TurkMedikal.net { ana sayfa }
TurkMedikal. N E T | ANA SAYFA Üyelik Online Alış-Veriş | Dükkan Kitaplar Hastalıklar Hakkında Bilgi | Hastalıklar İlk Yardım Medikal Rehber | Medikal Linkler Reklam
  02 Mayıs 2024, Perşembe Bu Sayfayı Arkadaşınıza Göndermek İstermisiniz ?
:: Sağlık Ansiklopedi >> te

Aort yetersizliği

İnfektif endokardit, sifiliz, kistik media nekrozu nedenli aort dilatasyonu veya diseksiyonu
Alternatif tıp

Bilimsel tıbba karşı seçenek (alternatif) olarak öne sürülen tıp kuramlan ve uygulamaları.
Apeks (tepe)

Genellikle koni biçiminde olan bir yapının sivri ucunu belirtmek için kullanılan terim (örneğin kalbin apeksi, akciğerlerin apeksi).
Alyuvar yıkımı (hemokaterez)

Alyuvarlann fizyolojik yıkım süreci; ortalama yaşamları yaklaşık 120 gündür ve yaşam çevrimlerinin sonuna ulaşan daha az dirençli alyuvarlar kendiliklerinden parçalanırlar.
Amasti

Tek ya da her iki memenin doğumsal yokluğu
Apolipoprotein aı

Karaciğer ve bağırsakta üretilen ve kanda kolesterolü taşıyan protein.
Apolipoprotein b

Karaciğer ve bağırsakta ürettilen protein.
Aralıklı topallama (claudicatio intermittens)

Yürümeyi engelleyen geçici bir topallamanın ortaya çıkmasıyla beliren bir yürüme bozukluğunu belirten terim.
Aritenoit

Gırtlak iskeletini oluşturan kıkırdak.
Amipli Dizanteri

Vücuda mikrop girmesinden 10-21 gün sonra hastalık belirtileri ortaya çıkar. Hastada kanlı ishal, ateş, karın krampları, kilo kaybı, ve halsizlik görülür.
Aromaterapi

Bedensel rahatlama sağlamak için vücut bakımında temel yağların kullanılması.
Arter

Kanı, kalpten diğer dokulara taşıyan kan damarı, atardamar.
Arterio skleroz

Damar duvarında bağdoku artışına yada kalsiyum birikmesine bağlı olarak bir atardamarın sertleşmesini tanımlar
Arteriol

Büyük atardamarları kılcal damarlara bağlayan küçük atardamar.
Arterioskleroz

Atardamar duvarlarının sertleştiği ve kalınlaştığı durum; bazen kan dolaşımının bozulmasına neden olur.
Arterit

Arterlerin (atardamarların) inflamasyonu (iltihaplanması), örneğin, poliarteritis nodosa. Ayrıca bkz. Vaskülit.
Arteriyel hipertansiyon (yüksek tansiyon)

Atardamarlardakİ kan basıncının sürekli biçimde ortalama değerlerin üstünde seyretmesi.
Adipozite

Derialtı dokusunda aşın yağ birikimi.
Amniyosentez

Uygun bir iğne ile kann duvarı ve dölyatağım geçerek dölütü saran amniyon kesesine girip sıvıdan örnek alınması.
Arteriyel hipotansiyon (düşük tansiyon)

Damar sisteminde bulunan kan basıncının azalması. Birçok hastalıktan kaynaklanabilir.
Arteriyografi

Atardamara X ışınlarını geçirmeyen bir madde (kontrast madde) verilerek, bu damarın ve dallanma biçimsel özelliklerinin incelendiği radyolojik teknik.
Arteriyoplasti

Travmatik bir lezyon (yara), bir aterom plağının çıkarılması ya da bir trombozun(*) neden olduğu tıkanma ya da doğumsal biçim bozukluğu nedeniyle bir atardamarın yok olan devamlılığının mikrocerrahi tekniğiyle yeniden sağlanması.
Arteriyoskleroz (damar sertliği)

Damar duvarında skleroza, yani bağdoku artışına ya da kalsiyum tuzlarının birikmesine bağlı olarak bir atardamarın sertleşmesini tanımlayan genel terim.
Arteriyovenöz anevrizma

Bir atardamarla toplardamar arasındaki patolojik bağlantı; bir travmadan sonra ortaya çıkabilir ya da nadiren doğumsal olabilir.
Aerosol tedavisi

Tedavide aerosol halindeki ilaçların kullanılması (bak. aerosol}.
Artrosentez

Eklem boşluğuna özel bir iğne üe girilerek bu boşlukta bulunan sıvının (sinovya sıvısı) alınması.
After sun moısturızer

Güneş sonrası nemlendirici.
Andlenfositer serum

Lenfositleri özgül olarak yok etmek amacıyla hazırlanmış antiserum.
Androjen

Testosteron ve andosteron gibi erkek cinsiyet özelliklerini oluşturmaktan sorumlu bir hormon. Erkekde tetislerde üretilir; kadınlarda da düşük miktarda bulunmaktadır.
Androstenedion

Androjenler grubundan bir hormon(bak. androjen hormonlar).
Androsteron

Androjenler grubundan bir hormon (bak. androjen hormonlar).
Anestezi

Doktorlar, ameliyat sırasında ağrı duymaması için, ameliyattan önce hastaya bir iğne yapar ya da solunum yoluyla bir gaz verirler. Hastanın bilincini yitirerek uykuya geçmesine narkoz, böylece vücudundaki ağrıları duyamayacak duruma gelmesine anestezi, bu duyu yitimine yol açan maddelere de anestezik denir.
Anestezi öncesi (preanestezi)

Asıl anesteziyi uygulamadan önce, hastayı sakinleştirmek, ağrıyı algılamasını azaltmak, olası alerjik tepkileri önlemek ve asıl anestetik maddenin daha düşük dozda kullanılması amacıyla sakinleştirici ilaçlar verilmesi.
Anestezik

Duyu kaybına neden olan ilaç. Bir lokal anestezik, sadece vücudun bir kısmında duyu kaybına (hissizliğe) yol açarken, genel anestezikler bilinç kaybına da neden olurlar.
Anestezik**

Duyu kaybına neden olan ilaç. Bir lokal anestezik, sadece vücudun bir kısmında duyu kaybına (hissizliğe) yol açarken, genel anestezikler bilinç kaybına da neden olurlar.
Ajite

Rahatsız, huzursuz, taşkınlık yapan.
Akciğer atelektazisi

Akciğerlerin hava içeriğinin azalması ya da kaybolması.
Asteni

Aşın Ölçüde güçten düşme.
Astenopati

Organizmanın bedensel ya da ruhsal bir ya da daha çok işlevinin zayıflaması.
Astenospenni

Spermlerin az ve yavaş hareketli olması, Astenospermi erkekte kısırlığın başlıca nedenlerinden biridir.
Asterion

Artkafa kemiği, yankafa kemiği ve şakak kemiğin mas-toit bölümünün kavuşma noktası.
Akondroplazi

Tedavisi olmayan, sebebi bilinmeyen kalıtsal bir cücelik tipidir. Gövde normal büyüklüte olup, kol ve bacaklar anormal derecede kısa ve baş normalden büyüktür.
Anjiyotensin

Karaciğerde bireşimlenen anjiyotensinojen adlı bir alfa-2-globülin ile böbrekte üretilen renin adlı enzimin tepkimesi sonucunda oluşan madde.
Akroanestezi

Kol ve bacakların uç bölümlerinde duyu kaybı.
Aşı tedavisi

Enfeksiyon hastalıklarının aşı ile tedavisi.
Anksiete

İç sıkıntısı, iç daralması.
Akroparestezi

Kol ve bacakların uç bölümlerinde karıncalanma, yanma, sıkışma ve uyuşma.
Aşil tendiniti

Aşil tendonunun iltihaplanmasıdır, tendon bu durumda hassas ve genellikle şiş olur. Ayrıca bkz. Plantar fasciit.
Aşil tendiniti**

Aşil tendonunun iltihaplanmasıdır, tendon bu durumda hassas ve genellikle şiş olur. Ayrıca bkz. Plantar fasciit.
Aşil tendonu

Baldır arka kısmındaki kas grubunun, topuk kemiğine birleşmesini ve ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan yapı(kiriş).
Aşil tendonu**

Baldır arka kısmındaki kas grubunun, topuk kemiğine birleşmesini ve ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan yapı(kiriş).
Anteversiyon

Bİr organın açı yapmaksızın öne doğru eğilmesi.
Antıbakterıal

Özellikle yüzde kusurlar oluşturan bakteriler olmak üzere, her tür bakterinin oluşmasını engelleyen maddeler.
Ateli

Bir ya da her iki meme basınının bulunmamasıyla ortaya çıkan oluşum bozukluğu.
Aterom

Atardamar duvarının İç yüzeyini döşeyen endotelin altında lipit birikmesiyle oluşan patolojik değişiklik.
Aktinoterapi

Uygun lambaların ürettiği morötesi ışınları kullanan fizik tedavi tipi.
Ateroskleroz

Atardamarların iç yüzünü örten tabakada yağ plaklarının birikmesi. Damar sertliğine yolaçar ve damarı daraltır.
Ateş

Vücut sıcaklığının yükselmesine ateş denir. Vücut sıcaklığı bedenin her yerinde aynı değildir. Örneğin; termometre ağıza konulduğunda görülen ısı, koltuk altına konulduğunda gösterdiği ısıdan 0,5 derece daha düşüktür.Diğer taraftan, vücut ısısı gün boyunca da 0,5 derece oynar. Sabahın erken saatlerinde ısı düşük, akşam saatlerinde yüksektir. Vücut ısısı 36,2 - 37,5 arasında ise normaldir.Ateşle birlikte; üşütme, titreme, baş ağrısı, bunalma, huzursuzluk, vücut kırgınlığı, iştahsızlık, kabızlık, sayıklama, havale veya koyu renkli idrar çıkarmada görülebilir.Ateşin nedeni, genellikle soğuk algınlığı, grip, bademcik iltihabı, boğaz ağrısı, bronşit, sinüzit, kulak iltihabı, bağırsak iltihabı veya böbrek hastalıklarından biri olabilir. Bu nedenle tedaviden önce nedeni tespit etmek gerekir.
Ateş

Vücut sıcaklığının yükselmesine ateş denir. Vücut sıcaklığı bedenin her yerinde aynı değildir. Örneğin; termometre ağıza konulduğunda görülen ısı, koltuk altına konulduğunda gösterdiği ısıdan 0,5 derece daha düşüktür.

Diğer taraftan, vücut ısısı gün boyunca da 0,5 derece oynar. Sabahın erken saatlerinde ısı düşük, akşam saatlerinde yüksektir. Vücut ısısı 36,2 - 37,5 arasında ise normaldir.

Ateşle birlikte; üşütme, titreme, baş ağrısı, bunalma, huzursuzluk, vücut kırgınlığı, iştahsızlık, kabızlık, sayıklama, havale veya koyu renkli idrar çıkarmada görülebilir.

Ateşin nedeni, genellikle soğuk algınlığı, grip, bademcik iltihabı, boğaz ağrısı, bronşit, sinüzit, kulak iltihabı, bağırsak iltihabı veya böbrek hastalıklarından biri olabilir. Bu nedenle tedaviden önce nedeni tespit etmek gerekir.

Ateş tedavisi

Hastada ateşin geçici olarak yükseltilmesi esasına dayanan bir tedavi biçimi.
Atetoz

Beyin yapılarının doğumsal ya da edinilmiş lezyonlan-na bağlı nörolojik hastalık
Atım

Tek bir hücrenin, bir organın ya da bütün vücudun metabolizma ürünlerinin (katabolitler) atılması.
Aldosteron

Vücudun sodyum, klor ve potasyum elementlerini kullanmasını etkileyen, böbreküstü bezinden salgılanan bir hormon.
Ayak terlemesi

Ayakların normalden fazla terlemesi genellikle ter bezlerinin aşırı derecede çalışmasından kaynaklanır. Diğer taraftan, kalın çorap giymek, ateşli bir hastalık veya normal vücut sıcaklığının düşmesi de ayak terlemesine neden olabilir.
Alerjik deri testleri

Bir insanın hangi maddelere (alerjenlere) alerjik olduğunu anlamak için o maddelerden deri içine 0,1 cm3 (cc) enjekte edilmesi ve kızarma olup olmadığına bakılması.
Alerjik tepki

Normalde zararsız olan çiçektozları, küf mantar sporları, hayvan tüyleri, ev tozu akarları, besinler ve ilaçlara tekrar tekrar maruz kalma sonucu oluşanı alerjik hastalık tablosu.
Alfa fetoprotein

Normal koşullarda dölütün karaciğerinde bireşimlenen bir protein.
Azotemi

Kanda protein kaynaklı olmayan azot mİktannı belirten ve artık pek kullanılmayan terim (bak. üre).
Belirteç (marker)

Laboratuvar İncelemeleriyle kanda belirlenen ve hastalıkların tanısında yol gösterici olan bulgulara verilen ad.
Bordetella

Boğmaca etkeni olan Bordetella pertussis türüyle tanınan Gram-negatif bakteri cinsi.
Bordet-gengou tepkimesi

Kanda bağışıklık yöntemleri kullanılarak yapılan bazı la-boratuvar incelemelerinde yararlanılan kompleman bağlama tepkimesi.
B5 vitamini (pantotenik asit)

Doğada çök yaygındır.Yumurta, karaciğer, kalp, süt, bal, bira mayası, kabak, tahıllar, sebzeler, havuç, portakal, mantar ve taze meyvelerde bolca bulunur. B5 vitamini eksikliği çok enderdir. Bu durumda hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü), anemi (kansızlık), lökopeni (kanda alyuvarların az olması), dermatit (deri iltihabı), mide-bağırsak rahatsızlıkları, kas krampları, hareketlerde uyumsuzluk, asteni, uyku bozuklukları ve iştahsızlık ortaya çıkar.
Bence - jones proteini

 Myelomatosis gibi kemik iliğini ilgilendiren hastalıklarda, idrarla çıkartılan bir cins protein.
Bac (bakteriyel yapay kromozom)

DNA parçacıklarını kopyalamakta kullanılan ve bir cins bakteride bulunan bir madde.
Bence-jones proteini

Myelomatosis gibi kemik iliğini ilgilendiren hastalıklarda, idrarla çıkartılan bir cins protein.Multipl miyelomlu hastaların idrarında bulunan, immünglobülin molekülünün hafif zincir parçası.
Bentonıte

Kozmetikte emici olarak kullanılan kile benzer bir materyal. Cildin kurumasına sebep olabilir.
Bestialite (hayvan sevisi)

Cinsel doyuma ulaşmak amacıyla hayvanlarla cinsel ilişki kurma.
Betacaroten

Potansiyel iyi bir antioksidan
Bakteri

Tek hücreli mikroorganizmalardır. Bunlar, mantarlardan küçük, fakat virüslerden büyüktürler. Bazıları hastalık yapıcı, bazıları zararsızdır; bazı bakteriler ise, faydalıdırlar: Örneğin, toprağın nitrojen yapıcı bakterileri. Bakteriler, şekillerine göre sınıflandırılabilirler: Coccus'lar yuvarlak, bacillus'lar çubuksu, vibrio'lar virgül şeklinde, spirillum'lar dalgalıdır.
Bakteri florası

Deride ya da ağız, bağırsak ve dölyolu gibi doğal vücut boşluklarında sürekli bulunan mikroorganizmaların tümü.
Bakteriemi

Bakterilerin veya bakteri toksinlerinin kana geçmesiyle oluşan ateş, titreme ile seyreden klinik tablonun adıdır. Eş anlamlı olarak septisemi de kullanılır.
Bakterilin

İdrarda bakteri bulunması.
Bakterisit

Bakterileri öldürme özelliği olan herhangi bir fiziksel, kimyasal ya da biyolojik etken.
Bakteriyemi

Dolaşan kanda bakteri bulunması.
Bakteriyofaj

Bakterileri enfekte ederek ölümlerine neden olabilen virüslere verilen genel ad.
Bakteriyofaj (faj)

Bakteri hücresinin asalak virüsü.
Bakteriyoliz

Bakteri hücresinin parçalanması.
Bakteriyoloji

Bakterilerin özelliklerini ve etkilerini inceleyen mikrobiyoloji dalı.
Bakteriyolojik tanı

Bakteri kökenli hastalıkların tanısını kesinleştirmek için uygulanan laboratuvar tanısı.
Bakteriyoskopik inceleme

Çeşitli organ (siyek, dölyolu, burun, kulak) salgılarından ya da balgamdan alınan bir örneğin lam üzerine sürülüp uygun boyalarla boyanarak (metilen mavisi, Gram tekniği) mikroskopta incelenmesi.
Bakteriyostatik

Bakterileri öldürmeden onların üremesini durduran herhangi bir fiziksel, kimyasal ya da biyolojik etken.
Bilateral

Her iki tarafa ait olan, iki taraflı.
Balgamda mycobacterium ttıberculosis aranması

Lama yapılan balgam yaymasının uygun olarak boyan-masıyla akciğerde sürmekte olan verem hastalığı bulunup bulunmadığım kesin olarak ortaya koymayı sağlar.
Balneoterapi

Suyun mekanik ya da tedavi edici etkisinin kullanıldığı bir tedavi tekniği.
Bronkostenoz (bronş daralması)

Bir bronş lümeninin (boşluk) daralması.
Barany testi

iç kulakta bulunan denge sisteminin incelenmesini sağlayan klinik muayene.
Barestezi

Derin dokuların, vücudun çeşitli bölgelerine uygulanan baskıya karşı duyarlılığı.
Barıum sulphate

Kozmetikte beyazlatcı bir ajan olarak kullanılan bir mineral. Cildi tahriş etme olasılığı vardır
Basilli Dizanteri

Mikrobun vücuda girmesinden 2-7 gün sonra belirtileri ortaya çıkar. Hastalığın salgın halini almasında kara sinekler başrolü oynar. Hastada; kanlı ve balgam kıvamında ishal, karın ağrısı, halsizlik ve ateş görülür. Yapılacak ilk iş; hastayı, sağlamlardan ayırmaktır.
Biyosentez

Canlı organizmalardaki kimyasal süreçleri belirten terim; enerji kullanılarak gerçekleştirilen bu süreçler basit yapıdaki maddelerden daha karmaşık ürünler elde edilmesini sağlar.
Biyoteknoloji

Özellikle DNA ve hücreyle ilgili konularda kullanılan biyolojik tekniklere verilen ad.
Biyoterapi

Bir hastalığı iyileştirmek amacıyla yoğurt, kefir, maya gibi canlı mikroorganizma kültürlerinden ya da süt, mide özsuyu ve safra gibi fizyolojik ürünlerden yararlanılan tedavi yöntemi.
Bcg (calmette-guerin basili)

Verem hastalığının etkeni olan bir tür basilin sığırlardan elde edilip zayıflatılmış kültürlerinden hazırlanmış aşı.
Büyüme ateşi

Çocukta vücut gelişmesinin özellikle çok yoğun olduğu dönemlerde ortaya çıkan ateş yükselmesi.
Chvaostek belirtisi

Dışkulağın hemen Önünde, yüz sinirinin gövdesinin bulunduğu noktaya refleks çekiciyle vurulduğunda yanak kaslarında kasılmayla beliren klinik bulgu.
Corpus luteum

Ovulasyonda yumurtalık yüzeyinde bulunan özel bir bezdir. Menstrual siklusun ikinci yarısında progesteron hormonu üretir. Bu da döllenmiş yumurtaların implantasyonu için uterus yüzeyini hazırlar.
Corpus luteum (sarı cisim)

Yumurtalıkta yumurta folikülünün olgunlaşıp içindeki yumurtanın serbestleşmesinden sonra folikülün dönüştüğü yapı.
Calcıum ascorbate

C Vitamininin bir şekli; yüzeysel veya içilerek kullanımıyla ilgili çok az bilimsel araştırma vardır
Calcıum carbonate

Kozmetikte emici olarak kullanılır. Günlük kullanımda tebeşir olarak anılır.
Calcıum gluconate

Kalsiyum vücut için gerekli bir mineraldir. Az da olsa, yapılan araştırmalar yüzeysel uygulamalarda bu mineralin iyi bir iltihap giderici (anti-enflamatuar) ve tedavi edici olduğunu göstermiştir.
Calnıette-guerin basili

BCG
Cinsel tercih

Cinsel tercih, cinselliğinizi yaşarken hangi objeye yöneldiğinizle ilgilidir. Kimi kendi cinsini tercih eder, kimi karşı cinsi tercih eder, kimi sadece kendini tercih eder. Kimi cansız objelere yönelir, kimi hayvanlara yönelir daha ötesi zarar vermeye ve dolayısıyla cinsel sapmalara kadar gider.
Clostridiıun tetani

Toksinleriyle tetanosa yol açan anaerob, spor oluşturan basil.
Crp (c-reaktif protein)

İltihabi hastalıklarda, çeşitli romatizmalarda, infeksiyonlarda ve multipl miyelom gibi bazı tümörlerde kanda artmış bulunan bir protein. CRP interlökin-6'nın etkisiyle karaciğerde sentez edilir.
Coombs testi

Alyuvar yıkımının (hemoliz) görüldüğü özbağışıkhk hastalıklarında pozitif sonuç veren, ama sık sık yalancı negatif sonuç da alınan bir kan testi.
Corda dorsalis (corda vertebralis)

Embriyonal gelişimin ilk evrelerinde ayrışan oluşum.
Çamur tedavisi

Deriye çamur uygulanmasının vücut üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanmak amacıyla uygulanan tedavi biçimi.
Çocuklar Dagastroenterit

Sindirim yolunun enfeksiyonu veya irritasyonudur. Bazı durumlarda bulaşıcıdır. Mide, incebarsaklar ve kalınbarsaklar etkilenir. Her yaşta çocuğu etkileyebilir.

Belirtiler

Kusma, bulantı ve ishal tipik belirtilerdir. Ayrıca karın ağrısı, ateş, iştahsızlık ve halsizlik görülebilir. Ufak bebekler sıklıkla huzursuzdurlar.

Tanı

Çocukta kusma ve ishal başladığında mutlaka hekiminize haber verin. Belirtiler hakkında kendi gözlemleriniz önemlidir. Doktorunuzun alacağı tıbbi öykü ve fizik muayeneye ek olarak labaratuvarda yapılacak kan ve dışkı testleri gerekli olabilir.

Tedavi

Şikayetleri hafif olan çocuklar, evde bol bol istirahat ve belirtiler ortadan kaybolana kadar sıvı içirilerek tedavi edilebilirler.
Biberonla veya anne sütü ile beslenen bebeklerde doktorunuz ile bebeğin diyetini konuşun.
Daha büyük çocuklarda su, meyva suları, ayran bitkisel çaylar verin.

Doktorunuz size eczanelerden temin edebileceğiniz toz halinde hazırlanmış tuz ve şeker karışımını önerebilir. Bu karışım tarife göre sulandırılarak kullanılabilir. ?İshal sayısı azaldığında şu gıdalardan herhangi biri verilebilir; elma püresi, muz, ekmek, havuç püresi, haşlanmış patates, yağsız et, pirinç, makarna, şeftali. ?Katı gıda verilmesini izleyen iki saat içinde ishal tekrarlanmıyorsa yirmi dört saat daha bu gıdalara devam edin. Daha sonra normal diyete kademeli bir şekilde geçin

Öneriler

Günde bir veya iki kez makattan ateşi ölçün. Çocukta sıvı kaybı belirtilerini gözleyin. Çocuğunuzun bakımından sonra veya yiyecek hazırlanmadan once ellerinizi yıkayın. İyileşene kadar çocuğunuzun aktivitelerini kısıtlayın. Kusmanın durmasını izleyen yirmidört saatten sonra çocuk normal aktivitesini genellikle yeniden kazanacaktır.

Çocuklar Dagastroenterit

Sindirim yolunun enfeksiyonu veya irritasyonudur. Bazı durumlarda bulaşıcıdır. Mide, incebarsaklar ve kalınbarsaklar etkilenir. Her yaşta çocuğu etkileyebilir.

Belirtiler

Kusma, bulantı ve ishal tipik belirtilerdir. Ayrıca karın ağrısı, ateş, iştahsızlık ve halsizlik görülebilir. Ufak bebekler sıklıkla huzursuzdurlar.

Tanı

Çocukta kusma ve ishal başladığında mutlaka hekiminize haber verin. Belirtiler hakkında kendi gözlemleriniz önemlidir. Doktorunuzun alacağı tıbbi öykü ve fizik muayeneye ek olarak labaratuvarda yapılacak kan ve dışkı testleri gerekli olabilir.

Tedavi

Şikayetleri hafif olan çocuklar, evde bol bol istirahat ve belirtiler ortadan kaybolana kadar sıvı içirilerek tedavi edilebilirler.
Biberonla veya anne sütü ile beslenen bebeklerde doktorunuz ile bebeğin diyetini konuşun.
Daha büyük çocuklarda su, meyva suları, ayran bitkisel çaylar verin.

Doktorunuz size eczanelerden temin edebileceğiniz toz halinde hazırlanmış tuz ve şeker karışımını önerebilir. Bu karışım tarife göre sulandırılarak kullanılabilir. ?İshal sayısı azaldığında şu gıdalardan herhangi biri verilebilir; elma püresi, muz, ekmek, havuç püresi, haşlanmış patates, yağsız et, pirinç, makarna, şeftali. ?Katı gıda verilmesini izleyen iki saat içinde ishal tekrarlanmıyorsa yirmi dört saat daha bu gıdalara devam edin. Daha sonra normal diyete kademeli bir şekilde geçin

Öneriler

Günde bir veya iki kez makattan ateşi ölçün. Çocukta sıvı kaybı belirtilerini gözleyin. Çocuğunuzun bakımından sonra veya yiyecek hazırlanmadan once ellerinizi yıkayın. İyileşene kadar çocuğunuzun aktivitelerini kısıtlayın. Kusmanın durmasını izleyen yirmidört saatten sonra çocuk normal aktivitesini genellikle yeniden kazanacaktır.

