TurkMedikal.net { ana sayfa }
TurkMedikal. N E T | ANA SAYFA Üyelik Online Alış-Veriş | Dükkan Kitaplar Hastalıklar Hakkında Bilgi | Hastalıklar İlk Yardım Medikal Rehber | Medikal Linkler Reklam
  03 Mayıs 2024, Cuma Bu Sayfayı Arkadaşınıza Göndermek İstermisiniz ?
:: Sağlık Ansiklopedi >> ok

Antitüssif

Öksürük giderici.
Antropometrik noktalar

Antropologlar tarafından, insan vücudunda ve Özellikle iskelet üzerinde antropometrif*) ölçümlerinin yapılması için saptanmış noktalar.
Alyuvar çökme hızı

. Sedimantasyon
Alyuvar yıkımı (hemokaterez)

Alyuvarlann fizyolojik yıkım süreci; ortalama yaşamları yaklaşık 120 gündür ve yaşam çevrimlerinin sonuna ulaşan daha az dirençli alyuvarlar kendiliklerinden parçalanırlar.
Adams-stokes sendromu

Anormal ölçüde yavaş nabız atımı olan bir hastanın aniden bilincini kaybetmesi durumudur. Bunun nedeni, kalp blokodur. Bkz. Kalp.
Arı sokması

Arı; bal ve balmumu yapan fakat, iğnesiyle sokan bir böcektir. Hassas bünyeli kimseleri soktukları zaman,onların şok geçirmelerine neden olabilirler. Eşek arıları ise; bal arılarına nazaran daha tehlikelidir.Arı sokmasında yapılacak ilk iş; arının iğnesini, ucu yakılmış bir iğne ile çıkarmaktır. Sonra arının soktuğu yerin alt ve üstünden sıkıca boğulur. Üzerine soğuk su dökülür.
Arı sokması

Arı; bal ve balmumu yapan fakat, iğnesiyle sokan bir böcektir. Hassas bünyeli kimseleri soktukları zaman,onların şok geçirmelerine neden olabilirler. Eşek arıları ise; bal arılarına nazaran daha tehlikelidir.

Arı sokmasında yapılacak ilk iş; arının iğnesini, ucu yakılmış bir iğne ile çıkarmaktır. Sonra arının soktuğu yerin alt ve üstünden sıkıca boğulur. Üzerine soğuk su dökülür.

Adenokarsinom

Gudde dokusundan kaynaklanan kötü huylu tümörlere verilen genel ad.
Adipoz doku (yağdoku)

Hücrelerinde yağ kabarcıklan içeren bağdoku.
Adiyadokokinezi

Elleri açıp kapama gibi birbirine karşıt hareketleri art arda hızla yapma yeteneğinin kaybı.
Adrenokortikotrop hormon (kortikotropin)

ACTH kısaltmasıyla gösterilen, hipofizin Ön bölümündeki bazofil hücrelerin ürettiği protein yapısında hormon.
Aerobik

Oksijeni gerektiren anlamındadır; örneğin aerobik egzersiz türüdür.
Anaerobik

Oksijensiz ortamda yaşayabilen (bazı bakteriler gibi).Oksijen tüketimini artırmayan egzersiz türü.
Anatoksin

Bazı özgün maddelerle işlendiğinde zehirli etkisini yitiren, ama antijen özelliğim (yani antikor oluşturma yeteneğini) koruyan toksin.
Ağız kokusu

Birçok hastalık sırasında ortaya çıkabilen bir belirti.
Aha (alfa-hidroksit asit)

Çoğu meyvelerden elde edildiği için meyve asitleri"" olarak da adlandırılır. Cilt bakımında güçlü bir yaşlılık önleyicidir. Düşük konsantrasyonlarda, ölü hücreleri yok eder, yumuşak ve taze bir cilt oluşturur. Orta ve yüksek konsantrasyonlarda ise kırışıkların azalması için elastin ve kolajen üretimini uyarır. "
Anizokori

İki gözbebeğinin çaplan arasında fark olması. Normal ışıkta ortaya çıkarsa statik, ışıkla uyanldığında görülürse dinamik anizokori denir, îkinci durum hemen her zaman sinir sistemi ya da göz hastalıklarının belirtisidir.
Anjiyokardiyografi

Çevrel bir toplardamara (genellikle kol toplardamarına) iyot içeren, suda çözünen ve böbreklerden hızla atılan radyoopak bir kontrast madde verilmesinden sonra kalp boşluklarının ve büyük damarların radyolojik olarak incelenmesi.
Anjiyokolit (kolanjit)

Karaciğer dışı safra yollarının (karaciğer kanalları, ana safra kanalı) ya da bunların karaciğer içindeki uzantılarının kronik ya da akut iltihabı.
Akrep sokması

Akrep; sıcak ve nemli yerlerde yaşayan, kıvrık ve kalkık kuyruğuyla zehirli bir iğnesi olan böcektir. Akrep soktuğunda yapılacak ilk iş; soktuğu yerin altını ve üstünü sıkıca bağlamaktır. Sonra; iğnenin bulunduğu yer, iki parmak arasına alınıp, kan akıncaya kadar sıkılır ve üzerine amonyak sürülür.
Anoksi

Hücrelerde oksijen eksikliğine bağlı patolojik durum
Antıstreptokınaz tıtresı

Üst solunum yolu enfeksiyonlanndan ve romatizmal hastalıktan sorumlu olan A grubu beta hemolitik strep-tokoklann ürettiği enzimatik toksine (streptokinaz) karşı oluşan antikorlann kandaki düzeyi.
Akyuvarlar (lökositler)

Kanda bulunan ak hücreler
Atrofi (doku gerilemesi)

Dokuları oluşturan hücrelerin küçülmesi ve sayıca azalmasına bağlı olarak doku kütlesinin eksilmesi.
Antioksidan

Oksijen, güneş ışını veya herhangi diğer bir kaynağın zararlı etkilerini azaltabilen maddedir. Ancak, antioksidanların kırışıkları önlediği konusunda herhangi bir kanıt yoktur; bunların cilt üzerinde öncelikli etkileri iltihap ve kızarıklıkları azaltmalarıdır. Antioksidanlar birçok bitki özü, vitaminler ve sentetik maddeler içerir.
Aybaşı kanaması yokluğu

Genç bir kız buluğ çağına geldiği halde, aybaşı görmeye başlamamışsa, aybaşı yokluğundan söz edilir. Bu durum karaciğer hastalıklarından, kansızlıktan veya tiroit bezi bozukluğundan kaynaklanabilir. Öncelikle nedeni bulmak gerekir.Normal aybaşı gören kadının da; kansızlık, karaciğer rahatsızlıkları, beslenme bozuklukları, veya tiroid bezi hastalıkları sonucu aybaşı kanamaları kesilebilir. Öte yandan aybaşı yokluğu, gebeliğin veya menapozun işareti olabilir.

 

Antistafîlotoksin fitresi

Stafilokoklann ürettiği toksinlere (stafilolizin) karşı oluşan antikorların kandaki düzeyi.
Antitoksik

Toksin giderici.
Antitoksin

Vücutta zehirli madde (toksin) girişinin ardından üretilen özgül antikor.
Azot protoksit

Renksiz; örseleyici, yanıcı ve patlayıcı özellikleri olmayan; tatlı kokulu gaz.
Antitoksoplazma antikoru (total)

Toksoplazmozdan sorumlu bir protozoon olan toksop-lazmaya karşı antikor.
Antitoksoplazma ıgm antikoru

Özgül bir antitoksoplazma antikoru.
B6 vitamini (piridoksin)

Hayvansal ve bitkisel besinlerde düşük dozda bulunur. B6 vitamini eksikliği son derece enderdir.Bu durumda deri, sindirim sistemi rahatsızlıkları ortaya çıkar.
Bağdoku

Farklı anatomik oluşumları birbirine bağlayan, farklı yapılar arasındaki boşlukları doldurarak öbür dokular ve organlar İçin de destek ya da dayanak yapısı oluşturan doku türü.
Besi doku

Bir tohumun çimlenip ilk yapraklarını verinceye kadar geçen sürede besin ihtiyacını karşılayan doku.
Beta-hidroksit

Alfa-hidroksitten daha ufak bir molekül boyuna sahip olan arındırıcı bir ajan.
Böcek sokması

Böceğin ısırdığı yerde şiddetli kaşıntı, kızarıklık ve şişlik görülür. Böceğin zehirli olabileceğini düşünerek aşağıda tarif edilen işlem yapılır.

Vakit kaybetmeden böceğin soktuğu yerin alt ve üstünden sıkıca bağlanır. Sonra böceğin soktuğu yer iki parmak arasına alınıp, sıkılır ve zehirli kanın akması sağlanır.

Böcek sokması

Böceğin ısırdığı yerde şiddetli kaşıntı, kızarıklık ve şişlik görülür. Böceğin zehirli olabileceğini düşünerek aşağıda tarif edilen işlem yapılır. Vakit kaybetmeden böceğin soktuğu yerin alt ve üstünden sıkıca bağlanır. Sonra böceğin soktuğu yer iki parmak arasına alınıp, sıkılır ve zehirli kanın akması sağlanır.
Balgamlı öksürük

Bu çeşit öksürük, sık sık tekrarlar. Hastada hırıltı vardır. Balgam çıkarır ve nefesini dışarı vermekte zorluk çeker. Balgamlı öksürük; Bronşit, astım, sinüs iltihabı, müzmin sinüzit, kalp hastalıkları veya tüberküloz'un bir işareti olabilir.Öksürük, nasıl olursa olsun, ihmal edilmemesi ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.

Balistokardiyografi

Kalbin çalışması sırasında her kasılmanın bütün vücutta yol açtığı titreşimlerin grafik olarak kaydedilmesine dayanan incelenme yöntemi, incelenecek kişi havada asılı duran bir masaya uzanır.
Balistokardiyogram

Kalp kasılmaları sırasında vücutta oluşan sarsıntıların kaydedilmesiyle elde edilen eğri
Biyokütle

Belirli bir alan ve hacimde bulunan canlı ağırlığa biyokütle denir.
Burun kökü (nazyon)

Alın kemiği ile iki burun kemiği arasındaki birleşme çizgisinin ortasında yer alan kranyometrik nokta.
Blok

Genel anlamda, değişik yapıdaki patolojik süreçlerle bağlantılı olarak, bir organın ya da anatomik yapının işlevinin ağır derecede bozulmasını ya da durmasını belirten terim.
Cpk (kreatinfosfokinaz)

Çizgili kaslarda ve kalp kasında bulunan bir enzimdir. Çeşitli kas hastalıklarında ve kalp krizinde kanda yüksek düzeyde görülür.
Çok uyumak

1 ila 4 yaşları arasındaki çocukların; geceleri 13, öğleden sonra da 2 saat olmak üzere, günde 15 saat uyumaları, sıhhatli büyümelerini sağlar. 5 ile 7 yaşları arasındaki çocuklara ise, geceleri 11-13 saat uyku yeterlidir.8-14 yaşları arasında 9-11 saat; 15 yaşından sonra da 8 saat uyku yeterli gelir.20 yaşını geçenlere 6-8 saat gece uykusu yeterlidir.
Çok uyumak

1 ila 4 yaşları arasındaki çocukların; geceleri 13, öğleden sonra da 2 saat olmak üzere, günde 15 saat uyumaları, sıhhatli büyümelerini sağlar.

5 ile 7 yaşları arasındaki çocuklara ise, geceleri 11-13 saat uyku yeterlidir.
8-14 yaşları arasında 9-11 saat; 15 yaşından sonra da 8 saat uyku yeterli gelir.
20 yaşını geçenlere 6-8 saat gece uykusu yeterlidir.

