safra gibi fizyolojik ürünlerden yararlanılan tedavi yöntemi. |
Burun kanaması (rinoraji)
Burundan kan gelmesi. Çok sık görülen bir durumdur. |
Bürker kamerası
Kandaki şekilli cisimlerin (alyuvarlar, akyuvarlar, trom-bositler) mikroskopla sayımında kullanılan aygıt. |
Churg-strauss hastalığı/sendromu
Nadir rastlanan bir vaskülit formu. |
Churg-strauss sendromu**
Nadir rastlanan bir vaskülit formu. |
Corpus trapezoideum (yamuksu cisim)
Beyin, beyincik ve soğaniliği birbirine bağlayan Varol köprüsündeki anatomik yapı. |
Corti'nin spiral gangliyonu
İşitme sinirinin koklear (salyangoz) dalının liflerinden kaynaklanan hücrelerden oluşmuş sinir gangliyonu (düğümü). |
Canlı doğum oranı
Canlı doğumların, ister canlı, ister ölü olsun, tüm doğumlara olan oranı. |
Capgras sendromu
Genellikle paranoid şizofrenilerde görülen bir durumdur. Hasta çevresindeki diğer hastaların ve hastane personelinin akrabaları ve kişisel dostları olduğu kanısındadır. Bir çeşit yanılgı sendromudur. |
Cascara
?Cascara sagrada?, A.B.D. güneybölgelerinde bulunanve sapodilla familyasından bir cins ağacın kabuğudur. Sıvı veya katı şekilde, pürgatif (müshil) olarak kullanılır. İlacın aktif maddesi kanda eriyerek, yaklaşık on saat içinde kalınbarsağı etkiler. |
Cerahat
Alyuvarlar, bakteri ve yıkılmış doku kalıntıları gibi iltihap ürünlerini kapsayan doku sıvısıdır. |
Ceramıdes
Ciltte doğal olarak bulunan ve koruyucu bir set oluşturarak su kaybına mani olan madde. Bu madde sentetik olarak da üretilerek cilt bakım ürünlerine katılmaktadır. |
Cerrahi
Tıbbın en eski dallarından biridir. İlaçla ya da başka tedavi yöntemleriyle iyileştirilemeyen hastalıkların, yaralanmaların, vücuttaki yapı bozukluklarının ameliyatla onarılmasına ya da hastalıklı organı kesip çıkararak iyileştirilmesine dayanır. |
Cerrahi girişim
Cerrahi yöntemler kullanılarak yapılan tedavi amaçlı girişim |
Cerrahi komplikasyon
Cerrahi girişim uygulanan bir hastanın fizyolojik dengesini bozabilecek tüm durumları tanımlayan genel terim. |
Cerrahi şant
Organik bir sıvının, bir tıkanıklığı aşması için uygulanan tüm cerrahi girişimlere verilen ortak ad. |
Corda dorsalis (corda vertebralis)
Embriyonal gelişimin ilk evrelerinde ayrışan oluşum. |
Diş kökü granülomu
Diş kökü ucunun çevresindeki dokuların iltihaplanması. |
Dermoabrazyon
Epidermiste yeni doku oluşumunu uyararak görünümünün düzeltilmesine yol açmak amacıyla, tıraşlayıcı bir aygıt ile derinin en yüzeydeki katmanlarının sıyrıldığı cerrahi girişim |
Dermografizm
Bazı kişilerde mekanik uyanlar karşısında görülen olağandışı deri tepkimesi. |
Deserebrasyon
Sinirsel merkezlerin daha altta bulunan merkezlerden ayrılması. |
Dakriyosistografi
Kontrast madde verilerek gözyaşı kesesi ve kanalının radyolojik olarak incelenmesi. |
Diyafram
Kase şeklinde olup vajina içine yerleştirilen ve spermlerin burada birikerek etkisiz hale gelmesini sağlayan yöntem. |
Diyafram siniri (frenik sinir)
Boyun sinir ağından çıkan ve diyafram kasının haıeta liliğinî sağlayan sinir. |
Davranış
Bir canlının dışarıdan fark edilen tüm hareketlerine, olaylara tepkisine, etkinlik ve girişimlerine verilen ad. |
Davranış bozukluktan
Davranışlarda ortaya çıkan sapma. |
Dışkıda asalak aranması
Dışkıda yumurta, tenya parçası ya da erişkin solucan belirlemeye yönelik inceleme. |
Dışkıda oksiyür aranması
Genellikle çocukların bağırsaklarında bulunan oksiyür tanısı |
Dışkıda protozoon aranması
Mikroskop altında dışkının incelenmesi. |
Decussatio (çapraz)
Anatomide sinir lifi demetlerinin ya da bunların daha ince birimlerinin merkez sinir sisteminin bir yarısından öbür yarısına geçmesi. |
Deferansiyel arter (ersuyu kanalı atardamarı)
Aortun bel kası (psoas kası) kenarından aşağıya inip kasık kanalına girmesi sırasında oluşan iç spermatik atardamannın bir dalı. |
Diafragma
Karın ile göğsü birbirinden ayırın kas. |
Defisit
Radial nabız ile apikal kalp atımı arasındaki farktır. |
Deflorasyon
Kızlık zarının yırtılması. |
Dehidratasyon
Vücuttan aşırı sıvı kaybı. |
Dejenerasyon
Dokuların normal yapılarının bozulup normal fonksiyonlarını yapamıyacak hale gelmeleri. |
Dejeneratif artrit
Osteoartrit. |
Dejeneratif eklem hastalığı
Osteoartrit. |
Dejeneratif eklem hastalığı
Osteoartrit. |
Delik (foramen)
Anatomide kemiklerin ya da yumuşak dokuların içinden geçen ve gerekli bağlantıyı sağlamaya yarayan açıklıklar. |
Demonstrasyon
Göstererek öğretme. |
Demoralizasyon
Moral çöküntü. |
Diskeratoz
Epidermisteki hücrelerde keratinizasyon(*) sürecinde görülen bozuklukları tanımlayan genel terim. |
Diskrazi
Vücutta dolaşan sıvılann, özellikle kanın bileşiminde bozukluklara yol açan çeşitli hastalıkları belirtmek için kullanılan terim. |
Draje
Yutmayı kolaylaştırmak üzere özel maddelerle kaplanmış ilaç tableti. |
Dramatizasyon
Düş oluşumunda yoğunlaştırma, yer değiştirme ve sim-geleştirmeyle birlikte rol oynayan psikolojik mekanizma. |
Dromotropizra
Kalp kışı liflerinin sinüs-kulakçık düğümünden kaynaklanan kasılma uyarılarını İletme ve bütün miyokart dokusuna yayma özelliği. |
Disortografi
Doğru yazma yeteneğinde bozukluk. |
Dupuytren kontraktürü
Avuç içi ve parmakların ağrısız bir hastalığı. Sadece cilt nodüllerine neden olabileceği gibi parmakların avuç içine doğru kasılmış olarak kalmasına neden olacak kadar da ilerleyebilir. |
Dura mater (sertzar)
Sıkı bir bağdokudan oluşan, merkez sinir sistemindeki yapılan (beyin ve omurilik) örten zar. |
Duramater
Omurilik ve beyni örten dış zar. |
Dispraksi
Felç ya da ataksi olmadığı halde basit hareketleri birleştirerek karmaşık hareketlerde bulunma yeteneğinin bozulması. |
Disraetri
Hareketlerin amaca ya da düşünceye uygun olmayan bir biçimde gerçekleşmesiyle ilgili hareket eşgüdüm kusuru. |
Dermabrazyon
Deri üzerindeki benler veya yara izlerini ortadan kaldırma amacı ile yapılan kazıma işlemi. |
Distraksiyon
Davranışları etkileyen kalıcı ya da geçici bir bozukluk. |
Elektronuyogram
Elektromİyograf adındaki alet yardımıyla kastaki elektrik potansiyellerinin kağıt üzerine kaydı. |
Elektroretinografi
Işık uyarısının retinada (ağtabaka) oluşturduğu elektrik potansiyellerinin kaydedilmesine dayanan inceleme yöntemi. |
Elektroterapi
Elektrik akımının kullanıldığı fiziksel tedavi yöntemi; belirli özellikteki elektrik akımının vücuta uygulanmasıyla gerçekleştirilir. |
Embriyo transfer
İn Vitro Fertilizasyon sonucu oluşan embriyonun kadın rahminin içine verilmesidir. |
Epidural
Bu terim sıklıkla vücudun alt yarısını uyuşturmak için omurilikteki sinirlerin etrafına yapılan enjeksiyon için kullanılır. Işlemin tam adı epidural blokajdır. |
Epifora
Gözyaşı kanallarında enfeksiyon veya anatomik darlık nedeniyle ortaya çıkan tıkanıklıklar göz yaşının sürekli dışarıya akması |
Epikranyal aponevroz (galea aponeurotica)
Alın kaslarıyla artkafa kaslarını birleştiren ince, lifsi |
Ekinokok (echinococcus granulostıs)
Proglottisler cinsel organları ve olgun yumurtaları içerir. |
Eklem replasmanı cerrahisi
(Artroplasti olarak da bilinir - Kelime anlamı eklemi yeniden oluşturmak""tır) |
Ekocardiyogram
Ekokardiyografide(*) ultrason tekniğini kullanarak elde edilen kalp görüntüsü. |
Ekoensefalografi
Beyin yapılarından yansıyan sesüstü (ultrason) dalgalarının ekoensefalograf aygıtıyla kaydedilmesine dayanan nörolojik tanı tekniği. |
Ekoensefalogram
Beynin ekoensefalografi ile elde edilen çizelgesi. |
Ergograf
Kas çalışmasını grafik olarak kaydetmeye yarayan aygıt. |
Ergogram
Kas çalışmasının ergograf(*) aygıtıyla grafik gösterimi. |
Ekokardiyografi
Ultrason dalgalarıyla kalp duvarlarının kalınlığını ve kapakçık parçalarının hareketlerini belirlemeyi sağlayan tanı yöntemi. |
Ekokardiyogram
Ekokardiyografi yoluyla elde edilen çizelge. |
Ergoterapi
Hastalıkların iş aracılığıyla tedavisi. |
Ekopraksi
Bîr başkasının hareketlerini taklit yoluyla yineleme. |
Eriserasyon
Karın duvarında cerrahi ya da travmatik kesiler nedeniyle bir ya da daha fazla iç organın vücuttan dışarıya çıkması. |
Ekspektoran
Ekspektorasyonun (solunum yollan salgısı) ağız yoluyla atılmasını kolaylaştıran ilaçlar. |
Eksploratif ponksiyon
Vücudun doğal ya da yeni oluşmuş boşluklarında toplanan sıvıların uygun iğnelerle alınmasına ve incelenmesine dayanan tanı yöntemi. |
Eksploratrif
Araştırma amaçlı , tanı koyma maksadıyla yapılan |
Ekstrapiramidal sistem
Merkez sinir sisteminde yer alan değişik çekirdekleri ve karşılıklı bağlantılarını içeren sinir yapılarının tümü. |
Ekstrasistol
Kalbin normal atışlarına, fazladan atış eklenmesine Ekstrasistol bir başka deyişle fazladan atış denir. Kalbin bir atışı, vaktinden önce olur.
Sonra, bir süre atış olmaz. Bu atışlar, tek tek veya arka arkaya meydana gelir. Kalp hastalıklarında görüldüğü gibi; fazla sigara, içki içmek; heyecanlanmak ve hazmı güç yemeklerden sonra da görülebilir. |
Ekstrasistol
Kalbin normal atışlarına, fazladan atış eklenmesine Ekstrasistol bir başka deyişle fazladan atış denir. Kalbin bir atışı, vaktinden önce olur. Sonra, bir süre atış olmaz. Bu atışlar, tek tek veya arka arkaya meydana gelir.Kalp hastalıklarında görüldüğü gibi; fazla sigara, içki içmek; heyecanlanmak ve hazmı güç yemeklerden sonra da görülebilir. |
Engellenme (früstrasyon)
İstek, gereksinme ya da bir davranışın sonuca ulaşmasının engellenmesi sonucunda ortaya çıkan ruhsal yaşantı. |
Ekstrasistol (ek atım)
Kalpte anormal atımların bulunduğu ritim bozukluğu. |
Esteraz
Bİr asit ile bir alkolün birleşmesiyle oluşan esterlerin hidroliz yoluyla parçalanmasını sağlayan enzim. |
Ensefalografi (pnömoensefalografi)
Omurilik kanalına bir miktar filtre edilmiş ve steril (30-60 mi) havanın verilmesiyle gerçekleştirilen beyni radyolojik olarak inceleme tekniği. |
Elektroansefalografi
Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi. |
Elektroensefalogram
Saçlı deri yüzeyine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla beyindeki elektriksel etkinliğin tanı amacıyla kaydı. Beyinden kaynaklanan elektrik akımı uygun bir biçimde güçlendirildikten sonra yazıcı uçlar aracılığıyla kâğıda aktarılır. |
Enteroraji
Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması. |
Elektrokardiografi
Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi. |
Elektrokardiyografi
Kalp kasının kasılmasını sağlayan elektriksel akımların kaydedilmesi temeline dayanan, tanıya yönelik inceleme yöntemi. |
Evantrasyon
Karın düz kaslarının karşılıklı gevşemesi ve birbirinden uzaklaşması nedeniyle karın iç organlarının dışarıya doğru çıkıntı yapması. |
Elektrokardiyogram
Kalbin etkinliği sırasında oluşan elektriksel voltaj değişikliklerinin milimetrik kâğıda grafik biçiminde kaydı. |
Evirasyon
Erkek cinsel organlarının (penis ve erbezleri) alınması. Bak. iğdiş etme. |
Elektrokortikografi
Kafatasının delinip sertzarın (dura mater) açılmasından sonra beyin kabuğuna uygulanan elektrotların bu bölgede yol açtığı elektrik potansiyellerinin kaydedilmesi tekniği. |
Entolerans
Biyolojideki geniş anlamıyla, bireyin, başkalarında normal kabul gören dış etkenlere karşı gösterdiği tüm tepkileri tanımlamakta kullanılan terim. |
Elektromiyografi
Kaslarda kasılma sırasında üretilen elektriksel eylem potansiyelini (bak. eylem potansiyeli) incelemeye dayanan nörolojik tanı yöntemi. |
Flora
Belirli bir coğrafi alanda bulunan bitki türlerinin tümü. |
Floralozone
Birçok sentetik koku bileşeninden biri. |
Falks serebri (beyin orağı)
Beyinde sertzarın (dura mater) iki beyin yanküresİ arasına giren dikey, orağa benzer uzantısı. |
Flüorokardiyografi
Kalbin ve büyük damarlann incelenmesinde kullanılan bir radyolojik inceleme yöntemi. |
Fallot's tetralogy
Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim. |
Fannakoterapi
ilaçlarla yapılan tedavi, İlaç dışında fizik, diyet, cerrahi ve psikolojik tedavi yöntemleri vardır. |
Faradızasyon
Faraday akımıyla, yani 100-200 voltluk potansiyel farkının ürettiği ve saniyenin binde biri kadar süren elektriksel uyarılardan oluşmuş değişken akımla tedavi. |
Fonokardıoğrafi
Kalp atımında çıkan seslerin gragik olarak kaydedilmesi. |
Fonokardiyografî
Kalp atımında çıkan seslerin grafik olarak kaydedilmesi. |
Fibrotoraks
Akciğer zarlannın iç ve dış yapraklan arasında yaygın ve güçlü bağdoku y apışıktı klan. |
Fasciculııs gracillis
Goll demeti |
Fasial paralizi
Yüz siniri felci, bu sinirin felcinde yüzün yarısı kısmen hareketsiz ve ifadesiz kalır. Santral ve Periferik olmak üzere iki türlü olur. |
Fototerapi
Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz. |
Fitığra boğulması
Fıtığın en tehlikeli konıplikasyonu. |
Fraksiyon
Ortopedide bir kırığı ya da çıkığı yerleştirmek için kol ya da bacağı çekme manevrası. |
Fitoterapi
Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi. |
Fenestrasyon
Otoskferoz olgularında ortakulak üzerinde yapılan cerrahi girişim. |
Fizyokineziterapi (kineziterapi)
Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü. |
Flebografi
Toplardamarların kontrast bir maddenin yardımıyla görüntülenmesini sağlayan radyografi yöntemi. |
Gerantofiliya
Bir erkeğin, yaşlı bir kadınla cinsel ilişkiye girmeyi tercih etmesi. |
Gonhidrartroz
Diz eklemi içine sıvı toplanması. |
Galvanoterapi
Elektrikle uygulanan bir tedavi biçimi. Galvanoterapi-de sürekli doğru akım kullanılır. |
Gestoz (gebelik tokseraisi)
Gebelik sırasında ortaya çıkan ve gebeliğe bağlı olarak gelişen patolojik belirtileri genel olarak tanımlayan terim. |
Gamma glütamil-transferaz (ganuna-gt)
Glütamik asilin bir peptitten öbürüne taşınmasını sağlayan enzim. |
Göğüs boşluğu (toraks)
Vücudun boyun ile karın arasında yer alan bölümü |
Gargara
Bir sıvıyı ağız boşluğu mukozası, özellikle de ağzın arkasındaki (yutak bölgesinde) mukoza ile temas haline getirebilmek için yapılan uygulama. |
Gastralji
Mide ağnsı. Kramp tarzında ve kusmayla birlikte olabilir. |
Giraldes organı (paradidim)
Embriyondaki Wolff kanalının alt bölümünün bir artığı; epididim yakınında tohum kordununa bağlı tüp biçiminde küçük bir organdır. |
Glikorakia
Beyin-omurilik sıvısının glikoz miktarı. |
Gastrorafi
Cerrahi girişimle mideye dikiş atılması. |
Grafomani
Herhangi bir yöntem ya da gereçle çizme ve yazmaya dayanılmaz bir istek duyma. |
Graftın alıcıyı reddi (graft versus host hastalığı-gvhd
Kemik iliği nakli sonrası görülen ve deri, karaciğer bulguları ve ishale giden bir yan etkidir. |
Gram boyaması
Baz özellikte bir boya maddesiyle boyama yöntemi |
Glomerül filtrasyonu
Böbrek glomerüllerinden Bowman boşluğuna su ve çeşitli maddelerin süzülme işlemi. |
Grand Mal
Saranın ağır şekline grand mal denir. Hasta nöbet gelmeden önce aura denilen bir devre geçirir. Bu sırada da, nöbetin geleceğini anlar. Bu devrede, kulak çınlaması, belirli bir yerde ağrı, titreme vardır. Ne olduğunu anlayamadığı bir koku hisseder. Kısa bir süre sonra da, şuurunu kaybederek yere düşer. Vücudunda kuvvetli çırpınmalar başlar. Kol ve bacakları ritmik bir şekilde kasılıp, gevşer. Ağzı köpürür, dilini ısırabilir, farkında olmadan küçük ve büyük tuvaletini koyabilir. Bir süre sonra da kasılmalar azalır, derin bir soluk alarak sakinleşir ve kendine gelir. |
Grand mal
Bilinç kaybının eşlik ettiği genel konvülsiyon. |
Grandmal
Saranın klinik tablolarından biri. |
Granül
Stoplazmada bulunan küçük tanecikler. |
Granülasyon
Birçok anlamı olan bir terim. |
Granülom
Fibroblastlar, histiyositler, lenfositler ve başka bağdoku hücrelerinin oluşturduğu, çevresi sınırlı nodüler bağdoku oluşumları. |
Granülomatöz arterit
Temporal arterit. |
Granülosit
Eş anlam: nötrofil. Vücudumuza giren mikropları ve yabancı maddeleri yutarak yokeden lökosit (akyuvar). Kemoterapiden sonra geçici olarak sayıları azalır. Aşırı azalmalarda infeksiyon hastalığına bağlı ateş görülür. |
Granülositler
Sitoplazmasmda çok sayıda ve çeşitte granül bulunan akyuvar türü. |
Glütamik oksalâsetik transaminaz (got)
GOT kısaltmasıyla belirtilen enzim. |
Glütamik-pirüvik transaminaz (gpt)
Glütamik asitten pirüvik asite bir amin grubunun taşınmasında görev alan enzim. |
Gündüz körlüğü (hemeralopi)
Görme yeteneğinin zayıf ışıkta İyi olmasma karşın güçlü ışıkta zayıf olması. |
Goll çekirdeği (nucleus gracilis)
Soğanilikte Fasciculus gracilis denen sinir liflerinin son bulduğu sinir hücreleri topluluğu. |
Goll demeti (fasciculus gracilis)
Omuriliğin arka kordonunun iç bölümünde yer alan sinir lifleri demeti. |
Gerantofili