Çolyak arter (karın anaatardaman)

Aorttan birinci bel omuru hizasında ayrılan ve hemen sonra karaciğer atardamarı, dalak atardamarı, sol mide atardamarı olmak üzere üç ayn dala ayrılan atardamar gövdesi.
Dakriyosistektomi

Gözyaşı kesesinin ameliyatla çıkartılması.
Destek

Bazı darbelerden ve cerrahi girişimlerden sonra, iltihabi ya da dejeneratif süreçler nedeniyle eklem hareketlerinin kısıtlanmasının gerekli olduğu durumlarda,
Destekleyici tedavi (supportif)

Lösemi tedavisinin en önemli koludur. Kan ve kan ürünlerinin verilmesi, antibiotikler, el yıkama, özel temiz odalar, maske/galoş, önlük kullanımı bu tedavinin önemli öğeleridir.
Dev hücreli arterit

temporal arterit.
Diyabetes Mellitus ( Şeker Hastalığı)

Diabetes mellitus (DM) vücudun insülin üretmediği veya düzenli olarak insülin kullanamadığı durumla karakterize bir hastalıkdır. İnsülin günlük yaşam için gereken enerjiyi sağlamak amacıyla gıdalardan alınan şekeri, nişastayı enerjiye dönüştüren bir hormondur. Türkiye’de nüfusun %3.5’u diyabet hastası olup, 20 yaş üstü nüfusta bu oran % 7.2’dir. Hastanın diyabet mi, pre diyabet mi (diyabet öncesi dönem) ayırımı için Açlık Kan Şekeri veya Oral Glukoz Tolerans Testi yapılır. AKŞ ile 100-125 mg/dl seviyeleri pre-diabete, 125 mg/dl üzerindeki değerler ise diabeti işaret etmektedir. OGTT’de ise, 2. saatteki kan şekeri 140-199 mg/dl prediabeti, 200 mg/dl üzerindeki değerler ise diabeti gösterir.

DM’un 4 tipi vardır.

1. Tip 1 DM: Vücutta insülin üretiminde yetersizlik vardır. Tip 1 DM genellikle çocuklukta veya genç erişkin çağda ortaya çıkar. Bu tipte vücutta insülin üretilmemektedir. İnsülin vücudun şekeri kullanabilmesi için gerekli olup, şeker de vücuttaki hücreler için en basit- temel yakıttır ve insülin de şekeri kandan hücre içine almaya yarar. Hasta- hastalık ve doktor uyumu olduktan sonra hasta göz sağlığı, ayak ve cilt, kalp, ağız sağlığına dikkat ederse Tip 1’in oluşturabileceği komplikasyonlardan korunmuş olur. Aynı zamanda sigara ve alkolden de uzak durmak gerektiğini belirtelim. Tip 1 DM tanısı konan hastalarda gerekli takip ve tedaviye uydukları zaman yaşam kalitelerinde normal insanlara göre bir değişiklik olmamaktadır.

2. Tip 2 DM: İnsülin direnci ile birlikte insülin eksikliği söz konusudur. Bu tipte vücutta yeterli insülin üretimi yoktur yada hücreler insüline karşı duyarsızlaşmıştır. 40 yaş üstü ve fazla kilolularda ortaya çıkmaktadır. Tip 2 DM komplikasyonları: Kalp hastalığı, körlük, sinir hasarı, böbrek hasarı oluşturabilir. Bu komplikasyonlardan korunmak için yapılması gerekenler Tip 1 DM’dakilerle aynıdır.

3. Gestasyonel DM: Hamilelik esnasında tespit edilir. Amerika’da her yıl hamile kalanların %4’ünde ortaya çıkar. Gebeliği sırasında gestasyonel DM ortaya çıkan hastaların ileriki yaşamlarında Tip 2 DM tanısı almaları çok daha fazla olasıdır. Gebe kalmadan önce obez (şişman) olan kadınların %40’ında gestasyonel DM gelişir ve bu kadınlarda 4 yıl içinde Tip 2 DM tablosu gelişir. DM olmayan gebe kadınlarda 24.-28. hafta arasında gestasyonel DM açısından OGTT ile tarama yapılmaktadır.

4. Prediabet: Kan şekeri seviyeleri normalden yüksektir; ancak Tip 2 DM tanısı koyduracak kadar da yüksek değildir.

Diabetes Mellitus’ta ayrıca Bozulmuş Açlık Glukozu ve Bozulmuş Glukoz Toleransı adı altında iki kriterin de önemi vardır. Bu iki kriter diyabetin klinik tablosundan önceki evre olarak yer almaktadır.

Bozulmuş Açlık Glukozu:
Açlık plazma glukozu 110-126 mg/dl arasındadır.

Bozulmuş Glukoz Toleransı:
Oral glukoz tolerans testi yapılarak belirlenen bir durum olup klinik diabetin belirmesinden önceki evre olarak kabul edilmektedir.

Şeker hastalığı belirtileri:
• 

Devam tedavisi (idame)

Gerekli hücum ve sağlamlaştırma tedavilerini takiben 2-3 yıl süre ile sağlanan kemik iliği uyumasının (remisyon) şifaya dönüşmesi için yapılan tedavidir.
Dezoksikortikosteron

Böbreküstü bezi kabuğunun glomerül katmanınca üretilen mineralokortikoit hormon.
Diyastema

İki diş arasında bulunan boşluk.
Diyatermi

Vücut dokularında yerel ısı yaratmak için tedavi ama-; ayla kısa süreli yüksek frekanslı elektrik akımı uygulanması.
Diyatermokoagülasyon (elektrokoagülasyon)

Tıpta ve cerrahide belirli bir noktaya yüksek frekanslı elektrik akımı vererek bu akımın ist etkisiyle hızlı bir hücre pıhtılaşması ve hücre yıkımı oluşturulması biçiminde uygulanan girişim.
Diyatez

Organizmanın aralarında yakınlık bulunan hastalıklara fazlaca yatkınlığı.
Diyetetik

Beslenme düzenlerini inceleyen tıp dalı.
Debilite

Zeka geriliği.
Dizanteri

Bulaşıcı ve salgın bir hastalıktır. Hastada, ishal görülür. Dışkısı kanlı ve sümüklüdür. İştahsızlık karın ağrısı ve ateş de vardır Su veya besinlerle bulaşır. İki çeşit dizanteri vardır.

- Amipli Dizanteri Vücuda mikrop girmesinden 10-21 gün sonra hastalık belirtileri ortaya çıkar. Hastada kanlı ishal, ateş, karın krampları, kilo kaybı, ve halsizlik görülür.

- Basilli Dizanteri Mikrobun vücuda girmesinden 2-7 gün sonra belirtileri ortaya çıkar. Hastalığın salgın halini almasında kara sinekler başrolü oynar. Hastada; kanlı ve balgam kıvamında ishal, karın ağrısı, halsizlik ve ateş görülür.

Yapılacak ilk iş; hastayı, sağlamlardan ayırmaktır.

Dizanteri

Bulaşıcı ve salgın bir hastalıktır. Hastada, ishal görülür. Dışkısı kanlı ve sümüklüdür. İştahsızlık karın ağrısı ve ateş de vardır Su veya besinlerle bulaşır. İki çeşit dizanteri vardır.
Diabetes mellitus

Yüksek kan glikoz düzeyiyle karakterize hastalık; şeker hastalığı. DM nin nedeni pankresın yeterince insülin etkisine direnç göstermemesi olabilir.
Diabetes mellitus (dm)

Şeker hastalığı
Deferansiyel arter (ersuyu kanalı atardamarı)

Aortun bel kası (psoas kası) kenarından aşağıya inip kasık kanalına girmesi sırasında oluşan iç spermatik atardamannın bir dalı.
Doğum kontrol yöntemleri

Döllenmeyi geçici biçimde önleme yollan.
Deformite

Şekil bozukluğu.
Dehidroepiandrosteron

Androjen hormonların karaciğerde geçirdiği dönüşümle ortaya hormon.
Deiters çekirdeği

Dördüncü karıncığın yan köşesinde yerleşmiş olan sinir hücrelerinin oluşturduğu, işitme sinirinin bir parçası olan vestibüler sinir liflerinin bir bölümünün sonlandığı ve omuriliğin hareket sinirlerine giden bazı sinir liflerinin çıktığı çekirdek.
Dolaşım sistemi (kardiyovasküler sistem)

içinde kan ve lenfin dolaştığı anatomik yapıların bütünü; bu dolaşımın amacı, tüm dokulara oksijen ve metabolizma etkinlikleri İçin gerekli maddelerin ulaştırılması ve hücre metabolizması artıklarının dokulardan uzaklaştırılmasıdır.
Dura mater (sertzar)

Sıkı bir bağdokudan oluşan, merkez sinir sistemindeki yapılan (beyin ve omurilik) örten zar.
Duramater

Omurilik ve beyni örten dış zar.
Duyu yeteneği

Vücudun dış ortamdan ya da kendi içinden gelen uyarılan algılama ve genellikle ortam değişikliklerine uyum sağlamaya yönelik olarak bunlara değişik tipte yanıtlarla tepki verme yeteneği.
Deri testi

Deri özel bir iğneyle hafifçe delinir ve buraya bir damla alerjen konularak oluşan reaksiyon gözlenir.
Düşük yoğunluklu lipoproteinler

Kanda kolesterol moleküllerini taşıma görevini yerine getiren ve elektroforezde yavaş hareket eden lipoprote-in sınıfı (bak. lipoproteinlerin elektroforezi).
Eau de toılette

 Konsantrasyonu daha düşük olan koku.
Elektroterapi

Elektrik akımının kullanıldığı fiziksel tedavi yöntemi; belirli özellikteki elektrik akımının vücuta uygulanmasıyla gerçekleştirilir.
Ellsworth-howard testi

Yalancı hipoparatirioidizm ile hipoparatiroidizm arasında ayrımı yapmak için kullanılan test.
Effekt

Tesir, etki.
Egzostoz (osteokondrom)

Kemikte gelişen iyi huylu tümör.
Enantem

Ağız mukozası ve ağız boşluğunu yutağa bağlayan kanalda çeşitli tipte (leke, papül, kabarcık) lezyonlarla beliren patolojik durum.
Endarterit

Atardamar duvarındaki iltihabı süreçleri ya da lezyo-nun damar iç gömleğinde (tonaca intima) bulunduğu arteritleri (atardamar iltihabı) belirtmek için kullanılan terim.
Epitel

Organ ve vücut yüzeylerini örten hücre tabakası.
Epitel dokusu

Sık bir biçimde dizümiş epitel hücrelerinden oluşan doku.
Endoarteriyektomi

Damar duvarındaki lezyonlar nedeniyle iç boşluğu daralmış atardamarların devamlılığım sağlamak amacıyla uygulanan cerrahi girişim,
Epitelyom

Derinin örtü epitelinden türeyen kötü huylu tümör.
Epstein-barr virüsü

Herpes virüsüne benzer bir DNA virüsü.
Eklem hipermobilitesi

Eklemin hareket yeteneğinin artması; jeneralize (genel) eklem gevşekliği ise genetik olarak aktarılan bir bağ dokusu hastalığıdır
Endokrin sistem

Yumurtalık, testiküler, böbrek üstü bezi, tiroid, hipofiz, timus sistemlerini içine alan bez sistemidir.
Endokrin sistem (iç salgı sistemi)

Belirli Özgül uyanların etkisiyle hormon üreten özelleşmiş hücrelerden oluşmuş anatomik yapılar bütünü.
Endokrinopati (iç salgı sistemi hastalıktan)

iç salgıbezlerinin işlevlerindeki bozulma sonucu gelişen hastalıklar için kullanılan genel terim.
Ergoterapi

Hastalıkların iş aracılığıyla tedavisi.
Ekosistem

Bir çevredeki canlı ve cansızların tümü.
Endositoz

Tek hücreli bir ökaryotun besin maddelerini boğum yaparak hücre içerisine alma işlemi.
Endotel

Dolaşım sisteminin tüm yapılarının (kalp boşlukları, atardamarlar, kılcal ve toplardamarlar, lenf damarları) iç yüzünü Örten çok ince katmana (yaprağa) verilen ad.
Eritem

Deri altındaki kılcal damarların genişlemesine bağlı olarak deride kızarmış alan.
Eriteni

Kılcal damarların genişleyerek kan toplaması sonucunda deride görülen kızarıklık.
Eksositoz

Tek hücreli bir ökaryot canlının artık maddelerini boğum yaparak hücre dışarısına atma işlemi.
Eksteroseptör (dış alıcı)

Dış ortamdan gelen uyaranlara duyarlı alıcılar.
Ekstrapiramidal sistem

Merkez sinir sisteminde yer alan değişik çekirdekleri ve karşılıklı bağlantılarını içeren sinir yapılarının tümü.
Esteraz

Bİr asit ile bir alkolün birleşmesiyle oluşan esterlerin hidroliz yoluyla parçalanmasını sağlayan enzim.
Esteziyoloji

Duyarlılığı, yani duygusal ve duyusal algılamaları inceleyen bilim dalı.
Esteziyometri

Duyum mekanizmalarının niceliksel açıdan incelenmesi.
Enterit

İncebağırsaklan etkileyen iltihabi süreç.
Etene (plasenta)

Dölyatağmda gelişme halindeki dölütün anne vücuduyla bağlantısını, beslenmesini, solunum yapmasını ve metabolizma artıklarını dışan atmasını sağlayan embriyo-nal bağ.
Entero virüs

RNA içeren küçük boyutu (17-48 mu.) virüs grubu.
Etene hormonları

Etenede üretilen protein ve steroit yapısında hormonlar.
Enteroanastomoz

Bir bağırsak bölümünü sindirim kanalının bir başka bölümü ya da salgıbezleri ile birleştiren cerrahi girişimlerin genel adı.
Etenenin ayrılması

Doğum sonucunda dölüte ait bağlantıların (etene, gö-bekbağı, amniyon kesesi) dışarıya çıkması.
Enterogastron

Mide salgısını ve hareketlerini ketleyen ve incebağırsak mukozasında üretilen hormonların ortak adı.
Enteroglükagon

ince ve kalın bağırsak mukozasında bulunan iç salgı hücrelerinin ürettiği bir grup polipetit hormon.
Enterohepatik dolaşım

Bağırsaktaki bakterilerin safradaki pigmentler üzerindeki etkisiyle oluşan biIİnojenlerin kısmen bağırsak mu-kozasınca yeniden emildiği ve toplardamar dolaşımı ile karaciğere ulaştığı fizyolojik mekanizma.
Enterokolit

İnce ve kaim bağırsağı aynı zamanda etkileyen akut ya da kronik bir iltihabı sürece bağlı hastalık.
Enteropatik artrit

İnflamatuvar barsak hastalığı ve romatizmal hastalığın bir arada bulunması, örneğin, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı. Deformite ve kıkırdak yıkımı bu artrit tipinin özelliği değildir.
Enteropatik artropati

İnflamatuvar barsak hastalığı ve romatizmal hastalığın bir arada bulunması, örneğin, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı. Deformite ve kıkırdak yıkımı bu artrit tipinin özelliği değildir.
Enteroptoz

Kann iç organlarının aşağıya doğru inmesi.
Enteroraji

Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması.
Enterosel

İçinde yalnızca bağırsak kıvrımları bulunan bazı fıtık tipleri.
Enterostomi

Bazı hastalıklarda sindirim sisteminde yapay bir çıkış yeri açmak amacıyla bağırsakla karın duvarının ağızlaş-tınlması.
Enterotoksin

Bazı Staphylococcus aureus soylarının çıkardığı toksin.
Enterovaksin

Isıyla öldürülmüş tifo ve paratîfo basillerinden oluşmuş, kuru inek safrası ile karıştırılmış ve ağızdan verilmek üzere tablet haline getirilmiş antitifo-paratifo A ve B aşısı.
Entezis

Kemiğin tendon ya da ligament ile birleşme yeri
Entezit

Entezislerin inflamasyonuyla sonuçlanan herhangi bir romatizmal hastalık; örneğin, ankilozan spondilit, psöriyatik artrit ve Reiter hastalığı.
Elektrokoter

Elektrik akımıyla kor haline getirilmiş bir iletken aracılığıyla dokuların yakılmasında kullanılan cerrahi alet.
Entezopati

Entezislerin inflamasyonuyla sonuçlanan herhangi bir romatizmal hastalık; örneğin, ankilozan spondilit, psöriyatik artrit ve Reiter hastalığı.
Elektrokoterizasyon

Elektriğin organik dokularda tedavi amacıyla uygulanması.
Fibril

Telcik. (miyofibril=kas telciği; nörofibril=sinir telciği)
Fallot tetrolojisi

Siyanotik konjenital kalp hastalıkları içinde en yaygun olanıdır. 4 major anomali mevcuttur. 1. Sağ vent çıkımında darlık 2. Ventrikuler septal defekt 3. Aortun dekstra pozisyonu 4. Sağ vent hipertrofisi
Fallot's tetralogy

Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim.
Fannakoterapi

ilaçlarla yapılan tedavi, İlaç dışında fizik, diyet, cerrahi ve psikolojik tedavi yöntemleri vardır.
Fantezi

Bir tür düşünce etkinliği.
Fonasteni

Şarkı söyleme ve konuşma sesindeki bozukluk.
Farmakofili (farmakomani)

Tedavi açısından gerekli olmayan ilaçlan alma eğilimi.
Fosfodiester bağı

DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ.
Fosfoprotein

Protein sentezlendikten o proteine proteinkinazlarla fosfor eklenmiş hali.
Fazla Terlemek

Haddinden fazla terlemek; sinir bozukluğu, fazla sıcak, tiroid bezinin çalışmasında görülen bozukluk, tüberküloz, raşitizm veya iskorbütten kaynaklanır. Ergenlik yaşlarında da fazla terleme görülür. Bu nedenle terlemenin asıl nedenini bulmak gerekir.

Fazla terlemek

Haddinden fazla terlemek; sinir bozukluğu, fazla sıcak, tiroid bezinin çalışmasında görülen bozukluk, tüberküloz, raşitizm veya iskorbütten kaynaklanır. Ergenlik yaşlarında da fazla terleme görülür. Bu nedenle terlemenin asıl nedenini bulmak gerekir.
Fotosentez

Yeşil bitkilerin, güneş enerjisi ve klorofil pigmenti yardımıyla CO2 ve H2O'dan besin maddelerini üretmesidir
Fototerapi

Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz.
Frei testi

özellikle tropik bölgelerde görülen ve cinsel yolla bulaşan bir hastalık olan kasık lenfogranülomunun tanısında kullanılan bir deri testi.
Fitoterapi

Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi.
Fizik tedavi

Değişik fiziksel etkenlerin kullanıldığı tedavi teknikleri.
Fizyokineziterapi (kineziterapi)

Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü.
Frijidite

Kadında "cinsel soğukluk" olarak da bilinen cinsel işlev bozukluğu.
Flaskite

Bir organın tümünün ya da bir bölümünün gerginliğinin azaldığını belirten terim.
Flater

Miyokartın çok sık kasılması ile beliren kalp ritim bozukluğu.
Flatter

Atriyumlardaki ektopik bir odaktan 220-350 dk hızında düzenli uyaran çıkmasıdır. Bu uyaranların hepsi vent geçmez EKG de testere dişi gibi P dalgasıdır.
Flavoprotein

Bir protit molekülü ve bir riboflavin ya da B12 vitaminine bağlı bir nükleotitten oluşan proteinlere verilen ad.
Fta/abs testi

Frengi etkeni treponemaya karşı antikorlan ortaya koymak için uygulanan serolojik test.
Fertilite

Doğurma yeteneği, verimlilik.
Fleboklizi

Tedavi amacıyla toplardamar içine çeşitli çözeltilerin verilmesi.
Furonküloz

Tek ya da çok sayıda çıbanın vücudun çeşitli bölgelerinde sık sık yinelenmesi ya da süreklilik kazanması.
Galaktemi

Kanda süt bulunması.
Galvanokoter

Yalıtkan saplı, ucu sivri, küre ya da yuvarlak biçimli metalik bir iletkenden yapılmış ve kor haline gelinceye kadar elektrik akımıyla ısıtılan cerrahi alet.
Galvanoterapi

Elektrikle uygulanan bir tedavi biçimi. Galvanoterapi-de sürekli doğru akım kullanılır.
Göğüste su toplaması

Tıp dilinde sulu zatülcemp denilen hastalıktır. Akciğerlerin etrafını saran zarın iltihaplanması sonucu meydana gelir. Zarın iki yaprağı arasına su toplanmıştır.Nedeni; şiddetli soğuk algınlığı, bronşit, böbrek hastalıkları veya kulak iltihaplarıdır.Göğsün yan taraflarında şiddetli ağrı hissedilir. Bunlara bastırıldığı zaman ağrı şiddetlenir. Nefes darlığı vardır.Yatak istirahati ve doktor tedavisi şarttır.
Göğüste su toplaması

Tıp dilinde sulu zatülcemp denilen hastalıktır. Akciğerlerin etrafını saran zarın iltihaplanması sonucu meydana gelir. Zarın iki yaprağı arasına su toplanmıştır.

Nedeni; şiddetli soğuk algınlığı, bronşit, böbrek hastalıkları veya kulak iltihaplarıdır. Göğsün yan taraflarında şiddetli ağrı hissedilir. Bunlara bastırıldığı zaman ağrı şiddetlenir. Nefes darlığı vardır. Yatak istirahati ve doktor tedavisi şarttır.

Gasfroenterostomi

Mide bağırsak geçişini sağlamak amacıyla çoğunlukla İncebağırsaklann jejunum bölümünün mide ile ağızlaş-tınlması.
Giardia

Tek hücreli organizmalardandır. Esas adı Giardia Lamblialis olup, sindirim sisteminde yerleşir.
Gastroenterelog

Mide, barsak hastalıkları mütehassısı.
Gastroenterit

İshalle seyreden mide barsak iltihabı.
Gastroenteroloji

Mide, barsak hastalıkları bilgisi.
Gastroentestinal hormonlar

Mide ve bağırsak mukozasında yaygın olarak bulunan iç salgı hücrelerinden salgılanan hormonlar.
Gastrointestinal

Mide - barsak.
Gastrointestinal yol

ağızdan başlayan Mide ve bağırsaklargeçerek anüste sonlanan yol
Gözyaşı sistemi

Gözyaşının salgılanmasını ve bu sıvının dışarı atılmasını sağlayan yapıların tümü.
Gebelikte Beslenme

Gebelik döneminizde dengeli bir beslenme alışkanlığı edindiğinizde, sıvıyı bol miktarda aldığınızda, doktorunuzun verdiği demir içerikli preparatları düzenli olarak aldığınızda, normal sınırlar içinde kilo almak, sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek, sağlıklı bir bebek doğurmak ve doğum sonrası formunuzu korumak için beslenmeyle ilgili size düşenleri tümüyle yerine getiriyorsunuz demektir.

Gebelikte beslenme, anne adaylarının üzerinde önemle durmaları gereken bir konudur. Sağlıklı ve kaliteli bir gebelik dönemi geçirmek, gebeliğe özgü belirtileri yaşamamak ya da daha az yaşamak, bebeğinizin potansiyeli olan kiloya ulaşmasını ve dünyaya yeterli besin depolarını oluşturmuş olarak gelmesini sağlamak, rahat bir lohusalık dönemi geçirmek, lohusalıkta bebeğinize vereceğiniz sütünüzün kaliteli olmasını sağlamak için gebelik öncesinden gelen beslenme alışkanlıklarınızı gebelikte tekrar gözden geçirmeniz önemlidir.

İlk bilmeniz gereken, bu yazıyı okuduğunuzda gebeliğinizin hangi döneminde bulunursanız bulunun geç kalmadığınızdır. Şu andan itibaren beslenme konusunda atacağınız her olumlu adım mutlaka hem size hem de bebeğinize yararlı olacaktır. Son aylarınızda olsanız bile beslenme konusunda yapacağınız iyileştirmeler en azından doğacak bebeğinizin doğum sonrası ilk altı aylık dönemde ihtiyacı olan demir ve vitamin depolarını oluşturmasını sağlar.

Gebelik dönemi; günlük kalori, alınması gerekli sıvı, protein, vitamin, mineraller, temel ve eser elementlerin ihtiyacının arttığı bir dönemdir. Bu artmış olan ihtiyacı karşılamak için vücudunuz size çoğu durumda yol gösterecek ve açlık-tokluk merkezlerinin gebeliğe uyum sağlamak amacıyla değişen işlevleri sayesinde bu ihtiyaçlarınızı karşılamış olacaksınız.

Gebelikte önerdiğimiz beslenme şekli, tüm temel besin maddelerinden herbirinin yeterince ve düzenli olarak alınması şeklindedir. Temel besin madddelerinin şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar hariç her birinden hergün belli miktarlarda mutlaka alınmalıdır. Şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar (yağların temel besin maddeleri içinde önemleri büyüktür, burada kastedilen aşırı "yağlı" yiyeceklerdir) ise besleyici özellikleri düşük ve kalorileri yüksek olan gıdalardır ve size ve bebeğinize yararları yoktur.  

Vitaminler

Gebelikte bazı özel durumlar hariç düzenli vitamin kullanımı gereksizdir. Gebelik dönemi boyunca ihtiyaç duyduğunuz vitaminlerin tümü düzenli beslenme yoluyla alınabilir ve doğru olanı da budur. Şu ana kadar varlığı saptanmış vitaminler dışında vücudun kullandığı çok sayıda vitamin vardır ve bunlar keşfedilmeyi beklemektedir. Düzensiz beslenip vitamin ilaçlarına güvendiğinizde gerekli olan ihtiyacınızın tümüyle karşılanmadığından emin olabilirsiniz. Ancak erken gebelik dönemindeki şiddetli bulantı ve kusmalarda ve ileri derecede beslenme yetersizliği gösteren anne adaylarında ise düzenli beslenmeye ek olarak vitamin tedavisi elbette vermekteyiz.

DEMİR!

Kan yapımında önemli yeri olan demir için ise farklı şeyler söylenebilir: Ne kadar demir içeriği yüksek besinlerle beslenirseniz beslenin, gebelikte ihtiyaç duyduğunuz demiri alabilmek için belli bir gebelik haftasından sonra (genellikle gebeliğin ikinci yarısından itibaren) düzenli olarak demir içeren ilaçlar kullanmalısınız.  

Alacağınız demirin bebeğinizin demir depolarının oluşmasındaki önemini unutmayın.

Tüm bu demir ihtiyacının besinlerden karşılanabilmesi için alınması gerekli besin miktarı normalden fazla kalori içerir ve bu yüzden uygun bir beslenme biçimi değildir.

İkiz ve çoğul gebelik taşıyan, kansızlık bulguları gösteren, ya da gebeliğin sonlarına gelmiş olmasına rağmen demir ilaçları kullanmamış anne adaylarında daha yüksek dozlarda demir tedavisi gerekebilir.