Diş kökü granülomu

Diş kökü ucunun çevresindeki dokuların iltihaplanması.
Detoksifikasyon

Alkol gibi bir maddenin vücuttan temizlenme süreci.
Diyadokokinezi

Birbirini izleyen hareketlerin (örneğin ellerin sağa sola döndürülmesi ya da parmakların gerilip büzülmesi) hızla yapılabilmesi.
Dezintoksikasyon

Dışarıdan organizmaya giren ya da metabolizmanın çeşitli evrelerinde vücut içinde oluşan zehirli maddelerin etkisiz hale getirilerek vücuttan uzaklaştırılması süreci.
Damar büzülmesi (vazokonstriksiyon)

Kan damarlan duvarında bulunan düz kasların kasılmasıyla damar boşluğunun daralması.
Dezoksikortikosteron

Böbreküstü bezi kabuğunun glomerül katmanınca üretilen mineralokortikoit hormon.
Dezoksiribonükleaz

Hidrolaz sınıfına giren bir enzim.
Dezoksiribonükleik asit

DNA
Diyatermokoagülasyon (elektrokoagülasyon)

Tıpta ve cerrahide belirli bir noktaya yüksek frekanslı elektrik akımı vererek bu akımın ist etkisiyle hızlı bir hücre pıhtılaşması ve hücre yıkımı oluşturulması biçiminde uygulanan girişim.
Dış okülomotor sinir

abdüsens sinir
Dışkıda oksiyür aranması

Genellikle çocukların bağırsaklarında bulunan oksiyür tanısı
Dna (dezoksiribonükleik asit)

Canlılarda kalıtım yoluyla geçen özelliklerin korunmasından ve aynı zamanda protein bireşiminin düzenlenmesinden sorumlu büyük molekül.
Digoksin miktarının belirlenmesi

Kalp yetmezliğinin tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir ilaç olan digoksinin kandaki miktarının belirlenmesi; "en uygun" tedavi dozunun saptanmasında yararlıdır.
Doku

Belirli bir işi yapmak üzere özelleşmiş hücreler topluluğu.
Doku grubu

Anne ve babadan yarı yarıya alınan ve insanın dokusal özelliklerini belirten işaretler (Kan grubu ile aynı değildir, HLA olarak da anılır).
Doku reddi

Farklı genetik yapıdaki bir insandan alınan dokunun nakledilmesi sonucunda vücudun zamanla bu dokuyu yıkmaya yönelik olarak başlattığı tepkimelerin ortaya çıkardığı karmaşık olaylar dizisi.
Dokunma

Vücut yüzeylerinin dış ortamdaki çeşitli etkenlerle ilişkisini sağlayan duyarlılık.
Dokunma

Vücut yüzeylerinin dış ortamdaki çeşitli etkenlerle ilişkisini sağlayan duyarlılık.
Dolikokolon

Kalınbağırsağın anormal uzunlukta olduğu yapı bozukluğu.
Dekstrokardi

Normalde göğüs boşluğunun sol yarısında yer alan kalbin sağ göğüs kafesinde bulunması.
Dopa (3,4-dihidroksifenilalanin)

Tirozinaz enziminin etkisiyle fenilalaninin yükseltgen-mesi sonucu oluşan kimyasal madde.
Disakkaritler

Oksijen köprüsüyle bağlanmış iki monosakkarit molekülünden oluşan karbonhidrat ya da şekerler.
Disendokrinizm

İç salgı (endokrin) bozukluklarını belirtmek için kullanılan genel terim.
Döküntü

Deride geniş alanlar üzerinde ya da yaygın olarak düzensiz kırmızı lekelerin ortaya çıktığı hastalık belirtisi.
Deoksikolik asit

İnsan safrasında bulunan safra asiti.
Deoksiribonukleik asit (dna)

Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül
Deoksiribonukleotid

DNA'nın yapıtaşı olan molekül.
Deoksiribonükleik asit (dna)

Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül
Deoksiriboz

C5H10O4 bileşiminde olan ve DNA'nın yapı birimlerinden biri olan şeker. Genel adı pentoz olan monosakkarit.
Disleksi

Okuma yeteneğindeki bozukluk.
Dislokasyon

Çıkık.
Depresyon (ruhsal çöküntü)

Kaygı, kendine güvensizlik, kararsızlık ve gelecekten korku gibi duyguların egemen olduğu özel psikolojik durum.
Duygulanım yoksunluğu

Kişinin ruhsal gelişim sürecinde yaşadığı reddedilme, onaylanmama ve dışlanma deneyimlerinin etkisiyle oluşan duygulanım bozukluğu.
Derialtı dokusu (subkütan doku)

Deri ile iskelet kasını örten fasyalar arasındaki doku.
E vitamini (alfa-tokoferol)

Başta tahıl olmak üzere ıspanak, kabak, lahana, marul gibi yeşil sebzelerde bol miktarda bulunur. İnsanda karaciğerin yanı sıra yağlı dokularda, böbrekte, kalpte, kaslarda ve böbreküstü bezi kabuğunda depolanır. Fazla olan bölümü idrar ve dışkıyla atılır. Antioksidan özellik gösterir. E vitamini eksikliği son derece ender görülür ve kansızlık biçiminde ortaya çıkar
Elektroşok

Kişiye elektrik akımı verilerek sara nöbetine benzer bir durumun yaratılmasına dayanan tedavi yöntemi.
Eokontinans

Anüs ya da idrar kesesi büzgen kasının denetim bozukluğu; istemsiz olarak dışkı ya da idrar kaçırma ile kendini belli eder
Embriyokardi

Erişkinde kalp seslerinin, dölütteki kalp seslerine benzemesi.
Egzostoz (osteokondrom)

Kemikte gelişen iyi huylu tümör.
Egzotoksin

Gram-pozitif enfeksiyon etkeni mikroplann üretliği maddelerin genel adı.
Ekinokok

Köpek ve kurtlar, nadiren kedilerde bulunan bir parazit olup larvaları memeli canlılarda büyüyerek hidatik kistleri yaparlar.
Epitel dokusu

Sık bir biçimde dizümiş epitel hücrelerinden oluşan doku.
Ekinokok (echinococcus granulostıs)

Proglottisler cinsel organları ve olgun yumurtaları içerir.
Ekinokok

Köpek ve kurtlar, nadiren kedilerde bulunan bir parazit olup larvaları memeli canlılarda büyüyerek hidatik kistleri yaparlar.
Epitroklea

Üstkol kemiğinin dirsek ucunun ortasında, trokleanın üzerinde bulunan kemik çıkıntısı.
Endokard

Kalbin içini örten bir sıra yassı epitel dokudan oluşan zar.
Endokardit

Kalp iç zannın (endokart) iltihabı. Kulakçık ve karıncığın yüzeyini Örten endokartta görülebiürse de, daha çok kapaklann yüzeyini kaplayan endotelde ortaya çıkar (kapakçık endokarditi)
Endokrin bez

İç salgı (hormon) bezi.
Endokrin sistem

Yumurtalık, testiküler, böbrek üstü bezi, tiroid, hipofiz, timus sistemlerini içine alan bez sistemidir.
Endokrin sistem (iç salgı sistemi)

Belirli Özgül uyanların etkisiyle hormon üreten özelleşmiş hücrelerden oluşmuş anatomik yapılar bütünü.
Endokrinolog

Endokrin sistemin yapı, patolojileri ve tedavisi konusunda uzman kişi.
Endokrinoloji

İç salgı bezlerinin fonksiyonlarını, normal dışı çalışma sonucu oluşan hastalıklarını ve bunların tedavilerini inceleyen tıp dalıdır.
Endokrinopati (iç salgı sistemi hastalıktan)

iç salgıbezlerinin işlevlerindeki bozulma sonucu gelişen hastalıklar için kullanılan genel terim.
Ekokardiyogarfi

Kalp, damar sisteminin teşhisinde kullanılan ultrasonik bir yöntem.
Ekokardiyografi

Ultrason dalgalarıyla kalp duvarlarının kalınlığını ve kapakçık parçalarının hareketlerini belirlemeyi sağlayan tanı yöntemi.
Ergokalsıferol

D Vitamininin teknik adı.
Ekokardiyogram

Ekokardiyografi yoluyla elde edilen çizelge.
Ergokalsiferol

D Vitamininin teknik adı.
Endotoksin

Özellikle Gram-negatif bakterilerin hücre duvarının dış zarının yapısında bulunan zehir.
Eritropeııı (alyuvar azalması ya da yokluğu)

Alyuvarlann ya da henüz olgunlaşmamış alyuvar sayısının azalması ile beliren patolojik durum.
Enferokinaz

Bağırsak mukozasından salgılanan ve pankreas tripsi-nojem'ni tripsine dönüştüren enzim.
Esnek doku

Kollajen liften çok esnek lif içeren bağdoku türü.
Enterokolit

İnce ve kaim bağırsağı aynı zamanda etkileyen akut ya da kronik bir iltihabı sürece bağlı hastalık.
Elektrokardiografi

Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektrokardiyografi

Kalp kasının kasılmasını sağlayan elektriksel akımların kaydedilmesi temeline dayanan, tanıya yönelik inceleme yöntemi.
Elektrokardiyogram

Kalbin etkinliği sırasında oluşan elektriksel voltaj değişikliklerinin milimetrik kâğıda grafik biçiminde kaydı.
Enterotoksin

Bazı Staphylococcus aureus soylarının çıkardığı toksin.
Elektrokardiyoskop

Kalp kasılması sırasında oluşan elektrik potansiyellerini bir osiloskopun ekranında görüntüleyen alet.
Elektrokoagülasyon

diyatermokoagülasyon
Elektrokortikografi

Kafatasının delinip sertzarın (dura mater) açılmasından sonra beyin kabuğuna uygulanan elektrotların bu bölgede yol açtığı elektrik potansiyellerinin kaydedilmesi tekniği.
Elektrokoter

Elektrik akımıyla kor haline getirilmiş bir iletken aracılığıyla dokuların yakılmasında kullanılan cerrahi alet.
Elektrokoterizasyon

Elektriğin organik dokularda tedavi amacıyla uygulanması.
Entoksikasyod (zehirlenme)

Organizmaya yabancı, canlı olmayan, yaşamsal olayları etkileyecek güçte maddelerin yol açtığı belirtiler.
Flokülasyon

Sıvı ortamda düşük yoğunluklu bir çökeltinin oluşması.
Flüorokardiyografi

Kalbin ve büyük damarlann incelenmesinde kullanılan bir radyolojik inceleme yöntemi.
Fokomeli

Kol ve bacaklann en az birinde uç parçasının eksik geliştiği doğumsal iskelet bozukluğu.
Fibrokistik Hastalık

Fonokardıoğrafi

Kalp atımında çıkan seslerin gragik olarak kaydedilmesi.
Fonokardiyografî

Kalp atımında çıkan seslerin grafik olarak kaydedilmesi.
Fotokoagülasyon

Ksenon ya da laser ışınlarının retina (ağtabaka) ve üzerindeki damartabakaya düşürülmesiyle damartabakada oluşan iltihabi uyan sonucunda pigmentlerin retinanın yırtık bölgesine göçerek burayı yapıştıran bir nedbe dokusu oluşturması.
Fizyokineziterapi (kineziterapi)

Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü.
Feokromositom

Krom tuzlarını tutma özelliği olan kromafin hücrelerden kaynaklanan tümör; olguların büyük bölümünde böbreküstü bezlerinin iç bölümünde ve herhangi bir yaşta ortaya çıkar, ama 30-40 yaş arasında daha sık görülür.
Fernokinon

K, vitaminine verilen ad.
Fleboklizi

Tedavi amacıyla toplardamar içine çeşitli çözeltilerin verilmesi.
Galvanokoter

Yalıtkan saplı, ucu sivri, küre ya da yuvarlak biçimli metalik bir iletkenden yapılmış ve kor haline gelinceye kadar elektrik akımıyla ısıtılan cerrahi alet.
Gonofcok (neisseria gonorrhoeae)

Gram-negatif bir bakteri; insanda belsoğukluğu adlı hastalığın etkenidir.
Gestoz (gebelik tokseraisi)

Gebelik sırasında ortaya çıkan ve gebeliğe bağlı olarak gelişen patolojik belirtileri genel olarak tanımlayan terim.
Gammaglobülin yokluğu

agammaglobülinemi
Glikokortikoit hormonlar

Böbreküstü bezinde yapılan steroit hormonların üç grubundan biridir.
Glokom

Glokom özellikle ileri yaşlardaki önemli bir körlük nedenidir. Ancak hastalığa erken tanı konduğu zaman körlük yapması engellenmektedir.