Kendisinden yaşça büyük kişilerle cinsel ilişkiye girme eylemi. |
Hemoterapi
insan kanı kullanılarak uygulanan tedavi biçimi. |
Hemotoraks
Plevra boşluğunda kan birikmesi. |
Henoch-schönlein purpurası
Çocukluk çağının en sık rastalanan vaskülit (damar iltihaplanması) tipi (erişkin yaşta da görülebilir), çoğunlukla geçici bir hastalıktır ve büyük eklemlerde artrit ve sindirim sistemine ait bulgularla seyreder, bacakların alt kısmında ve kalçalarda iltihaplı kapillerlerin (kılcal damar) cilt içine kanamasıyla oluşan mor renkli cilt döküntüleri vardır. |
Hepatizasyon (karaciğerleşme)
Akciğerlerin patolojik bîr süreç sonunda karaciğer dokusuna benzeyen bir görünüm kazanması. |
Hepatografi
Damar yoluyla verilen kontrast maddenin retiküloen-dotelyal sistem hücreleri tarafından tutulması |
Hararet
Sıcak havada aşırı derecede veya ateşli hastalıklar sırasında vücut kaybettiği suyu karşılayamayacak olursa, hararet başlar. |
Hararet
Sıcak havada aşırı derecede veya ateşli hastalıklar sırasında vücut kaybettiği suyu karşılayamayacak olursa, hararet başlar. |
Hepatosplenografî (splenoportografî)
Dalağa doğrudan İyot içeren suda çözünür bir kontrast madde verildikten sonra dalak ve karaciğerin radyolojik yöntemlerle incelenmesi. |
Hepatoterapî
Çiğ (ya da az pişmiş) hayvan karaciğeri ya da karaciğer özütleriyle uygulanan tedavi biçimi. |
Hipoparatiroidizm
Paratiroit bezlerinin yetersiz hormon üretmesine bağlı hastalık tablosu. |
Heliyoterapi (güneş tedavisi)
Güneş ışınlarının organizma üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanan tedavi tekniği. |
Hidramniyos (amniyon sıvısı fazlalığı)
Amniyon kesesinde aşın amniyon sıvısı birikmesi |
Hidrartroz
Eklem boşluğunda sıvı birikmesiyle beliren patolojik durum |
Hidratasyon
Organizmaya aşın su alınmasını belirten terim. |
Hidropnömotoraks
Hidrotoraks (akciğer zarı boşluğunda sıvı toplanması) ve pnömotoraksm (akciğer zan boşluğuna hava girmesi) birlikte görüldüğü ağır durum. |
Hidroterapi
Bir tür fizyoterapi. Normal yüzme havuzundan daha sıcak olan (genellikle 37-38°C) bir ılık su havuzunda bir uzman tarafından egzersiz yaptırılması. |
Hidrotoraks
Akciğer zarı boşluğunda değişen miktarlarda sıvı birikmesi. |
Hematoraetra
Dölyatağı boşluğunda âdet kanının birikmesiyle beliren patolojik durum. |
Histerosafpingografi
Dölyatağı boşluğuna X ışınlarını geçirmeyen bir madde (radyoopak sıvı) verilerek uygulanan, dölyatağı ve Fal-lop borularının (salpenks) radyolojik incelemesi. |
Histeroskopi
Rahim içini optik bir alet yardımıyla girip izlemektir. |
Himen
Rahim ağzını kapayan deri. Kızlık zarı. |
Hiperaldosteronizm
Böbreküstü bezleri tarafından aşın aldosteron salgılanması ile beliren patolojik durum. |
Hiperalimentasyon
Aşın besin alma; bunun sonucu olarak yağ dokusu ve vücut ağırlığı artar. |
Hiperaljezi
Bir deri bölgesinde ağrı duyumuna neden olan uyaranlara yanıtın artmasıyla beliren duyu bozukluğu. |
Hiperasidite
Mide salgısında asit fazlalığı; genellikle mide hücrelerinin aşırı hidroklorik asit salgılamasına bağlıdır. |
Hiperazotemi
Kandaki üre miktarının 0,40 gr/lt'nin üzerine çıkması. |
Hiperbaroterapi
Hastanın atmosfer basıncından daha yüksek basınçlı bir odaya (yüksek basınç odası) yerleştirilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi. |
Homotransplantasyon (homolog transplantasyon)
Aynı türün bireyleri arasında uygulanan doku ya da organ nakli. |
Hiperhidratasyon
Organizmada aşırı sıvı birikmesiyle gelişen patolojik durum. |
Hiperkeratoz
Üstderinin boynuzsu katmanındaki kalınlaşmaya bağlı olarak deri kalınlığının artması. |
Dejeneratif eklem hastalığı
Osteoartrit. |
Delik (foramen)
Anatomide kemiklerin ya da yumuşak dokuların içinden geçen ve gerekli bağlantıyı sağlamaya yarayan açıklıklar. |
Demonstrasyon
Göstererek öğretme. |
Demoralizasyon
Moral çöküntü. |
Diskeratoz
Epidermisteki hücrelerde keratinizasyon(*) sürecinde görülen bozuklukları tanımlayan genel terim. |
Diskrazi
Vücutta dolaşan sıvılann, özellikle kanın bileşiminde bozukluklara yol açan çeşitli hastalıkları belirtmek için kullanılan terim. |
Draje
Yutmayı kolaylaştırmak üzere özel maddelerle kaplanmış ilaç tableti. |
Dramatizasyon
Düş oluşumunda yoğunlaştırma, yer değiştirme ve sim-geleştirmeyle birlikte rol oynayan psikolojik mekanizma. |
Dromotropizra
Kalp kışı liflerinin sinüs-kulakçık düğümünden kaynaklanan kasılma uyarılarını İletme ve bütün miyokart dokusuna yayma özelliği. |
Disortografi
Doğru yazma yeteneğinde bozukluk. |
Dupuytren kontraktürü
Avuç içi ve parmakların ağrısız bir hastalığı. Sadece cilt nodüllerine neden olabileceği gibi parmakların avuç içine doğru kasılmış olarak kalmasına neden olacak kadar da ilerleyebilir. |
Dura mater (sertzar)
Sıkı bir bağdokudan oluşan, merkez sinir sistemindeki yapılan (beyin ve omurilik) örten zar. |
Duramater
Omurilik ve beyni örten dış zar. |
Dispraksi
Felç ya da ataksi olmadığı halde basit hareketleri birleştirerek karmaşık hareketlerde bulunma yeteneğinin bozulması. |
Disraetri
Hareketlerin amaca ya da düşünceye uygun olmayan bir biçimde gerçekleşmesiyle ilgili hareket eşgüdüm kusuru. |
Dermabrazyon
Deri üzerindeki benler veya yara izlerini ortadan kaldırma amacı ile yapılan kazıma işlemi. |
Distraksiyon
Davranışları etkileyen kalıcı ya da geçici bir bozukluk. |
Elektronuyogram
Elektromİyograf adındaki alet yardımıyla kastaki elektrik potansiyellerinin kağıt üzerine kaydı. |
Elektroretinografi
Işık uyarısının retinada (ağtabaka) oluşturduğu elektrik potansiyellerinin kaydedilmesine dayanan inceleme yöntemi. |
Elektroterapi
Elektrik akımının kullanıldığı fiziksel tedavi yöntemi; belirli özellikteki elektrik akımının vücuta uygulanmasıyla gerçekleştirilir. |
Embriyo transfer
İn Vitro Fertilizasyon sonucu oluşan embriyonun kadın rahminin içine verilmesidir. |
Epidural
Bu terim sıklıkla vücudun alt yarısını uyuşturmak için omurilikteki sinirlerin etrafına yapılan enjeksiyon için kullanılır. Işlemin tam adı epidural blokajdır. |
Epifora
Gözyaşı kanallarında enfeksiyon veya anatomik darlık nedeniyle ortaya çıkan tıkanıklıklar göz yaşının sürekli dışarıya akması |
Epikranyal aponevroz (galea aponeurotica)
Alın kaslarıyla artkafa kaslarını birleştiren ince, lifsi |
Ekinokok (echinococcus granulostıs)
Proglottisler cinsel organları ve olgun yumurtaları içerir. |
Eklem replasmanı cerrahisi
(Artroplasti olarak da bilinir - Kelime anlamı eklemi yeniden oluşturmak""tır) |
Ekocardiyogram
Ekokardiyografide(*) ultrason tekniğini kullanarak elde edilen kalp görüntüsü. |
Ekoensefalografi
Beyin yapılarından yansıyan sesüstü (ultrason) dalgalarının ekoensefalograf aygıtıyla kaydedilmesine dayanan nörolojik tanı tekniği. |
Ekoensefalogram
Beynin ekoensefalografi ile elde edilen çizelgesi. |
Ergograf
Kas çalışmasını grafik olarak kaydetmeye yarayan aygıt. |
Ergogram
Kas çalışmasının ergograf(*) aygıtıyla grafik gösterimi. |
Ekokardiyografi
Ultrason dalgalarıyla kalp duvarlarının kalınlığını ve kapakçık parçalarının hareketlerini belirlemeyi sağlayan tanı yöntemi. |
Ekokardiyogram
Ekokardiyografi yoluyla elde edilen çizelge. |
Ergoterapi
Hastalıkların iş aracılığıyla tedavisi. |
Ekopraksi
Bîr başkasının hareketlerini taklit yoluyla yineleme. |
Eriserasyon
Karın duvarında cerrahi ya da travmatik kesiler nedeniyle bir ya da daha fazla iç organın vücuttan dışarıya çıkması. |
Ekspektoran
Ekspektorasyonun (solunum yollan salgısı) ağız yoluyla atılmasını kolaylaştıran ilaçlar. |
Eksploratif ponksiyon
Vücudun doğal ya da yeni oluşmuş boşluklarında toplanan sıvıların uygun iğnelerle alınmasına ve incelenmesine dayanan tanı yöntemi. |
Eksploratrif
Araştırma amaçlı , tanı koyma maksadıyla yapılan |
Ekstrapiramidal sistem
Merkez sinir sisteminde yer alan değişik çekirdekleri ve karşılıklı bağlantılarını içeren sinir yapılarının tümü. |
Ekstrasistol
Kalbin normal atışlarına, fazladan atış eklenmesine Ekstrasistol bir başka deyişle fazladan atış denir. Kalbin bir atışı, vaktinden önce olur.
Sonra, bir süre atış olmaz. Bu atışlar, tek tek veya arka arkaya meydana gelir. Kalp hastalıklarında görüldüğü gibi; fazla sigara, içki içmek; heyecanlanmak ve hazmı güç yemeklerden sonra da görülebilir. |
Ekstrasistol
Kalbin normal atışlarına, fazladan atış eklenmesine Ekstrasistol bir başka deyişle fazladan atış denir. Kalbin bir atışı, vaktinden önce olur. Sonra, bir süre atış olmaz. Bu atışlar, tek tek veya arka arkaya meydana gelir.Kalp hastalıklarında görüldüğü gibi; fazla sigara, içki içmek; heyecanlanmak ve hazmı güç yemeklerden sonra da görülebilir. |
Engellenme (früstrasyon)
İstek, gereksinme ya da bir davranışın sonuca ulaşmasının engellenmesi sonucunda ortaya çıkan ruhsal yaşantı. |
Ekstrasistol (ek atım)
Kalpte anormal atımların bulunduğu ritim bozukluğu. |
Esteraz
Bİr asit ile bir alkolün birleşmesiyle oluşan esterlerin hidroliz yoluyla parçalanmasını sağlayan enzim. |
Ensefalografi (pnömoensefalografi)
Omurilik kanalına bir miktar filtre edilmiş ve steril (30-60 mi) havanın verilmesiyle gerçekleştirilen beyni radyolojik olarak inceleme tekniği. |
Elektroansefalografi
Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi. |
Elektroensefalogram
Saçlı deri yüzeyine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla beyindeki elektriksel etkinliğin tanı amacıyla kaydı. Beyinden kaynaklanan elektrik akımı uygun bir biçimde güçlendirildikten sonra yazıcı uçlar aracılığıyla kâğıda aktarılır. |
Enteroraji
Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması. |
Elektrokardiografi
Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi. |
Elektrokardiyografi
Kalp kasının kasılmasını sağlayan elektriksel akımların kaydedilmesi temeline dayanan, tanıya yönelik inceleme yöntemi. |
Evantrasyon
Karın düz kaslarının karşılıklı gevşemesi ve birbirinden uzaklaşması nedeniyle karın iç organlarının dışarıya doğru çıkıntı yapması. |
Elektrokardiyogram
Kalbin etkinliği sırasında oluşan elektriksel voltaj değişikliklerinin milimetrik kâğıda grafik biçiminde kaydı. |
Evirasyon
Erkek cinsel organlarının (penis ve erbezleri) alınması. Bak. iğdiş etme. |
Elektrokortikografi
Kafatasının delinip sertzarın (dura mater) açılmasından sonra beyin kabuğuna uygulanan elektrotların bu bölgede yol açtığı elektrik potansiyellerinin kaydedilmesi tekniği. |
Entolerans
Biyolojideki geniş anlamıyla, bireyin, başkalarında normal kabul gören dış etkenlere karşı gösterdiği tüm tepkileri tanımlamakta kullanılan terim. |
Elektromiyografi
Kaslarda kasılma sırasında üretilen elektriksel eylem potansiyelini (bak. eylem potansiyeli) incelemeye dayanan nörolojik tanı yöntemi. |
Flora
Belirli bir coğrafi alanda bulunan bitki türlerinin tümü. |
Floralozone
Birçok sentetik koku bileşeninden biri. |
Falks serebri (beyin orağı)
Beyinde sertzarın (dura mater) iki beyin yanküresİ arasına giren dikey, orağa benzer uzantısı. |
Flüorokardiyografi
Kalbin ve büyük damarlann incelenmesinde kullanılan bir radyolojik inceleme yöntemi. |
Fallot's tetralogy
Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim. |
Fannakoterapi
ilaçlarla yapılan tedavi, İlaç dışında fizik, diyet, cerrahi ve psikolojik tedavi yöntemleri vardır. |
Faradızasyon
Faraday akımıyla, yani 100-200 voltluk potansiyel farkının ürettiği ve saniyenin binde biri kadar süren elektriksel uyarılardan oluşmuş değişken akımla tedavi. |
Fonokardıoğrafi
Kalp atımında çıkan seslerin gragik olarak kaydedilmesi. |
Fonokardiyografî
Kalp atımında çıkan seslerin grafik olarak kaydedilmesi. |
Fibrotoraks
Akciğer zarlannın iç ve dış yapraklan arasında yaygın ve güçlü bağdoku y apışıktı klan. |
Fasciculııs gracillis
Goll demeti |
Fasial paralizi
Yüz siniri felci, bu sinirin felcinde yüzün yarısı kısmen hareketsiz ve ifadesiz kalır. Santral ve Periferik olmak üzere iki türlü olur. |
Fototerapi
Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz. |
Fitığra boğulması
Fıtığın en tehlikeli konıplikasyonu. |
Fraksiyon
Ortopedide bir kırığı ya da çıkığı yerleştirmek için kol ya da bacağı çekme manevrası. |
Fitoterapi
Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi. |
Fenestrasyon
Otoskferoz olgularında ortakulak üzerinde yapılan cerrahi girişim. |
Fizyokineziterapi (kineziterapi)
Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü. |
Flebografi
Toplardamarların kontrast bir maddenin yardımıyla görüntülenmesini sağlayan radyografi yöntemi. |
Gerantofiliya
Bir erkeğin, yaşlı bir kadınla cinsel ilişkiye girmeyi tercih etmesi. |
Gonhidrartroz
Diz eklemi içine sıvı toplanması. |
Galvanoterapi
Elektrikle uygulanan bir tedavi biçimi. Galvanoterapi-de sürekli doğru akım kullanılır. |
Gestoz (gebelik tokseraisi)
Gebelik sırasında ortaya çıkan ve gebeliğe bağlı olarak gelişen patolojik belirtileri genel olarak tanımlayan terim. |
Gamma glütamil-transferaz (ganuna-gt)
Glütamik asilin bir peptitten öbürüne taşınmasını sağlayan enzim. |
Göğüs boşluğu (toraks)
Vücudun boyun ile karın arasında yer alan bölümü |
Gargara
Bir sıvıyı ağız boşluğu mukozası, özellikle de ağzın arkasındaki (yutak bölgesinde) mukoza ile temas haline getirebilmek için yapılan uygulama. |
Gastralji
Mide ağnsı. Kramp tarzında ve kusmayla birlikte olabilir. |
Giraldes organı (paradidim)
Embriyondaki Wolff kanalının alt bölümünün bir artığı; epididim yakınında tohum kordununa bağlı tüp biçiminde küçük bir organdır. |
Glikorakia
Beyin-omurilik sıvısının glikoz miktarı. |
Gastrorafi
Cerrahi girişimle mideye dikiş atılması. |
Grafomani
Herhangi bir yöntem ya da gereçle çizme ve yazmaya dayanılmaz bir istek duyma. |
Graftın alıcıyı reddi (graft versus host hastalığı-gvhd
Kemik iliği nakli sonrası görülen ve deri, karaciğer bulguları ve ishale giden bir yan etkidir. |
Gram boyaması
Baz özellikte bir boya maddesiyle boyama yöntemi |
Glomerül filtrasyonu
Böbrek glomerüllerinden Bowman boşluğuna su ve çeşitli maddelerin süzülme işlemi. |
Grand Mal
Saranın ağır şekline grand mal denir. Hasta nöbet gelmeden önce aura denilen bir devre geçirir. Bu sırada da, nöbetin geleceğini anlar. Bu devrede, kulak çınlaması, belirli bir yerde ağrı, titreme vardır. Ne olduğunu anlayamadığı bir koku hisseder. Kısa bir süre sonra da, şuurunu kaybederek yere düşer. Vücudunda kuvvetli çırpınmalar başlar. Kol ve bacakları ritmik bir şekilde kasılıp, gevşer. Ağzı köpürür, dilini ısırabilir, farkında olmadan küçük ve büyük tuvaletini koyabilir. Bir süre sonra da kasılmalar azalır, derin bir soluk alarak sakinleşir ve kendine gelir. |
Grand mal
Bilinç kaybının eşlik ettiği genel konvülsiyon. |
Grandmal
Saranın klinik tablolarından biri. |
Granül
Stoplazmada bulunan küçük tanecikler. |
Granülasyon
Birçok anlamı olan bir terim. |
Granülom
Fibroblastlar, histiyositler, lenfositler ve başka bağdoku hücrelerinin oluşturduğu, çevresi sınırlı nodüler bağdoku oluşumları. |
Elektroansefalografi
Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi. |
Elektroensefalogram
Saçlı deri yüzeyine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla beyindeki elektriksel etkinliğin tanı amacıyla kaydı. Beyinden kaynaklanan elektrik akımı uygun bir biçimde güçlendirildikten sonra yazıcı uçlar aracılığıyla kâğıda aktarılır. |
Enteroraji
Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması. |
Elektrokardiografi
Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi. |
Elektrokardiyografi
Kalp kasının kasılmasını sağlayan elektriksel akımların kaydedilmesi temeline dayanan, tanıya yönelik inceleme yöntemi. |
Evantrasyon
Karın düz kaslarının karşılıklı gevşemesi ve birbirinden uzaklaşması nedeniyle karın iç organlarının dışarıya doğru çıkıntı yapması. |
Elektrokardiyogram
Kalbin etkinliği sırasında oluşan elektriksel voltaj değişikliklerinin milimetrik kâğıda grafik biçiminde kaydı. |
Evirasyon
Erkek cinsel organlarının (penis ve erbezleri) alınması. Bak. iğdiş etme. |
Elektrokortikografi
Kafatasının delinip sertzarın (dura mater) açılmasından sonra beyin kabuğuna uygulanan elektrotların bu bölgede yol açtığı elektrik potansiyellerinin kaydedilmesi tekniği. |
Entolerans
Biyolojideki geniş anlamıyla, bireyin, başkalarında normal kabul gören dış etkenlere karşı gösterdiği tüm tepkileri tanımlamakta kullanılan terim. |
Elektromiyografi
Kaslarda kasılma sırasında üretilen elektriksel eylem potansiyelini (bak. eylem potansiyeli) incelemeye dayanan nörolojik tanı yöntemi. |
Flora