Gebelikte günlük öğün sayınızı en az beş olacak şekilde tekrar ayarlayın.

Burada amaç midenin aşırı dolmasını ve size rahatsızlık vermesini engellemektir. Toplam alacağınız gıdayı üç öğün yerine beş ya da daha fazla öğünde yemek, erken gebelikte bulantı şikayetlerinizi engellemede, gebeliğin geç dönemlerinde de mide yanması ve şişkinlik şikayetlerinizi önlemede yardımcı olacaktır.

Su her ne kadar öyle gözükmese de aslında temel bir besin maddesidir.

Suyu ve sıvı içeren gıdaları gebelik öncesi döneme göre daha fazla miktarlarda almanız kabızlık yaşamanızı engellemeye yardımcı olacak ve özellikle yaz aylarında halsizlik şikayetlerinizin azalmasını sağlayacaktır. İdrar renginizin açık sarıdan daha koyu sarı bir renkte olması (idrar yolu enfeksiyonunuz yoksa) sıvı alımınızın yetersiz olduğunun habercisidir. Günlük aldığınız sıvıları yemekler arasında almanız, midenizin aşırı dolmasını engellemeye önemli katkılarda bulunur.

Kahve ve çaylar:

Kahve içme alışkanlıklarınızı tekrar gözden geçirmelisiniz. Günde bir fincan ya da maksimum iki fincan kahvenin olumsuz bir etkisi olmamasına karşın daha fazla miktarlarda vücuda giren kafein, dolaşım sisteminizin olumsuz etkilenmesine ve uykusuz kalmanıza neden olabilir. Dahası, yüksek miktarlarda kafeinin (günde 10 fincan ya da daha fazla) düşük, erken doğum ya da bebekte gelişme geriliği yaptığına dair bazı çalışmalar bulunmaktadır. Kafein içeren diğer sıvılar (kolalar, çeşitli çaylar) için de aynı öneriler geçerlidir.

 Çay konusunda ise kahve konusunda söylenenlerden biraz daha fazla şeyler söylemek gerekir. Çay, kafein dışında teofilin denen bir madde ve niteliği tam olarak belirlenmemiş bazı maddeler içerir. Aşırı miktarlarda (günde 10 fincandan fazla) tüketildiğinde içerdiği kafeinin yaptığı olumsuz etkilere ek olarak, besinlerle alınan demirin emilimini de azalttığı bilinen bir içecektir. Bu yüzden gebelikte çay tüketiminin de günde iki fincan ile kısıtlanması gerektiğine inanmaktayım.

Suni tatlandırıcılar:

Suni tatlandırıcılar içlerinde genellikle aspartam adlı bir madde içerirler. Bu maddenin gebelikte kullanımında bir sakınca bulunmamıştır. Ancak fenilketonüri (doğumsal bir aminoasit metabolizma bozukluğu) tanısı konmuş anne adaylarının bu tatlandırıcıları doktorlarına danışarak kullanmaları gerekir.

Alkol kullanımı:

Alkol diğer bir bölümün konusu olmasına rağmen burada özet olarak değinmek gerekir: Alkol bebek üzerinde gelişimsel kusurlar yaratabilen bir madde olduğundan ve bu kusurları yaratan günlük dozun alt sınırı belirlenemediğinden, gebelikte kullanılmaması gereken bir maddedir.

Gebelikte alkol kullanımı

Sigara kullanımı:

Sigara kullanımı da ayrı bir bölümün konusu olmasına rağmen beslenmeyle yakın ilişkisi yüzünden burada da değinmek gerekir: Sigara verdiği tüm zararların dışında iştahı da kesen maddeler içerir. Sigarayı mümkün olduğunca azaltmak mutlaka olumlu etkiler yaratır, ancak bilinçli bir anne adayının gebelik döneminde sigaradan ve sigara içilen yerlerden tümüyle uzak durması gerekir.

Gebelikte sigara kullanımı

Tuz kullanımı:

Yıllar boyu anne adaylarına hekimler tarafından tuzsuz diyet önerilmiştir. Bunun altında yatan düşünce de preeklampsi gelişiminde vücutta tuz ve su tutulmasının birincil mekanizma olduğu, tuz alımı durdurulduğunda bu normaldışı durumun gelişmeyeceği varsayımıydı. Günümüzde bu uygulama artık kabul görmemektedir. Gebelikte vücutta sıvı tutulması gebeliğin normal seyrinin bir parçasıdır ve bu sürecin kesintiye uğraması sakıncalıdır. Preeklampside ani kilo alımı ve sıvı tutulması tuz alımıyla ilgili değildir. Bu yüzden anne adaylarının yemeklerine yeterince tuz katmalarında bir sakınca yoktur.

Preeklampsi gelişimini engellemek için önceleri anne adaylarına hekimler tarafından diüretik (idrar söktürücü) ilaçlar neredeyse rutin olarak verilmekteydi. Ancak bu ilaçlar da sıvı ve elektrolit dengesini bozduklarından gelişmesi muhtemel problemleri önlemek bir yana, tümüyle normal seyreden bir gebelikte bile sıvı-elektrolit dengesizlikleri oluşmasına neden olabilirler.

Anne adaylarının gebelikte artmış iyot ihtiyacını karşılamak amacıyla iyotlu tuz kullanmaları önerilir.

Sıvılar:

Gebelikte vücudun sıvı miktarı artar ve kan hacmi yaklaşık %50 oranında genişler. Amnios sıvısı da yaklaşık olarak üç saatte bir tümüyle yenilenir. Bu nedenle anne adayının vücudundaki sıvı dengesi çok önemlidir. Anne adaylarının günde en az iki litre sıvı almaları gerekir.

 

Gebelikten koruyucu iğneler

Gebelikten koruyucu iğneler, kadınlık hormonu olan östrojen ve progesteron içeren ilaçlar.
Granülomatöz arterit

Temporal arterit.
Grup tedavisi

Ruhsal bozuklukların tedavisinde grup etkileşimi ve grup etkinliklerini temel alan yöntem.
Gelon (eritem pernö)

Deride genel olarak soğuk etkisiyle ortaya çıkan ve yi-neleyici özellik gösteren kızarıklık ve şişme.
Gluteus bölgesi

Kalçanın arkasında, kaba etlere denk gelen anatomik bölge.
Gen tedavisi

Kalıtsal bozukluğun düzeltilmesi için sağlıklı DNA'nın, hastalıklı hücrelere doğrudan zerk edilmesi.
Guthrie testi

Kandaki aminoasitlerden beşinin (fenilalanin, metyo-nin, tirozin, lösin ve histidin) belirlenmesi için laboratu-varda uygulanan bir inceleme yöntemi.
Glüten

Çeşitli tahılların ununda bulunan bir bileşen.
Gonadotropin

Testislerden sperm, overlerden yumurta üretmek için bu sistemleri uyarma kapasitesine sahip hormonlardır.
Hipersensitivite

Bir insanın daha önce karşılaştığı bir antijenle yeniden karşılaşınca ortaya çıkan bağışıklık tepkisi ve buna bağlı doku harabiyeti.
Halber steedler provezarkii cisimciği

trahom ayırıcı tanısında önemlidir. giemsa ile boyanmış konjonktival epitel kazıntılarında ince bazofilik sitoplazma inklüzyon cisimcikleridir. görülmesi trohomu akut konjonktivitten ayırır.
Halisterez

Kemiklerdeki kalsiyum içeriğinin azalması.
Hipersteni

Kas gücü ve vücut direncinde belirgin artış; aşın kuvvetlilik.
Halk sağlığı

Tek başına bireyi değil, bireylerin oluşturduğu kitleyi kapsamı İçine alan koruyucu ve sosyal tıp uygulamaları.
Hemoterapi

insan kanı kullanılarak uygulanan tedavi biçimi.
Hipertelî

Normalden çok sayıda meme başının bulunması.
Hipertelorizm

İki organ arasındaki uzaklığın normalin üzerinde olması.
Hipertermi

Vücut sıcaklığının normal değerlerin üzerine çıkması.
Hepatektomi

Karaciğerin kısmen ya da tümüyle cerrahi olarak çıkarılması.
Haploit

Tek bir kromozom takımı kapsayan hücre yada organizma (Örneğin insan gametlerinde bulunan toplam 23 adet kromozom bir haploit oluşturur).
Hapten

Bîr proteine bağlanmadan antikor oluşumuna yol aça-mayan eksik antijen(*).
Hepatosentez

Mikroskopla incelemek üzere karaciğerden örnek alma tekniği.
Hareket sistemi

Hareketi sağlayan anatomik yapıların bütünü.
Hepatosteatoz

 Karaciğer yağlanması.
Hepatoterapî

Çiğ (ya da az pişmiş) hayvan karaciğeri ya da karaciğer özütleriyle uygulanan tedavi biçimi.
Hipoestezi

Vücut yüzeyine uygulanan belirli uyanları algılama yeteneğinde azalmayla beliren duyarlılık bozukluğu.
Heredite

Kalıtsal özelliklerin anne babadan çocuğa geçmesi, soyaçekim.
Hipofîz (pitııiter bez)

Sfenoİt (kamamsı) kemiğin tabanında yer alan Türk eyeri adlı (sella turcica) çukura yerleşmiş ve beyne ince bir sapla bağlantı yapan iç salgıbezi.
Heterofori

Gözün hareket kaslarındaki işlevsel denge bozukluğu nedeniyle gözün kayma eğilimi göstermesi.
Heterojen

Değişik karakterlere yada yapılara sahip olan.
Heterokromozom

Farklı iki kromozomun oluşturduğu kromozom çifti, în-sandaki cinsiyet kromozomları bu yapıdadır.
Heteroplazi

Embriyonun gerişimi sırasında bir dokunun farklılaşma sürecinde görülen anomali.
Heteroseksüel

Karşı cinse ilgi duyan ve karşı cinsle ilişkiye giren kişi.
Heteroseksüellik

Bir kişinin karşı cinse duyduğu cinsel ilgi;
Heterosis

(melez gücü) Melezlerin atalarına göre kazandıkları üstünlük.
Heterotaksi

Vücudun sol yanında bulunması gereken organlann sağda yerleşmesiyle (ya da tersi) beliren ender doğumsal oluşum bozukluğu.
Heterotopi

ektopi
Heterozigot

Kalıtımla geçen her özellik bir eş kromozom çifti (homolog kromozom) üzerinde karşılıklı olarak yerleşmiş alel adlı genlerle taşınır.
Hdl kolesterol

Yüksek yoğunlukla lipoproteinlerin (HDL) içerdiği kolesterol
Hipoproteinemi

100 mi plazmadaki protein miktarının 6 gr'nin altına düşmesi
Heliyoterapi (güneş tedavisi)

Güneş ışınlarının organizma üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanan tedavi tekniği.
Hickman kateteri

Ameliyatla damara konan ve kan alma tedavi işlerinde kullanılan özel hortum.
Hipostenüri

İdrarın Özgül ağırlığının normalin altında olması.
Hipotermi

Vücut sıcaklığının normal değerlerin altına düşmesi.
Hematemez

Kan kusma.
Hidroterapi

Bir tür fizyoterapi. Normal yüzme havuzundan daha sıcak olan (genellikle 37-38°C) bir ılık su havuzunda bir uzman tarafından egzersiz yaptırılması.
Histen

Psikonevrozlar grubuna giren bir ruhsal bozukluk.
Histerektomi

Dölyatağımn bütününün ya da dölyatağı boynuna kadar olan bölümünün (kısmi histerektomi) çıkarıldığı cerrahi girişim.
Hidroüreter

Bir ya da her iki idrar borusunun çapındaki artışla beliren patolojik durum;
Hîsterometri

Histerometre adındaki ölçekli, metalden yapılmış bir alet yardımıyla dölyatağı boşluğunda yapılan ölçümler.
Histeropeksi

Dölyatağının konumunu düzeltmek amacıyla uygulanan cerrahi girişim.
Hematosel

Testis torbalarında kan birikmesi.
Histerosafpingografi

Dölyatağı boşluğuna X ışınlarını geçirmeyen bir madde (radyoopak sıvı) verilerek uygulanan, dölyatağı ve Fal-lop borularının (salpenks) radyolojik incelemesi.
Histeroskopi

Rahim içini optik bir alet yardımıyla girip izlemektir.
Hemianestezi

Vücudun sol ya da sağ yansıyla sınırlı duyu kaybı.
Hiperaldosteronizm

Böbreküstü bezleri tarafından aşın aldosteron salgılanması ile beliren patolojik durum.
Hiperasidite

Mide salgısında asit fazlalığı; genellikle mide hücrelerinin aşırı hidroklorik asit salgılamasına bağlıdır.
Hiperazotemi

Kandaki üre miktarının 0,40 gr/lt'nin üzerine çıkması.
Hiperbaroterapi

Hastanın atmosfer basıncından daha yüksek basınçlı bir odaya (yüksek basınç odası) yerleştirilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi.
Hiperestezi

Deri yüzeyine uygulanan bazı uyanları algılama yeteneğinin artmasıyla beliren duyu bozukluğu.
Hemokaterez

alyuvar yıkımı
Hormon tedavisi

Organizmadaki hormon eksikliğini gidermek için uygulanan tedavi.
Hiperkolesterolemi

Kanda kolesterol düzeyinin 250 mg/100 ml'nin üzerine çıkması.
Dolaşım sistemi (kardiyovasküler sistem)

içinde kan ve lenfin dolaştığı anatomik yapıların bütünü; bu dolaşımın amacı, tüm dokulara oksijen ve metabolizma etkinlikleri İçin gerekli maddelerin ulaştırılması ve hücre metabolizması artıklarının dokulardan uzaklaştırılmasıdır.
Dura mater (sertzar)

Sıkı bir bağdokudan oluşan, merkez sinir sistemindeki yapılan (beyin ve omurilik) örten zar.
Duramater

Omurilik ve beyni örten dış zar.
Duyu yeteneği

Vücudun dış ortamdan ya da kendi içinden gelen uyarılan algılama ve genellikle ortam değişikliklerine uyum sağlamaya yönelik olarak bunlara değişik tipte yanıtlarla tepki verme yeteneği.
Deri testi

Deri özel bir iğneyle hafifçe delinir ve buraya bir damla alerjen konularak oluşan reaksiyon gözlenir.
Düşük yoğunluklu lipoproteinler

Kanda kolesterol moleküllerini taşıma görevini yerine getiren ve elektroforezde yavaş hareket eden lipoprote-in sınıfı (bak. lipoproteinlerin elektroforezi).
Eau de toılette

 Konsantrasyonu daha düşük olan koku.
Elektroterapi

Elektrik akımının kullanıldığı fiziksel tedavi yöntemi; belirli özellikteki elektrik akımının vücuta uygulanmasıyla gerçekleştirilir.
Ellsworth-howard testi

Yalancı hipoparatirioidizm ile hipoparatiroidizm arasında ayrımı yapmak için kullanılan test.
Effekt

Tesir, etki.
Egzostoz (osteokondrom)

Kemikte gelişen iyi huylu tümör.
Enantem

Ağız mukozası ve ağız boşluğunu yutağa bağlayan kanalda çeşitli tipte (leke, papül, kabarcık) lezyonlarla beliren patolojik durum.
Endarterit

Atardamar duvarındaki iltihabı süreçleri ya da lezyo-nun damar iç gömleğinde (tonaca intima) bulunduğu arteritleri (atardamar iltihabı) belirtmek için kullanılan terim.
Epitel

Organ ve vücut yüzeylerini örten hücre tabakası.
Epitel dokusu

Sık bir biçimde dizümiş epitel hücrelerinden oluşan doku.
Endoarteriyektomi

Damar duvarındaki lezyonlar nedeniyle iç boşluğu daralmış atardamarların devamlılığım sağlamak amacıyla uygulanan cerrahi girişim,
Epitelyom

Derinin örtü epitelinden türeyen kötü huylu tümör.
Epstein-barr virüsü

Herpes virüsüne benzer bir DNA virüsü.
Eklem hipermobilitesi

Eklemin hareket yeteneğinin artması; jeneralize (genel) eklem gevşekliği ise genetik olarak aktarılan bir bağ dokusu hastalığıdır
Endokrin sistem

Yumurtalık, testiküler, böbrek üstü bezi, tiroid, hipofiz, timus sistemlerini içine alan bez sistemidir.
Endokrin sistem (iç salgı sistemi)

Belirli Özgül uyanların etkisiyle hormon üreten özelleşmiş hücrelerden oluşmuş anatomik yapılar bütünü.
Endokrinopati (iç salgı sistemi hastalıktan)

iç salgıbezlerinin işlevlerindeki bozulma sonucu gelişen hastalıklar için kullanılan genel terim.
Ergoterapi

Hastalıkların iş aracılığıyla tedavisi.
Ekosistem

Bir çevredeki canlı ve cansızların tümü.
Endositoz

Tek hücreli bir ökaryotun besin maddelerini boğum yaparak hücre içerisine alma işlemi.
Endotel

Dolaşım sisteminin tüm yapılarının (kalp boşlukları, atardamarlar, kılcal ve toplardamarlar, lenf damarları) iç yüzünü Örten çok ince katmana (yaprağa) verilen ad.
Eritem

Deri altındaki kılcal damarların genişlemesine bağlı olarak deride kızarmış alan.
Eriteni

Kılcal damarların genişleyerek kan toplaması sonucunda deride görülen kızarıklık.
Eksositoz

Tek hücreli bir ökaryot canlının artık maddelerini boğum yaparak hücre dışarısına atma işlemi.
Eksteroseptör (dış alıcı)

Dış ortamdan gelen uyaranlara duyarlı alıcılar.
Ekstrapiramidal sistem

Merkez sinir sisteminde yer alan değişik çekirdekleri ve karşılıklı bağlantılarını içeren sinir yapılarının tümü.
Esteraz

Bİr asit ile bir alkolün birleşmesiyle oluşan esterlerin hidroliz yoluyla parçalanmasını sağlayan enzim.
Esteziyoloji

Duyarlılığı, yani duygusal ve duyusal algılamaları inceleyen bilim dalı.
Esteziyometri

Duyum mekanizmalarının niceliksel açıdan incelenmesi.
Enterit

İncebağırsaklan etkileyen iltihabi süreç.
Etene (plasenta)

Dölyatağmda gelişme halindeki dölütün anne vücuduyla bağlantısını, beslenmesini, solunum yapmasını ve metabolizma artıklarını dışan atmasını sağlayan embriyo-nal bağ.
Entero virüs

RNA içeren küçük boyutu (17-48 mu.) virüs grubu.
Etene hormonları

Etenede üretilen protein ve steroit yapısında hormonlar.
Enteroanastomoz

Bir bağırsak bölümünü sindirim kanalının bir başka bölümü ya da salgıbezleri ile birleştiren cerrahi girişimlerin genel adı.
Etenenin ayrılması

Doğum sonucunda dölüte ait bağlantıların (etene, gö-bekbağı, amniyon kesesi) dışarıya çıkması.
Enterogastron

Mide salgısını ve hareketlerini ketleyen ve incebağırsak mukozasında üretilen hormonların ortak adı.
Enteroglükagon

ince ve kalın bağırsak mukozasında bulunan iç salgı hücrelerinin ürettiği bir grup polipetit hormon.
Enterohepatik dolaşım

Bağırsaktaki bakterilerin safradaki pigmentler üzerindeki etkisiyle oluşan biIİnojenlerin kısmen bağırsak mu-kozasınca yeniden emildiği ve toplardamar dolaşımı ile karaciğere ulaştığı fizyolojik mekanizma.
Enterokolit

İnce ve kaim bağırsağı aynı zamanda etkileyen akut ya da kronik bir iltihabı sürece bağlı hastalık.
Enteropatik artrit

İnflamatuvar barsak hastalığı ve romatizmal hastalığın bir arada bulunması, örneğin, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı. Deformite ve kıkırdak yıkımı bu artrit tipinin özelliği değildir.
Enteropatik artropati

İnflamatuvar barsak hastalığı ve romatizmal hastalığın bir arada bulunması, örneğin, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı. Deformite ve kıkırdak yıkımı bu artrit tipinin özelliği değildir.
Enteroptoz

Kann iç organlarının aşağıya doğru inmesi.
Enteroraji

Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması.
Enterosel

İçinde yalnızca bağırsak kıvrımları bulunan bazı fıtık tipleri.
Enterostomi

Bazı hastalıklarda sindirim sisteminde yapay bir çıkış yeri açmak amacıyla bağırsakla karın duvarının ağızlaş-tınlması.
Enterotoksin

Bazı Staphylococcus aureus soylarının çıkardığı toksin.
Enterovaksin

Isıyla öldürülmüş tifo ve paratîfo basillerinden oluşmuş, kuru inek safrası ile karıştırılmış ve ağızdan verilmek üzere tablet haline getirilmiş antitifo-paratifo A ve B aşısı.
Entezis

Kemiğin tendon ya da ligament ile birleşme yeri
Entezit

Entezislerin inflamasyonuyla sonuçlanan herhangi bir romatizmal hastalık; örneğin, ankilozan spondilit, psöriyatik artrit ve Reiter hastalığı.
Elektrokoter

Elektrik akımıyla kor haline getirilmiş bir iletken aracılığıyla dokuların yakılmasında kullanılan cerrahi alet.
Entezopati

Entezislerin inflamasyonuyla sonuçlanan herhangi bir romatizmal hastalık; örneğin, ankilozan spondilit, psöriyatik artrit ve Reiter hastalığı.
Elektrokoterizasyon

Elektriğin organik dokularda tedavi amacıyla uygulanması.
Fibril

Telcik. (miyofibril=kas telciği; nörofibril=sinir telciği)
Fallot tetrolojisi

Siyanotik konjenital kalp hastalıkları içinde en yaygun olanıdır. 4 major anomali mevcuttur. 1. Sağ vent çıkımında darlık 2. Ventrikuler septal defekt 3. Aortun dekstra pozisyonu 4. Sağ vent hipertrofisi
Fallot's tetralogy

Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim.
Fannakoterapi

ilaçlarla yapılan tedavi, İlaç dışında fizik, diyet, cerrahi ve psikolojik tedavi yöntemleri vardır.
Fantezi

Bir tür düşünce etkinliği.
Fonasteni

Şarkı söyleme ve konuşma sesindeki bozukluk.
Farmakofili (farmakomani)

Tedavi açısından gerekli olmayan ilaçlan alma eğilimi.
Fosfodiester bağı

DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ.
Fosfoprotein

Protein sentezlendikten o proteine proteinkinazlarla fosfor eklenmiş hali.
Fazla Terlemek

Haddinden fazla terlemek; sinir bozukluğu, fazla sıcak, tiroid bezinin çalışmasında görülen bozukluk, tüberküloz, raşitizm veya iskorbütten kaynaklanır. Ergenlik yaşlarında da fazla terleme görülür. Bu nedenle terlemenin asıl nedenini bulmak gerekir.

Fazla terlemek

Haddinden fazla terlemek; sinir bozukluğu, fazla sıcak, tiroid bezinin çalışmasında görülen bozukluk, tüberküloz, raşitizm veya iskorbütten kaynaklanır. Ergenlik yaşlarında da fazla terleme görülür. Bu nedenle terlemenin asıl nedenini bulmak gerekir.
Fotosentez

Yeşil bitkilerin, güneş enerjisi ve klorofil pigmenti yardımıyla CO2 ve H2O'dan besin maddelerini üretmesidir
Fototerapi

Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz.
Frei testi

özellikle tropik bölgelerde görülen ve cinsel yolla bulaşan bir hastalık olan kasık lenfogranülomunun tanısında kullanılan bir deri testi.
Fitoterapi

Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi.
Fizik tedavi

Değişik fiziksel etkenlerin kullanıldığı tedavi teknikleri.
Fizyokineziterapi (kineziterapi)

Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü.
Frijidite

Kadında "cinsel soğukluk" olarak da bilinen cinsel işlev bozukluğu.
Flaskite

Bir organın tümünün ya da bir bölümünün gerginliğinin azaldığını belirten terim.
Flater

Miyokartın çok sık kasılması ile beliren kalp ritim bozukluğu.
Flatter

Atriyumlardaki ektopik bir odaktan 220-350 dk hızında düzenli uyaran çıkmasıdır. Bu uyaranların hepsi vent geçmez EKG de testere dişi gibi P dalgasıdır.
Flavoprotein

Bir protit molekülü ve bir riboflavin ya da B12 vitaminine bağlı bir nükleotitten oluşan proteinlere verilen ad.
Fta/abs testi

Frengi etkeni treponemaya karşı antikorlan ortaya koymak için uygulanan serolojik test.
Fertilite

Doğurma yeteneği, verimlilik.
Fleboklizi

Tedavi amacıyla toplardamar içine çeşitli çözeltilerin verilmesi.
Furonküloz

Tek ya da çok sayıda çıbanın vücudun çeşitli bölgelerinde sık sık yinelenmesi ya da süreklilik kazanması.
Galaktemi

Kanda süt bulunması.
Galvanokoter

Yalıtkan saplı, ucu sivri, küre ya da yuvarlak biçimli metalik bir iletkenden yapılmış ve kor haline gelinceye kadar elektrik akımıyla ısıtılan cerrahi alet.
Galvanoterapi

Elektrikle uygulanan bir tedavi biçimi. Galvanoterapi-de sürekli doğru akım kullanılır.
Göğüste su toplaması

Tıp dilinde sulu zatülcemp denilen hastalıktır. Akciğerlerin etrafını saran zarın iltihaplanması sonucu meydana gelir. Zarın iki yaprağı arasına su toplanmıştır.Nedeni; şiddetli soğuk algınlığı, bronşit, böbrek hastalıkları veya kulak iltihaplarıdır.Göğsün yan taraflarında şiddetli ağrı hissedilir. Bunlara bastırıldığı zaman ağrı şiddetlenir. Nefes darlığı vardır.Yatak istirahati ve doktor tedavisi şarttır.
Göğüste su toplaması

Tıp dilinde sulu zatülcemp denilen hastalıktır. Akciğerlerin etrafını saran zarın iltihaplanması sonucu meydana gelir. Zarın iki yaprağı arasına su toplanmıştır.

Nedeni; şiddetli soğuk algınlığı, bronşit, böbrek hastalıkları veya kulak iltihaplarıdır. Göğsün yan taraflarında şiddetli ağrı hissedilir. Bunlara bastırıldığı zaman ağrı şiddetlenir. Nefes darlığı vardır. Yatak istirahati ve doktor tedavisi şarttır.