Bir çok insan glokomun göz tansiyonuyla bir ilişkisi olduğunu bilmektedir. Aslında glokom beyine gördüklerimizi ileten görme sinirinin hastalığıdır.

Optik sinir elektrik ileten kablolara benzemektedir. İçinde binlerce lif bulunmaktadır. Her lif beyine görmemizi sağlayan mesajlar iletmektedir. Glokom bu liflere zarar vermekte ve görme alanımızda kör noktaların oluşmasına neden olmaktadır. İnsanlar bu kör noktaları çok ileri seviyelere ulaşana kadar fark etmemektedir. Tüm sinir hasar görünce körlük meydana gelir.

Sebep

Vücutta kan nasıl dolaşıyorsa gözün içindede aköz hümör adını verdiğimiz berrak bir sıvı dolaşmaktadır. Sıvının hareketi sürekli açık bir musluk ve lavaboya benzemektedir. Eğer lavabo tıkanırsa su birikmeye başlar ve basınç artar.
 
Glokomun tipleri nelerdir:

Kronik açık açılı glokom: En sık olan tipdir (%90). Drenaj açısının basitçe yaşlanmasına bağlı oluşur. Bu yaşlanma yavaşça göz tansiyonunun yükselmesine neden olur. Bu yavaş yükseliş belirtiye neden olmaz ve tanının konulması ileri derecede kayıp olana kadar gecikebilir. Görmedeki kayıp ancak ileri bazı testler yapılarak bulunabilir.

Açı kapanması glokomu:Drenaj açısının aniden kapanmasıyla oluşur. Bu lavaboyu aniden bir kağıt ile tıkamaya benzer. Basınç birdenbire yükselir. Gözde iris bu kağıt görevini yapar.Göz basıncı aniden yükselir. Bu durumda çeşitli semptomlara yol açar:

Görme bulanıklığı
Gözde aşırı derecede ağrı
Başağrısı
Işık çevresinde renkli halolar
Mide bulantısı ve kusma
Sekonder glokom: Drenaj açısını ikincil bir hastalığa bağlı olarak bozulmasından meydana gelir.
Yaralanmalar
Steroid gibi çeştli ilaçlar
Tümörler
Enflamasyonlar
Anormal kan damarları

Tanı

    Bu  durumun tanısı sadece göz doktorlarınca konabilmektedir. Bu hastalığın tedavisini de sadece göz doktorları verebilmektedir. Tonometre adı verilen cihazlarla göz tansiyonunuz ölçülür, optik sinir göz dibi muayenesinde incelenir ve gerekirse görme alanı testiniz yapılır. Testler göz doktoru tarafından gerekli görülen hastalara yapılmaktadır.

Tedavi

Glokom ile gözde oluşan hasar geri döndürülemez ancak kullanılan damlalar, haplar, lazer ve cerrahi tedavi ile hasarın ilerlemesi engellenir.

    Glokom genelde günde 1-2 defa kullanılan damlalar aracılığıyla tedavi edilir. Bu damlaların bazıları göz basıncını aköz humor salınımını azaltarak, bir kısmı da drenajı arttırarak etki eder. Bu ilaçların düzenli aralarla kullanılması önemlidir.

    Glokom hastaları, göz doktorunun artık tıbbi tedavinin yetersiz olduğuna karar verdiği zaman, ameliyat olmak zorunda kalırlar. Bu ameliyatta aközün drene olması için yeni bir kanal açılmaktadır. Bunun haricinde tedavide çeşitli durumlarda lazerde kullanılabilmektedir.

Glokoni

Gözküresİ içindeki sıvı basıncında artma.
Gebelik toksemisi

gestoz
Glütamik oksalâsetik transaminaz (got)

GOT kısaltmasıyla belirtilen enzim.
Hemotoksin

Başta alyuvarlar olmak üzere kan hücrelerini etkileyerek onlan parçalayan bakteri zehirlerine verilen genel ad.
Hepatokolanjit

Karaciğer ve safra yollarına çeşitli yollarla ulaşan mik- roorganizmaların burada ve çevre dokularda yol açtığı akut iltihabi süreç.
Hipokalsemi

Kandaki kalsiyum düzeyinin düşmesi.
Hayvan döküntüleri

Hayvanlardan dökülen küçük deri pullan. Alerjinin önemli nedenlerindendir
Heterokromozom

Farklı iki kromozomun oluşturduğu kromozom çifti, în-sandaki cinsiyet kromozomları bu yapıdadır.
Hipokampus

Beyin yarıkürelerinin yan karıncıklarından çıkarak gene aynı karıncıkların tabanını döşeyen sinirsel yapıya verilen ad.
Hîpokapni

Kısmi karbon dioksit basıncının düşük olmasına bağlı olarak kandaki karbonik asit düzeyinin azalması.
Hipoklorhidri

Mide mukozasındaki hidroklorik asit üretiminin yetersiz olması.
Hipokoli

Dışkı renginin açılması ve genellikle sanmsı bir renk alması
Hipokondri

Kendi sağlığıyla ilgili olarak aşın endişelenme durumu.
Hipokromi

Alyuvarlardaki hemoglobin miktannın azalması.
Hipoksi

Oksijen azlığı. Bak. anoksi.
Hidrokortizon

kortizol
Hidroksiprolin

Kemik kollajeninin yapısındaki önemli madde.
Hidrokusyon

Soğuk suya girmeye bağlı olarak bilinç kaybı ve ani solunum durmasıyla beliren bayılma.
Hematokolpos

Himenin (kızlık zarı) doğumsal bir anomali nedeniyle delik olmamasına bağlı olarak görülen patolojik durum.
Hematokrit

Kandaki eritrositlerin % olarak belirtilen toplam hacmi.
Histokimya

Hazırlanmış doku kesitlerinin, kimyasal ve fiziksel analiz yöntemleri kullanılarak kimyasal özelliklerinin incelenmesi.
Hemokaterez

alyuvar yıkımı
Hemokromatoz

Demir elementinin aşirı miktarda emilmesi ve depolanmasının karaciğer gibi bir çok organda hasar oluşturduğu ve işlev bozukluğuna yol açtığı genetik bir hastalık.
Hemokromositometrik inceleme (tam kan sayımı)

insan kanındaki hücrelerin İncelenmesi.
Hemokültür

Kanında mikrop bulunduğu düşünülen bir enfeksiyon hastasından alınan kan örneğinin uygun besiyerine ekilerek mikroorganizmanın üretilmesi.
Dokunma

Vücut yüzeylerinin dış ortamdaki çeşitli etkenlerle ilişkisini sağlayan duyarlılık.
Dolikokolon

Kalınbağırsağın anormal uzunlukta olduğu yapı bozukluğu.
Dekstrokardi

Normalde göğüs boşluğunun sol yarısında yer alan kalbin sağ göğüs kafesinde bulunması.
Dopa (3,4-dihidroksifenilalanin)

Tirozinaz enziminin etkisiyle fenilalaninin yükseltgen-mesi sonucu oluşan kimyasal madde.
Disakkaritler

Oksijen köprüsüyle bağlanmış iki monosakkarit molekülünden oluşan karbonhidrat ya da şekerler.
Disendokrinizm

İç salgı (endokrin) bozukluklarını belirtmek için kullanılan genel terim.
Döküntü

Deride geniş alanlar üzerinde ya da yaygın olarak düzensiz kırmızı lekelerin ortaya çıktığı hastalık belirtisi.
Deoksikolik asit

İnsan safrasında bulunan safra asiti.
Deoksiribonukleik asit (dna)

Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül
Deoksiribonukleotid

DNA'nın yapıtaşı olan molekül.
Deoksiribonükleik asit (dna)

Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül
Deoksiriboz

C5H10O4 bileşiminde olan ve DNA'nın yapı birimlerinden biri olan şeker. Genel adı pentoz olan monosakkarit.
Disleksi

Okuma yeteneğindeki bozukluk.
Dislokasyon

Çıkık.
Depresyon (ruhsal çöküntü)

Kaygı, kendine güvensizlik, kararsızlık ve gelecekten korku gibi duyguların egemen olduğu özel psikolojik durum.
Duygulanım yoksunluğu

Kişinin ruhsal gelişim sürecinde yaşadığı reddedilme, onaylanmama ve dışlanma deneyimlerinin etkisiyle oluşan duygulanım bozukluğu.
Derialtı dokusu (subkütan doku)

Deri ile iskelet kasını örten fasyalar arasındaki doku.
E vitamini (alfa-tokoferol)

Başta tahıl olmak üzere ıspanak, kabak, lahana, marul gibi yeşil sebzelerde bol miktarda bulunur. İnsanda karaciğerin yanı sıra yağlı dokularda, böbrekte, kalpte, kaslarda ve böbreküstü bezi kabuğunda depolanır. Fazla olan bölümü idrar ve dışkıyla atılır. Antioksidan özellik gösterir. E vitamini eksikliği son derece ender görülür ve kansızlık biçiminde ortaya çıkar
Elektroşok

Kişiye elektrik akımı verilerek sara nöbetine benzer bir durumun yaratılmasına dayanan tedavi yöntemi.
Eokontinans

Anüs ya da idrar kesesi büzgen kasının denetim bozukluğu; istemsiz olarak dışkı ya da idrar kaçırma ile kendini belli eder
Embriyokardi

Erişkinde kalp seslerinin, dölütteki kalp seslerine benzemesi.
Egzostoz (osteokondrom)

Kemikte gelişen iyi huylu tümör.
Egzotoksin

Gram-pozitif enfeksiyon etkeni mikroplann üretliği maddelerin genel adı.
Ekinokok

Köpek ve kurtlar, nadiren kedilerde bulunan bir parazit olup larvaları memeli canlılarda büyüyerek hidatik kistleri yaparlar.
Epitel dokusu

Sık bir biçimde dizümiş epitel hücrelerinden oluşan doku.
Ekinokok (echinococcus granulostıs)

Proglottisler cinsel organları ve olgun yumurtaları içerir.
Ekinokok

Köpek ve kurtlar, nadiren kedilerde bulunan bir parazit olup larvaları memeli canlılarda büyüyerek hidatik kistleri yaparlar.
Epitroklea

Üstkol kemiğinin dirsek ucunun ortasında, trokleanın üzerinde bulunan kemik çıkıntısı.
Endokard