Belirli bir coğrafi alanda bulunan bitki türlerinin tümü. |
Floralozone
Birçok sentetik koku bileşeninden biri. |
Falks serebri (beyin orağı)
Beyinde sertzarın (dura mater) iki beyin yanküresİ arasına giren dikey, orağa benzer uzantısı. |
Flüorokardiyografi
Kalbin ve büyük damarlann incelenmesinde kullanılan bir radyolojik inceleme yöntemi. |
Fallot's tetralogy
Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim. |
Fannakoterapi
ilaçlarla yapılan tedavi, İlaç dışında fizik, diyet, cerrahi ve psikolojik tedavi yöntemleri vardır. |
Faradızasyon
Faraday akımıyla, yani 100-200 voltluk potansiyel farkının ürettiği ve saniyenin binde biri kadar süren elektriksel uyarılardan oluşmuş değişken akımla tedavi. |
Fonokardıoğrafi
Kalp atımında çıkan seslerin gragik olarak kaydedilmesi. |
Fonokardiyografî
Kalp atımında çıkan seslerin grafik olarak kaydedilmesi. |
Fibrotoraks
Akciğer zarlannın iç ve dış yapraklan arasında yaygın ve güçlü bağdoku y apışıktı klan. |
Fasciculııs gracillis
Goll demeti |
Fasial paralizi
Yüz siniri felci, bu sinirin felcinde yüzün yarısı kısmen hareketsiz ve ifadesiz kalır. Santral ve Periferik olmak üzere iki türlü olur. |
Fototerapi
Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz. |
Fitığra boğulması
Fıtığın en tehlikeli konıplikasyonu. |
Fraksiyon
Ortopedide bir kırığı ya da çıkığı yerleştirmek için kol ya da bacağı çekme manevrası. |
Fitoterapi
Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi. |
Fenestrasyon
Otoskferoz olgularında ortakulak üzerinde yapılan cerrahi girişim. |
Fizyokineziterapi (kineziterapi)
Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü. |
Flebografi
Toplardamarların kontrast bir maddenin yardımıyla görüntülenmesini sağlayan radyografi yöntemi. |
Gerantofiliya
Bir erkeğin, yaşlı bir kadınla cinsel ilişkiye girmeyi tercih etmesi. |
Gonhidrartroz
Diz eklemi içine sıvı toplanması. |
Galvanoterapi
Elektrikle uygulanan bir tedavi biçimi. Galvanoterapi-de sürekli doğru akım kullanılır. |
Gestoz (gebelik tokseraisi)
Gebelik sırasında ortaya çıkan ve gebeliğe bağlı olarak gelişen patolojik belirtileri genel olarak tanımlayan terim. |
Gamma glütamil-transferaz (ganuna-gt)
Glütamik asilin bir peptitten öbürüne taşınmasını sağlayan enzim. |
Göğüs boşluğu (toraks)
Vücudun boyun ile karın arasında yer alan bölümü |
Gargara
Bir sıvıyı ağız boşluğu mukozası, özellikle de ağzın arkasındaki (yutak bölgesinde) mukoza ile temas haline getirebilmek için yapılan uygulama. |
Gastralji
Mide ağnsı. Kramp tarzında ve kusmayla birlikte olabilir. |
Giraldes organı (paradidim)
Embriyondaki Wolff kanalının alt bölümünün bir artığı; epididim yakınında tohum kordununa bağlı tüp biçiminde küçük bir organdır. |
Glikorakia
Beyin-omurilik sıvısının glikoz miktarı. |
Gastrorafi
Cerrahi girişimle mideye dikiş atılması. |
Grafomani
Herhangi bir yöntem ya da gereçle çizme ve yazmaya dayanılmaz bir istek duyma. |
Graftın alıcıyı reddi (graft versus host hastalığı-gvhd
Kemik iliği nakli sonrası görülen ve deri, karaciğer bulguları ve ishale giden bir yan etkidir. |
Gram boyaması
Baz özellikte bir boya maddesiyle boyama yöntemi |
Glomerül filtrasyonu
Böbrek glomerüllerinden Bowman boşluğuna su ve çeşitli maddelerin süzülme işlemi. |
Grand Mal
Saranın ağır şekline grand mal denir. Hasta nöbet gelmeden önce aura denilen bir devre geçirir. Bu sırada da, nöbetin geleceğini anlar. Bu devrede, kulak çınlaması, belirli bir yerde ağrı, titreme vardır. Ne olduğunu anlayamadığı bir koku hisseder. Kısa bir süre sonra da, şuurunu kaybederek yere düşer. Vücudunda kuvvetli çırpınmalar başlar. Kol ve bacakları ritmik bir şekilde kasılıp, gevşer. Ağzı köpürür, dilini ısırabilir, farkında olmadan küçük ve büyük tuvaletini koyabilir. Bir süre sonra da kasılmalar azalır, derin bir soluk alarak sakinleşir ve kendine gelir. |
Grand mal
Bilinç kaybının eşlik ettiği genel konvülsiyon. |
Grandmal
Saranın klinik tablolarından biri. |
Granül
Stoplazmada bulunan küçük tanecikler. |
Granülasyon
Birçok anlamı olan bir terim. |
Granülom
Fibroblastlar, histiyositler, lenfositler ve başka bağdoku hücrelerinin oluşturduğu, çevresi sınırlı nodüler bağdoku oluşumları. |
Granülomatöz arterit
Temporal arterit. |
Granülosit
Eş anlam: nötrofil. Vücudumuza giren mikropları ve yabancı maddeleri yutarak yokeden lökosit (akyuvar). Kemoterapiden sonra geçici olarak sayıları azalır. Aşırı azalmalarda infeksiyon hastalığına bağlı ateş görülür. |
Granülositler
Sitoplazmasmda çok sayıda ve çeşitte granül bulunan akyuvar türü. |
Glütamik oksalâsetik transaminaz (got)
GOT kısaltmasıyla belirtilen enzim. |
Glütamik-pirüvik transaminaz (gpt)
Glütamik asitten pirüvik asite bir amin grubunun taşınmasında görev alan enzim. |
Gündüz körlüğü (hemeralopi)
Görme yeteneğinin zayıf ışıkta İyi olmasma karşın güçlü ışıkta zayıf olması. |
Goll çekirdeği (nucleus gracilis)
Soğanilikte Fasciculus gracilis denen sinir liflerinin son bulduğu sinir hücreleri topluluğu. |
Goll demeti (fasciculus gracilis)
Omuriliğin arka kordonunun iç bölümünde yer alan sinir lifleri demeti. |
Gerantofili
Kendisinden yaşça büyük kişilerle cinsel ilişkiye girme eylemi. |
Granülosit
Eş anlam: nötrofil. Vücudumuza giren mikropları ve yabancı maddeleri yutarak yokeden lökosit (akyuvar). Kemoterapiden sonra geçici olarak sayıları azalır. Aşırı azalmalarda infeksiyon hastalığına bağlı ateş görülür. |
Granülositler
Sitoplazmasmda çok sayıda ve çeşitte granül bulunan akyuvar türü. |
Glütamik oksalâsetik transaminaz (got)
GOT kısaltmasıyla belirtilen enzim. |
Glütamik-pirüvik transaminaz (gpt)
Glütamik asitten pirüvik asite bir amin grubunun taşınmasında görev alan enzim. |
Gündüz körlüğü (hemeralopi)
Görme yeteneğinin zayıf ışıkta İyi olmasma karşın güçlü ışıkta zayıf olması. |
Goll çekirdeği (nucleus gracilis)
Soğanilikte Fasciculus gracilis denen sinir liflerinin son bulduğu sinir hücreleri topluluğu. |
Goll demeti (fasciculus gracilis)
Omuriliğin arka kordonunun iç bölümünde yer alan sinir lifleri demeti. |
Gerantofili
Kendisinden yaşça büyük kişilerle cinsel ilişkiye girme eylemi. |
Hemoterapi
insan kanı kullanılarak uygulanan tedavi biçimi. |
Hemotoraks
Plevra boşluğunda kan birikmesi. |
Henoch-schönlein purpurası
Çocukluk çağının en sık rastalanan vaskülit (damar iltihaplanması) tipi (erişkin yaşta da görülebilir), çoğunlukla geçici bir hastalıktır ve büyük eklemlerde artrit ve sindirim sistemine ait bulgularla seyreder, bacakların alt kısmında ve kalçalarda iltihaplı kapillerlerin (kılcal damar) cilt içine kanamasıyla oluşan mor renkli cilt döküntüleri vardır. |
Hepatizasyon (karaciğerleşme)
Akciğerlerin patolojik bîr süreç sonunda karaciğer dokusuna benzeyen bir görünüm kazanması. |
Hepatografi
Damar yoluyla verilen kontrast maddenin retiküloen-dotelyal sistem hücreleri tarafından tutulması |
Hararet
Sıcak havada aşırı derecede veya ateşli hastalıklar sırasında vücut kaybettiği suyu karşılayamayacak olursa, hararet başlar. |
Hararet
Sıcak havada aşırı derecede veya ateşli hastalıklar sırasında vücut kaybettiği suyu karşılayamayacak olursa, hararet başlar. |
Hepatosplenografî (splenoportografî)
Dalağa doğrudan İyot içeren suda çözünür bir kontrast madde verildikten sonra dalak ve karaciğerin radyolojik yöntemlerle incelenmesi. |
Hepatoterapî
Çiğ (ya da az pişmiş) hayvan karaciğeri ya da karaciğer özütleriyle uygulanan tedavi biçimi. |
Hipoparatiroidizm
Paratiroit bezlerinin yetersiz hormon üretmesine bağlı hastalık tablosu. |
Heliyoterapi (güneş tedavisi)
Güneş ışınlarının organizma üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanan tedavi tekniği. |
Hidramniyos (amniyon sıvısı fazlalığı)
Amniyon kesesinde aşın amniyon sıvısı birikmesi |
Hidrartroz
Eklem boşluğunda sıvı birikmesiyle beliren patolojik durum |
Hidratasyon
Organizmaya aşın su alınmasını belirten terim. |
Hidropnömotoraks
Hidrotoraks (akciğer zarı boşluğunda sıvı toplanması) ve pnömotoraksm (akciğer zan boşluğuna hava girmesi) birlikte görüldüğü ağır durum. |
Hidroterapi
Bir tür fizyoterapi. Normal yüzme havuzundan daha sıcak olan (genellikle 37-38°C) bir ılık su havuzunda bir uzman tarafından egzersiz yaptırılması. |
Hidrotoraks
Akciğer zarı boşluğunda değişen miktarlarda sıvı birikmesi. |
Hematoraetra
Dölyatağı boşluğunda âdet kanının birikmesiyle beliren patolojik durum. |
Histerosafpingografi
Dölyatağı boşluğuna X ışınlarını geçirmeyen bir madde (radyoopak sıvı) verilerek uygulanan, dölyatağı ve Fal-lop borularının (salpenks) radyolojik incelemesi. |
Histeroskopi
Rahim içini optik bir alet yardımıyla girip izlemektir. |
Himen
Rahim ağzını kapayan deri. Kızlık zarı. |
Hiperaldosteronizm
Böbreküstü bezleri tarafından aşın aldosteron salgılanması ile beliren patolojik durum. |
Hiperalimentasyon
Aşın besin alma; bunun sonucu olarak yağ dokusu ve vücut ağırlığı artar. |
Hiperaljezi
Bir deri bölgesinde ağrı duyumuna neden olan uyaranlara yanıtın artmasıyla beliren duyu bozukluğu. |
Hiperasidite
Mide salgısında asit fazlalığı; genellikle mide hücrelerinin aşırı hidroklorik asit salgılamasına bağlıdır. |
Hiperazotemi
Kandaki üre miktarının 0,40 gr/lt'nin üzerine çıkması. |
Hiperbaroterapi
Hastanın atmosfer basıncından daha yüksek basınçlı bir odaya (yüksek basınç odası) yerleştirilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi. |
Homotransplantasyon (homolog transplantasyon)
Aynı türün bireyleri arasında uygulanan doku ya da organ nakli. |
Hiperhidratasyon
Organizmada aşırı sıvı birikmesiyle gelişen patolojik durum. |
Hiperkeratoz
Üstderinin boynuzsu katmanındaki kalınlaşmaya bağlı olarak deri kalınlığının artması. |
Hemorajik metropati
Dölyatağında işlev bozukluğuna yol açabilecek kanamalarla beliren sendrom. |
Hiperparatiroidizm
Paratiroİt bezlerin aşın hormon (parathormon) salgılaması ile ayırt edilen patolojik durum. |
İntraepitelial
Epital hücreleri içerisinde. |
İntrakranial
Kafatasının içinde. |
İntramüsküler (im)
İlacın kas dokusu içine yapılması. |
İntratekal (it)
İlacın direkt olarak belden özel iğnelerle bel suyuna verilmesi. |
İntravenöz
Bir toplardamarın içinde ya da içine |
İntravenöz (iv)
İlacın damara direkt verilmesi. |
İntravenöz girişim
Kan örneği alma ya da ilaç verme amacıyla kolaylıkla ulaşılabilen yüzeysel bir toplardamara iğne ile girilmesi. |
İdrar
Böbreklerin çalışmasıyla ortaya çıkan, idrar kesesinde toplandıktan sonra düzenli aralıklarla idrar yollarından dışan atılan sıvı. |
İdrar birikimi
İdrar çıkarmanın olanaksız hale gelmesi. |
İdrar çıkışının durması
anüri |
İdrar kesesi
Böbreklerden gelen idrann işeme yoluyla siyekten dışarıya atılmadan önce biriktiği organ. |
İmmünolojik tolerans
Vücudun antijen etkisi olan maddelerle karşılaştığı zaman bağışıklık tepkisi geliştirememe durumu. |
İdrar kültürü
idrarda bulunan mikropların besiyerinde çoğaltılarak tanınmasını sağlayan inceleme yöntemi. |
İdrar sedimenti (idrar çökeltisi)
İdrarda erimemiş halde bulunan maddeler. Normal koşullarda çok azdır. |
İdrar torbası iltihabı
İdrar torbasının (mesanenin) bakteri ve virüsler tarafından iltihaplandırılması sonucu ortaya çıkan bu hastalığa, tıp dilinde sistit denir. Hastanın karın bölgesinin alt kısmında ve bacak aralarında ağrı vardır. Sık sık idrar yapmak ihtiyacı hisseder. İdrar yaptıktan sonra da mesanede veya penisin ucunda şiddetli ağrı hissedilir. Bazı durumlarda idrar yollarında yanma ve kanlı idrar da görülür.Ağrıları dindirmek için, karına sıcak su torbası konur. |
İmperforasyon
Vücuttaki bir açıklık ya da kanalın doğumsal olarak bulunmaması. |
İdrar Torbası İltihabı
İdrar torbasının (mesanenin) bakteri ve virüsler tarafından iltihaplandırılması sonucu ortaya çıkan bu hastalığa, tıp dilinde sistit denir. Hastanın karın bölgesinin alt kısmında ve bacak aralarında ağrı vardır.
Sık sık idrar yapmak ihtiyacı hisseder. İdrar yaptıktan sonra da mesanede veya penisin ucunda şiddetli ağrı hissedilir. Bazı durumlarda idrar yollarında yanma ve kanlı idrar da görülür. Ağrıları dindirmek için, karına sıcak su torbası konur. |
İdrar Tutamamak
Bazı kimseler, öksürme, aksırma, gülme, ağlama, hallerinde veya heyecanlandıkları zaman idrarlarını tutamayıp kaçırırlar. Bu durum bilhassa çok doğum yapmış kadınlarda sık görülür.
Nedeni ön ve arka boşaltım kanallarındaki kasların zayıflamış olmasıdır. Ayrıca böbrek veya idrar yollrındaki taş veya tümör, omuriliğin hastalanması da idrar tutamamaya neden olabilir. Küçük çocuklarda ise, bağırsak solucanları idrar kaçırmaya neden olabilir. |
İdrar tutamamak
Bazı kimseler, öksürme, aksırma, gülme, ağlama, hallerinde veya heyecanlandıkları zaman idrarlarını tutamayıp kaçırırlar. Bu durum bilhassa çok doğum yapmış kadınlarda sık görülür. Nedeni ön ve arka boşaltım kanallarındaki kasların zayıflamış olmasıdır. Ayrıca böbrek veya idrar yollrındaki taş veya tümör, omuriliğin hastalanması da idrar tutamamaya neden olabilir.Küçük çocuklarda ise, bağırsak solucanları idrar kaçırmaya neden olabilir. |
İn vitro fertilizasyon ? embriyo transferi
Yumurta ve spermin insan vücudu dışarısında laboratuar ortamında bir araya getirilmesi ve döllenme sağlanması, daha sonrada fertilize olup gelişen embriyoların rahime yerleştirilmesi işlemidir. |
İdrar tutukluğu
Mesane (idrar torbası) dolu olduğu halde idrar yapılamaz. Karnın alt bölgesi gerginleşmiştir. Bastırılınca ağrı hissedilir. Tıp dilinde akut retansiyon adı verilen bu durumun nedenleri çeşitlidir. Örneğin, böbreklerde taş, prostat büyümesi, idrar yollarının doğuştan kusurlu olması, fazla miktarda alkol içmek, mesane felci, belsoğukluğu, sinir hastalıkları veya üşütmek idrar tutukluğuna neden olabilir.İlk tedbir olarak hastanın karnına içinde sıcak su olan bir şişe konur. Sıcak su ile banyo yapılırken, idrar çıkarmaya çalışılır. |
İdrar Tutukluğu
Mesane (idrar torbası) dolu olduğu halde idrar yapılamaz. Karnın alt bölgesi gerginleşmiştir. Bastırılınca ağrı hissedilir. Tıp dilinde akut retansiyon adı verilen bu durumun nedenleri çeşitlidir.
Örneğin, böbreklerde taş, prostat büyümesi, idrar yollarının doğuştan kusurlu olması, fazla miktarda alkol içmek, mesane felci, belsoğukluğu, sinir hastalıkları veya üşütmek idrar tutukluğuna neden olabilir.
İlk tedbir olarak hastanın karnına içinde sıcak su olan bir şişe konur. Sıcak su ile banyo yapılırken, idrar çıkarmaya çalışılır. |
İrade
İnsanın "isteme" gücü. |
İdrar Yolları İltihabı
İdrar torbası iltihabı; idrar yolları taşı, belsoğukluğu veya eklem hastalıklarının neden olduğu bir hastalıktır. Çok içki içenlerde görülür.
İdrar yollarında acıma hissedilir. Tedaviye yardımcı olmak için bol miktarda su içilir, sıcak banyolar yapılır. |
İrade yitimi (abuli)
Herhangi bir karar alma ve bunu eyleme dönüştürmedeki irade kusuruyla beliren ruhsal bozukluk. |
İdrar Yolları İltihabı
İdrar torbası iltihabı; idrar yolları taşı, belsoğukluğu veya eklem hastalıklarının neden olduğu bir hastalıktır. Çok içki içenlerde görülür.
İdrar yollarında acıma hissedilir. Tedaviye yardımcı olmak için bol miktarda su içilir, sıcak banyolar yapılır. |
İdrar Yolları Yanması
İdrar yollarında veya idrar yaparken yanma çeşitli nedenlerden kaynaklanır. Belsoğukluğu, ülser, mesane iltihabı, prostat iltihabı, mesane uru, yumurtalık iltihabı, apandisit düşünülebilir.
Bu nedenle tedaviye geçmeden önce, hastalığı doğuran nedeni tespit etmek gerekir. Tedavi, hastalığı doğuran nedene göre yapılır. |
İdrar yollarında yanma
İdrar yollarında veya idrar yaparken yanma çeşitli nedenlerden kaynaklanır. Belsoğukluğu, ülser, mesane iltihabı, prostat iltihabı, mesane uru, yumurtalık iltihabı, apandisit düşünülebilir. Bu nedenle tedaviye geçmeden önce, hastalığı doğuran nedeni tespit etmek gerekir. Tedavi, hastalığı doğuran nedene göre yapılır. |
İdrar zorluğu
Hastanın günlerce idrara çıkmaması şeklinde kendini gösteren bu hastalığa; tıp dilinde Anüri adı verilir. Mesane (idrar torbası) boştur. Hastada uyuklama, baş ağrısı, adalelerinde oynama ve kusma görülebilir. Nedeni böbrek hastalıkları, mesane, veya rahim hastalıkları, yaralanma ve idrar yollarında taş bulunmasıdır. Tedavi için doktora başvurmak gerekir. |
İdrar Zorluğu
Hastanın günlerce idrara çıkmaması şeklinde kendini gösteren bu hastalığa; tıp dilinde Anüri adı verilir. Mesane (idrar torbası) boştur. Hastada uyuklama, baş ağrısı, adalelerinde oynama ve kusma görülebilir.