Gasfroenterostomi

Mide bağırsak geçişini sağlamak amacıyla çoğunlukla İncebağırsaklann jejunum bölümünün mide ile ağızlaş-tınlması.
Giardia

Tek hücreli organizmalardandır. Esas adı Giardia Lamblialis olup, sindirim sisteminde yerleşir.
Gastroenterelog

Mide, barsak hastalıkları mütehassısı.
Gastroenterit

İshalle seyreden mide barsak iltihabı.
Gastroenteroloji

Mide, barsak hastalıkları bilgisi.
Gastroentestinal hormonlar

Mide ve bağırsak mukozasında yaygın olarak bulunan iç salgı hücrelerinden salgılanan hormonlar.
Gastrointestinal

Mide - barsak.
Gastrointestinal yol

ağızdan başlayan Mide ve bağırsaklargeçerek anüste sonlanan yol
Gözyaşı sistemi

Gözyaşının salgılanmasını ve bu sıvının dışarı atılmasını sağlayan yapıların tümü.
Gebelikte Beslenme

Gebelik döneminizde dengeli bir beslenme alışkanlığı edindiğinizde, sıvıyı bol miktarda aldığınızda, doktorunuzun verdiği demir içerikli preparatları düzenli olarak aldığınızda, normal sınırlar içinde kilo almak, sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek, sağlıklı bir bebek doğurmak ve doğum sonrası formunuzu korumak için beslenmeyle ilgili size düşenleri tümüyle yerine getiriyorsunuz demektir.

Gebelikte beslenme, anne adaylarının üzerinde önemle durmaları gereken bir konudur. Sağlıklı ve kaliteli bir gebelik dönemi geçirmek, gebeliğe özgü belirtileri yaşamamak ya da daha az yaşamak, bebeğinizin potansiyeli olan kiloya ulaşmasını ve dünyaya yeterli besin depolarını oluşturmuş olarak gelmesini sağlamak, rahat bir lohusalık dönemi geçirmek, lohusalıkta bebeğinize vereceğiniz sütünüzün kaliteli olmasını sağlamak için gebelik öncesinden gelen beslenme alışkanlıklarınızı gebelikte tekrar gözden geçirmeniz önemlidir.

İlk bilmeniz gereken, bu yazıyı okuduğunuzda gebeliğinizin hangi döneminde bulunursanız bulunun geç kalmadığınızdır. Şu andan itibaren beslenme konusunda atacağınız her olumlu adım mutlaka hem size hem de bebeğinize yararlı olacaktır. Son aylarınızda olsanız bile beslenme konusunda yapacağınız iyileştirmeler en azından doğacak bebeğinizin doğum sonrası ilk altı aylık dönemde ihtiyacı olan demir ve vitamin depolarını oluşturmasını sağlar.

Gebelik dönemi; günlük kalori, alınması gerekli sıvı, protein, vitamin, mineraller, temel ve eser elementlerin ihtiyacının arttığı bir dönemdir. Bu artmış olan ihtiyacı karşılamak için vücudunuz size çoğu durumda yol gösterecek ve açlık-tokluk merkezlerinin gebeliğe uyum sağlamak amacıyla değişen işlevleri sayesinde bu ihtiyaçlarınızı karşılamış olacaksınız.

Gebelikte önerdiğimiz beslenme şekli, tüm temel besin maddelerinden herbirinin yeterince ve düzenli olarak alınması şeklindedir. Temel besin madddelerinin şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar hariç her birinden hergün belli miktarlarda mutlaka alınmalıdır. Şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar (yağların temel besin maddeleri içinde önemleri büyüktür, burada kastedilen aşırı "yağlı" yiyeceklerdir) ise besleyici özellikleri düşük ve kalorileri yüksek olan gıdalardır ve size ve bebeğinize yararları yoktur.  

Vitaminler

Gebelikte bazı özel durumlar hariç düzenli vitamin kullanımı gereksizdir. Gebelik dönemi boyunca ihtiyaç duyduğunuz vitaminlerin tümü düzenli beslenme yoluyla alınabilir ve doğru olanı da budur. Şu ana kadar varlığı saptanmış vitaminler dışında vücudun kullandığı çok sayıda vitamin vardır ve bunlar keşfedilmeyi beklemektedir. Düzensiz beslenip vitamin ilaçlarına güvendiğinizde gerekli olan ihtiyacınızın tümüyle karşılanmadığından emin olabilirsiniz. Ancak erken gebelik dönemindeki şiddetli bulantı ve kusmalarda ve ileri derecede beslenme yetersizliği gösteren anne adaylarında ise düzenli beslenmeye ek olarak vitamin tedavisi elbette vermekteyiz.

DEMİR!

Kan yapımında önemli yeri olan demir için ise farklı şeyler söylenebilir: Ne kadar demir içeriği yüksek besinlerle beslenirseniz beslenin, gebelikte ihtiyaç duyduğunuz demiri alabilmek için belli bir gebelik haftasından sonra (genellikle gebeliğin ikinci yarısından itibaren) düzenli olarak demir içeren ilaçlar kullanmalısınız.  

Alacağınız demirin bebeğinizin demir depolarının oluşmasındaki önemini unutmayın.

Tüm bu demir ihtiyacının besinlerden karşılanabilmesi için alınması gerekli besin miktarı normalden fazla kalori içerir ve bu yüzden uygun bir beslenme biçimi değildir.

İkiz ve çoğul gebelik taşıyan, kansızlık bulguları gösteren, ya da gebeliğin sonlarına gelmiş olmasına rağmen demir ilaçları kullanmamış anne adaylarında daha yüksek dozlarda demir tedavisi gerekebilir.

Gebelikte günlük öğün sayınızı en az beş olacak şekilde tekrar ayarlayın.

Burada amaç midenin aşırı dolmasını ve size rahatsızlık vermesini engellemektir. Toplam alacağınız gıdayı üç öğün yerine beş ya da daha fazla öğünde yemek, erken gebelikte bulantı şikayetlerinizi engellemede, gebeliğin geç dönemlerinde de mide yanması ve şişkinlik şikayetlerinizi önlemede yardımcı olacaktır.

Su her ne kadar öyle gözükmese de aslında temel bir besin maddesidir.

Suyu ve sıvı içeren gıdaları gebelik öncesi döneme göre daha fazla miktarlarda almanız kabızlık yaşamanızı engellemeye yardımcı olacak ve özellikle yaz aylarında halsizlik şikayetlerinizin azalmasını sağlayacaktır. İdrar renginizin açık sarıdan daha koyu sarı bir renkte olması (idrar yolu enfeksiyonunuz yoksa) sıvı alımınızın yetersiz olduğunun habercisidir. Günlük aldığınız sıvıları yemekler arasında almanız, midenizin aşırı dolmasını engellemeye önemli katkılarda bulunur.

Kahve ve çaylar:

Kahve içme alışkanlıklarınızı tekrar gözden geçirmelisiniz. Günde bir fincan ya da maksimum iki fincan kahvenin olumsuz bir etkisi olmamasına karşın daha fazla miktarlarda vücuda giren kafein, dolaşım sisteminizin olumsuz etkilenmesine ve uykusuz kalmanıza neden olabilir. Dahası, yüksek miktarlarda kafeinin (günde 10 fincan ya da daha fazla) düşük, erken doğum ya da bebekte gelişme geriliği yaptığına dair bazı çalışmalar bulunmaktadır. Kafein içeren diğer sıvılar (kolalar, çeşitli çaylar) için de aynı öneriler geçerlidir.

 Çay konusunda ise kahve konusunda söylenenlerden biraz daha fazla şeyler söylemek gerekir. Çay, kafein dışında teofilin denen bir madde ve niteliği tam olarak belirlenmemiş bazı maddeler içerir. Aşırı miktarlarda (günde 10 fincandan fazla) tüketildiğinde içerdiği kafeinin yaptığı olumsuz etkilere ek olarak, besinlerle alınan demirin emilimini de azalttığı bilinen bir içecektir. Bu yüzden gebelikte çay tüketiminin de günde iki fincan ile kısıtlanması gerektiğine inanmaktayım.

Suni tatlandırıcılar:

Suni tatlandırıcılar içlerinde genellikle aspartam adlı bir madde içerirler. Bu maddenin gebelikte kullanımında bir sakınca bulunmamıştır. Ancak fenilketonüri (doğumsal bir aminoasit metabolizma bozukluğu) tanısı konmuş anne adaylarının bu tatlandırıcıları doktorlarına danışarak kullanmaları gerekir.

Alkol kullanımı:

Alkol diğer bir bölümün konusu olmasına rağmen burada özet olarak değinmek gerekir: Alkol bebek üzerinde gelişimsel kusurlar yaratabilen bir madde olduğundan ve bu kusurları yaratan günlük dozun alt sınırı belirlenemediğinden, gebelikte kullanılmaması gereken bir maddedir.

Gebelikte alkol kullanımı

Sigara kullanımı:

Sigara kullanımı da ayrı bir bölümün konusu olmasına rağmen beslenmeyle yakın ilişkisi yüzünden burada da değinmek gerekir: Sigara verdiği tüm zararların dışında iştahı da kesen maddeler içerir. Sigarayı mümkün olduğunca azaltmak mutlaka olumlu etkiler yaratır, ancak bilinçli bir anne adayının gebelik döneminde sigaradan ve sigara içilen yerlerden tümüyle uzak durması gerekir.

Gebelikte sigara kullanımı

Tuz kullanımı:

Yıllar boyu anne adaylarına hekimler tarafından tuzsuz diyet önerilmiştir. Bunun altında yatan düşünce de preeklampsi gelişiminde vücutta tuz ve su tutulmasının birincil mekanizma olduğu, tuz alımı durdurulduğunda bu normaldışı durumun gelişmeyeceği varsayımıydı. Günümüzde bu uygulama artık kabul görmemektedir. Gebelikte vücutta sıvı tutulması gebeliğin normal seyrinin bir parçasıdır ve bu sürecin kesintiye uğraması sakıncalıdır. Preeklampside ani kilo alımı ve sıvı tutulması tuz alımıyla ilgili değildir. Bu yüzden anne adaylarının yemeklerine yeterince tuz katmalarında bir sakınca yoktur.

Preeklampsi gelişimini engellemek için önceleri anne adaylarına hekimler tarafından diüretik (idrar söktürücü) ilaçlar neredeyse rutin olarak verilmekteydi. Ancak bu ilaçlar da sıvı ve elektrolit dengesini bozduklarından gelişmesi muhtemel problemleri önlemek bir yana, tümüyle normal seyreden bir gebelikte bile sıvı-elektrolit dengesizlikleri oluşmasına neden olabilirler.

Anne adaylarının gebelikte artmış iyot ihtiyacını karşılamak amacıyla iyotlu tuz kullanmaları önerilir.

Sıvılar:

Gebelikte vücudun sıvı miktarı artar ve kan hacmi yaklaşık %50 oranında genişler. Amnios sıvısı da yaklaşık olarak üç saatte bir tümüyle yenilenir. Bu nedenle anne adayının vücudundaki sıvı dengesi çok önemlidir. Anne adaylarının günde en az iki litre sıvı almaları gerekir.

 

Gebelikten koruyucu iğneler

Gebelikten koruyucu iğneler, kadınlık hormonu olan östrojen ve progesteron içeren ilaçlar.
Etene hormonları

Enteroanastomoz

Etenenin ayrılması

Enterogastron

Enteroglükagon

ince ve kalın bağırsak mukozasında bulunan iç salgı hücrelerinin ürettiği bir grup polipetit hormon.
Enterohepatik dolaşım

Bağırsaktaki bakterilerin safradaki pigmentler üzerindeki etkisiyle oluşan biIİnojenlerin kısmen bağırsak mu-kozasınca yeniden emildiği ve toplardamar dolaşımı ile karaciğere ulaştığı fizyolojik mekanizma.
Enterokolit

İnce ve kaim bağırsağı aynı zamanda etkileyen akut ya da kronik bir iltihabı sürece bağlı hastalık.
Enteropatik artrit

İnflamatuvar barsak hastalığı ve romatizmal hastalığın bir arada bulunması, örneğin, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı. Deformite ve kıkırdak yıkımı bu artrit tipinin özelliği değildir.
Enteropatik artropati

İnflamatuvar barsak hastalığı ve romatizmal hastalığın bir arada bulunması, örneğin, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı. Deformite ve kıkırdak yıkımı bu artrit tipinin özelliği değildir.
Enteroptoz

Kann iç organlarının aşağıya doğru inmesi.
Enteroraji

Kanh dışkı çıkarılması ile kendim gösteren sindirim sistemi kanaması.
Enterosel

İçinde yalnızca bağırsak kıvrımları bulunan bazı fıtık tipleri.
Enterostomi

Bazı hastalıklarda sindirim sisteminde yapay bir çıkış yeri açmak amacıyla bağırsakla karın duvarının ağızlaş-tınlması.
Enterotoksin

Bazı Staphylococcus aureus soylarının çıkardığı toksin.
Enterovaksin

Isıyla öldürülmüş tifo ve paratîfo basillerinden oluşmuş, kuru inek safrası ile karıştırılmış ve ağızdan verilmek üzere tablet haline getirilmiş antitifo-paratifo A ve B aşısı.
Entezis

Kemiğin tendon ya da ligament ile birleşme yeri
Entezit

Entezislerin inflamasyonuyla sonuçlanan herhangi bir romatizmal hastalık; örneğin, ankilozan spondilit, psöriyatik artrit ve Reiter hastalığı.
Elektrokoter

Elektrik akımıyla kor haline getirilmiş bir iletken aracılığıyla dokuların yakılmasında kullanılan cerrahi alet.
Entezopati

Entezislerin inflamasyonuyla sonuçlanan herhangi bir romatizmal hastalık; örneğin, ankilozan spondilit, psöriyatik artrit ve Reiter hastalığı.
Elektrokoterizasyon

Elektriğin organik dokularda tedavi amacıyla uygulanması.
Fibril

Telcik. (miyofibril=kas telciği; nörofibril=sinir telciği)
Fallot tetrolojisi

Siyanotik konjenital kalp hastalıkları içinde en yaygun olanıdır. 4 major anomali mevcuttur. 1. Sağ vent çıkımında darlık 2. Ventrikuler septal defekt 3. Aortun dekstra pozisyonu 4. Sağ vent hipertrofisi
Fallot's tetralogy

Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim.
Fannakoterapi

ilaçlarla yapılan tedavi, İlaç dışında fizik, diyet, cerrahi ve psikolojik tedavi yöntemleri vardır.
Fantezi

Bir tür düşünce etkinliği.
Fonasteni

Şarkı söyleme ve konuşma sesindeki bozukluk.
Farmakofili (farmakomani)

Tedavi açısından gerekli olmayan ilaçlan alma eğilimi.
Fosfodiester bağı

DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ.
Fosfoprotein

Protein sentezlendikten o proteine proteinkinazlarla fosfor eklenmiş hali.
Fazla Terlemek

Haddinden fazla terlemek; sinir bozukluğu, fazla sıcak, tiroid bezinin çalışmasında görülen bozukluk, tüberküloz, raşitizm veya iskorbütten kaynaklanır. Ergenlik yaşlarında da fazla terleme görülür. Bu nedenle terlemenin asıl nedenini bulmak gerekir.

Fazla terlemek

Haddinden fazla terlemek; sinir bozukluğu, fazla sıcak, tiroid bezinin çalışmasında görülen bozukluk, tüberküloz, raşitizm veya iskorbütten kaynaklanır. Ergenlik yaşlarında da fazla terleme görülür. Bu nedenle terlemenin asıl nedenini bulmak gerekir.
Fotosentez

Yeşil bitkilerin, güneş enerjisi ve klorofil pigmenti yardımıyla CO2 ve H2O'dan besin maddelerini üretmesidir
Fototerapi

Bebeklerin kandaki bilirubin seviyesini düşürmek ve sarılıklarını azaltmak için mavi ışıkla tedavisi yöntemidir. Fototerapi ile kandaki bilirubin maddesi kimyasal olarak başka bir şekle dönüştürülür. Böylece karaciğer bu durumla başedebilir hale gelir. Bebeklerin teninde parlayan ışık, bebeğin sistemindeki bilirubin miktarını efektif olarak azaltır. Bebeğin karaciğeri olgunlaştıkça vücuttan bilirubini uzaklaştırması daha kolay olur ve ışık tedavisine artık gerek kalmaz.
Frei testi

özellikle tropik bölgelerde görülen ve cinsel yolla bulaşan bir hastalık olan kasık lenfogranülomunun tanısında kullanılan bir deri testi.
Fitoterapi

Bitkilerden elde edilen tedavi edici özellikteki maddelerin kullanılmasıyla yapılan tedavi.
Fizik tedavi

Değişik fiziksel etkenlerin kullanıldığı tedavi teknikleri.
Fizyokineziterapi (kineziterapi)

Temel olarak tedavi amaçlı özel hareketlerin uygulanmasını kapsayan fizik tedavilerin bütünü.
Frijidite

Kadında "cinsel soğukluk" olarak da bilinen cinsel işlev bozukluğu.
Flaskite

Bir organın tümünün ya da bir bölümünün gerginliğinin azaldığını belirten terim.
Flater

Miyokartın çok sık kasılması ile beliren kalp ritim bozukluğu.
Flatter

Atriyumlardaki ektopik bir odaktan 220-350 dk hızında düzenli uyaran çıkmasıdır. Bu uyaranların hepsi vent geçmez EKG de testere dişi gibi P dalgasıdır.
Flavoprotein

Bir protit molekülü ve bir riboflavin ya da B12 vitaminine bağlı bir nükleotitten oluşan proteinlere verilen ad.
Fta/abs testi

Frengi etkeni treponemaya karşı antikorlan ortaya koymak için uygulanan serolojik test.
Fertilite

Doğurma yeteneği, verimlilik.
Fleboklizi

Tedavi amacıyla toplardamar içine çeşitli çözeltilerin verilmesi.
Furonküloz

Tek ya da çok sayıda çıbanın vücudun çeşitli bölgelerinde sık sık yinelenmesi ya da süreklilik kazanması.
Galaktemi

Kanda süt bulunması.
Galvanokoter

Yalıtkan saplı, ucu sivri, küre ya da yuvarlak biçimli metalik bir iletkenden yapılmış ve kor haline gelinceye kadar elektrik akımıyla ısıtılan cerrahi alet.
Galvanoterapi

Elektrikle uygulanan bir tedavi biçimi. Galvanoterapi-de sürekli doğru akım kullanılır.
Göğüste su toplaması

Tıp dilinde sulu zatülcemp denilen hastalıktır. Akciğerlerin etrafını saran zarın iltihaplanması sonucu meydana gelir. Zarın iki yaprağı arasına su toplanmıştır.Nedeni; şiddetli soğuk algınlığı, bronşit, böbrek hastalıkları veya kulak iltihaplarıdır.Göğsün yan taraflarında şiddetli ağrı hissedilir. Bunlara bastırıldığı zaman ağrı şiddetlenir. Nefes darlığı vardır.Yatak istirahati ve doktor tedavisi şarttır.
Göğüste su toplaması

Tıp dilinde sulu zatülcemp denilen hastalıktır. Akciğerlerin etrafını saran zarın iltihaplanması sonucu meydana gelir. Zarın iki yaprağı arasına su toplanmıştır.

Nedeni; şiddetli soğuk algınlığı, bronşit, böbrek hastalıkları veya kulak iltihaplarıdır. Göğsün yan taraflarında şiddetli ağrı hissedilir. Bunlara bastırıldığı zaman ağrı şiddetlenir. Nefes darlığı vardır. Yatak istirahati ve doktor tedavisi şarttır.

Gasfroenterostomi

Mide bağırsak geçişini sağlamak amacıyla çoğunlukla İncebağırsaklann jejunum bölümünün mide ile ağızlaş-tınlması.
Giardia

Tek hücreli organizmalardandır. Esas adı Giardia Lamblialis olup, sindirim sisteminde yerleşir.
Gastroenterelog

Mide, barsak hastalıkları mütehassısı.
Gastroenterit

İshalle seyreden mide barsak iltihabı.
Gastroenteroloji

Mide, barsak hastalıkları bilgisi.
Gastroentestinal hormonlar

Mide ve bağırsak mukozasında yaygın olarak bulunan iç salgı hücrelerinden salgılanan hormonlar.
Gastrointestinal

Mide - barsak.
Gastrointestinal yol

ağızdan başlayan Mide ve bağırsaklargeçerek anüste sonlanan yol
Gözyaşı sistemi

Gözyaşının salgılanmasını ve bu sıvının dışarı atılmasını sağlayan yapıların tümü.
Gebelikte Beslenme

Gebelik döneminizde dengeli bir beslenme alışkanlığı edindiğinizde, sıvıyı bol miktarda aldığınızda, doktorunuzun verdiği demir içerikli preparatları düzenli olarak aldığınızda, normal sınırlar içinde kilo almak, sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek, sağlıklı bir bebek doğurmak ve doğum sonrası formunuzu korumak için beslenmeyle ilgili size düşenleri tümüyle yerine getiriyorsunuz demektir.

Gebelikte beslenme, anne adaylarının üzerinde önemle durmaları gereken bir konudur. Sağlıklı ve kaliteli bir gebelik dönemi geçirmek, gebeliğe özgü belirtileri yaşamamak ya da daha az yaşamak, bebeğinizin potansiyeli olan kiloya ulaşmasını ve dünyaya yeterli besin depolarını oluşturmuş olarak gelmesini sağlamak, rahat bir lohusalık dönemi geçirmek, lohusalıkta bebeğinize vereceğiniz sütünüzün kaliteli olmasını sağlamak için gebelik öncesinden gelen beslenme alışkanlıklarınızı gebelikte tekrar gözden geçirmeniz önemlidir.

İlk bilmeniz gereken, bu yazıyı okuduğunuzda gebeliğinizin hangi döneminde bulunursanız bulunun geç kalmadığınızdır. Şu andan itibaren beslenme konusunda atacağınız her olumlu adım mutlaka hem size hem de bebeğinize yararlı olacaktır. Son aylarınızda olsanız bile beslenme konusunda yapacağınız iyileştirmeler en azından doğacak bebeğinizin doğum sonrası ilk altı aylık dönemde ihtiyacı olan demir ve vitamin depolarını oluşturmasını sağlar.

Gebelik dönemi; günlük kalori, alınması gerekli sıvı, protein, vitamin, mineraller, temel ve eser elementlerin ihtiyacının arttığı bir dönemdir. Bu artmış olan ihtiyacı karşılamak için vücudunuz size çoğu durumda yol gösterecek ve açlık-tokluk merkezlerinin gebeliğe uyum sağlamak amacıyla değişen işlevleri sayesinde bu ihtiyaçlarınızı karşılamış olacaksınız.

Gebelikte önerdiğimiz beslenme şekli, tüm temel besin maddelerinden herbirinin yeterince ve düzenli olarak alınması şeklindedir. Temel besin madddelerinin şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar hariç her birinden hergün belli miktarlarda mutlaka alınmalıdır. Şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar (yağların temel besin maddeleri içinde önemleri büyüktür, burada kastedilen aşırı "yağlı" yiyeceklerdir) ise besleyici özellikleri düşük ve kalorileri yüksek olan gıdalardır ve size ve bebeğinize yararları yoktur.  

Vitaminler

Gebelikte bazı özel durumlar hariç düzenli vitamin kullanımı gereksizdir. Gebelik dönemi boyunca ihtiyaç duyduğunuz vitaminlerin tümü düzenli beslenme yoluyla alınabilir ve doğru olanı da budur. Şu ana kadar varlığı saptanmış vitaminler dışında vücudun kullandığı çok sayıda vitamin vardır ve bunlar keşfedilmeyi beklemektedir. Düzensiz beslenip vitamin ilaçlarına güvendiğinizde gerekli olan ihtiyacınızın tümüyle karşılanmadığından emin olabilirsiniz. Ancak erken gebelik dönemindeki şiddetli bulantı ve kusmalarda ve ileri derecede beslenme yetersizliği gösteren anne adaylarında ise düzenli beslenmeye ek olarak vitamin tedavisi elbette vermekteyiz.

DEMİR!

Kan yapımında önemli yeri olan demir için ise farklı şeyler söylenebilir: Ne kadar demir içeriği yüksek besinlerle beslenirseniz beslenin, gebelikte ihtiyaç duyduğunuz demiri alabilmek için belli bir gebelik haftasından sonra (genellikle gebeliğin ikinci yarısından itibaren) düzenli olarak demir içeren ilaçlar kullanmalısınız.  

Alacağınız demirin bebeğinizin demir depolarının oluşmasındaki önemini unutmayın.

Tüm bu demir ihtiyacının besinlerden karşılanabilmesi için alınması gerekli besin miktarı normalden fazla kalori içerir ve bu yüzden uygun bir beslenme biçimi değildir.

İkiz ve çoğul gebelik taşıyan, kansızlık bulguları gösteren, ya da gebeliğin sonlarına gelmiş olmasına rağmen demir ilaçları kullanmamış anne adaylarında daha yüksek dozlarda demir tedavisi gerekebilir.

Gebelikte günlük öğün sayınızı en az beş olacak şekilde tekrar ayarlayın.

Burada amaç midenin aşırı dolmasını ve size rahatsızlık vermesini engellemektir. Toplam alacağınız gıdayı üç öğün yerine beş ya da daha fazla öğünde yemek, erken gebelikte bulantı şikayetlerinizi engellemede, gebeliğin geç dönemlerinde de mide yanması ve şişkinlik şikayetlerinizi önlemede yardımcı olacaktır.

Su her ne kadar öyle gözükmese de aslında temel bir besin maddesidir.

Suyu ve sıvı içeren gıdaları gebelik öncesi döneme göre daha fazla miktarlarda almanız kabızlık yaşamanızı engellemeye yardımcı olacak ve özellikle yaz aylarında halsizlik şikayetlerinizin azalmasını sağlayacaktır. İdrar renginizin açık sarıdan daha koyu sarı bir renkte olması (idrar yolu enfeksiyonunuz yoksa) sıvı alımınızın yetersiz olduğunun habercisidir. Günlük aldığınız sıvıları yemekler arasında almanız, midenizin aşırı dolmasını engellemeye önemli katkılarda bulunur.