Kalbin içini örten bir sıra yassı epitel dokudan oluşan zar.
Endokardit

Kalp iç zannın (endokart) iltihabı. Kulakçık ve karıncığın yüzeyini Örten endokartta görülebiürse de, daha çok kapaklann yüzeyini kaplayan endotelde ortaya çıkar (kapakçık endokarditi)
Endokrin bez

İç salgı (hormon) bezi.
Endokrin sistem

Yumurtalık, testiküler, böbrek üstü bezi, tiroid, hipofiz, timus sistemlerini içine alan bez sistemidir.
Endokrin sistem (iç salgı sistemi)

Belirli Özgül uyanların etkisiyle hormon üreten özelleşmiş hücrelerden oluşmuş anatomik yapılar bütünü.
Endokrinolog

Endokrin sistemin yapı, patolojileri ve tedavisi konusunda uzman kişi.
Endokrinoloji

İç salgı bezlerinin fonksiyonlarını, normal dışı çalışma sonucu oluşan hastalıklarını ve bunların tedavilerini inceleyen tıp dalıdır.
Endokrinopati (iç salgı sistemi hastalıktan)

iç salgıbezlerinin işlevlerindeki bozulma sonucu gelişen hastalıklar için kullanılan genel terim.
Ekokardiyogarfi

Kalp, damar sisteminin teşhisinde kullanılan ultrasonik bir yöntem.
Ekokardiyografi

Ultrason dalgalarıyla kalp duvarlarının kalınlığını ve kapakçık parçalarının hareketlerini belirlemeyi sağlayan tanı yöntemi.
Ergokalsıferol

D Vitamininin teknik adı.
Ekokardiyogram

Ekokardiyografi yoluyla elde edilen çizelge.
Ergokalsiferol

D Vitamininin teknik adı.
Endotoksin

Özellikle Gram-negatif bakterilerin hücre duvarının dış zarının yapısında bulunan zehir.
Eritropeııı (alyuvar azalması ya da yokluğu)

Alyuvarlann ya da henüz olgunlaşmamış alyuvar sayısının azalması ile beliren patolojik durum.
Enferokinaz

Bağırsak mukozasından salgılanan ve pankreas tripsi-nojem'ni tripsine dönüştüren enzim.
Esnek doku

Kollajen liften çok esnek lif içeren bağdoku türü.
Enterokolit

İnce ve kaim bağırsağı aynı zamanda etkileyen akut ya da kronik bir iltihabı sürece bağlı hastalık.
Elektrokardiografi

Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektrokardiyografi

Kalp kasının kasılmasını sağlayan elektriksel akımların kaydedilmesi temeline dayanan, tanıya yönelik inceleme yöntemi.
Elektrokardiyogram

Kalbin etkinliği sırasında oluşan elektriksel voltaj değişikliklerinin milimetrik kâğıda grafik biçiminde kaydı.
Enterotoksin

Bazı Staphylococcus aureus soylarının çıkardığı toksin.
Elektrokardiyoskop

Kalp kasılması sırasında oluşan elektrik potansiyellerini bir osiloskopun ekranında görüntüleyen alet.
Elektrokoagülasyon

diyatermokoagülasyon
Elektrokortikografi

Kafatasının delinip sertzarın (dura mater) açılmasından sonra beyin kabuğuna uygulanan elektrotların bu bölgede yol açtığı elektrik potansiyellerinin kaydedilmesi tekniği.
Elektrokoter

Elektrik akımıyla kor haline getirilmiş bir iletken aracılığıyla dokuların yakılmasında kullanılan cerrahi alet.
Elektrokoterizasyon

Elektriğin organik dokularda tedavi amacıyla uygulanması.
Entoksikasyod (zehirlenme)

Organizmaya yabancı, canlı olmayan, yaşamsal olayları etkileyecek güçte maddelerin yol açtığı belirtiler.
Flokülasyon

Sıvı ortamda düşük yoğunluklu bir çökeltinin oluşması.
Flüorokardiyografi

Kalbin ve büyük damarlann incelenmesinde kullanılan bir radyolojik inceleme yöntemi.
Fokomeli

Kol ve bacaklann en az birinde uç parçasının eksik geliştiği doğumsal iskelet bozukluğu.
Fibrokistik Hastalık

Fonokardıoğrafi

Kalp atımında çıkan seslerin gragik olarak kaydedilmesi.
Fonokardiyografî

Kalp atımında çıkan seslerin grafik olarak kaydedilmesi.
Fotokoagülasyon

Ksenon ya da laser ışınlarının retina (ağtabaka) ve üzerindeki damartabakaya düşürülmesiyle damartabakada oluşan iltihabi uyan sonucunda pigmentlerin retinanın yırtık bölgesine göçerek burayı yapıştıran bir nedbe dokusu oluşturması.
Fizyokineziterapi (kineziterapi)

Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü.
Feokromositom

Krom tuzlarını tutma özelliği olan kromafin hücrelerden kaynaklanan tümör; olguların büyük bölümünde böbreküstü bezlerinin iç bölümünde ve herhangi bir yaşta ortaya çıkar, ama 30-40 yaş arasında daha sık görülür.
Fernokinon

K, vitaminine verilen ad.
Fleboklizi

Tedavi amacıyla toplardamar içine çeşitli çözeltilerin verilmesi.
Galvanokoter

Yalıtkan saplı, ucu sivri, küre ya da yuvarlak biçimli metalik bir iletkenden yapılmış ve kor haline gelinceye kadar elektrik akımıyla ısıtılan cerrahi alet.
Gonofcok (neisseria gonorrhoeae)

Gram-negatif bir bakteri; insanda belsoğukluğu adlı hastalığın etkenidir.
Gestoz (gebelik tokseraisi)

Gebelik sırasında ortaya çıkan ve gebeliğe bağlı olarak gelişen patolojik belirtileri genel olarak tanımlayan terim.
Gammaglobülin yokluğu

agammaglobülinemi
Glikokortikoit hormonlar

Böbreküstü bezinde yapılan steroit hormonların üç grubundan biridir.
Glokom

Glokom özellikle ileri yaşlardaki önemli bir körlük nedenidir. Ancak hastalığa erken tanı konduğu zaman körlük yapması engellenmektedir.

Bir çok insan glokomun göz tansiyonuyla bir ilişkisi olduğunu bilmektedir. Aslında glokom beyine gördüklerimizi ileten görme sinirinin hastalığıdır.

Optik sinir elektrik ileten kablolara benzemektedir. İçinde binlerce lif bulunmaktadır. Her lif beyine görmemizi sağlayan mesajlar iletmektedir. Glokom bu liflere zarar vermekte ve görme alanımızda kör noktaların oluşmasına neden olmaktadır. İnsanlar bu kör noktaları çok ileri seviyelere ulaşana kadar fark etmemektedir. Tüm sinir hasar görünce körlük meydana gelir.

Sebep

Vücutta kan nasıl dolaşıyorsa gözün içindede aköz hümör adını verdiğimiz berrak bir sıvı dolaşmaktadır. Sıvının hareketi sürekli açık bir musluk ve lavaboya benzemektedir. Eğer lavabo tıkanırsa su birikmeye başlar ve basınç artar.
 
Glokomun tipleri nelerdir:

Kronik açık açılı glokom: En sık olan tipdir (%90). Drenaj açısının basitçe yaşlanmasına bağlı oluşur. Bu yaşlanma yavaşça göz tansiyonunun yükselmesine neden olur. Bu yavaş yükseliş belirtiye neden olmaz ve tanının konulması ileri derecede kayıp olana kadar gecikebilir. Görmedeki kayıp ancak ileri bazı testler yapılarak bulunabilir.

Açı kapanması glokomu:Drenaj açısının aniden kapanmasıyla oluşur. Bu lavaboyu aniden bir kağıt ile tıkamaya benzer. Basınç birdenbire yükselir. Gözde iris bu kağıt görevini yapar.Göz basıncı aniden yükselir. Bu durumda çeşitli semptomlara yol açar:

Görme bulanıklığı
Gözde aşırı derecede ağrı
Başağrısı
Işık çevresinde renkli halolar
Mide bulantısı ve kusma
Sekonder glokom: Drenaj açısını ikincil bir hastalığa bağlı olarak bozulmasından meydana gelir.
Yaralanmalar
Steroid gibi çeştli ilaçlar
Tümörler
Enflamasyonlar
Anormal kan damarları

Tanı

    Bu  durumun tanısı sadece göz doktorlarınca konabilmektedir. Bu hastalığın tedavisini de sadece göz doktorları verebilmektedir. Tonometre adı verilen cihazlarla göz tansiyonunuz ölçülür, optik sinir göz dibi muayenesinde incelenir ve gerekirse görme alanı testiniz yapılır. Testler göz doktoru tarafından gerekli görülen hastalara yapılmaktadır.

Tedavi

Glokom ile gözde oluşan hasar geri döndürülemez ancak kullanılan damlalar, haplar, lazer ve cerrahi tedavi ile hasarın ilerlemesi engellenir.

    Glokom genelde günde 1-2 defa kullanılan damlalar aracılığıyla tedavi edilir. Bu damlaların bazıları göz basıncını aköz humor salınımını azaltarak, bir kısmı da drenajı arttırarak etki eder. Bu ilaçların düzenli aralarla kullanılması önemlidir.

    Glokom hastaları, göz doktorunun artık tıbbi tedavinin yetersiz olduğuna karar verdiği zaman, ameliyat olmak zorunda kalırlar. Bu ameliyatta aközün drene olması için yeni bir kanal açılmaktadır. Bunun haricinde tedavide çeşitli durumlarda lazerde kullanılabilmektedir.

Glokoni

Gözküresİ içindeki sıvı basıncında artma.
Gebelik toksemisi

gestoz
Enterokolit

İnce ve kaim bağırsağı aynı zamanda etkileyen akut ya da kronik bir iltihabı sürece bağlı hastalık.
Elektrokardiografi

Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.
Elektrokardiyografi

Kalp kasının kasılmasını sağlayan elektriksel akımların kaydedilmesi temeline dayanan, tanıya yönelik inceleme yöntemi.
Elektrokardiyogram

Kalbin etkinliği sırasında oluşan elektriksel voltaj değişikliklerinin milimetrik kâğıda grafik biçiminde kaydı.
Enterotoksin

Bazı Staphylococcus aureus soylarının çıkardığı toksin.
Elektrokardiyoskop

Kalp kasılması sırasında oluşan elektrik potansiyellerini bir osiloskopun ekranında görüntüleyen alet.
Elektrokoagülasyon

diyatermokoagülasyon
Elektrokortikografi

Kafatasının delinip sertzarın (dura mater) açılmasından sonra beyin kabuğuna uygulanan elektrotların bu bölgede yol açtığı elektrik potansiyellerinin kaydedilmesi tekniği.
Elektrokoter

Elektrik akımıyla kor haline getirilmiş bir iletken aracılığıyla dokuların yakılmasında kullanılan cerrahi alet.
Elektrokoterizasyon

Elektriğin organik dokularda tedavi amacıyla uygulanması.
Entoksikasyod (zehirlenme)

Organizmaya yabancı, canlı olmayan, yaşamsal olayları etkileyecek güçte maddelerin yol açtığı belirtiler.
Flokülasyon

Sıvı ortamda düşük yoğunluklu bir çökeltinin oluşması.
Flüorokardiyografi

Kalbin ve büyük damarlann incelenmesinde kullanılan bir radyolojik inceleme yöntemi.
Fokomeli

Kol ve bacaklann en az birinde uç parçasının eksik geliştiği doğumsal iskelet bozukluğu.
Fibrokistik Hastalık