Nedeni böbrek hastalıkları, mesane, veya rahim hastalıkları, yaralanma ve idrar yollarında taş bulunmasıdır. Tedavi için doktora başvurmak gerekir. |
İdrarda kan görülmesi
İdrarda kan görülmesine tıp dilinde hematuri denir. İdrar renginin kanlı olması; yenilen şeylerdeki boyalardan olabileceği gibi, herhangi bir hastalığın işareti de olabilir. Bu nedenle bir doktora gitmekte fayda vardır |
İdrarda kan görülmesi
İdrarda kan görülmesine tıp dilinde hematuri denir. İdrar renginin kanlı olması; yenilen şeylerdeki boyalardan olabileceği gibi, herhangi bir hastalığın işareti de olabilir. Bu nedenle bir doktora gitmekte fayda vardır. |
İdrarda verem basili aranması
|
İrradyasyon
Vücuda ışınım uygulanması. |
İdraryolları iltihabı
İdrar torbası iltihabı; idrar yolları taşı, belsoğukluğu veya eklem hastalıklarının neden olduğu bir hastalıktır. Çok içki içenlerde görülür. İdrar yollarında acıma hissedilir.Tedaviye yardımcı olmak için bol miktarda su içilir, sıcak banyolar yapılır. |
İnfiltrasyon
Patoloji biliminde bir dokuda ya da organda normal koşullarda bulunmaması gereken hücrelere rastlanması. |
İnkorporasyon
Kişinin bir nesneyi kendi vücudunun içine alması. |
İzomeraz
Molekül içerisinde atomların yerlerini değiştiren enzim |
Kemik iliği aspirasyonu
Göğüsteki iman tahtası ya da kalça kemiğine ince bir iğne batırılarak enjektörle ilik örneği alınması. Örnek kan gibi cama yayıldıktan ve boyandıktan sonra ilikteki hücreler mikroskop altında hematolog tarafından incelenir |
Kompüterize tomografi
Bilgisayarlı tomografi (BT). X ışınlarını kullanarak vücudunu bölümlerinin ya da kesitlerinin"" görünümlerini kaydeden bir tarama (film çekme) türü. |
Kemik iliği nakli (transplantasyonu)
(bkz. kök hücre nakli) |
Kadavra
Tıp öğreniminde üzerinde çalışmak için hazırlanmış ölü insan ya da hayvan vücudu. |
Kafatası (kranyum)
Beyni koruyan kemikler bütünü. |
Kemoterapı
Kanserin ilaçlarla tedavisi. Genellikle birden fazla sayıda ilaç birlikte kullanılır. İlaçlar ağızdan veya serumla damardan verilir. Genelde bu ilaçlardan kötü hücrelerin yanında vücudün normal hücreleri de etkilendiğinden tedavinin aralıklı olarak (örneğin 4-6 haftada bir) uygulanması kuraldır. Yüksek doz kemoterapi dendiğinde daha çok kanser hücresi öldürebilmek amacıyla ilaçların normal (sağlıklı) kemik iliği kök hücrelerini de yok edebilecek derecede yüksek dozlarda kullanılması anlaşılır. Hastaları kemik iliği yetersizliğinden kurtarabilmek için böylesine yoğun bir kemoterapinin ardından mutlaka kök hücre nakli yapılmalıdır. |
Kemoterapi
Kanserin ilaçlarla tedavisi. Genellikle birden fazla sayıda ilaç birlikte kullanılır. İlaçlar ağızdan veya serumla damardan verilir. Genelde bu ilaçlardan kötü hücrelerin yanında vücudün normal hücreleri de etkilendiğinden tedavinin aralıklı olarak (örneğin 4-6 haftada bir) uygulanması kuraldır. Yüksek doz kemoterapi dendiğinde daha çok kanser hücresi öldürebilmek amacıyla ilaçların normal (sağlıklı) kemik iliği kök hücrelerini de yok edebilecek derecede yüksek dozlarda kullanılması anlaşılır. Hastaları kemik iliği yetersizliğinden kurtarabilmek için böylesine yoğun bir kemoterapinin ardından mutlaka kök hücre nakli yapılmalıdır. |
Kemoterapî (ilaç tedavisi)
Belirli kimyasal maddelerin kullanıldığı tedavi yöntemi. |
Keratin
Tırnak ve boynuzun ana maddesi. |
Keratinizasyon
Boynuzlaşma. |
Keratinizasyon (kornifikasyon)
Üstderi epitelinde keratin(*) oluşumunu sağlayan süreç. |
Keratoakantom
Sık görülen, özellikle de erişkin erkeklerde ortaya çıkan iyi huylu tümör. |
Keratodermi
Üstderinin boynuzsu katmanının yaygın ya da sınırlı kalınlaşması. |
Keratokonj unktivit
Aynı anda hem kornea, hem de konjunktiva İltihabının görüldüğü göz hastalığı. |
Konsantrasyon
birim hacimde bulunan madde miktarı. |
Keratomalasi
Kornea ve konjunktiva bozuklukları. |
Keratomalazi
korneada yumuşama |
Keratometre
Kornea kavislerini ölçmekte kullanılan alet. |
Keratoplasti
Matlaşmış korneanın yerine başkasından alınan korneanın konulması ameliyatı. |
Kontraktür
Bir ya da daha fazla kas grubunun kalıcı ve sürekli kasılmasıyla nitelenen patolojik durum; kas sertliği. |
Keratoplasti (kornea nakli)
Herhangi bir hastalık sonucunda bozulmuş olan gözün kornea (saydamtabaka) bölümünün çıkarılmasını ve yerine bîr vericiden alınmış sağlıklı korneanın konmasını sağlayan cerrahi girişim. |
Kontrast madde
X ışınlarını geçirmeyen sıvı bir madde(boya). Normal röntgende görülmeyen vücut yapılarını görüntülemek için sindirim sistemi, damar içi ya da omuriliğin çevresini saran sıvı dolu boşluğu verilir. |
Keratoskop
Korneayı muayene aleti. |
Kontrast maddeler
Doğrudan yapılan radyolojik çekimlerle elde edilen gözlem sonuçlannı bütünleştirebilmek ya da genişletebilmek için X ışınlarına karşı geçirgenlik ve matlık farklılıklarım yapay olarak yaratabilen maddeler. |
Keratoz
Üstderİdeki keratinizasyon bozukluğu nedeniyle derinin boynuzsu katmanının düzensiz olarak kalınlaşması. |
Kontüzyon (kunt travma)
Derinin bütünlüğünü bozmayan darbelerle oluşan yaralanma. |
Koronerografi
Koroner damarların yapı ve işlevlerinin radyolojik tekniklerle incelenmesi. |
Kimografi
Fizyolojik olayları kimograf adlı alet yardımıyla çizerek göstermeye yarayan teknik. |
Kortikoterapi
Böbreküstü bezinden elde edilen özütlerle uygulanan tedavi. |
Kiropraksi
Bazı hastalıklarda uygulanan deneysel tedavi yöntemi; osteopatik lezyonlarda (omurlann yerinden kayması) A. T. SİH'in elle tedavisinden esinlenen ABD'li D. D. Palmer tarafından 1895'te önerilmiştir. |
Kiroterapi
Kiropraksiden türeyen tedavi uygulaması; ağırlıklı olarak omurga ve leğen bölgesinin manipülasyonuna dayanır. |
Kök (radiks)
Yapıların kaynağını belirten terim {Örneğin diş kökü, omurilik sinirlerinin kökü). |
Klimatoterapi
Hastanın başka bir yere giderek yeni çevre koşullarından yararlanmasını amaçlayan ve genellikle öbür tedavileri (tıbbi, cerrahi vb) tamamlamak için uygulanan tedavi yöntemi. |
Karaciğer
Hayatın devamı için gerekli birçok karmaşık işi yapan (sindirim, kan proteinleri yapımı, artıkların yok edilmesi) bir karın içi organıdır. |
Klinoskop
Radyografik incelemenin ayakta, yatar durumda ve tüm ara durumlarda, hatta başın ayaklardan daha aşağıda bulunduğu konumlarda da uygulanmasını sağlayan radyolojik gereç. |
Karaciğer Hastalıkları
Karaciğer, diyaframın hemen altında, sağ tarafta, yaklaşık olarak 2 kilogram ağırlığında koyu kırmızı renkte yumuşak bir organdır. Yaşamak için gerekli olan bir çok kimyasal olay burada meydana gelir. |
Karaciğer hastalıkları
Karaciğer, diyaframın hemen altında, sağ tarafta, yaklaşık olarak 2 kilogram ağırlığında koyu kırmızı renkte yumuşak bir organdır. Yaşamak için gerekli olan bir çok kimyasal olay burada meydana gelir. |
Karaciğer şişmesi
Herhangi bir karaciğer hastalığı sırasında, karaciğer hücrelerinin şişip, safra yollarını tıkanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıkktır. Tıp dilinde hepatit sarılık denir.Hastanın bütün dokuları, hatta gözlerinin akı bile sarıya boyanır. İdrarı esmerleşir. Deride kaşıntılar görülür. |
Karaciğer şişmesi
Herhangi bir karaciğer hastalığı sırasında, karaciğer hücrelerinin şişip, safra yollarını tıkanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıkktır. Tıp dilinde hepatit sarılık denir.
Hastanın bütün dokuları, hatta gözlerinin akı bile sarıya boyanır. İdrarı esmerleşir. Deride kaşıntılar görülür. |
Karaciğer Yetersizliği
Karaciğerin görevini yeterince yapmaması sonucu görülen bir hastalıktır. Belirtileri bağırsaklarda gaz, karın şişliği, sağ böğürde ağrı, burun kızarması, solgun renk, yüz ve elde çil gibi lekeler, paslı dil, ağızda acılık, mide bulantısı, kabızlık, çarpıntı, el ve ayak şişleri, görme ve işitmede azalma görülür.
İdrar rengi, sabahları koyu, gündüz ise açık ve durudur. İdrara çok çıkılır. Hastanın çukulata, baharatlı yiyecekler, turşu, kızartmalar, ve yağlı şeyler yememesi gerekir |
Karaciğer yetersizliği
Karaciğerin görevini yeterince yapmaması sonucu görülen bir hastalıktır. Belirtileri bağırsaklarda gaz, karın şişliği, sağ böğürde ağrı, burun kızarması, solgun renk, yüz ve elde çil gibi lekeler, paslı dil, ağızda acılık, mide bulantısı, kabızlık, çarpıntı, el ve ayak şişleri, görme ve işitmede azalma görülür. İdrar rengi, sabahları koyu, gündüz ise açık ve durudur. İdrara çok çıkılır.Hastanın çukulata, baharatlı yiyecekler, turşu, kızartmalar, ve yağlı şeyler yememesi gerekir. |
Karaciğerin görevi
- Günde yaklaşık olarak 4 su bardağı (1 litre) safra salgılar.- Yağ, protein ve şeker metabolizmasını düzenler.- Vücudun ısısını ayarlar.- Vücudun ihtiyacı olan su ve vitaminleri yapar.- Yağ, protein, şeker ve kan yapımı için gerekli olan maddeleri depolar. Kan miktarını ayarlar.- Hormonların görevleri üzerinde etkili olur.Karaciğer yukarıda belirtilen görevlerinden herhangi birini yapamaz hale gelecek olursa, çeşitli hastalıklar ortaya çıkar. Bunların en önemlileri, karaciğer yetersizliği, karaciğer iltihaplanması, karaciğer sirozu, safra kesesi iltihabı ve safra kesesi taşıdır.Karaciğer Hastalıklarının Ortak Belirtileri :Hasta, sağ böğründe ağrı hisseder. Bağırsaklarında fazla miktarda gaz vardır. Karnı şişer, anüsten çıkan gaz pis kokar. Cilt rengi ve bazen de göz akı sararır. Yüzünde ve ellerinde çil gibi lekeler görülür. Hazımsızlıktan şikayet eder. Sabahları dilinde pas ve ağzında acılık hisseder. Nefesi de kokar. Sabah saatlerinde ensede ağrı hisseder. Çarpıntı, iştahsızlık vardır. İdrarın rengi sabahları sarı ve koyu, daha sonraki saatlerde ise, duru ve açıktır. Sık sık idrara gider. Baldır kasları ağrır. El ve ayaklarında şişlik görülür. Geceleri uyumak istemez. Görme ve işitme duyguları da zayıflar. |
Kramp
Kaslarda, şiddetli bir ağrı ile beraber istek dışı meydana gelen kasılmalara kramp denir. Çoğunlukla yorgunluk, fazla terleme ve ishalden sonra görülür. Atardamar hastalıkarından kaynaklanan kramplarda mutlaka bir doktora başvurmak gerekir. |
Karaciğerin Görevi
Günde yaklaşık olarak 4 su bardağı (1 litre) safra salgılar.
- Yağ, protein ve şeker metabolizmasını düzenler.
- Vücudun ısısını ayarlar.
- Vücudun ihtiyacı olan su ve vitaminleri yapar.
- Yağ, protein, şeker ve kan yapımı için gerekli olan maddeleri depolar. Kan miktarını ayarlar.
- Hormonların görevleri üzerinde etkili olur.
Karaciğer yukarıda belirtilen görevlerinden herhangi birini yapamaz hale gelecek olursa, çeşitli hastalıklar ortaya çıkar.
Bunların en önemlileri, karaciğer yetersizliği, karaciğer iltihaplanması, karaciğer sirozu, safra kesesi iltihabı ve safra kesesi taşıdır.
Karaciğer Hastalıklarının Ortak Belirtileri
Hasta, sağ böğründe ağrı hisseder.
Bağırsaklarında fazla miktarda gaz vardır. Karnı şişer, anüsten çıkan gaz pis kokar. Cilt rengi ve bazen de göz akı sararır. Yüzünde ve ellerinde çil gibi lekeler görülür. Hazımsızlıktan şikayet eder.
Sabahları dilinde pas ve ağzında acılık hisseder. Nefesi de kokar. Sabah saatlerinde ensede ağrı hisseder. Çarpıntı, iştahsızlık vardır. İdrarın rengi sabahları sarı ve koyu, daha sonraki saatlerde ise, duru ve açıktır.
Sık sık idrara gider. Baldır kasları ağrır. El ve ayaklarında şişlik görülür. Geceleri uyumak istemez. Görme ve işitme duyguları da zayıflar.
|
Kramp
Kaslarda, şiddetli bir ağrı ile beraber istek dışı meydana gelen kasılmalara kramp denir. Çoğunlukla yorgunluk, fazla terleme ve ishalden sonra görülür. Atardamar hastalıkarından kaynaklanan kramplarda mutlaka bir doktora başvurmak gerekir. |
Karakter
Genetikte, bir kişinin belirgin ya da belirlenebilen her türlü özelliğini ifade eden terim. |
Kranyektomi
Kafatasında kınlan bir kemik parçasının çıkarılmasına yönelik cerrahi girişim. |
Karakteroloji
Belirlenmiş karakter tipleriyle ilişkili olarak insanların sınıflandırılmasını, karakter kuramını ve bazı özel ölçütlere göre sıralanmış farklı karakter tiplerinin betimsel analizini konu alan psikoloji dalı. |
Karantina
Ağır ve bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığına yakalanmış bir kişinin ya da grubun belirli bir süre toplumdan yalıtılmasına dayanan bir hijyen önlemi. |
Klorakne
Klorlu hidrokarbonların yol açtığı ve deride akneye benzer döküntülerle beliren hastalık. |
Kranyometrik noktalar
Kafatası üzerinde nesnel olarak saptanabilen noktalar. |
Kranyoplasti
Yaralanmalar, kemik enfeksiyonlan, cerrahi girişimler, tümörler gibi durumlar sonucunda kafatasında ortaya çıkan kemik yitimlerinin onarımında uygulanan cerrahi girişim. |
Kranyostenoz
Kafatası kemikleri arasındaki sütürlerin erken kaynamasından ileri gelen kafatasının oluşum bozukluğu. |
Kranyoşizis
Kafatasının doğumsal çatlağı. |
Kranyotomi
Kafatası kemiklerinin kesilerek beyni açığa çıkarma işlemi. |
Karbonhidrat
Karbonhidrat vücudun glikoza dönüştürebildiği her türlü maddedir. Glikoz hücrelerin enerji olarak kullandığı en önemli maddelerden biridir. Karbonhidratlar glikoza yıkılma özeliklerine göre basit ya da karmaşık olabilirler. Saf buğday ekmeği, şeker ve alkol kalori fazlalığı olduğunda kolaylıkla yağa dönüşebilen basit karbonhidratlara örnek olarak verilebilir. Yapraklı sebzeler, patates ve hububat ürünleri karmaşık karbonhidratlara örnektir. Bu grup yiyecekler sağlıklı olmanız için gereken bütün besinlere sahiptir ve beslenme programınızın temelini oluşturmalıdır. |
Kraurosis (gevreme)
45-55 yaşlan arasında, genellikle menopoz sonrasında ortaya çıkan, vulvanın (kadın cinsellik organının dış kısmı) özgül hastalığı. |
Karbonhidratlar
Karbon, hidrojen ve oksijen içeren organik bileşikleri tanımlayan terim. |
Krause cisimcikleri
Deride yer alan sinir uçları. |
Karbonik anhidraz
Alyuvar, böbrek borusu hücresi ve mide mukozasındaki hidroklorik asit salgılayan hücrelerde bulunan enzim. |
Kobalt
Radyoaktif izotopu (kobalt 60) tıpta tedavi amacıyla kullanılan kimyasal element. |
Krenoterapi
Madensularının vücutta yaptığı etkilerden yararlanan tedavi yöntemi. |
Kardiyoanjiyografi
İyot bazında suda eriyebilen bir kontrast maddenin doğrudan kalp boşluklarına verilmesinin ardından, kalbin ve büyük damarların radyolojik olarak incelenmesi. |
Kardiyografi
Göğüs duvarına uygulanan bir iletici aracılığıyla kalp hareketlerinin kaydedilmesine ve bunlann bazı yöntemlerle kâğıda aktarılmasına dayanan inceleme yöntemi. |
Kardiyorafi
Kalbin kas katmanının dikilmesi. |
Kardiyosfigmograf
ön göğüs duvan ile en yakın kalp bölümlerinde oluşan hacim değişikliklerinin grafik olarak kaydedilmesine olanak veren aygıt. |
Kriyoterapi
Tedaviye yönelik bütün soğuk uygulamalarını ifade eden terim. |
Kolanjiyografî
Safra yollarının biçim ve işlevinin İncelendiği radyolojik yöntem. |
Karotidografi
Şahdaman içine kontrast madde vererek bu atardamar ile dallarının görüntülenmesi. |
Koledok (ana safra kanalı)
Uzunluğu yaklaşık 4 cm, çapı da 5-6 mm olan ve karaciğerden gelerek safrakesesinde toplanan safranın taşınmasını sağlayan kanal. |
Koledokografî
Ana safra kanalını (koledok) incelemek için uygulanan radyolojik teknik. |
Ksantogranülom
Granülomatoz nitelikte kronik bir iltihabi infiltrasyon İle ortaya çıkan hastalık. |
Kseroradyografi
Işınlara geçirgen olan dokuların görüntüsünü elde etmede kullanılan, kuru fotokopiye benzer radyografi yöntemi. |
Koleperiton (bilyer peritonit, safra peritoniti)
Safranın kann zarı boşluğuna yayılmasıyla ortaya çıkan iltihaplanma. |
Karyogram (kromozom haritası)
Bir hücrenin ve dolayısıyla da bir bireyin kromozom düzenin grafik gösterimi. |
Kolera
Kolera vibriyonu denilen mikropların meydana getirdiği en tehlikeli bulaşıcı hastalıklardan biridir. Daha ziyade, su, kanalizasyon ve tuvalet durumu elverişli olmayan çevrelerde görülür.Kolera mikrobu içme sularına karışan sularla yayılıp, salgın haline gelir. Ayrıca hastaların dışkısı, kusmuğu ile bulaşır. Kolera mikrobu bulaşmış yiyecek maddeleri de hastalığın yayılmasına neden olur. Korunmak için, meyve ve sebze bahçeleri hiç bir zaman lağım suları ile sulanmamalıdır. Lağım sularının, içme sularına karışması engellenmelidir. Yiyecek ve içecekler sinek, böcek ve fare giremeyecek yerlerde saklanmalıdır. Yemeklerden önce ve tuvaletten çıktıktan sonra eller mutlaka sabunlu suyla yıkanmalıdır. |
Kolera
Bağırsaklarda görülen akut bir enfeksiyon hastalığıdır. Vibrio cholerae adlı bir bakterinin yol açtığı bu hastalık
Belirtiler
Bu hastalık ağrısız sulu bir ishal, bulantı ve kusmayla başlar. Beslenme bozukluğu olan kişilerde belirtiler çok daha ağır seyreder. Hızla dehidrasyon ve tedavi edilmezse yüzde 50 oranında ölüm görülür.
Tanı
Tanı öykü ve klinik bulgularla ve kan tetkiklerle konur.