Kahve ve çaylar:

Kahve içme alışkanlıklarınızı tekrar gözden geçirmelisiniz. Günde bir fincan ya da maksimum iki fincan kahvenin olumsuz bir etkisi olmamasına karşın daha fazla miktarlarda vücuda giren kafein, dolaşım sisteminizin olumsuz etkilenmesine ve uykusuz kalmanıza neden olabilir. Dahası, yüksek miktarlarda kafeinin (günde 10 fincan ya da daha fazla) düşük, erken doğum ya da bebekte gelişme geriliği yaptığına dair bazı çalışmalar bulunmaktadır. Kafein içeren diğer sıvılar (kolalar, çeşitli çaylar) için de aynı öneriler geçerlidir.

 Çay konusunda ise kahve konusunda söylenenlerden biraz daha fazla şeyler söylemek gerekir. Çay, kafein dışında teofilin denen bir madde ve niteliği tam olarak belirlenmemiş bazı maddeler içerir. Aşırı miktarlarda (günde 10 fincandan fazla) tüketildiğinde içerdiği kafeinin yaptığı olumsuz etkilere ek olarak, besinlerle alınan demirin emilimini de azalttığı bilinen bir içecektir. Bu yüzden gebelikte çay tüketiminin de günde iki fincan ile kısıtlanması gerektiğine inanmaktayım.

Suni tatlandırıcılar:

Suni tatlandırıcılar içlerinde genellikle aspartam adlı bir madde içerirler. Bu maddenin gebelikte kullanımında bir sakınca bulunmamıştır. Ancak fenilketonüri (doğumsal bir aminoasit metabolizma bozukluğu) tanısı konmuş anne adaylarının bu tatlandırıcıları doktorlarına danışarak kullanmaları gerekir.

Alkol kullanımı:

Alkol diğer bir bölümün konusu olmasına rağmen burada özet olarak değinmek gerekir: Alkol bebek üzerinde gelişimsel kusurlar yaratabilen bir madde olduğundan ve bu kusurları yaratan günlük dozun alt sınırı belirlenemediğinden, gebelikte kullanılmaması gereken bir maddedir.

Gebelikte alkol kullanımı

Sigara kullanımı:

Sigara kullanımı da ayrı bir bölümün konusu olmasına rağmen beslenmeyle yakın ilişkisi yüzünden burada da değinmek gerekir: Sigara verdiği tüm zararların dışında iştahı da kesen maddeler içerir. Sigarayı mümkün olduğunca azaltmak mutlaka olumlu etkiler yaratır, ancak bilinçli bir anne adayının gebelik döneminde sigaradan ve sigara içilen yerlerden tümüyle uzak durması gerekir.

Gebelikte sigara kullanımı

Tuz kullanımı:

Yıllar boyu anne adaylarına hekimler tarafından tuzsuz diyet önerilmiştir. Bunun altında yatan düşünce de preeklampsi gelişiminde vücutta tuz ve su tutulmasının birincil mekanizma olduğu, tuz alımı durdurulduğunda bu normaldışı durumun gelişmeyeceği varsayımıydı. Günümüzde bu uygulama artık kabul görmemektedir. Gebelikte vücutta sıvı tutulması gebeliğin normal seyrinin bir parçasıdır ve bu sürecin kesintiye uğraması sakıncalıdır. Preeklampside ani kilo alımı ve sıvı tutulması tuz alımıyla ilgili değildir. Bu yüzden anne adaylarının yemeklerine yeterince tuz katmalarında bir sakınca yoktur.

Preeklampsi gelişimini engellemek için önceleri anne adaylarına hekimler tarafından diüretik (idrar söktürücü) ilaçlar neredeyse rutin olarak verilmekteydi. Ancak bu ilaçlar da sıvı ve elektrolit dengesini bozduklarından gelişmesi muhtemel problemleri önlemek bir yana, tümüyle normal seyreden bir gebelikte bile sıvı-elektrolit dengesizlikleri oluşmasına neden olabilirler.

Anne adaylarının gebelikte artmış iyot ihtiyacını karşılamak amacıyla iyotlu tuz kullanmaları önerilir.

Sıvılar:

Gebelikte vücudun sıvı miktarı artar ve kan hacmi yaklaşık %50 oranında genişler. Amnios sıvısı da yaklaşık olarak üç saatte bir tümüyle yenilenir. Bu nedenle anne adayının vücudundaki sıvı dengesi çok önemlidir. Anne adaylarının günde en az iki litre sıvı almaları gerekir.

 

Gebelikten koruyucu iğneler

Gebelikten koruyucu iğneler, kadınlık hormonu olan östrojen ve progesteron içeren ilaçlar.
Granülomatöz arterit

Temporal arterit.
Grup tedavisi

Ruhsal bozuklukların tedavisinde grup etkileşimi ve grup etkinliklerini temel alan yöntem.
Gelon (eritem pernö)

Deride genel olarak soğuk etkisiyle ortaya çıkan ve yi-neleyici özellik gösteren kızarıklık ve şişme.
Gluteus bölgesi

Kalçanın arkasında, kaba etlere denk gelen anatomik bölge.
Gen tedavisi

Kalıtsal bozukluğun düzeltilmesi için sağlıklı DNA'nın, hastalıklı hücrelere doğrudan zerk edilmesi.
Guthrie testi

Kandaki aminoasitlerden beşinin (fenilalanin, metyo-nin, tirozin, lösin ve histidin) belirlenmesi için laboratu-varda uygulanan bir inceleme yöntemi.
Glüten

Çeşitli tahılların ununda bulunan bir bileşen.
Gonadotropin

Testislerden sperm, overlerden yumurta üretmek için bu sistemleri uyarma kapasitesine sahip hormonlardır.
Hipersensitivite

Bir insanın daha önce karşılaştığı bir antijenle yeniden karşılaşınca ortaya çıkan bağışıklık tepkisi ve buna bağlı doku harabiyeti.
Halber steedler provezarkii cisimciği

trahom ayırıcı tanısında önemlidir. giemsa ile boyanmış konjonktival epitel kazıntılarında ince bazofilik sitoplazma inklüzyon cisimcikleridir. görülmesi trohomu akut konjonktivitten ayırır.
Grup tedavisi

Ruhsal bozuklukların tedavisinde grup etkileşimi ve grup etkinliklerini temel alan yöntem.
Gelon (eritem pernö)

Deride genel olarak soğuk etkisiyle ortaya çıkan ve yi-neleyici özellik gösteren kızarıklık ve şişme.
Gluteus bölgesi

Kalçanın arkasında, kaba etlere denk gelen anatomik bölge.
Gen tedavisi

Kalıtsal bozukluğun düzeltilmesi için sağlıklı DNA'nın, hastalıklı hücrelere doğrudan zerk edilmesi.
Guthrie testi

Kandaki aminoasitlerden beşinin (fenilalanin, metyo-nin, tirozin, lösin ve histidin) belirlenmesi için laboratu-varda uygulanan bir inceleme yöntemi.
Glüten

Çeşitli tahılların ununda bulunan bir bileşen.
Gonadotropin

Testislerden sperm, overlerden yumurta üretmek için bu sistemleri uyarma kapasitesine sahip hormonlardır.
Hipersensitivite

Bir insanın daha önce karşılaştığı bir antijenle yeniden karşılaşınca ortaya çıkan bağışıklık tepkisi ve buna bağlı doku harabiyeti.
Halber steedler provezarkii cisimciği

trahom ayırıcı tanısında önemlidir. giemsa ile boyanmış konjonktival epitel kazıntılarında ince bazofilik sitoplazma inklüzyon cisimcikleridir. görülmesi trohomu akut konjonktivitten ayırır.
Halisterez

Kemiklerdeki kalsiyum içeriğinin azalması.
Hipersteni

Kas gücü ve vücut direncinde belirgin artış; aşın kuvvetlilik.
Halk sağlığı

Tek başına bireyi değil, bireylerin oluşturduğu kitleyi kapsamı İçine alan koruyucu ve sosyal tıp uygulamaları.
Hemoterapi

insan kanı kullanılarak uygulanan tedavi biçimi.
Hipertelî

Normalden çok sayıda meme başının bulunması.
Hipertelorizm

İki organ arasındaki uzaklığın normalin üzerinde olması.
Hipertermi

Vücut sıcaklığının normal değerlerin üzerine çıkması.
Hepatektomi

Karaciğerin kısmen ya da tümüyle cerrahi olarak çıkarılması.
Haploit

Tek bir kromozom takımı kapsayan hücre yada organizma (Örneğin insan gametlerinde bulunan toplam 23 adet kromozom bir haploit oluşturur).
Hapten

Bîr proteine bağlanmadan antikor oluşumuna yol aça-mayan eksik antijen(*).
Hepatosentez

Mikroskopla incelemek üzere karaciğerden örnek alma tekniği.
Hareket sistemi

Hareketi sağlayan anatomik yapıların bütünü.
Hepatosteatoz

 Karaciğer yağlanması.
Hepatoterapî

Çiğ (ya da az pişmiş) hayvan karaciğeri ya da karaciğer özütleriyle uygulanan tedavi biçimi.
Hipoestezi

Vücut yüzeyine uygulanan belirli uyanları algılama yeteneğinde azalmayla beliren duyarlılık bozukluğu.
Heredite

Kalıtsal özelliklerin anne babadan çocuğa geçmesi, soyaçekim.
Hipofîz (pitııiter bez)

Sfenoİt (kamamsı) kemiğin tabanında yer alan Türk eyeri adlı (sella turcica) çukura yerleşmiş ve beyne ince bir sapla bağlantı yapan iç salgıbezi.
Heterofori

Gözün hareket kaslarındaki işlevsel denge bozukluğu nedeniyle gözün kayma eğilimi göstermesi.
Heterojen

Değişik karakterlere yada yapılara sahip olan.
Heterokromozom

Farklı iki kromozomun oluşturduğu kromozom çifti, în-sandaki cinsiyet kromozomları bu yapıdadır.
Heteroplazi

Embriyonun gerişimi sırasında bir dokunun farklılaşma sürecinde görülen anomali.
Heteroseksüel

Karşı cinse ilgi duyan ve karşı cinsle ilişkiye giren kişi.
Heteroseksüellik

Bir kişinin karşı cinse duyduğu cinsel ilgi;
Heterosis

(melez gücü) Melezlerin atalarına göre kazandıkları üstünlük.
Heterotaksi

Vücudun sol yanında bulunması gereken organlann sağda yerleşmesiyle (ya da tersi) beliren ender doğumsal oluşum bozukluğu.
Heterotopi

ektopi
Heterozigot

Kalıtımla geçen her özellik bir eş kromozom çifti (homolog kromozom) üzerinde karşılıklı olarak yerleşmiş alel adlı genlerle taşınır.
Hdl kolesterol

Yüksek yoğunlukla lipoproteinlerin (HDL) içerdiği kolesterol
Hipoproteinemi

100 mi plazmadaki protein miktarının 6 gr'nin altına düşmesi
Heliyoterapi (güneş tedavisi)

Güneş ışınlarının organizma üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanan tedavi tekniği.
Hickman kateteri

Ameliyatla damara konan ve kan alma tedavi işlerinde kullanılan özel hortum.
Hipostenüri

İdrarın Özgül ağırlığının normalin altında olması.
Hipotermi

Vücut sıcaklığının normal değerlerin altına düşmesi.
Hematemez

Kan kusma.
Hidroterapi

Bir tür fizyoterapi. Normal yüzme havuzundan daha sıcak olan (genellikle 37-38°C) bir ılık su havuzunda bir uzman tarafından egzersiz yaptırılması.
Histen

Psikonevrozlar grubuna giren bir ruhsal bozukluk.
Histerektomi

Dölyatağımn bütününün ya da dölyatağı boynuna kadar olan bölümünün (kısmi histerektomi) çıkarıldığı cerrahi girişim.
Hidroüreter

Bir ya da her iki idrar borusunun çapındaki artışla beliren patolojik durum;
Hîsterometri

Histerometre adındaki ölçekli, metalden yapılmış bir alet yardımıyla dölyatağı boşluğunda yapılan ölçümler.
Histeropeksi

Dölyatağının konumunu düzeltmek amacıyla uygulanan cerrahi girişim.
Hematosel

Testis torbalarında kan birikmesi.
Histerosafpingografi

Dölyatağı boşluğuna X ışınlarını geçirmeyen bir madde (radyoopak sıvı) verilerek uygulanan, dölyatağı ve Fal-lop borularının (salpenks) radyolojik incelemesi.
Histeroskopi

Rahim içini optik bir alet yardımıyla girip izlemektir.
Hemianestezi

Vücudun sol ya da sağ yansıyla sınırlı duyu kaybı.
Hiperaldosteronizm

Böbreküstü bezleri tarafından aşın aldosteron salgılanması ile beliren patolojik durum.
Hiperasidite

Mide salgısında asit fazlalığı; genellikle mide hücrelerinin aşırı hidroklorik asit salgılamasına bağlıdır.
Hiperazotemi

Kandaki üre miktarının 0,40 gr/lt'nin üzerine çıkması.
Hiperbaroterapi

Hastanın atmosfer basıncından daha yüksek basınçlı bir odaya (yüksek basınç odası) yerleştirilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi.
Hiperestezi

Deri yüzeyine uygulanan bazı uyanları algılama yeteneğinin artmasıyla beliren duyu bozukluğu.
Hemokaterez

alyuvar yıkımı
Hormon tedavisi

Organizmadaki hormon eksikliğini gidermek için uygulanan tedavi.
Hiperkolesterolemi

Kanda kolesterol düzeyinin 250 mg/100 ml'nin üzerine çıkması.
Hücum tedavisi (indüksiyon)

Lösemide kemik iliğini işgal eden ve blastların yok edilmesi ve kemik iliğinin uykuya sokulması (remisyon) için yapılan tedavi bölümü.
Isopropyl lanolate

 Lanolinden elde edilen ve kozmetikte kıvam verici ve yumuşatıcı olarak kullanılan bir madde.
İntertrijin

Deride sürekli sürtünmeye bağlı sıyrıkların üzerinde ter birikmesi sonucunda epidermisin üst bölümlerinin so-yulmasıyla oluşan bir deri hastalığı.
İntraepitelial

 Epital hücreleri içerisinde.
İmmünite

Bağışıklık,muafiyet.
İntratekal (it)

İlacın direkt olarak belden özel iğnelerle bel suyuna verilmesi.
İndirekt coonıbs testi

Yalnızca Coombs testi pozitif olduğunda, pozitif sonuç verir (bak. Coombs testi).
İritabilite

Karakterin kararsız, dayanıksız, değişken olması durumu.
İnfertilite

Çiftlerin bir yıllık düzenli, korunma olmaksızın cinsel birliktelikleri sonucu, gebelik oluşmaması ya da oluşan gebeliğin taşınamamasıdır.
İsilik

Terledikten sonra derinin üzerinde görülen kızarıklılara halk arasında isilik denir. Tıp dilinde ise miliare denir.
İnfertüite (gebekalmazlık, verimsizlik)

Kadınlarda üreme işlevlerindeki bir bozukluk sonucu, döllenme yeteneği tam olmasına karşın canh doğumu sağlayacak gebeliğin sürdürülememesi durumu,
İkter

Sarılık
İstek

Kişideki bir eksikliği doldurmaya yönelik ruhsal hareket.
İsteri

Psikonevrozlar grubuna giren bir çeşit hastalıktır. Tıp dilinde babinski hastalığı veya pithiatisme adı verilir.Hastalığın belirtileri; hastanın sosyal ve entellektüel seviyesine göre değişir. Hastanın gayesi, çevresinin ilgisini üzerine çekmektir. Bunun için aşağıdaki şikayetlerin biri veya birkaçı birden görülebilir. Hastada; ağrılar, baş dönmesi, bayılma, iştahsızlık, titreme, boğazında düğümlenme duygusu, kaslarda gerilme, geçici körlük, sağırlık, herhangi bir uzuvda uyuşma, hafıza kaybı görülür.Tedavinin temeli telkindir.
İsteri

Psikonevrozlar grubuna giren bir çeşit hastalıktır. Tıp dilinde babinski hastalığı veya pithiatisme adı verilir.

Hastalığın belirtileri; hastanın sosyal ve entellektüel seviyesine göre değişir. Hastanın gayesi, çevresinin ilgisini üzerine çekmektir. Bunun için aşağıdaki şikayetlerin biri veya birkaçı birden görülebilir.

Hastada; ağrılar, baş dönmesi, bayılma, iştahsızlık, titreme, boğazında düğümlenme duygusu, kaslarda gerilme, geçici körlük, sağırlık, herhangi bir uzuvda uyuşma, hafıza kaybı görülür. Tedavinin temeli telkindir.

İşitme kapasitesi

Kişinin sesleri algılayabilme kapasitesi.
İtki (tepi)

Birdenbire ortaya çıkarak kişiyi amaçsız ve genellikle zararlı ya da tehlikeli hareketler yapmaya zorlayan, çoğu zaman karşı koyulamayacak kadar güçlü gereksinim.
İyodoproteinemî

Kanda serum proteinlerine (alfa 2-globülin ve prealbü-min fraksiyonu) bağlı olarak bulunan tiroit hormonu miktarı.
İmmatürite

Pediyatride dölütün tam olgunlaşmadan doğması.
İmminent

Tehdit eden.
İnteıferon

Başta virüs enfeksiyonları olmak üzere çeşitli etkenlere yanıt olarak hücre tarafından üretilen düşük molekül ağırlıklı bir glikoprotein.
İnterferon

Bağışıklık sistemini düzenleyen ve güçlendiren , bu etkisiyle bazı kanserlerin tedavisinde etkili olan ilaç (örneğin; Roferon-A, İntron A)..
İnterkostal

Kaburgalar arası (interkostal) bölgedeki oluşumları belirten anatomi terimi.
İmmun sistem

Bağışıklık sistemi. Vücudu zararlı mikroplardan (bakteri, virüs, mantar) ve yabancı proteinlerden koruyan hücreler ve proteinlerin tümü.
İnterlökin

Bir protein ailesinin tümü. Bazıları eklem inflamasyonunu tetiklemede önemli rol oynar. Ayrıca bkz. Sitokin, lenfokin.
İnterlökin 6

Normal ya da kanserleşmiş plazma hücrelerinin çoğalmalarını uyaran hormon benzeri madde.
İmmün sistem

Bağışıklık sistemi. Vücudu zararlı mikroplardan (bakteri, virüs, mantar) ve yabancı proteinlerden koruyan hücreler ve proteinlerin tümü.
İntermedier

Arada oluşan, meydana gelen.
İnterseksüalite

Cinsel kimliği ayırt etmede yetersizlik durumu.
Jel elektroforez tekniği

Aynı elektrik yüklü moleküllerin jel matriks içerisinde büyüklüklerine göre ayrılması tekniği.
K vitamini testi (koller testi)

Pıhtılaşma faktörlerinin eksikliğine yol açan nedenin belirlenmesi amacıyla uygulanan test
Kompüterize tomografi

Bilgisayarlı tomografi (BT). X ışınlarını kullanarak vücudunu bölümlerinin ya da kesitlerinin"" görünümlerini kaydeden bir tarama (film çekme) türü.
Kemoterapı

Kanserin ilaçlarla tedavisi. Genellikle birden fazla sayıda ilaç birlikte kullanılır. İlaçlar ağızdan veya serumla damardan verilir. Genelde bu ilaçlardan kötü hücrelerin yanında vücudün normal hücreleri de etkilendiğinden tedavinin aralıklı olarak (örneğin 4-6 haftada bir) uygulanması kuraldır. Yüksek doz kemoterapi dendiğinde daha çok kanser hücresi öldürebilmek amacıyla ilaçların normal (sağlıklı) kemik iliği kök hücrelerini de yok edebilecek derecede yüksek dozlarda kullanılması anlaşılır. Hastaları kemik iliği yetersizliğinden kurtarabilmek için böylesine yoğun bir kemoterapinin ardından mutlaka kök hücre nakli yapılmalıdır.
Kemoterapi

Kanserin ilaçlarla tedavisi. Genellikle birden fazla sayıda ilaç birlikte kullanılır. İlaçlar ağızdan veya serumla damardan verilir. Genelde bu ilaçlardan kötü hücrelerin yanında vücudün normal hücreleri de etkilendiğinden tedavinin aralıklı olarak (örneğin 4-6 haftada bir) uygulanması kuraldır. Yüksek doz kemoterapi dendiğinde daha çok kanser hücresi öldürebilmek amacıyla ilaçların normal (sağlıklı) kemik iliği kök hücrelerini de yok edebilecek derecede yüksek dozlarda kullanılması anlaşılır. Hastaları kemik iliği yetersizliğinden kurtarabilmek için böylesine yoğun bir kemoterapinin ardından mutlaka kök hücre nakli yapılmalıdır.
Kemoterapî (ilaç tedavisi)

Belirli kimyasal maddelerin kullanıldığı tedavi yöntemi.
Kernicterus

Yeni doğanın şiddetli ikterinde beynin bazı çekirdeklerinin bilüribinin etkisiyle toksik degenerasyonudur.Çocukta zeka geriliği ve spastisite görülebilir.
Kernikterus

Yeni doğanın şiddetli ikterinde beynin bazı çekirdeklerinin bilüribinin etkisiyle toksik degenerasyonudur.Çocukta zeka geriliği ve spastisite görülebilir.
Ketosteroitler

21 karbon atomlu steroit hormonlar.
Kan bankası (hemotek)

Kanın alınarak incelendiği ve işlendiği yer ya da uygun kaplar içinde saklandığı özel soğuk hava dolabı.
Kan damla testi

Kılcal damar düzeyinde kanamanın durmasıyla ilgili etmenlerin bütünlüğünü değerlendirmeyi sağlayan test.
Koroner yoğun bakım ünitesi

Miyokart enfarktüsünde ortaya çıkabilecek ve acil yardım gerektiren kalp ve dolaşım sorunlarının (örneğin ritm bozuklukfan, kalp durması) anında tedavisi için uygun araç ve gereçlerle donatılmış tedavi bölümü.
Kızılötesi ışınlar

Dalga uzunluğu 8.000 Â'nın üzerinde olan, insan gözünün göremediği elektromagnetik ışınlar.
Korteks (kabuk)

Bir organın yüzeysel bölümlerini belirtmek İçin kullanılan anatomi terimi.
Kortikosteroid ilaçlar

Adrenal bezlerinin yaptığı doğal kortikosteroid hormonlara benzer sentetik, iltihap karşıtı (anti-erıflamatuar) ilaçlar. Prednisone, dexamethasone, betamethasone, triamcinolone vb.
Kortikosteroidler

Çoğunlukla steroidler"" olarak kısaltılan kortikosteroidler, örneğin kortizon, normalde vücutta bulunan bir grup hormondur ve vücudun metabolizması üzerinde bir çok etkileri vardır. Vücuda tablet ya da iğneyle dışarıdan verilmeleri vücuttaki dengeyi etkiler. Steroidler inflamasyonu kontrol etmede çok etkilidirler ve bazı hastalıkları hafifletebilirler. Yüksek dozda kullanılırlarsa yan etki oluştururlar
Kiriş

Tendon
Kirişsî uzantılar (chordae tendineae)

Kalp karıncıklannın içindeki papiller kasların kirişleri ve birincil etsi sütunlann uzantısı olan lifsi oluşumlar.
Kortikoterapi

Böbreküstü bezinden elde edilen özütlerle uygulanan tedavi.
Kiroterapi

Kiropraksiden türeyen tedavi uygulaması; ağırlıklı olarak omurga ve leğen bölgesinin manipülasyonuna dayanır.
Kortizon (17-hidroksi-ll-dehidrokortikosteron)

Günümüzde artık bireşim yoluyla da üretilen, böbreküstü bezi kabuk bölümünün salgıladığı hormon
Kanın tampon sistemleri

Az miktarda asit ya da baz eklendiğinde, kandaki hidrojen iyonlarının pH değeriyle belirlenen yoğunluğunu sabit düzeyde tutan çözeltiler.
Koryokarsinotn (koryonepitelyom)

Etenenin dölütle ilgili bölümünü oluşturan yapılar olan koryon villüslerinin epitel hücrelerinden kaynaklanan kötü huylu tümör.
Koterizasyon

Koter adlı aygıtın yardımıyla tedavi amacıyla dokuların parçalanması.
Klimakteryum (yaşdönümü)

Eşey bezlerinin (erbezi ve yumurtalıklar) işlevsel etkinliklerinin durduğu yaşam dilimi.
Klimatoterapi

Hastanın başka bir yere giderek yeni çevre koşullarından yararlanmasını amaçlayan ve genellikle öbür tedavileri (tıbbi, cerrahi vb) tamamlamak için uygulanan tedavi yöntemi.
Klinik termometre

Vücut sıcaklığını ölçmek için uygulanan bir termometre tipi.
Karaciğer Yetersizliği

Karaciğerin görevini yeterince yapmaması sonucu görülen bir hastalıktır. Belirtileri bağırsaklarda gaz, karın şişliği, sağ böğürde ağrı, burun kızarması, solgun renk, yüz ve elde çil gibi lekeler, paslı dil, ağızda acılık, mide bulantısı, kabızlık, çarpıntı, el ve ayak şişleri, görme ve işitmede azalma görülür.