Fonokardıoğrafi

Kalp atımında çıkan seslerin gragik olarak kaydedilmesi.
Fonokardiyografî

Kalp atımında çıkan seslerin grafik olarak kaydedilmesi.
Fotokoagülasyon

Ksenon ya da laser ışınlarının retina (ağtabaka) ve üzerindeki damartabakaya düşürülmesiyle damartabakada oluşan iltihabi uyan sonucunda pigmentlerin retinanın yırtık bölgesine göçerek burayı yapıştıran bir nedbe dokusu oluşturması.
Fizyokineziterapi (kineziterapi)

Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü.
Feokromositom

Krom tuzlarını tutma özelliği olan kromafin hücrelerden kaynaklanan tümör; olguların büyük bölümünde böbreküstü bezlerinin iç bölümünde ve herhangi bir yaşta ortaya çıkar, ama 30-40 yaş arasında daha sık görülür.
Fernokinon

K, vitaminine verilen ad.
Fleboklizi

Tedavi amacıyla toplardamar içine çeşitli çözeltilerin verilmesi.
Galvanokoter

Yalıtkan saplı, ucu sivri, küre ya da yuvarlak biçimli metalik bir iletkenden yapılmış ve kor haline gelinceye kadar elektrik akımıyla ısıtılan cerrahi alet.
Gonofcok (neisseria gonorrhoeae)

Gram-negatif bir bakteri; insanda belsoğukluğu adlı hastalığın etkenidir.
Gestoz (gebelik tokseraisi)

Gebelik sırasında ortaya çıkan ve gebeliğe bağlı olarak gelişen patolojik belirtileri genel olarak tanımlayan terim.
Gammaglobülin yokluğu

agammaglobülinemi
Glikokortikoit hormonlar

Böbreküstü bezinde yapılan steroit hormonların üç grubundan biridir.
Glokom

Glokom özellikle ileri yaşlardaki önemli bir körlük nedenidir. Ancak hastalığa erken tanı konduğu zaman körlük yapması engellenmektedir.

Bir çok insan glokomun göz tansiyonuyla bir ilişkisi olduğunu bilmektedir. Aslında glokom beyine gördüklerimizi ileten görme sinirinin hastalığıdır.

Optik sinir elektrik ileten kablolara benzemektedir. İçinde binlerce lif bulunmaktadır. Her lif beyine görmemizi sağlayan mesajlar iletmektedir. Glokom bu liflere zarar vermekte ve görme alanımızda kör noktaların oluşmasına neden olmaktadır. İnsanlar bu kör noktaları çok ileri seviyelere ulaşana kadar fark etmemektedir. Tüm sinir hasar görünce körlük meydana gelir.

Sebep

Vücutta kan nasıl dolaşıyorsa gözün içindede aköz hümör adını verdiğimiz berrak bir sıvı dolaşmaktadır. Sıvının hareketi sürekli açık bir musluk ve lavaboya benzemektedir. Eğer lavabo tıkanırsa su birikmeye başlar ve basınç artar.
 
Glokomun tipleri nelerdir:

Kronik açık açılı glokom: En sık olan tipdir (%90). Drenaj açısının basitçe yaşlanmasına bağlı oluşur. Bu yaşlanma yavaşça göz tansiyonunun yükselmesine neden olur. Bu yavaş yükseliş belirtiye neden olmaz ve tanının konulması ileri derecede kayıp olana kadar gecikebilir. Görmedeki kayıp ancak ileri bazı testler yapılarak bulunabilir.

Açı kapanması glokomu:Drenaj açısının aniden kapanmasıyla oluşur. Bu lavaboyu aniden bir kağıt ile tıkamaya benzer. Basınç birdenbire yükselir. Gözde iris bu kağıt görevini yapar.Göz basıncı aniden yükselir. Bu durumda çeşitli semptomlara yol açar:

Görme bulanıklığı
Gözde aşırı derecede ağrı
Başağrısı
Işık çevresinde renkli halolar
Mide bulantısı ve kusma
Sekonder glokom: Drenaj açısını ikincil bir hastalığa bağlı olarak bozulmasından meydana gelir.
Yaralanmalar
Steroid gibi çeştli ilaçlar
Tümörler
Enflamasyonlar
Anormal kan damarları

Tanı

    Bu  durumun tanısı sadece göz doktorlarınca konabilmektedir. Bu hastalığın tedavisini de sadece göz doktorları verebilmektedir. Tonometre adı verilen cihazlarla göz tansiyonunuz ölçülür, optik sinir göz dibi muayenesinde incelenir ve gerekirse görme alanı testiniz yapılır. Testler göz doktoru tarafından gerekli görülen hastalara yapılmaktadır.

Tedavi

Glokom ile gözde oluşan hasar geri döndürülemez ancak kullanılan damlalar, haplar, lazer ve cerrahi tedavi ile hasarın ilerlemesi engellenir.

    Glokom genelde günde 1-2 defa kullanılan damlalar aracılığıyla tedavi edilir. Bu damlaların bazıları göz basıncını aköz humor salınımını azaltarak, bir kısmı da drenajı arttırarak etki eder. Bu ilaçların düzenli aralarla kullanılması önemlidir.

    Glokom hastaları, göz doktorunun artık tıbbi tedavinin yetersiz olduğuna karar verdiği zaman, ameliyat olmak zorunda kalırlar. Bu ameliyatta aközün drene olması için yeni bir kanal açılmaktadır. Bunun haricinde tedavide çeşitli durumlarda lazerde kullanılabilmektedir.

Glokoni

Gözküresİ içindeki sıvı basıncında artma.
Gebelik toksemisi

gestoz
Glütamik oksalâsetik transaminaz (got)

GOT kısaltmasıyla belirtilen enzim.
Glütamik oksalâsetik transaminaz (got)

GOT kısaltmasıyla belirtilen enzim.
Hemotoksin

Başta alyuvarlar olmak üzere kan hücrelerini etkileyerek onlan parçalayan bakteri zehirlerine verilen genel ad.
Hepatokolanjit

Karaciğer ve safra yollarına çeşitli yollarla ulaşan mik- roorganizmaların burada ve çevre dokularda yol açtığı akut iltihabi süreç.
Hipokalsemi

Kandaki kalsiyum düzeyinin düşmesi.
Hayvan döküntüleri

Hayvanlardan dökülen küçük deri pullan. Alerjinin önemli nedenlerindendir
Heterokromozom

Farklı iki kromozomun oluşturduğu kromozom çifti, în-sandaki cinsiyet kromozomları bu yapıdadır.
Hipokampus

Beyin yarıkürelerinin yan karıncıklarından çıkarak gene aynı karıncıkların tabanını döşeyen sinirsel yapıya verilen ad.
Hîpokapni

Kısmi karbon dioksit basıncının düşük olmasına bağlı olarak kandaki karbonik asit düzeyinin azalması.
Hipoklorhidri

Mide mukozasındaki hidroklorik asit üretiminin yetersiz olması.
Hipokoli

Hipokondri

Kendi sağlığıyla ilgili olarak aşın endişelenme durumu.
Hipokromi

Alyuvarlardaki hemoglobin miktannın azalması.
Hipoksi

Oksijen azlığı. Bak. anoksi.
Hidrokortizon

kortizol
Hidroksiprolin

Kemik kollajeninin yapısındaki önemli madde.
Hidrokusyon

Soğuk suya girmeye bağlı olarak bilinç kaybı ve ani solunum durmasıyla beliren bayılma.
Hematokolpos

Himenin (kızlık zarı) doğumsal bir anomali nedeniyle delik olmamasına bağlı olarak görülen patolojik durum.
Hematokrit

Kandaki eritrositlerin % olarak belirtilen toplam hacmi.
Histokimya

Hazırlanmış doku kesitlerinin, kimyasal ve fiziksel analiz yöntemleri kullanılarak kimyasal özelliklerinin incelenmesi.
Hemokaterez

alyuvar yıkımı
Hemokromatoz

Demir elementinin aşirı miktarda emilmesi ve depolanmasının karaciğer gibi bir çok organda hasar oluşturduğu ve işlev bozukluğuna yol açtığı genetik bir hastalık.
Hemokromositometrik inceleme (tam kan sayımı)

insan kanındaki hücrelerin İncelenmesi.
Hemokültür

Kanında mikrop bulunduğu düşünülen bir enfeksiyon hastasından alınan kan örneğinin uygun besiyerine ekilerek mikroorganizmanın üretilmesi.
İdrar sedimenti (idrar çökeltisi)

İdrarda erimemiş halde bulunan maddeler. Normal koşullarda çok azdır.
İndoksil

Proteinlerin yapısındaki bir aminoasit olan triptofamn metabolizması sonucu oluşan bileşik
İleokolostomi

İleum (incebağırsağın son bölümü) ile kalınbağırsak arasında yeni bir bağlantı yolu oluşturmak amacıyla uygulanan cerrahi girişim.
İnokülasyon

Bir organizmaya tedavi, tanı ya da deneysel amaçlarla ilaçların ya da başka maddelerin verilmesi.
İnterlökin

Bir protein ailesinin tümü. Bazıları eklem inflamasyonunu tetiklemede önemli rol oynar. Ayrıca bkz. Sitokin, lenfokin.
İnterlökin 6

Normal ya da kanserleşmiş plazma hücrelerinin çoğalmalarını uyaran hormon benzeri madde.
Jejunokolostomi

Jejunumun bir bölümünün kalınbağırsağın bir bölümüne bağlanması biçiminde yapılan cerrahi girişim
Kemik dokusu

Mekanik yüklenmelere son derece dirençli ve hücreleri, çok miktarda inorganik kalsiyum tuzları içeren yoğun aradokuyla çevrili bağdoku tipi.
Kondrokalsinoz

Yumuşak dokularda kalsiyum kristallerinin birikmesi; kıkırdağın kalsifikasyonu.
Kalça ağrısı (koksalji)

Uyluk kemiği ile leğen kemiği arasında bulunan eklemden doğan ağrı.
Kalça eklemi kireçlenmesi (koksartroz)

Kalça eklemini tümüyle işlevsiz kılan yıkıcı (dejenera-tif) süreçler sonucunda gelişen hastalık.
Konnektif doku

Bağ dokusu. Daha özelleşmiş dokuları ve organları destekleyen, bağlayan ya da ayıran veya vücudun ambalaj dokusu gibi hareket eden doku.
Konnektif doku hastalıkları

Vücudun bir çok bölgesini etkileyebilen daha nadir hastalıklardır. Sistemik lupus eritematosus (SLE), skleroderma, polimiyozit ve mikst konnektif doku hastalığı (MCTD) gibi tipleri vardır. Bazı yazarlar Sjogren sendromunu, hatta romatoid artriti de bu gruba katarlar.
Keratokonj unktivit

Aynı anda hem kornea, hem de konjunktiva İltihabının görüldüğü göz hastalığı.
Koprokültür

Dışkıdan alman bir örnekle bazı bağırsak hastalıklarından sorumlu mikropların (örneğin salmonella, şigella, vibriyonlar) araştırılması işlemi.
Kıkırdak doku

Kondrosit adlı hücreler içeren bağdoku tipi.
Kortizol (hidrokortizon)

Böbreküstü bezlerinden salgılanan ve birçok met&bolik işlevi olan hormon
Kortizon (17-hidroksi-ll-dehidrokortikosteron)

Günümüzde artık bireşim yoluyla da üretilen, böbreküstü bezi kabuk bölümünün salgıladığı hormon
Koryokarsinotn (koryonepitelyom)

Etenenin dölütle ilgili bölümünü oluşturan yapılar olan koryon villüslerinin epitel hücrelerinden kaynaklanan kötü huylu tümör.
Kök (radiks)

Yapıların kaynağını belirten terim {Örneğin diş kökü, omurilik sinirlerinin kökü).
Kranyometrik noktalar

Kafatası üzerinde nesnel olarak saptanabilen noktalar.
Karboksihemoglobin (hbco)

Karbon monoksit ile hemoglobinin birleşmesi sonucunda oluşan toksik (zehirli) ürün.
Karbon

Oksijen, hidrojen ve azotla birlikte vücut için temel önem taşıyan dört biyoelementten biri.
akrep sokması

Akrep; sıcak ve nemli yerlerde yaşayan, kıvrık ve kalkık kuyruğuyla zehirli bir iğnesi olan böcektir. Akrep soktuğunda yapılacak ilk iş; soktuğu yerin altını ve üstünü sıkıca bağlamaktır. Sonra; iğnenin bulunduğu yer, iki parmak arasına alınıp, kan akıncaya kadar sıkılır ve üzerine amonyak sürülür.