Tedavi
Ölüm riski bu kadar yüksek olan ve bugün hâlâ binlerce insanın ölümüne yol açan koleranın tedavisi aslında fazlasıyla basittir. "Oral rehidrasyon tedavisi" (ağızdan sıvı tedavisi) olarak da adlandırılan tedavi ile kolera hastaları kısa sürede sağlıklarına kavuşabililer. Bu tedavide, kaybedilen su ve elektrolit (sodyum, potasyum, klor, bikarbonat) kaybını yerine koyabilmek ve normal beslenemeyen hastaya enerji sağlayabilmek amacıyla, hastaya vücudun normal sıvı-elektrolit dengesine eşdeğer (izotonik) bir tür tuz ve glikoz karışımı içirilir. Herhangi bir şey içemeyecek durumda olan daha ağır hastalara (toplam hastaların yaklaşık %10-20'si) ise karışım damardan verilir. Durumu çok ağır ve acil olan hastalara ise tetrasiklin vb. antibiyotiklerle antibakteriyel tedavi uygulanır.
Öneriler
Her şeyden önce su kaynaklarının ve içme suyunun temiz olması çok önemlidir. Eğer kullanılacak suyun temizliğinden şüphe varsa, suyun önce kaynatılıp sonra kullanılması daha sağlıklı olacaktır. Dışkıların hijyenik bir biçimde yaşama ortamından uzaklaştırılması, düzgün bir kanalizasyon sistemi çok önemli bir faktördür. Pişmemiş yiyeceklerin yenmemesi, çiğ gıdalardan uzak durmak ve özellikle çiğ balık ve kabuklu deniz ürünlerinin tüketilmemesi koleraya karşı korunmak için önemlidir.
Her ne kadar bazı ülkelerde kolera aşıları mevcut olsa ve uygulansa da (Dukoral, Mutacol vs.), bu aşıların hastalığa karşı güçlü bir bağışıklık geliştirdikleri söylenemez. Geçmişteki kolera aşılarından daha iyi bir bağışıklığa neden olsalar ve daha az yan etki barındırsalar da, bu aşılar hâlâ ideal seviyeye ulaşamamıştır ve bu yüzden de birçok ülkede kullanılmamaktadır. İdeal bir kolera aşısı için yapılan araştırmalar hâlâ devam etmektedir. |
Kolesistografi
Safrakesesinin biçimini ve işlevsel durumunu saptamak amacıyla yapılan radyolojik inceleme. |
Kolesistokolanjiyografi
Safra yollannı İnceleme yöntemi. |
Kolestaz (safra göllenmesı)
Onikiparmakbağırsağına yetersiz miktarda safra ulaşmasıyla ilişkili belirti (eşanlamlı olmamakla birlikte tıkanma sanlığını da içerir). |
Kolinesteraz
Serumda (yalancı kolinesteraz), alyuvarlarda ve sinir dokusunda bulunan bir enzim. |
Katarakt
Katarakt gözün şeffaf lensinin buğulanmış cam misali saydamlığını kaybetmesidir
Sebep
En çok katarakta gözün yaşlanması neden olur
Aile hikayesi.
Şeker hastalığı gibi hastalıklar.
Gözün travmaya maruz kalması.
Steroidler gibi ilaçlar.
Güneş ışığına uzun süre korumasız şekilde maruz kalma.
Daha önce göz ameliyatı geçirmiş olma.
Tanı
Göz doktorunuzun yapacağı muayene sonunda tanı konabilmektedir. Görmedeki bozulmaya neden olabilecek diğer hastalıklarda ayırt edilebilir. Retina yada optik sinirde olabilecek diğer bozukluklarda katarakt ile beraber görmeyi azaltabilmektedir. Eğer böyle hastalıklar varsa katarakt ameliyatı sonrası görmede istenen iyileşme sağlanamayacaktır.
Tedavi
Kataraktın tek tedavisi cerrahidir. Ancak katarakt hafif derecede ise sadece gözlüğünüzün değişmesi de yeterli olabilmektedir. Herhangi bir ilaçla, diyetle, egzersizle, çeşitli cihazlarla katarakt tedavi edilememektedir. Güneş ışığından korunmak için ültraviyole fitreli gözlük kullanılmasının faydası vardır.
Katarakt cerrahisi görme bulanıklığının artık günlük aktiviteleri engellemeye başladığı zamanda yapılmaktadır. Güvenli bir şekilde araba kullanabildiğinizden, okurken, televizyon seyrederken zorluk çektiğinizden emin olmalısınızdır. Katarakt tanısı konulduysa göz doktorunuz tarafından düzenli aralıklarla kontrole gitmeniz gerekmektedir.
Katarakt ameliyatı için hastanede yatmanıza gerek yoktur Ameliyat lokal anestezi ile mikroskop altında yapılmaktadır. Fakoemülsifikasyon tekniği halk arasında dikişsiz yöntem , lazer olarak bilinmektedir.Yanlış bir inanış olmasına rağmen ameliyat lazer ile yapılmamaktadır. Aletler yüksek frekanstaki ses dalgalarını kullanmaktadır. Klasik yöntem ve fakoemülsifikasyon arasındaki tercih hastanın durumuna göre göz doktorunuz tarafından yapılmaktadır.
Ameliyattan sonra günlük aktivitelerinizin çoğunu yapabilmektesinizdir. Bazı damlaların kullanılması ve çeşitli kontrol vizitelerinin yapılması gerekmektedir. % 90 vakada görme tatmin edici bir şekilde artacaktır. Her ameliyatta olduğu gibi düşük bir oranda olsa da komplikasyon gelişme ihtimali vardır. |
Katrafay yağı
Tahriş giderici özellikleri olduğu söylenen yumuşatıcı bitkisel bir yağ. |
Kavografi
Anatoplardamarlardaki kan dolaşımım İzlemek amacıyla damarlann içine X ışınlarını geçirmeyen bir kontrast maddenin verilmesiyle yapılan radyolojik inceleme tekniği, |
Kavran
Ayak tabanındaki kaviste artışla beliren biçim bozukluğu. |
Küriterapi
Günümüzde az kullanılan radyum ile tedavi yöntemi (bak. radyoterapi). |
Laboratuvar analizleri
Biyokimya, hücrebilim, histoloji, bakteriyoloji alanında serumla ilgili olarak yapılan incelemeler. |
Lenfografi
Damar boşluğuna kontrast madde verilerek lenf düğümleri ve lenf damarlarının görüntülenmesi ilkesine dayalı araştırma yöntemi. |
Lenfogranülom
Lenf düğümleri içinde granülomatoz doku varlığıyla ortaya çıkan hastalık sureci. |
Lenforaji
Lenf sıvısının, lenf kanalı sisteminden dışan çıkması. |
Laparatomi
Teşhis amaçlı veya ameliyat için karın boşluğunun açılması. |
Leptospira
Treponemataceae familyasından mikroorganizma cinsi. 5-15 p, uzunluğunda, ince ve çok sayıda sarmallı, hareketli bakterilerdir. |
Leratoloji
Oluşum bozukluklarının nedenlerini ve ortaya çıkma mekanizmaları araştıran tıp dalı. |
Leratom
Kaynaklandığı dokudan farklı yapıdaki çeşitli doku tiplerinin (örtücü ya da salgıbezi epiteli, kas, kemik, kıkırdak dokusu) karışımından oluşmuş, sınırlan düzensiz tümör. |
Laserasyon
Yırtılma, doku yırtılması. |
Lipoaspirasyon
Vücudun belirli bölgelerinde derialtına sokulan bir ka-nül aracılığıyla fazla yağ dokusunun emilerek çıkarıldığı plastik cerrahi girişim. |
Mineraller
Kalsiyum, demir, çinko, iyot ve flor gibi maddeler. Diğer mineraller selenyum, mangan, molibden, krom, kobalt, silikon, vanadyum ve nikeldir ve iz elementler adıyla bilinirler. Miyozit: Kasın inflamasyonu. Bkz. Polimiyozit. |
Membran
Organ yada dokuları örten veya ayıran ince yumuşak tabaka. |
Mineralokortikoit hormon
Böbreküstü bezinin kabuk kısmından salgılanan ve öncelikle elektrolit metabolizmasını etkileyerek sodyumun vücutta tutulmasını, potasyumun da dışan atılmasını sağlayan steroit hormon |
Meme termografisi
Memenin termograf denen son derece duyarlı bir aygıtla incelenmesi. |
Mitral kapak
Sol kulakçıktan gelen temiz karı sol karıncığa geçiren ve geri dönmesini önleyen kalp kapağı. |
Miyelografi
Radyolojik olarak görünüm veren sıvı ya da gazın örümceksizar altı (subaraknoit) aralığa verilmesiyle uygulanan omurilik görüntüleme yöntemi. |
Miyelogram
Kemik iliğinde bulunan çeşitli kan yapıcı hücrelerin birbirlerine olan oranlarının yüzde olarak belirtildiği formül. |
Menometroraji
Kadın üreme organlarındaki kanama. |
Menoraji
Âdet kanamasının anormal ölçüde artması. |
Meraljia parestetika
Kalçanın dış yüzünde duyarlılık bozukluğuyla ortaya çıkan ve görece sık görülen bir rahatsızlık. |
Malpraktis
Tıpta yanlış, özensiz tedavi. |
Metakarp (el tarağı kemikleri)
Elde, üst uçları el bileği kemikleriyle, alt uçlan el parmak kemikleriyle eklemleşen beş kemiğe verilen ortak ad |
Metatars (ayak tarağı kemikleri)
Ayakta, üst uçları ayak bileği kemikleriyle, alt uçlan ayak parmak kemikleriyle (falanks) eklemleşen beş kemiğe verilen ortak ad. |
Marasmus
Çocuklukta, genellikle yetersiz enerji alınması sonucu ortaya çıkan ağır beslenme bozukluğu belirtileri. |
Markoniterapi (mikrodalga tedavisi)
insan vücudunun bir bölümüne yüksek frekanslı ve çok kısa dalgalı elektromagnetik akım uygulanan tedavi yöntemi. |
Metroraji
Dölyatağından âdet kanaması dışında kan gelmesi. |
Massoterapi
Masaj uygulamalarına dayalı fizik tedavi yöntemi. |
Morarma (siyanoz)
Kılcal damarlarda oksijensiz hemoglobin (indirgenmiş hemoglobin) ya da hemoglobin türevleri (methemoglo-bin ya da sulfhemoglobin) yoğunluğunun artmasına bağlı olarak derinin, mukozaların ve bazen iç organların mavimsi ya da morumsu bir renk alması. |
Morötesi ışınlar (nltraviyole ışınlan)
Dalga uzunluğu 0,40-0,18 mikron arasında değişen ve gözle görülebilir mor ışık sınırından başlayan elektro-magnetik ışınlar. |
Mortalite (ölüm oranı)
Belirli bir bölgede, belirli bir nüfus ve zaman süresiyle ilişkili olarak Ölüm yüzdesini gösteren İstatistik terimi |
Müköz membran
Vücudun ağız, burnun içi, mide, barsak, vajina, akciğerler gibi alanlarını döşeyen membran (zar) tipi. Bazı vaskülit tiplerinde etkilenebilir. |
Müzmin safra kesesi iltihabı
Safra kesesi büzülür, gereği gibi çalışamaz hale gelir. Hastanın karnında, özellikle yemeklerden sonra gaz ve gerginlik vardır. Ayrıca; sağ taraftan başlayıp, kaburgaların altına kadar yayılan geçici bir ağrı ve sarılık nöbetleri de görülür. Tıp dilinde kronik kolestit denir. Bu hastalık genellikle 40 yaşını geçmiş şişman kadınlarda görülür. |
Nefroraji
Böbrekten gelen kanama. |
Nozoloji (nozografi)
Hastalıkların sistematik sınıflandırılması. |
Nöral krista
Dölyatağı içi yaşamın dördüncü haftasında, embriyonun sırt bölümünde ve nöral tüpün(*) her iki yanında şerit biçiminde dizilmiş hücrelerden oluşan yapı. |
Nöral tüp (sinir borusu)
Dölütsel yaşamın dördüncü haftasında, nöral oluk (sinir oluğu) adı verilen ektoderm yarığının kapanarak oluşturduğu, kafatası-kuyruksokumu doğrultusunda uzanan boru biçimli yapı. |
Nörokranyum
Kafatasının beyni içeren bölümü. |
Nevralji
Sinir seyri boyunca hissedilen şiddetli ağrı. |
Nevrasteni
Zihin ve vücudun aşırı derecede yorgun düşmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Üzüntü, sıkıntı, endişe, yeteri kadar dinlenmeye vakit ayırmadan uzun süre çalışmak, bazı mikrobik hastalıklar ve sinirleri uyarıcı ilaçları uzun süre kullanmak nevrasteni için gerekli olan zemini hazırlar.Kişi gerçekte hasta olmadığı halde bazı organlarının hastalığından yakınır. Çabuk yorulur, çabuk sinirlenir, huzursuzdur, baş ağrıları vardır. Bazen de gözlerinin iyi görmediğini söyler. Dikkatini toplayamaz, uykuları da normal değildir. Cinsel ilişkide başarılı olamadığını, hazımsızlık çektiğini, vücudunun her yerinin ağrıdığını söyler.Tedavi amacıyla, ılık duş almak, istirahat etmek, vakit buldukça açık havada dolaşmak, günlük sıkıntılardan uzaklaşmaya çalışmak, hazmı güç şeyler yememek, kahve ve sigarayı terketmek gerekir. |
Nöroradyoloji
Radyolojinin, beyin ve omuriliğin radyolojik gözlemiyle ilgilenen dalı. |
Nevrastini
Zihin ve vücudun aşırı derecede yorgun düşmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Üzüntü, sıkıntı, endişe, yeteri kadar dinlenmeye vakit ayırmadan uzun süre çalışmak, bazı mikrobik hastalıklar ve sinirleri uyarıcı ilaçları uzun süre kullanmak nevrasteni için gerekli olan zemini hazırlar.
Kişi gerçekte hasta olmadığı halde bazı organlarının hastalığından yakınır. Çabuk yorulur, çabuk sinirlenir, huzursuzdur, baş ağrıları vardır. Bazen de gözlerinin iyi görmediğini söyler.
Dikkatini toplayamaz, uykuları da normal değildir. Cinsel ilişkide başarılı olamadığını, hazımsızlık çektiğini, vücudunun her yerinin ağrıdığını söyler.
Tedavi amacıyla, ılık duş almak, istirahat etmek, vakit buldukça açık havada dolaşmak, günlük sıkıntılardan uzaklaşmaya çalışmak, hazmı güç şeyler yememek, kahve ve sigarayı terketmek gerekir |
Nörorafi
Kesilmiş bir sinir gövdesinin iki ucunun dikilerek birleştirildiği cerrahi girişim. |
Nefralji
Sinir ağrısına tıp dilinde nevralji denir. Bilhassa, yüzde ve başta hissedilir. Ama vücudun diğer taraflarında da bulunabilir. Nedeni soğuk algınlığı, şeker hastalığı, damar sertliği, veya ağrı yapan sinir yakın ında meydana gelen herhangi bir hastalıktır. |
Nörotransmitter
Sinir hücrelerinde bulunan, beyin ve sinir sisteminde mesajların iletilmesini sağlayan kimyasal madde. |
Nucleus gracilis
Goll çekirdeği |
Noradrenalin
Böbreküstü bezinde, çevrel ve merkez sinir sistemlerinin sinir uçlarında bulunan ve sempatikomimetik etki gösteren (bak. sempatik sistem) madde; doğal bir kate-kolamindir. |
Osilografi
Kol ve bacak atardamarlanndaki hastalıkların tanısında kullanılan aletli inceleme yöntemi. |
Obliterasyon
Vücuttaki boşlukların tıkanması. |
Omur (vertebra)
Omurgayı oluşturan 33 kemikten her birine verilen ad. |
Omurga (vertebral kolon)
İskeletin gövdeyi taşıyan ekseni. |
Omurlar arası disk
Alt alta yer alan iki omur gövdesi arasındaki kıkırdaksı bağdoku yapısı. |
Obstetrik paraliz (doğumsal felç)
|
Obtürasyon
Uygun biçimde hazırlanmış diş oyuğunun, daha sonra diş yüzeyinin biçimini alacak biçimde doldurulması ve kapatılması işlemi. |
Oct (ornitin-karbaınil-transferaz)
Karaciğer hücrelerinin içinde yer alan ve enzim etkinliği olan protein yapısındaki madde. |
Odiogram
Kulağın işitme gücünün kaydıdır, odiometri cihazı ile ölçülür. |
Odontoraji
Diş kökenli kanama. |
Osteomedullografi
Uzun kemiklerin metafiz bölgesine deriden bir iğneyle doğrudan girip kontrast madde vererek yapılan radyolojik inceleme. |
Operabl
Ameliyat edilebilir, ameliyat edilmekle halen bir şansı olan. ( aksi; inoperabl ) |
Operasyon
Cerrahi müdahale, ameliyat. |
Operatör gen
Bakteri yada virüs genomunda repressör (baskılayıcı) proteini bağlayan ve yanındaki genin transkripsiyonunu kontrol eden gen. |
Opoterapi
Dar anlamda, organlardan elde edilen sıvıların verilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi |
Optik kiyazma (görme siniri çaprazı)
Kafa boşluğunda yer alan ve her iki görme sinirinin çaprazlaşmasından oluşan anatomik yapı. |
Oral
İlacın ağız yolu ile verilmesi. |
Oral dönem (ağızcıl dönem)
Freud'un psikanaliz kuramına göre libido gelişiminin birinci evresi. |
Oral gastrik tüp (oral gastrıc tube-og tube)
Burun ya da ağızdan sokulan, yemek borusundan mideye kadar indirilen küçük, esnek tüp. Midedeki sıvıyı almak ya da bebeği beslemek için kullanılır. (Aynı nazogastrik tüp gibi. Ama bunda burun yerine ağızdan geçilir). |
Oral seks
Ağız yoluyla gerçekleştirilen cinsel ilişki. İlişki sırasında partnerlerden biri diğerinin cinsel organına ağzıyla öpme, emme, yalama gibi temaslarda bulunur. |
Orbitografi
Göz çukurunun radyolojik olarak incelenmesi. |
Otoradyografi
Özel maddelerle boyanmış moleküllerin ya da molekül parçalarının röntgen ışınlarıyla incelenmesi. |
Ototransfüzyon
Hastaya kendi kanının nakledilmesi. |
Ototransplantasyon
Kişinin bir organ ya da doku parçasının, kendi vücudunun başka bir bölümüne nakledilmesi. |
Olekranon
Dirsekteki çıkıntı. |
Ortoradyografi
Günümüzde artık kullanılmayan radyoloji yöntemi. |
Östradiol
Ovaryumda follikül gelişimi sırasında salınır. Ovulasyon indüksiyonunda follikülün gelişimini izlerken östradiol miktarı sürekli kontrol edilir. |
Özofagografî
Radyoopak bir madde (suda erimiş saf haldeki baryum sülfat) verilmesinden sonra yemek borusunun radyo-grafik olarak incelenmesi. |
Östradîyol
Kadın eşey özelliklerini sağlayan ve yumurtalıktan salgılanan hormon; erkekte de erbezlerinden bir miktar salgılanır. |
Ölü doğum oranı
Ölü doğumlann, ister canlı, ister ölü, tüm doğumlara olan oranı. |
Poliartralji
Bir çok eklemde ağrı olması (Poli = bir çok). |
Pektoral kaslar
Göğüs kafesinin ön duvarında yer alan göğüs kasları. |
Penetrans*
Genotipteki bir niteliğin fenotipte ifade bulmasıdır. Bir genotip her zaman aynı fenotipi yaratmayabilir. Bu ikisi arasındaki ilişki penetransdır. |
Penetrasyon
Erkeğin cinsel organın partnerinin cinsel organına ya da anüsüne girmesi. |
Polîradikülit
Omurilikten çıkan sinirlerin çeşitli köklerinde gelişen ve iltihabı kökenli lezyonlarla belirlenen bir hastalık. |
Perforasyon
Delinme ve bunun sonucunda meydana gelen delik |
Peridural anestezi
Omurganın sertzar dışı boşluğuna yerel anestezik bir maddenin şırınga edilmesiyle uygulanan anestezi. |
Panirradyasyon
insan vücudunun tümünün ışınım alması. |
Pankreatikografi
Pankreasın radyolojik olarak incelenmesi. |
Portografi
Portal kan dolaşımının radyoloik olarak incelenmesi. |
Pranoterapi
Alternatif bir tıbbi uygulama. |
Paper radio immuno sorbent test
PRIST |
Perspirasyo insensibilis
Deriden ya da solunum yollarından sürekli gerçekleşen, ama farkedilmeyen buharlaşma. |
Para tiroitler
Tiroiti örten bağdoku kılıfı içinde ikisi üstte, ikisi altta yer alan dört safgıbezi. |