İdrar rengi, sabahları koyu, gündüz ise açık ve durudur. İdrara çok çıkılır. Hastanın çukulata, baharatlı yiyecekler, turşu, kızartmalar, ve yağlı şeyler yememesi gerekir

Karaciğer yetersizliği

Karaciğerin görevini yeterince yapmaması sonucu görülen bir hastalıktır. Belirtileri bağırsaklarda gaz, karın şişliği, sağ böğürde ağrı, burun kızarması, solgun renk, yüz ve elde çil gibi lekeler, paslı dil, ağızda acılık, mide bulantısı, kabızlık, çarpıntı, el ve ayak şişleri, görme ve işitmede azalma görülür. İdrar rengi, sabahları koyu, gündüz ise açık ve durudur. İdrara çok çıkılır.Hastanın çukulata, baharatlı yiyecekler, turşu, kızartmalar, ve yağlı şeyler yememesi gerekir.
Karakter

Genetikte, bir kişinin belirgin ya da belirlenebilen her türlü özelliğini ifade eden terim.
Klonlama

Tek bir öncül hücreden kaynaklanan hücrelerin çoğalma süreci.
Karakteroloji

Belirlenmiş karakter tipleriyle ilişkili olarak insanların sınıflandırılmasını, karakter kuramını ve bazı özel ölçütlere göre sıralanmış farklı karakter tiplerinin betimsel analizini konu alan psikoloji dalı.
Kranyostenoz

Kafatası kemikleri arasındaki sütürlerin erken kaynamasından ileri gelen kafatasının oluşum bozukluğu.
Kremaster

Spermatik kordonun yapısındaki kas oluşumu.
Kremaster refleksi

Uyluğun iç bölgesinin erbezine sürtünmesi sonucunda kremaster kasının kasılarak erbezini yükseltmesi.
Krenoterapi

Madensularının vücutta yaptığı etkilerden yararlanan tedavi yöntemi.
Kobalt tedavisi

Kobaltın radyoaktif bir izotopu olan kobalt 60'tan yayılan ışınlardan yararlanılarak kötü huylu tümörlerin tedavisinde kullanılan bir radyoterapi yöntemi.
Kriyoterapi

Tedaviye yönelik bütün soğuk uygulamalarını ifade eden terim.
Koitus interruptus

Cinsel birleşmenin döllenmeyi engellemek amacıyla kesilmesi.
Kromoprotein

Prostetik gruplardan metalik bir elementin varlığıyla oluşan renkli protein.
Ksantelazma

Gözkapaklarımn derisinde ortaya çıkan hafif kabank ya da düz, koyu san renkli leke.
Ksiloz yükleme testi (ağızdan)

Bağırsak emilim yetersizliklerinin ayırıcı tanısında yararlanılan bir test.
Kolesistektomi

Cerrahi girişimle safrakesesinin alınması.
Kas sistemi

İskelet ve deri kaslarının oluşturduğu sistem.
Kas-iskelet sistemi

Kemikler, kaslar, eklemler ve onlara eşlik eden periartiküler yapılar
Kolesteatom

Ortakulak boşluğunda, daha ender olarak şakak kemiği boşluğunda ya da öteki kafa kemikleri boşluğunda ortaya çıkan hastalık
Kolesterol

Hayvansal ve bitkisel yağların içerisinde bulunan, karaciğer tarafından sentez edilen bir maddedir. Kanda normalden fazla bulunması halinde, damar sertliğine neden olur, ve bazanda safra pigmentleri ile birleşerek safra taşlarının oluşumunda rol oynar.
Kolesterol ester

Kolesterolün yaklaşık yüzde 60-70'i karaciğerden salgılanan LCAT (lesitinkolesterol-asütransferaz) adlı bir enzimin etkisiyle esterleşmiş bir biçimde bulunur.
Kolesteroloz

Bir bozukluk sonucunda dokularda kolesterol birikmesi.
Kolinesteraz

Serumda (yalancı kolinesteraz), alyuvarlarda ve sinir dokusunda bulunan bir enzim.
Katekolamin

Sinir uyarılarının iletilmesinde görev alan, adrenerjik alıcıları uyardıklarında sempatik sistemin uyarılmasına bağlı etkilere benzer etkilerin oluşmasını sağlayan ve biyolojik etkinliği olan maddeler.
Katekolamin dozajı

Kan ya da idrarda adrenalin ve noradrenalin düzeyinin Ölçülmesi.
Kateter

 Sonda; bir vücut bölgesine ulaşmak için kullanılan çeşitli çap ve uzunluktaki boru
Kateterîzosyon

Kateter adlı aletlerle uygulanan karmaşık cerrahi girişim.
Kaygı (bunaltı, anksiyete)

Çok hafif belirtiler verse de, oldukça yaygın görülen bir duygulanım ve heyecan hali.
Kuşpalazı(Difteri)

Difteri de denilen bu hastalığa tutulanlarda yutkunma zorluğu, ses kısıklığı, nefes darlığı, kuru öksürük, yüzde morarma, bademcikler üzerinde kurşuni beyaz renkte bir zar, boğaz ağrısı, boyun bezlerinde şişlik, iştahsızlık, kol ve bacaklarda ağrılar görülür. Ateş 38-40 derece arasındadır. Nabız süratlidir.

Hastalık başlangıcında teşhis edilip, hastanın nefesi tamamen kesilmeden müdahale edilmezse, ölümle sonuçlanır. Bulaşıcı bir hastalıktır. Hastanın bulunduğu yerdeki havaya yayılan mikroplarla bulaşır.

Korunmak için en iyi çare difteri aşısı yaptırmaktır. Vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir.

Küriterapi

Günümüzde az kullanılan radyum ile tedavi yöntemi (bak. radyoterapi).
Lenf sistemi

Vücutta bağışıklık, savunma ve lenf sıvısını taşıma işlevlerini yerine getiren sistem, iki temel yapısal bileşenden oluşur: Değişik çaplardaki lenf damarları ve lenf dokusu.
Listeria monocytogenes

Evcil ve vahşi hayvanlarda, doğal olarak oldukça yaygın biçimde bulunan Gram-pozitif mikroorganizma; listeri-yoz olarak bilinen enfeksiyon hastalığının etkenidir, în-sanın nasıl enfekte olduğu tam olarak aydınlatılmış değildir.
Lenfatik sistem

Vücutta lenf sıvısını dokulardan kan akımına taşıyan bir damar ağı. Vücudun immün sisteminde önemli rol oynar ve yabancı maddeleri (antijenler) süzen lenf nodları da (bezleri de) bu sisteme dahildir.
Lenfatizm (lenfatik diyatez)

Lenf dokularının yaygın büyümesiyle ortaya çıkan, özellikle çocuklarda sık görülen özel yatkınlık.
Lenfoepitelyom

Burun-yutakta, bademciklerde, dil tabanında, yutağın alt kısmında ortaya çıkan bir grup kötü huylu tümörü tanımlayan terim.
Lokomotor sistem

Vücudumuzun hareket etmemizi sağlayan kısımları. Kemikler, eklemler, kaslar ve diğer bağ dokusu yapılarını içerir.
Laparatomi

Teşhis amaçlı veya ameliyat için karın boşluğunun açılması.
Leptoten

Mayoz bölünme profazında görülen ve kromatin maddesinin ince iplikler halinde ortaya çıktığı erken evre.
Letalite

Belirli bir hastalıktan ölenlerin sayısı ile o hastalık için kesin tanı koyulan olgu sayısı arasındaki oran.
Laringostenoz

Ses ve solunum bozukluğuyla birlikte, gırtlağın daralması.
Lth (luteotropin, luteotrop hormon, prolaktin)

Ön hipofizden salınan hormon; süt bezlerinin süt salgısını düzenler.
Laser tedavisi

Laserle üretilen ışık demetinin tedavi amacıyla kullanılması.
Lutein

Folikül hücrelerinde meydana gelen, yumurta sarısına renk veren pigment.
Le testi

Kollajen doku hastalıkları grubundan sistemik kızartılı lupus(*) hastalığının tanısında kullanılan test.
Lutein yapıcı hormon (lh)

Hipofizden salınan ve cinsiyete göre farklı etki gösteren hormon.
Luteinizan hormon

Hipofiz bezin ön lobundan sentezlenir. LH artması adet dönemi ortasında yumurtanın serbest kalmasını sağlamaktadır.
Luteinizasyon

Olgun yumurta serbest kaldıktan sonra yumurtalıktaki folikülde ortaya çıkan değişiklikler.
Lipoprotein

Bİr ya da daha çok lipit molekülü ile birleşmiş bir aminoasit zincirinden oluşan birleşik (bağlanmış) protein.
Luteom

Yumurtalıktan kaynaklanan ve ender görülen bir tümör.
Lipoproteinemi

Kanda lipoproteinlerin bulunması.
Lütein

Folikül hücrelerinde meydana gelen, yumurta sarısına renk veren pigment.
Lipoproteinlerin elektroforezi

Lipoproteinler, elektroforez(*) incelemesindeki göç etme hızlarına göre çeşitli alt gruplara ayrılır.
Mela ikter

Derinin siyah-san renk aldığı bir sanlık türü.
Mikrositemi

Kan dolaşımında normalden küçük boyutlu alyuvarların çoğunlukta olması durumu.
Meme termografisi

Memenin termograf denen son derece duyarlı bir aygıtla incelenmesi.
Miyasteni

Kolay yorulmayla ortaya çıkan kas zayıflığı.
Mental reterdatıon

Zeka gelişiminde gerilik.
Meraljia parestetika

Kalçanın dış yüzünde duyarlılık bozukluğuyla ortaya çıkan ve görece sık görülen bir rahatsızlık.
Mesane kateter

İdrar yoluna takılan sonda.
Mamotermi

Derideki sıcaklık değişikliklerine son derece duyarlı olan ve bu değişiklikleri fotoğraflayabilen bir alet aracılığıyla uygulanan meme inceleme yöntemi.
Mantoıuc testi

Daha önceden verem enfeksiyonuna yakalanmış ya da enfeksiyon kuşkusu olan kişileri ortaya çıkarmak amacıyla tüberkülin alerjisi incelemesine dayanan tanı tekniği.
Mizofobi (rupofobi)

Temizlik kurallarına gösterilen ölçüsüz bir dikkat sonucunda, belirli nesnelere dokununca mikrop bulaşmasından ya da pislenmekten duyulan hastalık derecesinde korku.
Metensefalon

Beynin doğumdan önceki yaşamın 5. haftasında ortaya çıkan bölümü.
Meteorizm

Bağırsakta aşırı miktarda gaz bulunması.
Meteoropati

Genel olarak, meteorolojik koşullardaki değişikliklere bağlı gelişen her tür hastalığa verilen ad.
Mono

Tek anlamanı gelen ön ek.
Markoniterapi (mikrodalga tedavisi)

insan vücudunun bir bölümüne yüksek frekanslı ve çok kısa dalgalı elektromagnetik akım uygulanan tedavi yöntemi.
Monoartrit

Tek bir eklemi etkileyen artrit.
Monohibrit

Tek karakter bakımından melez.
Martin-pettit tepkimesi

Leptospiroz (bak. leptospira) tanısı koymak için kullanılan bir hemoaglütinasyon(*) testi.
Masseter kası (çiğacme kası)

Elmacık kemiği yayıyla altçene kemiğinin dış köşesi arasında uzanan dikdörtgen biçimli kas.
Monomani

Tek bir düşüncenin, tüm zihinsel yetenekleri etkiliyor gibi gözüktüğü akıl hastalığı.
Massoterapi

Masaj uygulamalarına dayalı fizik tedavi yöntemi.
Mezenter

İnce bağırsakları karın duvarının arka bölümüne bağlayan ve ince bağırsakları besleyen damarları içeren periton kıvrımı.
Mastektomi

Ameliyatla memenin alınması.
Mezenter (bağırsak askısı)

İncebağırsağı karın duvarının arka bölümüne tutturan kann zan (periton) kıvrımı.
Mezenterit

Akut ya da kronik mezenter (bağırsak askısı) iltihabı.
Mezenterîyol (bağırsak askıcığı)

KÖrbağırsak apandisini bütünüyle örten kann zan kıvrımı.
Mono-test

Bir başlangıç tarama testi.
Monstrüozite

Bütün vücudu ya da vücudun Önemli bölümlerini etkileyen ve genellikle ölüme yol açan ağır oluşum bozukluğu.
Morbidite

Belirli bir nüfustaki hasta sayısının, toplam nüfusa oranı.
Mezotel

Mezodermden kaynaklanan ve seröz^arların (akciğer zarı, kalp zarı ve kann zan yüzeyini döşeyen yassı epitel katman.
Morbozite

Bir hastalığın belirli bir toplulukta görülme düzeyini belirtmek için kullanılan tıbbi istatistik terimi.
Mezotelyom

Mezotel hücrelerinden ya da seröz boşlukların yüzeyini örten hücrelerden türeyen tümör.
Moro yakı tepkimesi

Verem tanısında tüberküline tepkiyi ve tüberküloza karşı alerjik durumu ortaya koyan test.
Morötesi ışınlar (nltraviyole ışınlan)

Dalga uzunluğu 0,40-0,18 mikron arasında değişen ve gözle görülebilir mor ışık sınırından başlayan elektro-magnetik ışınlar.
Mortalite (ölüm oranı)

Belirli bir bölgede, belirli bir nüfus ve zaman süresiyle ilişkili olarak Ölüm yüzdesini gösteren İstatistik terimi
Motilite

Hareket etme yeteneği
Mide Tembelliği

Midenin besinleri gereği gibi ve normal sürede hazmedememesine mide tembelliği bir başka ifadeyle mide zafiyeti denir.

Nedeni, midede asit fazlalığı, mide kaslarının zayıflamış olması veya midenin hazım için gerekli olan salgıyı yapamamasıdır.

Mide tembelliği

Midenin besinleri gereği gibi ve normal sürede hazmedememesine mide tembelliği bir başka ifadeyle mide zafiyeti denir. Nedeni, midede asit fazlalığı, mide kaslarının zayıflamış olması veya midenin hazım için gerekli olan salgıyı yapamamasıdır.
Mukoprotein

Bir amînoasit zincirinin bir ya da birden çok mukopoli-sakkarit
Mycobacterium

Micobacteriaceae familyasında yer alan bir mikroorganizma.
Megaüreter

Bir ya da her İki idrar borusunun anormal ölçüde genişlemesiyle ortaya çıkan patolojik durum
Nefroüreterektomi

Böbrekle birlikte idrar borusunun da cerrahi girişimle çıkarılması.
Nöroendokrin sistem

Hormon salgılama özelliği bulunan nöroektoderm (bak. ektoderm) kaynaklı hücreler ile çevrel ve merkez sinir sistemi nöronlarının bir araya gelmesiyle oluşan sistem.
Nelson testi

Frengi hastalığının etkeni olan treponema grubu mikroplan "hareketsizleştirecek" güçteki immünglobulinle-rin serum içinde varlığını kanıtlayan test.
Neopentanate

 Kozmetikte kalınlaştırıcı ajan ve yumuşatıcı olarak kullanılır.
Nevrasteni

Zihin ve vücudun aşırı derecede yorgun düşmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Üzüntü, sıkıntı, endişe, yeteri kadar dinlenmeye vakit ayırmadan uzun süre çalışmak, bazı mikrobik hastalıklar ve sinirleri uyarıcı ilaçları uzun süre kullanmak nevrasteni için gerekli olan zemini hazırlar.Kişi gerçekte hasta olmadığı halde bazı organlarının hastalığından yakınır. Çabuk yorulur, çabuk sinirlenir, huzursuzdur, baş ağrıları vardır. Bazen de gözlerinin iyi görmediğini söyler. Dikkatini toplayamaz, uykuları da normal değildir. Cinsel ilişkide başarılı olamadığını, hazımsızlık çektiğini, vücudunun her yerinin ağrıdığını söyler.Tedavi amacıyla, ılık duş almak, istirahat etmek, vakit buldukça açık havada dolaşmak, günlük sıkıntılardan uzaklaşmaya çalışmak, hazmı güç şeyler yememek, kahve ve sigarayı terketmek gerekir.
Nörotransmitter

Sinir hücrelerinde bulunan, beyin ve sinir sisteminde mesajların iletilmesini sağlayan kimyasal madde.
Nodal osteoartrit

Ailelerde görülen bir osteoartrit tipi, parmaklarda yumrular oluşur (Heberden nodülleri) ve çeşitli bölgelerde (özellikle dizler ve ayak başparmakları) osteoartrit gelişmesine eğilim vardır.
Nsaıds (non-steroidal anti-inflammatory drugs)

Nonsteroid (steroid olmayan) antiinflamatuvar ilaçlar. Aspirin ailesindeki ilaçları da kapsayan çok geniş bir ilaç grubu. Çeşitli artrit türlerinde inflamasyonu azaltmak ve ağrı, şişlik ve katılığı kontrol altına almak için reçete edilirler.
Nonsteroid antienflamatuar ilaçlar

İltihabı azaltmak için kullanılan, kortizon kökenli olmayan ilaçlar.
Nükleoprotein

proteinlerin nukleik asitlerle kurduğu moleküler birlik.
Nülliparite

Daha önce doğum yapmamış kadının durumu.
Obezite

Şişmanlık.
Obliterasyon

Vücuttaki boşlukların tıkanması.
Omur (vertebra)

Omurgayı oluşturan 33 kemikten her birine verilen ad.
Omurga (vertebral kolon)

İskeletin gövdeyi taşıyan ekseni.
Osteit

Kemik iltihabı.
Osteoartrit

Osteoartrit (OA) en sık rastlanan eklem hastalığı formudur, eklem yüzeyinde hasar ve alttaki kemikte anormal bir reaksiyon vardır. Osteo"" kemik ve ""artrit"" eklem hasarı ve inflamasyonu anlamına gelmektedir.
Obstetri

Doğum bilgisi.
Osteoartroz

Osteoartritin diğer bir adı.
Obstetrik

Tıbbın gebelik, doğum ve loğusalığı inceleyen dalı.
Osteoblast

Mezenkimden(*) kaynaklanan, vücutta kemik dokusu yapımını üstlenen hücre.
Obstetrik paraliz (doğumsal felç)

Osteoblastom

Ender görülen, İyi huylu bir kemik tümörü.
Osteodîsplazi

iskeletin bir ya da birden çok bölgesinde kemik gelişim bozukluklarıyla seyreden süreçleri tanımlayan genel terim.
Osteodistrofi

Kemik dokusu oluşum bozukluğunu tanımlamak için kullanılan genel terim.
Osteofit

Kemiklerde patalojik olarak oluşan çıkıntı şeklindeki oluşumlar.
Osteogenesis

Kemik oluşumu, kemiklerin gelişimi.
Osteogenesis imperfekta

Kemiklerin kolayca kırılacak şekilde gevrek oluşu ile karekterize kalıtsal nitelik gösteren hastalık.
Osteoid

Kemik gibi, kemiğimsi.
Osteojenik

Kemik yapıcı.
Osteokalsin

Vücudun kemik yapım hücreleri olan osteoblastlann bi-reşimlediği protein.
Osteoklast

Kemik dokusunun yıkımını sağlayan hücre.
Osteoklastom

Osteoklastlara benzer dev hücrelerden oluşan bir kemik tümörü.
Osteoklazi

Osteoklast hücrelerinin etkinliğine bağlı olarak kemik dokusu yıkımının arttığı hastalık.
Osteokondrit

Kemiğin bir kısmının inflamasyonu ya da kusurlu büyümesi. Daha önceleri osteokondroz olarak bilinen bu duruma çeşitli örnekler verilebilir, fakat nedenleri farklıdır ve vücudun farklı bölgelerinde görülürler. Bkz. Freiberg infarktüsü ya da hastalığı (ayakta), Kohler hastalığı (ayakta), Osgood Schlatter hastalığı (dizde), Perthes hastalığı (kalçada), Scheuermann hastalığı (bir ya da daha fazla omurda), vb. Osteomalazi: Erişkinlerde D vitamini eksikliği nedeniyle kemiklerin yumuşaması (çocuklarda görülen raşitizm gibi, fakat raşitizm aynı zamanda büyümeyi de engeller); diyetle yetersiz alım ya da güneş ışığının eksikliği, veya her iki nedenin bir arada bulunmasıyla oluşabilir.
Osteokondrom

egzostoz
Osteokondroz

Büyümesini sürdüren kemiklerin kemikleşme çekirdeklerindeki bozukluklarla ilgili bir grup hastalığın ortak adı.
Osteoliz

Kemiğin çürümesi, nekrozu, erimesi.
Osteom

Katmanlı ve sert yapıda, iyi farklılaşmış ve iyi huylu bir kemik tümörü.
Osteomalasi

Kemiklerin yumuşaması ile karekterize bir hastalık.
Osteomalazi

Erişkinlerde D vitamini eksikliği nedeniyle kemiklerin yumuşaması (çocuklarda görülen raşitizm gibi, fakat raşitizm aynı zamanda büyümeyi de engeller); diyetle yetersiz alım ya da güneş ışığının eksikliği, veya her iki nedenin bir arada bulunmasıyla oluşabilir.
Osteomedullografi

Uzun kemiklerin metafiz bölgesine deriden bir iğneyle doğrudan girip kontrast madde vererek yapılan radyolojik inceleme.
Osteomiyelit

Kemik iltihabı.
Osteon

Sert kemik dokusunda yer alan temel yapısal birim.
Osteonekroz

Osteonekroz, kemik ölümü anlamına gelmektedir. Özellikle gençlerde, kalça için ortopedik cerrahi girişim yapılmasına neden olabilir. Kan akımı olmayan ya da zayıf olan bazı doku tiplerinin ölümünü ifade etmektedir, örneğin kıkırdak ve kemik gibi.
Osteopati

Herhangi bir kemik hastalığı.
Osteopeni

Kemiğin ortalamadan daha ince olmasıdır, fakat kırık tehlikesi osteoporozdan daha azdır.
Osteoperiostit

Periost (kemiği saran dış zar) ve altındaki kemik dokusunun iltihabı.
Osteoplasti

Kusurlu kemiği düzeltme veya sağlam kemikle değiştirme ameliyatı.
Osteoporoz

Kelime anlamı gözenekli kemik""tir (por=gözenek). Kişi kemik materyalini azar azar kaybeder ve kemikler yavaş yavaş daha az yoğun ve daha kolay kırılabilir hale gelirler, bunun sonucunda kırık ve çatlak oluşma ihtimali artar. Kısaca kemik kütlesinin azalması olarak tanımlanabilir.
Osteosarkom

Genellikle 10-20 yaş arasında görülen kötü huylu birincil kemik tümörü.
Osteosentez

Bİr kınk, kırık uçlarının kaynamayıp arada yalancı bir eklem (pseudoartroz) oluşması ya da osteotomi vb sonrasında hareketli kemik parçalarının sağlam bir biçimde tespit edilmesi amacıyla uygulanan cerrahi girişim.
Ogino-knaus yöntemi

Cinsel ilişkiyi kadının fizyolojik olarak döllenebilir olmadığı dönemlerle sınırlı tutmaya dayanan doğum kontrol yöntemi.
Osteosit

Kemik dokusunun temeli olan hücre.
Osteoskleroz (kemik sertleşmesi)

Kemik dokusunun yoğunluğunda artışla ortaya çıkan patoloji.
Osteotomi

Kemiğin düzgün bir biçimde kesilmesi amacıyla yapılan cerrahi girişim.
Opoterapi

Dar anlamda, organlardan elde edilen sıvıların verilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi
Oksijen tedavisi

Solunum ya da derialtı yoluyla oksijen verilerek yapılan tıbbi tedavi.
Oksimetre (oxımeter)

Kandaki hemoglobine yapışan oksijenin miktarını gözlemleyen cihazın adıdır. Kolluk tarzı bir bant bebeğin ayak parmağına, ayağına, eline ya da el parmağına iliştirilir. Işık parmaktan geçtikçe ışık dalgaları değişir. Ne kadar ışık dalgası geçtiği hemoglobine yapışmış oksijen miktarına bağlı olarak değişir. Bu makine ile yoğun bakım personeli bebeğin kanındaki oksijen miktarını, bebekten kan alıp laboratuvara göndermeye gerek kalmadan gözlemlemiş olur.
Otonom sinir sistemi

Vücudun istemsiz işlevlerini düzenleyen sinir sistemi bölümü
Ovariyektomi

Tek ya da her iki yumurtalığın çıkarıldığı cerrahi girişim.
Oligositemi

Kandaki biçimli hücrelerin, özellikle alyuvarların sayısındaki toplam hemoglobin miktanndan bağımsız azalma.
Owren trombosit testi

Başta II., VII., XI. ve X. etkenler olmak üzere pıhtılaşma etkenlerinin etkinliğim değerlendirmek üzere uygulanan kan testi.
Osgood schlatter hastalığı

Teknik olarak tibial (dizin altındaki büyük kemiğin baş kısmı) tüberkülün osteokondriti olarak bilinir, atletik yapılı genç insanlarda (özellikle erkek adolesanlarda) tibia tüberkülü üzerinde ağrı ve hassasiyete neden olan bir diz problemidir. 6 ay kadar koşmak ya da tekme atmaktan kaçınılırsa çoğunlukla geçer
Omentektomi

Omentumun (gömlek) tümünün ya da bir bölümünün çıkanldığı cerrahi girişim.
Öztelkin

Kişinin kendi iç dünyasından kaynaklanan uyanlardan (kendi İnanç ve düşüncelerinden) etkilenerek belirli bir uyarıya belirli bir biçimde yanıt vermeye yönelmesi.
Ötenazi

Kısaca ölüm hakkı da denilebilir.Tedavisi mümkün olmayan kronik hastalıklarda, hayattan umudunu kesmiş hastanın ağrısız bir metotla ölümüne izin verilmesidir.Yasal değildir.
Özürlü kemik oluşumu (osteogenez imperfekta)

Kemiklerin yanı sıra gözakı (sklera), içkulak, deri ve bağlan da etkileyen kalftsal bağdoku hastalığı.
Özbağışıklık (otoimmünite)

Vücudun bağışıklık sisteminin kendi dokularına yönelik yıkıcı bağışıklık yanıtı geliştirmesiyle beliren durum.
Pelteklik

Dil peltekliğinin nedenleri çeşitlidir Müzmin nezle, bademciklerin hastalanmasından dolayı burundan konuşma, kısmi sağırlık, yarık damak bu duruma neden olabilir.