Kokainomani

Burun yoluyla ve genellikle hidroklorür biçiminde alınan kokainin sürekli kullanılmasının neden olduğu toksikomani.
Koklea

İç kulakta duyma repeptörlerinin bulunduğu salyangoz şeklindeki tüp, kulak salyangozu.
Koklea (kulak salyangozu)

Corti organı denen işitme organının bulunduğu içkulak bölümü.
Koksa

Kalça eklemini tanımlamak için kullanılan terim
Koksiks (kuyruksokumu kemiği)

Tam gelişmemiş, küçük boyutlu 4-5 omurun birbirine kaynaşarak oluşturduğu kemik.
Koksit

Kalça kemiğinin iltihabı.
Koku duyusu

Kokuların algılanmasını ve ayırt edilmesini sağlayan duyu.
Koku glomerittleri

Koku soğanında (buîbus olfactorius) görülen özel yapılar.
Koledok (ana safra kanalı)

Uzunluğu yaklaşık 4 cm, çapı da 5-6 mm olan ve karaciğerden gelerek safrakesesinde toplanan safranın taşınmasını sağlayan kanal.
Koledokografî

Ana safra kanalını (koledok) incelemek için uygulanan radyolojik teknik.
Koledoktomi

Karaciğer dışı safra yollarına yapılan bir girişini sırasında ana safra kanalının açılmasına yönelik cerrahi işlem.
Kas dokusu

En belirgin Özelliği kasılabilme olan bazı hücre topluluklarının yarattığı doku tipi.
Kolesistokinin

İnce bağırsaktan salgılanan ve karaciğeri uyaran hormon.
Kolesistokinin-pankreozimin

CCK-PZ kısaltılmasıyla gösterilen hormon.
Kolesistokolanjiyografi

Safra yollannı İnceleme yöntemi.
Kollajenozlar (kollajen doku hastalıktan)

Birbirinden çok farklı belirtilerle ortaya çıkmasına karşın tümünde lifsi bağdoku lezyonları görülen hastalıkların ortak adı.
Kuru öksürük

Nezle, boğaz iltihabı, bademcik iltihabı, fazla sigara içmek, sindirim bozuklukları, gastrit, ishal, kabızlık, bağırsak solucanları, kalp hastalıkları ve ses tellerinin hastalanmasından kaynaklanan öksürükler balgamsızdır, yani kuru öksürüktür.
Lenf dokusu

Ağsı ve kollajenimsi liflerden örülmüş ve lenfositleri içeren doku.
Lenfokin

Özel bir akyuvar tipi olan lenfositlerin ürettiği bir madde, immün sistemdeki diğer hücreler üzerinde etkisi vardır. Ayrıca bkz. Sitokin, interlökin
Lokal

Bölgesel
Lokalize

Belirli bir alanla sınırlı.
Lokomotor sistem

Vücudumuzun hareket etmemizi sağlayan kısımları. Kemikler, eklemler, kaslar ve diğer bağ dokusu yapılarını içerir.
Lokus

Kromozomların üzerlerinde genlerin bulunduğu özel yerler.
Lökemoit

Kanda olgunlaşmamış hücrelerin görüldüğü, lösemi dışındaki durumlara verilen ad
Lökodistrofi

Akmaddede dejeneratif değişikliklerle beliren bazı merkez sinir sistemi hastalıklarını belirten terim.
Lökom

korneada koyu opasite
Lökopeni

Dolaşan kanda akyuvar sayısının 5.000/mm3'ün altına düşmesiyle beliren patolojik durum.
Lökoplast

Bitki hücrelerinde yada bazı kamçılı tek hücrelilerde bulunan renksiz plastitler.
Lökoplazi

Bir mukoza örtüsünde hastalığa bağlı değişiklik; pür-tüklü yüzeyli, iyice sınırlanmış ve düzensiz biçimli, beyaz renkli, bir ya da daha çok kabarık plağın mukozada ortaya çıkması ile ayırt edilir.
Lökore

Dölyolundan beyaz-san bir salgının geldiği patolojik olgu.
Lökori

(a.k.a beyaz pupil) pupilladan beyaz ışık reflesi alınması
Lökosit

Beyaz kan hücreleri.
Lökosit formülü

Akyuvarları oluşturan nötrofil (organizmayı yabancı maddelere ve özellikle bakteri enfeksiyonlarına karşı koruyan kan hücreleri),
Lökositopoez (lökopoez)

Akyuvarların (lökosit) oluşumunu sağlayan hücresel çoğalma ve ayrışma süreçlerinin bütünü.
Lökositoz

Dolaşan kanda akyuvar sayısının artması.
Lökotrienler

Vücuttaki inflamatuvar ya da allerjik reaksiyonlarda rol alırlar.
Lifsi doku (fibröz doku)

Çok miktarda kollajen lif içeren bağdoku türü
Mikst bağ dokusu hastalığı

Mixed connective tissue disease (MCTD): Otoimmün hastalıkların birden fazlasının özelliklerini taşıyan ve çakışma sendromları"" olarak da bilinen tipleri.
Mineralokortikoit hormon

Böbreküstü bezinin kabuk kısmından salgılanan ve öncelikle elektrolit metabolizmasını etkileyerek sodyumun vücutta tutulmasını, potasyumun da dışan atılmasını sağlayan steroit hormon
Mitoz (karyokinez)

Hücrenin iki yavru hücreye dönüştüğü bölünme süreci.
Meningokok

Neisseria meningitidis adlı mikroorganizmanın daha yaygın bir biçimde kullanılan adı.
Miyelokültür

Bir iğne aracılığıyla elde edilen, kemik İliğinin (genellikle göğüs kemiği) çeşitli kültür ortamlarına ekilmesiyle yapılan inceleme.
Miyokard

Kalp kası
Maloklüzyon

Çene kapatıldığında üst ve alt çene dişleri arasındaki normal ilişkinin kaybolmasıyla beliren bozukluk
Miyokardit

Kalp kası iltihabı.
Miyokardiyopati

Genel olarak kalp kası hastalığını tanımlayan terim.
Miyokardiyoz

Kas hücresi liflerinde azalmanın öne çıktığı miyokart hastalıklarını belirtmek için kullanılan terim.
Miyokart

Kalbin kas katmanı.
Miyokloni

Kaslarda aniden ortaya çıkan, düzensiz ritimli, şiddeti değişken ve asimetrik bir dağılım gösteren kasılma.
Mao (monoamin oksidaz)

Adrenalin, triptamin, serotonin, gamma-aminobütirik asit gibi biyolojik aminlerin, yani doku kaynaklı olan ve kan basıncı, sinir
Monoamid oksidaz

MAO
Monoklonal antikorlar

Doku kültüründe yapay olarak oluşturulan antikorlar, hastalıkla savaşmak için çok özgün olabilirler.
Monozigot (monokoryal)

Döllenen tek bir yumurtanın (zigot) bölünmesiyle oluşan iki organizma.
Mezokardiyak

Kalbin bulunduğu bölgenin orta bölümü.
Mezokolon

Kalınbağırsağın karnın arka duvanna tutunmasını sağlayan karın zarı (periton) parçası.
Mcburney noktası

Ön üst böğür dikenini göbeğe birleştiren çizginin 1/3 sağ dışında bulunan nokta.
Megalokornea

kornae çapının > 13 mm
Mikrokornea

kornea çapının < 10 mm
Myokard

Kalp kası.
Myokard enfarktüsü

Kalp kirizi
Nöbet şeklinde gelen öksürük

Bu çeşit öksürük, boğmaca veya ciğer şişmesi; gırtlak veya hava borusunun tahriş olması, veya astımdan kaynaklanır. Bu çeşit öksürükte pek az balgam görülür.
Nöroendokrin sistem

Hormon salgılama özelliği bulunan nöroektoderm (bak. ektoderm) kaynaklı hücreler ile çevrel ve merkez sinir sistemi nöronlarının bir araya gelmesiyle oluşan sistem.
Nörokranyum

Kafatasının beyni içeren bölümü.
Nefes kokusu

Tıp dilinde halitosis denilen nefes kokusunun nedenleri çeşitlidir. Genellikle aşağıdaki nedenlerden kaynaklanır:- Hazımsızlık, geğirme, kokulu yiyecekler, alkol ve bazı ilaçlar- Burun veya sinüz hastalıkarı- Çürük dişler, ağız yaraları veya bademcik iltihabı- Kusma veya uzun süreli perhizlerDiğer taraftan şeker hastalığı, kansızlık ve ateşli hastalıklar sırasında da nefes kokusu hissedilir.Herşeyden önce, ağız temizliğine çok dikkat etmek gerekir. Çürük dişler tedavi ettirilmeli, yenilen ve içilen şeylerin kokusuz olmasına dikkat edilmelidir. Hergün temiz havada yürümek de faydalıdır. Kısa sürede geçmeyen nefes kokularında bir doktora başvurmak gerekir.
Nefes Kokusu

Tıp dilinde halitosis denilen nefes kokusunun nedenleri çeşitlidir. Genellikle aşağıdaki nedenlerden kaynaklanır.

- Hazımsızlık, geğirme, kokulu yiyecekler, alkol ve bazı ilaçlar
- Burun veya sinüz hastalıkarı
- Çürük dişler, ağız yaraları veya bademcik iltihabı
- Kusma veya uzun süreli perhizler

Diğer taraftan şeker hastalığı, kansızlık ve ateşli hastalıklar sırasında da nefes kokusu hissedilir.

Herşeyden önce, ağız temizliğine çok dikkat etmek gerekir. Çürük dişler tedavi ettirilmeli, yenilen ve içilen şeylerin kokusuz olmasına dikkat edilmelidir. Hergün temiz havada yürümek de faydalıdır. Kısa sürede geçmeyen nefes kokularında bir doktora başvurmak gerekir.