Parafazi
Anlatım güçlüğü çekilmesinden ötürü uygun bir sözcük yerine başka bir sözcüğün kullanıldığı konuşma bozukluğu (sözel parafazi). |
Paraganglîyom
Paraganglİyonlardan, başka bir deyişle kanun sempatik sinir gangliyonlanyla ilişkili küçük boyutlu oluşumlardan çıkan tümör. |
Paragangliyon
Üst mezenterf*) gangliyonu, böbrek ve böbreküstü gangliyonu gibi karnın sempatik sinir gangliyonlanyla ve sinir ağıyla ilişkili küçük hücre gruplan. |
Paragramatîzm
Cümleye dilbilgisi kurallarına uygun bir yapı verememeye bağlı rahatsızlık. |
Paraguzi
Tat duyusunda yanılsama biçiminde ortaya çıkan bozukluk. |
Parakardiak
Kalbin yanında, kalbe komşu. |
Parakeratoz
Epidermis (üstderi) hücrelerinin olgunlaşma ve farklılaşma sürecinde ortaya çıkan bozukluk. |
Parakolpos
Dölyolunun iki kenarında, küçük leğende yer alan anatomik yapılar bütünü. |
Parakuzi
Yanlış işitme duyumlannın alındığı işitme bozukluğu. |
Paraleksi
Yüksek sesle doğru okuyamama. |
Paralerji
Bağışıklık sisteminde duyarlılığa yol açan antijenlerden farklı antijenlere karşı alerjik tepki oluşması. |
Paralitik
Felç olan, felçli kişi. |
Paramedian
Orta hattın yanında, orta hatta yakın. |
Paramedikal
Bir dereceye kadar tıpla ilgili, hekimliği kısmen ilgilendiren. |
Parametrit
Parametriyumda, daha çok lenf dolaşmasıyla dölyata-ğından ya da tüplerden gelen irin yapıcı mikroplara bağlı iltihaplanma. |
Proktore (rektoraji)
Rektumdan dışkılamayla ya da dışkılama olmaksızın kan gelmesi. |
Parametriyum
Dölyatağmm iki yanında, dölyatağı gövdesini leğen duvarına tutturan karın zarı (periton) kıvrımlarının oluşturduğu iki geniş bağ arasında bulunan anatomik yapıların tümü. |
Paramnezi
Geçmişle şimdiki zamanın karıştırılması biçiminde ortaya çıkan bellek bozukluğu. Bak. dismnezi. |
Paramorfizm
Vücudun tümünün ya da bazı bölümlerinin duruşunda anatomik bir bozukluğa değil, yalnızca işlevsel bir bozukluğa bağlı herhangi bir anormallik. |
Paranazal
Burun boşluğunun yanında, buruna komşu. |
Paranefrit
Karın zan arkasında, böbreğin yakınında bulunan bağ dokusunun akut ya da kronik iltihabı. |
Paraneoplastiksendrom
Kanserli hastalarda tümör dokusundaki metabolizma sürecine ve bu dokudan salgılanan etken maddelere bağlı belirtiler. |
Parankim
Bir organ yada bezin görev gören dokusudur. Örneğin, karaciğer parankimi denildiği zaman, karaciğerin bütünü anlaşılır. |
Paranoit
Psikiyatride genellikle paranoya ile paranoit şizofreni arasında kalan durumları belirtmek için kullanılan terim. |
Piramidal sistem
Hareketle ilgili sinir liflerinin oluşturduğu sistem. |
Paranoya
Yetersiz kuruntu ve kuşkularla karakterize ruhsal bozukluk |
Piramit (kayamsı parça, pars petroza)
Şakak kemiğinin önden arkaya ve içten dışa doğru uzanan dörtgen piramit biçimli parçası. |
Paraozefageal
Özefagusun ( yemek borusu ) yanında yer alan. |
Paraparezi
Belden aşağı her iki bacağın kısmi felci, örn. hareket olup, yardımsız yürüyecek kadar güç olmaması. |
Parapleji
Belden aşağı her, iki bacağın tutmaması, felç hali. |
Paraproteinemi
Kan dolaşımında antikor proteinlerine (immünglobü-linler) benzeyen, ama onlar gibi etki göstermeyen özel-proteinlerin yüksek düzeyde bulunması. |
Parasempatik
Organların çalışmasına yavaşlatıcı etki yapan otonom sinir sisteminin bölümü. |
Parasempatik sinir sistemi
Kolinerjik sistem de denir. İstem dışı iç organ sinirlerine, hareket ve duyu sinirlerinderı ayn bir sinir sistemi oluşturur. Vejetatif sinirler de denen bu sinirler göze, tükürük bezlerine, bronşlara, mide ve bağırsaklara, mesaneye, penise, damarlara vb. giderler Birbirine karşıt etki yapan iki bölüme ayrılırlar: Sempatik ve parasempatik sinir sistemleri. Örneğin, sempatik beta sinirleri bronşları açar, parasempatik sinirlerse daraltır; sempatik sistem kalbi hızlandırır, parasempatik yavaşlatır vb. Sempatik sistem de iki bölüme aynlır: Alfa ve beta. Alfa sinirleri gibi etki yapan ilaçlara alfa agonist, beta gibi olanlara beta agonist, parasempatik etki yapanlara kolinerjik denir. Bunların karşıt etki yapanlarına alfa veya beta bloker ve antikolinerjik denmektedir. Sempatik sinirlere adrenerjik de denir. |
Parasempatik sistem
Otonom sinir sisteminin birbirine karşıt etki yaratan iki bölümünden biri. |
Parasentez
İçinde su veya cerahat toplanmış bir vücut boşluğundaki sıvıyı çıkarmak için yapılan delme ameliyatı. |
Parasistol
Sinüs-kulakçık düğümünden başka bir yerde uyanların ortaya çıkmasına bağlı kalp ritmi bozukluğu. |
Parathonnon (pıtı)
Paratiroitlerden salgılanan, kalsitonin ve D vitaminiyle birlikte kalsiyum metabolizmasını düzenleyen hormon. |
Paratifo
Tifoya benzeyen, mikrobik ve bulaşıcı bir hastalıktır. Paratifo mikropları paratifolu hastanın idrar, büyük abdest veya kanında bulunur. Lağım sularının karıştığı içme suları ve bu sularla yetiştirilen yiyeceklerle bulaşır. Hastalığın yaygınlaşmasında kara sinekler de önemli rol oynar. |
Paratifo
Tifoya benzeyen, mikrobik ve bulaşıcı bir hastalıktır. Paratifo mikropları paratifolu hastanın idrar, büyük abdest veya kanında bulunur.
Lağım sularının karıştığı içme suları ve bu sularla yetiştirilen yiyeceklerle bulaşır. Hastalığın yaygınlaşmasında kara sinekler de önemli rol oynar. |
Paratiroid
Tiroid bezi arkasında bulunan dört adet küçük beze verilen isim. |
Paratiroidektomi
Paratiroidlerin ameliyatla çıkartılması. |
Proteinoterapi
Heterojen proteinlerin (tam yağlı süt, kan, albümin, at serumu, çeşitli hayvansal ya da bitkisel proteinler) kas içine zerk edilmesine dayanan ve günümüzde artık kullanılmayan bir tedavi tekniği. |
Paratrakeal
Nefes borusunun yanında yer alan. |
Paratroit hormon
Paratroit bezinden salgılanan, kalsiyumun bağırsaktan emilimini, böbreklerden atılmasını, kemiklerden serbest hale geçirilmesini ve hücreler arasındaki kalsiyum iyon konsantrasyonunu kontrol eden hormon. |
Piyelografi
Böbreğin toplayıcı sistemleri, idrar borusu ve idrar kesesinin kontrastlı röntgen filmi ile görüntülenmesi. |
Paravertebral
Omurganın ( Vertebral Kolon ) yanında yer alan. |
Parazitemi
Kanda parazit bulunması. |
Parazitoloji
Başta protozoonlar ve yuvarlaksolucanlar olmak üzere asalaklarla ilgilenen bilim dalı. |
Parazitoz (asalak hastalığı)
Asalağın bulaşması sonucu ortaya çıkan hastalık. |
Piyometra
Dölyatağı boşluğunda, irinli iltihabi eksüda birikimi. |
Parenteral
İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu, adele içi gibi yollarla verilmesi. |
Protrombin oranı
Kanın pıhtılaşma kapasitesini belirlemek amacıyla uygulanan laboratuvar testi. |
Parenteral beslenme
Çeşitli patolojik nedenlerle doğal biçimde beslenmenin engellendiği ya da zorlaştığı durumlarda besleyici maddelerin başka yollardan verilmesi. |
Pîyopnömotoraks
Akciğer zarı boşluğunda hava ile birlikte irinli sıvı toplanması. |
Piyotoraks
İrinli akciğer zarı İltihabı (akciğer zarı boşluğu ampiye-mi). |
Psikodram
Psikoterapide uygulanan bir tedavi yöntemi. |
Psikogram
Bir kişiye uygulanan psikometrik araştırmanın sonucunu gösteren tablo ya da grafik (bak. psikometri). |
Psikoterapi
Geniş anlamıyla, ruhsal ya da fiziksel hastalıkların psikolojik yöntemlerle tedavisi. |
Pletismografi
Çevrel atardamarların hastalıklarının araştırılmasında kullanılan inceleme tekniği. |
Pletora
Kan hacminin, özellikle de alyuvarların arttığı patolojik durum. |
Pleura
Akciğerleri saran iki katlı zar. Akciğer dış zarı. |
Plevra
Akciğerleri ve göğüs kafesinin iç yüzünü örten zar. |
Plevra ağnsı
Plevra (akciğer zarı) düzeyindeki tüm ağnlar. |
Plevra sıvısı tahlili
Akciğeri saran iki plevra yaprağı arasında biriken sıvının incelenmesidir. |
Psödokolinesteraz
Karaciğer tarafından salgılanan bir enzim. |
Plezyoröntgenterapi
Odak ile deri arasındaki uzaklığın 0-7 cm arasında olduğu ışın tedavisi. |
Pederasti
Çoğu kez anormal bir cinsel davranışa dönüşen, yalnızca ya da öncelikle erkek çocuklara duyulan cinsel ilgi. |
Pnömoraji
Akciğer dokusu içine kanama olması. |
Pnömotoraks
Akciğer zarı (plevra) boşluğunda gaz bulunması. |
Ra
Eklemlerin sık rastlanan bir inflamatuvar hastalığı. Çok değişken bir hastalıktır. Tutulan eklemlerin sayısı ve tipinin yanısıra, hastalığın şiddeti ve süresi de hastadan hastaya değişir. Ağır fiziksel özürlere en çok neden olan romatizmal hastalıktır ve kadınlarda 3 kat daha sık görülür. RA eklemi döşeyen zarda (sinoviyum) inflamasyona neden olur. İnflamasyon belirtileri osteoartrittekinden daha şiddetlidir ve tutulan eklemlerde ağır hasara yol açabilir. |
Rabdomiyom
Çizgili kaslarda ender görülen İyi huylu tümör. |
Rabdomiyosarkom
Az ya da çok farklılaşmış ya da bütünüyle atipik çizgili kas hücrelerinden kaynaklanan ve ender rastlanan kötü huylu bir tümör. |
Rad
Emilen iyonlaştırıcı ışınım dozu birimi, l gr'lîk maddeye 100 erglik enerji taşıyan ışınım miktarıdır. |
Radarterapi (kısadalga tedavisi)
Radar aygıtında kullanılanlara benzer 2GHz frekanslı çok kısa elektrik dalgalarının uygulanmasına dayanan elektrik tedavisi tekniği. |
Radikal
Sebebe yönelik, köklü. |
Rejenerasyon
Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri. |
Radikalji
Omurilikten çıkan sinir köklerinin çeşitli lezyonlara bağlı tahrişi sonucunda ortaya çıkan ağrı. |
Rejenerasyon
Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri. |
Radikotomi
Omuriliğin arka sinir köklerinin kesildiği cerrahi girişim. |
Radikül
İnce dal, küçük kök. |
Radikülit
Omurilikten çıkan sinirlerin (spinal sinir) kök iltihabıdır. |
Radikülopati
Spinal sinir köklerini tutan herhangi bir hastalık. |
Radio allergic sorbent test
RAST |
Radioimmunoassay (rıa)
İşaretli radyoizotoplar kullanarak kanda antijen, antikor gibi maddelerin yoğunluğunu belirlemeye yarayan laboratuvar İncelemeleri. |
Radius
Ön kolun dış tarafında (baş parmak tarafında) bulunan kemiktir. |
Radyal keratotomi
Korneaya (saydamtabaka) merkezden çevreye uzanan yüzeysel çizikler yapılarak uygulanan cerrahi girişim. |
Radyasyon
Enerjinin bir boşlukta ya da belirli bir madde ortamında ses, elektromagnetik vb dalgalar biçiminde yayılması. |
Radyoaktif
Radyasyon yayan özelliğe sahip. |
Radyoaktif iyot
İyotun, I131 olarak gösterilen radyoaktif izotopu. |
Radyoaktif sular
Litrede en az 50 ünite Mache düzeyinde uranyum, radyum, radon, toryum, aktinyum gibi eser radyoaktif maddeler içeren madensuları. |
Radyobiyoloji
Radyasonun canlılar üzerine nasıl etki ettiğini inceleyen bilim dalı. |
Radyodermatit
Işına maruz kalmış ciltte meydana gelen dermatit. |
Radyodermit
Derinin bir kaza sonucunda ya da bir hastalıkla ilgili radyoterapi (ışın tedavisi) sırasında iyonize ışınlara (X ve gamma ışınları) uğramasıyla gelişen lezyonlar. |
Perforasyon
Delinme ve bunun sonucunda meydana gelen delik |
Peridural anestezi
Omurganın sertzar dışı boşluğuna yerel anestezik bir maddenin şırınga edilmesiyle uygulanan anestezi. |
Panirradyasyon
insan vücudunun tümünün ışınım alması. |
Pankreatikografi
Pankreasın radyolojik olarak incelenmesi. |
Portografi
Portal kan dolaşımının radyoloik olarak incelenmesi. |
Pranoterapi
Alternatif bir tıbbi uygulama. |
Paper radio ımmuno sorbent test
PRIST |
Perspirasyo insensibilis
Deriden ya da solunum yollarından sürekli gerçekleşen, ama farkedilmeyen buharlaşma. |
Para tiroitler
Tiroiti örten bağdoku kılıfı içinde ikisi üstte, ikisi altta yer alan dört safgıbezi. |
Parafazi
Anlatım güçlüğü çekilmesinden ötürü uygun bir sözcük yerine başka bir sözcüğün kullanıldığı konuşma bozukluğu (sözel parafazi). |
Paraganglîyom
Paraganglİyonlardan, başka bir deyişle kanun sempatik sinir gangliyonlanyla ilişkili küçük boyutlu oluşumlardan çıkan tümör. |
Paragangliyon
Üst mezenterf*) gangliyonu, böbrek ve böbreküstü gangliyonu gibi karnın sempatik sinir gangliyonlanyla ve sinir ağıyla ilişkili küçük hücre gruplan. |
Paragramatîzm
Cümleye dilbilgisi kurallarına uygun bir yapı verememeye bağlı rahatsızlık. |
Paraguzi
Tat duyusunda yanılsama biçiminde ortaya çıkan bozukluk. |
Parakardiak
Kalbin yanında, kalbe komşu. |
Parakeratoz
Epidermis (üstderi) hücrelerinin olgunlaşma ve farklılaşma sürecinde ortaya çıkan bozukluk. |
Parakolpos
Dölyolunun iki kenarında, küçük leğende yer alan anatomik yapılar bütünü. |
Parakuzi
Yanlış işitme duyumlannın alındığı işitme bozukluğu. |
Paraleksi
Yüksek sesle doğru okuyamama. |
Paralerji
Bağışıklık sisteminde duyarlılığa yol açan antijenlerden farklı antijenlere karşı alerjik tepki oluşması. |
Paralitik
Felç olan, felçli kişi. |
Paramedian
Orta hattın yanında, orta hatta yakın. |
Paramedikal
Bir dereceye kadar tıpla ilgili, hekimliği kısmen ilgilendiren. |
Parametrit
Parametriyumda, daha çok lenf dolaşmasıyla dölyata-ğından ya da tüplerden gelen irin yapıcı mikroplara bağlı iltihaplanma. |
Proktore (rektoraji)
Rektumdan dışkılamayla ya da dışkılama olmaksızın kan gelmesi. |
Parametriyum
Dölyatağmm iki yanında, dölyatağı gövdesini leğen duvarına tutturan karın zarı (periton) kıvrımlarının oluşturduğu iki geniş bağ arasında bulunan anatomik yapıların tümü. |
Paramnezi
Geçmişle şimdiki zamanın karıştırılması biçiminde ortaya çıkan bellek bozukluğu. Bak. dismnezi. |
Paramorfizm
Vücudun tümünün ya da bazı bölümlerinin duruşunda anatomik bir bozukluğa değil, yalnızca işlevsel bir bozukluğa bağlı herhangi bir anormallik. |
Paranazal
Burun boşluğunun yanında, buruna komşu. |
Paranefrit
Karın zan arkasında, böbreğin yakınında bulunan bağ dokusunun akut ya da kronik iltihabı. |
Paraneoplastiksendrom
Kanserli hastalarda tümör dokusundaki metabolizma sürecine ve bu dokudan salgılanan etken maddelere bağlı belirtiler. |
Parankim
Bir organ yada bezin görev gören dokusudur. Örneğin, karaciğer parankimi denildiği zaman, karaciğerin bütünü anlaşılır. |
Paranoit
Psikiyatride genellikle paranoya ile paranoit şizofreni arasında kalan durumları belirtmek için kullanılan terim. |
Piramidal sistem
Hareketle ilgili sinir liflerinin oluşturduğu sistem. |
Paranoya
Yetersiz kuruntu ve kuşkularla karakterize ruhsal bozukluk |
Piramit (kayamsı parça, pars petroza)
Şakak kemiğinin önden arkaya ve içten dışa doğru uzanan dörtgen piramit biçimli parçası. |
Paraozefageal
Özefagusun ( yemek borusu ) yanında yer alan. |
Paraparezi
Belden aşağı her iki bacağın kısmi felci, örn. hareket olup, yardımsız yürüyecek kadar güç olmaması. |
Parapleji
Belden aşağı her, iki bacağın tutmaması, felç hali. |
Paraproteinemi
Kan dolaşımında antikor proteinlerine (immünglobü-linler) benzeyen, ama onlar gibi etki göstermeyen özel-proteinlerin yüksek düzeyde bulunması. |
Parasempatik
Organların çalışmasına yavaşlatıcı etki yapan otonom sinir sisteminin bölümü. |
Parasempatik sinir sistemi
Kolinerjik sistem de denir. İstem dışı iç organ sinirlerine, hareket ve duyu sinirlerinderı ayn bir sinir sistemi oluşturur. Vejetatif sinirler de denen bu sinirler göze, tükürük bezlerine, bronşlara, mide ve bağırsaklara, mesaneye, penise, damarlara vb. giderler Birbirine karşıt etki yapan iki bölüme ayrılırlar: Sempatik ve parasempatik sinir sistemleri. Örneğin, sempatik beta sinirleri bronşları açar, parasempatik sinirlerse daraltır; sempatik sistem kalbi hızlandırır, parasempatik yavaşlatır vb. Sempatik sistem de iki bölüme aynlır: Alfa ve beta. Alfa sinirleri gibi etki yapan ilaçlara alfa agonist, beta gibi olanlara beta agonist, parasempatik etki yapanlara kolinerjik denir. Bunların karşıt etki yapanlarına alfa veya beta bloker ve antikolinerjik denmektedir. Sempatik sinirlere adrenerjik de denir. |
Parasempatik sistem
Otonom sinir sisteminin birbirine karşıt etki yaratan iki bölümünden biri. |
Parasentez
İçinde su veya cerahat toplanmış bir vücut boşluğundaki sıvıyı çıkarmak için yapılan delme ameliyatı. |
Parasistol
Sinüs-kulakçık düğümünden başka bir yerde uyanların ortaya çıkmasına bağlı kalp ritmi bozukluğu. |
Parathonnon (pıtı)
Paratiroitlerden salgılanan, kalsitonin ve D vitaminiyle birlikte kalsiyum metabolizmasını düzenleyen hormon. |
Paratifo
Tifoya benzeyen, mikrobik ve bulaşıcı bir hastalıktır. Paratifo mikropları paratifolu hastanın idrar, büyük abdest veya kanında bulunur. Lağım sularının karıştığı içme suları ve bu sularla yetiştirilen yiyeceklerle bulaşır. Hastalığın yaygınlaşmasında kara sinekler de önemli rol oynar. |
Paratifo
Tifoya benzeyen, mikrobik ve bulaşıcı bir hastalıktır. Paratifo mikropları paratifolu hastanın idrar, büyük abdest veya kanında bulunur.