Peltelik

Dil peltekliğinin nedenleri çeşitlidir: Müzmin nezle, bademciklerin hastalanmasından dolayı burundan konuşma, kısmi sağırlık, yarık damak bu duruma neden olabilir.
Poliserozite

Çeşitli seröz zarları (plevra, perikart, periton) birlikte etkileyen iltihabı süreç.
Panarterit

Bütün arterleri kapsayan iltihabi durum.
Polisitemi

Dolaşan kanda kemik iliğinden kaynaklanan tüm hücresel yapıların (alyuvarlar, akyuvarlar, trombositler) artması.
Peridural anestezi

Omurganın sertzar dışı boşluğuna yerel anestezik bir maddenin şırınga edilmesiyle uygulanan anestezi.
Poplitea (dizardı) bölgesi

Uyluk ile bacak arasında yer alan, dizin arka bölümündeki baklava dilimi biçimindeki anatomik bölge.
Perikardiyosentez

Perikart kesesinin cerrahi girişimle delinmesi.
Pankreatektomi

Pankreasın kısmen ya da bütünüyle çıkarılmasına yönelik cerrahi girişim, iyi ya da kötü huylu pankreas tümörlerinde, kronik pankreas iltihaplarında ya da başka patolojik durumlarda uygulanabilir.
Pantenol

 B kompleks vitamininden türetilmiş bir maddedir. Kalın, şurupsu bir yapısı ve nemlendirici özelliği vardır. Yumuşatıcı olarak da kullanılır.
Pranoterapi

Alternatif bir tıbbi uygulama.
Pantotenik asit

B5 vitamininin adı
Papanikolau testi

PAP-test
Paper radio immuno sorbent test

PRIST
Prematürite

Gebeliğin tamamlanmasından önce (genelde 38. haftadan önce) doğan bebeğin içinde bulunduğu durum.
Papillosfinkterotomi

Vater ampullası ve onikiparmakbağırsağınm son bölümünü çevreleyen kas liflerinin (öddi büzgen kası) kesilmesiyle uygulanan cerrahi girişim.
Presipitasyon tepkimesi

Bir antijen ile ona özgü antikorun birleşmesi sonucunda gözle görülür bir çökeltinin oluşması.
Pap-test

Dölyatağı salgısında sitolojik inceleme.
Peteşi

Ciltte nokta biçiminde kanamalar. (Damar dışına kan çıkması)
Pıhtılaşma testleri

Özellikle kanamalı hastalarda kanın pıhtılaşmasını ve kılcal damarları incelemek için kullanılan testler.
Progesteron

Ovulasyondan sonra corpus luteum tarafından salınan gebeliği koruyan bir hormondur. Gebelik süresince plasentadan üretilir.
Progesteron (luteîn)

Corpus luteum(*) (sarı cisim) tarafından salgılanan bir hormon.
Pia mater (incezar)

Merkez sinir sistemini örten, kan damarları bakımından zengin, ince, bağ dokusu yapısındaki zar.
Proglotit (bölüt)

Tenya gibi Cesioda cinsi yassısolucanlann anatomik bölümleri.
Piramidal sistem

Hareketle ilgili sinir liflerinin oluşturduğu sistem.
Prostatektomi

Prostatı çıkarmaya yönelik cerrahi girişim.
Paraproteinemi

Kan dolaşımında antikor proteinlerine (immünglobü-linler) benzeyen, ama onlar gibi etki göstermeyen özel-proteinlerin yüksek düzeyde bulunması.
Parasempatik sinir sistemi

Kolinerjik sistem de denir. İstem dışı iç organ sinirlerine, hareket ve duyu sinirlerinderı ayn bir sinir sistemi oluşturur. Vejetatif sinirler de denen bu sinirler göze, tükürük bezlerine, bronşlara, mide ve bağırsaklara, mesaneye, penise, damarlara vb. giderler Birbirine karşıt etki yapan iki bölüme ayrılırlar: Sempatik ve parasempatik sinir sistemleri. Örneğin, sempatik beta sinirleri bronşları açar, parasempatik sinirlerse daraltır; sempatik sistem kalbi hızlandırır, parasempatik yavaşlatır vb. Sempatik sistem de iki bölüme aynlır: Alfa ve beta. Alfa sinirleri gibi etki yapan ilaçlara alfa agonist, beta gibi olanlara beta agonist, parasempatik etki yapanlara kolinerjik denir. Bunların karşıt etki yapanlarına alfa veya beta bloker ve antikolinerjik denmektedir. Sempatik sinirlere adrenerjik de denir.
Parasempatik sistem

Otonom sinir sisteminin birbirine karşıt etki yaratan iki bölümünden biri.
Proteik iyot

insan vücudunda tiroit hormonlarına, bunların öncül hormonlanna ya da bazı özel proteinlere bağlı iyot.
Parasentez

İçinde su veya cerahat toplanmış bir vücut boşluğundaki sıvıyı çıkarmak için yapılan delme ameliyatı.
Protein

Proteinler hücrelerin temel yapı taşıdır. Hücrelerin büyümelerini ve onarılmalarını sağlar. Protein vücut için çok gerekli bir bileşendir. Kasların ve bağlantı dokularının beslenmesi, yaşaması ve tamiri, vücudun su dengesinin düzenlenmesi, ana hormon ve enzimlerin üretilmesi ve bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasını sağlar. Sağlıklı ergen erkek ve kadınlar için, günlük gerekli miktar, Kg başına 0,8 gram olarak hesaplanmıştır. Yani vücut ağırlığına göre, ortalam bir insanın, günlük 40-65 gr arası Protein alması gereklidir. Proteinler deri, tırnak, kaş, saç, kan ve yumurtadan bazı enzim ve hormonlara kadar birçok doku ve organların bünyesinde yer alırlar.Hayat için gereklidirler ve karbon, hidrojen, oksijen, azot gibi elementlerden meydana gelirler. Ayrıca bileşimlerinde kükürt ve fosforda bulundururlar. Molekül içerisindeki azotun varlığı , proteinlerin en önemli özelliğini teşkil eder.
Protein hidrolizatlan

Proteinlerin hidrolize (parçalanmaya) uğraması sonucunda oluşan aminoasitlere verilen ad.
Protein immünelektroforezi

Immünglobülin olarak da bilinen gammaglobülinleri oluşturan alt protein gruplannın elektroforez yöntemiyle yapılan miktar belirlemesi.
Pitüiter bez

hipofiz
Protein sentezi (protein bireşimi)

Canlı hücrelerde bir dizi kimyasal tepkime sonucunda protein yapımı.
Proteinemi (protidemi)

Kan plazmasındaki proteinlerin yoğunluğu.
Proteinim

idrarda protein bulunması.
Proteinoterapi

Heterojen proteinlerin (tam yağlı süt, kan, albümin, at serumu, çeşitli hayvansal ya da bitkisel proteinler) kas içine zerk edilmesine dayanan ve günümüzde artık kullanılmayan bir tedavi tekniği.
Proteoliz

Proteinlerin amino asitlerine kadar parçalanması işlemi.
Proteus

Özellikle vücut atıklarında, kokuşmakta olan organik maddelerde ve toprakta bulunan Gram-negatif bakteri türü.
Paravertebral

Omurganın ( Vertebral Kolon ) yanında yer alan.
Protez

Yapay bir vücut parçası. Örneğin, yapay kalça eklemi gibi.
Parazitemi

Kanda parazit bulunması.
Protozoa

Tekhücreli canlı topluluğu.
Protozoon

Tek hücreli canlılara genel olarak verilen ad (örneğin algler, mantarlar, bakteriler vs.) Pseudopod : Bazı tek hücrelilerin hareket etmek veya besin almak amacıyla sitoplazmasının dışarıya doğru oluşturduğu uzantılardır.
Parenteral

İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu, adele içi gibi yollarla verilmesi.
Parenteral beslenme

Çeşitli patolojik nedenlerle doğal biçimde beslenmenin engellendiği ya da zorlaştığı durumlarda besleyici maddelerin başka yollardan verilmesi.
Parestezi

Uyuşma, karıncalanma veya yanma hissi gibi duyusal bozukluklar.
Psikasteni

P. Janet'nin histerinin karşıtı bir nevroz biçimini belirtmek için kullandığı terim.
Partenogenez

Yumurtanın döllenme olmaksızın gelişerek yeni canlı meydana getirmesi.
Psikoterapi

Geniş anlamıyla, ruhsal ya da fiziksel hastalıkların psikolojik yöntemlerle tedavisi.
Pasteurella

Evcil hayvanlarda ve insanda birçok tehlikeli hastalığa yol açan çomak biçimli bakteri cinsi.
Psödokolinesteraz

Karaciğer tarafından salgılanan bir enzim.
Patella

Diz kapağı kemiği.
Patella (dizkapağı kemiği)

Yassı, 2-4 cm çapında yuvarlak kemik; Ön yüzü dışbükey, arka yüzü içbükeydir.
Pleyotropi

Tek bir genin, canlının pek çok özelliğinin ortaya çıkmasında etkili olabilmesi.
Paten (yama)

Atardamar duvarını onarmak ve olası damar yırtığını kapatmak için damar cerrahisinde kullanılan sentetik malzeme parçası.
Plezyoröntgenterapi

Odak ile deri arasındaki uzaklığın 0-7 cm arasında olduğu ışın tedavisi.
Pteriyom

Büyük sfenoit (kamamsı) kemiğin kanata çıkıntısını alın, yankafa ve şakak kemilderiyle birleştiren sütûrle-rin karşısında ve kafatasının yan duvarında yer alan kranyometri(*) noktası.
Puberte

Bluğ çağı; kızlarda genelikle 9 ile 16 yaş, erkeklerde 13 ila 15 yaşları arasındaki dönem
Paul-bunnel testi

Bulaşıcı mononükleozun tanısında kullanılan hemoag-lütinasyon(*) tepkimesi.
Pulmoner arter

Akciğerin büyük besleyici arteri.
Poliarteritis nodoza (pan)

Nedeni bilinmeyen nadir bir vaskülit şekli, özellikle orta boy ve küçük arterlerin inflamasyonu söz konusudur ve bu arterlerin kan taşıdığı dokularda dolaşım bozulur.
Quick testi

Karaciğer işlevlerini, daha doğru bir deyişle karaciğerin antma kapasitesini ölçmeyi sağlayan bir inceleme yöntemi.
Reiter hastalığı

Bu terim sıklıkla serumda Romatoid Faktör (romatoid artrit için) testinin negatif olduğu romatizmal olmayan inflamatuvar eklem hastalıklarını tanımlar. Aslında belli ortak klinik özellikleri bulunan bir inflamatuvar hastalık grubundaki herhangi bir hastalığı ifade eder: Ankilozan spondilit, Reiter hastalığı, reaktif artrit, psöriyatik artrit ve spondilit, ülseratif kolit ve artrit, Crohn hastalığı ve artrit, uveit, HLA-B27 ile bağlantılı periferik artrit ve diğer muhtemel durumlar.
Reiter sendromu

Bu terim sıklıkla serumda Romatoid Faktör (romatoid artrit için) testinin negatif olduğu romatizmal olmayan inflamatuvar eklem hastalıklarını tanımlar. Aslında belli ortak klinik özellikleri bulunan bir inflamatuvar hastalık grubundaki herhangi bir hastalığı ifade eder: Ankilozan spondilit, Reiter hastalığı, reaktif artrit, psöriyatik artrit ve spondilit, ülseratif kolit ve artrit, Crohn hastalığı ve artrit, uveit, HLA-B27 ile bağlantılı periferik artrit ve diğer muhtemel durumlar.
Radarterapi (kısadalga tedavisi)

Radar aygıtında kullanılanlara benzer 2GHz frekanslı çok kısa elektrik dalgalarının uygulanmasına dayanan elektrik tedavisi tekniği.
Radio allergic sorbent test

RAST
Peridural anestezi

Omurganın sertzar dışı boşluğuna yerel anestezik bir maddenin şırınga edilmesiyle uygulanan anestezi.
Poplitea (dizardı) bölgesi

Uyluk ile bacak arasında yer alan, dizin arka bölümündeki baklava dilimi biçimindeki anatomik bölge.
Perikardiyosentez

Perikart kesesinin cerrahi girişimle delinmesi.
Pankreatektomi

Pankreasın kısmen ya da bütünüyle çıkarılmasına yönelik cerrahi girişim, iyi ya da kötü huylu pankreas tümörlerinde, kronik pankreas iltihaplarında ya da başka patolojik durumlarda uygulanabilir.
Pantenol

 B kompleks vitamininden türetilmiş bir maddedir. Kalın, şurupsu bir yapısı ve nemlendirici özelliği vardır. Yumuşatıcı olarak da kullanılır.
Pranoterapi

Alternatif bir tıbbi uygulama.
Pantotenik asit

B5 vitamininin adı
Papanikolau testi

PAP-test
Paper radio ımmuno sorbent test

PRIST
Prematürite

Gebeliğin tamamlanmasından önce (genelde 38. haftadan önce) doğan bebeğin içinde bulunduğu durum.
Papillosfinkterotomi

Vater ampullası ve onikiparmakbağırsağınm son bölümünü çevreleyen kas liflerinin (öddi büzgen kası) kesilmesiyle uygulanan cerrahi girişim.
Presipitasyon tepkimesi

Bir antijen ile ona özgü antikorun birleşmesi sonucunda gözle görülür bir çökeltinin oluşması.
Pap-test

Dölyatağı salgısında sitolojik inceleme.
Peteşi

Ciltte nokta biçiminde kanamalar. (Damar dışına kan çıkması)
Pıhtılaşma testleri

Özellikle kanamalı hastalarda kanın pıhtılaşmasını ve kılcal damarları incelemek için kullanılan testler.
Progesteron

Ovulasyondan sonra corpus luteum tarafından salınan gebeliği koruyan bir hormondur. Gebelik süresince plasentadan üretilir.
Progesteron (luteîn)

Corpus luteum(*) (sarı cisim) tarafından salgılanan bir hormon.
Pia mater (incezar)

Merkez sinir sistemini örten, kan damarları bakımından zengin, ince, bağ dokusu yapısındaki zar.
Proglotit (bölüt)

Tenya gibi Cesioda cinsi yassısolucanlann anatomik bölümleri.
Piramidal sistem

Hareketle ilgili sinir liflerinin oluşturduğu sistem.
Prostatektomi

Prostatı çıkarmaya yönelik cerrahi girişim.
Paraproteinemi

Kan dolaşımında antikor proteinlerine (immünglobü-linler) benzeyen, ama onlar gibi etki göstermeyen özel-proteinlerin yüksek düzeyde bulunması.
Parasempatik sinir sistemi

Kolinerjik sistem de denir. İstem dışı iç organ sinirlerine, hareket ve duyu sinirlerinderı ayn bir sinir sistemi oluşturur. Vejetatif sinirler de denen bu sinirler göze, tükürük bezlerine, bronşlara, mide ve bağırsaklara, mesaneye, penise, damarlara vb. giderler Birbirine karşıt etki yapan iki bölüme ayrılırlar: Sempatik ve parasempatik sinir sistemleri. Örneğin, sempatik beta sinirleri bronşları açar, parasempatik sinirlerse daraltır; sempatik sistem kalbi hızlandırır, parasempatik yavaşlatır vb. Sempatik sistem de iki bölüme aynlır: Alfa ve beta. Alfa sinirleri gibi etki yapan ilaçlara alfa agonist, beta gibi olanlara beta agonist, parasempatik etki yapanlara kolinerjik denir. Bunların karşıt etki yapanlarına alfa veya beta bloker ve antikolinerjik denmektedir. Sempatik sinirlere adrenerjik de denir.
Parasempatik sistem

Otonom sinir sisteminin birbirine karşıt etki yaratan iki bölümünden biri.
Proteik iyot

insan vücudunda tiroit hormonlarına, bunların öncül hormonlanna ya da bazı özel proteinlere bağlı iyot.
Parasentez

İçinde su veya cerahat toplanmış bir vücut boşluğundaki sıvıyı çıkarmak için yapılan delme ameliyatı.
Protein

Proteinler hücrelerin temel yapı taşıdır. Hücrelerin büyümelerini ve onarılmalarını sağlar. Protein vücut için çok gerekli bir bileşendir. Kasların ve bağlantı dokularının beslenmesi, yaşaması ve tamiri, vücudun su dengesinin düzenlenmesi, ana hormon ve enzimlerin üretilmesi ve bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasını sağlar. Sağlıklı ergen erkek ve kadınlar için, günlük gerekli miktar, Kg başına 0,8 gram olarak hesaplanmıştır. Yani vücut ağırlığına göre, ortalam bir insanın, günlük 40-65 gr arası Protein alması gereklidir. Proteinler deri, tırnak, kaş, saç, kan ve yumurtadan bazı enzim ve hormonlara kadar birçok doku ve organların bünyesinde yer alırlar.Hayat için gereklidirler ve karbon, hidrojen, oksijen, azot gibi elementlerden meydana gelirler. Ayrıca bileşimlerinde kükürt ve fosforda bulundururlar. Molekül içerisindeki azotun varlığı , proteinlerin en önemli özelliğini teşkil eder.
Protein hidrolizatlan

Proteinlerin hidrolize (parçalanmaya) uğraması sonucunda oluşan aminoasitlere verilen ad.
Protein immünelektroforezi

Immünglobülin olarak da bilinen gammaglobülinleri oluşturan alt protein gruplannın elektroforez yöntemiyle yapılan miktar belirlemesi.
Pitüiter bez

hipofiz
Protein sentezi (protein bireşimi)

Canlı hücrelerde bir dizi kimyasal tepkime sonucunda protein yapımı.
Proteinemi (protidemi)

Kan plazmasındaki proteinlerin yoğunluğu.
Proteinim

idrarda protein bulunması.
Proteinoterapi

Heterojen proteinlerin (tam yağlı süt, kan, albümin, at serumu, çeşitli hayvansal ya da bitkisel proteinler) kas içine zerk edilmesine dayanan ve günümüzde artık kullanılmayan bir tedavi tekniği.
Proteoliz

Proteinlerin amino asitlerine kadar parçalanması işlemi.
Proteus

Özellikle vücut atıklarında, kokuşmakta olan organik maddelerde ve toprakta bulunan Gram-negatif bakteri türü.
Paravertebral

Omurganın ( Vertebral Kolon ) yanında yer alan.
Protez

Yapay bir vücut parçası. Örneğin, yapay kalça eklemi gibi.
Parazitemi

Kanda parazit bulunması.
Protozoa

Tekhücreli canlı topluluğu.
Protozoon

Tek hücreli canlılara genel olarak verilen ad (örneğin algler, mantarlar, bakteriler vs.) Pseudopod : Bazı tek hücrelilerin hareket etmek veya besin almak amacıyla sitoplazmasının dışarıya doğru oluşturduğu uzantılardır.
Parenteral

İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu, adele içi gibi yollarla verilmesi.
Parenteral beslenme

Çeşitli patolojik nedenlerle doğal biçimde beslenmenin engellendiği ya da zorlaştığı durumlarda besleyici maddelerin başka yollardan verilmesi.
Parestezi

Uyuşma, karıncalanma veya yanma hissi gibi duyusal bozukluklar.
Psikasteni

P. Janet'nin histerinin karşıtı bir nevroz biçimini belirtmek için kullandığı terim.
Partenogenez

Yumurtanın döllenme olmaksızın gelişerek yeni canlı meydana getirmesi.
Psikoterapi

Geniş anlamıyla, ruhsal ya da fiziksel hastalıkların psikolojik yöntemlerle tedavisi.
Pasteurella

Evcil hayvanlarda ve insanda birçok tehlikeli hastalığa yol açan çomak biçimli bakteri cinsi.
Psödokolinesteraz

Karaciğer tarafından salgılanan bir enzim.
Patella

Diz kapağı kemiği.
Patella (dizkapağı kemiği)

Yassı, 2-4 cm çapında yuvarlak kemik; Ön yüzü dışbükey, arka yüzü içbükeydir.
Pleyotropi

Tek bir genin, canlının pek çok özelliğinin ortaya çıkmasında etkili olabilmesi.
Paten (yama)

Atardamar duvarını onarmak ve olası damar yırtığını kapatmak için damar cerrahisinde kullanılan sentetik malzeme parçası.
Plezyoröntgenterapi

Odak ile deri arasındaki uzaklığın 0-7 cm arasında olduğu ışın tedavisi.
Pteriyom

Büyük sfenoit (kamamsı) kemiğin kanata çıkıntısını alın, yankafa ve şakak kemilderiyle birleştiren sütûrle-rin karşısında ve kafatasının yan duvarında yer alan kranyometri(*) noktası.
Puberte

Bluğ çağı; kızlarda genelikle 9 ile 16 yaş, erkeklerde 13 ila 15 yaşları arasındaki dönem
Paul-bunnel testi

Bulaşıcı mononükleozun tanısında kullanılan hemoag-lütinasyon(*) tepkimesi.
Pulmoner arter

Akciğerin büyük besleyici arteri.
Poliarteritis nodoza (pan)

Nedeni bilinmeyen nadir bir vaskülit şekli, özellikle orta boy ve küçük arterlerin inflamasyonu söz konusudur ve bu arterlerin kan taşıdığı dokularda dolaşım bozulur.
Quick testi

Karaciğer işlevlerini, daha doğru bir deyişle karaciğerin antma kapasitesini ölçmeyi sağlayan bir inceleme yöntemi.
Reiter hastalığı

Bu terim sıklıkla serumda Romatoid Faktör (romatoid artrit için) testinin negatif olduğu romatizmal olmayan inflamatuvar eklem hastalıklarını tanımlar. Aslında belli ortak klinik özellikleri bulunan bir inflamatuvar hastalık grubundaki herhangi bir hastalığı ifade eder: Ankilozan spondilit, Reiter hastalığı, reaktif artrit, psöriyatik artrit ve spondilit, ülseratif kolit ve artrit, Crohn hastalığı ve artrit, uveit, HLA-B27 ile bağlantılı periferik artrit ve diğer muhtemel durumlar.
Reiter sendromu

Bu terim sıklıkla serumda Romatoid Faktör (romatoid artrit için) testinin negatif olduğu romatizmal olmayan inflamatuvar eklem hastalıklarını tanımlar. Aslında belli ortak klinik özellikleri bulunan bir inflamatuvar hastalık grubundaki herhangi bir hastalığı ifade eder: Ankilozan spondilit, Reiter hastalığı, reaktif artrit, psöriyatik artrit ve spondilit, ülseratif kolit ve artrit, Crohn hastalığı ve artrit, uveit, HLA-B27 ile bağlantılı periferik artrit ve diğer muhtemel durumlar.
Radarterapi (kısadalga tedavisi)

Radar aygıtında kullanılanlara benzer 2GHz frekanslı çok kısa elektrik dalgalarının uygulanmasına dayanan elektrik tedavisi tekniği.
Radio allergic sorbent test

RAST
Rijidite (sertlik)

Vücut bölümlerinin aktif ya da pasif hareketlere karşı direnç göstermesi.
Radyografi teknisyeni

X ışınıyla film (radyograf) çekmek için eğitimi bulunan kişi.
Renal arter

Böbrek arteri.
Radyoopasite

Oluşumların ve dokuların radyasyonu emme kapasitesi.
Radyoterapi

Işınlama kullanılarak yapılan tedavi yöntemi.
Rinne testi

Alman hekim H. A. Rinne'nin geliştirdiği ve her kulaktaki hava yoluyla işitme süresinin, kemik yoluyla işitme süresiyle karşılaştırılmasına dayanan inceleme yöntemi.
Respiratuvar sistem

Solunum sistemi.
Retiküloendotelyal sistem

Sitoplazmalannda çeşitli maddeleri (hücre artıkları, yabancı cisimler, mikroorganizmalar) sindirme özelliği bulunan, bağdokulardaki sabit ya da hareketli hücreler bütününden oluşan sistem; L.
Romatizmal ateş

Erişkinde ya da çocukta görülebilir (eklemleri, kalbi, cildi tutabilen ve boğaz mikroplarına bağlı gelişen bir iltihaplı romatizma), fakat çocuklarda daha sıktır. Gelişmiş ülkelerde 60 yıl öncesine göre çok daha az görülmektedir
Reaksiyon (tepki, tepkime)

Organizmanın bir uyarıya karşı verdiği yanıt.
Reçete

Hekimin bir ilacın hazırlanması için eczacıya yönelik yazdığı istek, iki tip reçete vardır:
Romatoit etken testi

Romatoit artritli hastalann yüzde 80'inde bulunan romatoit etkenini araştırmak amacıyla uygulanan test.
Romberg testi

Içkulağın dengeyle ilgili bölümünün, yani vestibüler sistemin incelenmesinde kullanılan yöntemlerden biri.
Retro virüs

Ters transkriptaz enzimi içeren virüslerin ortak adı.
Röntgenterapi (röntgen tedavisi)

X ışınlannın biyolojik Özelliklerinin kullanılmasına dayanan bîr radyoterapi (ışın tedavisi) biçimi.
Ses telleri

Gırtlakta sesi meydana getiren küçük kıvrımlar.
Sfinkter

Vücuttaki bir deliği çevreleyen halka şeklindeki kas, kasılıp gevşeyerek deliğin açılıp kapanmasını sağlar. Vücutta bir sfinkter kas vardır. Anüs, mesane ve yemek borusunun mideye açıldığı yer gibi
Sfînkter (büzgen kas)

Lifleri bir deliğin çevresini halka biçiminde saran çizgili ya da düz kaslan tanımlamak için kullanılan anatomik terim.
Solunum sistemi

Vücut dokuları ile dış ortam arasındaki oksijen ve karbon dioksit (solunum gazları) alışverişini sağlama işlevini yerine getiren yapıların tümü.
Sağlamlaştırma tedavisi (konsolidasyon)

Uygun hücum tedavisiyle remisyon sağlandıktan sonra yoğun bir tedavi ile yapılanların garantiye alınması.
Spastisite

Genel düzeyde ya da bazı kas ya da kas gruplarıyla sınırlı olarak kas tonusunun (gerginliğinin) anormal biçimde artmasıyla belirlenen patolojik durum.
Sperm motilitesi

Spermin hareket kabiliyetinin incelenmesidir.
Spf ( sun protection factor)

 Güneş koruma faktörü.
Spinal anestezi (raşianestezi)

Bel bölgesinden omurga kanalına anestezik bir ilaç en-jekte edilerek bunun omurilikle ilişkiye geçmesini sağlayan bölgesel anestezi yöntemi.
Siliyer (kirpiksi) arter

Göz atardamarının kollarına verilen ad.
Sarcoptes scabiei

Uyuz hastalığının etkeni olan akar.
Simpleks

Tek maddeden oluşmuş, basit, sade.
Sarılık (ikter)

Kandaki bilirubin düzeyinin yükselmesine bağlı olarak mukoza ve derinin sararması.
Sindirim sistemi

Besinlerin alınmasını, dolaşım sıvılarından emilebilecek ve hücrelere dağıtılabilecek basit maddelere dönüşmesini ve gereksiz ya da zararlı artıklann da vücuttan uzaklaştırılmasını sağlayan organlar ve anatomik yapılar bütünü.
Sindirim sistemi kanamaları

Gerçekleşme yerine göre üst, alt ve tüm sindirim sisteminin kanamaları olarak nitelenen kanamalar.
Sartoryus kası (terzi kası)

Uyluğun ön bölümünde yer alan çizgili kas.
Sinestezi

Bir duyu organının uyanlmasından sonra normal duyu dışında, değişik nitelikte ikinci bir duyumun algılanması.
Spondilolistezis

Omurların birbiri üstünde kayması, kısmen çıkması.
Spoodilolistez

Bir omur gövdesinin Öne doğru kayarak öbür omur gövdeleriyle aynı hizadan kısmen ya da bütünüyle çıkması.
Schick testi

Kan serumunda difteri toksinine karşı oluşmuş antikor-lann varlığını göstermek İçin kullanılan test.
Sinir sistemi