Nokta mutasyonu*

Bir genin DNA dizilişinde tek bir baz çiftinin değişmesi.
Nefrokalsinoz

Özellikle borucuk epiteli olmak üzere, böbrek dokusunun yaygın kireçlenmesi (kalsifikasyon).
Novokainizasyon

Yerel anestezik bir ilaç eriyiğinin dokulara verilmesi işlemiyle ağn duyarlılığının bastırılması yöntemi.
Osteokalsin

Vücudun kemik yapım hücreleri olan osteoblastlann bi-reşimlediği protein.
Osteoklast

Kemik dokusunun yıkımını sağlayan hücre.
Osteoklastom

Osteoklastlara benzer dev hücrelerden oluşan bir kemik tümörü.
Osteoklazi

Osteoklast hücrelerinin etkinliğine bağlı olarak kemik dokusu yıkımının arttığı hastalık.
Osteokondrit

Kemiğin bir kısmının inflamasyonu ya da kusurlu büyümesi. Daha önceleri osteokondroz olarak bilinen bu duruma çeşitli örnekler verilebilir, fakat nedenleri farklıdır ve vücudun farklı bölgelerinde görülürler. Bkz. Freiberg infarktüsü ya da hastalığı (ayakta), Kohler hastalığı (ayakta), Osgood Schlatter hastalığı (dizde), Perthes hastalığı (kalçada), Scheuermann hastalığı (bir ya da daha fazla omurda), vb. Osteomalazi: Erişkinlerde D vitamini eksikliği nedeniyle kemiklerin yumuşaması (çocuklarda görülen raşitizm gibi, fakat raşitizm aynı zamanda büyümeyi de engeller); diyetle yetersiz alım ya da güneş ışığının eksikliği, veya her iki nedenin bir arada bulunmasıyla oluşabilir.
Osteokondrom

egzostoz
Osteokondroz

Büyümesini sürdüren kemiklerin kemikleşme çekirdeklerindeki bozukluklarla ilgili bir grup hastalığın ortak adı.
Okkult

Gizli, kapalı.
Oklude

Kapalı, tıkalı.
Oklüzyon (kapanma)

Çiğneme kaslarının kasılmasıyla altçene yükseldiğinde üst ve alt dişlerin çiğneme yüzeylerinin karşılıklı gelme (kavuşma) durumu.
Oksalik asit

Çay, kakao ve bazı sebzeler ile çeşitli besinlerde bulunan asit yapısındaki madde.
Oksalüri

İdrarda oksalik asit bulunması.
Oksidasyon

(Yükseltgenme) Elektronların bir atom ya da molekülden ayrılmasını sağlayan kimyasal tepkime
Oksihemoglobin

Hemoglobinin oksijenle birleşmesiyle ortaya çıkan ürün.
Oksijen

Atom ağırlığı 16 olan, gaz halinde, yaklaşık -185°C'de sıvı hale gelen element.
Oksijen tedavisi

Solunum ya da derialtı yoluyla oksijen verilerek yapılan tıbbi tedavi.
Otoentoksikasyon

Normal koşullarda karaciğer, böbrek, deri ve akciğer gibi organlar tarafından vücuttan atılan zehirli maddelerin çeşitli nedenlerle atıfamayarak vücutta birikmesi ve zehirlenmeye yol açması.
Oksimetre (oxımeter)

Kandaki hemoglobine yapışan oksijenin miktarını gözlemleyen cihazın adıdır. Kolluk tarzı bir bant bebeğin ayak parmağına, ayağına, eline ya da el parmağına iliştirilir. Işık parmaktan geçtikçe ışık dalgaları değişir. Ne kadar ışık dalgası geçtiği hemoglobine yapışmış oksijen miktarına bağlı olarak değişir. Bu makine ile yoğun bakım personeli bebeğin kanındaki oksijen miktarını, bebekten kan alıp laboratuvara göndermeye gerek kalmadan gözlemlemiş olur.
Oksinler

Bitki organizmalarında bulunan ve büyümeyi sağlayan hormonlara verilen genel ad.
Oksipit

 Başın arka kısmı, occipit
Oksipital bölge (artkafa bölgesi)

Kafatasının arka kısmında, artkafa kemiğinin üzerindeki anatomik bölge.
Oksipital kemik (artkafa kemiği)

Kafatası boşluğunu arkadan kapatan, orta çizgide yer alan yassı kemik.
Oksiput

Başın arka kısmı.
Oksitosin

Beyin karıncığı çevresindeki çekirdek hücrelerinden hi-potalamusa salgılanan hormon.
Oksiyür (kılkurdu)

Pek çok hayvanın körbağırsak ve kalınbağırsağında bulunan ipliksolucanlar grubundan kurtçuklar, insanda bulunan tek bir türü vardır.
Oksotrof

Ana ve babanın genlerinde bulunmasına karşın kendi büyümesi için gerekli molekülü sentezleyemeyen mutant mikroorganizma
Oksürük

Çoğunlukla, göğüs, boğaz veya karın boşluğunda meydana gelen bir rahatsızlığın belirtisi olarak ortaya çıkan öksürüktür 3 grupta toplanır.

- Kuru öksürük
Nezle, boğaz iltihabı, bademcik iltihabı, fazla sigara içmek, sindirim bozuklukları, gastrit, ishal, kabızlık, bağırsak solucanları, kalp hastalıkları ve ses tellerinin hastalanmasından kaynaklanan öksürükler balgamsızdır, yani kuru öksürüktür.

- Nöbet şeklinde gelen öksürükBu çeşit öksürük, boğmaca veya ciğer şişmesi; gırtlak veya hava borusunun tahriş olması, veya astımdan kaynaklanır. Bu çeşit öksürükte pek az balgam görülür.

- Balgamlı öksürük
Bu çeşit öksürük, sık sık tekrarlar. Hastada hırıltı vardır. Balgam çıkarır ve nefesini dışarı vermekte zorluk çeker. Balgamlı öksürük; Bronşit, astım, sinüs iltihabı, müzmin sinüzit, kalp hastalıkları veya tüberkülozun bir işareti olabilir.

Öksürük, nasıl olursa olsun, ihmal edilmemesi ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.

Okulofasiyal anjiomatozis

(a.k.a Sturge-Weber sendromu) - üst kapakta hemanjiom - konjenital glokom
Okulomotor

Gözü hareket ettiren sinirlerden birisidir.(3.kafa çifti Nervus Oculomotorius)
Okulomotoryus

Gözü hareket ettiren sinirlerden birisidir.(3.kafa çifti Nervus Oculomotorius)
Okulomotoryus

Gözü hareket ettiren sinirlerden birisidir.(3.kafa çifti Nervus Oculomotorius)
Oküler

Göze ait.
Okülomotor kaslar

Gözçukurunda yer alan ve gözküresini hareket ettiren kas kümesi.
Okülomotor sinir

III. kafa çifti.
Olfaktör sinir (koku siniri)

I. kafa çifti.
Oligokromemi

Alyuvarlarda bulunan toplam hemoglobin miktarının azalması.
Ökaryot hücre

Zarla çevrili organelleri ve gerçek çekirdeği olan hücre.
Öksürük

Çoğunlukla, göğüs, boğaz veya karın boşluğunda meydana gelen bir rahatsızlığın belirtisi olarak ortaya çıkan öksürüktür 3 grupta toplanır.
Öksürük

Çoğunlukla, göğüs, boğaz veya karın boşluğunda meydana gelen bir rahatsızlığın belirtisi olarak ortaya çıkan öksürüktür 3 grupta toplanır.

- Kuru öksürük
Nezle, boğaz iltihabı, bademcik iltihabı, fazla sigara içmek, sindirim bozuklukları, gastrit, ishal, kabızlık, bağırsak solucanları, kalp hastalıkları ve ses tellerinin hastalanmasından kaynaklanan öksürükler balgamsızdır, yani kuru öksürüktür.

- Nöbet şeklinde gelen öksürükBu çeşit öksürük, boğmaca veya ciğer şişmesi; gırtlak veya hava borusunun tahriş olması, veya astımdan kaynaklanır. Bu çeşit öksürükte pek az balgam görülür.

- Balgamlı öksürük
Bu çeşit öksürük, sık sık tekrarlar. Hastada hırıltı vardır. Balgam çıkarır ve nefesini dışarı vermekte zorluk çeker. Balgamlı öksürük; Bronşit, astım, sinüs iltihabı, müzmin sinüzit, kalp hastalıkları veya tüberkülozun bir işareti olabilir.

Öksürük, nasıl olursa olsun, ihmal edilmemesi ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.

Öksürük kesiciler

Öksürüğü kesmek için kullanılan ilaçlar.
Papillokarsinom

Kötü huylu papillom.
Prokaryot hücre

Zarla çevrilmiş özel organelleri ve gerçek çekirdeği olmayan hücreler. Bakteriler ve mavi-yeşil algleri içine alan monera alemindeki canlılar.
Proksimal (yakın)

Anatomide vücudun bir bölümünün konumunu vücut merkezine, yani kalp bölgesine göre belirtmek için kullanılan ve "distal"in karşıtı olan terim.
Proktit

Bağırsağın rektum (düzbağırsak) bölümüyle ilgili akut ya da kronik iltihap.
Proktoloji

Rektum ve makat hastalıkları İle bunların tedavilerini konu alan cerrahi tıp dalı.
Proktore (rektoraji)

Rektumdan dışkılamayla ya da dışkılama olmaksızın kan gelmesi.
Piridoksîn

vitaminler
Paroksismal

Ani ve geçici krizler halinde gelen.
Psödokolinesteraz

Karaciğer tarafından salgılanan bir enzim.
Pnömokok

Streptococcus pneumoniae'nin(*) yaygın adı.
Pavor noktumus (gece korkusu)

Çocukluk çağında geceleri ortaya çıkan korku.
Rektokolit

Düzbağırsak ve kalınbağırsağı birlikte etkileyen akut ya da kronik iltihabi süreç.
Rektoskopi (proktoskopi)

Anüs yoluyla uygulanan rektoskop adlı alet aracılığıyla düzbağırsak ve sigmoit kolunun (kalınbağırsağın "S" biçiminde kıvrım yapan bölümü) incelenmesi.
Papillokarsinom

Kötü huylu papillom.
Prokaryot hücre

Zarla çevrilmiş özel organelleri ve gerçek çekirdeği olmayan hücreler. Bakteriler ve mavi-yeşil algleri içine alan monera alemindeki canlılar.
Proksimal (yakın)

Anatomide vücudun bir bölümünün konumunu vücut merkezine, yani kalp bölgesine göre belirtmek için kullanılan ve "distal"in karşıtı olan terim.
Proktit

Bağırsağın rektum (düzbağırsak) bölümüyle ilgili akut ya da kronik iltihap.
Proktoloji

Rektum ve makat hastalıkları İle bunların tedavilerini konu alan cerrahi tıp dalı.
Proktore (rektoraji)

Rektumdan dışkılamayla ya da dışkılama olmaksızın kan gelmesi.
Piridoksîn

vitaminler
Paroksismal

Ani ve geçici krizler halinde gelen.
Psödokolinesteraz

Karaciğer tarafından salgılanan bir enzim.
Pnömokok

Streptococcus pneumoniae'nin(*) yaygın adı.
Pavor noktumus (gece korkusu)

Çocukluk çağında geceleri ortaya çıkan korku.
Rektokolit

Düzbağırsak ve kalınbağırsağı birlikte etkileyen akut ya da kronik iltihabi süreç.
Rektoskopi (proktoskopi)

Anüs yoluyla uygulanan rektoskop adlı alet aracılığıyla düzbağırsak ve sigmoit kolunun (kalınbağırsağın "S" biçiminde kıvrım yapan bölümü) incelenmesi.
Rinensefalon (koku beyni)

Beynin telensefalon(*) bölümündeki koku işleviyle ilgili yapıların tümünü belirten terim.
Retiküler doku (ağsı doku)

Ağ biçiminde dizilmiş liflerden oluşan doku.
Saç dökülmesi

Günde, normal olarak 80 saç kılı dökülür. Bundan fazla dökülme yaşın ilerlemiş olması, bazı ateşli hastalıklar, tiroid hastalıkları, kansızlık, verem, şeker hastalığı gibi bütün vücudu etkileyen hastalıklardan sonra görülür. Tıp dilinde alopesi adı verilen saç dökülmesi; basit saç dökülmesi ve pelad olmak üzere iki çeşittir.
Sgot (serum glütamik oksalasetik transaminaz)

glütamik oksalasetik transaminaz
Salgıbezi dokusu

Özelleşmiş hücreleri olan ve salgılama ya da vücut dışına atma işlevlerine uygun olarak uzmanlaşmış epitel dokusu tipi.
Spiroket