Lağım sularının karıştığı içme suları ve bu sularla yetiştirilen yiyeceklerle bulaşır. Hastalığın yaygınlaşmasında kara sinekler de önemli rol oynar. |
Paratiroid
Tiroid bezi arkasında bulunan dört adet küçük beze verilen isim. |
Paratiroidektomi
Paratiroidlerin ameliyatla çıkartılması. |
Proteinoterapi
Heterojen proteinlerin (tam yağlı süt, kan, albümin, at serumu, çeşitli hayvansal ya da bitkisel proteinler) kas içine zerk edilmesine dayanan ve günümüzde artık kullanılmayan bir tedavi tekniği. |
Paratrakeal
Nefes borusunun yanında yer alan. |
Paratroit hormon
Paratroit bezinden salgılanan, kalsiyumun bağırsaktan emilimini, böbreklerden atılmasını, kemiklerden serbest hale geçirilmesini ve hücreler arasındaki kalsiyum iyon konsantrasyonunu kontrol eden hormon. |
Piyelografi
Böbreğin toplayıcı sistemleri, idrar borusu ve idrar kesesinin kontrastlı röntgen filmi ile görüntülenmesi. |
Paravertebral
Omurganın ( Vertebral Kolon ) yanında yer alan. |
Parazitemi
Kanda parazit bulunması. |
Parazitoloji
Başta protozoonlar ve yuvarlaksolucanlar olmak üzere asalaklarla ilgilenen bilim dalı. |
Parazitoz (asalak hastalığı)
Asalağın bulaşması sonucu ortaya çıkan hastalık. |
Piyometra
Dölyatağı boşluğunda, irinli iltihabi eksüda birikimi. |
Parenteral
İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu, adele içi gibi yollarla verilmesi. |
Protrombin oranı
Kanın pıhtılaşma kapasitesini belirlemek amacıyla uygulanan laboratuvar testi. |
Parenteral beslenme
Çeşitli patolojik nedenlerle doğal biçimde beslenmenin engellendiği ya da zorlaştığı durumlarda besleyici maddelerin başka yollardan verilmesi. |
Pîyopnömotoraks
Akciğer zarı boşluğunda hava ile birlikte irinli sıvı toplanması. |
Piyotoraks
İrinli akciğer zarı İltihabı (akciğer zarı boşluğu ampiye-mi). |
Psikodram
Psikoterapide uygulanan bir tedavi yöntemi. |
Psikogram
Bir kişiye uygulanan psikometrik araştırmanın sonucunu gösteren tablo ya da grafik (bak. psikometri). |
Psikoterapi
Geniş anlamıyla, ruhsal ya da fiziksel hastalıkların psikolojik yöntemlerle tedavisi. |
Pletismografi
Çevrel atardamarların hastalıklarının araştırılmasında kullanılan inceleme tekniği. |
Pletora
Kan hacminin, özellikle de alyuvarların arttığı patolojik durum. |
Pleura
Akciğerleri saran iki katlı zar. Akciğer dış zarı. |
Plevra
Akciğerleri ve göğüs kafesinin iç yüzünü örten zar. |
Plevra ağnsı
Plevra (akciğer zarı) düzeyindeki tüm ağnlar. |
Plevra sıvısı tahlili
Akciğeri saran iki plevra yaprağı arasında biriken sıvının incelenmesidir. |
Psödokolinesteraz
Karaciğer tarafından salgılanan bir enzim. |
Plezyoröntgenterapi
Odak ile deri arasındaki uzaklığın 0-7 cm arasında olduğu ışın tedavisi. |
Pederasti
Çoğu kez anormal bir cinsel davranışa dönüşen, yalnızca ya da öncelikle erkek çocuklara duyulan cinsel ilgi. |
Pnömoraji
Akciğer dokusu içine kanama olması. |
Pnömotoraks
Akciğer zarı (plevra) boşluğunda gaz bulunması. |
Ra
Eklemlerin sık rastlanan bir inflamatuvar hastalığı. Çok değişken bir hastalıktır. Tutulan eklemlerin sayısı ve tipinin yanısıra, hastalığın şiddeti ve süresi de hastadan hastaya değişir. Ağır fiziksel özürlere en çok neden olan romatizmal hastalıktır ve kadınlarda 3 kat daha sık görülür. RA eklemi döşeyen zarda (sinoviyum) inflamasyona neden olur. İnflamasyon belirtileri osteoartrittekinden daha şiddetlidir ve tutulan eklemlerde ağır hasara yol açabilir. |
Rabdomiyom
Çizgili kaslarda ender görülen İyi huylu tümör. |
Rabdomiyosarkom
Az ya da çok farklılaşmış ya da bütünüyle atipik çizgili kas hücrelerinden kaynaklanan ve ender rastlanan kötü huylu bir tümör. |
Rad
Emilen iyonlaştırıcı ışınım dozu birimi, l gr'lîk maddeye 100 erglik enerji taşıyan ışınım miktarıdır. |
Radarterapi (kısadalga tedavisi)
Radar aygıtında kullanılanlara benzer 2GHz frekanslı çok kısa elektrik dalgalarının uygulanmasına dayanan elektrik tedavisi tekniği. |
Radikal
Sebebe yönelik, köklü. |
Rejenerasyon
Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri. |
Radikalji
Omurilikten çıkan sinir köklerinin çeşitli lezyonlara bağlı tahrişi sonucunda ortaya çıkan ağrı. |
Rejenerasyon :
Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri. |
Radikotomi
Omuriliğin arka sinir köklerinin kesildiği cerrahi girişim. |
Radikül
İnce dal, küçük kök. |
Radikülit
Omurilikten çıkan sinirlerin (spinal sinir) kök iltihabıdır. |
Radikülopati
Spinal sinir köklerini tutan herhangi bir hastalık. |
Radio allergic sorbent test
RAST |
Radioimmunoassay (rıa)
İşaretli radyoizotoplar kullanarak kanda antijen, antikor gibi maddelerin yoğunluğunu belirlemeye yarayan laboratuvar İncelemeleri. |
Radius
Ön kolun dış tarafında (baş parmak tarafında) bulunan kemiktir. |
Radyal keratotomi
Korneaya (saydamtabaka) merkezden çevreye uzanan yüzeysel çizikler yapılarak uygulanan cerrahi girişim. |
Radyasyon
Enerjinin bir boşlukta ya da belirli bir madde ortamında ses, elektromagnetik vb dalgalar biçiminde yayılması. |
Radyoaktif
Radyasyon yayan özelliğe sahip. |
Radyoaktif iyot
İyotun, I131 olarak gösterilen radyoaktif izotopu. |
Radyoaktif sular
Litrede en az 50 ünite Mache düzeyinde uranyum, radyum, radon, toryum, aktinyum gibi eser radyoaktif maddeler içeren madensuları. |
Radyobiyoloji
Radyasonun canlılar üzerine nasıl etki ettiğini inceleyen bilim dalı. |
Radyodermatit
Işına maruz kalmış ciltte meydana gelen dermatit. |
Radyodermit
Derinin bir kaza sonucunda ya da bir hastalıkla ilgili radyoterapi (ışın tedavisi) sırasında iyonize ışınlara (X ve gamma ışınları) uğramasıyla gelişen lezyonlar. |
Radyodiyagnostik
X ışınlarını tanı amacıyla kullanan radyoloji dalı. |
Radyoekoloji
Radyason ve ekolojik sistem arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim dalı. |
Radyografi
Vücudun bir bölümünün İçinden geçirilen X ışınlarının, duyarlı bir film kâğıdı üzerinde oluşturduğu fotoğraf (radyograf) görüntüsünden yararlanan tanı yöntemi. |
Radyografi teknisyeni
X ışınıyla film (radyograf) çekmek için eğitimi bulunan kişi. |
Radyoizotop
Kimyasal elementlerin radyoaktif izotopları. |
Radyoloji
Genel anlamda X ışınları,ses dalgaları veya diger yöntemleri kullanarak teşhis hizmetleri veren tıp dalıdır. |
Radyoopasite
Oluşumların ve dokuların radyasyonu emme kapasitesi. |
Radyoskopi
X ışınlarının değişik dokulardan geçiş sırasındaki tutulma oranlarına göre baryum platinosiyanür, çinko ya da kadmiyum sülfür ya da kalsiyum tungstat ile flüoresan (pırıltı veren) hale getirilmiş bir ekran üzerinde görüntülenmesine dayanan tam yöntemi. |
Radyoterapi
Işınlama kullanılarak yapılan tedavi yöntemi. |
Radyus (döner kemik)
iç tarafında yer alan ulnayla (dirsek kemiği) birlikte ön-kol iskeletini oluşturan, 20-25 cm boyunda ve simetrik konumlu bir çift uzun kemik. |
Ragad
Üstderide ve altderinin yüzeye en yakın katmanında görülen çizik biçimindeki deri ülserleri. |
Rahim Ağzı Kanseri
Kadın rahmi gövde ve rahim ağzı kısımlarından oluşur. Rahim ağzı rahmin doğum sırasında genişleyerek bebeğin çıkmasını sağlayan kısmıdır. Bu kısmı oluşturan hücrelerin anarmal bölünmesi ve üremesi sonucunda rahim ağzı kanseri oluşur.
Belirtiler
Cinsel temas sırasında kanama veya ağrı, anormal vajinal akıntı veya kanama, bel ve kasık ağrıları en sık belirtileridir
Tanı
Cinsel yaşamın başladığı yaştan itibaren kadınlar her yıl düzenli olarak kadın-doğum uzmanı tarafından muayene edilmelidir. Düzenli aralıklarla rahim ağzı ve hazne akıntısından alınan örnekler patolog tarafından incelenir. Bu sayede kanser oluşmadan önce veya çok erken evrede tanı koymak mümkündür. Erken tanı konan hastalar tamamen iyileşir.
Tedavi
Hastalığın yaygınlığı tedavinin şeklini belirler. Hastalığın evresine göre cerrahi, radyoterapi, radyoterapiyle eşzamanlı kemoterapi veya sadece kemoterapi uygulanabilir. Cerrahi tedavi yerleşimi rahim ağzı bölgesinde sınırlı tümörlerde uygulanır. Bu girişim tümörün boyutuna göre küçük cerrahi tekniklerden (biopsi), tüm rahim, rahim ağzı ve lenf bezlerinin alındığı (histerektomi ve lenfodenektomi) büyük cerrahi tekniklere kadar değişmektedir. Radyoterapi rahim ağzı kanserinin her aşamasında uygulanabilen tedavi yöntemidir.Rahim ağzında sınırlı tümölerde cerrahi veya radyoterapi ile şifa oranları benzerdir. Ayrıca radyoterapinin etkisini arttırmak amacıyla radyoterapiyle birlikte kemoterapi uygulanabilir. Bu durumda radoterapinin yanetkileri artabilir.
Öneriler
Düzensiz adet kanamaları olan kadınlar mutlaka bir kadın hastalıkları uzmanına başvurmaları gerekir. |
Rahim Kanseri
Rahim kanseri en sık rahmin iç tabakasını oluşturan endometrium dediğimiz tabakasından gelişmektedir.
Belirtiler
En önemli belirtisi menapoz sonrası görülen kanamadır.Menapoz öncesinde ise uzayan veya aşırı veya düzensiz adet kanamaları olan kadınlar mutlaka bir kadın hastalıkları uzmanına başvurmaları gerekir. Hastalık ilerlemişse karında şişkinlik, sarılık dışkılama güçlüğü gibi belirtiler bulunabilir.
Tanı
Rahim kanseri, hazneden (vajina) kanamanın hastayı uyarması nedeni ile erken dönemde teşhis edilir. Hastalığın erken teşhisi için kadınlar mutlaka yılda bir kez kadın hastalıkları uzmanı tarafından muayene edilmelidir. Rahim kanseri şüphesi olan kadınlardan jinekolojik muayene sonrasında küretaj yapılarak parça alınır. Küretaj materyali patolog tarafından incelenir. Kanser hücrelerinin görülmesi ile tanı konur.
Tedavi
Rahim kanserinin ana tedavisini cerrahi oluşturmaktadır. Patoloji sonucuna göre tekrarlama ihtimali yüksek olan hastalarda cerrahinin ardından radyoterapi (ışın tedavisi) uygulanır. Tümörü ilerlemiş veya cerrahi yapılamayan hastalarda tek başına radyoterapi de bir tedavi seçimidir. Hormon tedavisi ve kemoterapi rahim kanserinde sık uygulanan tedavi yöntemleri değildir. İlerlemiş hastalıkta tümörün özelliklerine göre hormon tedavisi veya kemoterapiye başvurulur.
Öneriler
Menapoz öncesinde ise uzayan veya aşırı veya düzensiz adet kanamaları olan kadınlar mutlaka bir kadın hastalıkları uzmanına başvurmaları gerekir. |
Randomizasyon
istatistik amaçlı rastgele seçme yöntemi. |
Ranula
Dil altındaki tükürük bezlerinden kaynaklanan kist. |
Respirasyon
Solunum, nefes almak. |
Rast
Radio Aüergic Sorbent Test'İn kısaltılmışı. |
Respiratuvar sistem
Solunum sistemi. |
Rla (rahim içi araç)
Dolyolundan girilerek dölyatağı içine doğum kontrolü amacıyla yerleştirilen araç. |
Rasyonalizasyon
Kişinin nedenini çözemediği davranış bozukluklarına ya da başarısızlıklarına "ussal ve tutarlı" bir açıklama getirmek üzere devreye soktuğu ruhsal savunma mekanizması. |
Raşitizm
D vitamini eksikliğinin neden olduğu, çocuklarda görülen bir hastalıktır.Kemik teşekkülünün tam olmaması nedeniyle tedavisi geciktirilmiş, ihmal edilmiş vakalarda uzun kemiklerde deformiteler teşekkül eder. |
Rna polimeraz
DNA dan RNA sentezini gerçekleştiren enzim. |
Raşiyalji
Omurga bölgesinde yerleşen ağrı. |
Raynaud fenomeni
Bir dolaşım problemi, soğuğa aşırı hassasiyet vardır. Kan damarları kasılır ya da daralır ve kan akımı büyük ölçüde azalır; el ve ayak parmakları beyaz ve mavi renk alırlar, ve sıklıkla geçici uyuşmalar olur. bir çok hastalığa eşlik edebilir, örneğin skleroderma (sistemik skleroz). |
Raynaud sendromu
Bir dolaşım problemi, soğuğa aşırı hassasiyet vardır. Kan damarları kasılır ya da daralır ve kan akımı büyük ölçüde azalır; el ve ayak parmakları beyaz ve mavi renk alırlar, ve sıklıkla geçici uyuşmalar olur. bir çok hastalığa eşlik edebilir, örneğin skleroderma (sistemik skleroz). |
Ronflan ral (ronküs)
Büyük çaplı bronşların akut ya da kronik iltihap, tümör gibi nedenlerle tıkanması sonucunda, solunumu dinlemekle duyulan derin ve kaba ses. |
Refraktometre
Görme bozuklukluklarını ölçen cihaz. |
Retraksiyon
Bir organ ya da dokunun, destek görevi yapan bağdo-kudaki anormal çoğalmaya bağlı olarak küçülmesi. |
Röntgenterapi (röntgen tedavisi)
X ışınlannın biyolojik Özelliklerinin kullanılmasına dayanan bîr radyoterapi (ışın tedavisi) biçimi. |
Retrograd ejekülasyon
Menin'nin penisten dışarı çıkmayıp, mesaneye geri kaçması hali |
Rehidratasyon
Ağır bir su kaybından sonra, organizmaya yeniden normal suyunu kazandırmak amacıyla uygulanan tedavi. |
Retrograd wirsungografi
Pankreası onikiparmakbağırsağına bağlayan Wirsung kanalının ve dolayısıyla pankreasın görüntülenmesini sağlayan endoskopik ve radyolojik yöntem. |
Serviks
Rahim ağzı. Uterusun alt bölgesindeki bu alan vajinanın içine çıkıntı yapar ve doğum esnasında bebeğin geçişi için genişler. |
Saçkıran
Tıp dilinde tinea tonsurans denilen saçkıran, bir çeşit mantarın neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Hiç vakit kaybetmeden tedavi etmek gerekir.Saçkıranlı hastanın tarağını kullanmak veya şapkasını giymekle bulaşır. Tedaviye, hastalıklı yerdeki saçları kesmek veya traş etmekle başlanır. Saçlar, haftada iki kere yıkanır. |
Safra
Karaciger tarafından salgılanan, yeşilimsi kahverengi bir sıvıdır.Safra, kısmen yağ sindirimine yarayan bir salgı, kısmende eskimiş alyuvarların tahrip olmaları sonucu oluşmuş bir atılma ürünüdür. |
Safra asitleri
Safrada bulunan, steroit yapıdaki Özsu. |
Safra boyalan (safra pigmentleri)
Safrada bulunan ve ona altın şansı rengini kazandıran maddeler. |
Safra kesesi
Karaciğerden salgılanan safranın toplandığı, karacigerin alt kısmında bulunan torba şeklinde bir organ-dır.Kesenin görevi, safrayı depolayıp, yoğunlaştırmak, ve gerekli aralıklarla oniki parmak barsağına safra salgılamaktır. |
Safra kesesi iltihabı
Safra kesesi taşlarının neden olduğu bir çeşit iltihaplanmadır. Tıp dilinde kolesistit denir. İki çeşidi vardır. |
Sfigmografi
Atardamar nabzının kaydedilmesi. |
Safra taşları
Safra koyulaşması sonucu meydana gelen taşlara halk arasında safra taşı, tıp dilinde ise kolelitiasis denir. Yapılarında kolestrin bulunur.Bazı safra taşları, rahatsızlık vermez. Bazıları da safra kanalını tıkar. Çok şiddetli, batıcı bir ağrı, bulantı ve kusma yapar. Hasta yerinde duramaz olur. Bu olayların hepsine birden safra kesesi krizi denir.Düşmeyen veya alınmayan safra taşları, safra kesesinin iltihaplanmasına da neden olur. Safra taşlarının neden olduğu rahatsızlıkları gidermek için doktor müdahalesi gerekir. |
Safra tuzları
Safra kesesinden ince bağırsağa salgılanan ve yağların misellere (küçük partiküller) dönüşümünü sağlayan biyokimyasal maddeler. |
Safrakesesi
Ortalama uzunluğu 10 cm, genişliği 3 cm olan küçük kese biçimli bir organ. |
Sgot (serum glütamik oksalasetik transaminaz)
glütamik oksalasetik transaminaz |
Sgpt (serum glütamik piriivik transaminaz)
glütamik pirüvik transaminaz. |
Sık sık idrara gitme
Günde 4 veya 6 kez idrara gitmek normal sayılır. Bu sayı, içilen su miktarına göre değişir. Toplam idrar miktarı, 8 su bardağı kadardır. Bu miktarda ve idrara gitme sayısında fazlalık olduğu zaman gençlerde şeker hastalığı, ihtiyarlarda böbrek hastalığı veya prostat büyümesi düşünülebilir. |
Sakkaraz (invertaz)
Sakkarozun bağırsaktaki sindiriminde rol oynayan enzim. |
Sıraca
Tıp dilinde scrofula denir. Bir çeşit kronik deri veremidir. Nedeni, boyundaki lenf bezlerinin veremidir.Daha ziyade boyun bölgesinde ve yüzde acısız şişliklerle ortaya çıkar. Bir süre sonra patlayan bu şişliklerden irin akar. |
Sakral bölge (sağrı bölgesi)
Sakrum (sağrı kemiği) ve kuyruksokumu kemiğinin arka yüzlerine karşılık düşen bölge. |
Sakralizasyon
Beşinci bel omuru ile kuyruk sokumu kemiğinin birleşik olmasına verilen isim.Yapısal bir farklılıktır. |
Sakralji
Sağrı kemiğinden kaynaklanan ağrıları belirten genel terim. |
Sigara
Sigara, kağıda sarılmış tütün içeren ve genellikle 85-100 mm uzunluk ve 4-8 mm genişliklerinde üretilen keyif verici madde. Öfori etkisi için içilen sigara bir süre sonra fiziksel bağımlılık ortaya çıkarır.
Sigara içindeki nikotin'in bağlandığı doğuştan vicutta olan nikotinik reseptörler sigara içildikçe artar ve zamanla bunları rahatlatmak için içilen miktarda artmaya başlar. Sigara bırakılınca bu reseptörler rahatsız olur ve bir süre yoksunluk sendromu belirtileri görülür. Ancak zaman ile bu reseptörlerin sayısı azalmaya başlar ve yoksunluk sendromu belirtileri azalır.