Vücudun farklı bölgeleri arasında işlevsel eşgüdüm ve bütünlüğü sağlamakla görevli anatomik oluşumların tümü.
Schilling testi

Sindirim kanalında B12 vitamininin emilim durumunu saptamaya yarayan test.
Schirmer testi

standart filtre kağıtlarını alt göz kapağının 1/3 lateraline, anestezi kullanmadan koyarak yapılır. İki farklı zamanda 5 dakika içindeki kaşıtta ölçüm 5 mmden küçükse kuru göz tanısı konur
Schultz-charlton testi

Kızılın tanısına kesinlik kazandıran test.
Steatonekroz

Yağ dokusu nekrozu(*).
Steatore

Dışkı ile anormal miktarda, yani 24 saatte 6 gr'den çok yağ çıkarılması.
Steatoz

Sitoplazmada aşırı yağ damlacıklarının birikmesi ile ortaya çıkan hücresel değişiklikler.
Stegomia fasciata

Aedes cinsinden bir tür sivrisinek.
Stenoz

Vücuttaki bir deliğin ya da kanalın daralması veya kapanması.
Stereoagnozî

Dokunmayla ilgili uyarılan algılama yetersizliği
Stereoradyografi

Bir organın iki farklı açıdan çekilen röntgen filmlerinin stereoskop aracılığıyla birleştirilerek o organın üç boyutlu görüntüsünün elde edilmesi yöntemi.
Stereotaksis

Kafatasında matkapla açılan deliklerden sokulan elektrotlarla ya da sondalarla beynin belirli noktalanna ulaşmayı sağlayan cerrahi işlem.
Stereotip

Katı, ayrımsız, basite İndirgenmiş, kalıplaşmış (basmakalıp) genelleme.
Stereotipi

Sözcük, hareket ve davranışların koşullarla bağlantısız, nedensiz ve aynı biçimde uzun süre yinelenmesi.
Sekretin testi

Damar içine sekretinin enjekte edilmesinden sonra on-ikiparmakbağırsağından alınan pankreas sıvısı örneğindeki pankreatik işlevselliğin değerlendirilmesini sağlayan biyokimya testi.
Sterilite

Çeşitli maddelerin ya da ortamların mikroorganizmalardan (hastalık yapıcı olan ya da olmayan) bütünüyle arındırılmış olma durumu.
Sterilizasyon

Bir maddeyi bütün organizmaladan temezleme süreci-enfeksiyonu önlemek için cerrahi aletlerin strizizasyonunda olduğu gibi. Ayrıca ameyitla kısırlaştırma anlamında da kullanılır.
Sterkobilin

Kimyasal yapısı ürobilinle(*) aynı olan safra pigmenti.
Sternal ponksiyon

Göğüs kemiğinin (sternum) iğneyle delinmesine dayanan ve kan hastalıklarının tanısında yaygın biçimde kullanılan yöntem.
Sternokleidomastoit kası

Boynun yan kası.
Sternum

İman kemiği.
Sisteîn

Sülfhidril grubu (SH) içeren aminoasit.
Sternum (göğüs kemiği)

Göğsün ön bölümünde, köprücük kemiği ile ilk yedi kaburga kemiği arasında ortada yer alan tek ve simetrik yassı kemik.
Sistektomi

İdrar kesesinin bir kısmının ya da tamamının çıkarılması amacıyla yapılan cerrahi girişim.
Steroit hormonlar

Progesteron ve östrojen gibi dişilik hormonlan, testosteron ve dihidrotestosteron gibi erkeklik hormonlan ve kortizon gibi böbreküstü bezi kabuğu hormonlarını içeren hormon sınıfı.
Sistem

Anatomide ortak bir işlevi olan ve aynı zamanda yapısal birörneklîk gösteren bir grup organı tanımlayan terim.
Steroitler

Birbirine çok benzeyen kimyasal bileşikler grubu
Sistemik

Bütün vücudu etkileyen bütün vücutla ilgili.
Stetoskop

Tıbbi uygulamada özellikle kalp seslerini dinlemek, bu organın normal etkinliği'ile ilgili sesleri ve hastalık süreçlerinde ortaya çıkan sesleri saptamak için kullanılan aygıt.
Sistemik lupus eritematozus

Bir bağ dokusu hastalığı, genellikle lupus denir. Sistemik"" kelimesi vücuttaki bir çok organı etkilediğini gösterir
Sistemik skleroz

Bkz. skleroderma
Sisterna (sarnıç)

Dolaşan sıvıların döküldüğü ve içinde toplandığı farklı anatomik yapılara verilen ortak ad.
Sisternografî

Beyin-omurilik sıvısının aktığı Örümceksizar altı (subaraknoit) sarnıçlara radyolojik görüntü veren bir maddenin (genellikle hava ya da oksijen) verilmesine dayanan radyografik tanı tekniği.
Sistetnik

Bir hastalık ya da hastalık sürecinin tüm hücre sistemine yayılma eğilimini belirtmek için kullanılan terim.
Sempatektomi

Atardamar duvarına sempatik sinirler yoluyla gelen uyarıyı bölgesel olarak azaltıp damarın genişlemesini sağlayarak bu bölgedeki kan akımının düzeltilmesini amaçlayan cerrahi girişim.
Sempatik sistem

Otonom sinir sisteminin, omuriliğin göğüs-bel bölümüyle bağlantılı olan bölümü.
Senilite (yaşlılık)

İleri yaştaki bir organizmanın biyolojik durumu.
Subikter

Hafif şiddette sarılık.
Seropozitivite

Bazı bulaşıcı mikroplara yâ da virüs bileşenlerine karşı vücudun bağışıklık sisteminin ürettiği antikorların kandaki varlığını uygun laboratuvar incelemeleriyle gösteren durum.
Skarifîkasyon

Tedavi ya da aşılamada olduğu gibi hastalıkları önleme amacıyla derinin en yüzeysel bölgelerinde küçük bir yara açılması.
Seroterapi

Özellikle mikrobik hastalıklarda ve toksik enfeksiyonlarda kullanılan bir tedavi biçimi.
Sürrenalektomi (adrenalektomi)

Tek ya da her iki böbreküstü bezinin alındığı cerrahi girişim.
Sütten kesme

Süt verme döneminden, kanşık beslenmeye aşamalı ya da ani bir geçişi belirtmek için pediyatride kullanılan terim.
Serum-protein elektroforezi

Kan serumundaki proteinlerin elektroforez(*) yöntemiyle ayrıştırılmasın! sağlayan yöntem.
Şakak kemiği

temporal kemik
Şırınga

Tedavi amacıyla ilaçlı maddeleri vücuda vermek ya da tanı ve araştırma amacıyla dokulardan sıvı ya da eksüda almak için kullanılan aygıt.
Şişmanlık (oberite)

Vücut ağırlığında anormal bir artışla birlikte yağ dokusundaki yağ miktannın yaygın olarak artması.
Şok tedavisi

Bazı psikolojik bozuklukların tedavisinde kullanılan ve merkez sinir sisteminde şok yaratan işlem.
Takata-ara testi

Kan plazması ya da beyin-omurilik sıvısında albümin ile globülin arasındaki oran değişikliklerini İncelemeye yönelik test.
Talasoterapi

Güneş, deniz ve kumlann vücut üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanılan tedavi biçimi.
Timpanik parasentez

Kulak zarının keskin bir cerrahi gereç yardımıyla çizilmesi.
Treponema pallidum immobilizasyon testi

Nel-son testi
Tecavüz

Bir başka kişiyi zorlayarak cinsel ilişkide bulunma suçu.
Tedavi

Belirli bir hastalığın iyileştirilmesi için hekimin uyguladığı önlemlerin tümü.
Tedavisi

Perhiz ve istirahat şarttır. Hastalığı doğuran nedenler ortadan kaldırılır. Hafif yiyecekler yenir. Aspirin gibi ilçlar kullanılmaz. Yemekler, yavaş yavaş ve çok çiğnenerek yenir.
Tek yumurta ikizleri

Tek bir yumurtanın bölünmesinden kaynaklanan ikizler.
Teka

Gözle görülebilen (örneğin kafatası kemiklerinin tümü) ya da mikroskopla seçilebilen (Örneğin yumurtalıktaki foliküllerin duvarını oluşturan hücre katmanları) ve koruyucu kılıf işlevi olan yapıların anatomideki ortak adı.
Tekom

Olgun yaşlarda yumurtalıkta ortaya çıkan ve ender görülen tümör.
Tekrar bölgesi*

Tekli, ikili veya daha fazla DNA nükleotid dizinlerinin peşpeşe tekrarlarının bulunduğu bölge (Ör. CAG tekrar bölgesi: .....CAGCAGCAGCAGCAGCAG...................)
Telanjiyektazi

Deride yer alan küçük kılcal damarların kalıcı genişlemesi.
Telekardiofon

Kalp seslerini hastadan uzakta dinleten alet.
Telekardiyografi

Göğüs kafesinin ön-arka düzlemde radyolojik olarak incelenmesi.
Telenjektazi

Deride veya mukozalarda kırmızı lekeler şeklinde görülen kılcal, arteriol ve venüllerin genişlemesinden oluşan lezyonlar.
Telensefalon

Dölütsel yaşamın beşinci haftasında, ensefalonun(*) ön-arka doğrultuda birbirini izleyen beş keseciğinden en önde olanı.
Telepati

Beş duyu işe karışmaksızın düşüncelerin, bu duyuların üstünde bir yolla aktarılması.
Telkin

Bir bireyin, dış kısıtlamalara başvurmadan bir başka bireyi ya da kendini (öztelkin) yönlendirdiği süreç
Telofaz

Mitoz bölünmenin son evresi.
Toksikomani

Tedavi amacıyla saplantı halinde ilaç kullanma, Toksi-koman, fiziksel ve/ya da ruhsal yoksunluk nedeniyle ilacı almadan yapamaz.
Trokanter

Uyluk kemiğinin üst ucundaki iki tümseğin ortak adı.
Telomere

Kromozomun bitiş kısmı. Bu özel yapı, doşğrusal DNA moleküllerinin kendi kendini üretmesi ve dengeli yapısını koruması işlerine yarar Transkripsiyon: Bir DNA parçasından kopyalanan RNA sentezi.
Temporal arterit

Aynı zamanda serebral arterit, kraniyal arterit, dev hücreli arterit ve bazen de granülomatöz arterit olarak da adlandırılır. Kafadaki kan damarlarının (arterlerin) ağrılı inflamasyonu söz konusudur; şakaklar genellikle dokunmakla hassastır ve baş ağrıları sıktır. Polimiyalji romatika (PMR) ile de sık görülür. Nedeni bilinmeyen bir vaskülit formudur, özellikle 50 yaş üzerindeki kişileri etkiler ve kadınlarda daha sık görülür.
Temporal bölge

Şakak bölgesi.
Temporal bölge (şakak bölgesi)

Kafatasının göz ile kulak arasında yer alan anatomik bölgesi.
Temporal kemik (şakak kemiği)

Artkafa (oksipital), yankafa (paryetal) ve sfenoit kemikler arasında yer alan çift ve simetrik kafatası kemiği; üç değişik bölümün kaynaşmasından oluştuğundan çok düzensiz bir biçimi vardır.
Temriye

Bir çeşit deri hastalığıdır. Yer yer küme küme bir takım kızartılarla kendini gösterir.
Tendinit

Tendon iltihabı.
Tendolîz

Bİr kirişin hareketlerini engelleyen bağdoku yapışıklıklarını gidermek amacıyla yapılan cerrahi girişim.
Tendon

Kasların kemiklere yapışmasını sağlayan yapılar.
Tromboendoarteriyektomi

Atardamar içindeki pıhtıya bağlı hastalıklarda uygulanan cerrahi girişim.
Tendon (kiriş)

Kordon ya da şerit biçimindeki anatomik oluşum, istemli kaslan iskelete bağlayan sarımsı beyaz tendonlar çok sağlamdır ve çekişe dayanıklıdır.
Tenesmus

Rektum veya mesanenin iltihaplı durumlarında görülen, ağrılı işeme veya defekasyon duygusu.
Tenisçi dirseği

Bir kaç aktiviteden biriyle fiziksel zorlanma sonucunda oluşur. Tıbbi adı lateral epikondilit""tir (lateral epikondil dirsek ekleminin dışındaki kemik parçasıdır). Önkol kaslarından gelen tendonların birleştiği noktada iltihap gelişmesine bağlı olarak ağrı ve hassasiyet oluşur.
Tenodezî

Ortopedik cerrahide, kas kirişinin kemiğe tutturulması.
Trombositemi

Kemik iliğindeki megakaryositlerin{*) tümöre benzer biçimde aşın miktarda çoğalmasına bağlı olarak kandaki trombosit sayısının 2-5 milyon mm3'e kadar artması.
Tenoplasti

Çeşitli patolojik süreçler ya da travmalarla örselenmiş ya da yapısı değiştirilmiş kirişleri yeniden oluşturmayı amaçlayan cerrahi girişim
Tenorafî

Kesilmiş iki kiriş parçasının dikilmesini amaçlayan cerrahi girişim.
Tenosinovit (tenovajinit, tenovajinalit)

Kirişle birlikte kirişi çevreleyen seröz zarda oluşan İltihap.
Tenotomi

Uzatmak (özellikle çekilmiş olduğunda) ya da kısaltmak amacıyla kirişin kesilmesini amaçlayan ortopedik cerrahi girişim.
Torasentez

Tanı ya da tedavi amacıyla deriden sokulan bir aygıtla plevra boşluğuna girilmesi.
Tentür

Bitkisel ya da hayvansal ilaçların uygun eriticilerle ka-rıştırılmasıyla elde edilen sıvı preparat.
Tenya

Barsak paraziti, şerit, yassı solucan.
Tepkisel davranış

Kişinin özeleştiri ve denetleme mekanizmalanmn zayıflamasına bağlı saldırgan ve şiddet içeren davranışlar.
Ter

Derideki ter bezlerinin ürettiği sıvı.
Ter testi

Terdeki sodyum klorür içeriğinin belirlenmesi için uygulanan test.
Teratoblastom

Olgunlaşmamış, az farklılaşmış, embriyondakine benzer dokulardan oluşmuş, teratom(*) tipi.
Teratojen

Doğumsal oluşum bozukluklarına neden olan etken.
Terleme

Derideki ter bezlerinin ter(*) üretmesi.
Terminatör gen

RNA polimerazın transkripsiyonu durdurmasına neden olan DNA dizisi.
Termoanaljezi

Belirli bir vücut bölgesinde ısı ve ağn duyarlılığının kaybı.
Termofil

Yüksek sıcaklıklarda yaşayabilen mikroorganizmalara verilen genel ad (termofil = ısıyı seven).
Termoregülasyon

Vücut sıcaklığını kontrol eden mekanizmaların tümü.
Tpha testi

Treponema pastf hemaglütinasyon testinin kısaltılmış adı.
Termoterapi

Isı veren ışınlarla uygulanan tedavi yöntemi.
Tpn (total parenteral nutrıtıon) uygulaması

Damardan besleme şeklidir. Şeker, protein, yağ, mineraller ve vitamin içerir.
Turnike testi

Kılcal damarlann duyarlılığını ölçmek amacıyla yapılan tanıya yönelik girişim.
Tersiyan sıtma

Ateşli nöbetlerin düzenli olarak 48 saatte bir, yani günaşırı ortaya çıktığı sıtma tipi.
Teslis (erbezi)

Erkek eşey hücreleri olan spermlerin üretildiği organ.
Test

Testis

Erkek üreme organlarındandır ve iki tanedir. Bir torbada bulunur ve erkek üreme hormonu testesteron ve üreme hücresi olan spermi üretir.
Testis (yumurtalık) tutulumu

Erkek çocuklarda testislere saklanan lösemi hücrelerinin çoğalması ile şişme, hassasiyet ile giden ve hastalığın tekrarına neden olan durum.
Testosteron

Erkek seks hormonuna verilen addır.
teş

Vücut sıcaklığının yükselmesine ateş denir. Vücut sıcaklığı bedenin her yerinde aynı değildir. Örneğin; termometre ağıza konulduğunda görülen ısı, koltuk altına konulduğunda gösterdiği ısıdan 0,5 derece daha düşüktür.

Diğer taraftan, vücut ısısı gün boyunca da 0,5 derece oynar. Sabahın erken saatlerinde ısı düşük, akşam saatlerinde yüksektir. Vücut ısısı 36,2 - 37,5 arasında ise normaldir.

Ateşle birlikte; üşütme, titreme, baş ağrısı, bunalma, huzursuzluk, vücut kırgınlığı, iştahsızlık, kabızlık, sayıklama, havale veya koyu renkli idrar çıkarmada görülebilir.

Ateşin nedeni, genellikle soğuk algınlığı, grip, bademcik iltihabı, boğaz ağrısı, bronşit, sinüzit, kulak iltihabı, bağırsak iltihabı veya böbrek hastalıklarından biri olabilir. Bu nedenle tedaviden önce nedeni tespit etmek gerekir.

Teşhircilik

Cinsel organlannı gösterme eğilimiyle belirlenen cinsel sapma.
Tetani

Sinir ve kas uyarılabilirliğinde anormal artışla ortaya çıkan patolojik durum.
Tetrapleji

Her iki kol ve bacak ile gövdenin istemli kaslarının tam felci.
Tetrat

Mayoz bölünme sırasında homolog kromozomların birbirlerine sarılarak oluşturdukları dört kromotitli yapı.
Uç meristem

Bitkilerin kök ve gövdelerinin en uçlarında bulunan, sürekli bölünerek bitkinin büyümesini sağlayan doku.Meristem dokusu.
Ultrason tedavisi

Ultrasonun çeşitli biyolojik etkilerinden yararlanmaya yönelik fizik tedavi yöntemi.
Uterus

Rahim, döl yatağı.
Uterus bicornis

Uterusun iki boynuzlu olması anlamında bir terimdir.Uterusun üst kısmının çökük olması nedeniyle her iki uç kısımlarının beligin hal alması sonucu ortaya çıkan görünümdür.
Uluslararası birim (ıu, biyolojik ünite)

Bİr maddenin biyolojik yöntemlerle ölçülen, farmakolojik olarak etkin miktan.
Unipolar

Tek kutuplu olma durumu.Bazı sinir hücreleri yanlız tek bir uzantıya sahip olabilir (unipolar sinir hücresi).
Üreme sistemi

Üreme işlevini yerine getiren, erkek ve dişi bireylerde farklı yapıda olan organ sistemi.
Ürogenital sistem

İdrar ve cinsiyetle ilgili organ ya da işlevlerin tümünü belirtmek için kullanılan terim. Bak. üreme sistemi; üri-ner sistem.
Üreter

Böbreklerle idrar torbasını birleştiren, idrarın torbaya ulaşımını sağlayan tüptür.Her iki tarafta birbirinden bağlantısız olarak bulunur.
Üreter (idrar borusu)

Böbrek havuzunu idrar kesesine bağlayan 25-30 cm uzunluğunda tüp biçimli kanal.
Üreterektomi

Ürelerin (idrar borusu) bir bölümünün ya da tamamının çıkarılmasına yönelik cerrahi girişim.
Üreterografi

Kontrast madde aracılığıyla üreterlerin (idrar boruları) radyolojik olarak görünür hale gelmesini sağlayan tanı yöntemi.
Üreterokolostomi

idrar kesesi İşlevini görmek üzere oluşturulan bağırsak bölümüne üreten (idrar borusu) bağlamak amacıyla uygulanan cerrahi girişim.
Üreterosel

Üreterlerin (İdrar boruları) birinde ya da ikisinde uç bölümün kist biçiminde genişlemesiyle belirlenen doğumsal oluşum bozukluğu.
Üreterostomi

Çeşitli hastalıklarda üreterlerden (idrar borulan) birini ya da her ikisini ağızlaştırmak için uygulanan cerrahi girişim.
Üreterotomi

Üreleri (idrar borusu) açmaya yönelik bir cerrahi girişim.
Üriner sistem (boşaltım sistemi)

idrar yapımı ve atılmasıyla ilgili yapılann lümü.
Vater ampullası

Ana safra kanalı (koledok) ve pankreas kanalının birleşerek onikiparmakbağırsağına açıldıklan bölgede oluşan genişleme.
Vazektoıni

Teslislerde üretilen spermatozoonların torbacık bezine taşınmasını sağlayan ductus deferens' (*) kesilmesine dayanan cerrahi girişim.
Villüs

Tek ya da dallanmış ince uzantılar biçiminde olan ve çeşitli maddelerin geçişini ya da emilimini kolaylaştırmak amacıyla yüzey artışı sağlayan yapı.
Vdrl testi

Frengiye karşı antikorlann saptanmasına yarayan kan testi.
Vakum tedavisi

Vücut yüzeyinin bir bölümünde dekompresyon (basıncı azaltma) uygulamasına dayanan fizik tedavi yöntemi.
Vejeteryan

Bitkisel gıdalarla beslenen, etyemez.
Viskozite

Yoğunluk.
Valgus deformitesi

Genetik olarak birinci ve ikinci tarak kemikleri arasındaki açı fazla olduğunda, zamanla başparmak diğer parmaklara yaklaşır ve halluks valgus deformitesi ortaya çıkar
Vital kapasite

Solunum sırasında soluk alıp verme zorlanarak en yüksek düzeyde yapıldığında alınabilen en yüksek hava miktarı.
Vitellus

yumurta sarısı.Döllenme sırasında yumurtanın beslenmesi sağlayan mukopolisakkarit,protein ve yağ karışımından oluşan madde
Vitellus kesesi

Embriyonun gelişiminin ilk evresinde farklılaşan kese biçiminde yapı.
Volhard testi

Böbreğin idran yoğunlaştırma düzeyini değerlendirmeye yarayan böbrek fonksiyon testi.
Varus deformitesi

Bir organın iskeletinde birbirini izleyen iki bölümden alttakinin içe doğru bükülmesiyle ortaya çıkan ve organın uzun ekseninde bu yönde sapmalara yol açan patolojik durum.
Vaskular sistem

Ksilem ve floemden oluşan bitki dokularında, ksilem tarafından su ve suda erimiş maddelerin, floem tarafından fotosentez ürünlerinin taşınmasını sağlayan iletim sistemi.
Viabilite

Spermin canlı olup olmadığının belirlenmesidir.
Weber testi

Kulak lezyonlannda sesin hava ya da kemik yoluyla algılanması arasındaki farkı ölçen test.
Western blot testi

HIV virüsünü belirlemeye yarayan laboratuvar incelemesi.
Yoğun bakım ünitesi

koroner yoğun bakım ünitesi
Ayak terlemesi

Ayakların normalden fazla terlemesi genellikle ter bezlerinin aşırı derecede çalışmasından kaynaklanır. Diğer taraftan, kalın çorap giymek, ateşli bir hastalık veya normal vücut sıcaklığının düşmesi de ayak terlemesine neden olabilir.

Yumuşak doku romatizması

Teknik olarak ölgesel periartiküler"" ya da ""yumuşak doku"" hastalıkları olarak adlandırılırlar, bu grupta eklemleri çevreleyen ligament ya da tendon gibi yapıları etkileyen ve son derece yaygın olan nisbeten önemsiz rahatsızlıklar da bulunur. Romatizma ağrısı eklem çevresindeki yapıların hasar görmesine bağlı olarak ortaya çıkabilir, bunun nedeni çoğunlukla alışık olmadığı şekilde ya da tekrar tekrar kullanmak, küçük hasar ya da travmalardır. Bazıları özellikle belli bir aktivite tipiyle görülür, ""tenisçi dirseği"" ve ""temizlikçi dizi"" gibi. Ek olarak, artrit olmadan eklem ya da kaslarda daha yaygın bir ağrı gelişebilir, örneğin, fibromiyalji.
Yapay anestezi

Vücudun belirli bir bölgesinde ya da bütününde etkisini gösteren maddelerin kullanılmasıyla ağrı algısı ve tepkisinde geçici zayıflama.
Yükleme testi

Metabolizmanın özel bir yönünün dinamik koşullarda incelenmesini sağlayan testleri belirten genel terim.
Zekâ bölümü (ıntelligence quotient-ıq)

Zekâ yaşı ile takvim yaşı arasındaki orantının 100'e bölümü.
Zona (herpes zoster)

Etkeni suçiçeğine de yol açan virüs hastalığı. Bak. her-pesvirüs.
Zeolite

 Kozmetikte emici olarak kullanılan mineral gruplarından biri. Kanseri önleyici etkileri olduğu da söylenmektedir.
Zoospor

Tek hücreli algler ve mantarlarda kamçılı, hareketli eşey hücresi.
<< Geri
 Medikal Bilgi
 Sağlık
 Tıp Sözlüğü  Biyoloji Sözlüğü
 Ansiklopedi  İlaç Fiyatları
 Gebelik  Mineraller
 Cinsel Terimler Sözlüğü
 TUS Hakkında  Kaplıcalar
 Renk Körlüğü Testi  Full Text Dergiler
 Bebeğiniz Ne Zaman Doğacak ?
 Tahmini yumurtlama gününüzü hesaplayın
 Bebeğinizin boyunu hesaplayın
 İlk Yardım  Bebek İsimleri
İdeal Kilonuzu, Günlük Enerji İhtiyacınızı Öğrenin
 Zayıf mı? Şişman mı?  Kalori Tabloları
 Hastalıklar  Vitaminler
 İlaç Klavuzu  Aloe Vera
Vademecum (İlaç Bilgileri)  Şifalı Bitkiler
 Yazılar
 Medikal Kitap
Yayındaki Türkçe ve Yabancı Kitap Tanıtımları
 Medikal Anket
Hangi korunma yöntemini kullanıyorsunuz?

Prezarvatif
Spiral
Dışarı boşalma
Doğum kontrol hapı
 Rastgele 2 Kitap
Tavsiye


Hakkımızda | Reklam | Kullanım Şartları | Basında TurkMedikal.net | Webmasterlar İçin | İçerik Ortaklığı | İletişim | Vademecum (İlaç Bilgileri)
Aloe Vera | Üyelik | Dükkan | Kitaplar | Hastalıklar | İlk Yardım | Rehber | Nöbetçi Eczaneler | Sağlık Ansiklopedisi

TurkMedikal.NET bir ZA Host Web Hosting ve Zahmaci Web Tasarım Sitesidir
Dmoz Directory | Astroloji | Walpapers | Kumluca | Hastalıklar
Carpets and Rugs | Holy Books
Elmalı | Kemer | Korkuteli | Serik | Akseki