Spirochaeta ve Treponema cinslerine ait bakterileri belirtmek için yaygın olarak kullanılan terim.
Splanknokranyum

Sinir dokusu

Sinir hücreleri, bunların sitoplazma uzantılan (sinir lifleri) ve nöroglia(*) hücrelerinden oluşan doku.
Staftlokok

Üzüm salkımı ya da düzensiz kütleler biçiminde dizilen, yaklaşık l jı çaplı ve küre biçimli mikroorganizmalar.
Sedimantasyon (alyuvar çökme hızı)

Deneysel ortamda pıhtılaşmaz hale getirilmiş bir miktar kandaki alyuvarlarının dibe çökme hızı.
Sternokleidomastoit kası

Boynun yan kası.
Streptokinaz

Bazı streptokok türlerinin ürettiği enzim.
Streptokok

Gram-pozitif, küre biçimli, Latobacillaceae familyasının Eubacteriales takımına ait bakteri cinsi.
Sitokin

Özellikle bağışıklık sistemi hücrelerinin işlevlerini kontrol eden bir kimyasal haberci. Ayrıca bkz. İnterlökin, lenfokin.
Sitokinler

Bağışıklık hücrelerince salgılanan proteinler.
Serbest tiroksin (ft4)

Kandaki taşıyıcı proteinlere bağlı olmayan T4 hormonu. Tiroksin hormonunun, metabolik olarak etkin biçimidir.
Siyanokobalamin

B12 vitamininin bir türü Bak. Vitaminler
Serum glütamik oksalasetik traınsaminaz (sgot)

glütamik oksalasetik transaminaz
Şok

Kan basıncının aşın düşmesi, kalp atım hızının artması, derinin soğuması, vücudun çevrel bölümlerinin morarması, solunum ve duyumun bozulması, idrar çıkarmada anüriye varabilen azalma ile ortaya çıkan karmaşık klinik sendrom.
Şok tedavisi

Bazı psikolojik bozuklukların tedavisinde kullanılan ve merkez sinir sisteminde şok yaratan işlem.
Translokasyon

Kromozomun bir parçasının kopup başka bir kromozoma eklenmesi şeklinde olan kromozom mutasyonu.
Tireotoksikoz

Bazen Basedow hastalığı ile eşanlamlı kullanılan terim.
Tireotoksikoz krizi

Önceden hipertiroidizmi(*) olmayan kişilerde tiroit hormonlarının yükselmesiyle ortaya çıkan tablo.
Tiroksin

Vücuttaki kimyasal etkinliklerin hızını kontrol eden troid hormonu.
Titanyum dioksit

Kozmetikte kalınlaştırıcı, beyazlaştırıcı, yağlayıcı ve güneş ışınlarını kesici bir madde olarak kullanılan bir mineraldir. Cildi UVA ve UVB radyasyonundan korur ve cildi tahriş etme riski yoktur.
Tokoferol

Biyolojik vitamin etkinliği olan san renkli yağlı madde.
Tokografi

Dölyatağı kasılmalarının grafik kaydı.
Toksemi

Toksinlerin kana karışarak tüm vücuda yayıldığı durum.
Toksik

Zehirli
Toksikolojî

Özel olgu ve durumlarda canlıların işlevlerine ve varlığına zarar verebilecek, zehirli maddelerin kökenini, yapısını, Özelliğini, belirlenmesini ve etki mekanizmalarını inceleyen bilim dalı.
Toksikomani

Tedavi amacıyla saplantı halinde ilaç kullanma, Toksi-koman, fiziksel ve/ya da ruhsal yoksunluk nedeniyle ilacı almadan yapamaz.
Trokanter

Uyluk kemiğinin üst ucundaki iki tümseğin ortak adı.
Toksikoz

Kanda toksik maddelerin bulunmasına bağlı belirtilerin tümünü anlatmak için kullanılan terim.
Trokar

Saplı, ucu keskin bir çubuk ile daha kısa metal bir kılıftan oluşan, çeşitli boylardaki büyüklükte cerrahi alet.
Toksin

Zehirli birleşik
Troklea

Eklem başlanmn birinin tekerlek ya da çark biçiminde olduğu eklem tipi; diz, dirsek ve kaval kemiği ite ayak bileği arasındaki eklemlerde görülür.
Toksoid

Zehirleyici özelliği ortadan kaldırılmış toksin. Vücuddat enjekte edildiğinde antikor oluşumunu sağlar; tetanoz toksidi buna bir örnektir.
Troklea siniri

IV. kafa çifti.
Tromboplastra (trombokinaz, faktör ııı)

Kanda protrombinin trombine dönüşümünü sağlayan pıhtılaşma faktörlerinden biri.
Total tiroksin (t4)

Tiroitten salgılanan başlıca hormonlardan biri; lipit, protein ve glüsit metabolizmalarını doğrudan etkileyerek çok sayıda biyokimyasal reaksiyonun düzenlenmesini sağlar.
Ürokinaz

idrarda bulunan ve plazminojeni plazmine çeviren enzim.
Üreterokolostomi

idrar kesesi İşlevini görmek üzere oluşturulan bağırsak bölümüne üreten (idrar borusu) bağlamak amacıyla uygulanan cerrahi girişim.
Vazokonstrüksiyon

Damarları büzülmesi, kasılması.
Vazokonstrüktör

Damarları büzen etkiye sahip ilaç, madde.
Vakuol

Ökaryot hücrelerin sitoplazması içerisinde sıvı, hava yada kısmen sindirilmiş besin kapsayan tek zarla çevrili yapıların her biri.
Vektokardiyografi

Kalbin elektriksel etkinliğini inceleme yöntemi.
Yılan sokması

Yılan zehiri çok çabuk ve şiddetli tesir gösteren zehirlerdendir. Ancak, bu zehirler ağızdan alındıkları zaman zehirlemezler. Zehirli yılanların çoğu büyük başlıdır. Bazılarının başları da üç köşelidir. Uzun kıvrık dilleri ve çatallı dişleri vardır. Soktukları zaman; dişlerinin dibinde bulunan bezden salgıladıkları zehiri, dişin içindeki kanal vasıtasıyla, soktukları yere aktarırlar. Orada ağrı, şişme ve kızarma görülür. Bazı kimselerde de yılan zehirinin çeşidine göre, kusma, baygınlık, titreme, nefes darlığı, uyuklama veya kısmi felç görülür.Yılan sokan kimseye zehir bütün vücuda yayılmadan önce aşağıdaki işlemi yapmak gerekir.Sokulan yer kol veya bacakta ise; yaranın üst tarafına sıkı bir bağ yapılır. Sonra alkole bandırılmış veya ateşte kızartılmış bıçak, çakı veya jiletle yara kanatılır. Arkasından, ağzın etrafına ve dudaklara zeytinyağı sürülür. Sokulan yer emilip, tükürülür. Aynı işlem 3-4 kere tekrarlanır. Sonra madeni bir şey ateşte kızdırılıp, sokulan yer dağlanır. Ayrıca aşağıdaki reçetelerden biri veya bir kaçı uygulanır. Zehirlenme belirtileri varsa vakit kaybetmeden hastaneye götürmek gerekir.
Yok olma duygusu

Psikanalizde, kişinin kendini ileri derecede küçümsemesini belirtmek için kullanılan terim.
Yok saymak

Kişinin, geçmişe ait sözler, jestler, düşünceler ve eylemleri yadsımak amacıyla geliştirdiği psikolojik mekanizma.
Yoksunluk

Alkol, uyuşturucu ya da ilaç bağımlılarında maddenin alınmamasıyla ortaya çıkan durum.
Yağdoku

adipoz doku
Yoksunluk sendromu

Herhangi bir maddeye alışkanlık ya da bağımlılık kazanmış kişilerde bu maddenin ya da ilacın, çoğunlukla da uyuşturucuların aniden kesilmesiyle ortaya çıkan belirtiler bütünü.
Yumuşak doku romatizması

Teknik olarak ölgesel periartiküler"" ya da ""yumuşak doku"" hastalıkları olarak adlandırılırlar, bu grupta eklemleri çevreleyen ligament ya da tendon gibi yapıları etkileyen ve son derece yaygın olan nisbeten önemsiz rahatsızlıklar da bulunur. Romatizma ağrısı eklem çevresindeki yapıların hasar görmesine bağlı olarak ortaya çıkabilir, bunun nedeni çoğunlukla alışık olmadığı şekilde ya da tekrar tekrar kullanmak, küçük hasar ya da travmalardır. Bazıları özellikle belli bir aktivite tipiyle görülür, ""tenisçi dirseği"" ve ""temizlikçi dizi"" gibi. Ek olarak, artrit olmadan eklem ya da kaslarda daha yaygın bir ağrı gelişebilir, örneğin, fibromiyalji.
ybaşı kanaması yokluğu

Genç bir kız buluğ çağına geldiği halde, aybaşı görmeye başlamamışsa, aybaşı yokluğundan söz edilir. Bu durum karaciğer hastalıklarından, kansızlıktan veya tiroit bezi bozukluğundan kaynaklanabilir.

Öncelikle nedeni bulmak gerekir.
Normal aybaşı gören kadının da; kansızlık, karaciğer rahatsızlıkları, beslenme bozuklukları, veya tiroid bezi hastalıkları sonucu aybaşı kanamaları kesilebilir.

Öte yandan aybaşı yokluğu, gebeliğin veya menapozun işareti olabilir.

Zootoksin

Bir organizma tarafından meydana getirilmiş toksik maddeler.
<< Geri
 Medikal Bilgi
 Sağlık
 Tıp Sözlüğü  Biyoloji Sözlüğü
 Ansiklopedi  İlaç Fiyatları
 Gebelik  Mineraller
 Cinsel Terimler Sözlüğü
 TUS Hakkında  Kaplıcalar
 Renk Körlüğü Testi  Full Text Dergiler
 Bebeğiniz Ne Zaman Doğacak ?
 Tahmini yumurtlama gününüzü hesaplayın
 Bebeğinizin boyunu hesaplayın
 İlk Yardım  Bebek İsimleri
İdeal Kilonuzu, Günlük Enerji İhtiyacınızı Öğrenin
 Zayıf mı? Şişman mı?  Kalori Tabloları
 Hastalıklar  Vitaminler
 İlaç Klavuzu  Aloe Vera
Vademecum (İlaç Bilgileri)  Şifalı Bitkiler
 Yazılar
 Medikal Kitap
Yayındaki Türkçe ve Yabancı Kitap Tanıtımları
 Medikal Anket
Hangi korunma yöntemini kullanıyorsunuz?

Prezarvatif
Spiral
Dışarı boşalma
Doğum kontrol hapı
 Rastgele 2 Kitap
Tavsiye


Hakkımızda | Reklam | Kullanım Şartları | Basında TurkMedikal.net | Webmasterlar İçin | İçerik Ortaklığı | İletişim | Vademecum (İlaç Bilgileri)
Aloe Vera | Üyelik | Dükkan | Kitaplar | Hastalıklar | İlk Yardım | Rehber | Nöbetçi Eczaneler | Sağlık Ansiklopedisi

TurkMedikal.NET bir ZA Host Web Hosting ve Zahmaci Web Tasarım Sitesidir
Dmoz Directory | Astroloji | Walpapers | Kumluca | Hastalıklar
Carpets and Rugs | Holy Books
Elmalı | Kemer | Korkuteli | Serik | Akseki