Sigara'nın kullanan kişiye ve çevresine verdiği zarar bir çok kanıtla sabittir. Ancak fiziksel bağımlılık bırakmayı zorlaştırır. Yardımcı yöntemler olsa da en etkili bırakma yöntemi kişinin birden bire iradesi ile sigarayı terk etmesidir.
Sigaranın içerisindeki zehirli maddeler |
Salpengografi
Dölyatağı borularının (Fallop boruları) incelenmesi için kullanılan radyolojik tanı yöntemi. |
Spermîyogram
Spermada bulunan farklı spermatozoit biçimlerinin birbirlerine olan oranlarını gösteren formül. |
Spinal anestezi (raşianestezi)
Bel bölgesinden omurga kanalına anestezik bir ilaç en-jekte edilerek bunun omurilikle ilişkiye geçmesini sağlayan bölgesel anestezi yöntemi. |
Spiral
Rahim içine yerleştirilen, kıvrıntılı, ince ufak plastikten yapılmış ve rahim içini tahriş etmeden gebeliği önleyen araç. |
Sara
Bir çeşit sinir hastalığıdır. Nedeni beynin çalışmasında görülen bir anormalliktir. Tıp dilinde epilepsi denir. Grand mal ve petit mal olmak üzere iki çeşidi vardır. |
Splenogram
Dalağın röntgen filmine verilen ad. |
Splenorafi
Dalak kapsülünde oluşan yırtılmaların dikilmesini sağlayan cerrahi girişim. |
Sporadik
Bir enfeksiyon hastalığının seyrek biçimde, tek tek olgular halinde, herhangi bir zaman ya da mekân bağlantısı ya da düzeni olmaksızın ortaya çıktığını belirten terim. |
Stafilorafi
Yarık damağın dikilerek onarılmasını amaçlayan cerrahi girişim. |
Sintigrafî
Vücuda radyoaktif izotoplar verilerek uygulanan bir tanı yöntemi. |
Stereoradyografi
Bir organın iki farklı açıdan çekilen röntgen filmlerinin stereoskop aracılığıyla birleştirilerek o organın üç boyutlu görüntüsünün elde edilmesi yöntemi. |
Stimulus (uyaran, uyan)
Herhangi bir canlı nesnede (hücre, doku, organizma) etki yaratan ya da tepkiye yol açan ortam değişikliği |
Semen analizi (spermiyogram)
Taze spermin mikroskop altında mililitredeki sayısının, şeklinin ve hareket yeteneğinin belirlenmesidir. |
Sisternografî
Beyin-omurilik sıvısının aktığı Örümceksizar altı (subaraknoit) sarnıçlara radyolojik görüntü veren bir maddenin (genellikle hava ya da oksijen) verilmesine dayanan radyografik tanı tekniği. |
Sistografi
İdrar kesesi içine kontrast madde verilerek, bu organın incelenmesini sağlayan radyolojik tanı yöntemi. |
Seramid
Tabii olarak oluşan cilt yağları. Cilt bakımı ürünlerinde kullanıldıklarında, su tutucu olarak faydalıdırlar. |
Subplevral
Akciğer zarının altında. |
Siyalografi
Tükürük bezlerini incelemek için uygulanan radyolojik tanı tekniği, incelenecek bezin salgı kanalına ince bir iğne aracılığıyla yerleştirilen ince bir borucuktan kontrast madde verilir. |
Serbest radikaller
İç ve dış etkenlerle cilt dokusunda oluşan ve sabit olmayan moleküler parçacıklardır. Serbest radikaller, hücrelere saldırarak yapılarını bozar. |
Serebral
Beyin organıyla ilgili yapı.Beyine bağlı. |
Serigrafi
Kısa sürede ve değişen aralıklarla birbiri ardına röntgen filmlerinin çekildiği radyolojik tanı yöntemi. |
Süpürasyon (irinlenme)
İltihaplı bir dokunun içinde İrin birikimiyle sonuçlanan patolojik süreç. |
Seroterapi
Özellikle mikrobik hastalıklarda ve toksik enfeksiyonlarda kullanılan bir tedavi biçimi. |
Skermografi
Radyoskopif*) aygıtının ekranındaki görüntünün fotoğrafının çekilmesine dayanan radyolojik inceleme yöntemi. |
Sklera
Görme sinirinden saydam tabakaya kadar uzanan, gözün fibroz dış zarı, göz akı. |
Sklera (gözakı, serttabaka)
Gözün en dış katmanını oluşturan, bağdoku yapısındaki zar. |
Serum glütamik oksalasetik traınsaminaz (sgot)
glütamik oksalasetik transaminaz |
Serum glütamik pirüvik transaminaz (sgpt)
glütamik pirüvik transaminaz |
Şigellozun laboratuvar tanısı
Shigella grubundan çeşitli bakterilerin oluşturduğu hastalıkların tanısına yardımcı olan laboratuvar verileri. |
Şilotoraks
Plevra boşuğunun içinde bağırsaktan gelen lenfin bulunması. |
Transfer
Psikolojide, birbirinden pek az farklı olan bir dizi olgunun ortak adı. |
Transferrin
Kanda bulunan ve demirin taşınmasını sağlayan beta-globülin türü protein. |
Transferrinemi
Kandaki transferrin(*) miktarı. |
Transformasyon*
Bir hücrenin sınırsız çoğalma durumuna dönüşümü. Normal bir ökaryot hücresinin kültürde bir onkogen ile transformasyonu veya tümör virüsü ile enfekte edilmesi sonucu kanser hücresi haline dönüşümü. |
Transfüzyon
kan ya da kan ürünlerin nakli. |
Transgenik canlı
Rekombinant DNA teknolojisiyle yabancı bir genin yerleştirildiği canlı. |
Takata-ara testi
Kan plazması ya da beyin-omurilik sıvısında albümin ile globülin arasındaki oran değişikliklerini İncelemeye yönelik test. |
Transkripsiyon
(yazılma) DNA ipliklerinin birinden genetik bilgilerin yeni sentezlenen mRNA'ya aktarımı. |
Translasyon
(okuma) mRNA'nın sentezlendikten sonra stoplazmadaki ribozoma bağlanıp amino asitleri tRNA'lar yardımıyla sıraya koyması. |
Translokasyon
Kromozomun bir parçasının kopup başka bir kromozoma eklenmesi şeklinde olan kromozom mutasyonu. |
Transpirasyon
Fizyolojide suyun deri aracılığıyla ve ter salgısıyla vücuttan atılmasını tanımlayan terim. |
Transplantasyon
Organ ya da doku nakli. |
Transplantasyon (nakil)
Herhangi bir eksikliği ya da işlevsel bozukluğu düzeltmek amacıyla hücre, |
Transseksüalizm(transseksüellik)
Kişinin fiziksel özelliklerine göre belirlenmiş cinsiyetini yadsıyarak davranış biçimini karşı cinse uydurmasıyla ortaya çıkan ruhsal anomali. |
Transseksüel
Cinsel tercihini karşı cinsiyetten oluşturan. Cinsel kimliği ile cinsel organları uyumsuz olarak doğmuş insan. (Cinsel organları cinsel kimliğine uydurulana dek kişi ne erkek ne de dişidir. Transseksüeldir. Cinsel organları cinsel kimliğine uydurulan kişi artık transseksüel değil ya erkek ya da dişidir.) Tıbbi müdahale ile cinsiyet değiştiren. |
Transüda
Hücreler arası sıvının oluşumunu ya da emilimini engelleyen bir bozukluk ortaya çıktığında, dokularda ya da seröz boşluklarda (akciğer, kalp, karın zan boşlukları) toplanan sıvı. |
Talasoterapi
Güneş, deniz ve kumlann vücut üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanılan tedavi biçimi. |
Trapez kas (yamuk kas)
Sırtta yer alan üçgen biçimli kas. îçte artkafa kemiğinin ense bağına ve 10-11. |
Trapez kemik (yamuk kemik)
El bileğini oluşturan ikinci kemik sırasındaki ikinci kemik. |
Trapezoit kemik (yamuksu kemik)
El bileğinde birinci sıradaki skafoit kemik ile trapez ve başlı kemik arasında yer alan kemik. |
Travesti
Karşı cinsin giysilerini kullanarak ve cinsel rolünü üstlenerek cinsel hazza ulaşan kişi. |
Tam idrar tahlili
îdrar sedimentinin fiziksel, kimyasal ve mikroskopik özelliklerinin incelemesi. |
Travestizm (transvestizm)
Karşı cinsin kılığına girme biçiminde ortaya çıkan bir tür cinsel sapma. |
Timpanik membran
Kulak zarı. |
Travma
Herhangi bir dış etkenle ortaya çıkan yanık, incinme veya kırık gibi yaralanma. |
Timpanik parasentez
Kulak zarının keskin bir cerrahi gereç yardımıyla çizilmesi. |
Travmatoloji
Yaralar, kırıklar, yanıklar, ezikler, çıkıklar gibi travma-tik lezyonlarla ilgilenen tıp dalı. |
Tanjant ekran
Merkezi görme alanı muayenesi |
Tarama
Bir toplulukta epidemiyolojik araştırma amacıyla ya da erken tanı koyup zamanında etkili tedaviye başlamak için, belirli bir hastalığa tutulmuş kişilerin sistemli olarak araştırılması. |
Trigeminal nevralji
Yüzdeki trigeminal sinirde ağrıya neden olan bir hastalık. |
Tavukkarası
Az aydınlık yerlerde, görememek şeklinde ortaya çıkan bir çeşit göz hastalığıdır. |
Tekrar bölgesi*
Tekli, ikili veya daha fazla DNA nükleotid dizinlerinin peşpeşe tekrarlarının bulunduğu bölge (Ör. CAG tekrar bölgesi: .....CAGCAGCAGCAGCAGCAG...................) |
Telekardiyografi
Göğüs kafesinin ön-arka düzlemde radyolojik olarak incelenmesi. |
Tokografi
Dölyatağı kasılmalarının grafik kaydı. |
Temporal arterit
Aynı zamanda serebral arterit, kraniyal arterit, dev hücreli arterit ve bazen de granülomatöz arterit olarak da adlandırılır. Kafadaki kan damarlarının (arterlerin) ağrılı inflamasyonu söz konusudur; şakaklar genellikle dokunmakla hassastır ve baş ağrıları sıktır. Polimiyalji romatika (PMR) ile de sık görülür. Nedeni bilinmeyen bir vaskülit formudur, özellikle 50 yaş üzerindeki kişileri etkiler ve kadınlarda daha sık görülür. |
Temporal bölge
Şakak bölgesi. |
Temporal bölge (şakak bölgesi)
Kafatasının göz ile kulak arasında yer alan anatomik bölgesi. |
Tomografi
tomograf cihazı ile dokunun kesitler hâlinde filme alınması. |
Temporal kemik (şakak kemiği)
Artkafa (oksipital), yankafa (paryetal) ve sfenoit kemikler arasında yer alan çift ve simetrik kafatası kemiği; üç değişik bölümün kaynaşmasından oluştuğundan çok düzensiz bir biçimi vardır. |
Tromboelastografi
Pıhtının oluştuğu evreler boyunca esnekliğinin değerlendirilmesine dayanan ve kanın pıhtılaşma sürecini inceleyen bir teknik. |
Tromboplastra (trombokinaz, faktör ııı)
Kanda protrombinin trombine dönüşümünü sağlayan pıhtılaşma faktörlerinden biri. |
Torakoskopi
Plevra boşluğunun tanı amacıyla doğrudan incelenmesi için torakoskop adlı Özel bir aygıtla uygulanan bir teknik. |
Tenorafî
Kesilmiş iki kiriş parçasının dikilmesini amaçlayan cerrahi girişim. |
Torakotomi
Göğüs kafesinin cerrahi girişimle açılması. |
Toraks
Boyun altı ile diyafragma arasındaki anatomik bölge, göğüs. |
Torasentez
Tanı ya da tedavi amacıyla deriden sokulan bir aygıtla plevra boşluğuna girilmesi. |
Tepkisel davranış
Kişinin özeleştiri ve denetleme mekanizmalanmn zayıflamasına bağlı saldırgan ve şiddet içeren davranışlar. |
Teratoblastom
Olgunlaşmamış, az farklılaşmış, embriyondakine benzer dokulardan oluşmuş, teratom(*) tipi. |
Teratojen
Doğumsal oluşum bozukluklarına neden olan etken. |
Termoterapi
Isı veren ışınlarla uygulanan tedavi yöntemi. |
Tpn (total parenteral nutrıtıon) uygulaması
Damardan besleme şeklidir. Şeker, protein, yağ, mineraller ve vitamin içerir. |
Trabekülotomi
Bazı glokom olgularında göz hekimlerince uygulanan cerrahi girişim. |
Tragus
Kulak kepçesinin dışkulak yolunun dış deliğinin karşısına düşen, üçgen biçimli bölümü. |
Trakea
Bazı kırık ve çıkıkların tedavisine kullanılan, vücudun bir bölümü üzerinde uygulanan mekanik çekme. |
Trakea (soluk borusu)
Solunum yolunun bir parçası olan ve vücudun orta çizgisinde yer alan silindir biçimli boru. |
Trakeit
Soluk borusu iltihabı. |
Trakeoplasti
Soluk borusu duvarım yeniden yapmaya yönelik cerrahi girişim. |
Trakeoskopi
Soluk borusuna sokulan optik bir gereçle soluk borusunu incelemeyi sağlayan tanı tekniği. |
Trakeotomi
Soluk borusuna boyun tabanının ikinci-üçüncü kıkırdak halkasının hizasında bir keşi uygulamaya yönelik cerrahi girişim. |
Trakifoni
Sesin normal tınısını yitirerek boğuklaştığı bozukluk. |
Tetrapleji
Her iki kol ve bacak ile gövdenin istemli kaslarının tam felci. |
Transaminazlar
Bir aminoasitteki amin grubunun bir keto asite aktarılarak başka bir aminoasit oluşturulması tepkimesinde rol oynayan enzimler. |
Tetrat
Mayoz bölünme sırasında homolog kromozomların birbirlerine sarılarak oluşturdukları dört kromotitli yapı. |
Transdüksiyon
Bir mikroorganizmadan bir diğerine virüs veya bakteriyofajlar aracılığıyla gen aktarılması olayı. |
Transeksüel
Karşı cinse ilgi gösteren, tıbbi müdahale ile cinsiyetini değiştiren kişi. |
Uranizm
Erkekte edilgen eşcinsellik |
Urasil
Yanlızca RNA yapısına katılan baz. |
Ultrason
İç üreme organları ve oluşan fetusu görmemizi sağlayan cihazdır. |
Ultrason tedavisi
Ultrasonun çeşitli biyolojik etkilerinden yararlanmaya yönelik fizik tedavi yöntemi. |
Ultrasonografi
Ultra-ses kullanılarak elde edilen görüntüler.Bir çok hastalığın ön teşhisinde kullanılan, ancak daha çok karın organları gibi ses dalgalarının kolayca geçebileceği konumdaki organların tetkikinde etkili bir inceleme yöntemidir.Şua söz konusu değildir. |
Ultrasonografî
İnsan vücudunun iç organlanm ve olası patolojik değişimlerini incelemek amacıyla sesüstü (ultrason) dalgalarını kullanmaya dayanan tanı yöntemi. |
Ultrasound
İnsan kulağının duyamıyacağı kadar yüksek frekanslı ses dalgaları.Ultra-ses. |
Uyuma yönelik davranışlar
Fiziksel ve sosyal çevre koşullannın değişmesine kişinin uygun bir yanıt vermesini sağlayan tüm davranışlar. |
Ultraviole
Dalga boyu 2000-4000 arası olan mor ötesi ışınlar. |
Uluslararası birim (ıu, biyolojik ünite)
Bİr maddenin biyolojik yöntemlerle ölçülen, farmakolojik olarak etkin miktan. |
Üretra
İdrarın dışarıya atılmasını sağlayan ve ıdrar torbasından sonraki idrar yoluna verilen isim. |
Üretra (siyek)
idrar kesesinin dış ortama açılmasını sağlayan idrar yollarının son bölümü. |
Üretra salgısının incelenmesi
Üretra (siyek) salgısında Neisseria gonorrhoeae'nin (belsoğukluğu elkeni) varlığını lam üzerinde doğrudan belirlemeyi ve erken dönemde özgün tedaviye başlamayı sağlayan leknik. |
Üretrografi
Kontrast madde vererek üretrayı radyolojik olarak gö- rünebilir hale getirmeye dayanan tam yöntemi. |
Üretroraji
Üretradan (siyek) kan gelmesi. |
Ürografi
Damardan kontrast madde verilerek böbrekler,idrar torbası ve idrar yollarının belirli zaman aralıkları ile filmlerinin çekilmesidir.Üriner sistem hakkında teşhis amaçlı yapılan işlemdir. |
Üreter (idrar borusu)
Böbrek havuzunu idrar kesesine bağlayan 25-30 cm uzunluğunda tüp biçimli kanal. |
Üreterografi
Kontrast madde aracılığıyla üreterlerin (idrar boruları) radyolojik olarak görünür hale gelmesini sağlayan tanı yöntemi. |
Vibratör
Titreşimli suni penis. |
Viral
Virüsle ilgili olan ya da virüsün neden olduğu. |
Viral artrit
Viral artritin nedeni kızamıkçık, kabakulak, su çiçeği, çiçek gibi bazı çocukluk çağı hastalıkları olabildiği gibi, tifo ve infeksiyöz hepatit de olabilir. (Bu hastalıklar ile grip gibi kol-bacak ağrısı ya da eklem ağrısına neden olan diğer viral infeksiyonlar ayrı tutulmalıdır). Tanımlanamayan virüslerin neden olduğu infeksiyonlar cilt döküntüsü, ateş ve geçici eklem rahatsızlıklarının olduğu bir sendroma neden olabilirler. |
Vakum (vakum ekstraktör)
Doğumda dölyatağının kasılması yetersiz olduğunda bebeğin çıkarılması için kullanılan ve negatif basınç sağlayan aygıt. |
Viscera
İç organlar; özellikle karın boşluğunda bulunanlar. |
Viseralji
İç organlarda ya da vücudun derin bölümlerinde duyulan her türlü ağrıyı anlatan genel terim, iç organlarla ilgili ağrı duygulan genellikle yeri konusunda bir belirsizlik ya da yanılgıyla ortaya çıkar. |
Vektokardiyografi
Kalbin elektriksel etkinliğini inceleme yöntemi. |
Ventral
Bir organizmanın karın kısmı |
Ventrikülografi
Merkez sinir sistemini radyolojik olarak inceleme yöntemi. |
Vibrator
Titreşimli suni penis. |
Wegener granülomatozu
Bir vaskülit şekli. |
Wrisberg ara siniri
VII. kafa çiftinin (yüz siniri) bir dalı. |
Yapışma (aderans)
Organizmanın bölümleri arasında ortaya çıkan patolojik yapışıklıklar. |
Yara
Mekanik etkenlerle deride ya da vücudun yumuşak dokularında sürekliliğin bir süre için bozulması. |
Yaralar
Herhangi bir kaza sonucu deride meydana gelen yarılma, kesilme, ezilme veya parçalanmalara yara denir. Birçok çeşidi vardır. Ateşli silahlar, batıcı veya delici aletler, yakıcı maddeler veya hayvan ısırmaları sonucu meydana gelen yaraların, hiç vakit kaybetmeden tedavi edilmesi gerekir.Yaralar, temizlik şartlarına uyulmayıp da, mikrop kapacak olursa, yara yerinde şişme, kızarma, ateş ve ağrı görülür. Bu da, yaranın iltihaplandığına işarettir. Bu durumdaki yaralar, gereği gibi tedavi edilmeyecek olursa, yaradan dağılan mikroplar vücudun diğer tarflarına da yayılıp çok tehlikeli hastalıkara yol açabilir.Yaralanmalarda yapılacak ilk iş; akan kanı durdurmaktır. Kanı durdurmak için, kanayan yerin üstüne gaz bezi veya temiz bir bez parçası konup, iyice bastırılır. Kan bir süre sonra durur. Kanama durduktan sonra bez kaldırılır, yaranın üzerine bir parça tentürdiyot sürülüp, yara temiz bir gaz bezi ile sarılır.Kan fışkırarak akıyorsa, yaranın üzerine gaz bezi yea temiz bir bez parçası bağlandıktan sonra, kanayan yere bastırılır. Sonra ipin uçları, bir parça çubuğa bağlanıp, döndürüle döndürüle iyice sıkılaşması sağlanır. Ve hiç vakit kaybetmeden hastaneye götürülür. |
Yağlı dejenerasyon
En çok kalp, karaciğer ve böbreklerde görülür. Bu organlarda, hücreler normal çalışma yeteneklerini kaybederler ve içlerinde yağ tanecikleri birikir. | << Geri
| |
|